Güle Güle Cumhurbaşkanım

HOŞGELDİN YENİ CUMHURBAŞKANIM...

Neden acaba çokta mükemmel olmayan,bir Cumhurbaşkanı ve dendiği gibi hiçte mütevazi bir yaşam sürmeyen bir Cumhurbaşkanı bu kadar kıymete bindi?Yeni gelen cumhurbaşkanına muhalefet olmak için mi?
Neden en çok demokrasiyi savunanlar en antidemokrat onlar oluyorlar?Demokratik platformda her düşünce ve görüşe bu kadar tepkili ve hoşgörüsüzler?
Neden acaba her açığını örtmek için,devletin temel prensiplerinin ve Kemalizm'in savunucusuymuş gibi göstererek,bazı insanlar,bu değerleri alet ediyor?

Bekir COŞKUN

bcoskun@hurriyet.com.tr

http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/2b.jpg 10.5’uncu Cumhurbaşkanı...


CUMHURBAŞKANI’nı halkın seçmesine ilişkin referandum yasası için havaalanlarında oy verme işlemi başlıyor ve halkın oyuna sunulan yasada "11’inci Cumhurbaşkanı’nı halk seçer" diyor.

Eeee...

Abdullah Gül de 11’inci Cumhurbaşkanı.

Etti mi iki tane 11’inci...

Yasayı "12’nci Cumhurbaşkanı’nı halk seçer" diye düzeltmek de şu aşamada olanaksız, çünkü Meclis tatile girecek ve Anayasa değişikliği de gerekli.

İki tane "11’inci Cumhurbaşkanı" olmaz.

10 ile 11 arasında ise rakam yok...

*

Cumhurbaşkanları niye numara ile anılırlar?

Gerçi Fransızların Louis serisinde olduğu gibi tarihte birçok numaralı imparatorlar, krallar, padişahlar var. Ama onların isimleri aynı. Diyelim ki anons edildiğinde Louis’lerin 16’sı birden mikrofona koşmasınlar diye belki...

Kenan Evren ile Süleyman Demirel arasında hiçbir isim benzerliği yok. Zaten bu numaralama işini de Demirel icat etti, kendisine "eski" denilmesin diye.

Abdullah Gül kaçıncı?..

11’inci...

Peki, şu anda oylanmakta olan, askılarda, işlemlerde ve Yüksek Seçim Kurulu’nun tüm kararlarında yer alan "11’inci Cumhurbaşkanı’nı halk seçer" hükmü ne oluyor?

10’uncu Cumhurbaşkanı Sezer idi gitti, 11’inci şu sıralarda yapılan referandumla "seçilir" deniyor.

Geriye kalıyor 10 ile 11’in arası.

10 ile 11’in ortası ise...

10.5...

*

Her zaman şakayla takıldığım, genç gazetecilere her zaman örnek gösterdiğim sevgili Uğur Dündar, Başbakan ile o ünlü söyleşisinde sanırım bunu açmak istedi.

Ancak yanıtı yok.

Bu bir demokrasi kazasıdır, nasıl olsa düzeltilir.

Ama iktidardaki arkadaşların ne halde olduklarını gösteriyor bize. Bir "11’inci Cumhurbaşkanı" daha seçiyorlar.

Olmadı Abdullah Gül’e "10.5’uncu Cumhurbaşkanı" denilir, olur biter...

Hadi bakalım şimdi yeni bir tartışma.! Referandum da olası kabul sonrası sayın gül Cumhurbaşkanı olarak kalırmı? Yoksa yeni bir seçim zorunlumudur.
Şimdiden yorumları merakla bekliyorum.
Saygılar.

Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliği'nin ilgili maddesi:
GEÇİCİ MADDE 19 – Onbirinci Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması, bu Kanunun Resmi Gazetede yayımını takip eden kırkıncı günden sonraki ilk Pazar günü, ikinci tur oylaması ise ilk tur oylamayı takip eden ikinci Pazar günü yapılır.

KONUNUN KARIŞIK BİR YÖNÜ YOK ASLINDA

11. Cumhurbaşkanı MECLİS TARAFINDAN SEÇİLMİŞTİR.

Dolayısıyla referanduma konu olan değişikliğin HUKUKEN ve FİİLEN UYGULANABİLİRLİĞİ ORTADAN KALKMIŞTIR.

Referandurum kabul edilse dahi ÖLÜ BİR DOĞUM OLACAKTIR,

Değişiklik METNİ çok kötü bir şekilde kaleme alınmış. Konu gerçekte 11. cumhurbaşkanı değildir. GEnel olarak bir sistem değişikliği amaçlandığı halde, metinden çıkarılan sonuç sadece 11. cumhurbaşkanının halk tarafından seçilebileceğidir.

KALDI Kİ YENİ VE SİVİL BİR ANAYASA DÜŞÜNÜLÜYORSA, hazırlanacak olan anayasanın REFERANDUMA GÖTÜRÜLMESİ DAHA SAĞLIKLI OLACAKTIR.

Yahu 10 dakaldık 11 e geçemedik der bunlar dert ettiğiniz şeye bakın bunlarda formül çok. Bak bir liboş yazar adını koymuş ikinci Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı imiş Gül. Ben daha ilk Cumhuriyette yaşadığımdan benle ilgisi yok bir rahatladım ki anlatamam. Ama bunu 10 kere çekmek zor olur Çünkü halka anca o zaman sıra geliyor.

Sayın Kocagül,

2-B de Cumhurbaşkanının tarafsız davranmadığını düşündüğümü söylemiştim. Ama bana karşılığında hükümetin birçok konuda yanlışlarını ortaya koymaya çalışarak cevap vermeye çalışmışsınız.

Bu yazıya ancak 2-B olarak adlandırılan orman yasası değişikliğinin gerçekten ülke çıkarları için uygun olmadığını beyan ederek ve konuyla ilgili hukuki dayanaklar ortaya koyarak cevap verilebilirdi. Bu şekilde Cumhurbaşkanının tarafsız olduğunu da savunabilirdiniz. Ancak hükümetin diğer konulardaki uygulamaları buna bir cevap değildir.

Dile getirdiğiniz hükümet uygulamalarının da muhakkak tartışılması, doğrunun, yanlışın yerli yerine konulması gerekir tabiî ki. Ancak bunu farklı bir başlık altında tartışmak gerekir. Yeni bir başlık açılırsa muhakkak ki katkıda bulunacağım.

Eskiden Sn. Sezer rektör ataması yaptığında , vay efendim demokrasi diye canhıraş çığlıklar atan dinci medya bakıyorum da şimdi sus pus... Sezer antidemokratikti rektör atarken, şimdi "halkın çocuğu" Sn. Gül sessiz sedasız Eshişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü'nü atamış, bakın bakalım nasıl atamış... Takiyeci demokratlar sizi...


Prof.Dr.Gaye Usluer erkek adaylara fark atarak en fazla oyu almıştı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, en yakın rakibine 36 oy fark atan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Rektörlüğü'ne Prof.Dr.Gaye Usluer'i atamadı. Gül, tercihini 80 oy olan 2'inci sıradaki Prof.Dr.Fazıl Tekin'den yana kullandı.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde, 5 Temmuz 2007 tarihinde yapılan rektörlük seçimlerinde, Prof.Dr.Gaye Usluer 116, Prof.Dr.Fazıl Tekin 80, Prof.Dr.Hasan Gönen 70, Prof.Dr.Erol Göktürk 68, Prof.Dr.Rüstem Kaya 63, Prof.Dr Cem Keçik 49, Prof.Dr.Ruhi Uyar 9 ve Prof.Dr.Tahir Karasuise bir oy aldı. Aday olmayan Prof.Dr.Cem Öğretir'e ise bir oy çıktı.

İKİNCİ SIRADAKİ ADAY TEKİN'İ SEÇTİ
En çok oy alan 6 adayın ismi YÖK'e bildirildi. YÖK de Prof.Dr.Gaye Usluer, Prof.Dr.Fazıl Tekin ve Prof.Dr.Hasan Gönen'i Cumhurbaşkanlığına sundu. Ahmet Necdet Sezer, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'ndeki rektör atamasını yapmayarak yeni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bıraktı. Gül ise seçimlerde erkek rakiplerini geride bırakan ve en yakın rakibine 36 oy fark atan Prof.Dr.Gaye Usluer'in yerine 2'inci sıradaki Prof.Dr.Fazıl Tekin'i rektör olarak atadı.
Eskişehir'in ilk kadın rektürü olması beklenen ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından tercih edilmeyen Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr.Gaye Usluer, Prof.Dr.Fazıl Tekin'in rektör olarak atandığını internetten öğrendiğini söyledi. Usluer kendisini telefonla arayan DHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Üniversitemizde en yüksek oyu almam beni gururlandırdı. YÖK tarafından da birinci sırada Cumhurbaşkanlığı makamına gönderildim. Bu süreçte, demokrasinin kurallarının yerine getirilmesini bekledim. Üniversitem için hayırlı olmasını diliyorum. Beni destekleyen tüm arkadaşlarıma ve arkamda olan tüm Eskişehirlilere teşekkür ediyorum'' dedi.

YENİ REKTÖR GÖREVİNE BAŞLADI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ataması ile rektör olan Prof. Dr. Fazıl Tekin, Osmangazi Üniversitesi Senato Salonu'nda düzenlenen törenle görevi eski rektör Prof. Dr. Necat Akdeniz Akgün’den teslim aldı. Törende konuşan Prof. Dr. Akgün, “2547 sayılı kanun ve anayasada belirtildiği gibi rektör atama yetkisi ve görevi cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, 3 adayımız arasında Prof. Dr. Fazıl Tekin’i atamıştır. Fazıl hocamızın üniversitemizi çok iyi yerlere taşıyacağına eminim. Kendilerine başarılar diliyorum'' dedi.
Prof. Dr. Akgün, daha sonra Prof. Dr. Fazıl Tekin’e rektörlük cübbesini giydirdi. Prof. Dr. Fazıl Tekin de şunları söyledi:
“Türkiyemizin saygın ve seçkin bir üniversitesi olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin rektörlük görevini devralıyorum. Bana bu görevi bahşeden tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyor, şahsıma teveccüh gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı arz ediyorum. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türkiye’de köklü bir yüksek öğretim kurumudur. Üniversitemizde bu görevi aldıktan sonra bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti anayasasına, yeni yasalara saygı göstererek, şimdiye kadar sürdürmüş olduğu Atatürkçü düşünce anlayışı içinde Osmangazi Üniversitesi yoluna devam edecektir. Üniversitenin bayrağını daha üste çıkarmak görevimiz olacaktır.''

Kemal ATLAN / DHA

Sayın Harun Gür;

Duruma göre ya dinci medya coşacak,
ya da laik medya,
bu devran böyle gelmiş, böyle gider,

ANCAK SEZER veya BİRBAŞKASININ REKTÖR ATAMALARINI ELEŞTİRMEYENLERİN BUGÜNKÜ UYGULAMAYI ELEŞTİRMEYE HAKLARININ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM.

HAKİKİ DEMOKRATLIK
YILAN KENDİSİNE DOKUNMADAN ÖNCE YILANLA MÜCADELE ETMEKLE OLUR...

BU DERSTEN SINIFI GEÇEN PEK OLMADI MAALESEF...

SAYGILARIMLA,




GEÇMİŞTE YAPILANLARA GÖZYUMANLARIN BUGÜN KONUŞMAYA HAKLARI OLACAK MIDIR SİZCE

MEN DAKKA DUKKA ( Eden bulur....)

Alıntı:

---

ANCAK SEZER veya BİRBAŞKASININ REKTÖR ATAMALARINI ELEŞTİRMEYENLERİN BUGÜNKÜ UYGULAMAYI ELEŞTİRMEYE HAKLARININ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM.

---

GEÇMİŞTE SEZER'İN VEYA BAŞKASININ ATAMALARINI ELEŞTİRENLERİN AYNI BİÇİMDE DAVRANMALARI DEMOKRASİNİN NERESİNDE YAZAR?????

Sayın Admın ve yetkililer,
yazılarımın bir kısmı TEKNİK BİR NEDENDEN Mİ yoksa sansürü geçemediği içinmi yayınlanmıyor anlamış değilim.

Yazının elenmesine sebep olacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Hüsnüniyetimi koruyorum. Basit, sade ve mantıklı bir açıklama bekliyorum.

Sn. Sürücü,

Benim eleştirim 2. sıradaki adayın atanmasına değildir. Cumhurbaşkanı 3. sıradaki adayı da atayabilir, bu O'na Kanunla tanınmış bir haktır.

Eleştirdiğim konu, geçmiş uygulamalarda feryat figan edip demokrasi havarisi kesilenlerin, bugün niye seslerinin çıkmadığıdır.

Selamlar,

Alıntı:

---

Av.Fahri Sürücü rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Admın ve yetkililer,
yazılarımın bir kısmı TEKNİK BİR NEDENDEN Mİ yoksa sansürü geçemediği içinmi yayınlanmıyor anlamış değilim.

Yazının elenmesine sebep olacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Hüsnüniyetimi koruyorum. Basit, sade ve mantıklı bir açıklama bekliyorum.

---

Sayın Sürücü,

Genel Forumlarımızda yazılan tüm yazılar ,içlerinde hukuka ve ahlaka aykırı nitelikteki iletilerin elenmesi için gözden geçirilerek yayınlanması amacıyla önce site yöneticileri tarafından denetlenmekte, onay verilenler yayınlanmaktadır. Bu durum sitemizin yayın politikasıdır.

Sayın GÜr ve Sayın Bayındır,

Sezerin rektör atamasını demokratik bulmayanların bugün susması ile
Gül'ün rektör atamasını demokratik bulmayanların geçmişte susması

arasında bir fark olmadığını düşünüyorum.

2 boyutlu bir yanlışın tek boyutunu dile getirmek ne kadar ADİL ve ne kadar HAKKANİYETLİ olacaktır, sizlerin takdirine sunuyorum.

Soruyu tek boyutlu sorarsak,
tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan gibi bir durum oluşur ve bu konunun sonu gelmez.

Sayın Bayındır,
yazıların denetlendiğinin farkındayım.

Birkaç yazı gönderdiğim halde sadece birinin foruma eklendiğini gördüm.

Sorum şu,
acaba bu yazılarım ulaşmadı mı, teknik bir sorun mu vardır.

Hayır, yazılar ulaştı denilirse,
yayınlanmasına engel olan nedenler hakkında bilgilendirilmem gerektiğini düşünüyorum.

Denetimin yapılmasına bir itirazımın olmadığını da eklemek isterim.

Alıntı:

---

Av.Fahri Sürücü rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Bayındır,
yazıların denetlendiğinin farkındayım.

Birkaç yazı gönderdiğim halde sadece birinin foruma eklendiğini gördüm.

Sorum şu,
acaba bu yazılarım ulaşmadı mı, teknik bir sorun mu vardır.

Hayır, yazılar ulaştı denilirse,
yayınlanmasına engel olan nedenler hakkında bilgilendirilmem gerektiğini düşünüyorum.

Denetimin yapılmasına bir itirazımın olmadığını da eklemek isterim.

---

Sayın Sürücü,

Yukarıdaki iletiniz üzerine kayıtları inceledim, onaylanmayan tek bir iletiniz yok bu forumda. Her iletinizin yanında "Onaylandı" ibaresi yer almaktadır. Bunlar dşında bize ulaşmadığını düşündüğünüz iletiniz varsa (ki doğru şekilde gönderildiği takdirde ulaşmaması gibi bir durum da söz konusu olamaz) muhtemelen, server ın yavaşladığı bir ana denk gelmiş, gönderme işlemi başarılı olmamış, sizin de işlemi tekrarlamadığınız bir durum söz konusu olabilir, ya da cevabı yazarken uzun süre sayfa değiştirmedi iseniz sistem tarafından çıkış yapıldığı bir ana denk gelmiş olabilir. İletilerinizi gönderirken bu hususlara dikkat ederseniz sorun yaşamazsınız.

Saygılar.

Sayın Fahri Sürücü
Yazınıza 2 B konusundaki hukuka aykırılıkları yazarak cevap vermem gerektiğini yazmışsınız. Ben yazımda Sayın Harun Gür ün gereğini yazdığını yazmıştım. Harun Gür ün yazdıklarının benzerini ve Anayasa mahkemesinin yasal gerekçeleri tekrar yazmanın anlamsız olduğunu düşünmüştüm. Ama 2 B konusunu detayı ile tartışmak istiyor isek bir başka başlık açalım derim.
Oysa Anayasa gereği TARAFSIZ OLMASI GEREKEN bir Cumhurbaşkanı sırf İKTİDARIN ELİNE MİLYAR DOLARLARIN GEÇMESİNİ İSTEMEDİĞİ İÇİN MUHALEFET İLE BİRLİKTE HAREKET ETMİŞ ve değişikliği VETO ETMİŞTİR. Herkes elini vicdanına koysun,
Sizin satırlarınız bu idi. Anayasa Mahkemesinin açık kararına rağmen öylesine kesin ve dayanaksız bir itham olduğunu tartışmam bile.Ben bu bölümünü yanıtladım. Siz Anayasa mahkemesinin gerekçelerine katılmıyor iseniz nedenlerinizi yazın birlikte tartışalım.Size göre Anayasa Mahkemesinin kararı yanlışmıdır? Yada siyasimidir? Cumhurbaşkanı bu yasayı veto etmiştir ve Anayasa mahkemesi bu yasanın hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. O zaman Cumhurbaşkanı için, haksız ve taraflı mı denir, yoksa haklıymış mı denilir?
Bu gerçek ışığında, İktidarın eline milyar dolarların geçmesini istemediği için mi Cumhurbaşkanı bu yasaya karşı çıkmış oluyor?
Hükümetin eline sizin belirttiğiniz milyarlarca dolarların zaten geçtiğini ve bu paraların ne olduğunu sordum ve yazdım? Bence ikisi birbirinden sizin yazdığınız kadar kopuk değil. DEDİĞİM GİBİ 2 B KONUSUNDA YÜZEYSEL BİLGİLER İLE CEVAP YAZIYOR DEĞİLİM . Bu konuyu tartışmak istiyor isek benimde oldukça katkım olacaktır.

Alıntı:

---

Av.Fahri Sürücü rumuzlu üyeden alıntı

Sayın GÜr ve Sayın Bayındır,

Sezerin rektör atamasını demokratik bulmayanların bugün susması ile
Gül'ün rektör atamasını demokratik bulmayanların geçmişte susması

arasında bir fark olmadığını düşünüyorum.

2 boyutlu bir yanlışın tek boyutunu dile getirmek ne kadar ADİL ve ne kadar HAKKANİYETLİ olacaktır, sizlerin takdirine sunuyorum.

Soruyu tek boyutlu sorarsak,
tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan gibi bir durum oluşur ve bu konunun sonu gelmez.

---

Yok aslında bir farkımız "ama biz Osmanlı Bankasıyız" mı demek oluyor.?Arada bir fark var. Bu Cumhurbaşkanına tanınmış yasal bir hak. Ben buna saygı gösteriyorum. Hemde her ikisi içinde saygı gösteriyorum. Cumhurbaşkanının bu yasal hakkına bu saygıyı dün göstermeyenler bugün farklı Cumhurbaşkanının ayni uygulamasına neden aynı tepkiyi göstermiyor.? "Bakın oda aynı şeyi yapıyor" demek dün susmak bugün konuşmak mı demektir.?

8 Eylül zaman gazetesi Cumhurbaşkanı gül,ilk rektör atamasında oya deyil,teçrübeye baktı.İbrahim Asalıoğlu,Ankara sayfa 4
Takke düştü kel göründü
Ayrıca buğünkü liboş ve dinçi basında tüsiyatın açıklamasıyla ilğili tek bir satır yoktu merak edenlere duyrulur.

Bir gün eğer karanlık...


Böylesine kendisiyle tutarlı, etik temizliği ve sadeliği ile göz kamaştıran, hukukun üstünlüğüne inanmış, geçmişi ve geleceğiyle laik cumhuriyet çocuğu bir cumhurbaşkanını bundan sonrasında zor buluruz.
Ahmet Necdet ve Semra Sezer, sadece cumhurbaşkanlığı makamını dolduran bilgelikleriyle değil, örnek kişilikleriyle de Türkiye'nin çoktandır unuttuğu değerlerin temsilcisi oldular. Sadece unutulan değerlerin değil, unutturulan öteki Türkiye'nin de sesi oldular.
Yalansız yaşamaya çalışan, evrensel değerlerden beslenen bir Türkiye'nin.
Ahmet Necdet ve Semra Sezer çifti, Türkiye'nin :Hırsızların, hortumcuların, sadece parası olduğu için varlığı kabul edilen omurgasızların, ilkesizlerin, döneklerin ve çürümüş köhnelerin, sömürgeci müstemlekecilerin ülkesi olmadığını kanıtladılar.
Onlara şükran ve minnet duygularımı sunuyorum.
Atatürk'ün koltuğunda oturmanın, emanetini taşımanın ne demek olduğunu gösterdiler.
Sezer, önce DSP,ANAP, MHP koalisyonunun hukuksuz isteklerine ve baskılarına direndi. 28 Şubat sonrasında Türkiye'nin yeniden hukuk çizgisine çekilmesini sağladı.
Sonra, cumhurbaşkanı olarak hukukun üstünlüğünün ve uluslar arası hukuka uygunluğun nasıl uygulanacağının derslerini verdi. Birleşmiş Milletler ile Türkiye arasında kurduğu bağ sayesinde Türkiye kriz dönemlerini atlattı.
AKP iktidarında Türkiye'nin sigortası oldu.
Siyasetin seçilmiş krallarına, despotizm yanlılarına, çoğulculuğun ve fikri çeşitliliğin önemini anlattı. Onların ülkeyi faşizme sürüklemesine mani oldu. Demokrasinin sivil eller tarafından yok edilmesini engelledi. Çankaya'da barikat oldu.
Popülizmi ve çürükçü güncelliği reddetti.
Türkiye'nin gücü oldu.
Uluslar arası toplumun en çok saygı duyduğu, ciddiyetine ve kararlılığına hayranlık beslediği dünya liderlerinden biri haline geldi.
Sayın Sezer olmasaydı Türkiye Irak bataklığına girmişti bile.
Sayın Sezer olmasaydı savaş tezkereleri MGK desteğiyle geçmişti bile. Türkiye işgal altındaydı.
Sayın Sezer olmasaydı Kıbrıs bu kadarıyla da kalamazdı elimizden toptan gitmişti bile.
Sayın Sezer olmasaydı Kuzey Irak konusunda haklarımız bitmişti.
Sayın Sezer olmasaydı AB ile ilişkilerde Türkiye haklarını masada bırakmıştı. Teslimiyetçiliğimiz yüzünden Ege 'deki haklarımızı da kaybetmiştik.
Sayın Sezer olmasaydı Amerika Türkiye'yi bitirmişti. Müstemleke haline dönüştürmüştü.
Sayın Sezer olmasaydı Türkiye'nin bağımsız, özgür bir demokrasi olduğunun delili de olmayacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı Türkiye önce Büyük Ortadoğu Projesi, ardından ılımlı İslam deliliğiyle yok edilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı kadrolaşma Türkiye'de liyakat ve iş yapma olanağını ortadan kaldıracaktı.
Sayın Sezer olmasaydı yanlış yapılan yasalar nedeniyle Türkiye sosyal devlet olma vasfını yitirecekti.
Sayın Sezer olmasaydı Anayasaya aykırı yasalar çıkartılacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı hukuku, hukukun üstünlüğünü çıkarlarına göre yorumlayan bir siyasi kadronun eline kalacaktık.
Sayın Sezer olmasaydı İşçiler, memurlar, esnaf, doktorlar, öğretim üyeleri, işsizler sahipsiz kalacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı sendikalar hükümetin sigorta yasalarındaki düzenlemeleriyle yok edilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı Irak'ın bile işgal altında onaylamadığı hükümleri içeren bir petrol yasası yürürlükte olacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı cemaatlere devletten para akacaktı.Türkiye'nin yaşam biçimi yasalar yoluyla değiştirilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı tıp etiği onarılmayacak kadar kötü bir şekilde yaralanacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı Türk eğitim sistemi çökertilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı "Laik Cumhuriyet" sadece lafta kalacaktı.
Sayın Sezer olmasaydı Türk hukuku yok edilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı karşı devrimciler kazanmış olacaklardı.
Sayın Sezer olmasaydı Türk demokrasisi globalizasyon karşısında bitirilecekti.
Sayın Sezer olmasaydı bütün bunlar olacaktı. Bundan sonrasında ise yaşayıp göreceğiz.
İyi ki varsınız. Sayın Cumhurbaşkanım Ahmet Necdet Sezer. Türk tarihinin dönemeçlerinden birinde var oldunuz ve tartışmasız bir önderlik yaptınız. Yaptıklarınızla, yapacaklarınızla Türk milletinin gönlünde ve tarihinde en güzel yerlerden birini aldınız.
Sağolun, varolun.
Bu ulus, "Bir gün eğer/karanlık bir yağmur gibi/ canını sıkarsa yaşamak…" elbette dönüp sizin döneminize bakacak ve mücadele için feyz alacaktır.
Sağlıcakla efendim…
TUNCAY ÖZKAN

arkadaşlar sn sezer kişiliği itibariyle hemde gecmişiyle kusursuz bir insandı bu ülkeye 7 sene hakkını vere vere hizmet etti ama bu ülkeninde yasaları var ve bu yasalar işlemek zorunda her ne kadar dogru bir şekilde yürümesede işlemek zorunda cumhur başkanlık koltuğu bir saltanat koltuğu deildir o yüzden sn cumhur başkanımızın gidişine kendimizi alıştırmalıyız. her ne kadar yeni cumhur başkanımızı istemeyenler olsa da artık TBMM tarafından cumhur başkanımız secildi o yüzden buna saygı duymalıyız en azından artık cumhur başkanı olduğu için saygı duymalıyız çünkü biz ne kadar istemesekde yasalarda kanunlarda belgelerde diger devletlerin dökümanlarında cumhur başkanı olarak görünüyor bu yüzden bundan sonra eleştirmek yerine cumhur başkanlıgını kabüllenmeli ve bu görevi hakkıyla yerine geitirmesini sağlamalıyız

Ne yani patişah'mı seçtik sayın kucukbiroyku eleştirmeyelim? önce kendileri yasalara uygun hareket etşinler sayın gülün refaranslarunı hiç okumadınız galiba!

Amma yaptınız Emin bey ;
Bir iki padişah hariç tüm padişahların referansları çok daha iyi YeniCumhurbaşkanından. Halkı iyi kucaklamak için iki zırhlı son model araba aldırdı neden ? Aynı anda kucaklayacak çaktırmadan. Karakucak mı bilemem...

Sayın Tangör Evren, kucağa %47 oranında alışmış bir toplum önündesiniz !!!

Sayın Kamer Genç, hükümete, şu kucaklama işini ters taraftan yapmayın demişti. Ne de olsa tecrübe konuşuyor. Halkı kucaklamak lazım. ama terten değil.

Ben mevcut hükümetin bu yüzde kırkyediyi çok yanlış anlayacağını düşünmekteyim. Zaten oranıda bir yaptı RTE yüzde elliüç e çıktılar tamamdır.
Ama unutmamak lazım ki bu ülkede yapılan anketlerde halkın yüzde sekseninin belgesel seyrettiği çıkıyor ama reyitngde yüzde yarım bile yok...

Tuncay Özkan’ın yazısında
“Sayın Sezer olmasaydı Türkiye Irak bataklığına girmişti bile.
Sayın Sezer olmasaydı savaş tezkereleri MGK desteğiyle geçmişti bile. Türkiye işgal altındaydı.” Denmiştir.

Bildiğim kadarıyla tezkere MECLİSTEN GEÇMEMİŞTİR. Bu konunun Cumhurbaşkanı ile ne alakası olduğunu anlayamadım.

Üstelik MİLLİ GÜVENLİK KURULUNDA DAHİ TEZKERE GEÇMELİ DENMİŞKEN bu konuda karar alınamaması düşündürücüdür. Zira İŞİN BİLİRKİŞİSİ bu karar ülke menfaatleri için iyidir diyecek buna rağmen aksinin uygulanmasını isteyeceksiniz.

MADEMKİ MGK DA TEZKEREYİ İSTEMİŞTİR. NEDEN HÜKÜMET ELEŞTİRİLİRKEN, ASKER DE BU KONUDA YANILMIŞTIR DENİLMEMİŞTİR.

BIRAKALIM BAĞCIYI, HEP BERABER ŞU ÜZÜMÜ YİYELİM, BU İŞLERDEN BİZE FAYDA YOK…

Sayın Özkan’ın şu cümlelerine dikkat, ne kadar iddialı, bu beyanları Sayın Sezer dahi kabul etmez:
• Sayın Sezer olmasaydı Amerika Türkiye'yi bitirmişti.
• Sayın Sezer olmasaydı İşçiler, memurlar, esnaf, doktorlar, öğretim üyeleri, işsizler sahipsiz kalacaktı.
• Sayın Sezer olmasaydı Türk hukuku yok edilecekti.
• Sayın Sezer olmasaydı karşı devrimciler kazanmış olacaklardı.

Vs…

Bu düşünceye göre karşı devrim kazandı, Tuncay Özkan kaybetti….(şahsen böyle düşünmesem de)

Sn. Sürücü,

Aşağıdaki linki okursanız, yakın tarih konusunda biraz daha detaylı bilgilenmiş olursunuz.

Ne asker, ne de Sn. Sezer 1 Mart tezkeresine destek vermemiştir. Aksine işgale ortak olmak gibi bir tarihi aymazlığa destek vermeyerek, Meclis'i de bir anlamda yönlendirmişlerdir.

ABD bunun üzerine Süleymaniye baskını ile askerden intikamını almaya çalışmıştır. AKP içerisindeki 100 milletvekilinin aklıselim davranışı, CHP'nin de tezkere karşısında net tutumu, tarihi bir utancın önüne geçmiştir. Askerden intikamı aldığını düşünen ABD'nin sonraki hedefleri kimler olmuştur sizce? Sn. Sezer'e o döneme kadar fazla ilişmeyen 2. Cumhuriyetçiler ve dinci basının o tarihten sonraki dozu her geçen gün artan haksız eleştirilerine ve CHP'deki parti içi karışıklıklar, lidere getirilen yoğun eleştiriler ve dışarıdan destekli liderlik mücadelesine bir de bu gözle bakmak lazım...

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=27802

Selamlar,

Sayın Sürücü ;
Sanıyorum konulara tam hakim değilsiniz yada yakından takip etmiyorsunuz. Gerçi burada da sayın commodore1tr detaylarıyla bir çok yerde yazdı ama onun izniyle özetlersek, Teskereyi meclise getiren zamanın başbakanı Abdullah Gül bunun çok yararlı olacağını çağ atlayacağımızı iddia eder durur. O zaman yapılan MGK da Askerler sınırımızda olacak bir savaşta kayıtsız kalınamayacağını göçmen akını olacağını ABD nin savaş içinelinde aslında geçerli hiç bir kanıt olmadığını Hem sınır komşumuz olan hemde islam ülkesi olan Irak a karşı yapılacak HUKUKSUZ harekata direk taraf olmama konusunda uyarırlar ancak meclis kararına demokrasi adına uyacaklarını belirtirler. İslam dünyasını çok seven Güv ve AKP ise nedense bu hukuksuz ve nedeni aslında olmayan savaşta BİLİNÇSİZCE TARAF OLMA YÖNÜNDE ISRARCIDIRLAR. Neticede 100 e yakın aklıselim kalabilen Ak partili (Şimdi hiçbiri milletvekili değil sanırım. Demokratik ya AK parti ondan elediler hepsini..) de red oyu verince teskere TBMM sinden geçemez. Demokratik ülkelerde bu hükümetin düşmesi anlamına gelir ama bizimkilere ne gam sadece her zamanki gibi sırıtırlar. Hatta başbakan GÜL parti içi toplantısını yaptıktan sonra muhtemelen demokrasiyi konuşturarak o yüz kişiyi ikna ettiğini düşünüp Cumhurbaşkanı sayın Sezer den randevu alır ve bir güvenoylaması daha ister. Yanıt kesindir RET. Muhtemelen Sayın Sezer hukuktan pek anlamayan başbakana demokrasi ve sistem hakkında bir ders vermiş peşinden meclisin aynı konuyu oylayıp durmasının usule ve demokrasiye uygun olmadığını anlatmıştır. Kaldıki Ne GÜL nede Ak partinin başka bir kodomanı Türkiye Cumhuriyetine gelecek yabancı askellerin ne kadar süreyle kalacağınada bugüne kadar yanıt verememiştir. Çünkü bilgileri sıfırdır. Muhtemel Bush '' Hey Abdul ben var gelmek oraya bana yer hazırlaya dolarları cukkaya ata''' diye bir telefon etmiş bunun üzerine Türkiye 1 Mart rezaletini yaşamıştır.
Diğerleri hakkında yorum yapmak istemiyorum ama Sezer varken bile hukuku yok ettiklerine göre varın siz düşünün..

Bazı dostlar, dış politikanın d'sinden anlamayan Sayın Sezer'i neredeyse dış politika uzmanı ilan edecekler. Takdir edilecek ve eleştirlecek yönleri kıyaslandığında, benim eleştirim "yetersizlik" konusunda yoğunlaşmaktadır.

Tezkere konusunda Sayın Sezer'in tavrı olmuştur, ancak etkisi tartışılabilir.

Aslında tezkere konusunda önemli bir paradoksa dikkat çekmek isterim. Bu tezkerenin geçmemesinde "Kürt kökenli" vekillerin önemli bir payı vardır. Sayın Sezer'i ve CHP'yi ihmal etmeyen dostlar, bu Kürt kökenli vekillerden pek de bahsetmiyorlar. Bu yönüyle de konuyu irdelemekte yarar var.

Her halk hak ettiği biçimde yönetilir. Türkiyenin %47 si bunu istediyse kusura bakmasın kimse. Benim bi lafım var AĞLAMADAN diye istediğimiz kadar ağlasakta yapcak bişi yok.

A.N. Sezer gördüğüm en iyi cumhurbaşkanlarından biriydi. Güle güle

Ne ilginç değil mi? Sayın Sezer Trafik kurallarına uyuyor diye göstermelik bir ay uydu sonra İstanbul trafiğini felç etti....
Siz birde düğündeki kepazeliği görün görmemek mümkün olmayacak gözümüze sokacaklar...
Aslında TBMM sine teklif vermek lazım.
Uluslararası Kongre salonu olarak geçen Lütfü Kırdar ın adını Görgüsüzler düğün salonu diye değiştirmek için...

cumhurbaşkanlarının
kalitesi artık TRAFİK KURALLARINA OLAN UYUMU ile ölçülüyor,
garip ama gerçek
burası türkiye

O kadar yazıdan çıkara çıkara bunu çıkarttıysanız evet gerçekten çok garip. Tebrik ederim .

Alıntı:

---

Av.Fahri Sürücü rumuzlu üyeden alıntı

cumhurbaşkanlarının
kalitesi artık TRAFİK KURALLARINA OLAN UYUMU ile ölçülüyor,
garip ama gerçek
burası türkiye

---

Trafik kurallarına uyum göstermek, sadce cumhurbaşkanının değil herkesin görevidir ve bir uygarlık ve kalite göstergesidir. Keza son derece sade bir törenle, harcanan elektriğin vs. parasını cebinden devlete iade ederek kızını evlendirmek de bir kalite ölçütüdür, 5.000 kişilik evlilik töreni ancak hanedanlıklarda olur.

Çankaya gecekondu mu olmuş?

DAM mı akıyor? kapılar mı bozuk? Halılarmı yırtık? Koltuklar mı eprimiş?
Badanasımı dökülüyor? Camlar mı kırık? Sandelyenin ayakları mı oynuyor?
Tavanın,tencerenin dibimi çıkmış? Tabak çanak takımı mı bozulmuş?
Masa örtülerinin yıkanmaktan rengi mi kaçmış?Çarsaflar mı yırtık?
Yastıkların içi mi bosalmış?
Çankaya Köşkü oturulamaz halde mi? Gecekondu gibi mi olmuş?
Herhalde öyle ki yeni bütçede Çankaya Köşkünün onarımı ve yeni mobilya satın alımı için, toplam 30.7 milyon YTL ayrılıyor. 19.8 milyon tadilat,
11.9 milyon YTL de yeni mobilya için.
ESKİ LİRA ÜZERİNDEN TOPLAM 30.7 TRİLYON LİRA.
Vay canına, amma da dökülmüş köşk. Görgüsüzlük.

Yalcın Dogan/ 20 Ekim 2007 Hüriyet.

Bütçe ilgili diyer haberler memura yılda yüzde 2+2 üzerinden günlük 140 kuruş zam.
Engelli vatandaşın engelinden yüzde 22 tasarruf yaptılar/Arda Akın/ANKARA
Hüriyet 20/Ekim/2007 Hüriyet.

Sezer her 100 YTL'nin 26 YTL'sini iade etmiş.
Köşk bütcesinde 7 yılda yüzde 26'sının üstünde tasaruf sağlamıştır.

Sayın sürücü :Garip ama gerçek burası Türkiye!

Hayrünisa Gül hanım sırma köşkten geldi , kendine layık bulamadı ki köşke 30 trilyon liralık yenilemeyi uygun gördü. Ülkemizin en kritik dönemlerini yaşadığı, körpecik gençlerin birer birer teröre kurban olduğu bu günlerde, başka düşünecek, yapacak bir şey yokmuş gibi... Terör mağdurları için toplanan bağışların yarısı kadar... Allah'ım sen bize sabır ver.

Alıntı:

---

mkocagul rumuzlu üyeden alıntı

Bekir Coşkun imzalı veda yazısı, her satırına ayrı ayrı imza atarak Güle Güle Sayın Cumhurbaşkanım.!


BEKİR COŞKUN:
Güle güle Cumhurbaşkanım...


DEVLET adamı "gelişinden" değil "gidişinden" bellidir.

Bir manevi yolun iki yanına dizilmiş insanlar, dudaklarında dua, gözlerinde yaşla uğurluyorlarsa devlet adamını...

Yüreğinde yurtseverlik olan herkes "teşekkür" ediyorsa...

Eller sallanıyorsa arkasından...

Fısıltılar onun gidişinin ülkemiz için bir güven kaybı olduğunu durmadan tekrarlıyorsa...

Çocuklar onu seviyorsa...

Trafik polisi; kendisine ve kırmızı ışığına saygı gösteren bu devlet adamına son selamını verirken burnunu çekiyorsa...

Bu ülkenin tüm zenginliklerine sahip çıkmış adamsa o...

Bir misal; diyelim ki o manevi yolun iki yanındaki ağaçlar, ağaçlardaki kuşlar dahi (2-B yasasının durdurulmasından dolayı) huzurlarını ona borçlularsa...

Yüzü ak...

Anlı açık...

Vicdanı rahat...

Başı dikse gidenin...

O benim Cumhurbaşkanımdı...

*

Bu yazı yazıldığı sırada Cumhurbaşkanımız Sezer'in görevi teslim edip Çankaya'dan ayrılmasına artık saatler vardı.

Son eşyasını toplamış, boşalttığı çekmecesini çekip son kez bakmıştır.

Eminim, telleri tamir edilmiş şemsiyesine, mutfak kapısının arkasında asılı fileye kavuştuğu için sevinçlidir bile.

Ama bir yandan da kendisine huzurlu bir gidiş hakkı vermeyen bu topluma kırgın...

Endişeli...

Tedirgin...

*

Ne yapacaksınız...

Arkasında yolsuzluk dosyaları onu kovalamadıysa...

Ne gelirken, ne giderken, sorgulanmaktan korunmak için bir "zırha" gereksinim duymadıysa...

Aslında rejimi yıkmak istemediğini anlatmak zorunda kalmadıysa...

Onu ikinci cumhuriyetçiler sevmediyse...

Tarikatlar, mollalar ona kızdılarsa...

Ve yobaz gidişini bayram sayıyorsa...

O benim Cumhurbaşkanımdır...

---

ben bütün cumhurbaşkanlarımıza saygı duyuyorum.hakkın rahmetine kavuşanlara rahmetle anıyor,hayattakilere sağlık diliyorum.ikinci cumhuriyetçiler diye birşeyi de kabul etmiyorum.önümüzdeki hafta kutlayacağımız cumhuriyet atamızın kurduğu cumhuriyettir.türkiye cumhuriyeti de tek ve onun eseridir.cumhurbaşkanlığı makamına kim gelirse gelsin atamızın izinden gidecektir buna inanıyorum.ikinci cumhuriyetçiler yok dinciler vs vs diye toplumun kafası karıştırılmasın.herşey yolunda herkes atatürkün gösterdiği hedefe yürümeye devam ediyor.yöneticilerimiz yanlış yaparsa da bu milletin askeri var.tsk ya güvenin...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Prof. Mümtaz’er Türköne, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliklerine getirilmiştir.
************************************************** **************

Kırmızı ışıkta durduğu için, yalaka gazetecileri limuzinine bindirmediği için, Köşk'ün mutfağından ithal peyniri çıkardığı için, israf sevmediği için, akrabalarını zengin etmediği için, ayıp denilen kavramın farkında olduğu için,
Beyaz Saray'a gidip akıl sormadığı için
"vizyonsuz" deniyorsa...
Hâlâ bu kadar saldırılıyorsa...
Memleketteki utanmazların, ne kadar cesur, arsız ve cüretkâr olduğunun da kanıtıdır.

http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/24/ozdil.html

Bekir Coşkunun güle güle cumhurbaşkanım yazısının her satırına imzasını atarak konuyu başlatan üye "paşa" yazısına da atarmı bilmem. Beş yıllık görev süresinde Sn. Gül bence Sezer'den daha fazla sevildi kucaklandı.