desende_asi rumuzlu üyeden alıntı
:)
Sn. Kırcalı öncelikle yanlış bilgi değil de yanlış anlaşılma, yanlış izah yolu var, o konuda bir düzeltme ekleyip tezimi güçlendireyim müsaadenizle. İhbar tazminatı'nın tanımı konusunda hemfikiriz, zaten örneklememde sadece ihbar tazminatını kastetmek istememiştim, ayrıca sadece işçi'nin istifasını da kapsamamıştım.
Demişsizniz, bu hususu aydınlatacak şekilde bir örnekle ne anlatmak istediğimi bir özetleyeyim en iyisi (Yanlış anlaşılmamak adına):
- XXX İşçi/Çalışan/Personel, kendisine sözleşme ile atfedilen iş alanı dışında ek olarak çalıştırılır, fazla mesai ücretleri bir şekilde kırpılır, bir şekilde mobbing'e maruz kalır, 11 aylık kontrat (Halk arasında genelde böyle bilinir iş akdi) ile çalıştırılır, çalştığı süre boyunca Tamam mı, Devam mı? baskısı ile asgari ücrete talim çalıştırılır, SGK iş veren primi hep asgari ücret üzerinden ödenir, adamın tabiri caizse emeklilik hayatı uzatıldıkça uzatılır, ama görev tanımında eski ve tecrübeli personel olarak görüldüğü için sorumlulukları artırılır, daha çok iş beklenir, iş veren'in zaten işe alım aşamasında bazı bürokratik evraklarla 1-0 önde başladığı bu süreçte haklarını zaten fazla öğrenemeden iş gücünde bulunan ve hayat döngüsüne takılan emekçi günden güne bunalır kalır.
- İşin püf noktasını bilen Patron veya İ.K. yetkilileri maneviyatı da bir yana bırakarak, bu şiddeti, zaten işsizler ordusunda bir sürü aday varken işçi, çalışan hakları konusunda masaya hiç oturmaz, azıcık hakkını aramaya çalışanlara ise ''İşine gelmezse çık git kardeşim, kapı orada! Senden başka bir dünya adam var çalışacak!'' der. Emekçi ise haklı olduğu meramını halen anlatamaz. Ne yapacağını bilemez, kime, neyi iletecek, nereye başvurcak, zaten yokluk bir taraftan, çoluk cocuk bir taraftan, bankalar bir taraftan vs...
- Daha da bunalmaktan ve geleceğinden korkan emekçi, başlar gizli gizli eşine dostuna söyleyerek başka iş aramaya. Netekim de bir iş denk getirir. Sonuçta o, en azından sgk sı düzenli ödenen, hakettiği ücreti zamanında alan, hakları gasp edilmeyen bir iş istenmektedir. Keşke halihazırda çalıştığı, alıştığı yer böyle olsaydı (Der içinden). Bu seferde daha işe girişte istenilen bazı bürokratik (!) matbuu evraklar önüne sürülür. Alanında tecrübeli kurt İK yetkilileri yada Patronlar ''Bak elimizde kendi el yazınla yazdığı ibraname var. Hiç bir tazminat alamayacağın gibi kapının önüne koyarız, son maaşınıda yakarız, avukatımız bile var, bitersin!'' der kendilerine... Bunu duyan işçi iyice çekinir olur baktığı her objeden, ''Peki, nasıl çıkabilirim hemen ben?'' der. ''At şu formalite bir kaç belgeye imzanı hemen çık git işine bak o zaman, ne sen üzül ne biz!'' der yetkililer...
İşte bir istifa'da böyle sonuçlanır... Sonuç: Haksız nedenlerle akdi fesh eden çalışan, ihbar tazminatı ödememe hakkı olan iş veren. Haklı: İşveren, Haksız: İşçi. Evet, görünürde de böyle maalesef.
Hele birde İbraname'de ''Çalışmaya başladığım……… tarihten hizmet akdimin fesh edildiği …..tarihe kadar olan (İhbarı, kıdemi geçi,yorum) kullanmadığım 20.. yılına ait yıllık iznime ait kalan XXX TL ücretimi,……2011/Mayıs ayına ilişkin kalan 320-TL fazla mesai ücretimi, ve en son aya ait kalan 850 TL aylık ücretimin tamamını elden teslim aldım. Belirtilen alacaklarım dışında başka bir alacağımın bulunmadığını ,çalışma süreme ait bütün ücretlerimi, her türlü özlük ve sosyal haklarımı ve ayrılış esnasında hak etmiş olduğum istihkaklarımı eksiksiz olarak aldım. …………..işyerimde geçen tüm çalışma dönemime ait herhangi bir alacağımın bulunmadığı hususundaişverenimi tanık …….tanık…….işçi arkadaşlarımın huzurunda ibra ediyorum……………………../…/…20..″ şeklinde ibare'de varsa sözünüzün nasıl geçersizleştiğini görmüş olursunuz. Elbette hizmet tespit davası, iş mahkemesine başvuru hakkı saklı kalır ilgilinin ama, hakkını arama konusunda bu denli zorlanan bir bireyin duvar gibi büyük bir engelle ve yılgınlıkla karşılaşacağını da tahmin etmişsinizdir.
Bunlar maalesef ki karşılaşılan şeyler üstadım. Keşke olmasa, keşke hakeden tüm haklarını alsa, haketmeyen, tembel bireyler hakettikleri ile karşılaşsa. Keşke iş hayatında sosyal haklar Avrupa'da ki gibi daha ADALETLİ olabilse. Keşke gerek sendikalar gerekse diğer yetkililer çok daha hassas olsa...
Son olarak bu sözünüze katıldığımı belirtmek istiyorum :) Ama karşılıklı ve hakkaniyetli olarak :) Saygılarımla...