-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Toplumun yarısı kadın ama diğer yarısıda erkek. Ayrıca kadınların oğulları veya kardeşleride nafaka kurbanı olabilir.
Mahkemede uygulanan boşanma rejimi garip bir sistem. Aslında yasalar aklı selimle yorumlansa o kadar kötü değil ama hakimlerin yarattığı oldu bitti sistemi ucube bir hale getiriyor. Mesela, yasalar nafaka için süresiz verebilir diyor süresiz vermelidir demiyor. Ama istisnasız tüm hakimler süresiz nafaka veriyor. Neden?
Benim nacizane fikrim şu: Türkiyede hakimler aynen ordu gibi kendilerini rejimin bekçileri görüyor. Sanıyorum bir çoğu modern tabirle fundamentalıst "ulusalcı" denen insanlar. Mesela benim davaya bakan hakimin odası ulusalcı hediyelik eşya dükkanı gibi. Dolayısıyla yasa yapan meclise karşı tepeden bir bakış, küçümseme var. Yani, sen istediğin kanu yap, biz mahkemlerde bildiğimiz okuruz tavrı.
Demokrasilerde yasaları meclis yapar, mahkemelerde uygular.
Sanırım sizin davaya bakan hakim bizimki ile kanka olmalı ..oda tarifinden yola çıkarak bu kanıya vardım :),varsın onlar hiç ölmeyeceğini yada öldükten sonra dirilmeyeceğine inansın ama ben oğlum ve eşim bizim hayatımızı mahfeden EMİNE ARZU KISA ÖZDEMİR "ulusalcı ,feministi"asla affetmeyeceğiz..benim oğlumun rızkını geleceğini kendi keyfine göre haksız yere hibe eden ,kendinde bu hakkı görenden mahşerde hesap gününde hesaplaşacağız..biz tevekkül ve sabırla bekleyeceğiz...
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Hiçbir hakim, yasaların kendisine tanımadığı bir hakkı kullanmaz. Burada bir kabahatli aranacaksa, yasa yapım sürecinde, hakimin takdir alanını çok geniş tutan yasa yapıcılara bakılmalı. Böylesine hassas bir konuda, yasama yetkisine sahip olanlar nasıl oluyor da çok geniş bir takdir alanı bırakıyorlar hakime. Nafaka konusunda kurallar o kadar belirgin olmalı ki, mesele hakime bile gerek duymadan halledilebilecek bir hale gelmeli.
Ben Kadın ve Aileden sorumlu bakanlığın, kendisini sadece kadından sorumlu hissettiğini, ailenin diğer fertleriyle zerre kadar ilgilendiğini sanmıyorum. Bu kadına karşı pozitif ayrımcılığa karşı çok geniş kapsamlı bir karşı kampanya başlatmanın, adını da erkeğe karşı negatif ayrımcılığa-yaklaşıma karşıyız koymanın zamanı geldi. Hayatımı resmen kilitleyen bu sisteme sebep olanlardan, vurdumduymaz bir şekilde uygulayanlardan ve hiç hakkı olmamasına rağmen bir ömür boyu bundan faydalananlardan şikayetçi olacağım ahirette. Dünyada bunun karşılığını arayacak halimiz kalmadı.
- - - Updated - - -
biraz önce twitter'da #omurboyunafakaodemekistemiyoruz hastagını açtım. Burada birbirimize konuşarak bu sorunu çözemeyiz :)
TBMM adalet komisyonu üyeleri, yargıtay daire başkanlıkları, Adalet Bakanı, müsteşarı, barolar, özellikle İstanbul ve Ankara barolarına e-posta, mektup, yazılı başvuru yoluyla tepkimizi koyabiliriz. Hiçbir erkek, çocuklarına vereceği nafakadan gocunmaz. bizi gocunduran, zorumuza giden, elinden gelse bizi bir kaşık suda boğacak bir kadına hayatımız boyunca nafaka ödemek zorunda kalmamız. Madem, artık ülkemizde kadın-erkek eşitliği söz konusu, nasıl ki erkek çalışıp kazanıyorsa, kadın da çalışsın ve kazansın. Belli bir süre erkeğin desteğine ihtiyaç duyabilir. Ama belli bir süre. Bu süre kürek mahkumluğu gibi bir ömür boyu olmamalı.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
munzevi rumuzlu üyeden alıntı
Hiçbir hakim, yasaların kendisine tanımadığı bir hakkı kullanmaz. Burada bir kabahatli aranacaksa, yasa yapım sürecinde, hakimin takdir alanını çok geniş tutan yasa yapıcılara bakılmalı. Böylesine hassas bir konuda, yasama yetkisine sahip olanlar nasıl oluyor da çok geniş bir takdir alanı bırakıyorlar hakime. Nafaka konusunda kurallar o kadar belirgin olmalı ki, mesele hakime bile gerek duymadan halledilebilecek bir hale gelmeli.
.
Bazı ülkelerde aynen sizin söylediğiniz gibi çok belirgin kurallar vardır. Mesela, Amerika, Almanya, Kanada, İsviçre gibi ülkelerde iştirak nafakası tabloları vardır. Annenin geliri, babanın geliri, çocuk sayısına göre herkesin ne kadar katkı yapacağı sabittir.
Ama şimdi Almanya, İsviçre, Kanada gibi üçüncü sınıf hukuk sistemine sahip ülkeler neden Türkiye için örnek olsun. Hem bizim hakimlerin zekası, feraseti, muhakeme yeteneği hiç Almanların, Kanadalıların uyduruk hakimleri ile kıyaslanabilir mi? Adam burada senin için özel muamele çekiyor. Dosyanla bir anne/baba sefkatiyle özel olarak ilgileniyor. Tüm bu emek ve gayretleri karşılığında 4 bin lira gibi cuzi bir emekli maaşı ile emekli olmak zorunda kalıyor.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Bazı ülkelerde aynen sizin söylediğiniz gibi çok belirgin kurallar vardır. Mesela, Amerika, Almanya, Kanada, İsviçre gibi ülkelerde iştirak nafakası tabloları vardır. Annenin geliri, babanın geliri, çocuk sayısına göre herkesin ne kadar katkı yapacağı sabittir.
Ama şimdi Almanya, İsviçre, Kanada gibi üçüncü sınıf hukuk sistemine sahip ülkeler neden Türkiye için örnek olsun. Hem bizim hakimlerin zekası, feraseti, muhakeme yeteneği hiç Almanların, Kanadalıların uyduruk hakimleri ile kıyaslanabilir mi? Adam burada senin için özel muamele çekiyor. Dosyanla bir anne/baba sefkatiyle özel olarak ilgileniyor. Tüm bu emek ve gayretleri karşılığında 4 bin lira gibi cuzi bir emekli maaşı ile emekli olmak zorunda kalıyor.
Hakimler mevcut yasayı uygulamakla mükelleftir. Mevcut yasalar da hakimlere takdir hakkını geniş bırakmış. Onlar da bu takdir haklarını sonuna kadar ama genelde kadınların lehine kullanıyorlar. Yapılacak olan meselenin asıl muhataplarını, adalet komisyonu üyeleri, yargıtay başkanlığı, adalet bakanlığı, başbakanlık, milletvekilleri gibi asıl muhataplar nezdinde girişimde bulunmak gerekiyor. Şu anda kadınlar, örgütlenme açısından bizlerden çok çok daha iyi durumdalar :)
TBMM Adalet Komisyonu üyelerinin isimlerinin yer aldığı sayfa http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/k...iste?p1=7&p2=9
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Aşağıdaki metni Adalet Komisyonu üyelerine gönderdim. Siz de benzeri bir metni gönderirseniz en azından dikkatlerini çekmiş oluruz. Ben ilgili bütün kurumlara bu metni gönderiyorum.
Sayın İYİMAYA;
Öncelikle çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Bundan bir süre önce, boşanma kararım kesinleşti. İnsan başına gelmeyince, sorunların derinliğinin farkına varamıyor haliyle. Boşandığım eşimle aramda geçenler bir yana, Medeni Kanu'nun kadına yönelik pozitif ayrımcı bakışının getirdiği zorlukların tamamını sonuna kadar yaşadım. Bu zorlukları yaşamaya halen de devam ediyorum. Dilimin döndüğü kadarıyla bu konuda yaşadıklarımı ve çözüm önerilerimi dikkatinize sunmak istiyorum.
Benim, boşanmış bir birey, vatandaş olarak temel sorunum, hukuken hiçbir ilişkimin kalmadığı bir kişiye, hayatımın sonuna kadar nafaka ödemek zorunda kalacak olmam.
Bu durumun, ne mantığa, ne izana, ne hukukun temel felsefesine, ne de dünyadaki örneklere sığacak tarafı olmadığını düşünüyorum.
Nafaka miktarının takdirinde, Medeni Kanun'da yer alan muğlak ifade, maddi olarak alt ve üst sınır getirmemekte. Neredeyse nafaka miktarının ne kadar olacağını tamamen hakimin takdirine bırakmaktadır. Halihazırda bir tarafın ekonomik olarak çökertildiği bir sistem caridir. Bu da hem yeni davaların açılmasına, hem yargıtayın iş yükünün artmasına, hem de taraflar arasındaki ilişkinin tamamen bozulmasına, düşmanlıkların ve sonucu acı olayların yaşanmasına sebep olmaktadır.
Özellikle son zamanlarda nafaka borcunu ödeyemediği için tazyik hapsi ile karşı karşıya kalan ve büyük mağduriyetler yaşayan erkeklerin haberlerini muhakkak okumuşsunuzdur. Bir insanın bilerek, kasten nafaka borcunu ödememesinin elbette bir yaptırımı bulunmalı. Ancak, çeşitli nedenlerle yaşadığı ekonomik sorunların sonucu olarak nafaka borcunu ödeyememiş bir insanın, tutulup hapse atılması, hapisten kurtulma şartı olarak da borcunu ödemesi şartının konulmuş olması gerçekten tuhaf bir durum. Ekonomik olarak büyük zorluk yaşayan bir insanın borcunu nasıl ödeyeceğini varın siz düşünün. Yasa koyucu olarak sizlerin, nafaka borcunun kasten ödenmemesi gibi durumların önüne geçmek amacıyla ve son derece iyi niyetlerle çıkardığınız bir yasa maddesi, gerçek anlamda ekonomik problem yaşayan insanların mağduriyetlerinin bir kısırdöngü misali devam etmesinin sebebi haline gelmiştir. Durum özetle şöyle olmaktadır. Param olmadığı için tazyik hapsine maruz kalıyorum. Tazyik hapsinden kurtulmak için para bulmam lazım. Para bulamadığım için de tazyik hapsim devam ediyor.
Bu nedenle, Medeni Kanu'nun ilgili maddesinde, açıkça ekonomik zorluklar nedeniyle nafaka borcunu ödeyemeyenlere ve bu durumlarını ispatlayanlara tazyik hapsinin uygulanamayacağının belirtilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu bir şekilde kötü niyetle kullananların da iki katı cezayla cezalandırılacakları belirtilebilir.
Bir başka nokta da nafaka miktarının tayini konusudur. Bu konu yine Medeni Kanu'nun ilgili maddesinde, son derece muğlak ve yine tamamen hakimin takdir yetkisi altına bırakılacak bir şekilde kaleme alınmıştır. Nafaka borçlusu olacak kişi - ki maalesef ülkemizde bu kişi %99 erkek oluyor- sonraki hayatını idame ettirip yeni bir hayat kurma hakkından tamamen mahrum bırakılmaktadır. Bu nedenle, nafaka miktarının tayinin pek çok ülkede olduğu gibi, çerçevesi kesinleşmiş belirli kıstaslara bağlanması, miktarın tayininin hakimlerin takdir hakkı dışına çıkarılması gerekmektedir. Maaşının ya da gelirinin %80'nini nafaka borcu olarak ödeyen insan sayısı gerçekten çok fazladır.
Bir başka önemli nokta da nafaka alacaklısının değişen ekonomik durumunun tespitinin, nafaka borçlusuna bırakılmasıdır. Bir hafiye gibi, boşandığımız kişiyi takip edecek durumda değiliz. Pek çoğumuz eksi eşlerle muhatap bile olmamaktayız. İşin ilginç yönü, bir gelir sahibi olan kadınların pek çoğunun, gelirlerini sosyal güvenlik kapsamı dışına çıkarıp, kayıt dışı çalışmalarıdır. Kadın çalışmakta, belli bir gelir elde etmekte ama hakim sosyal güvenlik kurumunun kayıtlarını dikkate almaktadır. Bu tarz durumların önüne geçmek, nafaka borçlusunu hafiyelikten kurtarmak için yapılabilecek olan şey çok basittir. Medeni Kanu'nun ilgili maddesine, nafaka alacaklısının ekonomik durumunda herhangi bir değişim meydana geldiği takdirde bunu bildirme zorunluluğu getirilmesidir. Böylece hem haksız bir kazancın önüne geçilmiş olur, hem de mağduriyetler önlenmiş olur.
Bir başka önemli konu da nafakanın süresi ile ilgilidir. Pek çok ülkede nafaka ödeme süresi belirlenirken, evli kalınan süre dikkate alınmaktadır. Ancak ülkemizde bir süre sınırlaması yoktur. Medeni Kanunda nafakanın kalkacağı haller elbette belirtilmiştir. Ancak bu hallerden üç tanesi yine bizim hafiyelik yapıp yapmamamızla alakalı bir durumdur. Ben eski eşimin başkasıyla evlendiğini ya da gayri meşru bir birliktelik yaşadığını öğrenme imkanına sahip değilsem ne yapacağım? Bu şekilde bir hayat yaşamalarına rağmen, durumlarını bildirmek zorunda olmadıkları için eski eşlerinden nafakalarını almaya devam eden kadınların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Ve yukarıda ifade ettiğim gibi genellikle de erkekler hayatları boyunca nafaka ödemekle yükümlü olmaktadırlar.
Bir de çalıştığı halde yoksulluk nafakası almaya devam eden kadınlar var. Bunlar da yine kanunun yarattığı boşluktan yararlanarak nafakalarını almaya devam etmektedirler. Ya belirtildiği gibi kayıtdışı çalışmakta, ya maaşlarını ya da gelirlerini az göstermekte, ya da hayatlarını idame ettirecek gelire sahip olmalarına rağmen nafaka artırımı davaları açmaktadırlar. Bu durumun da önlenmesi ve yasada hiçbir istismara yer verilmeyecek şekilde, kesin çizgilerle belirtilmesi gerekmektedir. Bu durumlarda olan kadınların, durumlarını ilgili mahkemeye bildirme zorunluluğu getirilmelidir.
Yoksulluk nafakasında yaşanan sorunlar, benzer şekilde iştirak nafakasında da yaşanmaktadır. Ben şu anda, evlilik süresince harcamadığım kadar parayı çocuklarıma iştirak nafakası olarak ödemekteyim. Bundan şahsen şikayetçi değilim ancak, bu nafaka türünün miktarının belirlenirken de belirli kriterler tespit edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bizler, çocuklarımıza ödediğimiz iştirak nafakasından şikayetçi olan insanlar değiliz. Ancak iştirak nafakası miktarları, yoksulluk nafakası kesilmiş ya da ekonomik durumu iyi olduğu için alamayacak durumda olan kadınlar için ayrı bir gelir kapısı haline dönüşmüştür. Genellikle de hakimler, yoksulluk nafakası almayan kadınların, çocuklar için verilen iştirak nafakasını yüksek tutarak kadınların sözde kayıplarını telafi etmektedirler.
Son olarak, çalışabilecek durumda olduğu halde, sırf nafakası kesilmesin diye çalışmayan kadınların durumlarının da yasada açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Erkekle ilgili her türlü durum açıkça belirtilirken, söz konusu olan kadın olunca Medeni Kanunda neredeyse herşey hakimin takdirine bırakılmıştır.
Kısacası
1- Gerek yoksulluk, gerekse iştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde, hakimin takdirinin en aza indirilmesi ve kriterleri son derece belirgin bir yöntemin uygulamaya konulması
2- Özellikle yoksulluk nafakası adı altında kadına ödenen nafakanın belirli bir süreye bağlanması. Sürenin tespitinde evli kalınan sürenin dikkate alınması.
3- Nafaka alacaklısının -belirttiğim gibi ülkemizde bu %99 kadın olmakta- ekonomik durumunda gerçekleşen herhangi bir değişikliği ilgili mahkemeye ya da başka bir merciye bildirme zorunluluğunun getirilmesi. Özellikle, gelir artışlarını bildirmediği takdirde cezai yaptırıma tabi tutulması.
4- Yine, nafaka borçlusuna yönelik olarak uygulanan tazyik hapsinin şartlarının belirginleştirilmesi, ekonomik zorluklar nedeniyle borcunun ödeyememiş olanların bundan muaf tutulması
5- Sırf nafakasını almaya devam etmek için, evlilik dışı ilişki yaşayan kadınların, bu durumlarının tespit edilmesi halinde hem para hem de hapis cezası ile cezalandırılmaları.
6- Nafaka alacaklısı, ekonomik durumunda meydana gelen değişikliği ilgili mahkemeye bildirme zorunluluğuna tabi tutulduğu gibi, medeni halinde meydana gelen değişikliği de ilgili mahkemeye bildirmekle yükümlü olmalıdır. Bildirmediği takdirde cezai müeyyide uygulanmalıdır.
Yaşadıklarımız çok ciddi sorunlardır. Herhangi bir tedbir alınmaması durumunda önümüzdeki yıllarda, belirttiğim nedenlerle telafisi imkansız mağduriyetlerin yaşanmaya devam edeceğini, yaşanan mağduriyetlerin hiç akla gelmeyecek büyüklükte sosyal sorunlara yol açacağını ifade etmek zorundayım.
Tespit ettiğim sıkıntılar ve bunların çözüm yollarının son derece makul ve adil olduğunu düşünüyorum.
İlgilenir ve sorunumuza bir çözüm üretmek için girişimde bulunursanız minnettar kalacağız.
İyi çalışmalar dilerim.
- - - Updated - - -
Alıntı:
SEA DEMİR rumuzlu üyeden alıntı
Sanırım sizin davaya bakan hakim bizimki ile kanka olmalı ..oda tarifinden yola çıkarak bu kanıya vardım :),varsın onlar hiç ölmeyeceğini yada öldükten sonra dirilmeyeceğine inansın ama ben oğlum ve eşim bizim hayatımızı mahfeden EMİNE ARZU KISA ÖZDEMİR "ulusalcı ,feministi"asla affetmeyeceğiz..benim oğlumun rızkını geleceğini kendi keyfine göre haksız yere hibe eden ,kendinde bu hakkı görenden mahşerde hesap gününde hesaplaşacağız..biz tevekkül ve sabırla bekleyeceğiz...
Vallahi benim davama bakan hakim de sizin tarif ettiğiniz tarzda bir hakimdi ama adil davrandı ve talebimi karşıladı. Nakafa konusundaki itirazımı dikkate almadı başka konu :) Ama nafaka konusuyla da mücade edeceğiz. Hakkım varsa Anayasa MAhkemesi'ne, AİHM'ne kadar gideceğim. Sadece adalet istiyorum. Nafaka ödemeyeyim, çocuklarıma bakmayayım demiyorum. Adil olunsun yeterli. Bu konu Türkiye'nin gündemine oturana kadar uğraşacağım.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Sauyın münzevi geçmiş olsun;
Yazınızı okurken sizin yaşadığınız sıkıntıyı hissettim. Kimse durup dururken böyle uzun bir yazayım demez. Mücadeleniz haklı ve doğrudur. Nafaka baskısı yüzünden erkeler cinayete kadar varan şiddete başvuruyorlar. zira erkekleri kimse duymuyor ve anlamıyor. Ben nafaka yükümlüsü değilim ama boşanma sürecinde uğradığım iftiralar ,kötü niyet ve bunun sonucunda şahsıma yönkendirilmeye çalışılan nafaka silahı gerçekten zıvanadan çıkabiliyor. Kadın hakları derken aslında ülkede erkek haklarının görmezden gelindiği bir gerçektir. Bende adalet bakanlığına nafaka konusunda bir yazı yazmıştım. İlgili yazımı adalet bakanlığının ilgili birimine yönlendirmişler. Ve oradan bir cevap geldi nafaka konusunda bir çalışma gündemimizde yoktur diye. Malesef ateş düştüğü yeri yakıyor. Erkekler ağlamaz, erkekler hep şiddet uygular, kadınları hep erkek darp eder, kadını yatakta memnun etmek sadece erkeğin görevidir, tecavüze hep kadın uğrar, psikolojik baskıyı hep erkeler yapar vs vs.. böyle bir algı varken, erkeğe sadece nafaka ödemek düşer. Erkeklerin uyanma vakti gelmişte geçiyor. Kusura bakmayın ama evliliğin başından beri damadı eşek gibi gören bir toplumda bazı şeyleri değiştirmenin vakti geldi. Erkekler uyanık olacak. Evlenirken maddi durumu iyi olan birini alacaksınız, maaşı olan vs.Amerikada ki gibi prenuptial agreement(evlilik öncesi sözleşme ) yapacaksınız. imam nikahı ile evlenenleri şimdi çok iyi anlıyor ve takdir ediyorum. Bir arkadaşım var sevgili hayatı yaşıyor(çok heyecanlı ve mutlu).. Bir arkadaşım var iki ayda bir onbeşgünlüğüne yurtdışından sevgili getirip yaşıyor, sıkılınca diğer bir onbeşgünde başkasını getiriyor. Bunlara karşı çıkanlar olacaktır söyleyeyim herkes özgür dilediğini yapar. Yasalar kutsal evlilikten , aile birliğinden , toplumun yapıtaşlarından filan bahsederken aslında bireysel mutluluk ve tercihleri görmezden geliyor. Evlenirken iki kişinin ağzından çıkan "evet" e inanan devlet boşanmak isteyen iki kişinin "ayrılmak istiyoruz" lafına inanmıyor.Evlenirken birey ve hür irade de evlendikten sonra hür irade olmuyor mu. Daha bir sürü saçma çelişki.Kapı ardında mutsuz evliliğin olsada boşanma.. neden? ee toplumun yapı taşı aileymiş , ailenin devam etmesi için hakim ve kişiler çaba harcamalı imiş. Geçiniz bunları. Siyasilerde kadın oylarını etkilememek için boşanma ve nafaka sorunlarına değinmekten kaçıyorlar.. Sonuçta söyleyeceğim odur ki sakın aile ile ilgili süslü püslü laflara itibar etmeyin. 40 kez düşünün bir kez adım atın. Bu yasal koşullar altında hayatınızı bir evlilikle mahvedebilirisniz.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
carrot rumuzlu üyeden alıntı
Sauyın münzevi geçmiş olsun;
Yazınızı okurken sizin yaşadığınız sıkıntıyı hissettim. Kimse durup dururken böyle uzun bir yazayım demez. Mücadeleniz haklı ve doğrudur. Nafaka baskısı yüzünden erkeler cinayete kadar varan şiddete başvuruyorlar. zira erkekleri kimse duymuyor ve anlamıyor. Ben nafaka yükümlüsü değilim ama boşanma sürecinde uğradığım iftiralar ,kötü niyet ve bunun sonucunda şahsıma yönkendirilmeye çalışılan nafaka silahı gerçekten zıvanadan çıkabiliyor. Kadın hakları derken aslında ülkede erkek haklarının görmezden gelindiği bir gerçektir. Bende adalet bakanlığına nafaka konusunda bir yazı yazmıştım. İlgili yazımı adalet bakanlığının ilgili birimine yönlendirmişler. Ve oradan bir cevap geldi nafaka konusunda bir çalışma gündemimizde yoktur diye. Malesef ateş düştüğü yeri yakıyor. Erkekler ağlamaz, erkekler hep şiddet uygular, kadınları hep erkek darp eder, kadını yatakta memnun etmek sadece erkeğin görevidir, tecavüze hep kadın uğrar, psikolojik baskıyı hep erkeler yapar vs vs.. böyle bir algı varken, erkeğe sadece nafaka ödemek düşer. Erkeklerin uyanma vakti gelmişte geçiyor. Kusura bakmayın ama evliliğin başından beri damadı eşek gibi gören bir toplumda bazı şeyleri değiştirmenin vakti geldi. Erkekler uyanık olacak. Evlenirken maddi durumu iyi olan birini alacaksınız, maaşı olan vs.Amerikada ki gibi prenuptial agreement(evlilik öncesi sözleşme ) yapacaksınız. imam nikahı ile evlenenleri şimdi çok iyi anlıyor ve takdir ediyorum. Bir arkadaşım var sevgili hayatı yaşıyor(çok heyecanlı ve mutlu).. Bir arkadaşım var iki ayda bir onbeşgünlüğüne yurtdışından sevgili getirip yaşıyor, sıkılınca diğer bir onbeşgünde başkasını getiriyor. Bunlara karşı çıkanlar olacaktır söyleyeyim herkes özgür dilediğini yapar. Yasalar kutsal evlilikten , aile birliğinden , toplumun yapıtaşlarından filan bahsederken aslında bireysel mutluluk ve tercihleri görmezden geliyor. Evlenirken iki kişinin ağzından çıkan "evet" e inanan devlet boşanmak isteyen iki kişinin "ayrılmak istiyoruz" lafına inanmıyor.Evlenirken birey ve hür irade de evlendikten sonra hür irade olmuyor mu. Daha bir sürü saçma çelişki.Kapı ardında mutsuz evliliğin olsada boşanma.. neden? ee toplumun yapı taşı aileymiş , ailenin devam etmesi için hakim ve kişiler çaba harcamalı imiş. Geçiniz bunları. Siyasilerde kadın oylarını etkilememek için boşanma ve nafaka sorunlarına değinmekten kaçıyorlar.. Sonuçta söyleyeceğim odur ki sakın aile ile ilgili süslü püslü laflara itibar etmeyin. 40 kez düşünün bir kez adım atın. Bu yasal koşullar altında hayatınızı bir evlilikle mahvedebilirisniz.
Amerikan tipi evlilik öncesi anlaşmanın bizim mahkemelerde fazla hükmü olmayabilir.
Anlaşmaya ayrı mal rejimi hükmünü koyabilirsin fakat onun ötesindeki herşey hakimin onayına bağlı.
Mesela boşanama halinde iki tarafında tazminat ve nafaka talebi olmayacak şeklinde bir madde koysan, hakim bunu uygulamayabilir.
Benım nacizane görüşüm şu: Hakim kadına nafaka ve tazminat vermek istiyorsa her halukarda verir. Bazı yargıtay kararlarında "doğmamış haktan vazgeçilemez" diye bir ifade var. Bu anayasal prensipmidir, yoksa öylesine kabul edilmis bir şeymidir bilemiyorum, fakat hakim bu veya benzer gerekçelerle evlilik anlaşmasını red edebilir gibime geliyor. Neticede tazminat ve nafaka boşanmayla ortaya çıkan bir hak.
Bizim medeni hukuk batı ülkelerindeki medeni hukuktan çok farklı. Çok ham ve ilkel bir sistem. Hakimi sınırlıyan çok az kural var. Zaten olanı da hakimler iplemiyor.
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarındaki ilkesizlik ve başıbozukluk komedi gibi. Bir yandan "doğmamış haktan vazgeçilemez" der. Öbür taraftan kadının evlilikten bektentileri zarar gördü diye tazminata hükmeder. 10 bin lira nafakaya hükmeder, kadının asgari standardı bu diye. Sonra borcunu ödemeyen adamın evindeki buzdolabını haczeder (borcluların asgarı yasam standardı farklı oluyor herhalde).
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Sayın carrot. Ben davamda, iddia ettiğim her şeyi tamamıyla ispatlamışken, karşı tarafın iddia ettiği tek bir şeyi ispatlayamamasına ve iddialar hukuken iftira niteliğine bürünmüş olmasına rağmen, hakim tarafları eşit kusurlu kabul etti. Bunun tek nedeni, o tarihte, çalışabilecek durumda olmasına rağmen çalışmayan eski eşime nafaka bağlayabilmekti. Malumunuz, taraflardan biri ağrı kusurluysa, karşı taraftan nafaka isteyemeyeceğine dair açık hüküm var. Sırf bu durum oluşmasın diye hakim, eşit kusurlu hükmünü verdi. Bir de üstüne, çocukların velayetini anneye verdi. kısaca, eşit kusurluyuz ama, hem çocuklarından ayrı kalan benim hem de bir ton nafakaya mahkum olan benim. Çok basit, ilkel, ilkçağ mantığıyla bile izahı imkansız bir durum. Kusurlar eşit ama taraflardan biri cezalandırılıyor. Hangi akla mantığa izana sığar bu durum. Medeni Kanu'nun eski halinde, bir tarafın ağır kusuru olması halinde talep hakkı doğuyordu. Aksi takdirde, eşit kusur durumunda filan böyle bir hak yoktu. Yeni, gelişmiş! medeni kanunumuzda eşit kusurlu olma hali nafaka istemine engel teşkil etmiyor. Ne diyelim bravo demekten başka. Mantıksızlık yasanın her maddesinde cari. AİHM'e kadar götüreceğim bu durumu. Özellikle bu eşit kusurlu halinin taraflarından birinin diğerinden hak talep edemeyeceğini iddia ederek. Var mı böyle bir mantıksızlık. Kusur eşit ama külfet benim sırtımda. Ne güzel memleket!
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
munzevi rumuzlu üyeden alıntı
Sayın carrot. Ben davamda, iddia ettiğim her şeyi tamamıyla ispatlamışken, karşı tarafın iddia ettiği tek bir şeyi ispatlayamamasına ve iddialar hukuken iftira niteliğine bürünmüş olmasına rağmen, hakim tarafları eşit kusurlu kabul etti. Bunun tek nedeni, o tarihte, çalışabilecek durumda olmasına rağmen çalışmayan eski eşime nafaka bağlayabilmekti. Malumunuz, taraflardan biri ağrı kusurluysa, karşı taraftan nafaka isteyemeyeceğine dair açık hüküm var. Sırf bu durum oluşmasın diye hakim, eşit kusurlu hükmünü verdi. Bir de üstüne, çocukların velayetini anneye verdi. kısaca, eşit kusurluyuz ama, hem çocuklarından ayrı kalan benim hem de bir ton nafakaya mahkum olan benim. Çok basit, ilkel, ilkçağ mantığıyla bile izahı imkansız bir durum. Kusurlar eşit ama taraflardan biri cezalandırılıyor. Hangi akla mantığa izana sığar bu durum. Medeni Kanu'nun eski halinde, bir tarafın ağır kusuru olması halinde talep hakkı doğuyordu. Aksi takdirde, eşit kusur durumunda filan böyle bir hak yoktu. Yeni, gelişmiş! medeni kanunumuzda eşit kusurlu olma hali nafaka istemine engel teşkil etmiyor. Ne diyelim bravo demekten başka. Mantıksızlık yasanın her maddesinde cari. AİHM'e kadar götüreceğim bu durumu. Özellikle bu eşit kusurlu halinin taraflarından birinin diğerinden hak talep edemeyeceğini iddia ederek. Var mı böyle bir mantıksızlık. Kusur eşit ama külfet benim sırtımda. Ne güzel memleket!
Nafaka ve tazminat kusura göre belirlendiği için en bariz durumlarda bile erkek suçlu çıkıyor. Kadın gitmiş başkasıyla yaşıyor, öbür adamdan hamile ama mahkemede yine erkek kusurlu bulunuyor.
Beni esas anlamadığım hakimlerin hiç çekinmeden nasıl böyle keyfi karar verebildikleri. Hadi işin ahlak veya mesleki etik yanını bir tarafa bırakalım. O kavramlarlar zaten bu zaanatin semtine uğramamış. Fakat, bunların yaptıkları işi denetleyen hiç mi amirleri yok? En kıytırık şirketde bile 6 ayda bir performans değerlendirmesi yapılır, neler yapmışsın veya yapamamışsın iyi kötü hesaba çekilirsiniz. Burada herhalde öyle bir şey yok. Saldım çayıra mevlan kayıra. Gidin milleti öttürebildiğiniz kadar öttürün. Üzerinede hazineden her ay 5 - 6 bin lira maaş alın. oh ne ala ne ala.......
Aslında denildiği gibi esas kusur siyasilerde. Senin memleketindeki hukuçunun kapasitesi belli seviyesi belli. Niye ucu açık kanun yapıyorsun. Her şeyi tabloya dök. A ise B, A ve C ise D yoksa o zaman E gibi. Önce ortaokul çocukları üzerinde bir deneme yap. Onlar anlıyorsa kanunu geçirebilirsin demektir.
Yada daha kısa çözüm olarak Avrupa ülkelerindeki gibi boşanmada kusuru kaldır. O zaman, nasreddin hocanın dediği gibi yorgan gitti kavga bitti durumu olacak. Ne yalancı sahitlere ihtiyaç kalacak nede asılsız iftiralara.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Nafaka ve tazminat kusura göre belirlendiği için en bariz durumlarda bile erkek suçlu çıkıyor. Kadın gitmiş başkasıyla yaşıyor, öbür adamdan hamile ama mahkemede yine erkek kusurlu bulunuyor.
Beni esas anlamadığım hakimlerin hiç çekinmeden nasıl böyle keyfi karar verebildikleri. Hadi işin ahlak veya mesleki etik yanını bir tarafa bırakalım. O kavramlarlar zaten bu zaanatin semtine uğramamış. Fakat, bunların yaptıkları işi denetleyen hiç mi amirleri yok? En kıytırık şirketde bile 6 ayda bir performans değerlendirmesi yapılır, neler yapmışsın veya yapamamışsın iyi kötü hesaba çekilirsiniz. Burada herhalde öyle bir şey yok. Saldım çayıra mevlan kayıra. Gidin milleti öttürebildiğiniz kadar öttürün. Üzerinede hazineden her ay 5 - 6 bin lira maaş alın. oh ne ala ne ala.......
Aslında denildiği gibi esas kusur siyasilerde. Senin memleketindeki hukuçunun kapasitesi belli seviyesi belli. Niye ucu açık kanun yapıyorsun. Her şeyi tabloya dök. A ise B, A ve C ise D yoksa o zaman E gibi. Önce ortaokul çocukları üzerinde bir deneme yap. Onlar anlıyorsa kanunu geçirebilirsin demektir.
Yada daha kısa çözüm olarak Avrupa ülkelerindeki gibi boşanmada kusuru kaldır. O zaman, nasreddin hocanın dediği gibi yorgan gitti kavga bitti durumu olacak. Ne yalancı sahitlere ihtiyaç kalacak nede asılsız iftiralara.
Benim davamda çok daha çarpıcı bir şey oldu. Karşı tarafın lehine tanık olarak gelenler öyle bir tanıklık yaptılar ki? Her şey karşı tarafın aleyhine oldu. Ama ne değişir? Erkeksin. Doğuştan yükümlülüklerin var. Hakimin önüne belge de koysan, sonuç değişmiyor. Sadece boşanma talebim karşılık gördü. Hem çocuklarımdan oldum, hem de bir ton nafaka. İnanın bir ton.
Akıllara peki niye temyize gitmedin diye bir soru gelebilir! Temyize gitseydim davanın kesinleşmesi bir yıl o da en az bir yıl daha uzayacaktı. Gitseydim iki nedenle giderdim. birincisi velayet, ikincisi nafakaya itiraz. İkisi ile ilgili onlarca yargıtay kararı okudum. Erkeğin lehine hükmedilmiş bir tane karar ya var ya yok. Niye gideyim dedim. Sonuçta avukatımla birlikte oturduk ve sonuç değişmeyeceği, mahkeme safahatı hiç de istemediğimiz bir şekilde uzayacağı için temyize gitmemeye karar verdik. Ben on tane boşanma davasından beş tane erkek lehine hükmedilmiş dava olmadıkça, boşanma davalarında adalet olduğuna inanmayacağım. Çünkü neredeyse bütün davalarda suçun erkekte olması, akla da hayatın gerçeklerine de aykırı.
Kadının sosyal ve ekonomik koşulları önemliyse erkeğin de bir o kadar önemli.
Kadının psikolojik durumu önemliyse erkeğin de bir o kadar önemli.
Kadının psikolojik şiddetinden dolayı mahvolmuş bir erkek, baba olsa ne olur, koca olsa ne olur!?
Kısacası;
Böyle kararlar alarak hakimlerin yaptıkları, mağduriyetleri önleyelim derken, hiç telafi edilmeyecek yeni mağduriyetler yaratmak.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Anayasanın 10. maddesi bağlamında eşitlik ilkesinin nasıl yorumlandığına dair mütalaalar sanırım ilginizi çekecektir. Yatak eşitlik dikey eşitlik vb. eşitlik bağlamında söylenenleri arama motorlarını kullanarak okumanızı öneriyorum.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
İsmail Arslan rumuzlu üyeden alıntı
Anayasanın 10. maddesi bağlamında eşitlik ilkesinin nasıl yorumlandığına dair mütalaalar sanırım ilginizi çekecektir. Yatak eşitlik dikey eşitlik vb. eşitlik bağlamında söylenenleri arama motorlarını kullanarak okumanızı öneriyorum.
Hukuk nosyonu, hukuk usulü ile sınırlı olan biriyim. Yasalara hakim değilim. Ancak okuduklarımdan anladığım kadarıyla, özellikle boşanma davalarında kadına karşı uygulanan pozitif ayrımcılığın anayasanın 10. maddesi 1. fıkrasında belirtilen eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğu görülüyor. Dahası ikinci fıkrada devletin bu eşitliği sağlamakla yükümlü olduğu, bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak "yorumlanamayacağı" açıkça ifade ediliyor.
Boşanma davaları ile ilgili bir araştırma yapılmış mıdır bilmiyorum ama, herhalde böyle bir araştırma yapılsa, hem mantığa, hem de hayatın gerçeklerine tamamen aykırı istatistiki verilerle karşılaşacağımızı düşünüyorum.
Eşitlik mevzusuna gelince. Benim aklım almıyor. kusurda eşit olanların mükellefiyetlerde de eşit olması gerekir. Basit mantığın gereği budur. Evlilik kurumunun sarsılmasında ve sonlanmasında eşit kusurlu sayılacaksınız, ama tüm mükellefiyetleri bir tarafa yıkacaksınız ve taraflardan birini çocuklar anne ilgisine muhtaç olduğu için velayetin anneye verilmesi kararıyla ikinci kez mağdur edeceksiniz. Tek kelime ile saçmalık.
Anayasanın 10. Maddesi:
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…)* kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Anayasa Mahkemesi'ne ÖTV ile ilgili yapılan bir itirazın gerekçesinde şu ifadelere yer verilmiş.
Eşitlik ilkesi, şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda bir eşitliği hedeflediği anlaşılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 06.07.2000 tarih ve E. 2000/21, K. 2000/16 sayılı kararında, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu; bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü; eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu; bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı; durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabileceği; aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmayacağı ifade edilmiştir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu anlamda eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş olup olmadığının anlaşılabilmesi için Anayasaya uygunluk denetiminde sadece kanunların genel ve soyut nitelik taşıyıp taşımadıklarının değil, onların içeriklerinin de araştırılması gerekir.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
İsmail Arslan rumuzlu üyeden alıntı
Anayasanın 10. maddesi bağlamında eşitlik ilkesinin nasıl yorumlandığına dair mütalaalar sanırım ilginizi çekecektir. Yatak eşitlik dikey eşitlik vb. eşitlik bağlamında söylenenleri arama motorlarını kullanarak okumanızı öneriyorum.
Eşitliğin YATAKlısi nasıl oluyor bilmiyorum. Ama eşitlik kavram olarak benim kafamada gayet basit ve açıktır. Mesela bir iş yerinde iki kişi çalışıyor. Biri kadın diğeri erkek. İkiside aynı üretimi ortaya koyuyor. Dolayısıyla ikisinede EŞİT ücret ödenmeli. Veya, diyelim lisede sınavada kız ve erkek öğrenci aynı sayıda doğru soru cevaplıyorlar. Hoca ikisinede EŞİT not vermeli.
Benim eşitilik anlayışım bu kadar basit ve direk. Eminim sokaktaki insanların yüzde 90 eşitliği bu şekilde anlayacaktır. Geriye kalan yüzde 10da ise her türlü zevk ve renkten yobazlar, fşistler ve ülkemizin güzide hukukçuları yer alacaktır.
İsminizin yanında hukuk öğrencisi diyor. Hakikaten öyleyse bazı şeyleri çoktan öğrenmeniz gerekirdi. Anayasa yada kanunlarda bazı hakların açıkca yazılı olması illa o hakların aynen kullanıldığı anlamına gelmez. Saddam Hüseyin zamanındaki Irak anayasası en lıberal anayasalardan biriydi. Ama sadece kağıt üzerinde. Basın ve ifade hürriyeti Stalin anayasasında vardır, Hitlerin de. Anayasa yada kanunlara süslü laflar koymak fazla bir şey ifade etmiyor. Asıl olan uygulamadır. Zaten, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu toplumlarda içtihat geleneği vardır. Mahkemelerin verdiği kararlar hukukun bir parçası olur ve sonraki kararlar için bağlayıcılık teşkil eder. Bazen hakimler kararlarında taa 100 yıl önce verilmiş mahkeme kararlarına atıfda bulunurlar. Var mı senin ülkende böyle bir durum?
Neticede Türkiye Cumhuriyetinde kanunların değeri üzerine yazıldıkları kağıdın değeri kadar bile değildir. Aynen Saddam Hüseyinin Irakı veya Stalinin Sovyetler Birliğinde olduğu gibi.
cemil,
1936 Sovyetler Birligi Anayasasindan
ARTICLE 125. In conformity with the interests of the working people, and in order to strengthen the socialist system, the citizens of the U.S.S.R. are guaranteed by law:
freedom of speech;
freedom of the press;
freedom of assembly, including the holding of mass meetings;
reedom of street processions and demonstrations.
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Yatay yazmam gerekiyordu, bir yazım hatası yapmışım. Benimki düzeltilebilir; fakat sizde düzeltilmesi imkansız bir şeyler var.
Esen kalın...
-
Cevap: Ömür boyu nafaka ödemek
Alıntı:
İsmail Arslan rumuzlu üyeden alıntı
Yatay yazmam gerekiyordu, bir yazım hatası yapmışım. Benimki düzeltilebilir; fakat sizde düzeltilmesi imkansız bir şeyler var.
Esen kalın...
Sakin olmakta yarar var :)
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Birkaç ay evli kaldım ve 10 yılı aşkın süredir yoksulluk nafakası ödüyorum evet hakim bey bir buçuk sene önce yüzde 250 nafaka artırımı yaptı ama nafaka artırımı yaparken benim gözümden kaçmayan şu ayrıntıları görmedi bile karşı tarafın avukatı vardı çünkü parasını ben ödüyecektim ama ben avukat tutamamıştım ,karşı taraf yeni bir deri ceket giyiniyordu ben ise 4 yıllık eski bir mont karşı tarafın beline kadar uzamış ve yeni boyandığı belli sarı saçları ve bakımlı bir görünümü vardı ama ben banka borç batağında yüzüyordum karşı taraf evin tek çocuğu ve kendi evleri olmasına rağmen ben 40000 tl konut kredisi ödüyordum ve ben karşı tarafın haysiyetsiz hayat sürdüğünü jinekolok tarafından tespit edilmesini talep ederken hakim bey bana kadın doğasından bahsederek ikna etmeye çalışıyordu ve sonuç şimdi işsizim borç harç tutuğum avukat bir ay önce dava açması gerekirken daha dava açmadığını öğrendim sebep olarak dava açmadan önce mahkemeye dilekçe verilerek uzlaşma zemini aranacakmış tabi ben kocaelinde yaşıyorum dava konyada açılacak ama kafamı karıştıran nafaka indirim davası açmadan önce uzlaşmak için mahkemeye dilekçe vermek gekli birşeymi yoksası gerçekten ben artık gerçeklerle hayalleri karıştırır bir halemi geldim sırtımdan karşı tarafın avukatı ve karşı taraf ve benim avukatım nemalanıyor ve ben acayip bir kumpasta hissediyorum kendimi değerli uzman arkadaşlarımdan bir çözüm rica ediyorum çünkü belkide ben şu anda kafayı yedim kıymetli medeni olmayan kanunlarımız yüzünden ve tüm yaşama sevincim sömürüldü valla
- - - Updated - - -
Birkaç ay evli kaldım ve 10 yılı aşkın süredir yoksulluk nafakası ödüyorum evet hakim bey bir buçuk sene önce yüzde 250 nafaka artırımı yaptı ama nafaka artırımı yaparken benim gözümden kaçmayan şu ayrıntıları görmedi bile karşı tarafın avukatı vardı çünkü parasını ben ödüyecektim ama ben avukat tutamamıştım ,karşı taraf yeni bir deri ceket giyiniyordu ben ise 4 yıllık eski bir mont karşı tarafın beline kadar uzamış ve yeni boyandığı belli sarı saçları ve bakımlı bir görünümü vardı ama ben banka borç batağında yüzüyordum karşı taraf evin tek çocuğu ve kendi evleri olmasına rağmen ben 40000 tl konut kredisi ödüyordum ve ben karşı tarafın haysiyetsiz hayat sürdüğünü jinekolok tarafından tespit edilmesini talep ederken hakim bey bana kadın doğasından bahsederek ikna etmeye çalışıyordu ve sonuç şimdi işsizim borç harç tutuğum avukat bir ay önce dava açması gerekirken daha dava açmadığını öğrendim sebep olarak dava açmadan önce mahkemeye dilekçe verilerek uzlaşma zemini aranacakmış tabi ben kocaelinde yaşıyorum dava konyada açılacak ama kafamı karıştıran nafaka indirim davası açmadan önce uzlaşmak için mahkemeye dilekçe vermek gekli birşeymi yoksası gerçekten ben artık gerçeklerle hayalleri karıştırır bir halemi geldim sırtımdan karşı tarafın avukatı ve karşı taraf ve benim avukatım nemalanıyor ve ben acayip bir kumpasta hissediyorum kendimi değerli uzman arkadaşlarımdan bir çözüm rica ediyorum çünkü belkide ben şu anda kafayı yedim kıymetli medeni olmayan kanunlarımız yüzünden ve tüm yaşama sevincim sömürüldü valla
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
saygı deger hukukçular benim boşanma davamda bizim dellil listemizi sunmamız için 10 kesin süre verilmişti bu süre kaçtı biz ek süre istedik hakim red etti.şu an 5 celse bitti.ben davalıyım ben boşanmak istemiyorum.son iki duruşmadır şahitleri hazır bulundurduk ama hakim kabul etmedi.5 celsede hakim tebir nafakası bagladı.piskolog raporuna göre nasıl oluyor bu işler anlamak çok zor.davacı şahitlerini dinletti 3 celsede 4 celsede biz dellilerimiz sunduk hakim aldı ama şahitleri dinlemiyor nasıl oluyor bu iş.bu tebir nafakasını nezaman ödemem gerek dava bittikten sonramı yoksa en kısa süredemi.davalı şahitlerinde hep celişkili ifadeler mevcut hakim bunları görüyor ama göz yumuyor.artık dava bitmek üzere evlilik 10 ay sürdü eşime her dedigini yaptım ailesi tarafında darp edildim ceza mahkemesinde davam var sizce hakim boşarmı yoksa davayı redmi eder.bizim şahitleri onun içinmi dinlemiyor.birde yargıtay kararları arıyorum hazır bununan şahitleri dinlemiyor diye yardımcı olacak arkadaşlara şimdiden teşekür ederim. ben asgari ücretle çalışan bir işçiyim 250 nafaka ödeyecegim 400 kredim var bankaya ben ne iyip içeçegim şimdi adalet bumu türkiyede anlayamıyorum.hakim boşanma verirse bunu yoksulluk nafakasına çevirimi yoksa bittirimi.çok çaresis durumdayım.yardım edenden şimdiden allah razı olsun
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Sözüm meclisten dışarı dostlar ancak teşbihte de hata olmaz düşünesi ile; Hani Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye o yanıt vermiş Nerem Doğru ki !?.Kanun koyucuların yasayı yapım sürecinde ülkenin sosyal yaşam şekline uymadıkları malum. Araştırın bakın bir çok kanunlarımızda ordan,burdan iktibas edilmiştir.Bu birden çok süreçte karşımıza çıkmakta. Ancak yargı bağımsız derken yasa koyucuların yaptıklarını oylayıp kabul eden kim.? Hadi bunu da geçtik bir de karşımıza hakim kanaati çıkıyor öyleki salt belge hakim kanaatinin arkasına düşüyor. Oysa salt belge tanıktan daha öncelikli değilmi?
Sayın eko1 senin ne kadar aldığın naaptığın kimseyi ilgilendirmez sen asgari ücretle çalışıyorsun kaldıki askerdeki insana nafaka öde diyebilen bir hukuk sistemi içerisinde olduğumuzu hatırlatırım.Yahu yapmayın be kardeşim Adam vatani görevinimi yapsın yoksa yolunu ayırdığı insanamı baksın bu ne çelişki böyle.Nasıl bir sistemdirki pervasızca cinsiyet ayrımı yapılarak insanlar yargılanabiliyor..Nasıl bir şeydirki öde derken nasıl ödeneceğini düşnmüyor nasıl sistemdirki nafaka alacaklısı kadını korurken nafaka yükümlüsnün yanındaki kadını korumuyor.Bilmiyormuki artan her bir kuruş nafaka diğer kadın ve insanların yaşam standartını düşürüyor.be ne çelişki yarabbi.Kaldıki;Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu da zedelemektedir. Tarihin hiçbir döneminde hiç bir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerçeklerle açıklanamaz.
Hepinize selam ve Saygılarımla...
- - - Updated - - -
Sözüm meclisten dışarı dostlar ancak teşbihte de hata olmaz düşünesi ile; Hani Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye o yanıt vermiş Nerem Doğru ki !?.Kanun koyucuların yasayı yapım sürecinde ülkenin sosyal yaşam şekline uymadıkları malum. Araştırın bakın bir çok kanunlarımızda ordan,burdan iktibas edilmiştir.Bu birden çok süreçte karşımıza çıkmakta. Ancak yargı bağımsız derken yasa koyucuların yaptıklarını oylayıp kabul eden kim.? Hadi bunu da geçtik bir de karşımıza hakim kanaati çıkıyor öyleki salt belge hakim kanaatinin arkasına düşüyor. Oysa salt belge tanıktan daha öncelikli değilmi?
Sayın eko1 senin ne kadar aldığın naaptığın kimseyi ilgilendirmez sen asgari ücretle çalışıyorsun kaldıki askerdeki insana nafaka öde diyebilen bir hukuk sistemi içerisinde olduğumuzu hatırlatırım.Yahu yapmayın be kardeşim Adam vatani görevinimi yapsın yoksa yolunu ayırdığı insanamı baksın bu ne çelişki böyle.Nasıl bir sistemdirki pervasızca cinsiyet ayrımı yapılarak insanlar yargılanabiliyor..Nasıl bir şeydirki öde derken nasıl ödeneceğini düşnmüyor nasıl sistemdirki nafaka alacaklısı kadını korurken nafaka yükümlüsnün yanındaki kadını korumuyor.Bilmiyormuki artan her bir kuruş nafaka diğer kadın ve insanların yaşam standartını düşürüyor.be ne çelişki yarabbi.Kaldıki;Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu da zedelemektedir. Tarihin hiçbir döneminde hiç bir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerçeklerle açıklanamaz.
Hepinize selam ve Saygılarımla...
- - - Updated - - -
Yoksulluk Nafakasındaki Çelişkiler
Son zamanlarda boşanmaların arttığı ve boşanan eşlerin yoksulluk nafakası peşine düştüğü adeta nafaka ile hayatını idame ettirmeyi meslek haline getirmiş olması gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu konu toplumda emsaller teşkil ederek her geçen süre içerisinde katlanarak çoğalmakta olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Özellikle yabancı hukuklarda uygulamanın nasıl olduğunu internet sayesinde araştırmaya çalıştım. M.K.nun 175.m.sinin sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu düşüncesindeyim.Malumunuz olmakla birlikte MK nun 175.m.sini önce hatırlatmak isterim:
“MADDE 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki 20-30 Yaşındaki gayet sağlıklı ve çalışabilecek durumdaki hiçbir kadın/erkek boşanma yüzünden yoksulluğa düşmez düşemez.Bu yanlış olgu ve uygulamalar neticesinde bu durum toplumda meşruiyet kazanmasına zemin hazırlamıştır..Bu durum gerek Anayasanın 49.Maddesine gerekse insan haklarına aykırı bir durum olduğu açıkça görülmektedir diye düşünüyorum.Diğer taraftan Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu da zedelemektedir. Tarihin hiçbir döneminde hiç bir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerçeklerle açıklanamaz.
Yaptığım araştırmalar sonucunda bu hükümlerin İsviçre Medeni Kanunu’ndan ve Nafakaya dair uluslararası nitelikte sözleşmelerden iktibas edildiği kanaatine vardım. Örneğin İsviçre ve Amerika’daki eyaletlerin çoğunda boşanma davalarının %90'ının nafakaya karar verilmeden bitirildiğini, iki-üç yıl süren evliliklerin kısa süren evlilik sayıldığını ve nafaka kararı verilmediğini, süresiz nafakanın ancak evliliğin çok uzun sürmüş olması veya eşlerden birinin artık iş bulamayacak yaşta veya hasta olması gibi durumlarda verildiğini gördüm.
Yani bu durumda İsviçre medeni hukukundan resepsiyon olarak iktibas edildiği kanaatim ağır bastı ancak takdir edersiniz ki bizim uygulamamızda bir gariplik olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.
Örnekle açıklamak gerekirse;
Bizde evlilik bir ay bile sürmüş olsa boşanma olduğu takdirde süresiz nafaka takdir edilebiliyor. Nafaka alacaklısı eş her yıl nafaka artırım talebinde bulunabilmekte kaldı’ki nafaka alacaklısı zaman içerisinde iş bulabilmek ve tekrardan evlenmek adına hiçbir girişimde bulunmamış ve hatta lüzum görmeksizin nafaka peşine düşmüştür. Nafaka yükümlüsü ona "geçimini sağlamak için çaba gösterdin mi? Diye sorulduğunda ve hatta yerel mahkeme tarafından Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerinden istenilen ve hiçbir kayıdı’nın olmadığı salt belge ile belgelenmesine rağmen nafaka artırımı devam edebilmektedir.!?Oysa Anayasanın 49.ve MK.2.Maddeleri oldukça açık ve nettir.!! Anayasanın 49.Maddesini Hatırlayalım;”Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir” (Değişik: 3.10.2001-4709/19 md.) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.) MADDE 2.-( Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak
zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.) Hükmüne yer verilmişse de nafaka alacaklısının bu maddeyi ihlal etmesi yani nafaka alacaklısı çalışmak için hiçbir girişimde bulunmamış olması bir anlam ifade etmemektedir dolayısıyla da uygulamanın ne derece yanlışlık içerisinde olduğunun açık bir ifadesidir.. Anayasayı ihlal eden bir insan nafaka artırım talebi ile müracaat edebiliyor? Yorum sizin!! Böyle bir durumda eşitlik ilkesinden,İnsan Haklarından ve hakkaniyetten bahsetmek ne derece doğrudur.?
Peki; Türkiye'de kadının durumu malum da 20-30 yaşında gayet sağlıklı ve çalışabilecek durumdaki insanların her yıl nafaka artırım talebiyle müracaat etmesi normal midir? Nafaka yükümlüsü tekrar evlenmişse ve eşi çalışıyorsa eşinin maaşı nafaka yükümlüsüne gelir sayılırken ailesi ile yaşayan nafaka alacaklısının diğer bireylerinin geliri neden sayılmıyor?Oysa yargıda cinsiyet eşitliği ilkesi mevcutken?!!
Kira nafaka yükümlüsüne gider sayılırken banka kredisi ile aldığı evinin taksitleri neden gider sayılmıyor? Üstelik sen ev almışsın mali gücün artmış denilebilirken borç neden göz ardı ediliyor? Nafaka yükümlüsünün bankadan aldığı konut kredisini nafaka artışlarından, mahkeme masraflarından ve avukatlık ücretlerinden ötürü ödeyemeyip icra yolu ile satılarak nafaka yükümlüsünün mülk edinme hakkının elinden alınmasına ne demeli?
MADDE 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Nafaka alacaklısı kadın aleni açıkça korunurken nafaka yükümlüsünün yanında yaşayan kadın neden korunmuyor? Şöyle ki her nafaka artışı nafaka yükümlüsünün yanındaki kadının ve çocuklarının yaşam standardının düşmesi gerçeği neden göz ardı ediliyor. Böyle bir uygulama sonucunda sosyal devlet anlayışı, insan hakları, eşitlik ilkesi konusunda söz etmek ne derece doğrudur? Kendimizi bir an nafaka yükümlüsü sayarak elimizi vicdanımıza koyup düşünelim? Bitmeyen bir borç, ölene kadar taksit!Bitirebilene aşk olsun Her yıl açılan artırım davaları ve buna bağlı pariental alienation adında bir psikolojik bunalım, mahkeme masrafları mahkeme boyunca biriken nafaka ödemeleri ile avukatlık ücretleri diğer yanda sosyal devlet ve eşitlik ilkesi ile insan hakları !?
Çoğunlukla nafaka artırım taleplerinin ihtiyacın ötesinde boşandığı eşten intikam almak için açıldığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Buna bağlantılı olarak nafaka yükümlüsünün evinde çıkan huzursuzluklar geçim sıkıntısı strese bağlı işteki verimsizlik, toplum ilişkilerinin düzensizliği ile bunalım sonucunda son zamanlardaki şiddet ve basına yansıyan konular vurdumduymazlığın birer göstergesi değimlidir sizce? O zaman diyorum ki çalışabilecek genç yaştaki bir insanının birden fazla yoksulluk nafakasının artırılmasını talep etmesi daha belirgin ifade etmek gerekirse nafaka alacaklısının avukat tutacak güce sahip olduğu halde “yoksulluk nafakası” talebiyle mahkemeye müracaat etmesi ne derece doğrudur.
Çocuğun babayla olan ilişkisinin kesilmesi veya kesilmeye çalışılması çocuğa verilebilecek en büyük zarardır. Çocuk için baba ilk aşkıdır ve bundan mahrum etmek ilerde önlenmesi güç hatta imkânsız psikolojik rahatsızlıklara yol açtığı uzmanlarca vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra 9-10 yaşındaki bir çocuğun mahkemeye çağrılarak fikir alınması o yaştaki bir çocuğun mahkemeyle tanıştırılması çocuğun yüreğinde anlam veremediği bir kargaşaya çekilmesine zemin hazırlamayı nasıl bir insan haklarına bağlanabildiğini daha açık bir ifade ile babanın öz çocuğunu parayla görmeye çalışması yasanın açıklarla dolu olduğunu insanlar tarafından kendi doğrultularında kullanıldığının göstergesi değimlidir.. MK. nun 2.maddesine aykırı bir davranış olduğunu kabul etmemek mümkün mü? MADDE 2.-( Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.) Yasa maddesi görünüşte nafaka yükümlüsüne bazı şartların varlığı halinde bu mükellefiyetten kurtulma şansı veriyor görünmekte ise de aslında bu pek mümkün değildir. Özellikle nafaka yükümlüsü bordro karşılığı çalışan sabit gelirli kimse ise neredeyse bundan kaçınma ihtimali bulunmamaktadır.Diğer taraftan sabit geliri olmayan nafaka yükümlüsünden ise nafaka hemen hemen alınamıyor..Burada kadın korunamıyor?Oysa kadından sorumlu bakanlık kurduk ya!! Hani insan hakları hani eşitlik ilkesi! Bunun yanında nafaka yükümlüsü nafaka ödememek için sabit gelirden vazgeçiyor diğer deyişle sigorta dışı çalışıyor birde yeşil kart adlımı ki rahatlıkla alabiliyor hal böyle olduğunda bundan devletin ilgili kademeleri de zarar görüyor. Kaldı ki boşanan eşin boşandığı eski eşini takip etmesi, onun gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığını, başkası ile nikâhsız yaşayıp yaşamadığını ayrı yerlerde yaşıyorlarsa bilmesi mümkün değildir.
Sonuç ne oluyor? Boşanan eş boşandığı eşinin sosyal güvencesi olmaya devam etmiş oluyor. Nafaka yükümlüsü ikinci defa evlendiyse hem ailesinin hem de boşandığı eşinin geçimini sağlamaya çalışmış oluyor. Tabiî ki verimli bir çalışma olursa. Yani olan dürüst vatandaşa oluyor. Olan sabit gelirliye oluyor. Bu aşamada ne eşitlik ilkesi kalıyor nede sosyal devlet anlayışı nede insan hakları ne de hakkaniyet ilkesi.. Görülen o ki Yoksulluk nafakası ile ilgili maddeler ivedilikle günümüz şartlarına uyarlanmalı güncelleştirilmelidir... Kadından sorumlu bakanlık kuruyoruz ancak kadını ne kadar koruyabiliyoruz gerçeğine daha geniş pencereden bakmak gerekiyor. Nafaka yükümlüsüne bunu ödeyeceksin derken nasıl ödeyebileceği gerçeği nede daha objektif bakmak gerekiyor. Bir taraftan nafaka alacaklısı kadını korurken nafaka yükümlüsü ile yaşamaya çalışanında kadın diğerler ininde çocukları olduğunu unutmamak gerekiyor.Anayasanın 2.Maddesini Hatırlayalım; “Türkiye Cumhuriyeti insan haklarını esas alan adil, demokratik, laik, sosyal ve dünyadaki her türlü gelişmeye açık bir hukuk devletidir..Resepsiyon ve Kodifikasyon kurumları arasındaki farklılık rahat bir şekilde neden göz ardı edilmektedir.?
MADDE 176 (Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.) Hükmüne yer verilmişse de; Telekom’un özelleşmesi ile başka kamu ve kurumlara atanan personelin maaşlarının dondurulduğu bilinmektedir. Ancak nafaka yükümlüsünün maaşının dondurulmuş olduğunu ve başkaca gelirinin olmadığını belgelediği halde nafaka artışının son 4 yılda 3 kez artırılarak devam ettiği görülmektedir. Diğer yandan ilk eşinden olma ve babası ile yaşamaktan başka çaresi olmayan “Reşit Olmayan Yetim bir çocuğun ”annesinden aldığı yetim aylığını şu veya bu nedenle mahkemeye malzeme yapmaya çalışması ve mahkemeninse bunu araştırması yasa koyucunun yasayı ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlamadığının göstergesi değimlidir.?Yukarıda da belirttiğim gibi uygulamada bir şeylerin ters gittiği açıkça görülmektedir.
Kısacası sosyal devlet ilkesi, eşitlik ilkesi ve insan haklarını savunurken bu uygulamaların hem nafaka alacaklısını hem de nafaka yükümlüsünü ve birlikte yaşadıkları insanları ve hatta devletin çeşitli kademeleri ile toplumun sosyal ve kültürel yaşam biçimini de mağdur etmekte olduğunu toplumda emsaller teşkil ettiğini şiddet olaylarının çoğaldığını görmemezlikten gelmemek gerekmektedir. Vurgulayarak belirtmek gerekir ki,var olduğu toplumun sosyolojik koşullarının yasa yapım sürecinde yasa koyucuyu münhasıran belli yönde davranmaya zorladığı,sosyal bir gerçektir.Nitekim,eğer toplum denen sosyolojik olgunun,kültürel ve sosyal yaşam tarzına aykırı nitelikte icrai ve uygulanması yaptırıma bağlanmış kurallar yasa hükmü olarak kabul edilse, uygulanma imkanının güçleşmesi ve normların içselleştirilmesi engellenmiş olacaktır.Bugün,din sosyolojisi denen bir sosyal inceleme alanının olması bize dinin de yaşam biçimini etkileyen asli sosyal olgulardan biri olduğunu ortaya koyan bilimsel emaredir. Dolayısıyla,toplumun genel eğilimini yansıtan bir sosyal olgu olarak dinin,yasa yapım sürecini etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur.,hukuki nitelikleri açısından birbirinden farklı olan resepsiyon ve kodifikasyon kurumları arasındaki anlamsal farklılığın göz ardı edildiğini maalesef ortaya koyuyor.
Resepsiyon deyimi, bir ülkenin sosyal ve kültürel normlarına göre şekillenmiş yasal hükümlerin, kendi toplum yapısını göz ardı etmeden aynen alınması ve yasal zemine kavuşturulması demek iken,
Kodifikasyon ise başka bir ülkenin kültürel normlarının etkili olduğu yasal hükümler ve kurumların, iktibas edilecek ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanması şeklinde cereyan eden bir yasa yapım sürecini ifade ediyor. Olması gereken hukuk, yasa yapım sürecinde resepsiyon değil, kodifikasyon olgusunun hakim olmasını gerektiriyor. Yasaların büyük ölçüde ülkenin gelenek ve göreneklerinin hukuk çerçevesi altında yaptırıma bağlanan kurallar bütünü olarak tanımlanması mümkündür. Her ne kadar gelenek ve görenek ile yasal süreç arasındaki ilişki, mutlak olmasa da yasa koyucunun toplumsal normları süreçten dışlayarak yasa yapması sosyal gerçekliğe aykırı bir ifade olur. Şunu belirtmek isterim ki, yasa yapım sürecinde yasa koyucuları toplumsal nitelikte normlardan soyutlamak gerçekliğe aykırıdır, etkileşim mutlak nitelikte olmasa da uygulanabilir norm tesisinde etkin bir unsurdur. Ancak soyut açıdan yasa koyucunun bu kültürel normlarla çelişecek yasal tasarrufunda bulunması mümkündür. Nitekim münferit bazı vakalarda bize yasa koyucunun bu anlamda mutlak bağlı olmadığını gösteriyor..Olması gereken olgu,resepsiyon değil,kodifikasyon edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.Bu husustaki yanlış algı toplumsal anlamda meşruiyet kazanmış görünmektedir. Yürürlükteki normları göz önüne aldığımızda, toplumsal ve kültürel normlardan ve uygulanabilir olmaktan uzak yasal hükümler azımsanacak boyutta olmadığını görmek gerektiği düşüncesindeyim. Diğer taraftan takdir edersiniz ki hukuk normları adaleti tesis etmek açısından işlevsel uygulanmayınca bu soyut adalet fikri somutlaşmayınca hiçbir anlam ifade etmiyor. Ayrıca sistemin aktif süjelerinden biri olarak şunu göz ardı etmemek gerekir ki nihai adaleti tesis etmekle görevli hâkimlerimizin hukuk yargılamalarında normları kadın lehine yorumlama şeklinde tezahür eden yaklaşımı bir gerçektir. Hatta Kanada hâkimleri de mütemadi olarak bu tavrı gösterince yargılamalarda bu durumu pariental alienation adında bir psikolojik bunalımla yani literatüre geçmeye değer bir olgu olarak görülmüş ve hâkimlere yargılama cinsiyet eşitliğini bozmamaları telakki edilmişti. Bürokratik mekanizmaların ruhuna da işleyen bu durumun salt ülkemiz adalet mekanizmasına tahsis edilmemesini, karşılaştırmalı hukukta da oldukça geçerlilik ifade eden olumsuz bir durum olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum...
Sayın Yetkililer bu yanlış uygulamaların düzeltilmesi refah ve medenice Anayasa ve insan haklarına uygun hayatımızı idame ettirebilmek için sizce daha kaç kadının / erkeğin ölmesi ile boşandıktan sonra tekrar kurulan yuvaların yıkılması gerekiyor!!?
Ben hukuk mensubu değilim eğitimini ise almadım. Yazdıklarım yaşadıklarımdan ve araştırdıklarımdan ibaret olup takdiri ise yetkili mercilerindir.
Alıntı:
bulentenergy rumuzlu üyeden alıntı
Birkaç ay evli kaldım ve 10 yılı aşkın süredir yoksulluk nafakası ödüyorum evet hakim bey bir buçuk sene önce yüzde 250 nafaka artırımı yaptı ama nafaka artırımı yaparken benim gözümden kaçmayan şu ayrıntıları görmedi bile karşı tarafın avukatı vardı çünkü parasını ben ödüyecektim ama ben avukat tutamamıştım ,karşı taraf yeni bir deri ceket giyiniyordu ben ise 4 yıllık eski bir mont karşı tarafın beline kadar uzamış ve yeni boyandığı belli sarı saçları ve bakımlı bir görünümü vardı ama ben banka borç batağında yüzüyordum karşı taraf evin tek çocuğu ve kendi evleri olmasına rağmen ben 40000 tl konut kredisi ödüyordum ve ben karşı tarafın haysiyetsiz hayat sürdüğünü jinekolok tarafından tespit edilmesini talep ederken hakim bey bana kadın doğasından bahsederek ikna etmeye çalışıyordu ve sonuç şimdi işsizim borç harç tutuğum avukat bir ay önce dava açması gerekirken daha dava açmadığını öğrendim sebep olarak dava açmadan önce mahkemeye dilekçe verilerek uzlaşma zemini aranacakmış tabi ben kocaelinde yaşıyorum dava konyada açılacak ama kafamı karıştıran nafaka indirim davası açmadan önce uzlaşmak için mahkemeye dilekçe vermek gekli birşeymi yoksası gerçekten ben artık gerçeklerle hayalleri karıştırır bir halemi geldim sırtımdan karşı tarafın avukatı ve karşı taraf ve benim avukatım nemalanıyor ve ben acayip bir kumpasta hissediyorum kendimi değerli uzman arkadaşlarımdan bir çözüm rica ediyorum çünkü belkide ben şu anda kafayı yedim kıymetli medeni olmayan kanunlarımız yüzünden ve tüm yaşama sevincim sömürüldü valla
- - - Updated - - -
Birkaç ay evli kaldım ve 10 yılı aşkın süredir yoksulluk nafakası ödüyorum evet hakim bey bir buçuk sene önce yüzde 250 nafaka artırımı yaptı ama nafaka artırımı yaparken benim gözümden kaçmayan şu ayrıntıları görmedi bile karşı tarafın avukatı vardı çünkü parasını ben ödüyecektim ama ben avukat tutamamıştım ,karşı taraf yeni bir deri ceket giyiniyordu ben ise 4 yıllık eski bir mont karşı tarafın beline kadar uzamış ve yeni boyandığı belli sarı saçları ve bakımlı bir görünümü vardı ama ben banka borç batağında yüzüyordum karşı taraf evin tek çocuğu ve kendi evleri olmasına rağmen ben 40000 tl konut kredisi ödüyordum ve ben karşı tarafın haysiyetsiz hayat sürdüğünü jinekolok tarafından tespit edilmesini talep ederken hakim bey bana kadın doğasından bahsederek ikna etmeye çalışıyordu ve sonuç şimdi işsizim borç harç tutuğum avukat bir ay önce dava açması gerekirken daha dava açmadığını öğrendim sebep olarak dava açmadan önce mahkemeye dilekçe verilerek uzlaşma zemini aranacakmış tabi ben kocaelinde yaşıyorum dava konyada açılacak ama kafamı karıştıran nafaka indirim davası açmadan önce uzlaşmak için mahkemeye dilekçe vermek gekli birşeymi yoksası gerçekten ben artık gerçeklerle hayalleri karıştırır bir halemi geldim sırtımdan karşı tarafın avukatı ve karşı taraf ve benim avukatım nemalanıyor ve ben acayip bir kumpasta hissediyorum kendimi değerli uzman arkadaşlarımdan bir çözüm rica ediyorum çünkü belkide ben şu anda kafayı yedim kıymetli medeni olmayan kanunlarımız yüzünden ve tüm yaşama sevincim sömürüldü valla
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Burada yazılan tüm yazıları okumamakla birlikte bazı yazılarda kendisini boşayan hakime, eski eşine, mahkemelere, yasalara suç bulan, kendinde hiç bir zaman kusur görmeyen ve kadın erkek eşitliğini dümdüz anlayan bir zihniyetin olduğunu görmekteyim.Nafaka mevzusunda sıkıntı yaşayan ve mağdur olan elbette birileri var ve bu kişilere saygı duyuyorum lakin bir de şöyle bir kafa yaşayan hemcinslerinde yok değil;
Hayatım boyunca istediğim kadar kadınla evleneyim hatta istediğim kadar çocukta yapayım ama baktım sıkıntı oldu, hemen hop hiç bir sorumluluk almadan bekar hayatıma döneyim şeklinde egoist bir yaklaşımda yok değil.
Ya evlenirken hayatının sonuna(belki boşanırım diye evlenen varsa onun bilemem) kadar hastalıkta sağlıkta o insanla yaşayacağının bundan sonra kazancının da, edineceğin malların da ortak olduğunun(kanunende böyle) ve her şeyini onla paylaşarak sadakat bağıyla hayatını geçireceğinin imzasını atıyorsun.Ayrıldığın zamanda yasalar bu imzanın hesabını soruyor sana.Bunda anlamayacak, kendinden başka herkesi suçlayacak bir durum yok ki.Belki pozitif ayrımcılıkta bazen ipin ucu kaçıyor lakin tüm ihaleyi karşı tarafa, yasalara, feminist(!) hakimlere bırakmakta çok vicdani gelmiyor bana.Çuvaldızı da insan biraz kendine batırmalı.Saygılarımla...
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
sayın hukukcular ben buna bir ömür boyu bakmak zorundamıyım.türkiyede adalet denilen bişey yok kalmamış hakimler yargısız karar veriyor seni konuşturmuyor bile bide adalet var olmaz olsun. sen asgari ücretle çalışıyorsun bunu hesabını kim vercek beni bu duruma düşürenler allah onları ine deliginden deve gecene kadar dara düşürsün.tek dilegim bu.türkiyede erkegin yeri yok herzaman kadın madur.sonra derler kadın cinayetleri insanlar caresiz kalıyor ya kendine sıkıyor yada karşı tarafa.sırf bu adaletsizligin yüzünden.20 35 yaş arası kişi içbirzaman magdur olmaz yoksulluga düşmez işiz kalmaz.ama sayın hakimlerimiz öyle düşünmüyor.sözde adaleti saglıyorlar ya ama sözde sözde başka birşey demiyorum.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Sayın "Bill187" bazı detayları güzel yakalamışsınız ama sonuçta yine erkeğe, evlendiysen ve boşandıysan cezasını sen çekeceksin der gibi bir yaklaşım seziyorum.Evlilik tek kişiyle yapılan ve tek kişiyi bağlayan bir olay değil ki sonuçları da tek kişiyi bağlasın.Ortak alınan bir kararla gerçekleşen birliktelik yine bir şekilde son buluyorsa burada kusur göz önüne alınarak her iki tarafın haklarını koruyarak karar alınmalı.1 güne on yıllarca nafaka ödeyen, elinde avcunda ne varsa kaybeden, yeni eşinin ve çocuklarının rızkını bir ömür 1 gün beraber olduğu kadına ödemenin neresi mantıkla bağdaşıyor ki insanlar bunu kabul etsin.Burada en çok isyan eden bu tarz insanlar , 15-20 yıl evli kaldım eşime nafaka vermek istemiyorum, çocuklarımı istemiyorum ne nafaka nede tazminat ödemeyeceğim diyen birileri oldumu bu forum da ? hep kadın tarafından ciddi kumpasa getirilmiş sömürülmüş erkek arkadaşların isyanı var.Aslına bakarsanız kadın ne kadar kusurlu olursa olsun her türlü faturanın erkeğe kesiliyor olması insanlardaki adalet duygusunun kaybolmasına neden olmuş.Önceden adaletin kestiği parmak acımaz derlerdi neden ? gerçekten çoğunlukla daha adil kararlar alınıyormuş ki tüm toplum bunu kabul edermiş, şimdi adaletsizlik daha dava başında başlıyor.Sizinde bahsettiğiniz gibi gönlünü eğlendiren aile kurma sorumluluğundan uzak bencil karakterlerde mevcut olabilir ama bunlar genele bakıldığında göze batmayacak yüzdede bu tarz insanlar genelin sorununa gölge düşürmemeli.Bu kesim insanların yaptıkları yada yaşantıları çok daha büyük kesimde sorun yaşayan gerçekten mağdur erkeğin sorunun önüne geçmemeli.Her dava kendi içinde farklılık gösterir densede genelde kararlar hep aynı yada büyük bir kısmı aynı.Pek çok kadın boşanma davası açtığında kesin olmasa da neler elde edebileceğini tahmin edebiliyor , peki erkek ? Kendini bilmez karakterlerin yaptıklarından ziyade gerçekten mağdur çoğunluğun sorunlarına eğilmek yapabileceğimiz bir şey varsa onu yapmak belki daha faydalı olur.
Saygılarımla.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Anlayamadığım bir husus var:
Kadının erkekten nafaka almasının en önemli şartı, evlenmemiş olması değil mi?
O kadın alacağı nafaka için kasten mi evlenmiyor?
Yoksa kız olmadığı, dul olduğu için koca mı bulamıyor?
Yani burada kadın "ömrü boyunca" mağdur durumda kalmıyor mu?
Eğer evlenmemiş olsaydı, "bir gün" evli kalmamış olsaydı muhtemelen başka koca bulacak, belki kat kat daha yüsek bir maddi refah seviyesinde olacaktı.
Ama bu "bir gün" lük evlilik onun hayatını kararttı. Örneğin bir cinayet de birkaç saniye sürer. Ama cezası kimi hukuk sistemlerinde idamdır.
Benim şahsi düşüncem, evlilik bir gün bile sürdü ise, boşandıktan sonra kadın evlenmeden erkek evlenmemelidir ki, "yeni eşi" nin rızkını eski eşine vermek zorunda kalmasın.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Ben evli bir erkeğim ve ailemde boşanmış bayan biri de yok.Bu duruma sadece dışardan objektif bakan bir birey olarak bunları yazıyorum.Bazı arkadaşlar bu olayın bir tarafı olduğu için objektif bakamamalarıda normal.Bir şeyler daha yazmak gerekirse;
Toplumumuzda kadın ve erkeğin doğal fizyolojik farklarına ek olarak sosyolojik olarak da çok keskin farklılıklar var.Boşanmış kadın-erkek her kişi belli sıkıntılar yaşarken bu kadınlar için genelde çok daha fazla.Zaten toplumda tek başına yaşaması zor ve sıkıntılı olan kadına boşandıktan sonra tekrar ailesinin yanına dönememe, tekrar evlenememe, çevresinden dışlanma, ailesi ve arkadaşlarıyla yaşadığı her sorunda ''kocanın seni niye kapının önüne koyduğu belli'' şeklinde sürekli yüzüne vurulma ve daha daha kötüsü(yıllar önce bizzat şahit oldum)'' mahallenin dulu geliyor, aslında gece bi yanına uğramak lazım bi ihtiyacı vardır'' şeklinde espirilere konu olma şeklinde yaşadıkları en basitinden sıralanabilir.En taraflı arkadaş bile hak verecektir ki erkek için boşanma sonrası dönemde sosyolojik durum bundan çok daha düzeyli.Devlette tam burada bu durumu görerek kadına pozitif ayrımcılıkla bir denge yaratmaya çalışıyor.Anlaşılmayan tek şey sadece bu.
Herneyse kimseyi ikna etmek gibi bir derdim yok.Bu durumun tarafı olan birinin kendi penceresinden bakması çok da anormal bir durum değil.Eminimki bu duruma veryansın eden erkeklerin çoğu boşanmamış olsaydı ve kendi kız kardeşlerinin başına aynı şey gelmiş olsaydı bu seferde ''bu ne biçim devlet, kardeşimin dul kalmasının bedeli 250TL mi, böyle adalet mi olur'' diyecekti.Herkez istediği şeye istediği pençereden bakabilir.İşleyiş böyle sürer gider.Saygılarımla...
- - - Updated - - -
Ben evli bir erkeğim ve ailemde boşanmış bayan biri de yok.Bu duruma sadece dışardan objektif bakan bir birey olarak bunları yazıyorum.Bazı arkadaşlar bu olayın bir tarafı olduğu için objektif bakamamalarıda normal.Bir şeyler daha yazmak gerekirse;
Toplumumuzda kadın ve erkeğin doğal fizyolojik farklarına ek olarak sosyolojik olarak da çok keskin farklılıklar var.Boşanmış kadın-erkek her kişi belli sıkıntılar yaşarken bu kadınlar için genelde çok daha fazla.Zaten toplumda tek başına yaşaması zor ve sıkıntılı olan kadına boşandıktan sonra tekrar ailesinin yanına dönememe, tekrar evlenememe, çevresinden dışlanma, ailesi ve arkadaşlarıyla yaşadığı her sorunda ''kocanın seni niye kapının önüne koyduğu belli'' şeklinde sürekli yüzüne vurulma ve daha daha kötüsü(yıllar önce bizzat şahit oldum)'' mahallenin dulu geliyor, aslında gece bi yanına uğramak lazım bi ihtiyacı vardır'' şeklinde espirilere konu olma şeklinde yaşadıkları en basitinden sıralanabilir.En taraflı arkadaş bile hak verecektir ki erkek için boşanma sonrası dönemde sosyolojik durum bundan çok daha düzeyli.Devlette tam burada bu durumu görerek kadına pozitif ayrımcılıkla bir denge yaratmaya çalışıyor.Anlaşılmayan tek şey sadece bu.
Herneyse kimseyi ikna etmek gibi bir derdim yok.Bu durumun tarafı olan birinin kendi penceresinden bakması çok da anormal bir durum değil.Eminimki bu duruma veryansın eden erkeklerin çoğu boşanmamış olsaydı ve kendi kız kardeşlerinin başına aynı şey gelmiş olsaydı bu seferde ''bu ne biçim devlet, kardeşimin dul kalmasının bedeli 250TL mi, böyle adalet mi olur'' diyecekti.Herkez istediği şeye istediği pençereden bakabilir.İşleyiş böyle sürer gider.Saygılarımla...
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
30 yaşında birine asgari ücret üzerinden ömür boyu sürecek maaş bağlanmasının, sigortalanabilir risk olarak değeri en aşağı 1 milyon TL civarındadır. Yani bir sigorta şirketine gitseniz benim 30 yaşındaki çocuğuma ölene kadar asgari ücret ödemeniz için size şu anda ne kadar nakit vermem gerekiyor derseniz size çıkaracakları hesap 1 milyon TL civarında bir şey olacaktır. Asgari ücret her zaman 'asgari' kalacaktır, oysa nafakanın artırımı hakimin insiyatifine bağlı olduğundan her zaman anormal artış olma riski bulunmaktadır. Dolayısıyla yüklenici taraf tarafından keyfi artış riskinide eklerseniz en azından 2 milyon TL lik bir maddi risk den söz ediyoruz.
Herhalde Türkiye de tamamen sizin ihmaliniz sonucu bir kişinin ölümüne sebebiyet verseniz bu kadar büyük bir maddi yükümlülüğe mahkum edilmezsiniz.
Her şeyden önce suç ile ceza arasında garip bir orantısızlık var.
İkincisi belki daha önemlisi ortada her hangi bir kusur varmı? Boşanmada kusur iki taraflıdır. Bunu ak kara diye ayırmak çok zor. Zaten bildiğim kadarıyla hiç bir batılı ülkede (bir iki istisna hariç) kusura dayalı boşanma yok. Bizim sistem ise ilginçtir tamamen kusura dayalı.
'Biz farklıyız' mantığını anlamak çok zor. Medeni hukuk öyle. İfade hürriyeti desen öyle. Din devlet ilişkisi laiklik desen öyle. Neye dayanarak kendini batılı sayıyorsun da Avrupa Birliğine girmeye çalışıyorsun anlamıyorum. Senin hiç bir şeyin batılı değil.
- - - Updated - - -
30 yaşında birine asgari ücret üzerinden ömür boyu sürecek maaş bağlanmasının, sigortalanabilir risk olarak değeri en aşağı 1 milyon TL civarındadır. Yani bir sigorta şirketine gitseniz benim 30 yaşındaki çocuğuma ölene kadar asgari ücret ödemeniz için size şu anda ne kadar nakit vermem gerekiyor derseniz size çıkaracakları hesap 1 milyon TL civarında bir şey olacaktır. Asgari ücret her zaman 'asgari' kalacaktır, oysa nafakanın artırımı hakimin insiyatifine bağlı olduğundan her zaman anormal artış olma riski bulunmaktadır. Dolayısıyla yüklenici taraf tarafından keyfi artış riskinide eklerseniz en azından 2 milyon TL lik bir maddi risk den söz ediyoruz.
Herhalde Türkiye de tamamen sizin ihmaliniz sonucu bir kişinin ölümüne sebebiyet verseniz bu kadar büyük bir maddi yükümlülüğe mahkum edilmezsiniz.
Her şeyden önce suç ile ceza arasında garip bir orantısızlık var.
İkincisi belki daha önemlisi ortada her hangi bir kusur varmı? Boşanmada kusur iki taraflıdır. Bunu ak kara diye ayırmak çok zor. Zaten bildiğim kadarıyla hiç bir batılı ülkede (bir iki istisna hariç) kusura dayalı boşanma yok. Bizim sistem ise ilginçtir tamamen kusura dayalı.
'Biz farklıyız' mantığını anlamak çok zor. Medeni hukuk öyle. İfade hürriyeti desen öyle. Din devlet ilişkisi laiklik desen öyle. Neye dayanarak kendini batılı sayıyorsun da Avrupa Birliğine girmeye çalışıyorsun anlamıyorum. Senin hiç bir şeyin batılı değil.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Merhabalar
Ömür boyu nafaka kanuni fakat adil değil, ben de mağdurum, evliliğim bir yıl bile sürmedi, sekiz yıldır ödüyorum. 2012 yılında süresiz nafakayı Anayasa Mahkemesince uygun bulundu, bu aşamada ne yapılabilir? Mağdurlar olarak topluca yapabileceğimiz ne var? Formül ne olmalı? Yasa değişikliği mi gerekiyor? Yada ne? Bilgileriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.
- - - Updated - - -
Alıntı:
Kutsi rumuzlu üyeden alıntı
Merhabalar
Ömür boyu nafaka kanuni fakat adil değil, ben de mağdurum, evliliğim bir yıl bile sürmedi, sekiz yıldır ödüyorum. 2012 yılında süresiz nafakayı Anayasa Mahkemesince uygun bulundu, bu aşamada ne yapılabilir? Mağdurlar olarak topluca yapabileceğimiz ne var? Formül ne olmalı? Yasa değişikliği mi gerekiyor? Yada ne? Bilgileriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.
Güncelleştirme
- - - Updated - - -
Güncelleştirme
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Güncelleştirme
- - - Updated - - -
Çok önemli olarak gördüğüm bu konuda yapılabilecek şeylerin olduğunu düşünüyorum. Ortada büyük bir haksızlık var. Adalete uygun değil. Biri çalışacak, diğerine ömür boyu ödeme yapacak. Bu hiç adil değil. Bu haksızlık her nereden kaynaklanıyorsa düzeltilebilir.
Bunun için benim gibi düşünen arkadaşlara sesleniyorum. Haksızlığa dur demek için beraberce hareket edelim.
Herkes okuyup geçiyor, sabahtan beri 100 ü aşkın kişi okumuş, ama hiç yanıt yok, yol gösterebilecek olanlar da fikirlerini esirgemesinler lütfen..
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Örgütlenebilirsiniz siz de çek mağdurlarının yaptığı gibi çek bugün tuvalet kağıdına atılan imza kadar itibarsızlaştı suçken kabahate çevrildi, ev haczi kısıtlandı taahhüdü ihlalden ceza da kalkıyor bence başarılı bir örgütlenme oldu neticelerinden ben memnun olmasam da yasal yollarla istediğinden fazlasını elde etmenin en güzel yoluna muhteşem bir örnek oldular ben hepsini tebrik ediyorum şahsen.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Teşekkür ederim Engin bey, cevabınızdan dolayı. Çek mağdurları olayında nasıl oldu? Nasıl hak kazandılar? Nasıl mücadele ettiler? Biraz açıklayabilir misiniz?
Çok mağdur olduğunu tahmin ediyorum. Derinden kanayan bir yara. Sektör haline gelmiş durumda. Mutlaka bir şeyler yapılmalı.
- - - Updated - - -
Değerli arkadaşlar kararlı olduğum bir konuda bir mücadele başlatmak istiyorum, hukuk çerçevesinde. Hakkımı aramak istiyorum. Bu belki uzunca bir yol olacak. Zorlu olacak çok zaman serüvenimiz. Ve bir gün adalet yerini bulacak. Biliyorum ki kimsenin hakkı kimsede kalmayacak. Bundan eminim..
Evimde netim olmadığında akşamları olmayacağım. Yarın daha güzel bir gün olur inşallah.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Günaydın arkadaşlar, cevaplarınızı bekliyorum.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
http://blog.reklam.com.tr/sosyal-med...yan-gucu/2520/
Mağdurların büyük kısmı hapiste olduğu için cevap beklentiniz yüksek olmasın,fakat dışarı da kalanlarla beraber sosyal medya da gereken girişimi ,kampanyayı başlatabilirsiniz...
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Sayın Arkadaşlar;
Bu konuyla ilgili olarak Şunu söyleyebilirim Tarafıma gelen e maili size aynen aktarıyorum.
merhaba rüştü bey,
Adalet bakanlığındaki çocuk,boşanma ve nafaka komisyonunu bitirdik, son günlerde gazetelerdede konuyu takip ediyorsunuzdur muhakkak.
yoksulluk nafakasını allahın izniyle kaldıracağız,
Sizin yazınızı komisyonda adınızı yazarak raporumuzda sunduk.
çok yakındada gazetelerde sürmanşettende göreceksiniz.
Selam ve saygı ile
İlker KAYAR
Boşanmış Babalar grubu Sözcüsü
Burada söz edilen yazı bu sitede yazdığım "Yoksulluk Nafakasındaki Çelişkiler" Başlıklı yazıdır.
Sayın Arkadaşlar Başbakanımızın Teketek Proğramında söylediği sözü hatırlatmak isterim.
"Meşru olmayan bir konuyu meşrulaştırmaya çalışmak bedel ödetir"
Söylediği bu şimdi; Pozitif ayrımcılığın aleni ve açıkca yapıldığı Medeni Kanunun 175.Maddesindeki Süresiz Cümlesinin ısrarla kaldırılmaması Yoksulluk nafakasındaki onca çelişkinin meşrulaşmasının bedelini ölenler,öldürenler ve hiçbir günahı olmayan geride kalan yetim çocukların ödediği konusu ne zaman göze çarpacak daha belirgin bir ifade ile bu yanlış uygulamaların düzeltilmesi refah ve medenice Anayasa ve insan haklarına uygun pozitif ayrımcılığın yapılmadığı öz çocuğunu parayla görmeye çalışılmadığı bir sistemle hayatımızı idame ettirebilmek için sizce daha kaç kadının / erkeğin ölmesi ile boşandıktan sonra tekrar kurulan yuvaların yıkılması ve onca masum yetimlerin ortada kalması ile öz babasından bi haber büyüyen çocukların olması gerekiyor!!?
Yoırum Sizin!!!
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
rpanatli rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Arkadaşlar;
Bu konuyla ilgili olarak Şunu söyleyebilirim Tarafıma gelen e maili size aynen aktarıyorum.
merhaba rüştü bey,
Adalet bakanlığındaki çocuk,boşanma ve nafaka komisyonunu bitirdik, son günlerde gazetelerdede konuyu takip ediyorsunuzdur muhakkak.
yoksulluk nafakasını allahın izniyle kaldıracağız,
Sizin yazınızı komisyonda adınızı yazarak raporumuzda sunduk.
çok yakındada gazetelerde sürmanşettende göreceksiniz.
Selam ve saygı ile
İlker KAYAR
Boşanmış Babalar grubu Sözcüsü
Burada söz edilen yazı bu sitede yazdığım "Yoksulluk Nafakasındaki Çelişkiler" Başlıklı yazıdır.
Sayın Arkadaşlar Başbakanımızın Teketek Proğramında söylediği sözü hatırlatmak isterim.
"Meşru olmayan bir konuyu meşrulaştırmaya çalışmak bedel ödetir"
Söylediği bu şimdi; Pozitif ayrımcılığın aleni ve açıkca yapıldığı Medeni Kanunun 175.Maddesindeki Süresiz Cümlesinin ısrarla kaldırılmaması Yoksulluk nafakasındaki onca çelişkinin meşrulaşmasının bedelini ölenler,öldürenler ve hiçbir günahı olmayan geride kalan yetim çocukların ödediği konusu ne zaman göze çarpacak daha belirgin bir ifade ile bu yanlış uygulamaların düzeltilmesi refah ve medenice Anayasa ve insan haklarına uygun pozitif ayrımcılığın yapılmadığı öz çocuğunu parayla görmeye çalışılmadığı bir sistemle hayatımızı idame ettirebilmek için sizce daha kaç kadının / erkeğin ölmesi ile boşandıktan sonra tekrar kurulan yuvaların yıkılması ve onca masum yetimlerin ortada kalması ile öz babasından bi haber büyüyen çocukların olması gerekiyor!!?
Yoırum Sizin!!!
Bizdeki medeni hukuk, hiç bir medeni ülkenin hukukuna benzemiyor ( yok... medeni hukuk isviçreden alınma değil. o şehir efsanesi. palavra. tersini iddia eden varsa hodri meydan). Bu ülkenin insanları tamamen ben yaptım oldu mantığıyla yapılmış garip ve kendi içinde çelişkili bir hukuk sistemiyle yaşamak zorundamı?
Ben bir araya gelip bir baskı gurubu oluşturulursa kanunun değiştirilebileceğine inanıyorum. AKP maşallah çatır çatır kanunları geçiriyor. Özelikle milletvekillerine mahkemelerde nasıl akıllara ziyan uygulamalar olduğu canlı örnekleriyle gösterilirse, mahkemelerin insanları mağdur etmekten başka hiç bir işe yaramadıkları bizzat bunları yaşıyanlar tarafından anlatılırsa ikna olurlar gibime geliyor.
Ama bence esas önemli olan boşanmada kusuru kaldırmak. Tüm medeni ülkelerde böyle. Bizde niye böyle değil? Çünkü mahkemelerde ne kadar çekişme olursa birilerinin cebine o kadar çok para giriyor. Zaten hakimlerin tuzu kuru. Ülkemizde adil yargılanmanın esamesi okunmuyor. Belki eğlencelerinden mahkum olacaklar ama varsın olsun o kadar. Birilerinin onları uykudan uyandırması gerekiyor.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
M.K. 175.Maddede bulunan "süresiz"ibaresinin kaldırılarak belirli bir zamanın belirlenmesi her 2 taraf içinde en mantıklısı olur diye düşünüyorum.Belirlenen bu süre içerisinde her 2 tarafta nasılk bir yol izleyeceklerine karar verirler ve böylece eminimki bu konudaki olumsuzluklar büyük ölçüde önlenmiş olur.
Ben Ferdi Olarak 13 yılda ancak bu kadar yol alabildim.Başta Bimer olmak üzere defalarca İnsan Hakları Başkanlığı,Anayasa Mehkemesi Başkanlığı,İstanbul,Ankara,İzmir Boroları,İç işleri Bakanlığı,T.B.M.M ve Hatta TÜSİAD Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Buralara söz konusu sıkıntılarımı dile getirerek yazılar yazdım.
Ferdi olarak yetkili mercilere ulaşabilmek için sıkıntılarını dile getiren dilekçeleri Öncelikle bimer vasıtası ile netten özellikle yazılı olarak illerde bulunan Aile ve Sosya Politikalar Bakanlığı İl müdürlüklerine ve Bakanlığına İnsan Hakları Komisyon Başkanlığına İç İşleri Bakanlığına Anayasa Başkanlığına Kanunlar Genel Müdürlüğüne ve hatta Sivil Toplum Kuruluş Başkanlıklarına Tüm Parti Sekreterliklerine T.B.M.M.Başkanlığına Anayasa Komisyon Başkanlığına iletilmesi bence hem daha demokratik olur hemde çok daha fazla sıkıntıların dile getirilmesine vesile olur diye düşünüyorum...
Saygılarımla...
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
M.K. 175. maddede süresiz ibaresinin kaldırılması ve hakimlerin takdir hakkının kısıtlanması gerekiyor. Adaletin tesis etmesi ancak bu şekilde olabilecektir. Özellikle kısa süren evliliklerden para devşirmeye çalışan evliliği bir rant aracına dönüştürenlerin boyunduruğundan kurtarmak sadece biz mağdurların değil adalete ve doğruluğa inancı olan herkesin vazifesidir.
Biz mağdurlar burada bunun adımlarının atılmasını sağlamalıyız, birlikten kuvvet doğacağı kesindir. Bir kişiyi kimse dinlemez, değişen Türkiye'de herkesin ayrımcılığa bile "Pozitif" yakıştırması ile bakarak olayı farklı boyutlarda ele alması birey olarak mücadeleyi imkansız kılıyor zannımca.
Bu sebepten değerli arkadaşlar birlik olalım, bireysel değil toplumsal baskı oluşturalım. Bunun ne yapılabilir lütfen onları tartışalım.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Aslında uzun süreden beri devam boşanma davamdan ötürü istemez boşanma hukuku hakkında çok şey öğrendim. Hatta zaman zaman başka ülkelerdeki boşanma forumlarını veya boşanma avukatlarının web sitelerini - bloglarını okurum.
Görduğüm su: Turkiyedeki kadar keyfi bir hukuk sistemi dünyanın hiç bir ülkesinde mevcut değil.
Geçen bir rus avukatın web sitesine bakıyordum. Orada bile kadının hangi şartlarda ne kadar süreyle nafaka alacagı tek tek sıralanmış. Zaten iki tane geçerli sebeb var. Çalışamıyacak kadar sakat olmak. Hamile olmak (veya 3 yaşından küçük çocuk olması).
Türkiye gibi kafadan ve keyfi nafaka veren başka bir hukuk (belki hukuksuzluk demek daha doğru) sistemi yok.
Bizim hukuk sistemimizi yazanlar nereyi hangi ülkeyi referans aldılarda böyle bir kanun yazdılar anlamak zor.
Tüm bunların Türk halkına açıkca anlatılması gerekiyor. Ve öncelikle parlementodaki vekillere.
Ve ben şunada inanıyorum. Bu keyfi durum sadece medeni hukuk çerçevesinde olan bir şey değil, Türkiyedeki bütün hukuk böyle. Millet adına ama millet ragmen işleyen vesayetci bir yargı sistemi var ülkemizde.
Hakime bu kadar fazla yetki veriyorsunda, senin hakimin
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Arakadaşlar;
Yazıp çizmekle hiç bir şey olmuyor.İcraat gerekli
Başta Bimer olmak üzere İnsan Hakları Başkanlığı,Anayasa Mehkemesi Başkanlığı,Bulunduğunuz ilin Boroları,İç işleri Bakanlığı,T.B.M.M Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ve İl mÜdürlüklerine Sivil Toplum Kuruluş başkanlıklarına Buralara söz konusu sıkıntılarımızı dile getirerek yazılar yazalım taahhütlü posta ile gönderelim erinmeyelim bir yazıdan ne çıkar demeyelim inanın çok şey değişebilir ne kadar çok yazı buralara giderse ancak o zaman sesimizi duyurabiliriz.
Yapmanız gereken çok zaman alacak maaliyetli bir şeyde değil.Kendi balığımızı kendimiz tutalım.Emeksiz hiç bir şey olmuyor.Bana göre nafaka konusunda çok bedeller ödendi ve buna dur demenin zamanı çoktaan geçiyor.Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın dediği gibi "MEŞRU OLMAYAN BİR KONUYU MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞMAK BEDEL ÖDETİR"Nafaka konusunda ise çooook bedeller ödendi Öyleyse gelin demokratikçe hukuk çerçevesinde pozitif ayrımcılığa ve öz çocuğunu parayla görmeye ve göstermeye çalışan bu sistemdeki yanlışlıkları vurgulayalım.Nasılmı? Yukarda yazdığım yerlere sıkıntılarınızı varsa belgeleriyle gönderelim.
Saygılarımla
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
ArkadaŞlar konu Çok Önemlİ lÜtfen gÜncel tutalim
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Madem amaç ömür boyu birşeyleri paylaşmaksa, o zaman nafaka talep etmeyen kadınların suçu ne? Mesela; kadın gururlu oluyor, karşı tarafın maddi desteğine minnet etmek istemiyor bu sebeple de nafaka talep etmiyor. Aksine ya; gerçekten mağdur olan kadınlar da genelde nafaka istemeyen kadınlar oluyor.
-
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Olayın mantığını anlamak benim için çok güç. Neticede, hür, reşit, fiziksel ve zihnen sağlıklı birinin geçimini, ölene kadar başka bir insanın sırtına yüklüyorsunuz. Hangi ahlak anlayışına göre?
Ayrıca, birde yoksuluk nafakasının, gayet bariz cinsiyet ayrımcılığı yapılarak erkekler aleyhine hükmedilmesi var ki, o da başka bir felaket (bizzat hakimlerin anayasayı bu kadar fütürsuz bir şekilde ihlal ediyor olmaları)
Selamlar,
Not: Halen devam etmekte olan davamda, benden daha fazla kazanan (SGK kayıtları ile ispatlı) eşime tedbir nafakası ödüyorum.
Çığlığınızı duyabiliyorum. Birileri hala 'mağduriyet' hikayeleri yazsa da, maalesef bu sistem Türk aile hayatını çökerten ve gittikçe vahim hale getirebilecek bir sistem. Bütün kadınları kastetmiyorum ama bir kadına şu soruyu soruyorsun: Ne olmak isterdin? Cevap: Başbakan karısı olmak isterdim. İşte her şey burada tıkanıyor. Neden başbakan değil de başbakan karısı? Eşitlik teraneleri çalıp, hayata bu mantıkla yaklaşan bir kadından ne beklenir. Anadolu kadını ayakları öpülesidir. Ne zamanki içimize fitne ateşini soktular, işte Türk aile yapısı o zaman bozuldu. Bir an önce bizim kültürümüze uygun bir medeni kanun hazırlanmazsa, çok şakında aile kurumu çökecektir diye düşünüyorum.