Sayın elvancetinkaya,
Tam teşebbüs-eksik teşebbüs ayrımı göz önüne alarak olaya baktığımızda ben burada eksik teşebbüs bulunduğunu düşünüyorum. Şöyle ki:
Bildiğiniz gibi tam teşebbüs ve eksik teşebbüs ayrımında önemli olan husus icra hareketlerinin bitip bitmediğidir. Fail icra hareketlerine başlamış ancak bir engel sebebiyle icra hareketlerini bitirememişse eksik teşebbüs; fail icra hareketlerine başlamış ve bitirmiş ancak netice gerçekleşmemişse tam teşebbüs söz konusu olur.
Olayda kasa patlatılmış ancak içinde para olmadığı için hızla uzaklaşılmıştır. Eğer kasanın içinde para olsaydı fail parayı almak için icra hareketlerine devam edecek ve parayı alacaktı. Fakat bir engelle karşılaştığı için (kasada paranın olmaması da bir engeldir) icra hareketleri tamamlanmadı ve aynı zamanda netice de gerçekleşmedi. Bu sebeple olayda hırsızlığa eksik teşebbüs vardır.
Peki tam teşebbüs nasıl bir durumda söz konusu olurdu? Fail kasayı patlatıp içindeki parayı aldığında fakat hemen farkedilip yazıhane sahibince ya da oradakilerce etkisiz hale getirilmesi (benzer bir Yargıtay kararı: Y.6.CD. 11.11.1992 7149/7554) veya parayı alıp hızla uzaklaşırken vatandaşlar tarafından farkedilip kesintisiz takip sonucu yakalanması (yine benzer bir Yargıtay kararı: Y.11.CD. 23.6.1999 4350/5618) gibi durumlarda tam teşebbüsten söz edilebilir.
Doktrinde tam teşebbüs-eksik teşebbüs ayrımı tartışmalıydı. Naci Şensoy, Durmuş Tezcan gibi bazı yazarlar hırsızlık suçunda hareketten ayrı bir netice düşünülemeyeceğinden bahisle hırsızlık suçuna tam teşebbüsün söz konusu olamayacağını savunmuşlardır. Ancak yeni Kanun'un yürürlüğe girmesiyle bu ayrım ortadan kalktığı için pek önemi kalmamıştır.