ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ AMA PKK DEĞİL ÖYLEMİ
ERGENEKON GÜNDEMDE AMA PKK DEĞİL
Son günlerde yazılı ve görsel medyada adını sıkça duyduğunuz bir Ergenekon meselesi var. Akıllarda kalan; “Terör Örgütü, Derin Devlet, Karanlık İlişkiler, Faili Meçhul Cinayetler, Ordu-Çete” temalarıdır. Gözaltına alınan ve tutuklanan kişiler açısından bakıldığında emekli askerler, üniversite öğretim üyeleri, yazar, gazeteci, siyasi parti başkanı, medya mensubu gibi adı ulusalcı olan bir çevrenin etkin isimleri göze çarpıyor. İsnat edilen suçlamalar açısından ise, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla “terör örgütü kurmak, örgüte üye olmak, örgütün fikir babası olmak, sabotaj ve suikastler” gibi geniş bir suç yelpazesi sergileniyor. İddialara dayanak teşkil ettiği öne sürülen ve yaklaşık sekiz ay önce Ümraniye’de bir evde ele geçirilmiş el bombaları ise Ergenekon ile şiddeti yan yana getiriyor.
Hukuk devletinde, bir suçun işlendiği iddiası varsa elbet bunun bir soruşturması yapılır ama soruşturma gizli olmalı, şüpheli masumiyeti ön planda tutulmalı, benzerleriyle mukayese edildiğinde eşitliği çağrıştırmalı. İşte o zaman hukuk, hukuki değer taşır. Demokratik bir ülkeyiz ama medya hukuku tartışmalı hale getiriyor çünkü soruşturmanın gizliliğini bozuyor. Toplumdaki adalet duygusunu incitiyor çünkü şüpheliler daha ifadesine başvurulmadan önce mahkûm ediliyor kamuoyu vicdanında. Bunu kim yapıyor ya da hukukun bu şekil medya günlüğüne düşmesine kim sebep oluyor?
Aslında Ergenekon medyanın kapsamlı bir psikolojik harekâtı halini aldı hem de ben Türk’üm diyenlere karşı. Neden?
Bu; bir taşla beş kuş vurma operasyonudur.
Bir; 2008/5, 2008/679 gibi yıl ve sayı ile ifade edilmesi gereken bir soruşturmaya ERGENEKON ismi verilerek, “terör, çete, terörist, saldırı, bomba” gibi dehşet imajlarıyla ERGENEKON gibi Türk destanını ifade eden bir tarihi kavram yan yana getirilmiş ve kamuoyunda Türk kimliği ve tarihi üzerinde özellikle çocuklarımızın hafızalarında olumsuz bir imaj algılaması yaratılmıştır.
İki; Emniyet Genel Müdürlüğünce ulusalcılık mücadele edilmesi gereken iç tehditler arasında sayılmış, Atatürk’ün ilke ve devrimleri etrafında oluşan ulusalcılık ideolojisi kamuoyuna iç tehdit olarak algılatılmıştır.
Üç; AKP hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kapatma davasının bu hazırlık soruşturmasına karşılık olarak açıldığı imajı servis edilmiş ve kapatma davası ile siyasi iktidar mağduriyeti algı olarak birbirine yansıtılmıştır.
Dört; siyasi otoritenin PKK terör örgütüne karşı gösterdiği anlayışlı ve hoşgörülü tavır gözden uzaklaştırılmış ve Ergenekon terörle mücadelenin simgesi haline getirilerek iktidarın terörle mücadele kararlılığı ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır.
Beş; PKK’nın siyasallaşması, Barzani’nin bölgesel lider olması, Irak’ın parçalanması ve Kürt devletinin kurulması, Kıbrıs’ın elden çıkar hale gelmesi, ekonomik zafiyetler, işsizlik gibi sayısız iç ve dış sorunlar kamuoyu dikkatinden uzaklaştırılmış, suni bir gündem yaratılmıştır.
Şimdi sorulmalı; Ergenekon terör örgütü ise PKK nedir? Terör örgütü değil midir? Avrupa’daki siyasi cephesi nasıl serbestçe faaliyet gösterebilmektedir? Lider kadroları nasıl eli kolu serbest dolaşmaktadır? AB ülkelerindeki para trafiği bir engelle karşılaşmadan nasıl akabilmektedir? Siyasi iktidar gerçek terör örgütüne karşı mücadelede ne yapmaktadır? İşte bu sorular medyada yer almıyor, gündem oluşturmuyor, manşete çıkmıyor. Buna karşılık emekli General Veli Küçük terör örgütü üyesi ve üst düzey sorumlusu olarak kamuoyuna duyuruluyor, medya duayeni İlhan Selçuk ile terör yan yana getiriliyor, yasal bir siyasi parti başkanı Doğu Perinçek darbeci imajı ile veriliyor ama otuz bin canımızın katili PKK terör örgütünü elebaşısı Osman Öcalan Süleymaniye’de, Barzani himayesinde eli kolu serbest dolaşıyor, ekmek pişiriyor, fırıncılık yapıyor, 18 yaşındaki bir genç kızla evlendiği haberi manşet oluyor ve kimseden ses yok, kimseden ses çıkmıyor. Bunların anlamı nedir?
ERDAL SARIZEYBEK