-Ergen aynasızlar geliyor hasta vaziyeti al. anlaşıldı tamam.
-ekon anlaşıldı teyakkuzda olun tamam. ahh off aman aman tamam.
:DD
Printable View
-Ergen aynasızlar geliyor hasta vaziyeti al. anlaşıldı tamam.
-ekon anlaşıldı teyakkuzda olun tamam. ahh off aman aman tamam.
:DD
İŞTE TRT JET 22 Şubat 2011,
TRT’nin birçok kazı ve aramayı daha başlamadan duyurup bir de mühimmat listesini vermesinin sırrı bu videoda ortaya çıktı.
POLİSTEN TRT’CİLERE SİTEM
Tarih 12 Ocak 2009. Yer Ankara Zir Vadisi. Yarbay Mustafa Dönmez tarafından gömüldüğü iddia edilen mühimmatın çıkarılması çalışması. Bir ara TRT ekibi seslerden anlaşıldığı kadarıyla kan ter içinde olay yerine geliyor. Bu sırada Bünyamin adlı polis memuru, TRT ekibine seslenerek, “Canlı verin" diyor. Bunun üzerine TRT görevlisinden, “Canlı verebilmemiz için telefonumu özel açabilmem gerekiyor. Siz açabiliyorsanız açın" cevabını alıyor. TRT ile polisin konuşması, sanki muhabir ile yönetmeni arasında geçiyormuş havası veriyor.
İŞTE O KONUŞMANIN DEVAMI:İLGİLİ VİDEO) İŞTE O KONUŞMA
http://askerhaber.com/haber/2900/İŞte-trt-jet.html
Bomba imha görüntüleri mahkemede
Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen delil niteliğindeki bombaların imha görüntüleri mahkemeye ulaştı
;stanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Ümraniye bombaları ile birlikte Ankara Zir Vadisi ve Gölbaşı’nda, Eskişehir ve diğer yerlerdeki aramalarda ele geçen tüm bombalarla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırdı.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Daire Başkan Yardımcısı olan bomba uzmanı Cengiz Özdemir ile Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığında görevli patlayıcı madde uzmanı Jandarma Yüzbaşı Murat Durdu tarafından hazırlanan rapor, 522 sayfa ve 6 bölümden oluşuyor.
Raporda, Beşiktaş Adliyesi adli emanet deposu, Bakırköy Kadın Cezaevindeki jandarmaya ait adli emanet deposu, Hadımköy’deki İstanbul 1’inci Mühimmat Bölge Komutanlığı deposu, Kırıkkale Yahşihan Mühimmat Ana Depo Komutanlığında bulunan patlayıcı maddeler ve mühimmatın incelendiği belirtilerek, bunların aynı zamanda kamera kaydının alındığı ifade edildi.
Ümraniye’de ele geçirilen bombaların, 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ile 26 Haziran 2007 tarihinde imha edildiği belirtilerek, “27 adet el bombasının arasında yer alan 4 adet DM41 ile 3 adet M26 model el bombalarının içlerindeki patlayıcı maddeleri presli olduğundan tamamı, 18 adet MKE imali ile 2 adet Amerikan imali RFX el bombaları ise içlerindeki patlayıcı maddeleri çıkartılıp kapsülleri sökülerek ayrı ayrı imha edilmiştir” denildi.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17492117.asp?gid=386
Mustafa Balbay 794 gündür
TUTUKLU.
HÜCREDE TEK BAŞINA 70.GÜN.
Bakın tam 1 sene önce bu konu açıldığında ne yazıp eklemişim.
14-01-2009 19:09:48 #63
Harun Gür
25-01-2008, 00:53:02
Aynen bunu diyorum...
Ofise girdim. Çok sevdiğim bir arkadaşım beni “Bugün senin acılı günün” diye karşıladı. “Hayrola ne oldu ki?” diye sordum telaşla. “Arkadaşların içeri alınmış” dedi. Sonra da bıyıkaltından bir gülümsemeyle ekledi; “Ulusalcı arkadaşların”. Belli niyeti espriydi. Ama o arkadaş yakıştırması var ya…İşte o içime işledi.
O andan beri çok üzgünüm ben.
Çok sevdiklerimin bile beni yanlış anlamasından üzgünüm.
Kendimi anlatamamaktan yorgunum, bıkkınım, dahası artık sıkkınım!
Oysa ben Veli Küçük adından hep ürkenlerdenim. Emekli bir tuğgeneralin Abdullah Çatlı bağlantısını,Yeşil ile alakasını çözemeyenlerdenim.
Oysa ben Fikri Karadağ denilince aklına silaha yemin eden biri gelenlerdenim. Neden birinin ölmek ve öldürmek üzere Kur’an, bayrak ve silah üzerine yemin ettiğini bilemeyenlerdenim.
Oysa ben Sami Hoştan’ın uyuşturucu bağlantısını görmezden gelemeyenlerdenim. Oysa ben Fuat Turgut denince aklına hemen avukatı olduğu Hırant Dink suikastinin azmettiricisi Yasin Hayal düşenlerdenim. Bir avukatın kocası öldürülen bir kadına duruşma sırasında “Cehennemin dibine gidin.” diye bağırmasına akıl sır erdiremeyenlerdenim.
Oysa ben evinde 27 el bombası, TNT kalıpları, fünye bulunan Muzaffer Tekin’in o bombaları ne için sakladığını merak edenlerdenim.
Oysa ben Orhan Pamuk’u sevemeyen biri olarak Kemal Kerinçsiz’in mahkeme çıkışında Pamuk’a yumurta atılmasına seyirci kalmasını içine sindiremeyenlerdenim.
Oysa ben kahramanlığın bir gecekonduya el bombalarını yığmakla olmadığını adı gibi iyi bilenlerdenim.
Kahramanlıkla kahramancılık arasındaki farkı görebilenlerdenim.
Ve itiraf etmek gerekirse bu isimlerden de…
Bu isimlerin simgelediklerinden de…
Gazetecilik bir yana…
İnsan olarak
Derin bir korkuyla çekinenlerdenim.
İşte o yüzden çok üzgünüm.
Bu isimlerin gözaltına alındığını bildiren haberlerde Kuvvayi Milliye isminin geçmesinden…
Kuvvayi Milliye ruhunun bu isimlerin elinde eprimesinden…
Çok üzgünüm!
Bu isimlerin ulusalcı diye anılmasından…
Bu olayın AKP’nin eline “İşte ulusalcılar böyle” kozu vermesinden…
Yarın başbakanın alaycı bir gülümsemeyle bu olayı haklı olarak kullanacağını bildiğimden…
Çok üzgünüm!
Hepsinden de öte inanmadıklarıyla savaş için silah kuşanan bu isimlerin…
Bize verdiği zarardan çok üzgünüm.
Oysa bu satırları yazan ben…
Ve okuyan siz.
Yani biz.
Ulusalcı mıyız, ulusolcu muyuz, ortayolcu muyuz, sağkolcu muyuz?
Adını koymuyorum.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni hak edilmiş sınırlarıyla ve de kazanımlarıyla sevmek insanı neci yapar bilmiyorum.
Ama iyi biliyorum ki;
Biz;
AKP’nin yalanını, dolanını ve elbette talanını sevmeyenler
Takiyesinden midesi bulananlar
En az bunlar kadar…
Silahları, kahramancılık oynayanları ve de derin işleri sevmeyiz.
Ve unutmadan
Biz kim kahraman kim değil iyi biliriz!
Melike İLGÜN / Gazeteport
Mustafa Balbay 794 gündür
TUTUKLU.
HÜCREDE TEK BAŞINA 70.GÜN.
Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, "Kendimi 1232 gün sonra huzurunuzda ifade edebilme olanağına kavuşmuş olmaktan duyduğum buruk mutluluğu belirtmek isterim'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmada ilk kez savunması alınan tutuksuz sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon, ''Büyük sıkıntı ve eziyetle geçen, üzüntü ve acı yüklü, hiçbir şekilde hak etmediğim bir dizi hukuka aykırılıklar zincirinden sonra, nihayet söz hakkına sahip olup, kendimi 1232 gün (3 yıl 4 ay 14 gün) sonra huzurunuzda ifade edebilme olanağına kavuşmuş olmaktan duyduğum buruk mutluluğu belirtmek isterim'' diye konuştu.
Bir yaşam boyu inandığı, savunduğu ve vazgeçilmez bir değer olarak kabul edip, büyük önem verdiği hukukun üstünlüğünü, bağımsız yargı ve adil yargılanma ilkeleri ile adaletine, bağımsız ve tarafsızlığına yürekten güven duyduğu Türkiye Cumhuriyeti yargıçları ve mahkemesinin karşısında olmanın huzuru ve güveni içerisinde olduğunu belirten Tolon, sözlerini şöyle sürdürdü:
BEN BURAYA BUNU İSPATLAMAYA İÇİN GELDİM
''Ne var ki, aynı duygu ve düşünceleri beni böyle bir dava nedeniyle, sizlerin ve dolayısı ile yüce milletimizin huzuruna çıkaran yasal adı 'iddianame' olarak anılan, ancak içerikleri itibariyle yanlış, hatalı ve gerçeğe aykırı isnatları içerir özellik taşıyan, şimdiki halde ona yakın ve sonraki sayıları, şimdiden belli olmayan dokümanlardaki hukuki dayanaktan yoksun, ilişkisiz, irtibatsız ve de hayali olduğu kadar ön yargılı itham ve suçlamalara muhatap kılındığım için de, derin üzüntü ve hicap duymaktayım.
Ben, buraya esasında savunma yapmaya değil, yasa dışı uygulamalarla maruz kaldığım hukuk suikastını bir başka ifade ile hukuku maksatlı biçimde araç kılarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemlerinin tümünü kullanarak uyguladıkları cebir ile kişi hak ve hürriyetlerimin katledilmesini açıklamaya, ön yargılı haksız, mesnetsiz, kanuna aykırı uygulamalarla tahrip edilmek istenen kişilik haklarımı korumaya ve vaki haksız işlemler sonucu uğradığım zararı ortaya koyup, gasp edilen bireysel haklarımı geri almaya geldim.''
MAHKEMEYİ GÖREVE DAVET ETTİ!
Bu dava nedeniyle, soruşturmanın başlangıcından bu yana her türlü yasal düzenleme ve mahkeme kararlarına rağmen, bilinçli ve programlı şekilde yönetildiğinden kuşkusunun olmadığını ifade eden Tolon, acımasız karalama kampanyaları ile onur ve saygınlığının rencide eden, meslek itibarını zedeleyen her türlü yayının kaynağını ortaya çıkarmayan, söz konusu yayınları engellemeyerek, bu yasa dışı uygulamaların sürüp gitmesine göz yuman kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmak için mahkemeyi göreve davet etti.
HER ZAMAN YASALARA İTAAT ETTİM
Yüce Türk mahkemeleri nezdinde adaleti aramaya ve bulmaya geldiğini anlatan Tolon, şunları söyledi:
''Şu hususu önemle ifade etmek isterim ki, kendimi bildiğimden bugüne kadar, yaşamımın hiçbir safhasında yasalara aykırı herhangi bir düşünce, amaç ya da kast sahibi olmadım. Yasa dışı herhangi bir teşebbüs, herhangi bir oluşum ya da eylemin içinde veya yanında, bilerek bilmeyerek, doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir şekilde yer almadım.
Bir ömür boyu yasalara harfiyyen itaat edip, meslek yaşantımı yasaların uygulanması sorumluluğunu taşıyarak, yasa dışı uygulamalara ise engel olmak suretiyle görev ve sorumluluklar üstlenmiş bir kişi olarak bugünlere geldim.''
Kaynak : http://www.internethaber.com/ilk-sav...#ixzz1dvPO5X2Q
200 kişiyi örgütlesem,devletin düzenini yıkıp şeriat getirme amacıyla darbe planları yapsam ,silahlarımı sağa sola gömsem ancak bu iş teşebbüste kalsa ve deşifre olsam suçlu olur muyum?
Zirve sanığı MİT ajanı çıktı
Zirve Yayınevi katliamında azmettirici olarak yargılanan Varol Bülent Aral’ın MİT ajanı olduğu ortaya çıktı.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20736542.asp
Demirel: Derin devlet askerdir
Ne zaman, ’ülke uçurumun kenarına geldi, iç savaşa gidiyoruz, yahut Türkiye çöküyor’ iddiasını asker bayrak yapar, o, darbeye varır. Türkiye, bunu birkaç defa yaşadı. Buna bir ad bulmak isterseniz, o zaman asker devlettir. Derindeki devlettir. Yahut, derin devlettir.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=78
İşte ''görünen köy kılavuz istemez'' diye sanırım buna deniyor bakın 3 yıl önce neler demişiz bu gün ülkemiz ne durumda .
şimdi meydana çıkıyor ''10 yıldır işler yolunda gidiyor'' gibi görüntünün ardında ki gerçekler.
bana göre üretmeden tüketmenin bedelidir bütün bunlar,
Allah hepimize kolaylık versin .
Sizi tarih yargılayacak!
Israrla bulunduğu iddia edilen mühimmatların duruşmaya getirilerek incelenmesini istedi.
Zira Gölbaşı aramalarında İbrahim Şahin'den çıktığı iddia edilenlerle Zir Vadisi'ndekiler aynıydı. Üç ay sonra Poyrazköy'den çıkanlar da aynıydı zaten. Malumunuz Poyrazköy kumpası geçtiğimiz günlerde çöktü ve yıllarca hapis yatan sanıklar için beraat kararı çıktı. Meşhur Ümraniye Davası Yagıtay'da ve büyük ihtimalle beraat çıkacak.
Mustafa Dönmez itiraz etmese, bu iş sessiz sedasız kapanıp gidecekti. Kumpasçıların Emniyet, Jandarma, Adli Tıp, asker ve yargı ayağının deşifre edilmesi için mücadelesini sürdüren Dönmez, dünkü duruşmada bir sürpriz daha yaşadı... Ki bu Ümraniye'de bulunduğu iddia edilen el bombalarının da başına gelmişti.
Her duruşmada mahkemeye yazı yazıp "mühimmatların saklanmasında sakınca, tehlike olduğunu belirtip imha edilmesini" talep edenlerin aslında delilleri yok etmek amacı taşıdığını Savcı bile belirtip buna izin verilmemesini istedi.
Aynı zamanda Türk ordusunda mühimmatlarla ilgili "bilirkişi" olarak yüzlerce dosyada imzası bulunan Dönmez, bulunduğu iddia edilen el bombalarının gövdesinin Alman malı, ateşleyici mandalının Amerikan menşeli olduğunu, kumpasçıların bu sahtekârlığı bile beceremeyip hata yaptığını ortaya çıkarmıştı.
Öte yandan "tehlikeli-patlayabilir" denen el bombalarının depoda 100 yıl bile tutulsa kesinlikle patlamayacağını, yine patlayabilir denen sis kutularının barut olmadığından tehlikeli olamayacağını ortaya koyan Dönmez, delillerin daha önce aynı mahkemede görev yapan Cemil Çelik ve Yaşar Yüce tarafından karartıldığını beyan etti.
Arama görüntülerindeki ses kayıtlarında "Jandarmaya nasıl da kazık attık!" diyen Tamer isimli polisin Zir Vadisi, Gölbaşı ve Poyrazköy'e mühimmatları koyan kişi olduğunu da kanıtladı.
Arkasının çorap söküğü gibi gelmesi gerekirken yazışmalar yüzünden aşama kaydedemesine isyan eden Dönmez, sonunda duruşma esnasında çileden çıkarak hâkim heyetine "Sizi tarih yargılayacak!" sözleri ile adeta patladı.
Elde görüntüler var, depodaki delillerin yok edilmek istendiği açık. Söz konusu çetenin ortaya çıkarılmasında gerek AKP hükümeti gerekse binlerce personelinin istikbali mahvolmuş Genelkurmay samimi ise zanlıların ortaya çıkarılıp, yargıya teslim edilmesi an meselesi iken zamana yayılmasının anlamını bir türlü çözemiyorum. Dönmez'e kurulan kumpas bir değil. Onu ordudan uzaklaştırıp, bir daha cezaevinden çıkamadan hapishanede çürütmeye kararlı olan çete, "tehdit, şantaj, ahlaksızlık" gibi düzmece iddia ve yalancı tanıklarla önceden davalar açmış.
Aynı kumpasa belirlenen 337 subay daha uğramış. Sonuçta bunların hepsinden beraat etti tabii. Ancak aleyhinde daha önce karar veren mahkeme üyelerinin, halihazırdaki mahkeme üyeleri olduğunu yeni öğrenen Dönmez, doğal olarak "reddi hâkim" talebinde bulundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ilgili kararlarında böylesi durumlarda hâkimlerin çekilmesi gerektiğini belirten Avukat Şule Nazlıoğlu Erol da "çekilin" talebinde bulundu. Ancak 7 günlük yasal sürenin dolması yüzünden talep reddedildi.
İzler o kadar belirgin ki Dönmez, daha önce aleyhinde rapor yazan Adli Tıp uzmanlarının şu anda kumpas yüzünden tutuklu olduğunu hatırlatarak,arama görüntülerinin bulunduğu CD'yi ne Emniyet, ne Jandarma kriminal ne de Adli Tıp ve TÜBİTAK tarafından değil üniversitelerin bilirkişilerince incelenmesini istedi. Sonuçta heyet "delillerin yok edilme girişimini" anlayarak "yargı devam ederken imha edilemez, kayıtlar bağımsız üniversitelerin bilirkişilerince incelensin" kararı aldı.
Ve duruşma her zaman olduğu gibi bir başka mevsime18 Şubat'a bırakıldı. Hazır ipin ucu ele geçmişken hızla harekete geçilerek kumpasçıların yakalanma fırsatı var iken bürokrasi hazretleri yüzünden zamana yayılmasının ardından doğrusu iyi kokular almıyorum. Önümüzdeki günlerde adı geçen kumpasçıların firar ettiklerini öğrenirsek şaşırmayacağım.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/si...ak-36351yy.htm