Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın commodore1tr;
Siz AKP'li bir bakanı eleştireceğim diye konunun tarihsel kökenine inilmesine taraftar görünmüyorsunuz. Alvilerin dışlanması yeni bir olgu değildir.
Her seçim öncesi de alevilik ve siyasetin birbirini tamlama hamleleri de yeni bir olgu değildir.
Her seçim öncesi aleviler ve siyasiler bir arada anılmaya başlıyorlar. Oysa sünniler böylesi gündemler içine seçim takvimi ile birlikte düşmüyorlar. Zira okuldan çok cami, öğretmenden çok imam, içişleri bakanlığından çok bütçeli diyanet başkanlığı sürhizmet sünnilerle!!!
Din ve siyasetin içselleşmesi de yeni bir olgu değildir...
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Commodore1tr,
Daha önceki iletimde açıkça yazdım ve bana göre Alevilik Din değil İslam'ın bir yorumudur (mezhep) dedim. Sünnilikte öyledir.
Şehzade Ahmet Amasya'dadır ve çok güçlüdür. Şehzade Selim ise Edirne'de. İstanbul'a yakın olan Selim babasından sonra iktidara gelir.
Şehzade Ahmet, Alevilerin arasında yer tutmuştur. Kızılbaş Kıyafetleri ile dolaşmaktadır. Bu iktidar mücadelesinde Şehzade Ahmet kazanmış olsaydı emin olun bugünkü egemen sünni anlayış olmazdı.
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
"... Bu soruya vereceğiniz yanıt damarlarınızda dolaşan Türklüğün de oranını tayin edecek kertededir... Ammmaan dikkat!.."
Bay Bilgili, siz de bilirsiniz ki horasan bu tür sivri uçlu ırksal yaklaşımlar sergilemez... burada amacım sizi konuya ısındırmak ve konu başlangıcında moralinizin yükselmesini sağlayarak ilerleyen aşamalarda yılgınlık göstermemeniz içindi...
"... "Damarlarımdaki Türklük oranı" konusunda bir fikrim yok, çünkü Türklüğe yaklaşımım kanla ilgili değildir. Irkıçı değilim, ama Türk'üm..."
ve siz de bu fırsatı oldukça iyi değerlendirmişsiniz... :)
Gelelim konuya ve konu ile ilgisi olan olmayan herşeye...
Bu konu başlığına vermiş olduğum beyanname, konunun derinliğine inebilen herkes için ibret bir vesikadır...
Burada inanmış bir kitlenin inanmışlığının diğer kitleler tarafından muhakemesi ve hatta mahkemesi yapılmaktadır...
Ve yargıç konumunda olan, savcı konumunda olan zatların günümüz ve yakın tarihimiz ile kıyası söz konusudur...
Günümüzde sözde çağdaş ve demokrat olan rahat ve refah içindeki dünyanın yeni yetmelerinin, sosyal ve siyasal zorluklarla boğuşan yakın tarihimizin aşağılık, kafir, diktatörlerinin karar ve iradeleri karşısında aslında ne kadar korkak, aslında ne kadar aciz, aslında ne kadar kurnaz, aslında ne kadar bencil, aslında ne kadar zavallı hallarının ibret belgesidir o...
o belge çöpe atılmalı elbette Bay Bilgili...
Çöpe atılmalı ki aynaya baktığınızda kendinizden utanmayasınız...
Çöpe atılmalı ki böyle gelmiş böyle giden dünyacığınızda işleriniz bozulmasın...
Çöpe atılmalı ki demokrasi ve çağdaşlık hep başka yerlerde aranan ancak bir türlü bulunamayan bir ütopya olarak kalabilsin...
Çöpe atılmalı ki halk sizleri okumuş, vatansever, yol gösteren bir adın zannedebilsin...
...
Ahhh Bay Bilgili ki ne ah!
Umarım ilgi ve alakayı kavrayabilecek kerteye ulaştınız...
Şimdi bana kitap tavsiyesi :) yerine sormuş olduğum soruya yanıtınızı verin:
"Türkler islamiyete güle oynaya mı, yoksa bazı şartların kabulleriyle mi girmişlerdir?"
Umarım yine ne alaka demezsiniz... :)
bu arada sayın 32844,
Osmanlı sarayındaki entrikaların tavana vurduğu zaman konusunda oldukça iyimser bir tarihe işaret etmişsiniz...
İşi 'sekban'a götürürsek bakın bakalım nerelere kadar uzanacağız?
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın horasan;
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
"... sizleri okumuş, vatansever, yol gösteren bir adın zannedebilsin...
diyorsunuz.
Vallahi okumuş ve yol gösteren aydın olmak gibi bir iddiam olmadı, ama vatansever olduğumu zannediyorum. Sizin kadar olmasa da...
Ayrıca;
"Bay Bilgili, siz de bilirsiniz ki horasan bu tür sivri uçlu ırksal yaklaşımlar sergilemez..." demişsiniz. Ama ben nerden bileceğim. Siz daha iyisini bilirsiniz.
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Bilgil
Madem yanıt vermiyorsunuz soruma, konuya olabildiğince açıklık getireyim ben...
Ama yavaş yavaş...
"HARZEM İŞGALİNDEN BÜYÜK GANİMETLER ELDE EDEN YEZİD BİN MUHALLEB, ÇOK SAYIDA TUTSAKLA GERİ DÖNÜYORDU. ÇOK SOĞUK BİR KIŞ HÜKÜM SÜRMEKTEDİR. ARAPLAR ŞİDDETLİ SOĞUĞA KARŞI KENDİLERİ İÇİN BİR ÇARE ARARLAR. BULDUKLARI ÇÖZÜM KORKUNÇTUR:
TUTSAKLARIN GİYSİLERİNİ ÇIKARARAK KENDİLERİ GİYERLER!
ÜSTELİK, ÇIPLAK BIRAKTIKLARI ESİRLERİ SERBEST DE BIRAKMAZLAR. ÇÜNKÜ ONLARI KÖLE PAZARINDA SATARAK PARA KAZANACAKLARDIR. TABERİ’YE GÖRE TUTSAKLAR O SOĞUKTA ÇIRILÇIPLAK GÜNLERCE YÜRÜTÜLÜR. ÇOĞU, DONAR VE ÖLÜR. YAŞAYABİLENLER, MERV’İN KÖLE PAZARINDA SATILIR."
Bu arada sorumuzu diğer üyelere de hatırlatalım sayın bİLGİLİ:
"Türkler islamiyete güle oynaya mı, yoksa bazı şartların kabulleriyle mi girmişlerdir?"
Devam edecek elbet...
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bilgili ;
Çok yanlış ve saptırmaya yönelik yanıtınızı belkide ikinci defa yorumunuzda olduğu için okudum.
Lütfen yanıtlarınız forumun ilk konusunda evey hayır anlamlarını içeren somut yanıtlar olsun ... Yoksa sadece polemik yapan birisi olacaksınız bu forumda gözümde... Özle ilgili konuşun... Önce özü bulalım sonra gerekirse gerektiren durum ortaya çıkarsa devam ederiz...
Sayın commodore1tr;
polemik diyorsunuzda, sizin kendi yazdıklarınız da kendi içerisinde çelişmekte, bir forumda başka, diğer bir forumda da başka yazmaktasınız.Ya da doğruların arasına yanlışları gizlemekte üzerinize yok diyebiliriz.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Neticede din özellikle İSLAM dini direk bireyle ALLAH arasında ki bir inanç bütünüdür. Buna BİREYSEL OLARAK KARIŞMAK ASLINDA ALLAHA KARŞI ÇIKMAKTIR. İşte bu temel kavram LAİK liğin gerekliliğinin temelini oluşturmuştur. Bu temel ise aklı başındaki her Türk ün desturu olmalıdır. Aksini bir şekilde ima dahi etmek demokratik laik sosyal bir hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır....
Bu yazdığınıza katılmamak mümkün değil.Ancak başka bir forumdaki yazınızda ise tamamen aksini iddia etmekte ve insanlara dinini öğretmeye kalmaktasınız.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
...............
'' başörtüsü bağlayan kişinin dininin emri olduğu kesin iken'' cümlenizin dini bir temel kaynağı olmamasına karşın ve tam tersine olmadığı yönünde bir çok veri varken KESİN HÜKÜMLERE karşı olmamdır. Sadece çok basit bir soru size çok iyi düşünün saldırı olarak almayın mantıklı izahını bulun. Ancak bulduğunuz mantıklı izah ''beşeri olmasın.'' Soru şu İslamın ilk zamanlarında İslam Peygamberi yaşarken bir çok müslüman olan cariye ve köle vardı. Bu kaynaklarda da Kur'an da da geçmektedir. Gene kaynaklarda çok açık bir biçimde köle ve cariyelerin bırakın başını örtmesini belden yukarısının tamamen çıplak olduğuda bilinen bir gerçektir. Şimdi soru EĞER SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ BAŞÖRTÜSÜ DİNİN EMRİ OLDUĞU KESİNSE NİÇİN BİZZAT İSLAM PEYGAMBERİ TARAFIDAN CARİYELERİN VE KÖLELERİN BAŞ VE GÖĞÜSLERİNİN AÇIK OLMASI ENGELLENMEMİŞTİR? bU BİZZAT PEYGAMBER TARAFINDAN KESİN EMRİN İHLALİ ANLAMINA GELMEZ Mİ? Düşünün taşının beşeri yanıt vermeyin.
Bu forumun temel amacı KADIN HAKLARININ ERKEKLER TARAFINDAN GASBINI GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İÇİNDİR. TÜRKİYE DE ŞURANI AÇ DİYE BİR BASKI YOKKEN KAPAN DİYE ÇOK CİDDİ BİR BASKI OLDUĞU KESİNDİR. HEM DEVLET HEM TARİKATLER TARAFINDAN. UNUTULMAMALIDIR Kİ ÖZGÜRLÜKLER KISITLANARAK ÖZGÜRLÜK OLMAZ. ....
Hani din özellikle de İslam dini bireyle Allah arasındaki bir inanç bütünüydü ?Buna bireysel olarak karşı çıkmak Allah'a karşı çıkmak tı? İnsanlara yaşadığı dinin gereklerini siz mi öğreteceksiniz?
Peygamberimiz dönemiyle alakalı bu bilgilere nereden ulaştınız. Başka forumlardaki yazılarınızda da; Dinle alakalı konularda Kuran dışında ki bir bilgiyi kabül etmiyorsunuz. İşinize gelince saçma sapanda olsa hemen balıklama atlıyorsunuz. İslamiyet geldiğinde bahsettiğiniz giyinme tarzları olabilir ancak Kuran'daki ayetlerle açıkça yasaklanmıştır.
Örnek olarak; içkinin yasak olması hemen olmamıştır.İçki ile alakalı ayetler vardı ancak yasaklanması Mekke döneminden sonra Medine'de inen ayetle olmuştur. Tutup ta Peygamberimizin kesin emri ihlal ettiği anlamını mı çıkarmalıyız.
Türkiye'de şuranı aç diye baskı olmadığını, kapanma yönünde baskı olduğunu iddia etmektesiniz. Size zahmet olacak ama bir üniversitenin önüne kadar giderseniz gözünüzle de görebilirsiniz. Acaba içeriye girenlerin başını kapattırarak mı üniversiteye alıyorlar yoksa açtırarak mı?
Şunu da itiraf etmeliyim ki ; doğruların arasına yanlışları saklamakta ustasınız.
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Erdem53 söylediklerim arasında hiç bir çelişki çelişkiye mahal verecek bir sözcük yok. Gerçi sizde bunun farkındasınız ama gerek kelime oyunlarıyla gerekse tersten yazarak bir şeyler diyorsunuz. Aslında sizin dedikleriniz çok iyi sözylenenleri perdelemedir.
Ben size daha açık anlatayım. Hiç umudum yok anlayacağınıza dair ama olsun.
'' Temmuz ayında kurulan Hak ve Hakikat Partisi'nin Genel Başkanı Dursun Güneş dün partisinin Erzurum il binasının açılışını yaptı. Törene başında yeşil takke ile katılarak bir konuşma yapan HHP Genel Başkanı Dursun Güneş, "Allah, devleti dilediğine verir, dilediğinden geri alır. Dilediğini aziz kılar, dileğinin zelil kılar. Eğer Allah nasip ederse, adalet kılıcını masanın üstüne koyacağız ve keseceğiz, asacağız. Hani korktukları bir şey vardı ya, 'kesip, asacaklar bunlar' evet keseceğiz, asacağız. Osmanlı ruhu ile kesip, asacağız. İyi dinleyin ve yanlış yorumlamayın. Devlete kurşun sıkanı asacağız, devletin kasasına elini sokanın, elini keseceğiz. Tekke ve zaviyeleri kuracağız. Kur'an kurslarını yeşerteceğiz, temiz toplum yetiştireceğiz. Bu siyaset kokmuş, çürümüştür. Bu siyaseti toplayıp çöp bidonuna atacağız" dedi.''
İşte siz ve sizin gibilerin asıl zihniyeti budur. Bana bunu ''DİN'' diye yutturmaya çalışıyorsunuz yemem. Yenmemesi içinde elimden geleni yaparım her platformda bas bas bağırırım. İkiyüzlülükle halkı kandırmaya karşıyım.
Bu kandırmacanız her yerde görülüyor. Öylesine ki sözcükleri çarpıtarak yorumlamak bile sizler için MÜBAH... Buyurmuşsunuz ki...
'' Dinle alakalı konularda Kuran dışında ki bir bilgiyi kabül etmiyorsunuz. İşinize gelince saçma sapanda olsa hemen balıklama atlıyorsunuz. İslamiyet geldiğinde bahsettiğiniz giyinme tarzları olabilir ancak Kuran'daki ayetlerle açıkça yasaklanmıştır.''
Ve bunu haklılığınızın kanıtı hibi üst yazıyla bağlamışsınız. Bu kadarıda terbiyesizlik ve ayıptır. Kendinize gelin...
Alıntı yaptığınız
''
'' başörtüsü bağlayan kişinin dininin emri olduğu kesin iken'' cümlenizin dini bir temel kaynağı olmamasına karşın ve tam tersine olmadığı yönünde bir çok veri varken KESİN HÜKÜMLERE karşı olmamdır. Sadece çok basit bir soru size çok iyi düşünün saldırı olarak almayın mantıklı izahını bulun. Ancak bulduğunuz mantıklı izah ''beşeri olmasın.'' Soru şu İslamın ilk zamanlarında İslam Peygamberi yaşarken bir çok müslüman olan cariye ve köle vardı. Bu kaynaklarda da Kur'an da da geçmektedir. Gene kaynaklarda çok açık bir biçimde köle ve cariyelerin bırakın başını örtmesini belden yukarısının tamamen çıplak olduğuda bilinen bir gerçektir. Şimdi soru EĞER SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ BAŞÖRTÜSÜ DİNİN EMRİ OLDUĞU KESİNSE NİÇİN BİZZAT İSLAM PEYGAMBERİ TARAFIDAN CARİYELERİN VE KÖLELERİN BAŞ VE GÖĞÜSLERİNİN AÇIK OLMASI ENGELLENMEMİŞTİR? bU BİZZAT PEYGAMBER TARAFINDAN KESİN EMRİN İHLALİ ANLAMINA GELMEZ Mİ? Düşünün taşının beşeri yanıt vermeyin.
Bu forumun temel amacı KADIN HAKLARININ ERKEKLER TARAFINDAN GASBINI GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İÇİNDİR. TÜRKİYE DE ŞURANI AÇ DİYE BİR BASKI YOKKEN KAPAN DİYE ÇOK CİDDİ BİR BASKI OLDUĞU KESİNDİR. HEM DEVLET HEM TARİKATLER TARAFINDAN. UNUTULMAMALIDIR Kİ ÖZGÜRLÜKLER KISITLANARAK ÖZGÜRLÜK OLMAZ. ....''
Yazım sizin dediğinizin TAM TERSİNİN SÖYLÜYOR ONU BİLE ANLAMAYACAK KADAR GÖZÜNÜZ DÖNMÜŞ BU HUSUSTA.
Bu yazı da ne denmek istiyor ? Deniyor ki Arap toplumunun yapısını incelediğimizde sistemin gelenek ve yerleşik düzenine göre genel durum budur. ( Dinle ilgili tek satır yok.) VE EĞER DİNDE ( yani tek kabul ettiğim KUR'AN'da bakın onu özellikle belirtmişim.) KADININ ÖRTÜNMESİ KESİN EMİRSE İSLAM PEYGAMBERİ BUNU NİÇİN SAĞLAMADI? Yani İslam Peygamberi Kur'an a karşı mı geldi ? İşin ilginci bu tarz giyim halifeler devrinde de daha sonrada uzunca bir zaman devam eder buda sizin İçki ile verdiğiniz örneği çürütür. Kaldı ki verdiğiniz örnek örnek olamayacak kadar kötüdür. Ne demek istediğinizin farkında bile değilsiniz.... Sadece anımsatmak için söyleyeyim KUR'AN ALLAHIN KELAMI kabul edilir. Ne demek istediğimi sanırım anladınız. Umarım Anlamışsınızdır.
Evet İslam dini BİREYLE ALLAH ARASINDADIR. KİMSE KARIŞAMAZ. Evet ben İSLAM DİNİ KONUSUNDA TEK KAYNAĞI KUR'AN KABUL EDERİM.
ANCAK SİZ VE SİZİN GİBİLERE DE KUR'AN DA OLMAYAN BİR ŞEYİ KADINLARA DİNİN EMRİ DİYE ZORLA KABUL ETTİRMENİZE DE KARŞI ÇIKARIM. YOBAZLIĞA DİN TACİRLİĞİNE İZİN VERMEM.
Üniversite kapısını boşverinde siz bir köyleri kasabaları ufak şehirleri dolaşın. Nasıl baskı olduğunu göreceksiniz. Olayı tersinden göstererek haklı çıkmaya çalışmayın. Fatihte çarşamba da ALLAH RIZASI için bir tane mi başı açık dolaşmak isteyen kız yok ? Hangi köyün davulunu çalıyorsunuz siz? TÜRKİYE DE KADINLARA YÖNELİK İNANILMAZ BİR DİNİ FAŞİST BASKI VARDIR ÖRTÜN DİYE...
Türbanlı kadınlarımızın en fazla yüzde üçü yada beşi kendisi kapanmıştır . Onlara aygım var. Moda diye kapanır istediğinden kapanır. Ama daha beş yaşında ki çocuğu çarşafa sokup sonra kendi istedi diye karşıma çıkmayın sadece komik olursunuz ...
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın commodore1tr;
öncelikle; size cevabını veremeyeceğiniz, yanlı ve yanlış yazılar yazdığınızı ispatlayan bir ileti yazdığımdan dolayı sizden ÖZÜR DİLİYORUM.
İşte çarpıtmanızın ve sabit fikirliliğinizin ispatı: Bana cevap vermek için benimle Hak ve Hakikat partisi arasında asla imkanı olmayan bir bağ kurmaya çalışıyorsunuz. Ne alaka? Peki, o zaman bende sizin DTP ile alakalı olduğunuzu aynı fikirde olduğunuzu belirten bir cevap mı vereyim?
Hamdolsun kendi fikirlerimi kendim dile getirebiliyor ve üretebiliyorum. Herhangi bir partinin fikrine ihtiyacım olmadığı gibi cevap vermeye çalıştığım birisine de sen şu partinin fikrindesin deme ihtiyacını duymuyorum.
İslam dini konusunda tek kaynak Kuran’ mıdır? Peygamberimiz, sünnetleri, hadisleri(sahih) sizin için bir anlam ifade etmiyor mu? Peygamberimizin bizlere aktardığı öğretilerin hiç değeri yok mudur? (sizin için). Hatta, yazmak istemiyorum ama sürekli İslam Peygamberi diyor ve din konusunda tek kaynak Kuran’dır diyorsunuz, Peygamberimize ve Peygamberliğine inanmak konusunda ne düşünmektesiniz?
Ne güzel büyük harfle yazmaktasınız; ‘’İSLAM DİNİ BİREYLE ALLAH ARASINDADIR KİMSE KARIŞAMAZ’’ diye. O zaman lütfen bırakınız insanlar kendileri tercih etsinler, siz karışmayınız. Yok siz yanlış biliyorsunuz dinde başörtüsü (siz türban demeye devam edebilirisiniz) yoktur demek ne anlama geliyor.. Din bireyle Allah arasında ama kurallarını siz mi belirliyorsunuz.
Mademki dini bilginiz bu kadar derin, sağlam ve kesin hüküm vermektesiniz; mezhepler arasındaki farklılıklara da bir son veriniz, eliniz değmişken. Her nedense tek sorununuz; başörtüsü, türban veya adına ne diyorsanız…
Köylerde kasabalarda ufak şehirlerde başı kapalı olanların fazla olduğundan bahsediyorsunuz. Haklısınız da. Çünkü oradaki kızlarımız kazanmış olduğu okulunu okuyamamakta ve iş hayatında da yeterince yer bulamamaktadır. Haliyle üniversitelerin, kamu ve özel iş sektörlerinin şehirlerde ve büyükşehirlerde bulunma miktarı; köy, kasaba ve ufak şehirlere nazaran çok yoğun olmasından dolayı sizin de bu tespiti yapmanız gayet doğal. Tespitiniz doğru ancak sebebini yanlış algılamışsınız.
Fatih’te Çarşamba’da başı kapalı bayanların fazla olması orada kapanma yönünde bir baskı olduğunu mu gösteriyor? El-insaf artık. Bende epeyce bir süre İstanbul’da bulundum. Size aksi yönde başı açık olan bayanların (başı açık olsun kapalı olsun her ikisine de saygı duyduğumu, birinin diğerine üstünlüğüne kimsenin karar verme hakkı olmadığını belirterek) çok yoğun olduğu ve tabirinizle başı kapalıları pek göremeyeceğiniz semtler saymak istemiyorum. Peki o semtlerde de açılma yönünde bir baskı mı var?
Köyleri, kasabaları ve ufak şehirleri gören gözleriniz Üniversitelere karşı kör mü? Sayın commodore1tr.
Sizin bana yazdığınız gibi ‘’terbiyesizlik ve ayıptır’’ tabirleriyle size hakaret etmiyorum.
Sadece sizi; samimiyete, olaylara her iki yönden objektif bakmaya davet ediyorum…. Ve son olarak insanların inançlarına saygılı olalım diyorum.
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Öyle görünüyor ki, Türkiye’yi daha uzun bir süre meşgul edecek, temel değilse de önemlikonulardan biri Alevilik ve Aleviliğin Müslümanlıkla ilişkisi olacak. Alevilerin, üzerindeyaşadıkları topraklarda, içinde yaşadıkları toplumda sorun olma, sorun yaratma gibi dertleri yok. Alevilerin kendilerini yeniden ve yeterince tanımlama ve ifade etme sorunları vardır, ama bu onların iç sorunudur. Bu sorunun devleti ve toplumun başka inanç kesimlerini ilgilendirmemesi gerekir. Aleviler kendi hallerine bırakılsa, kendi iç sorunlarını kazasız belasız, devleti de toplumun başka kesimlerini de rahatsız etmeden bir çözüme kavuşturacaklardır.
Fakat kervanı kendi haline bırakmıyorlar. kervanın yolunu sık sık uğru ve harami kesiyor.
Bazen kervanı geri yönlendirmekteler, bazen de katarın önde gelenlerini soygunun içine çekmeye yelteniyorlar. Bazen de şiddete başvurup katliama girişiyorlar.
Tarih bunun örnekleriyle dolu:
Osmanlı Şeyhülislamları, Alevilerin çoluk çocuk katlı vacip zındıklar olduğuna dair fetvalar verdiler. Bu destekle Yavuz, tahtını güvenceye almak için doksan bin Aleviyi kılıçtan geçirdi. Bir o kadarını Kuyucu Murat, diri diri kuyulara doldurarak katletti. Cumhuriyet döneminde, hem ibadetleri hem de ibadet yerleri olan cemevleri yasaklandı. 12 Eylül faşizminde, köylerine zorla cami yapılarak, zorunlu din dersleri dayatılarak asimile edilmeye çalışıldı. Son otuz yılda uğradıkları toplu saldırılarda yüzlercesi katledildi. Başbakan Recep
Tayip Erdoğan ve partisinin yetkilileri, “Alevilik bir din ve mezhep değildir” denilerek inançsızlık ve dinsizlikle suçlandılar.
Bazı Aleviler ise, siyasal ikbal ve parasal rant peşindeki bazı dedelerin peşine takılarak şaşkın ördek misali, “Yok vallahı, en has Müslüman biziz” diye, suyu tükenmiş, kokuşmuş bir bataklığın içinde kıçın kıçın yüzmeye debelenmektedirler.
Öyle sanıyorum ki, Alevilikte Müslümanlığın birbirleriyle ilgileri ve ilişkileri açıklıkla ortaya konulabilirse, bu konudaki sorun önemli ölçüde hafifleyecektir.
Birkaç olguyu yanyana koyduğumuzda, taşıdıkları niteliklere bakarak bunların aynı ya da farklı şey, nesne ya da olgu olduklarını söyleyebiliriz. Bu nesne yada olgular şu an farklı niteliklere sahip iseler, bunların birbirinden doğmuş, birbirlerinden çıkmış olmaları da sonucu değiştirmez:
sonuçta farklı olgularla karşı karşıyayız demektir.
Musevilik, eski Uzakdoğu dinlerinden ve eski Mısır’daki inançlardan; Hıristiyanlık Musevilikten;Müslümanlık ise Hıristiyanlık ve Musevilikten esinlenmiştir. Her üç din de aynı kavme, ama farklı tarihsel, kültürel ortam ve topluluklarına hitap eder. O yüzden de her biri ayrı bir dindir.
Alevilerin oraya çıktığı coğrafya ve kültürel ortam Ortadoğu ile Önasyadır. Fakat geliştiği, kendini bulduğu ve esas yapısını oluşturduğu yer Anadolu’dur. Doğaldır ki Alevilik de çeşitli dinlerden, inançlardan, kültürlerden esinlenerek oluşmuştur. Bunların içinde Şamanizmi, Zerdüştlüğü, Hürremiliği ve elbette İslamiyeti saymak mümkündür. Ama Alevilik bunlardan biri değil, bu inanç ve kültürlerin akıl ve bilimle çelişmeyen yanlarını alıp sentezleyen bir Anadolu mozaiğidir.
İslamiyet’e ve Peygamber Muhammed’e can düşmanı olan Emevi sülalesinin Halifeliği, yani İslam Devleti’nin yönetimini ele geçirmesiyle birlikte, Müslümanlık Aleviliği kendinden saymamış, onu dışlamış, sapıklık ve zındıklık olarak suçlamış ve ifşa etmiştir.
Bugün de durum aynıdır.
Tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor: Alevilik Müslümanlık olmadığı gibi, has Müslümanlık da değildir. Öyleyse sorun ne? Sorun, bir değil, birkaç tane.
Birincisi, bir kesim Alevi’nin kendini “ne has Müslüman” sayması.
İkincisi, ağız değiştiren ya da eski söylemini kamufle eden devletin, Aleviliği Müslümanlığı alt ve farklı bir yorumu olarak kabul ediyor görünmesi.
Üçüncüsü, Alevilerin bir inanç değil, salt bir kültür olarak değerlendirilmesi.
Dördüncüsü, Alevilik ne dindir, ne inançtır, sapıklık ve zındıklıktır denilmesi.
Beşincisi, Alevilik ayrı, kendine özgü bir dindir, bir inanç ve kültür bütünlüğüdür görüşü.
Herkes, bunlardan birini ya da bir kaçını doğru bulabilir. Benim için hangisi doğrudur?
Benim için doğru olan, Aleviliğin kendine özgü, ayrı bir din, ayrı bir inanç ver kültür bütünlüğü olduğu görüşüdür. Bu nedenle de, bana göre Aleviliğin İslam içi ya da İslam dışı olduğu tartışması beyhude bir tartışmadır. Ama elbette konu tartışmalı, açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bir inancı, bir dini diğerlerinden ayıran göstergeler nelerdir?
1) Tanrı imajı,
2) İnanılan kitabın hangisi olduğu, ne dediği,
3) Biat edilen peygamber,
4) İbadetin içeriği ve biçimi.
Bu göstergelere bakarak bir inancı, bir dini diğerlerinden ayırmak gayet kolaydır.
1) Tanrı anlayışlar, Tanrı’yı algılayışları bazı farklılıklar da gösterse, aynı Tanrı’yı kabul ettikleri halde, Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık farklı dinlerdir. Öyleyse Tanrı imajı, aynılaştırıcı bir gösterge değildir.
2) İnanılan kitap, inançları farklı kılan bir gösterge olarak kabul edilebilir.
3) Biat edilen peygamber de farklılık yaratan önemli bir öğedir.
4) İbadetin içeriğinin ve biçiminin de dinleri ayıran bir gösterge olduğu zaten ortada.
Şimdi bu dört gösterge açısından Alevilikle Müslümanlığı yanyana koyduğumuzda ortaya çıkan manzara nedir?
İbadet biçimi ve içeriği hariç, her iki inancın da aynı Tanrı’ya taptığı, aynı
peygambere biat ettiği, aynı kitaba uydukları söylenecektir. İşte asıl yanılgı buradan kaynaklanmaktadır. Aleviliğin içine girdiğimizde, her dört öğenin(ya da göstergenin) çok farklı şekillerde ve içeriklerde algılandığını, değerlendirildiğini ve uygulandığını çok rahatlıkla anlamak mümkündür.
1) Alevilerin Tanrı İnancı, Müslümanlığın Tanrı inancından farklıdır. Müslümanlığın Tanrısı, evreni ve insan yaratan, ona hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren, her gün en az beş kez kendisine yalvar yakar olmayan kullarına iyi gözle bakmayan, durmadan kulaklarını çeken, olmadı
tehdit eden, bu nedenle de kullarını sürekli tarassut altında tutan bir Yüce Allah’tır.
Gelin bir de Alevilerin Tanrısına bakın: O safi sevgidir. Bazen kendidir, bazen Muhammed’dir fakat en çok da Ali ’dır. Aslında o tümden Ali’dir, arasıra darda kalmışlara yardım için Hızır kılığında dolaştığı da çoktur. Öyle elinde defter kalem, kulların sevap ve günahlarını yazdığı da yoktur. O yüzden, Alevi başı sıkışmadıkça onu ne anar, ne ona seslenir. Başı sıkıştı mıydı da zaten
önce “Medet ya Ali!” diye bağırır. Çünkü biliyor ki O Ali’dir, Ali de O’dur. Elbette ki burada Ali bir semboldür. Alevilik Tanrıyı göklerdeki azap verici korkunç yalnızlığından kurtarıp yere indiren, onu yerde insanla, aşkla, sevgiyle onurlandıran bir inançtır.
Hem zaten,
Bakkal mısın teraziyi neylersin?
Kulun günahını tartıp neylersin?
ya da,
Kıldan köprü kurdurmuşsun
Gelsin kullar geçsin diye
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
diyen bir inancın Tanrı’sının neyi, neresi benziyor Müslümanlığın Yüce Allah’ına, hey erenler?
2) Aleviler de Kuran’a inanırlar. Fakat onların inandıkları Kuran Halife Ebubekir’le Osman zamanında büyük oranda yakılan, yok edilen, kim bilir ne kadarı ortadan kaldırılan Kuran’dır. Şu anki Kuran, Muhammet’in vahiy olarak naklettiklerinin çok azını içermektedir. Aslı ise zorla, kan dökülerek yok edilmiştir. Alevilerin hemen tümü bu nedenle, Kuran’ı değil, Cafer-i Sadık’ın
Buyruk’unu rehber kabul ederler. Ayrıca zaten Aleviler ibadetlerinde ayetlere değil Şah Hatayi’nin, Pir Sultan’ın, Kul Himmet ‘in, Kaygusuz’un değişlerine niyaz ederler.
3) Aleviler, Muhammed’i peygamber olarak kabul ederler. Ama Aleviliğin peygamberlikle ilgili algılanması ve görüşü de Müslümanlıktan çok farklıdır. Kendi inanç sistemleri içinde,
“Allah, Muhammet, Ya Ali ” üçlemesi, Hıristiyanlıktaki “Baba, Oğul, Kutsal Ruh” üçlemesi gibi, üçü de aynı bütünün farklı bir görünümündür. Önemli olan görünümler değil, bütünün kendisidir.
4) Alevi ibadetinin biçimi ve içeriği ise zaten başlı başına bir “âlemdir.” Alevi ibadetinin içinde İslamiyet‘in yasakladığı, günah saydığı ne varsa, on katı fazlasıyla var: Bir defa ibadet dili, kendi diliyledir; anladığı dille dua eder. Ayrıca bu ibadette çalgı, deyiş, dans, dünya nimetlerini lokma olarak birlikte paylaşma, sarhoş etmeyecek ölçüde içki, kadın erkek birlikte cem olup semah
dönme vardır. Müslümanlığın ibadetiyle en ufak bir benzerlik, ortaklık var mı bu ibadette?
5) Aleviler ibadetlerinde, anlamadıkları Arapça ayetlere değil, her sözcüğünü ve anlamını tamı tamına anladıkları Hatayi, Pir Sultan, Kazak Abdal, Kaygusuz, Hacı Bektaş Veli erenlerine, ermişlerine ve onların değişlerine niyaza durur, biat ederler. Aslında bu konu bir sosyolojik, psikolojik ve tarihsel araştırma alanı olma özelliklerine sahiptir.
Durum, bazılarına epeyce vahim, bana göre oldukça rahim görünse de daha sağlam göstergelerle açıklığa ve berraklığa kavuşturulabilir: Kendini Müslüman olarak tanımlayanlara beş şart (farz) vardır: Kelime-i şahadet, namaz, oruç, zekat, hac.
Alevi olmak için Kelime-i Şahadetin bir anlamı yoktur. Aleviler, namaz kılmamaktadırlar.
Tuttukları oruç, İslam’ın şart koştuğu değildir, Kerbela katliamının yasını tutma eylemidir.
İbadetleri içinde zekat da yoktur; zekattan farklı bir anlama ve işleyişe sahip lokma ve hakullah vardır.
Peki ya hac? Onların hacca gitme gibi dertleri hiç yoktur:
Hararet nardadır sacda değildi
Keramet baştadır taçda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.
İslam’ın bu beş şartını yerine getirmeyen inancın sahiplerine hangi verilere ve mantığa dayanarak Müslüman diyebilirsiniz?
Ya da,
“Biz İslamın özüyüz” diyenler, ne menem Müslümandır ki, bunu açıklamak kendilerine düşer.
İnsan olmanın, insanlaşmanın en kalın atardamarlarından biri sanattır, sanatla uğraşmaktır, sanat alanlarında yaratmaktır. Müslümanlık ise, tef çalma, cami ve bina yapma dışında neredeyse bütün sanat alanlarını, resmi, heykeli, dansı, müziği, tiyatroyu, fotoğrafı yasaklayarak, insanlığın insanlaşmasının bu en kalın damarını tıkamış, insanlığa ket vurmuştur. “Saz çalsak Allah’a ibadet
olur” diyerek müzik eşliğinde raks ile ibadet eden bir inancın Müslümanlıkla ne ilgisi olabilir?
Konuyu ve sorunu değil, bu yazıyı bitirirken, halihazırda “Dede”lik yapmayan bir Alevi Dedesi olarak Alevilere diyeceklerim kısaca şunlardır:
1) Aleviler “en has Müslüman” değillerdir. En has Müslüman olmak Aleviliğe ve Alevilere bir zerre katmaz, tam tersine onları, yani tarihin tanıdığı bu en muhteşem inancı ve kültürü erozyona uğratır, Aczmendilerle, Talibanlara benzetir. Çünkü en has Müslüman Aczmendiler, Hizbullah, İslami Cihad, Hamas, Taliban ve benzerleridir.
2) Parasal rant ve siyasi ikbal peşinde koşturan, 1950’lerde gerici Demokrat Parti’den, ülkeyi belalara, darbelere, faşist cephelere sürükleyen, açtığı yüzlerce İmam Hatip Okullarında yetiştirdiği yüz binlerce şeriatçıyla gericiliğe ve irticaya ordu hazırlayan, “Bağımsız Türkiye” diyen gençleri ipe götüren Süleyman Demirel’in partisinden Milletvekilliği yapan, 12 Eylül’ün faşist MDP’sinden aday olanı, gözlerini Diyanet’te temsilden gelecek paralara dikmiş bazı Alevi, “büyükleri” ve “Dedeleri”, Sünni devletle elele vererek, “Alevi İslam” söylemiyle Alevilerin hızla Emevi Müslümanlığına doğru sürüklemektedir.
3) Aleviler, bin beş yüzyıldır çocuklarına Bekir, Ömer, Osman adını vermiyorlar. Bu üç adı duyduklarında cin çarpmışa döner şeytana lanet okurlar. Acaba neden?.
4) Son, somut bir örneklendirmeyle yazıyı bitirmek istiyorum. Şimdi karşınızda iki grup insan olsun: Birinci grupta Fethullah Güven, Alevilere sapık diyen İlahiyatçı Prof. Ramazan Ayvalı ile Recep Tayip Erdoğan bulunsun. İkinci grupta ise Lütfü Kaleli, Ali Balkız ile ben varım. Her iki gruba birden, “Kim Müslümansa elini kaldırsın” diye seslenilsin. Hiç kuşku yok ki birinci gruptakiler sağ ellerini göğüslerine bastırıp, “Elhamdülillah Müslümanım” diyeceklerdir. Kimseye zarar vermedikleri sürece Müslüman olmalarına saygı duyarız.
Peki ikinci gruptakiler ne diyecek?
Aynen şöyle diyeceklerdir: “Ne güzel ki Aleviyim.”
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana Mehter Marşı az.
Anlayan herkese günaydın, anlamayan herkese zifir geceler/
Hüseyin İlbey
İzmir, Eylül 2005/Kaynak: SERÇEŞME
______________________________________
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
KIYAS VE İÇTİHADIN EN BÜYÜK OTORİTESİ İMAM EBU HANİFE'YE GÖRE DOĞRULUĞUNDAN KUŞKU DUYULMAYAN HADİS SAYISI ANCAK 17’DİR.
Sayın commodore1tr'nin islam dini hakkında yazmış olduğu TEK KAYNAK iddiasına verilen "doyurucu" yanıtı okuyunca yukarıdaki gerçek aklıma geldi...
:)