Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Benim de aklıma hafsalama sığamayan hem katı kuralları olan şeriatla idare ediliyor diyeceksin hem içki içer homoseksüellik yaparlardı safsatalarına inanmamızı bekleyeceksin. Şimdi efendim şeriat tebaya icra edilirdi padişahlar keyfe keder yaşardı dersiniz ben de inanmamaya devam ederim zira şeriatta içkiyi üreten taşıyan satan aracılık eden vs hepsi ağır şekilde cezalandırılır. Hele lutilik (homoseksüellik) adamı canından eder. Padişaha ve çilingir sofrasındaki arkadaşlarına içkiyi kim nerde nasıl üretir kimin haddidir kestiremiyorum. O zamanın tebasıyla şimdiki koyunları karşılaştırmayalım hiç isterseniz.
Bir maşrapa bade içse öbüründen de bi makas alsa? daha neler...
Osmanlı sütten çıkmış ak kaşık değil hatalarını oturup tartışabiliriz de
ama doğru yerden başlamak lazımdır. Padişah sevdalısı değilim osmanlının hatasına burdan başlardım doğru bir pencere açılmış olsaydı.
Abbas bey ben tarihin hiç bir zaman objektif yazılacağına inanmıyorum. Görüntülü ve yazılı iletişim araçları bu derece ileri gitmişken bile kimseye bir şeyi ispatlayamadıktan sonra kime neyi ispat edebileceksiniz.
Saygı ile...
Osmanlı imparatorluğu monarşiyle idare ediliyordu. şeriatle değil.. Yavuz Sultan Selim'den başlayan Halifelik devrinde az çok değişiklik olmuşsa ;duraklama-gerileme dönemi içerisinde de din sınıfı denile Ulemanın-müftünün( İşin komiği din sınıfı islama aykırı) yetkisinin artırılması devleti şeri yönetime dogru götürmüşse de agırlıklı olarak örfi hukuk baskın bir yönetim uygulanmıştır. İslam ağırlıklı bir ''hukuk''düzeni olmasına karşın asla şeriat olmamıştır. Zaman zaman padişahların isteği veya bazı zorlamalarla şeri hükümler çıkarılmıştır o kadar. Yani osmanlı şeriate dayalı bir din devleti değil devlete dayalı bir din devletidir... İkisi arasında büyük bir fark vardır....
Zinadan asılan hırsızlıktan eli kesilen hiç olmadığı gibi şeriatin müslüman dışındaki kişilere ait katı hükümleride hiç bir zaman uygulanmamıştır.
Kaldıki iki önemli olaya bakarsak IV. Murat ın içkiyi kesin yasaklaması içeni öldürtmesi ilk dikkate değer olaydır. 1623-1640 yıllarında hüküm süren bu padişah sizin değiminizle zaten olmayan şeriatten dolayı mümkün dahi olamayan içkiyi neden yasaklar ki? Olmayan şey yasaklanır mı!! Kaç meyhanenin basıldığı kaç kişinin asıldığının haddi hesabı yoktur !! İyide meyhane ne arıyordu şeriat varsa !!! Tarihin garip bir cilvesi Bekri Mustafa nın da IV. muratla aynı çağda yaşaması olsa gerek... Biri içki içeni asın diyor ... öteki ayık bile dolaşmıyor... Birde anektot vardır ki evlere şenliktir daha yalanlayanı olmayanını görmedim...
''Mustafa Üsküdar iskelesinde kayıkçılık yaparken, bir gün Sultan Murad ile Sadrazam Bayram Paşa tebdil gelirler ve mahsus koca ayyaşın kayığına binerler, sahilden bir hayli açılınca, kayıkçı rakı destisini dikip birkaç yudum içer.
Sultan Murad:
- Baba destiyi uzat, bir yudum su da ben içeyim! der.
Mustafa, güler:
- Sen içemezsin oğul, içindeki su değil, rakı! der...
Padişah:
- Niye içemeyelim? deyince
-Tahammül edemezsiniz, belli olur, hem kendinizi hem beni yakarsınız!., der. Beriki ısrar edince destiyi uzatır... Yol aladursunlar, desti elden ele dolaşır... Bir ara Sultan Murad:
- Baba, sen Padişah yasağından korkmaz mısın?., diye sorar...
Bekri Mustafa:
-Korkarım, amma Padişah beni burada nerden görecek? der.
Padişah:
- Ya ben haber verirsem? deyince
- Veremezsin, sen de içtin, kellelerimiz beraber düşer! cevabını verir. Bunun üzerine çakır keyf olan hükümdar:
- Ya ben Padişah, bu adam da Sadrazam Bayram Paşa ise!., deyince, Bekri Mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı atar:
- Seni köftehor... Ben demedim mi tahammül edemezsin diye!. Şunun şurasında iki yudum rakı içtiniz, biriniz Padişah, biriniz vezir olmağa kalktınız!, der!"
Tarihin komik bir olayıda bu ayyaşların piri Bekri Mustafa bir türbede yatmakta ve ziyaretçi akınına uğramakta adaklar aadanıp dilekler tutulmaktadır... Artık ne diliyorlarsa şarap parası mı içecek bir yaren mi... bilinmez... Komik olan ermiş muamelesi görmesidir... Anla halimizi.....
İkinci önemli olay Lale Devridir... Lale devrinin en büyük şairi kimdir ? Nedim dir. Nedim ne demektir ?Nedim ,şarap içmeye eşlik eden, içki sofrasında yarenlik eden kişi demektir. EE Nedim de bunun hakkını vermiştir... Hemde Padişahla padişah huzurunda... ( Bu arada Nedim malasıdır gerçek adı Ahmettir Ahmet...)
''Yoktur güzelde bir vefa, nicedir türâbım kahrından
Doldur ey saki bir bade, içeyim ben de günâhından
Lâldir cananın lebleri, cama düşsün al gölgeleri
Üfle neyzenim yıkılsın meyhane mahur makamından
Canımdan vaz geçerdim, olmasa idi gamzeleri
Geceleri sarhoş eder, çıkmaz aklımdan handeleri
Benim günahım var ise, şarabın yoktur saki doldur
Doldur ey saki sevdiysen...
Lale devri osmanlının şarap tüketimini kırdığı yıldır... Şeriat ha...
Bir de şu var tabiiki şeriat olan yerde bu kadar çok meyhane ne arıyordu ?
"Eski Galata'da çok sayıda meyhane vardı. Meyhanelerin egemenliği tabiatıyla akşam saatlerinde başlardı. Meyhaneler o zamanın kanunlarına göre alaturka saatle 1.30'a kadar açık kalabilirlerdi. Bu saat aşılırsa ağır cezalar vardı. Ancak meyhanecinin açgözlülüğü ya da müşterilerin bir türlü gitmek istememelerinden dolayı kanuni süre çok zaman aşılırdı. Bu meyhanelerde çok miktarda duziko (rakı) ve mastika (sakız rakısı) tüketilirdi. Kapanma saatine yakın meyhaneci son mezeleri getirip hesapları toplardı. Bu son meze genellikle pastırma veya sahanda kaşar peyniri olurdu. Son mezenin servisi müşteriye kibarca gitme vaktinin geldiğini hatırlatırdı" 1830'ların İstanbul'unda Yedikule, Samatya, Kocamustafapaşa, Langa, Kumkapı, Fener, Balat, Galata, Ortaköy Arnavutköy, Tarabya, Büyükdere, Çengelköy, Üsküdar ve Kadıköy meyhaneleriyle ünlü olan semtlerdi.'
Meraklısına bir dip not... Rakının Şarabı geçtiği yıllar 1850 lerdir Osmanlıda... Şeriatte varmış ama idare edin...
Hadi hiç bir kaynağa inanmıyoruz. Atatürk ün , Kazım Karabekirin, Selih Bozok un anılarına bakmak yeterlidir. 1901 den sonre neler yapıyorlarmış istanbul da...
Israrla dediğimi bir kez daha söyleyeyim Osmanlı Padişahlarının cinsel tercihlerini bilemem öyle ilişkiye şu girdi bu girdi demek elde yeterli kanıt olmadan ayıp olur ve yakışık almaz. Oğlancılar koğuşunun olduğu ise tarihi bir gerçektir...
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Sayın commodore1tr siz bir deryasınız sağlığınıza
saygılarımla
Bunu icad eden bir pir
Akşamleyin iki, sabahları bir
Artık eksilmesin, aksın dökülmesin
Allah kimseyi meyhanesiz
Memlekete düşürmesin (Alıntı)
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Arkadaşlar, tarihi şu ya da bu ideolojinin gözü ile yorumlayan yayınlardan değil de nötr yayınlardan okumak daha iyidir. Şahsen ben her türlü görüşü okurum ama, ideolojik yayınlar beni bilgilendirmekten çok yönlendirmeye çalıştığı için, onları okurum ama kendi süzgecimden (ya da güvendiğim objektif kaynakların süzgecinden) geçirmeyi de ihmal etmem.
İslam öncesi Türk tarihi, sonrası ve özellikle de Osmanlı tarihi bu şekilde ele alınmalıdır. Cumhuriyet tarihi ne olacak diyorsanız, o konunun objektif yazılması aşamasına henüz gelinmemiştir. Bu sözlerimden sakın cumhuriyeti önemsemediğim, ya da olumsuz baktığım sonucu çıkartılmasın. Cumhuriyeti ve özellikle Atatürk'ü çok önemsiyorum. Ama cumhuriyet tarihi henüz objektif olarak yazılmamıştır, bazı ipoteklerin sultasından kurtulmamıştır. Okullarda öğretilen de gerek cumhuriyet öncesi gerek sonrası olsun oldukça yönlendiricidir ve gerçek anlamda tarih olmaktan çok uzaktır.
Kısmen katılıyorum amma şurası gerçekki özellikle 1876 dan sonra hatta 1848 den sonra ki Osmanlı tarihi ve günümüz tarihi daha bir objektiftir. Padişah tarihçisi sultasının kırıldığı yıllardır bu yıllar Özellikle başlangıçta Fransa Daha sonra İngiltere Almanya ve Rusya nın ''özel meraklarıyla'' daha bir bilinir hale gelmiştir. En azından karşılştırmalı bakma olasılığı ortaya çıkmıştır. Bir olay dört beş kaynaktan doğrulanır olmuştur.
Osmanlı tarihi ise padişahlar tarihi olmuştur aslında. Örneğin bir çağı kapatıp bir çağı açan İstanbul'un Fethi tarihini ele alırsak 1453 te İstanbul ve çevresi haricinde dev Osmanlı İmparatorluğu'nda ne olduğu hakkında bilgi var mıdır ? Örneğin Kayseri'de Ankara'da ne olmuştur ? Diğer sınırlarımız da ne vardır ? Serhat boylarında olay nedir ? 1453 te Osmanlı'nın nüfusu kaçtır ? Bilirmisiniz ki Osmanlı zamanında ki depremleri biz 250 sene İngiltere kaynaklarından biliriz... Çarlık Rusyası sınırlarında ne olduğu Rus kaynaklarından bellidir... Ama şurası da ayrı bir gerçektir ki Osmanlı'nın padişah arşivleri çok iyidir hem de çok... Devlet arşivi olarak çok dikkate değer arşivler olduğu şüphesizdir. Amma...
Örneğin konumuz 'içkici padişahlar'' olduğuna göre ''meşhur''padişahımıza bakalım.. yani IV. Murat a ... IV. Murat nasıl öldü? Neden öldü? Tüm batılı kaynaklara göre sayın Av.Engin Oğuz ''çıldıracak'' ama sirozdan ölmüştür... Osmanlı tarihçilerine göre ise ''Damla'' hastalığından... Acaba hangisi doğru dersiniz? İşin komiği hangisi doğru olursa olsun tıbben kabul edilen ikisinin de ''içki'' hastalığı olduğu ağırlığı... Teki cigere teki guatr a...
Haydi sigarasız günler...
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Padişahlar içiyo ve eşcinsel...
Şeriatla idare edilmiyor...
Nefret etmemiz için bir sebep yok demek.
Siroz (içki) hastalığını ben ilk okulda öğrenmiştim eminim herkes öyledir.
Arşivlerin halktan gizlenmesi haklı sebeplere dayanıyormuş...
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Padişahlar içiyo ve eşcinsel...
Şeriatla idare edilmiyor...
Nefret etmemiz için bir sebep yok demek.
Siroz (içki) hastalığını ben ilk okulda öğrenmiştim eminim herkes öyledir.
Arşivlerin halktan gizlenmesi haklı sebeplere dayanıyormuş...
Sn. Oğuz ne kastettiğinizi ben anlayamadım biraz daha açabilir misiniz?
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Elbette...
Şanlı tarihimize dil uzatanlar genellikle teokratik bir rejim olmasına alınırlar sanırdım. Commodore'nin açıklamalarından Osmanlının şeriat devleti olmadığını padişahların Şimdi kişisel tercihine bırakılan çağdaş insan gibi içki içip eşcinsel ilişkilere girdiğini,
Sirozun bir içki hastalığı olduğunu bu hastalıktan ölen padişahın olduğunu
öğrendik ve karşılıklı olarak atalarımızdan geçmişimizden nefret edilecek bir durum olmadığı hakkında mutabık kaldık.
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Çok sevdiğim bir ÇİN ata sözü vardır.
TANRI BENİ BENDEN KORUSUN diye..
Bir de bir cümle vardır sevdiğim. Bunu çoğu kişi DEYİM veya ATASÖZÜ sanır. Bir kısmı Ahmet Ümit'in bir öykü kitabı sanır bir kısmıda televizyon dizisi.. Ama Ahmet Ümit in öykü kitabı olarak ilk dilimize girdiğini sananlarda dizi sananlarda neden bu sözün 1970 lerde de daha öncede sonra da olduğu sorusunu yanıtsız bırakırlar . Öyle ya Ahmet Ümit bu ''CÜMLE'' nin kitabını 2002 de yazmış bu ''CÜMLE''nin dizisi 2004 te çekilmiştir. Ama bu ''CÜMLE'' daha öncede çok daha önceden de vardır... Aslında bu cümle çoğunluğun sandığı gibi bir ATASÖZÜ veya DEYİM de değildir... Desek desek DEYİMLEŞTİRİLMİŞ BİR ROMAN SÖZCÜĞÜDÜR. Faust ta geçer ...
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR
Aslında Çin atasözünün de bu roman deyişinin de tam öyküsünü yazmak isterdim ama ne burası yeri nede yer bulunsa benim mecalim var anlatmaya... Onun için merak eden arasın bulsun okusun...
Konu neyken nelerden bahsettiğimin farkındayım. Bunun nedenide iletileri sıkı sıkıya takip ettiğimden vardığım noktadır. Çinli ne halt yiyiyorsa kendisinin yediğini keşfettiği an; Faust anlaşma planlarının en ince ayrıntılarında ruhunu sattığı an uyanarak bu sözleri söylemiştir... E buraıda ilginç bir hal almıştır. Diğer bazı forumlarla birleşince gerçekten ilginç bir hal almıştır....
''padişahlar içiyo ve eşcinsel...'' cümlesi gerçekten çok tahrik edici ve söylenmediği halde söylendi kabul edilmeside ayrıca düşündürücü...
''padişahların her çağdaş insan gibi içki içip eşcinsel ilişkilere girdiğini..'' İNANILAMAZ BİR CÜMLE Buradan anlamamız gereken nedir . Demek ki ben çağdaşım diyen herkes içecek eşcinsel ilişkiye girecek... Kişinin çağdaşlığa bakış açısı...
''Biz belki atayı bu milletin elinden aldığı için rakıya şaraba ayrıca öfkeliyiz...'' diyeceksiniz peşinden... ''Benim de aklıma hafsalama sığamayan hem katı kuralları olan şeriatla idare ediliyor diyeceksin hem içki içer homoseksüellik yaparlardı safsatalarına inanmamızı bekleyeceksin.'' diyerek bir padişahın içki içiyor olmasının ifade edilmesine GEÇMİŞİMİZE ATAMIZA SAYGISIZLIK OLARAK GÖRECEKSİN... YANİ ATATÜRK E AYYAŞTI SİROZDAN İÇKİDEN GİTTİ DEMEKTE SAKINCA GÖRMEZKEN PADİŞAHLARA KOKLARDI DEMEK BİLE HAKARET OLACAK...
Şimdi bu ''ayrıntıda ki şeytanların'' bir kısmını açığa çıkarttıktan sonra toparlarsak. (Hepsini yazmaya kalksak bir bukadar dah forum olur... )
Ben hiç bir yerde tüm padişahlar içiyordu, hepside homoseksüeldi demedim. Demem de... Mesleği gereği belge ,delil, kanıt ile ifadelerini desteklemasi gereken kişinin tek dayanağı ''yalan söyleyen tarih utansın'' dan öteye geçmez ve sadece ''öylesine'' yazılırken, ben tüm tarihi belgeleri , lale devrini, Lale devri şairini, Osmanlıda ki 1700 lerden sonra ki meyhaneleriyle, IV.Murat ıyla belgeli verdim... Özetle osmanlı padişahlarından içenler hemde sıkı içenler olduğunu söyledim...
Gene resmi Osmanlı arşivinde ''oğlancılar koğuşu'' olduğunun altını çizdim. Padişaha yakın bir çok divan edebiyatı şairinin Oğlanlık üzerine şiir yazdığını hatta iki vezirin bu oğlanlara aşık olduğunu bildiğim halde yazmadım. Sarayda olan ve tamamı ''parlak ve hadım edilmiş'' oğlanlardan oluşan oğlancılar koğuşu nedeniyle bir kaç padişahın bu tip ilişkiye girmiş olabileceğini söyledim. Ancak bu konuyu ''tarih''olsa bile kişisel tercih nedeniyle fazla irdelenmemesi gerektiğini (kendimce) söyledim...
Bu kadar açık ve kırıcı olmamaya saygısızlık yapmamaya çalışarak gerçekleri ortaya koymama çalışmama rağmen gelen tepki ''padişahların her çağdaş insan gibi içki içip eşcinsel ilişkilere girdiğini'' söylediğim ve bu konuda nasıl olduysa anlaştığımız!!olunca şaşırmamak elde değil... İlk atasözü ne kadar da doğru... Bir Avukatın çağdaşlığı böyle yorumlaması anlaşılır inanılır gibi değil... Sanırım başka bir şey demek isterken sözcüklerin oyununa geldi kelime cambazı olması gereken avukatımız... Ne demek HER ÇAĞDAŞ İNSAN İÇKİ İÇER VE EŞCİNSEL İLİŞKİYE GİRER... değil mi sayın avukat... Ki avukatlar çağdaşlığı savunmak zorundadır... Kadı varken avukata ihtiyaç olmaz... Pozitif hukukta savunmana ihtiyaç vardır.. Kadıyı kafalamaksa kolaydır...
Ulu önder Maraşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün içki içtiği bir gerçek... Çok ''özellikli yemeklerde'' bir iki kadeh şarap, ama kendi sofrasında kesinlikle RAKI... Ne büyük bir lider ki içki içtiğini asla gizlemiyor... Hatta anılarında 1900 lü yılların başında Harp Okulunda iken Beyoğlu Karaköy arasında nasıl içtiğini bile anlatıyor... 1930 lu yıllarda siroz kısmi tedavi edilebilen ve iyi bir tedavi iile yaşamın 10-15 sene uzatılabildiği tıbbi gelişmelerin olduğu yıllardır. Nitekim Atatürk'ün gecikmiş teşhisine rağmen 7-10 senelik bir yaşam yaşayabileceği ortadadır. Ancak Ulu önder Biraz da Hatay meselesi yüzünden Ölümle açıkça dans etmiştir. Tedavisi azıcık olumlu yöne gidince her şeyi bırakıp Mersin e adanaya gitmiş... Kış vakti de Bursa ya gidip Vals yapmıştır... Bunlar sonun başlangıcı olmuştur... Bu akıl almaz hastalık Atatürk ün çocukken geçirdiği hastalık, kırılan kaburgalarının karaciğerde açtığı tahribat gibi olumsuzluklarlada birleşince acı son kaçınılmaz olmuştur.... Bir Ulus kuran dev sonsuzluğa intikal etmiştir... fikri yanlızlık büyük bir sevgi ile.... Ben her 10 Kasım da Atamın şerefine rakı içerim... leblebi ile... bu benim ritüelimdir... İsterse o 10 Kasım ramazana denk gelsin... Atamın ruhuna içerim... Günahsa da kabülümdür... Ama günahsa da unutmayın ki o günah Allahla benim aramda... SİZE NE ?
Osmanlının bazı padişahlarına gelince içtiklerini sakladıklarını sanmıyorum.... Ama tarihçileri pek yansıtmamıştır . Ancak yanında ki şairler ve hatta bizzat kendilerinin yazdığı şiirler içtiklerinin bizzat kanıtıdır. SALTANAT sürenlerin içmemesi zaten pek düşünülemez. Ayıp olan kendisi içtiği halde içenleri öldürtmeye kalkan bazı densiz padişahlardır. Osmanlı padişahlarının içmesi de tamamen kendillerini bağlayan bir olaydır. O da Allah ile kendi aralarındadır. EEE oldumu size BİR SİZE NE ? Daha !!!
Günümüzdeyse garip olan dinin direğini içkiye dayayıp Allah la kul arasına giren aymazların varlığıdır... Hele bunlar Atatürk ü içkici olarak görüp bunu lanse etmeye çekinmeyen kişiler olup padişahlara yanlışlıkla alkol kokladı diyince küplere biniyorlarsa... Padişahlar şanlı tarihimiz... hepsi pür-ü pak... Atatürk ise tarihte yok sanırım ''şanlı ''bölümümüzde... Aslında işin gerçeği 36 sını toplasan bir Atatürk etmeyeceğidir... Ama osmanlı şanlı tarihimiz... Atatürk içkici... Zaten ben günümüzde bir çok kişiyide anlamadım gitti... Atatürk ün sarhoş kafayla kurduğu Cumhuriyeti ''Ayık''kafayla yönetememek.... anlaşılır gibi değil...
Osmanlıyı inkar etmemek lazım ama çok fazla da abartmamak gerekir... Yaşamış en büyük uygarlık sagsatalarıyla kendimizide bize inanabilecekleride kandırmayalım... Uygarlığa da bakın... Uygarlığın en büyük yayılma unsurlarından olan keşfi matbaa ''şeytan icadı '' diye kaç sene sonra giriyor büyük uygarlığımıza... 1789 a ise hala gelemedik... Ama normaldir... Ulu Önder Atatürk 1929 da ''TEĞET'' matematik terimini Türkçeye kazandırmıştı.. Tam 80 sene sonra onun kurduğu ülkenin başbakanının Teğet in anlamını bilmediği ortaya çıktı...
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Oğlancılığı bilemem de ortada bir grup seks var bence.
Yapanlarsa; zamanında 2. Grup ve günümüzdeki bozacıları...
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Engin bey, ne yazık ki Ateistlik öngörüsü de bir yaftalama şeklidir (tabi ki inanç özgürlüğü bir suçsa)...
Ayrıca Osmanlı torunu olmadığımızda bir gerçektir Kayı Boyu'ndan olanlar üstlerine alınabilir ancak /ve 'Türk ün hor görüldüğü' arşiv metinlerinden ispat edilmektedir Osmanlı nın bu kadar avukatı varken (sizlere atımda bulunmuyorum, affınıza sığınarak mecazii konuşuyorum.) kimse kalkıp da bunların tersini ispatlayamamıştır. Bu durum herkes tarafından bilinirken, yoksa çürütmek hiç mi akıllarına gelmemiştir? 'Karbon testi' ve Osmanlı arşivleri 'Yeşil Sermaye' nin elinin uzanmayacağı bir şey değildir malum...
İçki, esrarın, enfiyenin, korkuncu oğlancılığın (‘aşçıbaşları’ nın yamakları ve seks köleleri ‘civelek’ler mesela) ve din dışı davranışların sarayın en kutsal yerlerine çok yakın yaşandığının tersini kanıtlayabilen varsa eğer, şu zamana kadar neden durmuşlardır… Dediğim gibi işte arşiv, işte karbon testi.
Osmanlıya verilen değerin abartıldığını düşünmek ateistlik değildir açık ki. Değerlerimiz olarak ezberletilen Osmanlı tarihi Türk tarihinde etkisi olan yabancı bir kültür mekanizmasıdır (Fars - Arap) Türk ün hakir görülmesi de bunu niteleyen bir gerçektir, daha sı bilimsel bir gerçektir. (dikkatinizi çekerim maymundan geliyoruz demiyorum basit kimyada bahsediyorum.)
Osmanlı çocuklarımız için güzel bir kahramanlık masalıdır ama tersini idea edersek de aklımızı ve mantığımızı ya da kendi kişisel öz değerlerimizi bir kenara bırakmış oluruz (başkasının kişisel değerlerini kenara bırakabilirsiniz tabi ki akılcılığın ona bir lafı yok).
Osmanlı kültürü dâhil kimseye saygısızlık yapmadığımı düşünüyorum, sonuçta onlarda öyleymiş işte ne yaparsınız… Aman ha hataya ezberden düşüp ecdadınızla karıştırmayın sevgili dostlar…:)
Saygılarımla.
Not: Sevgili Engin bey Ateist gibi konuştuysam afola, hali hazırda müslümanımda zaten... saygılarımla
Cevap: İdil Biret Konserinin Düşündürdükleri..
Merak ederdim hep, Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi isimler nereden nemalanır nasıl okur bulur saygınlık sahibi olurlar diye :)
İlginç yorumlar var.. Ugur Mumcu'nun ifadesi ile bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarda mevcut. Netekim burdaki yorumlar, şu anda Adriyatik denizinden Çin Seddi'ne kadar Türkçe konuşan 300 milyon soydaşımızın tarihini değiştirmez.
Osmanlı tarihçisi ve Şeyhülislamı Hoca Sadedin, Tacü’t Tevarih adlı eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken “Türk yiğitleri”, “Zaferleri gölge edinmiş Türk askerleri” gibi ifadelerle Osmanlı askerlerini över. 17. yüzyıl tarihçilerinden Solakzade Mehmet Hemdeni de eserlerinde “Konstantiniyeyi feth eden Türk’ün oğlu” gibi deyimler kullanır. 16. yüzyılın en büyük tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Ali ise Kühn-ül Ahbar adlı eserinde “seçkin millet, güzel ümmet, Türk milleti” nitelemesi yapar. Bazı tarihçiler bazı Türk boylarının Safeviye yönelmeleri nedeniyle düşüncesiz hareket etmelerinden dolayı bazı Türk boylarına “etrak-ı bi idrak” yani “idraksiz Türkler” diyerek kötülemiştir. Görüldüğü üzere Osmanlılar Türklükler’inin farkındaydı.
Osmanlı zamanındaki saray tarihçileri Osmanlı Hanedanı'nı Oğuz Han’a ve Orta Asya’ya bağlarlar. Bu eserlerde; Osmanlılar, Oğuz neslinden ve Kayı boyundandır. Osmanlı Tarihi, Türk Tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Örneğin; Şehzade Cem Sultan oğluna “Oğuz Han”, 2. Beyazıd oğluna “Korkut” adını vermiştir.
Osmanlı bir millet ismi değildir. Selçuklu, Karahanlı, Gazneli gibi bir hanedan adıdır. Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler gibi bir hanedanın adıdır.
2. Murat döneminde Timurlular gibi kendilerinin de Türk olduğunu göstermek için, paralara ve toplara Kayı Boyu'nun tamgası (damga) vuruldu.
2. Murat döneminde Türkçe’nin ön plana çıkarıldığı ve Yazıcızade Ali’nin İbn Bibi’den çevirdiği ve ilaveler yaptığı “Selçukname” isimli eserde Oğuzlar ve Türklük anlatılır. Timur gibi Türklüklerini göstermek amacıyla 2. Murat dönemi ve Fatih dönemi Türk kimliğinin ön plana çıkarıldığı zamanlardır. 2. Murat döneminde dini, edebi, ahlaki, tıbbi, siyasetnameler, sözlük ve ansiklopedik eserler Türkçe’ye çevrilmiştir.
Matematik sahasında yazılmış kitapların %51’i Türkçedir. Coğrafya kitaplarının % 95’i Türkçedir. Tarih sahasında yazılmış kitapların %90’ı Türkçedir.
Osmanlıca Türkçe dilbilgisi ve Türkçe sözcükler üzerine inşa edilmiş, Farsça ve Arapça kelime ve gramerlerin katıştığı Arap harfleriyle yazılan bir dildir.
Avrupalıların 11. yüzyıldan bu yana Anadolu için kullanılan Türkiye sözcüğü, Osmanlılar için de kullanıldı. Avrupa haritalarında Osmanlı; Türk İmparatorluğu olarak gösteriliyordu. Padişah’a da Türk sultanı diyorlardı. Osmanlı’ya gelen seyyahlar “Türkiye’ye geldik” deyimini kullanıyorlardı.adı: Türkle 1603 yılında Richard Knolles’in yazdığı eserde Osmanlı anlatılmaktaydı. Kitabının rin Genel Tarihi. Kitabının ilk cümlesi ise: Türklerin muhteşem imparatorluğu çağımızın dehşeti” olarak başlıyordu. Avrupalılar Müslüman olan birisine “Türk oldu” diyorlardı.
Topkapı Sarayı'na gelince; ermeni "tarihçi"lerin fantezilerini bırakında, mehteri bir de orada dinleyin..
Askerlerin hâzır silah
Kuvvetlenir sûlh u salâh
Devlet bulur feyz ü felah
Meşhur olur bu istilâh.
Askerlerin kişver-küşâ
Türk devleti sen çok yaşa.
Orduların etse sefer
Yol gösterir avn ü zafer
Mansûr olur her bir nefer
Düşman kalır bî-tâb-fer.
--
Selametle..