3. nokta ile ilgili taraflar tercümeleri kendi ülkelerinde yaptırmak durumundadırlar bu bir ulusal yasadır yani erkegin belgelerini kadın kendi yaşadıgı ülkede kadınınkinide erkek kendi yaşadıgı ülkede çevri yapmak durumundadadır
Printable View
3. nokta ile ilgili taraflar tercümeleri kendi ülkelerinde yaptırmak durumundadırlar bu bir ulusal yasadır yani erkegin belgelerini kadın kendi yaşadıgı ülkede kadınınkinide erkek kendi yaşadıgı ülkede çevri yapmak durumundadadır
6 eylül 2008 tarihli Oktay Eksi'nin yazisi...
------------------ O ---------------------
İşte marifetimiz
OKUYUNCA neye isyan edeceğine karar veremiyorsunuz... İhtimal Avrupa Birliği’nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’in, yıllardır vatandaşlarımızın AB ülkelerinin konsolosluk kapılarında sürünmesine bizim sebep olduğumuzu ortaya koyan sözlerini, dünkü gazetelerde okumuşsunuzdur.
Olli Rehn, vatandaşlarımızın bizim yüzümüzden eziyet çektiğini söylemiş.
Olayın özeti şu... AB Parlamentosu Üyesi Vural Öger, henüz AB üyesi olmadıkları bir yana, "tam üyeliğe aday"lığa bile sayılmayan Sırbistan, Makedonya, Karadağ, Bosna Hersek ve Arnavutluk gibi ülkelerle "vizelerin kolaylaştırılması" anlaşması yapan AB’nin, "Neden Türkiye ile de benzer anlaşmalar yapmadığını" sormuş.
Rehn de, "Türkiye ile uzun zamandan beri Vize Kolaylığı Anlaşması yapmak için çaba sarfettiklerini, ancak karşılık alamadıklarını" söylemiş.
Keşke sözü orada bitseydi. Meğer daha da varmış. "Böyle bir anlaşmanın Türkiye’deki geniş kesimlere vize muafiyeti getireceğini" söyledikten sonra:
"Vize Kolaylığı Anlaşması için defalarca girişim yapılmasına ve Ankara’yı cesaretlendirmemize karşın, Türk hükümeti bu yönde müzakerelerin başlatılmasının istendiğine yönelik herhangi bir niyet belirtmemiştir" demiş.
Bu dedikleri doğruysa, vatandaşlarımızı bunca yıldır Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin konsoloslukları kapısında sürünmeye mahkûm edenlerin konsolosluklardaki görevliler olmadığı, kendi insanımıza bu insanlık dışı muameleyi bizim Ankara’daki yetkililerimizin reva gördüğü ortaya çıkar.
Hoş, bu meselenin geçmişine bakınca hayret edecek bir şey olmadığı hemen görülüyor. Nitekim Türk vatandaşlarının vize alması koşulunu 1980 yılında ilk olarak Almanya koyduğu zaman da hükümetimiz sesini çıkarmamıştı.
O yüzden başkasından önce kendi insanımızdan çektiğimizi bilmekte yarar var.
Aslında bu son meselenin de yeni olmadığını çoğumuz biliyoruz. Nitekim yaklaşık 10 yıldır bu konunun mücadelesini veren -o tarihlerde Hamburg’da idi- Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü sesini duyurmak için çok uğraştı. Gümrükçü özetle, "AB hukukuna göre vatandaşlarımız hem bu eziyetlere katlanmaya mecbur değil, hem de Birlik ülkelerinde iş yeri kurma, oy kullanma gibi haklara sahip" diye çırpındı durdu.
Gümrükçü’nün tezinin hukuki dayanağı sağlamdı. İddiasına göre, AB Adalet Divanı, Eren Atabay isimli bir TIR şoförü ile Nadi Şahin isimli bir iş adamının AB aleyhine açtığı davada onları haklı bulmuş ve hem "iş yeri" açabileceklerine karar vermiş, hem de -sonuç olarak vizeler dahil- bir çok konuda insanlarımızın önünü açmıştı.
İngiltere’de de Veli Tüm ile Mehmet Darı isimli iki Türk, aynı şekilde yargıdan karar almışlardı. Ayrıca Türkiye Genç İşadamları Derneği bir süredir "haklarımızı koparın" diye Dışişleri Bakanlığı dahil sayısız kapı çalmış yardım istemişti.
Tüm mesele, hükümetin AB ile yapılmış anlaşmalara ve bu kararlara dayanarak vatandaşımızın hakkını aramasıydı.
Ama kös dinleyen kulaklara hiç kimse sesini duyuramamıştı.
Dileriz artık utanırlar da görevlerini yaparlar.
-------------------------------------------
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...id=61&sz=22317
Sn Fischer,
Bundan tam 3 gün öncesinin akşamında Euro D televizyon kanalında "yarın Hürriyet'in başlıkları ne olacak" şeklinde bir bilgilendirmede duydum bu haberi. Akabinde web sitesine girerek bu haberi buldum ve bu konuyu bu şekilde düşünen tek insan olmadığımı gördüm.
Türkiye Cumhuriyeti'nin AB ile, o zamanki ismiyle "Avrupa Ekonomik Topluluğu" ile imzaladığı katma protokolle de kazandığı bir çok hak vardır ve maalesef çok saygıdeğer hükümetlerimiz bunu önemsememişlerdir bile. Farklı ortamlarda da bunun sorumlusunun ülkemiz yöneticileri olduğunu defaten vurgulamışımdır. Zira aklın yolunun bir olduğunu da gördüm, en azından kafayı yemediğimi anladığım için sevimçliyim. Zira kimse bu şekilde düşünmüyordu.
Ülke gündemlerimizi takip edenler bilirler. İktidarı ve muhalefetiyle yapılan çalışmaların hiç biri yurttaş odaklı değildir. En büyük hizmetimiz Ramazan'da kurulan iftar çadırlarıdır. Dolayısıyla her anlamda vatandaş açısından iyileşme beklemek hayal olur, bu yönde beklenti içinde olanlar da en kısa zamanda sükutu hayale uğrar zaten.
Kendi ülkesini AB'ye şikayet etmekten çekinmeyen bir dışişleri bakanımız olduğu sürece zaten bu konularda beklenti içinde olmak da abesle iştigaldir.
İnsanımız hakkını aramadıkça, kaderci oldukça, baskı kurmadıkça karşılaşacağı manzara da budur. Hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da kimsenin yüzü kızarmayacaktır. Çileyi çeken vatandaş olarak kalacaktır...
Çikolatanın öyküsünü okumuştum.Aztek ve Mayalara dayanıyormuş geçmişi.Şu an bol bol yediğinizi söylemişsiniz fakat Avrupa ülkelerinde yaygınlaşması çok geç olmuş çünkü oldukça pahalı ve ancak belirli bir gelir düzeyine sahip kesimlerce satın alınabiliyormuş.Benim için değeri tartışılmaz fakat böyle değerli de bir tarihi var.:)
Afiyet olsun..
Bir şey sık tekrarlanırsa gerçekleşeceği söylenir.
Teyzem ve eşi bir tıp kongresi için Japonya'dalardı.Dün akşam döndüler ve döndüklerinde bir sürprizle karşılaştım.
Bir paket JAPON ÇİKOLATASI :)
Bu konuşmaları anımsayıp gülümsedim :)
Sayin Selin,
Size bir degil on paket Alman cikolatasi getirecegime hukuki.net sahitliginde söz veriyorum:) Eger sözümü yerine getirmezsem bana 100.000 YTL lik manevi tazminat davasi acin lütfen:)
#Yakinda burada bayram ve festivaller basliyor; marketlerde, sokaklarda kurulan panayir cadirlarinda, her yerde her rafin o meshur cikolatalarla dolu olacagini söyledi esim. Ilk firsatta resmini cekip size gönderecegim.
Saygilar, selamlar...
Likörlüleri çok güzel :)
Selin Hanim, dün esimle dolasirken bir cikolata magazasi gördük(dükkan demek haksizlik olur) Bir metrelik bir selale düsünün, ne aktigini da siz tahmin edin. Üstelik kiralanabiliyormus, öyle yaziyordu üstünde:) Yakinda yeni bir baslikta fotograflarini yayinlamaya baslayacagim.