-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Gazetenin bu haberinde en çarpıcı yer aslında şurası.. ''Ben başsavcılığım döneminde bir partinin (AKP ve Başbakan Erdoğan’ı kastediyor) genel başkanının, partiye üye bile olamayacağını belirterek, Anayasa Mahkemesi’nden tedbir almasını istedim. 1 yıl 5 ay 27 gün sonra karar verdiler. Bu sırada o kişinin adı oy pusulalarına genel başkan olarak yazıldı. Normalde seçimin iptali bile gerekir.'' Demekki söylemesede mahkemenin Kanadoğlu'nun talebini onayladığını anlıyoruz. Ama gene anlaşılan şuki Anayasa mahkemesi kendi kendisine gol atarak karar verememiş. Belik gene geziye çıkmışlardır. Türkiyenin en üst mahkemsesi böylesine ciddi konularda karar veremiyor geciktiriyor ve kararın değerini beş paralık ediyorsa... Aslında ''yıkıl öyleyse sezar..' demek geçiyor içimden amma sonuna kadar da direnmek gereklidir diye düşünüyorum...
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Selçuk Yeşilyurt ;
Bahsettiğiniz Anayasa nın 96. maddesinin başlangıcı bile '' Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa,....'' diye başlar ve normal oturumların düzenlenmesinin koşulunu belirleyici bir kanundur. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı seçimi için bu hükümün uygulanamayacağı başlangıcındaki cümleden bellidir. Çünkü Anayasada başka bir hüküm vardır oda 102. maddesir.
102. madde çok açık hüküm getirmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi özel oturumla yapılır ve TBMM üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile yapılır... Amir hüküm budur. buda aslında 367+1 olması gerektiren bir durumdur ki oylamada bir şekilde 367 oy çıkabilsin... Bu husus tartışılamayacak kadar açıktır aslında. Şöyle düşünelim. Özel oturumla açıldığına göre oturum kapandığında Cumhurbaşkanının seçilebilirlik ortamının oluşmuş olduğunu kabul etmemiz gereken koşulların oluştuğu varsayılmalıdır. Tek aday varsa ve tüm oylar kabul çıkıyorsa ve oturum sonucu Cumhurbaşkanı seçilememesi oturumun aslında açılamadığı anlamına gelmez mi ????
Burada zorlamayı yapan Ak partidir. onlar en son duruma bakıp 276 yı öne sürmektedir. Ama baş olmadan son olmaz ki... Çok basit bir mantıkla konuyu basitleştirelim tüm erkeklerin sevdiği konudan örnekleyelim....
Türkiye birinci futbol liginde yasal bir lig maçı yapılabilmesi için ön koşul o takımın sahaya 11 oyuncu ile çıkmasıdır. 10-9-8 oyuncu ile maç başlamaz... Ancak oyun içerisinde sakatlık ceza gibi durumlardan dolayı takım 7 kişiye kadar düşebilir bunun altına düşemez maç tatil olur.... Bu maçın başlaması için 367 oyuncuya ihtiyaç vardır olmazsa başlamıyor ama oyun içinde 276 ya kadar düşmeye izin veriliyor buda olmazsa maç tatil ediliyor... Erken seçim oluyor .... Bu kadar basit... Şimdi ak parti yahu biz biraz cezalı gelmiş kabul edilelim maç başlasın sonunu biz hallederiz ben razıyım diyor Sen razısın ama kanun değil :))))
Ancak ''Siyasiler şunu unutmamalıdırlar VATANDAŞ HER ZAMAN MAĞDURDAN YANA OLUR sayın Sabih Kanadoğlunun ve Baykalın sözleri şüphesiz Ak partinin oylarını artıracaktır.Bu mağduriyet halkın gözünden kaçmayıp halk gerekli tepkiyi verecektir.'' paragrafınıza çoğunlukla katılıyorum zaten bu günlere bu yüzden geldik .... Ama unutmamak lazım ki her mağdur da mağdur olmuyor bu ülke kuzu postunun altından Kurt görmeye da alışık....
Ben son zamanlardaki ( Anayasa hükmü hariç ) tartışmalaların çoğunun merkezinde bizzat Tayyip in olduğunu ciddi biçimde düşünüyorum. Kenedisini mağdur ezilen göstermek için her çabayı harcıyor... Oyuna da gelmemek lazım diyorum....
Dikkatinizi çekerim; 102'nin ilk bendinde üçte iki çoğunlukla toplantı yapılır denmiyor, üçte iki çoğunlukla CUMHURBAŞKANI SEÇİLİR deniliyor. Oturum sonucunda Cumhurbaşkanı seçilememesi oturumun aslında açılmadığı anlamına gelmez! Oturum açılmış, oylama yapılmış ancak Cumhurbaşkanı seçilememiştir. Bu şekilde ilk iki tur geçerse üçüncü turda 276 oyu alan Cumhurbaşkanı olur. Benim 102. maddeyi yorumlayışım bu şekilde. Değişik yorumlayan arkadaşların düşüncelerine de saygım var tabii. Hatta keşke onların yorumladıkları gibi olsaydı.
Devrim Sinan KARAVELİOĞLU
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Sayın Karavelioglu ;
Düşüncelerinize saygı duyuyorum. Ancak katılmıyorum.
Oturum niye açılır ? Toplantı neden yapılır ? Öncelikle bunu çözelim. TBMM si belirli bir sayının altında toplanamaz. Neden toplanamaz ? Çünkü o sayıyla toplanması HİÇ BİR AMACA HİZMET ETMEYECEKTİR DE ONUN İÇİN Dolayısıyla toplantı olmasının birinci şartı yapılacak işin orada bulunan milletvekilleri ile yapılabilecek olmasıdır. Toplantının sonunda bir karar çıkar . Kabul veya red diye ... Amma asla kabul edilemeyecek bir konu hakkında toplantı yapılması yersizdir. Mantık bunu gerektirir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi özel oturumla yapılır hükmü amirdir. Bu hüküm olmasaydı 102. madde yorumunuza katılırdım. Yani meclisin açılması için 184 kişi oluştuysa celse açılır maddelerden biriside Cumhurbaşkanlığı oylamasıdır yapılır anayasanın diğer hükmü gereğince 367 kişi bulunamadı diye ilk tur seçilememiş olur. Ancak kanun koyucu burada bir ayrım yapmıştır. Oda dediğim gibi ÖZEL OTURUMLA toplanmasıdır. Yani gündemde başka bir konu olmaz başka bir sorun konuşulamaz. Salt Cumhurbaşkanlığı için toplanabilecek bir oturumda Cumhurbaşkanını seçebilecek yeter sayının olması bu yüzden şarttır. Kabul artı red oyları 367 yi geçmediği sürece kanunun emrrettiği ÖZEL OTURUM koşulu yerine getirilmemiş olur ki buda anayasaya aykırıdır. ÖZEL OTURUMUN ÖZEL ŞARTI VARDIR ODA 367 DİR. 367 KİŞİ OLMADIĞI SÜRECE ÖZELLİK OLUŞMADIĞINDAN O TOPLANTI AÇILAMAZ...
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Peki sayın Cindoruk'un iddaları hakkında ne diyeceğiz ?
Cindoruk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Siirt'teki konuşması sonucu 312'nci maddeden aldığı 10 aylık Yargıtay'ın mahkumiyet kararını dayanak göstererek, cumhurbaşkanlığı seçimini taraflardan birinin ya da ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesi'ne götürebileceğine dikkat çekti.
Bugünkü şekliyle Erdoğan'ın adaylığına engel bir hali olmadığını kaydeden Cindoruk, Erdoğan hakkında 312'den verilmiş mahkumiyete ilişkin Yargıtay'ın kesin hükmü olduğunu anımsattı.
ANKA'ya konuşan Cindoruk, Yüksek Seçim Kurulu'nun Erdoğan'ın milletvekilliğine engel teşkil etmediğine karar verdiğini, ancak YSK'nın bir mahkeme olmadığını, YSK'nın kararlarının sadece ilgili seçimleri ilgilendirdiğini belirtti.
YSK'nın kararlarının mahkeme kararı olmadığını, kamu hukukunu bağlayıcı nitelikte olmadığını vurgulayan Cindoruk, şöyle konuştu:
"Şimdi, Anayasa Mahkemesi şöyle bir inceleme yapacaktır. Milletvekilliğini engel teşkil eden bir karar varsa bu karar cumhurbaşkanı niteliğine de ilişkin bir karar aynı zamanda.
Şunu yorumlayacak. Bu kararın varlığı cumhurbaşkanı için aranan milletvekilli yeterliliği içine giriyor mu, yoksa bu karar varken geniş bir yorum yaparsa, milletvekili seçilme şartının gerçekleşmediğini söyleyebilir. Böyle bir tartışma açılabilir."
Cindoruk, bu yönde bir başvurunun TBMM Başkanlığı'na yapılması halinde mevcut hukuki prosedür nedeniyle reddedileceğini tahmin ederek, "Hem seçim kararını hem de meclisin ret kararını Anayasa Mahkemesi'ne götürüp bir yargı denetiminden geçirmekte fayda var. Ama ana muhalefet partisi bunu yapmazsa Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı geçerli olur" dedi.
DOĞRU BİR ŞEY SÖYLÜYORUM
Cindoruk, ANKA'nın sorularını yanıtlarken değerledirmelerini şöyle sürdürdü:
"Ortada kesinleşmiş bir yargı kararı var iken o karar milletvekiliği niteliğini seçilme yeterliliğini kaldırıcı nitelikte olduğu halde, cumhurbaşkanı acaba bu niteliği kazanmış mıdır diye bir tartışmayı Anayasa Mahkemesi yapabilir. Benim söylediğim o, çok da doğru bir şey söylüyorum.
Çünkü, cumhurbaşkanlığı çok önemli bir konum. Cumhurbaşkanlığı milletvekilliğinden ayrı özellikler taşıyor. Bu özelliklerin bir tanesi de yüzde 100 hiç milletvekiliğine mani olacak bir halin olmamasıdır.
Ama geçmişte bu mani olan, bu yüzden adaylığı iptal edilen sonra YSK kararı, yargı kararı ile değil parlamentoya gelen başbakan olan bir zat cumhurbaşkanı olabilir mi?
Ortada adli siçil kaydı var. Siyasi geçmişinde milletvekilliği sıfatını alabilme imkanı kaldırılmış bir kişi Yargıtay kararının geçerliliği sürdükçe tekrar cumhurbaşkanlığı için yeterlilik belgesi alabilir mi.
Yani buna biz hukukta genişletici yorum deriz. Böyle bir genişletici yorumu Anayasa Mahkemesi yapabilir.
Böyle bir hukuki denemeyi anamuhalefet partisi yaparsa Anayasa Mahkemesi de bir karar verir. Başka kişiler ilerde daha başka suçlardan mahkum olup da zaman aşımı, memnu hakların iadesi gibi konularla adli sicilleri kaldırılmışsa cumhurbaşkanı olabilirler mi?
312'nci maddenin kaldırılması falan hiç önemli değil. Ortada bir kesinleşmiş bir Yargıtay kararı var. Bu sadece şiir okumayı kapsamıyor. İçinde başka şeyler de var."
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Şimdi bu çok ciddi bir iddiadır. Gerçekten de Erdoğan cezayı 'halkı kışkırtmaktan almıştı. Amma gazeteler sadece bir şşir diyerek kapatmaya çalıştığı Siirt konuşmasında Erdoğan '' Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok , ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız islamdır. Bizi hiç bir zaman sindiremezler .'' demiş mahkemede bunu '' halkı kışkırtmak ve bölmek '' olarak ele alarak ceza vermiş Yargıtay da '' Halkı ikiye böldüğü ve bu iki kesimi birbirine karşı kışkırttığını belirtip sanık savaş çağrısı yapmaktadır.'' diyerek cezayı onamıştı.
Gerçi şimdi sadece kendi gibi düşünene izin veren Erdoğan o zaman daha çok özgürlük istiyormuş referans islam olarak...
Peki Cumhurbaşkanlığı gibi halkın tamamını kucaklayacak bir makama çıkmak isteyen Erdoğan için bu engel değil midir ? Yargıtay kararı kapı gibi dururken ortada.. Cumhurbaşkanı halkın birliğini sağlayan makamdır. Tayip Erdoğan bu söylemleri ile birlik sağlayabilir mi? İşte yanıt arayan soru budur .....
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Bugünkü meclis konuşmalarında çok ilginç bir iddia gündeme geldi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol konuşmasının bir yerinde
''Erdoğan keşke dokunulmazlığını kaldırsaydı hakim karşısına çıksaydı. Düğmeye bastınız. Erdoğan, rotasını çizmiş devam ediyor cumhurbaşkanlığına doğru. Hayırlı olsun. Günün birinde başarıya ulaşır Çankaya’ya çıkarsa sanmayın ki bu sizin için mutlu son olur tam tersine sonun başlangıcı olacak.
Cumhurbaşkanı dokunulmazlığı üst zırha sahip. Sorumsuzdur. Vatan ihaneti hariç cumhurbaşkanı yaptığı iş ve eylemlerden dolayı sorumsuzdur. Ancak bu, cumhurbaşkanı seçildiği tarihten ileriye doğrudur. 1924 Anayasası’nda cumhurbaşkanına ikinci zırh, milletvekilliği dokunulmazlığı verilmiş ancak 1961 ve 1982 Anayasalarında böyle bir şey yok. Unuttukları için mi? Hayır. Çankaya’ya çıkacak şahsın kuyruğunda dosya taşıyacağını düşünmemişler.
Eğer cumhurbaşkanı olursa, Çankaya çıkarsa, halk da bize yetki verirse, 23. parlamento 276 oyla Yüce Divan’a değil, Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’nin karşısına çıkarır. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sıfatına bakmadan ağır cezanın karşısına çıkarır. Uyarıyorum size. Size iyi işler diliyorum." dedi.
Peki bu konuda ki düşünceler neler ?
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Sayın Cindoruk, Sayın Kanadoğlu'nun hukuki fantezisine katkı sağlamayı düşünmüş olmalı... Sayın Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olması makul olmadığı için, onun Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye yönelik çözümler de makul olmuyor ne yazık ki... Ama kanaatimce bu tür fantastik çözümlere gerek kalmayacak.
Selamlar.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Burada hukuku aslında kim yıpratıyor bir bakmak lazım ve en önemlisi ne kadar demokratik bir ülkede yaşıyoruz bunu görmek gerekiyor.Genel seçimler yapıldığından bu zamana kadar yapılan bütün tartışmaları bir düşünün ve kararınızı verin.Demokratik bir ülke miyiz?
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
[QUOTE=ekremiyican;90869]Herkesİ "tenzİh" Ederek Kendİ Fİkrİmİ SÖylÜyorum Ben Öyle Yaptim Yalniz BaŞima Bİr Odaya Gİrdİm Bİr Ayna Aldim Elİme YÜzÜmÜ GÖsterecek Şekİlde Tuttum Ne GÖrdÜgÜmÜ MÜ Merak Edİyorsunuz?sÖylİyeyİm "tabİİkİ" Kendİmİ "bİzlerİn Aynasi Da T.b.m.m."dİr Objektİf Bakarsaniz Kendİnİzİ GÖrÜrsÜnÜz....!
HAKLISIN SANIRIM, BEN AYNAYA BAKMADAN DÜŞÜNDÜM VE KENDİMİ GÖRDÜM,
AMA ARAMIZDAKİ FARK SEN HANGİ TARAFIN GALİP GELMESİNİ İSTİYORSUN, BEN HANGİ TARAFIN ?
BU KIZILDERELİNİN ÇADIRININ ÖNÜNDE OYNAYAN 2 KÖPEK HİKAYESİNE BENZİYOR SANIRIM...
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Bu tartışmanın hiç bir anlamı yok gerçi ama ben kendi fikrimi savunma açısından yada kendimi rahatlatma açısından yazıp duruyorum sanırım.
AKP laf edip dursada 367+1 den çekiniyor ve bunun için çok ciddi çalışmalar yapıyor. Özellikle kendisinden ayrılan bağımsız olan ve ANAP lılar üzerinde '' Tamamen duygusal'' olarak devam eden çalışmalarda seçimlerde kesin olan yerlerden ilk iki sıra içinde ki garantide '' Duygusallığın eşantiyounu'' olarak verilmekte. Yani görülen oki Duygusallıktan vazgeçmezse bazıları 367 tartışmasının bir değeri olmayacak.
Ben yinede ne olursa olsun Anayasa Mahkemesinin bu konu hakkında açıklık getirmesini isterdim. Getirmeliki bundan sonra böyle garip tartışmalar olmasın. Ne ilginçtir. Konuya bakılabilecek iki kaynak vardır. Birisi Anayasa öteki Meclis İç Tüzüğü bazıları tekine bazıları ötekine ben gibi bazılarıda her ikisinede baktı okudu. Ne muhteşem yazılmışki her okuyan farklı bir şey anladı. Hatta anayasa profesörleri bile farklı algıladı... Sanırsınızki TC ANayasası değil MAYA Kehanetleri... O bile daha kolay yorumlanıyor...
Ben her daim 367+1 in yanında durdum okuduğumdan anladığım oydu. Ancak sitemizde bulunan değerli hukukçulardan görüş bildirenler ki çoğunluk kış uykusuna devam ettikleri için farkında değiller karşı yöndede görüş belirttiler. Hepsini okudum okudum ama fikrim değişmedi. Çünkü mantıken düşündüğümde ki hukukun daima mantık çerçevesinde olduğuna inanırım ve o yüzden hukukun yaşadığını iddia ederim, Özel oturumla toplanan bir kurulun Karar yeter sayısının toplantı yeter sayısından fazla olması gerektiğini savunuyorum. Karar alınamayacak bir toplantı yapılamayacak bir toplantı olur. Gördüğünüz gibi TBMM si 26 Nisandan itibaren tüm oturumları iptal etti grup toplantıları dahil ziyaretçi dahil yani özellik var. Çok basit oyunlarda hatta kahvehane oyunlarında bile bu kural varken en önemli yerde olmaması çok ilginç geliyor bana. Dikkat ederseniz Kahvehanelerde hep bir ''dördüncü'aranır okey oyununa başlamak için çünkü kural dört kişiyle oynanacağı yönündedir. Yoksa oyun başlamaz gazete okur konuşur varsa tavla oynar ikisi ama asla okey oyunu oynanmış kabul edilmez. Mecliste ise Olsun biz başlarız demek hiç mantıklı değil...
Karşı olanları okudum okudumm. Temel mantıklarının ne olduğunu bulamadım. Çoğunluk ''Başkaca bir hüküm yoksa 184 kişi ile meclis oturumu açılır'' hükmüne takılmış ve ondan dolayı açılabileceğini söylüyor ki buna katılmak mümkün değil. Çünkü '' Başkaca bir hüküm ''var. Cumhurbaşkanlığı seçimini özel oturumla yapılacağı ilk turda nitelikli çoğunluk olan 367 oy aranacağı hükmü var. 184 ten asla 367 çıkmayacağına göre ''karar yeter sayısı'' olmayan toplantı yapılamayacağından toplantı olmamış kabul edilecektir.
Karşı olanların bir kısmıda '' Bunun ciddi bir hukuki zorlama'' olduğu yönünden hareketle tezlerini savunmuşlar. Anayasanın bu hükmünün açık olmadığı zorlama ile bu yoruma gidildiği üzerinde durarak Özellikle Süleyman Demirel Ve Turgut Özal da bu şartın neden aranmadığını sormuşlar. Süleyman Demirel in Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda ( 8 Mayıs1993 ) mecliste 429 milletvekili vardı o zamanki meclisimiz 450 kişiydi. Ahmet Necdet Sezer in Cumhurbaşkanı seçimini ilk turunda ( 27 nisan 2000) Meclis te 530 milletvekili vardı meclis sayımız ise 550 milletvekiliydi. Görüldüğü gibi bu iki seçimde sorun yoktur. Ancak Turgut Özal 'ın seçildiği ilk turda (20 Ekim 1989) mecliste 285 milletvekilinin olduğu bilinmektedir. Yani 2/3 olan 300 milletvekilinden az. Tek sorun burada gibi gözüksede bu yönde bir itirazın gelmemiş olması ilgili birimlerin sorunu Anayasa Mahkemesine taşımamış olması nedeni ile gündeme gelmemiştir. Kaldıki daha da önemlisi 16 Mayıs 1996 yılında Meclis iç tüzüğünün 121. Maddesi değiştirilmiştir. Bu tarihten önce Meclis iç tüzüğü Cumhur Başkanlığı seçimi içinde 96. madde şartı varken bu tarihten itibaren cumhurbaşkanı seçimlerinin Anayasa’nın 101 ve 102. madde hükümlerine göre yapılması şeklinde değiştirilmiştir. Yani bu da 96. maddeye göre toplanmayı değil, 102. maddedeki karar sayısına göre toplanmayı gerektiriyor. Bu iki maddeden dolayı Özal ın seçiminin de pek tartışmalı olamayacağı söylenebilir. Ancak gene bana göre Eğer ÖZAL da itiraz olsaydı Amir hükmün Anayasa olduğu gerekçesiyle meclis iç tüzüğü kararı geçersiz sayılır Özal ın Cumhurbaşkanlığı iptal edilebilirdi.
Bu konuda ben gereğinden fazla çalıştım biraz daha çalışırsam Anayasa hukukçusu olacağım direk... Ancak bunu ''Kanunu zorlama Recep Tayip i engelleme için uydurulmuş formül'' diyenler için yazayım. Salı günü İstanbul Üniversitesine gittim. Orada kütüphanede bir kitap gördüm Doç. Dr. Erdoğan TEZİÇ diye birisinin (25 yıl önce yazmış ) '' Parlemento Hukukunun Kaynakları '' adlı kitap Bu Erdoğan TEZİÇ şimdi Prof. Dr. olmuş Yani anayasa profesörü birisi ve YÖK başkanı Adam bu kitabında toplantı yeter sayısının karar yeter sayısından daha az olamayacağı yönünde hukuki mütalaa yazmış. (Fotokopiyede izin vermediler verselerdi ekleyecektim.) Dikkat ediniz 25 sene önce DAHA RTE DİYE BİRİSİ YOKKEN dmekki ZORLAMA DEĞİL...
Saygılarımla.... Bu benim bu konudaki son kararımdır.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Sayın commodore1tr;
1) Mahkemelerden hukuki mütalaa alınamaz. Mahkemeler yol gösteren merciler değildir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi herhangi bir konuya açıklık getiremez.
2) Anayasa dahil yasaları her okuyan aynı şeyi anlasa idi yoruma ihtiyaç kalmazdı. Oysa ki yasalar yürürlüğe girdikleri andan itibaren onu yapanın iradesinden bağımsız hale gelirler ve her zaman yorumlanmaya muhtaçtırlar. Ancak yorumun kişisel duygulara veya isteklere göre değil yorum kurallarına uygun yapılması gerekir.
3) Bu konuda görüş bildiren hukukçuların çoğunluğunun "kış uykusuna devam ettikleri" fikrinize kendi adıma katılmam mümkün değil... Ama kişisel beklenti ve isteklerime göre de Anayasa'yı yorumlayamam.
Selamlar.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Ahmet Hakan'ın yorumu ile 184'çülerin ve 367'cilerin görüşlerini okuyalım;
12 Nisan 2007
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr
184'çüler ile 367'ciler
BAZI hukukçular diyor ki:
"Cumhurbaşkanı seçimi yapılırken Meclis Genel Kurulu'nda 367 milletvekilinin hazır bulunması gerekir."
Bazı hukukçular da diyor ki:
"Cumhurbaşkanı seçimi yapılırken Meclis Genel Kurulu'nda 184 milletvekilinin hazır bulunması yeterlidir."
Bu çok önemli bir tartışma.
Çünkü...
"367 şartı" geçerli olursa Erdoğan'ın Köşk hayali suya düşecek.
"184 yeterlidir" yorumu geçerli olursa, hayalin önünde engel kalmayacak.
Peki memleketimizin anlı şanlı hukukçularının, bir Anayasa metnini yorumlamada bu derece ayrılması nedendir?
Görüş ayrılığı, "Her türlü tefsire açık, berbat bir şekilde kaleme alınmış Anayasa metni"nden mi kaynaklanmaktadır?
Yoksa...
Amaç hukuku alet ederek Tayyip Erdoğan'ın önüne kesmek midir? Bir süredir bu sorunun yanıtını düşünüyorum.
Bir sonuca varmak için bulabildiğim yöntem şudur: "184'çü hukukçular" ile "367'ci hukukçular"ın isimlerini alt alta yazmak.
Bunu yaptım ve bir sonuca varmak yerine kafam daha da karıştı.
Belki bende oluşmayan kanaat sizde oluşur diye o listeyi aynen aktarıyorum:
* * *
İŞTE 184'ÇÜLER:
- Prof. Dr. Ergun Özbudun: Jeolojide Celal Şengör neye tekabül ediyorsa, Anayasa hukuku alanında Özbudun ona tekabül ediyor. Taha Akyol'dan alıntılıyorum: "1996-1999 arasında uluslararası sosyal bilimler endeksinde anayasa hukukçularımızın aldığı atıf sayısı toplam 34 iken, bunun 25'i tek başına Özbudun'a ait..." Yani 184'çü cephenin onuru sayılabilir.
- Prof. Dr. Hikmet Sami Türk: Geçmişte Tayyip Erdoğan'a hukuki açıdan önemli destek vermişti. Şimdi de 184'çü cephede. Partisi DSP, Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkarmamak için miting yaparken Türk, "Hukuku siyasallaştırmayalım" diye feryat ediyor. Bu açıdan 184'çü cephenin en inandırıcı savaşçısı sayılabilir.
- Prof. Dr. Burhan Kuzu: AKP'li kimliği, ortaya koyduğu "hukuki" görüşü biraz tartışmalı kılıyor, ama o, "Vallahi de billahi de hakiki görüşüm budur" diyerek duruşunu güçlendirmeye çalışıyor. Ancak her şeye rağmen AKP'li bir kimlik taşıması durumunu epey zorlaştırıyor.
- Prof. Dr. Sami Selçuk: Yargıtay Onursal Başkanı kimliğinin yanı sıra akademik kariyeri de var. Ayrıca olaya "salt hukuk" açısından baktığı konusunda güven uyandıran bir söylemi bulunuyor. Bütün bunlar nedeniyle 184'çülerin sığındıkları en güvenilir ve sakin liman olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
- Yekta Güngör Özden: İşte en şaşırtan hukukçu! Hem ülkenin en namlı Atatürkçüsü, hem de sayısal krizde Erdoğan'dan yana tavır koyuyor. Atatürkçü cephe kendisini aforoz eder mi bilmiyoruz, ama 184'çü cephenin durumdan acayip memnun olduğunu söyleyebiliriz.
İŞTE 367'CİLER:
- Prof. Dr. Erdoğan Teziç: "Tayyip Erdoğan olmasın da ne olursa olsun" iması taşıyan basın açıklamasında, YÖK Başkanı sıfatıyla 367 meselesinden yana tavır koyması, tarafsızlığına ciddi bir gölge düşürdü. Oysa bundan 20 yıl önce yazdığı kitapta 367 şartını yazmıştı... Yani yaptığı taktik hatayla samimiyetinden kuşku duyulmasına neden oldu.
- Sabih Kanadoğlu: Olayı patlatan isim. İki önemli silahı var: Ciddi görünüşü ve söylediklerini salt hukuk çerçevesinde tutmayı başarması. "Yargıtay Onursal Başsavcısı" unvanının söylediklerine anlam kattığını da unutmayalım. Görüşlerinin "ciddi" hukukçulardan destek bulmasının da duruşunu sağlamlaştırdığını belirtmeliyiz.
- Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Sosyal demokrat ama klasik CHP çizgisinde değil. Ödünsüz bir insan hakları savunucusu. Erdoğan'ın önünü kesmek niyeti taşımıyor. Bu yönüyle 376'cilerin en önemli kozu haline gelebilir.
- Prof. Dr. Süheyl Batum: Erdoğan'ın önünün kesilmesi söz konusu olduğunda "kim var" diye önüne arkasına bakmadan "Ben varım" diye çıkabilen bu "yiğit Anayasa hukukçusu", tabii ki beklendiği gibi 367 olayında da kendini ortaya ilk atan isim olmuştur. Yiğittir yiğit olmasına ama inandırıcı mıdır, işte burası kuşkulu.
- Ertuğrul Yalçınbayır: 184'çülerin Hikmet Sami Türk'ü var ise, 367'cilerin de Ertuğrul Yalçınbayır'ı var. "367 meselesi ciddiye alınmalıdır" diyerek, "Hukuk siyasete alet ediliyor" argümanını epeyce sarsmıştır. Bu açıdan AKP içinde "antipatik" olmayı da göze aldığını söylemeliyim.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Ne dediysek o, merak etmeyin...
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Gökçen'in babasının TAHMİNİ: Bu sebepten AKP'nin asıl adayı Abdullah Gül olacaktır, ama Abdullah Gül son güne kadar bekleyecek, son gün adaylığını koyacaktır... Devamı İçin Tıklayınız
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Aslında yanıtını merak etmeme rağmen olmasını istemediğim olay oldu. Şimdi bekleyip sonucu göreceğiz en azından bir forum mahkeme kararlı olacak.
Kimin haklı çıkacağı önemli değil ama demokrasi kaybediyor maalesef böyle mi olmalıydı ?
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Anayasa Mahkemesi'nin kararına elbette saygı duyacağız ama görüşümüz değişmeyecek.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Herkese Selamlar,
Öncelikle bir hukuk öğrencisi olarak buradaki bütün avukatlara ve hukukseverlere, düzeyli bir tartışma-bilgi platformu yarattıkları için teşekkür ediyorum.
Uzatmadan konuya girmek istiyorum. Gündemdeki konuya hassasiyetim nedeniyle günlerdir başka bir konuyu düşünemez oldum. Medeni bir Türk genci olarak ülkemin içinde bulunduğu durumdan, ülkemin düşürüldüğü durumdan çok derin bir üzüntü duyuyorum. Hakikaten günlerdir çok huzursuzum.
Kişisel görüşüm miyadını doldurmaya yakın bir parlamentonun Cumhurbaşkanı seçimini yeni, canlı bir parlamentoya bırakmasıdır. Yetkiyi eline bir kez alanın kendisinden sonra gelecekleri düşünmeden, kendisinin geçiçi olduğunu düşünmeden, sopa bende sopayı bırakacağım son ana kadar her şeyi yaptırmaya hakkım var mentalitesiyle hareket etmesini kabul etmiyorum.
Ben iktidar olmayı, hükümetlerin ellerine meşaleleri alarak, karanlıkta arkasındakilere süresi bitene kadar en doğru yol için rehberlik etmesi olarak görüyorum.
Gündemdeki konuyla ilgili her görüşü elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum. Bu forumda akılla temellendirilen her görüşe neyi savunursa savunsun sonsuz saygı duyuyorum ama akılla bağdaşmayan görüşlere ne yazık ki saygı duymuyorum.
Zaten ortada tartışılan ana görüşler belli. Bense hala 367 ve 184 tartışmasında bir 184'e bir 367'ye gidiyorum. Dürüst olmam gerekirse 367'ye kaymamda duygusal davrandığımı söylemeliyim.
Bana göre 80 Darbesi (Bayrak Harekatı) ülkedeki istikrarsızlık üzerine devlet otoritesini güçlendirmeye yönelik bir hareket olmuştur. 82 Anayasası da buna yönelik devletin işleyişinin tıkandığı damarları açmaya yönelik, ona kudret veren bir anayasa olmuştur. Böylece devletin işleyişinin sıkıntıya uğramadan akıcı bir şekilde gerçekleşmesi amaçlanmıştır.
Bunları göz onunde bulunduracak olursam: Cumhurbaşkanı Seçim sürecinin 4 tur ile kademe kademe kolaylaştırılarak gerçekleştirilmesi, anayasanın Cumhurbaşkanı'nı çok büyük yetersizlikler dışında mutlak suretle seçtirmeyi amaçladığına işarettir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, "toplantı yeter sayısı yoruma açık" söz konusu maddeyi, 367'yi savunan görüşte değerlendirirsem, 82 Anayasası'nın amacına ters düşeceğimi düşünüyorum.
Burda bütün bu gerilimlere, AYM başvurusuna gerek kalmadan olacak şey, "Şık bir demokrası hareketi" idi. Bu da iktidar partisinin bu Cumhurbaşkanı Seçimi'ni, erken seçimle yeni parlamentoya bırakmasıydı. Zaten tekrar seçileceğinden bu kadar emin olan bir partinin böyle şık bir hareketle başka kesimlerden de takdir alacağı kesindi.
Yazımın son bölümünde hukuk büyüklerime şunu sormak istiyorum:
Zamanında kendi emellerine ulaşmak için , ideal hukuk anlayışının reddedeceği bir ruhla hukuku zorlayıp esnetmekle kalmayıp onu değiştiren bir partinin, ülkenin en üst üç noktasının sonuncusunu ele geçirmeleri (bana kimse T.B.M.M. Başkanı'nın tarafsız olduğunu anlatmasın, bu da hukuka aykırı bir durumdur.) söz konusu olduğunda hukukun esnetilmesi-zorlaması neden diğer örnekten daha çok tepki çekiyor?
Alıntı:
"Burda bütün bu gerilimlere, AYM başvurusuna gerek kalmadan olacak şey, "Şık bir demokrası hareketi" idi. Bu da iktidar partisinin bu Cumhurbalkanı Seçimi'ni, erken seçimle yeni parlamentoya bırakmasıydı. Zaten tekrar seçileceğinden bu kadar emin olan bir partinin böyle şık bir hareketle başka kesimlerden de takdir alacağı kesindi."
Alıntımı desteklemeye yönelik fikrim:
Cumhurbaşkanı'nın görevini devretmeye yakın dönemde yetkisi devam etmesine rağmen bir yavaşlama sürecine girdiğidir. Bunu bir yetki sahibi olan herhangi bir kamu-özel tüzel kişilerine uyarlamak çok kolaydır. Her yetki ve görev sonu zamanı bir yavaşlamayı getirir. Artık görevi devir fikri-ruhu oluşmaya başlamışır.
Ayrıca kendisinin görevi tamamen bitmeden gelecek olan Cumhurbaşkanı'nın seçiminin başlatılması da, adı konmamış bir yavaşlama sürecinin mutlak olarak varlığını kanıtlamaktadır.
İşte bu yolla da, mevcut iktidar partisinin, süresinin sona yaklaştıkça çırpınır gibi, en önemli sayılacak işlemleri yapması değil, bu işlemleri yeni bir meclise bırakmasıydı doğru olan, şeklinde düşünüyorum.
Bu yavaşlama sürecine "Yetkinlikte Yavaşlama" veya "Yetkinlikte Dinamizmin Azalması" olarak adlandırıyorum.
Saygılar,
İÜHF 2. Sınıf Öğrencisi.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Anayasa Mahkemesi kararı hayırlı olsun. Umarım ülkemizin önünü açan bir gelişmeye vesile olur. Sayın commodore1tr'yi de Yüksek Mahkemece de desteklenen görüşlerinin haklılığına olan inancı nedeniyle ayrıca kutluyorum.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Karar ülkemize hayırlı olsun...
Gerekçeli karar ortaya çıktığında karar hakkında hukuki yorumlar yapılacaktır ancak ben burada konunun siyasi boyutuna kısaca değinmek istiyorum.
Bu karar ülkenin önünü açmıştır. Ülke erken seçime gidecek, halkın hür iradesi yeniden şekillenecektir ve bu yeni Meclis yeni Cumhurbaşkanımızı seçecektir. (AKP ilk turu tekrarlayıp 367 arayışı konusunda saçma inadını sürdürmezse) Gönül arzu ederdi ki, AKP toplumun tüm kesimleri ile mutabakat halinde bir Cumhurbaşkanı arayışına girseydi ama olmadı, Meclisteki bir şekilde elde ettikleri çoğunluğu medyanın ABD ve AB'nin pompalaması ile halkın çoğunluğu gibi görmeyi tercih ettiler.
Bu karar sanırım en çok AKP'lileri rahatlatmıştır çünkü gerek Genelkurmay açıklaması ve gerekse önce Tandoğan ve sonrasında Çağlayan'da halkın haklı tepkisi onları ciddi şekilde köşeye sıkıştırmıştı. Karar tersi çıksaydı Cumhurbaşkanlığı seçimi AKP'lilerin elinde pimi çekilmiş bomba olarak kalacaktı. Şimdi "ne yapalım yargı böyle karar verdi" deyip, hem mazlumu oynama, bir yandan el altından karara çamur atma ve böylece geri adım atmış olmama stratejisi uygulayacaklardır.
Tabi yerseniz.
Selamlar,
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Bir adam, Sabih Kanadoğlu...
O olmasaydı, ne 367 tartışması olacaktı, ne de Anayasa mahkemesinin bugünkü kararı ve siyasetin bu dönüm noktası. Ülkemizin önümüzdeki 7 yıllık kaderini değiştirecek kanun yorumunu yapan adam hukukçular tarafından hiç unutulmayacak sanırım.
Ülkemiz için hayırlı olur inşallah; bana göre, her şeyden önemlisi, umarım siyasetçilerimiz(sadece Akp'liler değil) son günlerde yaşanan bu olaylardan siyasi hayatlarının en önemli dersini almışlardır. Önce millet düşüncesiyle hareket etmek, topluma gözlerini kapamamak, kulaklarını tıkamamak, ülke menfaatlerini herşeyin üzerinde tutmak,ileriyi görmek... Çünkü ben bugünleri tekrar yaşamak istemem.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Anayasa Mahkemesi'nin kararı içime serin sular serpmiştir. Her ne kadar sorduğum soru alınan kararın heyecanı altında gözden kaçmış olsa da, alınan karar nedeniyle sevinçliyim. Tıkanıklık ve sıkıntı giderilmiştir.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Sayın Semper Aequitas ;
Soru neydi ? Sorun bana bir yorum yapayım kafan karışsın bir dahada bana soru moru sormamayı sende öğren :))
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Bu arada sanıyorum ki hükümet yanlış beyanda bulundu yarın seçimde bakarız diye sayın Cemil Çiçek. Yarın toplantı yapılamaz kanun gereği seçim süresini başa almaları gerekir ... Yanlış yorumlamadımsa...
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Evet doğru söylüyorsunuz sayın commodore1tr, yarın oylama yok.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Bize tebrik yok mu enough ben.Yeni bi seçim takvimi yapılacakmış yarın, 10 gün aday belirleme süresi, kalıyo 5 gün, 5 gün içinde 367 gene sağlanamazsa ilk oturumda 30 gün dolduğu için seçimler otomatikman yenilenir ya da sağlanır da 3 gün sonra yapılacak 2. turda 367 kişi toplantıya katılmazsa yine seçimler otomatikman yenilenir 3. tura geçilebildiği taktirde ise kalan 1 ya da 2 günde toplantı yeter sayısı 276 olur ve cb seçilebilir, geçilemezse otomatikman seçimler yenilenir yine.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Sayın unbelievable ;
Ben sizi tebrik edeyim bari neden ettiğimi bilmiyorum ama tebrik ederim. Yeni yaşınızın vede nikinizin mutlu ve hayırlı olmasını dilerim .
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
enough nickiyle bu konunun ilk sayfasında yazmıştım sayın commodore, enough nicki benim ama yenileme nedeniyle adresime gelemedi bi türlü ben de bu nicki almak zorunda kaldım yeni yaş kutlamasının anlayamadım.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Espriydi sayın enough ;
Elbet doğum gününüz vardır . Şimdiden kutlayayım ne çıkar :)
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
hımm anladım kutalamaya bu kadar meraklısınız ben de bi kutlama yapayım dediniz :) meraklı değilimdir de biz de güzel düşünceler belirtmişiz anayasa profesörleri bile yanlış değerlendirmeler yapabiliyolar çünkü ve seçim süreciyle ilgili hala da yapıyorlar.
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Kanadoğlu: "Erken seçim kararı alamazlar"
367 tezini ilk ortaya atan Kanadoğlu, Erdoğan’ın aksine, Meclis’in erken seçim kararı alamayacağını öne sürdü
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi kararından sonra yaptığı “erken seçim kararı alacağız'' ve “cumhurbaşkanını halk seçecek'' sözlerine Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu karşı çıktı. Dün gece Kanaltürk TV’ye çıkan Kanadoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimi süreci devam ederken Meclis’in erken seçim kararı alamayacağını belirterek şunları söyledi:Devamı>>
-
Re: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
Anayasa Mahkemesi'nin ilk turda 367 milletvekilinin oturuma katılmasının gerekli olduğuna karar vermesi, anayasa profesörlerinin yanlış değerlendirme yaptıkları anlamına gelmez. Sadece 102. maddenin bundan böyle yüksek mahkeme kararına göre yorumlanması ve uygulanması gerektiği anlamına gelir. Tıpkı, yüksek mahkeme talebi reddetse idi, aksini savunanların yanlış değerlendirme yaptıkları anlamına gelmeyeceği gibi...
-
Cevap: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kanadoğlu'nun iddiası
12 Yıl önce yapılan bir tartışma.
AYM'nin 367 kararı ve Cumhurbaşkanı seçimi için yapılan anayasa değişikliği...
Bugün görüyoruz ki, zorlama anayasa yorumu işe yaramamış.
YSK kararına bir de bu gözle bakın.
Selamlar.