Yüzakımız UĞUR MUMCU

Bulduğum linkte kaynağı yazmıyordu.
Alıntıdır:

Ugur Mumcu, kendisini dort kez cagiran Israil Sefiri ile ne konustu?

Ugur Mumcu, olumunden 17 gun once kaleme aldigi "MOSSAD ve Barzani" baslikli yazisinda, 'Barzani ailesi' ile 'Israil devleti' arasinda bulunan cok ilginc bir baglantiyi aciga cikariyordu!..Mumcu, 8 Ocak 1993 tarihli 'Ultimatom' baslikli yazisinda ise soyle diyordu:
- "Yakinda yayimlanacak bir kitabimda, Kurt milliyetcileri ile istihbarat orgutleri arasindaki iliskilere isIk tutacak cok ilginc belgeler aciklayacagim!.."
Mumcu, ne yazik ki bu belgeleri aciklamaya firsat bulamadi!..24 Ocak 1993 tarihinde otomobiline konulan bombanin patlamasi sonucu hayatini kaybetti!..Cinayetin islendigi aksam saatlerinde, Cumhuriyet gazetesine bir telefon geldi:
- "Ugur Mumcu, Islam adina cezalandirilmistir!.."
Yine ayni gun Berlin'den Ugur Mumcu'nun esi Guldal Mumcu adina imzasiz bir mektup gonderildi:
- "Islamlara zulmedenler, ne hissediyorlar!.."
Daha sonra yapilan sorusturma cercevesinde cinayet ne oldugu belirsiz 'Islami Hareket Orgutu'ne ihale edildi, arkasinda ise Iran gizli servisi ile baglantili 'SAVAMA'nin oldugu aciklandi!..
Ugur Mumcu'nun cenaze toreni, Muammer Aksoy, Cetin Emec, Turan Dursun ve Bahriye Ucok cinayetlerindeki gibi 'planlanan' sekilde gerceklesti!..Sokaga dokulen kalabaliklar, soyle haykiriyordu:
- "Turkiye laiktir laik kalacak!.."
- "Turkiye Iran olmayacak!.."
Ne tesadufdur ki, Mumcu'ya suikast yapildigi gun Amerikan amborgosu yuzunden ekonomik sIkinti yasayan Iran'dan gelen kalabalik bir heyet Esenboga Havaalani'na indi!..Turkiye ile Iran arasinda 'Turkmen dogalgazinin' Iran topraklari uzerinden Turkiye'ye tasinmasi icin tam 25 milyar dolarlik bir anlasma imzalanacakti!..Heyet, zamanin iktidari tarafindan "Kusura bakmayin, su anda ortam oldukca gergin!.."denilerek 'uygun adim' geri postalandi!..Cumhuriyet gazetesi, Mumcu'nun olumunden sonra bir cok yazisini tefrika halinde yayinladi!..Bir tek yazi haric:
- "MOSSAD ve Barzani" …………
Medya, uzun yillar Ugur Mumcu'nun 'laiklik' ve 'Cumhuriyet' uzerine kaleme aldigi yazilardan dolayi katledildigini kamuoyuna pompaladi!..Oysa, bakin Ceyhan Mumcu, 16 Mayis 2006 tarihli aciklamasinda neler diyor:
- "Suikastla ayni gun medyanin buyuk bir bolumu suikastin Iran devleti tarafindan yapildigi konusunda cok yogun bir propaganda eylemine giristiler.Oysa ki, Ugur MUMCU, Iran'i elestiren tek bir yazi yazmadigi gibi, bugun de tesettur ozelinde surdurulen laiklik tartismalarina iliskin 1992 yilindan sonra herhangi bir yazisi yoktur.Bu yuzden, Iran'in Ugur MUMCU'yu oldurmek icin mantiksal bir nedeni de bulunmamaktadir.Kamuoyunda bu suikastin kaynaginin Iran oldugu yolundaki dusunce hâlâ degismemistir.Bu gercek goz onune alindiginda, islenecek suikastler karsisinda, toplumumuz bir daha oyuna gelmemeli, sorumlugu CIA'nin taseron islerini yuruten MOSSAD'da aramalidir."

***
Ceyhan Mumcu, kardesi Ugur MUMCU'nun olumunden once meydana gelen cok onemli bir gelismenin perde arkasini da soyle aydinlatiyor:
- "Ugur Mumcu, ozellikle 07 Ocak 1993 tarihli MOSSAD ve Barzani baslikli yazinin yayinlandigi gunden itibaren Israil Buyukelciligi tarafindan arandi.Israil Buyukelcisi, tam dort kez Ugur MUMCU'yu arayarak israrla gorusmek istedigini soyledi.Buyukelci, Ugur MUMCU'nun gorusmenin ucuncu bir kisinin de hazir bulundugu ortamda yapilmasi istegini kabul etmedi. Yalniz gorusmeleri gerektigini soyledi.Ankara'da bir restoranda yapilan gorusmeden kisa bir sure sonra suikaste ugradi." Donemin Israil Buyukelcisi'nin gorusmede Ugur MUMCU ile neler konustugu hâlâ 'esrarini' koruyor!.Isin pesini birakmayan Ceyhan Mumcu, bir kac defa Israil Buyuk elci- ligi'nden randevu istiyor!..Ancak kendisine olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmiyor!..

***
Ceyhan Mumcu, cinayetin hemen ardindan Meclis'te 'Uc MOSSAD ajaninin Ugur Mumcu'yu oldurmek uzere Turkiye'ye sizdigi belirtilen' bir MIT belgesinden bahseden Sevket Kazan'dan, Refahyol Hukumeti doneminde yardim talep etti!..30 Agustos 1996 tarihinde bir aciklama yapan Adalet Bakani Sevket Kazan, "Mumcu cinayeti ile ilgili yeni iddialar var. Arastiriyoruz!.." dedi!..Ertesi gunu, Israil Buyukelciligi'nden Ceyhan Mumcu'ya bir telefon geldi!..Ceyhan Mumcu, gorusmede sordu:
- "Eski Buyukelci, Ugur ile neyi gorustu?.."
Israil Buyukelcisi, konusmanin icerigini ancak eski Buyukelci'nin bilecegini, kendisinin bu konuda herhangi bir fikir sahibi olmadigini belirtip "Biz kimseyi oldurmeyiz!.." diye kestirip atti!..Ve ertesi gunu Hurriyet gazetesinde dokuz sutuna manset soyle bir haber yayinlandi:
- "Ceyhan Mumcu, Sevket Kazan'i yalanladi!.."

Etkili ve yetkili birimlere soruyoruz:
MOSSAD'in 1980 ihtilalinden sonra Ankara'da gizli bir sube actigi, bu subede faaliyet gosteren bir birimin 'yabanci istihbarat servisleri' ile iliskileri duzenledigi, diger birimin ise 'Islam ulkelerinden devsirilen' elemanlari yonettigi iddialari dogru mudur?

Sn. sdt23,

Aynı şeyleri söylüyoruz ancak önemli bir yorum farkıyla...

CIA-MOSSAD-BARZANİ

İlk ikisini biliyoruz da şu Barzani'ye daha yakından bakalım isterseniz.

Barzani Nakşibendilerin Halidiye kolundandır. Türkiye'deki gerici Kürtçü ayaklanmaların hepsinin altından bu kol çıkar. Şeyh Sait İsyanı, Koçgiri İsyanı, Menemen İsyanı...

Nakşibendiler Türkiye'de de çok güçlüdürler ve Osmanlı'dan bu yana hep siyasetin içerisinde yer almışlardır. Bunlar 2 Cumhurbaşkanı, 2 Başbakan ve sayısız siyasetçi ve bürokrat çıkarmışlardır.

Mesela Said Nursi de Nakşibendi Arvasi kolundandır. Onun ekolünü sürdüren Gülen ve taraftarları da Nakşibendidir.

Şimdi tekrar başa dönelim.

CIA-MOSSAD-BARZANİ demiştik. Nasıl oluyor da ABD, İsrail ve Nakşibendiler bir araya gelebiliyor. Bugünkü iktidarın Kuzey Irak'a bakışını gözümüzün önüne getirelim. Kuzey Irak Süleymaniye'de Gülen'in 200 Milyon Dolar yatırımla üniversite kurma hazırlığında olduğunu hatırlayalım. Daha önce başka bir forumda belirttiğimiz gibi dinlerarası diyalog çerçevesinde bir Yahudi oluşumu ile içli dışlı oluşunu, Nurculara en büyük eleştirinin Yahudi Kabala öğretisinden gelen ebced ve cifr hesabı ile Kuran'ı yorumlamak ve hatta bazı ayetlerini tahrip etmek olduğunu tekrarlayalım.

Şimdi tekrar Mumcu suikastına dönelim. Ortak çıkarlar sözkonusu olduğunda terörün dini imanı olmaz diyelim ve medyaya, bir çok kitaba konu olmuş bu açık gerçekleri yazdık diye inşallah Ergenekoncu olmayız diye dua edip:o , konuyu kapatalım.

Selamlar,

Said Nursi'nin "zaman tarikat değil hakikat yoludur." dediğini, Fethullah Gülen'in tarikatlar hakkında olumsuz bir şey söylemediği halde, kendisinin tarikat mensubu veya şeyhi olmadığını açıkça ifade ettiğini bilmiyor olmazsınız.

İlhan Selçuk'un, Ortadoğu gazetesinin her yazdığını sorgulamadan kabul etmek doğru değil.

Alıntı:

---

sdt23 rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Harun Gür,
Bu yazıyı okuyunca kimden şüphelenmemiz gerektiği açık. Hele bir gün sonra ültimatom yazısında bazı şeyleri açıklayacağını söyleyerek meydan okuduğunu ve İsrail büyükelçisiyle bir görüşme yaptığını da hesaba katarsak.

---

Burada bir çelişki mi var, yoksa bana mı öyle geldi Sayın sdt23?

Engin Ardıç, alıntıladığınız yazısında Uğur Mumcu suikastinden Ergenekon terör örgütünü sorumlu tutuyor açıkça.

Uğur Mumcu'nun bahsi geçen yazılarını okuyunca, kimden şüphelendiğinizi siz de daha açık yazarsanız konuya kaldığım yerden devam edeceğim. Zira sizi yanlış anlamış da olabilirim.

Alıntı:

---

sdt23 rumuzlu üyeden alıntı

Said Nursi'nin "zaman tarikat değil hakikat yoludur." dediğini, Fethullah Gülen'in tarikatlar hakkında olumsuz bir şey söylemediği halde, kendisinin tarikat mensubu veya şeyhi olmadığını açıkça ifade ettiğini bilmiyor olmazsınız.

İlhan Selçuk'un, Ortadoğu gazetesinin her yazdığını sorgulamadan kabul etmek doğru değil.

---

Sn. sdt23,

Hiçbir görüş ve düşünceye önyargıyla yaklaşmam ve düşman olarak da bellemem. Araştırırım, doğru taraflarını alır, yanlış taraflarını reddederim. Alıntıladığınız sözleri elbette biliyorum.

Peki siz bu sözleri biliyor musunuz?

Said Nursi'den :

"Hazret-i Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ edecek, yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdî cemiyetinin mucizekâr mânevî kılıcıyla öldürülecek ve dağıtılacak.
Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesât-ı beşeriyeyi zîrüzeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.
Şu mühim sır pek uzundur. Başka yerlerde bir nebze bahsettiğimizden, burada bu kısa işaretle iktifâ ediyoruz."
Yirmi Dokuzuncu Mektup - s.558

Harun Gür Notu : İsevi Yahudi demektir. Müslüman İsevi ne demektir?


"Madem ki Kur'an sana Said (sîn ile) demiş... Elbette sen saidsin hem ismin ve hem resmin Said'dir. Madem ki, Kur'an sana Said (sâd ile) demiş... Elbette hem için temiz ve tahir, hem de dışın."
Siracü’n-Nûr, 250-251

Harun Gür Notu : Bu ebced ve cifr nelere kadirmiş. Adam bu hesapla yüce Kuran'da yer aldığını iddia ediyor.


"İşaret ve beşaret-i Kur'aniyede ifade eder ki: "Risale-i Nur dâiresi içine girenler, tehlikede olan îmanlarını kurtarıyorlar ve îmanla kabre giriyorlar ve Cennete gidecekler." diye müjde verirler."
Tarihçe-i Hayat, 277, Kastamonu Hayatı

Harun Gür Notu: Hazreti Peygamberin bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda sahabesine bildirdiği Cennet'i, müritlerine müjdeliyor. Haşa huzurdan peygamber gibi adam derler ya öyleymiş rahmetli.


"Hesab-ı ebced ve cifir ile bin üç yüz elli dört (1354) eder ki, bu Arabî tarihte Risale-i Nur'un kırktan fazla şakirtlerini ve müellifini imha etmek olanı ile hapishaneye attıkları zamandır ve tevkif ettikleri tarihtir."
Sikke-i Tasdik-i Gaybî

Harun Gür Notu : Vay anam vay... Yüce Kuran'da adamların hapise atılacakları tarih bile yazıyor.


Gülen'den:


"Arkadaşlarınızın mevcudiyeti, İslam'ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye'de, Mülkiye'de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hálá bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır.



Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız. Teknik-taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dıştan bizi bazıları korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup, hep yolunuza devam ediyorsanız, yine orada o esnekliği gösterecek, o eksantriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz. İster Mülkiye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, ister Adliye'de çalışan arkadaşlarımız olsun herkes için sözkonusudur bu.



Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitme. Mutlaka riayet edilmesi lazım. Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar bu şekilde hizmete devam etmeleri şarttır. Erken vuruş diyeceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya Cezayir'deki gibi başlarını ezer. Zaiyata meydan verilmemeli. Bu açıdan bizim ister o dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Cezayir'i, Suriye'yi, Mısır'ı yaşamayalım. Çok dikkatli ve çok tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var. Bu hizmetin içinde bulunanlar, bu hizmete göre hizmet vermek isteyenler, her birisi dünyayı idare edebilecek birer diplomat gibi hareket etmeli. Kendi planında meseleleri çözdükten sonra, ülkesinde çözmeye çalışmalı.


Bazı arkadaşlar birtakım cesaretli ruhları cesaretlendirmek, secaatlendirmek, birtakım ruhları heyecanlandırmak için belki kahramanca tavırlara da ihtiyaç vardır, diye düşünebilirler. Fakat ben kuvvet dengesi olmadığım için şahsen o yol yerine, böyle kendi düşüncemi yayma, kendi düşünce sistemim adına varlığı, her tarafı fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim. Hususiyetle öyle devlet memuru olarak arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar, fuzuli kahramanlık olur. Gereği yoktur o tür şeylerin. O sahada daha verimli nasıl olacaklarsa dinimiz adına, islami düşüncemiz adına. Ne yapabiliyorlarsa, benve onları yapmalıdırlar."
Kasetlerle delilli konuşmalarından


Yani Sn. sdt23, bunlar dediğiniz gibi ne İlhan Selçuk'tan, ne Ortadoğu Gazetesi'nden alınmıştır. Bunlar direkt kaynağındandır.

Selamlar,

Alıntı:

---

Av.Dilek Kuzulu Yüksel rumuzlu üyeden alıntı

Burada bir çelişki mi var, yoksa bana mı öyle geldi Sayın sdt23?

Engin Ardıç, alıntıladığınız yazısında Uğur Mumcu suikastinden Ergenekon terör örgütünü sorumlu tutuyor açıkça.

Uğur Mumcu'nun bahsi geçen yazılarını okuyunca, kimden şüphelendiğinizi siz de daha açık yazarsanız konuya kaldığım yerden devam edeceğim. Zira sizi yanlış anlamış de olabilirim.

---

Güzel ve önemli bir noktayı yakalamışsınız.
Türkiye'de provokatif eylemler yapan ve bu eylemlerle toplumu bir yerlere sürüklemek isteyen bazı derin güçler var. Hatta birden fazla "derin güç" hatta birbiriyle çekişen "derin güçler" olabilir. Bunların arasındaki "derin bağlantılar" da şu an için muamma.

Uğur Mumcu cinayeti olduğu zaman yaşım küçüktü, detayları hatırlamıyorum.
Ama o zamanlar Antalya sokaklarında koca bir kalabalıkla birlikte "Mollalar İran'a, ordu göreve" diye bağırdığımı hatırlıyorum.

Kimin olduğunu bilmeden yazdığım alıntının kaynağını buldum. Yeniçağ gazetesinde İsrafil Kumbasar yazmış. Yazanı tanımam, Yeniçağ gazetesini de ulusalcı olarak tanırım ve Genelkurmay'a akredite bir gazete.

Uğur Mumcu cinayetinin yakın tarihteki bir benzeri Danıştay cinayeti. Bu cinayet önceleri farklı yerlere çekilmeye çalışıldıysa da Sanık Alpaslan Arslan ile Muzaffer Tekin arasındaki bağa dair ciddi deliller olduğu söyleniyor. Alpaslan Arslan aynı zamanda Cumhuriyet gazetesi bombacısı ve Ümraniye'deki el bombaları ve Muzaffer Tekin ile irtibatından bahsediliyor. Danıştay cinayeti yeniden ele alındığında Ümraniye-Muzaffer Tekin bağlantısı ispatlanırsa Danıştay cinayetinin Ergenekon cinayeti olduğu ortaya çıkacak.

Büyük resme geri dönelim. PKK sadece bir terör örgütü değil aynı zamanda hem uyuşturucu hem de başka malların kaçakçısı. Dolayısıyla bir mafya örgütlenmesi.

Ona karşı savaşan askerler, özel harp dairesi elemanları, polisler arasında çürük elmalar olabilir. Bu çürük elmalar hem iktidarlarının devamı için PKK ile işbirliğine gitmiş olabilir. Hem de PKK'nın yaptığı kaçakçılık işlerine burunlarını sokup komisyon almış veya doğrudan PKK'yı haraca bağlamış olabilir.

PKK'nın ardında İsrail-Mossad desteği olduğu da Uğur Mumcu'nun yazılarında iddia ediliyor.

Şimdi bunları alt alta yazarsak, yeraltı örgütleri birbirlerini tanır, bazen paslaşır bazen birbiriyle savaşır.

Danıştay cinayeti çözüldüğü zaman daha net konuşabilme imkanı olacak.

Alıntı:

---

Bu yazıyı okuyunca kimden şüphelenmemiz gerektiği açık. Hele bir gün sonra ültimatom yazısında bazı şeyleri açıklayacağını söyleyerek meydan okuduğunu ve İsrail büyükelçisiyle bir görüşme yaptığını da hesaba katarsak.

---

Sayın sdt23, yukarıdaki iletinizi tekrar alıntıladım. Bu iletinizde, kimden şüphelenmemiz gerektiği açık diyorsunuz ama şüphelendiğiniz kişiyi/kişileri/örgütü/örgütleri bu kadar açık bir şekilde dile getirmiyorsunuz, Danıştay davası çözülsün göreceğiz diyerek -tabiri caiz ise- geçiştiriyorsunuz. İnanın Engin Ardıç bile sizden daha net yazmış yorumunu. :p

Bu durumda ya aslında kimden şüphelenmeniz gerektiğini siz de açıkça bilmiyorsunuz.

Ya da, herhangi bir sebeple şüphelendiğiniz kişi/kişileri/örgütü/örgütleri telafuz etmekten çekiniyorsunuz.

Hangisi?

İlhan Selçuk - Pencere

Uğur Mumcu'yu Kim Öldürdü?..
Yazının başlığındaki iddialı soruya bak sen...
- Uğur’u kim öldürdü?..

Sorulur mu...

Ben öldürdüm..

Gülmeyin, bu nedenle ve gerekçeyle Ergenekon mudur, nedir, işte o davada yargılanıyorum...

*

Evet, Ergenekon iddianamesinin suçlama kurgusuna bakarsanız Uğur’u ben öldürmüşüm...

Yalnız ben mi?..

Biz...

Biz kim?..

Balbay...

Cumhuriyetçiler..

Şaka değil, Uğur’u ve de Muammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u, Çetin Emeç’i, Turan Dursun’u, Cavit Orhan Tütengil’i, Onat Kutlar’ı, Ahmet Taner Kışlalı’yı vb. ben öldürmüşüm...

Biz öldürmüşüz...

Öldürmüşüz veya öldürtmüşüz...

Neden?..

Elimizdeki 2450 sayfalık iddianameye göre terör olsun da darbeye ‘zemin’ hazırlasın diye yapmışız bu işleri...

*

Gerçekte Ergenekon’un gerçek savcısı kim, pek bilinmiyor; Feto mu, F-polisi mi, CIA mı, RTE mi, her kimse yaman bir planlamayı devreye soktu...

Ergenekon tertibinde iş geldi dayandı sendikaya...

Sendikacılığa...

Sendika başkanına baskın...

Hem evine...

Hem sendikasına..

TV’sine..

Polis ortalığı altüst ediyor, arama, tarama vesairede Türk Ceza Muhakemesi usullerini takan yok...

*

Eğer dinci-İslamcı-Amerikancı AKP iktidarına muhalif bir Atatürkçü isen ya teröristsin...

Ya darbeci...

Sevgili Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon tertibinin barsaklarını ortaya dökenlerin başında gelirdi...

Peki, bugün, 16’ncı ölüm yıldönümünde, Uğur’u anmak için ne yapmalı?..

*

Uğur Atatürkçüydü...

Cumhuriyetçiydi..

Aydınlanmacıydı..

Demokratik devrimciydi..

Antiemperyalistti..

Laikti..

Bağımsızlıkçıydı..

Dinci-İslamcı-Amerikancı devlete kökünden karşıydı...

Uğur’un güzelim anısını yad etmek için, onun kimliğini, kişiliğini, hayatını, mematını oluşturan ilkelere bağlılık ve hizmet en geçerli yöntemdir...

Ergenekon tertibine karşı durmayan ve çıkmayan, Uğur Mumcu’ya layık olamaz...

26 Ocak 2009 - Cumhuriyet

Okudukça, tarihte, "Çözülmüş cinayetlere kılıf arama dönemi" diye bir süreç yazılacağını düşünüyorum.

Alıntı:

---

Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı

Said Nursi'den :

"Hazret-i Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ edecek, yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdî cemiyetinin mucizekâr mânevî kılıcıyla öldürülecek ve dağıtılacak.
Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesât-ı beşeriyeyi zîrüzeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.
Şu mühim sır pek uzundur. Başka yerlerde bir nebze bahsettiğimizden, burada bu kısa işaretle iktifâ ediyoruz."
Yirmi Dokuzuncu Mektup - s.558

Harun Gür Notu : İsevi Yahudi demektir. Müslüman İsevi ne demektir?

---

Sayın Gür,
Tek tek alıntılarınıza bakalım.

İsevi, İsa ile ilgili demektir.
Musevi, Musa ile ilgili yani Yahudi demektir.
İmanın şartları arasında peygamberlere iman vardır.
Müslüman Allah'ın Hz. Musa'ya, Hz. İsa'ya indirdiklerine de, onların peygamber olduğuna da iman eder.

İslamda Hz. İsa'nın farklı bir konumu vardır. Çarmıha gerilmemiş, onun yerine bir başkası çarmıhtayken Allah tarafından göğe yükseltilmiştir.

Bu yüzden Hz. İsa'nın dünyaya tekrar ineceğine dair bir inanış vardır.
Said Nursi bunun bedenen olmayabileceğini fakat Hz. İsa'nın manevi şahsiyetini temsil eden birinin onun yolundan gidebileceğini söyler.

Said Nursi'nin iddiası şudur: Mehdi geldikten sonra Hıristiyanlık özüne dönecektir. Allah katında geçerli olan dinin adı İslam'dır. Bu yüzden mesela Kuran'da "İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi." der. (İmran 67)

Burada kastedilen "müslüman İsevi" Hz. İsa'nın getirdiği dine dönen İsevi anlamında kullanılmıştır.

Said Nursi'nin iddiasına katılıp katılmamak ayrı... Fakat bu paragraftan sizin iddianızı destekler bir şey çıkaramayız.

Alıntı:

---

Av.Dilek Kuzulu Yüksel rumuzlu üyeden alıntı

Sayın sdt23, yukarıdaki iletinizi tekrar alıntıladım. Bu iletinizde, kimden şüphelenmemiz gerektiği açık diyorsunuz ama şüphelendiğiniz kişiyi/kişileri/örgütü/örgütleri bu kadar açık bir şekilde dile getirmiyorsunuz, Danıştay davası çözülsün göreceğiz diyerek -tabiri caiz ise- geçiştiriyorsunuz. İnanın Engin Ardıç bile sizden daha net yazmış yorumunu. :p

Bu durumda ya aslında kimden şüphelenmeniz gerektiğini siz de açıkça bilmiyorsunuz.

Ya da, herhangi bir sebeple şüphelendiğiniz kişi/kişileri/örgütü/örgütleri telafuz etmekten çekiniyorsunuz.

Hangisi?

---

Çekinmiyorum. Daha önce Danıştay cinayeti konusundaki görüşlerimi açıkça belirttim. Benim kanaatime göre Danıştay cinayetinin arkasında Muzaffer Tekin'den Veli Küçük'e kadar uzanan bir derin yapılanma var. Bu grubun bir kısmının vatan-millet-Sakarya edebiyatı ile beyinleri yıkanan tetikçi ve alt tabakadan diğer kısmının ise İsrail veya başka gizli servislerle irtibatlı bir üst tabakadan oluştuğunu düşünüyorum.

Mumcu cinayetinin arkasında da yine benzer bir yapılanma olduğunu düşünüyorum. Birebir aynı kişilerden oluştuğunu söyleyemem.

Şöyle anlatabilirim, iki futbol takımı düşünün. Birinde oynayan diğerine transfer olmuş olabilir. Birinin teknik direktörü daha sonra diğerini çalıştırıyor olabilir.

Ama pek çok yönden birbirine benzeyen bir derin yapılanma. Birinin kurbanı Uğur Mumcu, diğerinin kurbanı Mustafa Yücel Özbilgin.

Danıştay cinayetinin arkasındakilerin bir kısmının Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandıklarına inanıyorum. En tepedeki tutuklanmış mıdır, muhtemelen hayır.