Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı
Ne yazık ki hakimin bir seminere gitmiş olması nedeni ile dava haziran ayına ertelendi.
- - - Updated - - -
Sayın üye; bankacılık kanunu banka çalışanlarının anayasası gibidir, hipokratın yemini ne ise, avukatın yemini ne ise bankacılıkta meslek etiği de öyledir.
Her banka çalışanı bilir ki; daha işe başladıkları ilk gün, eğitim aldıkları ilk gün onlara verilen nasihat / emir "asla ve asla müşteri bilgilerini müşteri dışında birisi ile paylaşmayın" dır.
Mesele aile bireylerinin borçları öğrenip yardımcı olma ihtiyacının çok ötesinde, meslek etiğine ve yaptığı işin anayasasına aykırı hareket etmektir.
Bankalar tüzel kişilik olarak gerek kendilerinin gerekse çalışanlarının bu tür hatalarını örtbas etmeyi severler. Dışarıya yansıtmazlar, belki kendi içlerinde ağır cezalar vs uygularlar. Bu koruyup / kollama durumu bankacılar tarafından suistimal edilir.
Benim olayımda ben ilk öğrendiğim gün hem BDDK ya hem Bankaya mektupla (iadeli taahhütlü) bildirdim, ayrıca çağrı merkezlerini arayıp durumu anlattım. Bana verilen yanıt, "şikayetinizi aldık ama bununla ilgili başkaca bir bilgi vermeyeceğiz, bu bizim bankamızın kendi iç işidir" olmuştur.
Düşünebiliyor musunuz; size karşı işlenen bir suç var üstelik sadece kişisel değil aynı zamanda kamuya karşı işleniyor, banka yasaların üstünde bir anlayışla gereğini yapmıyor.
TCK nun amir hükümleri Adliyeye Karşı İşlenen Suçlar altında, suçlunun korunması, kollanması, suçun adli mercilere bildirilmemesi, suçlunun saklanması gibi durumları suç olarak belirlemiş ve cezai hüküm altına almıştır.
Unutmamak gerekir ki; hukuk sistemi ve dolayısı ile yasalar yüzlerce yıl içerisinde evrilerek her bir kanun maddesi, her bir kavram tecrübeler ile oluşmuştur.
Aile bireylerinin kendi aralarında gerçekleştirmedikleri / yada gerçekleştiremedikleri maddi edinimlerin / hesapların bilgilerinin paylaşımı eylemini, üzerine vazife olmadığı halde bankanın ya da çalışanının üstlenmesi, ancak durumdan vazife çıkartmak, burnunu başkalarının işine sokmak olarak değerlendirilir. Bu eylem de cezasız kalmamalıdır.
Benim davamda davalı bankanın avukatı, zaman aşımı ve malumun ifşasının suç olmayacağı gibi saçma bir gerekçenin arkasına sığınarak beyanda bulunmuş. Ancak bu hukukçu arkadaş ne yazık ki dersine iyi çalışmamış, Banka tarafında benim başvurum var mı? Çağrı merkezi ile görüşmem olmuş mu ? Bana yanıt verilmiş mi? kısmını hiç araştırmadan yapıştırmış cevabı.
Oysaki; o mektuplar iadeli taahhütlü gönderildi, oysaki ortada çağrı merkezi ile yapılan görüşmenin ses kaydı var.
Karşı cevap olarak; davalı bankanın benim başvuruma rağmen kamuya karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirtmeme rağmen suçu işleyeni / işleyenleri ihbar etmemekle, adli mercileri bilgilendirmemekle, herhangi bir disiplin kovuşturması bile başlatmamakla Adliyeye Karşı İşlenen Suçlar dan suçlunun korunması, kollanması, saklanması, yargılanmasının engellenmesi suçlarını işlediklerini belirttim. Eğer bu konu ile ilgili Adli başvuruları olduysa belgelerin dosyaya ibraz edilmesini talep ettim.
Hoş böyle bir başvuru olsaydı bankacı hala çalışıyor olmazdı, üstelik ağır cezada yargılanırken bu durum ortaya çıkardı. Dolayısı ile önümüzdeki günlerde (hazirandaki duruşmayı müteakip) banka yetkilileri hakkında da Cumhuriyet Savcılığına Adliyeye Karşı İşlenen Suçlar konusunda bir suç duyurusunda bulunacağım demektir.
Şimdi tüm bunlardan sonra asıl verilmek istenen mesaj şu sayın üye; sizin yaklaşımınızla; onu mesleğinden etme, bunun aile işine karışma, adam sende, boş ver bana ne yaklaşımları nedeni ile bu ülkenin insanları kendilerini yalnız hissediyorlar, güvensiz hissediyorlar.
Bankacının yaptığı eylem cezasız kaldığı için, karısını sokak ortasında evire çevire döven bıçaklayan adama aile iç işidir bana ne diye müdahale edilmediği için, dolandırılan, gasp edilene yardım edilmediği için, gördüğü kavgaya, cinayete, trafik kazasına yada herhangi bir adli olaya, işim mi yok ne şahitlik edeceğim diye katkı sağlanmadığı için herkes adaletin yerine getirilmediğinde n Türkiye'de hukuk sisteminin çalışmadığından şikayet ediyor.
Sonra bir bakıyorsunuz ki; insanların adalete güveni kalmayınca kendi yasasını, kendi adalet mekanizmasını çalıştırıyor, tamamen hissi, hırsa dayalı, öfkeyle ve hazımsızlıkla yoğrulmuş duygu haliyle sokak ortasında infazlar, kavgalar, çatışmalar yaşanıyor.
Sonra bakıyorsunuz ki; gördüğüne görmedim, duyduğuna duymadım, bildiğine bilmedim diyenler, adam sendeciler, ne üzerime vazife kardeşimciler, adamı işinden etmek size ne kazandırır diyenler meydanı boş bulup sallamaya başlarlar, "BU MEMLEKET ADAM OLMAZ KARDEŞİM, HUKUKA GÜVENMEZSEN, ADLİYEYE, POLİSE, SAVCIYA, HAKİME GÜVENMEZSEN BU MEMLEKET ADAM OLMAZ diye...
Sözüm meclisten dışarı.. ama teşbihte de hata olmaz..
Saygılarımla..