-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
commodore1tr lütfen devam edin
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Buradaki bazı kişilikleri tanımak açısından, yüce filozof, akil insan, kamil insan MURPHY' nin bazı kural ve kanunlarını hatırlatmakta yarar var.
* Murphy'nin altin kurali: Altını olan kanunu koyar! ( Altın şimdi malum ellerde.Cumhuriyet de, demokrasi de, laiklik de, Kur'an da onlar için/onlara göre)
*Murphy degismezi: Dünyadaki nüfus sürekli artar ama toplam zeka sabit kalir.
(Dünya nüfusu yerine "cemaat nüfusu" nu yerleştirip tekrar okuyunuz.)
*Kaz ise kazıkla. (Herhangi bir yoruma gerek yok, Aziz Nesin nur içinde yatsın)
*Iki tür insan vardir: insanlari iki türe ayiranlar ve ayirmayanlar. (Yorumsuzluğun yorumunu siz yapın)
*raylara bakarak bir trenin hangi yöne gittiğini asla söyleyemezsin.
*oyunu kaybederseniz kuralı değiştirin.
*aptallığın gücünü gözardı etmeyin
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
KAZIK
Çocuktan, kadından, er kişimizden,
Sorsanız memnun bu gidişimizden,
Yatıp kalkıp kazık yiyişimizden.
Sevincimiz belli her işimizden
Bu da geçer yahuuu!...deyişimizden
Eğer kazıklayan olursa hazık
Gık bile demeyiz yedikçe kazık,
Tadınıa varmamış olana yazık,
Dayanırız belli her işimizden,
Bu da geçer yahuuu!... deyişimizden.
Kazığa dayanmak bizde gelenek,
Kazığı yedikçe başlar bir ahenk.
Kazıklar çeşitli, kazıklar renk renk...
Görünür kazıklar her işimizden,
Bu da geçer yahuuu!... deyişimizden.
Kazıklar sip sivri, zağlı olmalı,
Uçları ille de yağlı olmalı,
Yiyenin kolları bağlı olmalı,
Bellidir kazıklar her işimizden,
Bu da geçer yahuuu!... deyişimizden
Kazılamazlarsa billah olmayız,
Biz kazık yemezsek iflah olmayız,
Beş on kazıkla da islah olmayız,
Bellidir kazıklar her işimizden,
Bu da geçer yahuuu!... deyişimizden
Ancak kazıklanmak selametimiz,
Böyle artar kerametimiz,
Kazık bizim yerli alametimiz,
Bellidir kazıklar her işimizden,
Bu da geçer yahuuu!... deyişimizden
Bizde kazıklanmak sünnet te, farz da...
Acizdir kalemim bu hali arzda,
Kazığın bir ucu, merkez-i arzda,
Bellidir bir ucu, gör işimizden,
Bu da gecer yahuuuuu!... deyişimizden
AZİZ NESİN.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, futbolda, basketbolda, yüzmede ve sporun diğer alanlarında da başarının yakalanması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Bir kişi 8 madalya getiriyor. Bizim aldığımız madalya sayısı 3. Değişiklik oldu mu bilmiyorum ve bunların içinde de altın yok. Ama bir kişi tek başına silip süpürüyor. Bizde niye yok? O da insan, bizde de insanlar var. Ne gerekiyorsa onu yapalım, yetiştirelim. Bizim evlatlarımızın içinden de Ahmetler Mehmetler çıksın, o da altın madalya alsın.''
ahmetler, mehmetler için; istikamet altın madalya???
ya ayşeler, fatmalar, süreyyalar için istikamet????
" Sermaye insanın türevidir. İnsan varsa üretim, tüketim, sermaye vaTürk milletinin kökünü kazımak istiyorlar. Nüfusun azalmasını istemiyorsan en az 3 çocuğumuz olması lazım. Çocuk berekettir. Benim 4 çocuğum var, keşke daha fazla olsaydı. Her çocuk bereketiyle doğar. 1974'ten belediye başkanlığıma kadar simit sattım, su sattım işçi olarak çalıştım, zengin bir ailenini çocuğu değildim. Her doğan çocuk bereketi ile doğar. Birliğimizi beraberliğimiz bozmayalım. Bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Bu anlayışla yola devam edeceğiz" dedi.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Ara ara devam ederim diye bir forum daha açmıştım bir bir derken baktım yetişemeyeceğim saldım gitti... Ben yeryüzünde bu kadar sık kepazelik yaşayan ve bu kadar hiç bir şey olmayan aynı zamanda bu kadar tepkisiz kişiler yığınını bir arada görmedim. Artık Aziz Nesin e laf etmeye başladım. Matematiği özellikle oran orantıyı iyi bilmediği konusunda ciddi şüphelerim oluştu. Ancak genede sağduyunun sonunda galip geleceğine inancımı yitirmemek adına bu foruma devam etme kararımı aldım.
Türban konusunu belirli süre askıya alıyorum hiç aklımda yada bu foruma dahil etmeyi düşünmediğim bir ek konu ile olayı hareketlendirmek istiyorum aşağıda ki satırlardan itibaren.
Umuyor ve ümit ediyorum ki güzel yurdum insanı islamdan önce bile olan tülbent yemeni başörtüsü gibi geleneklerimizle seksen sonrası ortaya çıkan siyasi simge olmaktan öteye gidemeyen ancak dincilerce islamlık şartı müslümanlık gereği diye yutturulmaya çalışılan sıkışıldığı an velevkili cümlelerle geçiştirilen üç metrelik paçavra türbanı ayırt edebilir konuma gelir ve kızlarımız kadınlarımız kendilerini kullandırmaktan vaz geçerler çok ama çok geç olmadan.
Kibar kibar sinsi sinsi din dışılığı din gibi gösterenlere karşı uyanık olmak herkesin özellikle kadınlarımızın sorunudur. Gördüğünüz gibi dönüp dönüp aynı şeyi söylemekten öteye gidemeyen gerçek din ile ilgisi olmayan yaratılmış hurafe dincilerin yarattığı garip objeleri dini diye yutturmaya çalışanlar sonunda mazlumu oynayarak gidiyorlar. Keşke gerçekleri anlayıpta gitseler. Ama aslında özellikle kadınlarımıza iyi bir özdeyiş bıraktı dediki iyice sıkıştığında '' yeni bir din çıktı kabul edin...'' tek doğrusu buydu bu islam değil yeni bir din ama islam diye pazarlanıyor yoksa nereden bulacaklar yandaş....
Neyse konumuza dönelim artık .
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
VII. yy. ın başlarında ortaya çıkan islamiyet öncelikle o çağdaki Arap toplumunun sosyal düzenini değiştirmiş, yeni bir düzenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. En basitinden o ana kadar kabile ve kabile reisi etrafında toplanmış olan Arapları başka bir deyişle akrabalık kan hısımlığına dayalı bir düzen sürdüregelmiş diğerleriyle kavgalı olmuştur. Bu kabileler o anki çok tanrılı inanç gereği olan dört haram ay haricinde ( Zikade, Zilhice, Muharrem ve Recep) birbirlerine akın düzenler ganimetle geçinirlerdi. İşte islamiyet öncelikle bunu yıkarak tüm Arapları tek bir devlet otoritesi altında toplamayı başarmıştır. Din bağı kan bağının önüne geçmiş ve din için birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Böylece Beyt-ül Mal kurulmuştur.
Ancak konumuz kadın olduğu için o çağa göre islam ın kadına getirdiği haklar inanılmaz ölçülerdeydi en azından Arap alemi için.
İslamiyetten önce hiçbir hakkı olmayan terekeden sayılan kadınlar kişiliklerini kazanmaya ve terekeden çıkarak mirastan hak kazanmaya başladılar. Kadınlar terekeden sayıldıkları için kadınlar eşi ölünce üvey evlatla evlendirilirdi, Bu terekeden sayılma ve üvey evlatla evlenme Kur'an ı kerim tarafından yasaklanmış çok önemli bir sosyal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gene islamdan Gene islamiyetten önce Araplarda çok görülen çok erkekle evlenme (poliandri) tüm türleriyle islamda yasaklanmış; çok kadınla evlenme (poligüni)ise aralarındaadaleti sağlamak koşulu ile dört ile sınırlandırılmış ama tek kadınla evlenmedeayrıca tavsiye edilmiştir. Ayrıca Poliandriye göre Araplar kız çocuklarını doğduğu zaman öldürme hakkına sahip olması ve bu hakkın kullanılmasıda Kur'an ın bir çok ayeti ile yasaklanmıştır.
İslamiyetten önce kocası boşarsa bir bekleme süresi olmadan hamile bile olsa hemen evlenebilir ve çocuk yeni babanın sayılırdı . İslamiyet nesebin tam tesbiti için kadına boşanmadan sonra üç ay hamile ise doğana kadar bekleme mecburiyeti getirdi yani başka bir deyişle iddet müddeti islamla başladı.
Zaman içerisinde kadın hakları gelişme sürecine girmişti ancak öncelikle islam peygamberinin sonra halifelerin vefatından sonra enteresan bir şekilde bu kaklar geriye doğru işlemeye başlamıştır. Taki 1923 te Ulu öndere kadar.
Ancak bazı büyük DİN!! adamları zaman içerisinde bu konuyuda kendi çıkarları için nasıl kullanmışlar azıcık ona bakalım. Kadınıbir et bir cinsel meta olarak kullanmak için kutsal dini kullanmaktan hiç çekinmemişler ve bunuda dini kılıfa uydurmuşlardır. Ve gelinen noktada da bir şekilde bunun Türkiye ye de ithali gerçekleşmeye çalışılmaktadır. Yeterki kadınlar cahil olsun kendilerini mal sansınlar.... Dinadına fuhuş nasıl oluyor o işte şimdi gelecek...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Herşey Nisa suresinin 24. ayetinden başladı. Bu ayet
24 - Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Kur'an-ı Kerim Türkçe meali Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır )
şeklindedir.
Bu ayeti okuyan alimler ( din alimleri) ayet içeriğini bir birlerinden çok farklı yorumlamış. Şia alimleriyle sunni alimler arasında büyük görüş farklılıkları doğmuştur. Ancak neticede güzel ülkemizde son zamanda pompalanmaya başlayan bana göre çok sapkın bir düşünce olan MUTA nikahının doğması önlenememiştir. İşin acı tarafı sunni islamında kesinlikle olmayan yasaklanmış ve haram sayılmış bu uygulamanın Türkiye ye bir şekilde girmeye başladığını bu yönde telkinler yapıldığı söylemlerde bulunulduğu üzülerek gözükmektedir. Bundan dolayı buradan başlamak üzere bir iki bölüm bu MUTA nikahının ne olduğunu anlamaya anlamatya çalışalım dilimiz döndüğünce. Kadının nasıl metalaştırıldığının en güzel örneklerinden birisidir aslında bu muta normalde hiç konuya dahil etmeyecektim amma tekmili birden olsun isteyince kısa da olsa değinmek gerekir diye düşündüm.
Muta nikahı nedir ? En kısa tanımıyla bir erkeğin , belli bir ücret karşışığı bir kadınla belli bir süre için evlenmesine denilmektedir. Bir seferlik ilişkiden az olamaz 99 yıldan fazla olamaz !!!
Muta nikahı neticesinde kadının veraset, nafaka iddet gibi kavramlarla haklarla ilgisi yoktur.Süre bitince her şekilde biter...
Şimdi öncelikle çok bilenlerin soru yanıtlarıyla bu konuya başlayalım sonra ne kadar doğru bakalım aslında ne denmek istiyor tam olarak anlayalım.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şimdi buradaki soru yanıtlarda hiç bir dahlim yoktur sözcük hatalarına bile dokunmadım . Örneğin iddet süresi idde olmuş aynen korudum. Muhtemelen kendileri sorup kendileri yanıtlayan büyük islam alimlerindendirler !! Ve aslında genç beyinlerin ne güzel zehirlendiğinin de belgesidirler...
SORU 1: Bayanlar hamile kalmamak için (Hap, iğne...) gibi şeyler kullanırlarsa ve yüzde yüz hamile kalmayacaklarını bilirlerse, geçici evlilikte yine idde beklemeleri gereklimidir?
CEVAP 1: Eğer ilişki gerçekleşirse idde beklemesi gereklidir. Hamile kalmaktan korunsa bile durum aynıdır.
( Aslında muta nikahının ruhuna ters bir yanıt. Çuvallamış. )
SORU 2: Dinsiz bir bayan ile muta etmek caiz midir? Kâfir bir bayan ile muta etmenin hükmü nedir?
CEVAP 2: Kitap ehli olmayan kâfir bir bayanla caiz değildir. Zerdüşt ile de ihtiyat-ı vacip gereği caiz değildir. Yahudi veya Hıristiyan bayanla muta etmenin sakıncası yoktur, fakat Müslüman eşi olmamalıdır.
( Ama eşi de yahudi veya hıristiyansa sorun yoktur!! )
SORU 3: Erkek yolculukta eşinin izni olmadan başka bir bayanla muta yapabilir mi?
CEVAP 3: Müslüman bir bayanla muta yapabilir.
SORU 4: Bir kız ve erkek evlenmek isterlerse fakat birbirlerini tanımak için daimi evlilikten önce muta yapmaları gerekirse, fakat kızın babası toplumun yanlış kültüründen dolayı buna izin vermezse, acaba kız ve erkek kızın babasının izni olmadan geçici evlilik (muta) yapabilirler mi?
CEVAP 4: Caiz değildir ve akitte batıldır.
( Yönlendirmeye bakın!! Kızın babası TOPLUMUN YANLIŞ KÜLTÜRÜNDEN DOLAYI... yani kızın babası ulan lavuk evlenmeden kızımla nasıl aynı evde yaşarsın nasıl yatarsın diyince yanlış kültür oluyor!!!)
SORU 5: Muta evliliği ne demektir?
CEVAP 5: Muta evliliği geçici evlilik, hüküm açısından daimi evlilik gibidir, fakat bazı hükümlerde farklıdır.
SORU 6: Budist bir bayan ile geçici evlilik yapılır mı?
CEVAP 6: Caiz değildir.
SORU 7: Yahudi veya Hıristiyan bir bayanla geçici evlilik akdini İngilizce veya başka bir dilde okumak caiz midir?
CEVAP 7: Sakıncası yoktur. Eğer kadından vekalet alınarak Arapça okuma imkanı varsa Arapça okunmalıdır. Bu da mümkün değilse başka dilde okunabilir.
SORU 8: 31 yaşında ekonomik olarak kendi başına müstakil olan bir kızla, cinsel ilişkiye girmemek şartıyla babasının izni olmadan muta yapmak caiz midir?
CEVAP 8: İhtiyat-ı vacip gereği caiz değildir.
SORU 9: Geçici evlilikte iki tarafta buluğa ermişse, şahitlerin olması gereklimidir?
CEVAP 9: Daimi veya geçici evlilikte şahit gerekmez. Fakat evlenmemiş bir kızla evlenmek için velînin izni şarttır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
SORU 10: Gizli, kuytu bir yerde baş başa kalmış bir kız ve erkeğin günaha düşmemek için kızın babasının izni olmadan muta yapmaları caiz midir?
SORU 10: Bu durumda bile baba izni gereklidir.
SORU 11: 22 yaşından fazla, müstakil bir kızla, bekâretini bozmamak şartıyla muta yapmak caiz midir?
CEVAP 11: Caizdir, fakat ihtiyat-ı vacip gereği baba veya büyük babanın izni şarttır.
SORU 12: Evli bir kadınla muta yapılır mı?
CEVAP 12: Caiz değildir. Büyük günahlardandır ve ebedi olarak haram olunur.
SORU 13: Yurt dışına fazla yolculuk yaptığım için günaha düşmekten korkuyorum. Bu durumda hanımımın izni olmadan Ehl-i Kitap bir bayanla muta yapabilir miyim?
CEVAP 13: Caiz değildir. Kadın Müslüman olursa ancak muta yapabilirsiniz.
SORU 14: Ehl-i Kitap olmayan kadınlarla muta olmadan her hangi bir ilişki kurmak caiz midir?
CEVAP 14: Caiz değildir.
SORU 15: Fahişe bir kadınla muta yapılır mı?
CEVAP 15: Sakıncası yoktur. Fakat ihtiyat-ı vacip gereği tövbesinden sonra
yapılmalıdır. Tövbe etmesi de zina davet edildiğinde kabul etmemesi ile belli olur.
SORU 16: Kız ve erkek birbirleriyle evlenmek isteyip, birbirlerini daha yakından tanımak için daimi evlilikten önce geçici evliliği kızın babasının izni olmadan yapsalar, acaba bu şekilde geçici evlilik sahih olur mu?
CEVAP 16: Caiz değildir. Akit de batıldır.
SORU 17: Eğer kızın babası ve büyük babası ölmüşse, (kızın rizayeti ile) kız ile muta yapılabilinir mi?
CEVAP 17: Eğer kız fikirsel olarak rüşt etmişse yani; kendi maslahatını anlayacak, belirleyebilecek durumda ise sakıncası yoktur.
SORU 18: Ehl-i kitap ile daimi veya geçici evliliğin (Hıristiyan, Yahudi) hükmü nedir?
CEVAP 18: Müslüman bir erkeğin Ehl-i kitap biriyle daimi evlilik yapması ihtiyat-ı vacip gereği caiz değildir, fakat Müslüman eşi olmamak şartıyla muta, geçici evlilik yapması caizdir, eğer Müslüman hanımı varsa izni olmadan sahih değildir. Hatta
hanımının rizayeti olsa da ihtiyat-ı vacip gereği caiz değildir.
SORU 19: Lütfen mutanın iddesinin ne demek olduğunu açıklar mısınız?
CEVAP 19: Mutanın iddesi ihtiyat-ı vacip gereği iki kâmil hayızdır. Eğer kastınız muta ve iddenin manası ise; kadının eşinden ayrıldıktan sonra evlenmekten kaçınması ve iddenin hükümlerini riayet etmesidir. Muta ise geçici evlilik demektir.
SORU 20: Acaba kadın ve erkek kendileri geçici evlilik aktı okuyabilirler mi?
CEVAP 20: Okuyabilirler.
SORU 21: Kadının kocam yok demesi yeterli mi? Araştırma yapmak gerekir mi?
CEVAP 21: Yeterlidir. Araştırma yapmaya gerek yoktur.
SORU 22: Evlenmek veya herhangi bir yakınlık ilişki kurmak amacı olmadan, sadece mahrem olabilmek için yapılan muta da velinin izni gereklimidir?
CEVAP 22: Eğer bakire olsa bu surette de velî izni gereklidir.
SORU 23: Batı ülkelerinin birinde yaşayan Müslüman olmayan bir bayanla muta yapması caiz midir?
CEVAP 23: Eğer daimi evli olduğu Müslüman eşi yoksa Hıristiyan veya Yahudi bir bayanla muta yapması caizdir.
SORU 24: Benim bir kız arkadaşım var, sadece konuşmak, gülmek için onunla muta yapmak caiz midir? Cinsel olarak hiç bir ilişki söz konusu değildir. Sadece rahat konuşabilmek için böyle bir muta yapmak caiz midir?
CEVAP 24: Kızın babasının veya büyük babasının izni olursa sakıncası yoktur.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
SORU 25: Acaba önceden resmi olarak evlenmeyen ve hiç bir yerde evlilik kaydı bulunmayan ve bakire olmayan bir kızla muta yapılabilinir mi?
CEVAP 25: Geçmişteki evliliği şer'i ise ikinci evlilik için baba izni gerekmez.
SORU 26: Selamun aleykum; fahişe kadınların iddesi ne kadardır? Acaba onlarla muta yapmanın sakıncası var mıdır?
CEVAP 26: Onlar ile evlenmek ihtiyat-ı vacip gereği caiz değildir. Zinanın iddesi yoktur.
SORU 27: Ehl-i Kitap olan bakire bir kızla babasının izni olmadan geçici evlilik yapmak caiz midir?
CEVAP 27: Baba izni gereklidir. Eğer bu sorumluluğu kendine bırakılmışsa sakıncası yoktur.
SORU 28: Muta nikahı ile ilgili bilgileri öğrenmek istiyorum.
CEVAP 28: Ehl-i sünnet ve Şii alimleri geçici evliliğin-mutanın dinimizde olduğunda hemfikirdirler. Mübarek ayeti kerime “Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin.” (Nisa, 24) özellikle ibn-i Abbas’ın kıraatine göre muta hakkında nazil olmuştur. Fakat Ehl-i Sünnet bu ayetin nashedildiğini Peygamber (s.a.a)’in haram ettiğini iddia ediyorlar. Fakat bu ayetin nashedilmesi söz konusu bile değil. Böyle bir nash olayı olmamıştır. Zira haber-i vahit ile bir ayet nashedilemez. Bu ayeti nashettiği iddia edilen ayetinde bu ayetle hiçbir çelişkisi yoktur. Örneğin şöyle iddia ediliyor: Miras ayeti bu ayeti nashetmiştir, zira muta edilen bayan muta ettiği eşinden miras alamaz. Fakat ayetin manası ve içeriği umumidir ve bunu kısıtlamak mümkündür, şöyle ki; muta edilen hanımdan başka bütün eşler kocalarından miras alabilirler. Örneğin; Arapçada söylenen bir deyim şöyledir; Alimlere ikramda bulun dedikten sonra fasıklara ikramda bulunma sözünü zikrettiğimizde, fasık olan alimlere ikram etmememiz gerektiğini anlamaktayız, fakat hiçbir alime ikram etmeme diye bir şey söz konusu değildir.
Hakeza idde ve boşanma ayeti, zira mutada idde ve boşanma olmadığını iddia ediyorlar. Bununda ne kadar yanlış bir delil olduğu apaçık bellidir. Zira; Muta daimi evlilik gibidir ilişki gerçekleştikten sonra bayanın belirli bir dönem temizlenmek için beklemesi gerekir ve iddesi vardır. İkinci olarak boşanma ayeti daimi evlilik içindir, muta ile hiçbir alakası ve ilgisi yoktur, konumuz dışındadır. Öyleyse nasıl olur boşanma ayeti muta ayetini nashedebilir? Üçüncü olarak boşanma ayetinin de konumuz ile ilgili olduğunu kabul edecek olursak ve muta ayetine de şamil olduğunu kabullenirsek bile bütün evlilikler için boşanma vardır, muta içinde boşanma vardır diyebiliriz. Böylelikle hiçbir çelişki olmaz. Zira umumi hüküm hususi hüküm ile sınırlandırılabilinir….
Diğer taraftan bu ayetin nashedildiğine dair elimizde hiçbir delil bulunmamaktadır. Zira ashap arasında da bunu görmek mümkündür. İbn-i Abbas, hz. Ali (a.s) ve Ömer b. Hattap hatta Ömer b. Hattab’ın kendisi şöyle diyordu: “Peygamber (s.a.a) zamanında iki muta vardı (amel ediliyordu) ben onların ikisini de haram ediyorum. Hacc mutası ve nisa mutası (geçici evlilik)”eğer muta nashedilmiş idiyse niçin Ömer b. Hattab haram ediyor?
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Eğer Ömer mutayı haram etmeseydi şaki (taş kalpli, eşkıya) insandan başkası zina etmezdi.”
Bu konu hakkında Suyuti’nin ed-Dürrü’l-Mensur kitabına bu ayetin tefsirinde müracaat edebilirsiniz.
Ayrıcı sitemizde bu konuyu geniş bir şekilde inceleyen makalemiz bulunmaktadır. Oraya da müracaat edip daha çok bilgilenmenizi tavsiye ederiz.
SORU 29: Kadının haberi olmadan veya kadından izinsiz ve habersiz erkek muta nikahı yapabilir mi?
CEVAP 29: Eşin izni gerekli değildir.
SORU 30: Kız ile erkek evlenmek isteyip, fakat birbirlerini tanımak için daimi evlilikten önce geçici evlilik (Muta) yapmak isterlerse, fakat kızın babası buna izin vermezse, acaba kız ve erkek, kızın babasının izni olmadan geçici akit okuyabilirler mi? Muta yapabilirler mi?
CEVAP 30: Caiz değildir. Okunan akit batıldır.
SORU 31: Bir kız ile sadece mahrem olmak için bekâretini bozmamak şartıyla muta yapılsa, kız ise kendi maslahatını bilebilecek bir durumda ise, yine de babanın izni gereklimidir? Eğer harama düşmekten korkuluyorsa nasıl olacak;
CEVAP 31: Baba veya büyük babanın bu durumda da izni şarttır. Elbette kız müstakil bir şekilde yaşantısını temin ediyorsa da –ihtiyat-ı vacip- gereği izin gereklidir.
SORU 32: İslam’da mutanın müddeti, süresi ne kadardır?
CEVAP 32: İki tarafın anlaştıkları müddet miktarındadır. Fakat iki taraftan her birinin ihtimal verilen ömründen fazla olmamalıdır.
SORU 33: Acaba erkek hanımının kız kardeşi ile geçici veya daimi evlilik yapabilir mi?
CEVAP 33: Erkek hanımını boşayıp, ric'i boşanmanın iddesi bittikten sonra hanımının kız kardeşi ile geçici veya daim evlenebilir. Bundan önce caiz değildir. Akitte batıldır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
VII. yy. ın başlarında ortaya çıkan islamiyet öncelikle o çağdaki Arap toplumunun sosyal düzenini değiştirmiş, yeni bir düzenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. En basitinden o ana kadar kabile ve kabile reisi etrafında toplanmış olan Arapları başka bir deyişle akrabalık kan hısımlığına dayalı bir düzen sürdüregelmiş diğerleriyle kavgalı olmuştur. Bu kabileler o anki çok tanrılı inanç gereği olan dört haram ay haricinde ( Zikade, Zilhice, Muharrem ve Recep) birbirlerine akın düzenler ganimetle geçinirlerdi. İşte islamiyet öncelikle bunu yıkarak tüm Arapları tek bir devlet otoritesi altında toplamayı başarmıştır. Din bağı kan bağının önüne geçmiş ve din için birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Böylece Beyt-ül Mal kurulmuştur.
Ancak konumuz kadın olduğu için o çağa göre islam ın kadına getirdiği haklar inanılmaz ölçülerdeydi en azından Arap alemi için.
İslamiyetten önce hiçbir hakkı olmayan terekeden sayılan kadınlar kişiliklerini kazanmaya ve terekeden çıkarak mirastan hak kazanmaya başladılar. Kadınlar terekeden sayıldıkları için kadınlar eşi ölünce üvey evlatla evlendirilirdi, Bu terekeden sayılma ve üvey evlatla evlenme Kur'an ı kerim tarafından yasaklanmış çok önemli bir sosyal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gene islamdan Gene islamiyetten önce Araplarda çok görülen çok erkekle evlenme (poliandri) tüm türleriyle islamda yasaklanmış; çok kadınla evlenme (poligüni)ise aralarındaadaleti sağlamak koşulu ile dört ile sınırlandırılmış ama tek kadınla evlenmedeayrıca tavsiye edilmiştir. Ayrıca Poliandriye göre Araplar kız çocuklarını doğduğu zaman öldürme hakkına sahip olması ve bu hakkın kullanılmasıda Kur'an ın bir çok ayeti ile yasaklanmıştır.
İslamiyetten önce kocası boşarsa bir bekleme süresi olmadan hamile bile olsa hemen evlenebilir ve çocuk yeni babanın sayılırdı . İslamiyet nesebin tam tesbiti için kadına boşanmadan sonra üç ay hamile ise doğana kadar bekleme mecburiyeti getirdi yani başka bir deyişle iddet müddeti islamla başladı.
Zaman içerisinde kadın hakları gelişme sürecine girmişti ancak öncelikle islam peygamberinin sonra halifelerin vefatından sonra enteresan bir şekilde bu kaklar geriye doğru işlemeye başlamıştır. Taki 1923 te Ulu öndere kadar.
Ancak bazı büyük DİN!! adamları zaman içerisinde bu konuyuda kendi çıkarları için nasıl kullanmışlar azıcık ona bakalım. Kadınıbir et bir cinsel meta olarak kullanmak için kutsal dini kullanmaktan hiç çekinmemişler ve bunuda dini kılıfa uydurmuşlardır. Ve gelinen noktada da bir şekilde bunun Türkiye ye de ithali gerçekleşmeye çalışılmaktadır. Yeterki kadınlar cahil olsun kendilerini mal sansınlar.... Dinadına fuhuş nasıl oluyor o işte şimdi gelecek...
Arapların dışında kendi tarihlerini bilinçli biçimde yok sayan, silen bir başka toplum pek nadirdir. "İslam öncesi kavramı" bizzat islam tarafından oluşturulmuştur ve ne kadar doğruya isabet ettiği tartışılmalıdır.
Commodore1 arkadaşımız da bu islam öncesi kavramına islam penceresinden bakmakta ve ne kadar kötülük varsa bu kavramın içine boca etmektedir. İslam öncesi örneğin Mekke nasıl bir yerdi acaba ? Arkadaşımızın anlattığı kadarıyla aşiretlerin birbirini kestiği (haram aylar dışında (!)) bir yer miydi acaba ?
Bizzat kuran öyle olmadığına şahitlik etmektedir. Kuran Kasas suresinin
57. ayetinde demektedir ki : "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
Bu ne anlama gelmektedir ? Mekke islam öncesi toplumda iddiaların aksine bir tür seçimle yönetilen farklı inançların kendilerini ifade edebildikleri kervan geçiş
yolu üzerindeki ticaret kentidir. Kabede her inanç temsil edilir ve bu temsile özen gösterilirdi. Yine kuran medenî bir sure olan Bakara suresinde Mekkê'nin
bu konumunu onaylar ;
Bakara 125 : Biz, Beyt'i (Kabe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik.
Peki o zaman bizzat islam dininin kaynağı Mekke'yi böyle tanımlarken "islam öncesi arap toplumunun" bu denli kötü anlatılmasının nedeni nedir ? Sanırım bunun tek açıklaması islamın getirdiği yeniliklerin devrim (?) olarak sunulması çabasıdır. Oysa yakından bakıldığında islâm öncesi inanç ve ibadet biçimlerinin
bir çoğu yeni bir din olarak islâmda da yaşamaya devam etmektedir. Hâc, sa'y, namaz, hatta haram aylar v.b.. Kadın haklarında (!) bir devrim gibi görülen mehir uygulaması da yine 'putperest' arap geleneklerindendir.
Kadınlara islam öncesinde hiç hak verilmediği yine iddialar arasındadır. Ama bunu söylerken her ne hikmetse Muhammed Mustafa'nın ilk evliliği unutulur. Hatice ve mal varlığı bu iddiayı tek başına yıkmaya yeterli değil midir ? Yine bizzat kuran buna kaynaktır :
Duhâ 8
Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
Kadınlara miras bırakmayan bir toplumda Hatice nereden çıkmıştır ?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İnternetten aldığım bir yazıyla, çorbada benim de tuzum olsun.
Kimliksiz ve kişiliksiz kadın olmaya özenmek
Oğuzkan Bölükbaşı
Suratı olmayan kadınla evli olmak (1) başlıklı yazımı okuyunca bana aşağıda sizinle
paylaşacağım bilgileri iletmiş. Ahmet Durmaz benim Urfalı bir dostumdur, kendisi ile çeşitli konularda çok güzel sohbetlerimiz olur, Ankaraya geldiği zaman ziyaretime gelir. Kendisine google derim çünkü yanıtlayamayacağı soru yoktur. Okuma konusunda bir kitap kurdudur ve hayatı da kör olma dışında biraz Eric Hoffere benzer.
Ahmet Durmaz dostum diyor ki sorun yalnız kadını örtmek veya açmak değil, sorun kimlik ve kişilik sorunudur, örtünme, peçe bunların yanında zurnanın son deliğidir
Bu ifadesini şu sözlerle delillendiriyor Araplarda kadınların adları yoktur. Kadınlara ya numara, ya da tip ve fizyolojik görünümlerine göre bir takım sıfatlar verilir. Örnekler:
Elif: Arap alfabesinin birinci harfi, aynı zamanda arap rakamlarında bir rakamını ifade eder
Saniye: Sani Arapça iki demektir doğan ikinci kıza Saniye adı verilir (eski dilde ikinci; cümle içinde örnek fazında vermek gerekirse "sultan mahmud-u sani.. yani ikinci Mahmut")
Tılte: Telat veya Türkçede selaseden türemedir 3. demektir. Bu isim Anadoluda pek görülmez ama Harranda Araplarda çok bulunur
Raba. Arapçada dörttür. Rabia dördüncü demektir. Anadoluda yaygın bir addır, geçmişte çile çekmiş bir İslam kadının adıdır.
Hamse: Arapça beş demektir Bu isim Harran yöresi Arapları dışında Anadoluda pek bulunmaz.
Sitte: Harranda yaygın bir isim olan Sitte Arapça altı demektir
Sabe: Arapça yedi demektir, bu kelime çok değişiklik geçirmiş Sabiha olmuş, İbrahim Tatlıses Sabuha ifadesi ile kullanmıştır.
Sevgili Ahmet Durmaz sekiz ve dokuz rakamı ile ilgili isim var mıydı bilmiyor ama yediden sonra Arapların yazi ismini koyduklarını söylüyor bu yeter anlamına geliyormuş.
Dostumun bilgilendirme mektubu şöyle devam ediyor;
Her zaman ilk doğan kıza Elif adı konmaz, Bazen de Ayşe adını koyarlar, eve ilk gelen kıza evin iaşe işlerini çekip çevirecek gözüyle bakıldığı için Ayşe adı konulur, bazen aş pişirme beklendiği için Avvaş adı konuşlur..
Erken doğan prematüre kıza Hadice adı verilir , Hadice Arapçada erken doğmuş prematür kız anlamına gelir.
Çelimsiz ve ufak tefek doğan kızlara Fatma adı verilir, fatm Arapçada süt yanığı, süt kesiği anlamına gelir.
Koyu renkli doğan kızlara esmer anlamına gelen Semra adı verilir., Biraz açık renkli ise aydınlık açık anlamına gelen Zehra adı verilir, iyice beyaz ise Beyza adı verilir
Bu bilgilerin ışığında hakikaten kadının Arabistanda veya Araplarda kimlik ve kişilik sorunlarının örtünme, peçe ve çarşafa girmeden daha öncelikli olduğu düşünülebilir.
Anadoluda kadın numaralandırılmaz ve sıfatla çağırılmaz, Türklerde ve Anadoluda kadın bir şahsiyettir , bir kimliğe sahiptir.
Hanımağadır, hanım efendidir, kraliçedir, Tanrıçadır. Arap kültürünün ikinci plana ittiği numaralı vya sıfatlı bir nesne değildir. Bu bilgilerin, Arap yaşamına ve tarzına özenen kadınlarımız tarafından da gözden geçirilmesini dilerim.
Yıllar önce Duygu Asena kadının adı yok dediğinde Anadolu kadını için üzülmüştük, oysa Arap toplumunda neredeyse kadın yok.
Kapanmak, çarşaflar içerisine girmek, bu kimliksiz yaşamın son basamağı oluyor. Nedense bir grup kadın bu yolda emin adımlarla ve özgürlük adı altında ilerliyorlar.
Aşksız, sevgisiz ve isimsiz bir hayata kadınların ilerlemesi, böyle bir hayatı tercih etmesi garibime gidiyor. Bunu din adı altında yapmaları garibime gidiyor. Dinin başka bilginleri Yaşar Nuri Öztürk, Beyaz hoca ise değişik bilgiler veriyorlar halbuki. Buna rağmen, bilgisinden kuşku duyulan insanların sözleri ile kadınların kendilerini sosyal hayattan koparmaları, Arap toplumunun özelliklerini benimsemeleri garip değil mi?
Kadını anlamak hakikaten zor.
Yukarıda sevgili dostum Ahmet Durmaz'ın sözleri ile ifade edilen Arap kadını nasıl birinci sınıf insan olabilir ki? Bunlara özenenler, nasıl bir özgürlükten söz ediyorlar acaba.
Haydi diyelim ki insan bunu da tercih edebilir, o zaman başkalarına bunu özgürlük diye anlatmasınlar, dinin gereği diye empoze etmeye kalkmasınlar. Özgürlükse ve gerçekten özgürlüğe inanıyorsak, başkalarının da özgürlüklerine saygı gösterdiklerine inanmamız lazım. İnanamamamızın sebebi kendini özgür kılmak istemeyen birinin başkalarının özgürlüğüne nasıl tahammül edeceğidir.
Türk gibi yaşamak, Anadolu kültürü ile yaşamak kadın kişiliği ve onuru için önemli bir merhaledir.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Herşey Nisa suresinin 24. ayetinden başladı. Bu ayet
24 - Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Kur'an-ı Kerim Türkçe meali Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır )
şeklindedir.
Bu ayeti okuyan alimler ( din alimleri) ayet içeriğini bir birlerinden çok farklı yorumlamış. Şia alimleriyle sunni alimler arasında büyük görüş farklılıkları doğmuştur. Ancak neticede güzel ülkemizde son zamanda pompalanmaya başlayan bana göre çok sapkın bir düşünce olan MUTA nikahının doğması önlenememiştir. İşin acı tarafı sunni islamında kesinlikle olmayan yasaklanmış ve haram sayılmış bu uygulamanın Türkiye ye bir şekilde girmeye başladığını bu yönde telkinler yapıldığı söylemlerde bulunulduğu üzülerek gözükmektedir. Bundan dolayı buradan başlamak üzere bir iki bölüm bu MUTA nikahının ne olduğunu anlamaya anlamatya çalışalım dilimiz döndüğünce. Kadının nasıl metalaştırıldığının en güzel örneklerinden birisidir aslında bu muta normalde hiç konuya dahil etmeyecektim amma tekmili birden olsun isteyince kısa da olsa değinmek gerekir diye düşündüm.
Muta nikahı nedir ? En kısa tanımıyla bir erkeğin , belli bir ücret karşışığı bir kadınla belli bir süre için evlenmesine denilmektedir. Bir seferlik ilişkiden az olamaz 99 yıldan fazla olamaz !!!
Muta nikahı neticesinde kadının veraset, nafaka iddet gibi kavramlarla haklarla ilgisi yoktur.Süre bitince her şekilde biter...
Şimdi öncelikle çok bilenlerin soru yanıtlarıyla bu konuya başlayalım sonra ne kadar doğru bakalım aslında ne denmek istiyor tam olarak anlayalım.
Nisa/ 24. Vel muhsanatü minen nisai illa ma meleket eymanüküm kitabellahi aleyküm ve ühılle leküm ma verae zaliküm en tebteğu bi emvaliküm muhsıniyne ğayra müsafihıyn femestemta'tüm bihı minhünne fe atuhünne ücurahünne ferıdah ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı mim ba'dil ferıdah innellahe kane alımen hakıma.
Abdülbaki Gölpınarlı
Kocalı kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinada bulunmamanız için arayıp istemeniz helal edilmiştir size. Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tayin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. *
Ali Bulaç Meali
Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Diyanet İşleri Meali
Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunlardan başkasını, zinadan kaçınıp, iffetli olarak, mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalandığınıza mukabil, kararlaştırılmış olan mehirlerini verin; kararlaştırılandan başka, karşılıklı hoşnud olduğunuz hususda size bir sorumluluk yoktur. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.
Diyanet Vakfı Meali
(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. *
Edip Yüksel Meali
Ayrıca yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları hariç,* evli kadınlar... Bunlar, ALLAH'ın üzerinize farz kıldığı yasalardır. Bunların dışındakiler, iffetli yaşamanız, zina etmemeniz ve mehirleriyle istemeniz koşuluyla size helaldir.** Onlardan hoşlandıklarınıza, bir farz olarak mehirlerini ödeyin. Bu farzı yerine getirirken mehri ayarlamak için karşılıklı anlaşmanızda bir sakınca yoktur. ALLAH Bilendir, Bilgedir. *
Elmalılı Hamdi Yazır
Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen
Sağ ellerinizin mâlik olduğu müstesna olmak üzere kadınlardan kocalı olanlar da size haramdır. Bu Allah Teâlâ'nın üzerinize bir yazısıdır. Bunlardan başka kadınları ise iffetkar, zinadan müçtenib olduğunuz halde mallarınızla taleb etmeniz size helâl kılınmıştır. İmdi o kadınlardan herhangisi ile istimtada bulunmuş olursanız, onlara ücretlerini bir farize olarak veriniz. Mihir takdir olunduktan sonra birbirinizle uzlaştığınızda üzerinize bir günah yoktur. Şüphe yok ki Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
Muhammed Esed
Meşru şekilde [nikah yoluyla] sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar [size haramdır]. 26 Bu, üzerinize farz olan Allah'ın buyruğudur. Bunların dışında kalan bütün [kadınlar], kendilerine mal varlığınızdan [bir kısmını] vermeniz 27 ve gayrimeşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yoluyla meşru bir şekilde almak kaydıyla size helaldir. Kendileriyle evlenmek istediğiniz kadınlara hak ettikleri mehirlerini verin; ama bu meşru yükümlülük [üzerinde anlaştık]tan sonra [başka] bir şey üzerinde serbestçe anlaşmanızda sizin için bir sakınca yoktur. 28 Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Suat Yıldırım
Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah'ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldır. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir). [4,4-21] *
Süleyman Ateş Meali
(Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen(cariye)ler dışında, evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (İşte bunlar) size Allah'ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyle mallarınızla istemeniz (evlenmeniz), size helal kılındı. O halde onlardan yararlanmanıza karşılık, kesilen ücretlerini bir hak olarak onlara verin. Hakkın kesiminden sonra karşılıklı anlaşma(k suretiyle kesilenden az veya çok vermeniz)de üzerinize bir günah yoktur. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şaban Piriş Meali
Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, Allah’ın size yazısıdır / Yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız karşılığında istemeniz size helaldir. Kendilerinden faydalandığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hükmedendir.
Ümit Şimşek Meali
Evli kadınlar da size haram edildi—savaş esiri olarak elinizin altında bulunanlar müstesna. Sizin için Allah'ın yazdığı şey budur. Bundan ötesi ise, malınızdan onların mehirlerini vermek, gayrı meşru ilişkiden kaçınmak ve iffetli bir şekilde onları nikâhlamak şartıyla size helâl kılınmıştır. Zifafa girmiş olduğunuz kadınlara kararlaştırılan mehirlerini verin. Ancak, mehir kararlaştırıldıktan sonra aranızda anlaşarak bunu değiştirmenizde bir sakınca yoktur.(11) Muhakkak ki Allah herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar. *
Yaşar Nuri Öztürk
Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri, mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
Yusuf Ali (English)
Also (prohibited are) women already married, except those whom your right hands possess: thus hath Allah ordained (prohibitions) against you: except for these, all others are lawful, provided ye seek (them in marriage) with gifts from your property, desiring chastity, not lust, seeing that ye derive benefit from them, give them their dowers (at least) as prescribed; but if, after a dower is prescribed, ye agree mutually (to vary it), there is no blame on you, and Allah is All-Knowing All-Wise.
M. Pickthall (English)
And all married women (are forbidden unto you) save those (captives) whom your right hands possess. It is a decree of Allah for you. Lawful unto you are all beyond those mentioned, so that ye seek them with your wealth in honest wedlock, not debauchery. And those of whom ye seek content (by marrying them), give unto them their portions as a duty. And there is no sin for you in what ye do by mutual agreement after the duty (hath been done). Lo! Allah is ever Knower, Wise.
__________________
Asıl sorulması gereken soru Muta nikahı gibi ilginç (daha ağırını kullanmak istemedim) bir kavramın azimi-ü şan Kuran'da neden yer aldığıdır. Çünkü ister ehli sünnet mezhepleri olsun ister ehl-i beyt kaynakları olsun ortak oldukları şey islamın ilk dönemlerinde mut'a nikahının olduğu yönündedir. Ehli sünnete göre Nisa 24 le gelen "yararlanma karşılığı mehir, ücret" verilerek yapılan anlaşma Nisa 11-12 ile nesh edilmiştir. Bu ayetlerde kadına (eşe verilecek) mirastan bahsettiğine göre geçici anlaşmalar (mut'a) kaldırılmıştır demektedirler.
Şia kaynakları ise bu iddiaya "Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin İmâmiyye mektebine izafe ettikleri müt’a nikâhı “şehveti tatmin ve teskin için başvurulan süreli / geçici bir zevk aracıdır. Bunda talak ve miras yoktur. Çocuk olursa nesebi sabit olmaz, yani babası belirsiz sayılır. Süre bittiğinde ise kadının iddet beklemesi gerekmez. Hemen bir başka erkekle bir araya gelebilir, nikâhlanabilir!!!” Onların, müt’a nikâhının haramlığını ispat için “Müt’ayı talak, iddet ve miras ayetleri neshetmiş, tamamen ortadan kaldırmıştır!” vb. uyduruk rivâyetlerden medet ummaları da bunu gösteriyor." diye karşı çıkmaktadırlar.
Ama bu "kavga" asıl sorulması gereken soruyu unutturmamaktadır : Nisa 24'e
göre "kadınlardan yararlanmak için ücret/mehir" vererek yapılan,düzenlenen uygulamanın "yaratıcı vahyinde" ne işi vardır ?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Asıl soru para vererek bir kadınla beraber olmak değil bence. Zira parasını ödeyerek 1 saat,2 saat bilemedin birkaçgün bir kadınla beraber olabilirsin.
Yüce kitapta, bir kadınla (cariye) hayat boyu beraber olma hakkını bir erkeğe veren hükmün niçin yeraldığıdır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Asıl soru para vererek bir kadınla beraber olmak değil bence. Zira parasını ödeyerek 1 saat,2 saat bilemedin birkaçgün bir kadınla beraber olabilirsin.
Yüce kitapta, bir kadınla (cariye) hayat boyu beraber olma hakkını bir erkeğe veren hükmün niçin yeraldığıdır.
Ayetin başına bakarsak evli cariyelerle evlenmeye icazet verildiğini görüyoruz. İslam fıkhında cariye; Kişiler Hukuku başlığı altında değil Mülkiyet Hukuku içinde değerlendirilmiştir. Hatta kütüb-ü sitte hadislerinde kadınların (cariyelerin) alım satımlarına ilişkin hadisler yanlış hatırlamıyorsam "mal, hayvan alım satımı" başlığı altında derlenmiş.
Mülkiyet ilişkisi kurulmuş bir mal (!) sözkonusu olduğundan bir erkeğe ömür boyu beraber olabilme hakkı da veriyor bu malik olma durumu. Malıdır. İster satar, ister kiralar, ister ömür boyu kullanır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Dört tane eşin olacak, yetmedi cariyeler, olmadı muta.. Eee hangi ara zina yapacak ki bu adam. Bu durumda zina sadece kadınları ilgilendiren bir suç oluyor.
Tam anlamıyla eşeleme altındaki çıkar durumu...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
SORU 28: Muta nikahı ile ilgili bilgileri öğrenmek istiyorum.
CEVAP 28: Ehl-i sünnet ve Şii alimleri geçici evliliğin-mutanın dinimizde olduğunda hemfikirdirler. Mübarek ayeti kerime “Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin.” (Nisa, 24) özellikle ibn-i Abbas’ın kıraatine göre muta hakkında nazil olmuştur. Fakat Ehl-i Sünnet bu ayetin nashedildiğini Peygamber (s.a.a)’in haram ettiğini iddia ediyorlar. Fakat bu ayetin nashedilmesi söz konusu bile değil. Böyle bir nash olayı olmamıştır. Zira haber-i vahit ile bir ayet nashedilemez. Bu ayeti nashettiği iddia edilen ayetinde bu ayetle hiçbir çelişkisi yoktur. Örneğin şöyle iddia ediliyor: Miras ayeti bu ayeti nashetmiştir, zira muta edilen bayan muta ettiği eşinden miras alamaz. Fakat ayetin manası ve içeriği umumidir ve bunu kısıtlamak mümkündür, şöyle ki; muta edilen hanımdan başka bütün eşler kocalarından miras alabilirler. Örneğin; Arapçada söylenen bir deyim şöyledir; Alimlere ikramda bulun dedikten sonra fasıklara ikramda bulunma sözünü zikrettiğimizde, fasık olan alimlere ikram etmememiz gerektiğini anlamaktayız, fakat hiçbir alime ikram etmeme diye bir şey söz konusu değildir.
Hakeza idde ve boşanma ayeti, zira mutada idde ve boşanma olmadığını iddia ediyorlar. Bununda ne kadar yanlış bir delil olduğu apaçık bellidir. Zira; Muta daimi evlilik gibidir ilişki gerçekleştikten sonra bayanın belirli bir dönem temizlenmek için beklemesi gerekir ve iddesi vardır. İkinci olarak boşanma ayeti daimi evlilik içindir, muta ile hiçbir alakası ve ilgisi yoktur, konumuz dışındadır. Öyleyse nasıl olur boşanma ayeti muta ayetini nashedebilir? Üçüncü olarak boşanma ayetinin de konumuz ile ilgili olduğunu kabul edecek olursak ve muta ayetine de şamil olduğunu kabullenirsek bile bütün evlilikler için boşanma vardır, muta içinde boşanma vardır diyebiliriz. Böylelikle hiçbir çelişki olmaz. Zira umumi hüküm hususi hüküm ile sınırlandırılabilinir….
Diğer taraftan bu ayetin nashedildiğine dair elimizde hiçbir delil bulunmamaktadır. Zira ashap arasında da bunu görmek mümkündür. İbn-i Abbas, hz. Ali (a.s) ve Ömer b. Hattap hatta Ömer b. Hattab’ın kendisi şöyle diyordu: “Peygamber (s.a.a) zamanında iki muta vardı (amel ediliyordu) ben onların ikisini de haram ediyorum. Hacc mutası ve nisa mutası (geçici evlilik)”eğer muta nashedilmiş idiyse niçin Ömer b. Hattab haram ediyor?
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Eğer Ömer mutayı haram etmeseydi şaki (taş kalpli, eşkıya) insandan başkası zina etmezdi.”
Bu konu hakkında Suyuti’nin ed-Dürrü’l-Mensur kitabına bu ayetin tefsirinde müracaat edebilirsiniz.
Ayrıcı sitemizde bu konuyu geniş bir şekilde inceleyen makalemiz bulunmaktadır. Oraya da müracaat edip daha çok bilgilenmenizi tavsiye ederiz.
SORU 29: Kadının haberi olmadan veya kadından izinsiz ve habersiz erkek muta nikahı yapabilir mi?
CEVAP 29: Eşin izni gerekli değildir.
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Dört tane eşin olacak, yetmedi cariyeler, olmadı muta.. Eee hangi ara zina yapacak ki bu adam. Bu durumda zina sadece kadınları ilgilendiren bir suç oluyor.
Tam anlamıyla eşeleme altındaki çıkar durumu...
Rivâyetlere göre Resûlullah (s.a.s.), Mut'a'ya ilk defa Hayber Savaşı'ından önce üç gün izin vermiş; daha sonra da onu yasaklamıştır.
Bir defasında, Mut'a'nın helâl olduğuna inanan birisi Hz. Ali ile bu konuda tartışınca, Hz. Ali ona, Allah Resûlü'nün Mut'a'yı ve evcil eşeğin etinin yenmesini Hayber günü yasakladığını söylemiştir. (Buhârî, "Nikâh", 31; Müslim, "Nikâh", 29-32; İbn Mâce, "Nikâh", 44)
Bu hadis-i şerif, daha sonra bahsedeceğimiz Şiî hadis kitaplarında da mevcuttur. Allah Resûlü'nün Mut'a'ya ikinci kez izin verişi de Mekke'nin Fethi'nde vuku bulmuştur. Üç günlük izinden sonra Resûlullah Mut'a'yı tekrar ama bu defa Kıyamet Günü'ne kadar yasaklamıştır. (Müslim, "Nikâh", 22)
Halife Ömer;
"Rasûlullah (s.a.s) bize üç defa mut'a yapmaya izin verdi, sonra bunu haram kıldı. Allah'a yemin olsun ki, evli bir kimsenin mut'a yaptığını bilsem, Rasûlullah'ın, mut'ayı, haram kıldıktan sonra, yeniden helâl kıldığına dair bana dört şahit getirmezse onu taşla recmederim" (İbn Mâce, Nikâh, 44, H.No: 1963).
"Allah, Hz. Ömer'e rahmet etsin. Mut'a, Allah'ın Muhammed Ümmetine bir rahmetinden başka bir şey değildir. Hz. Ömer bunu yasaklamasaydı, çok az kimse dışında zinaya düşen olmazdı" İbni Abbas (Muhammed'in amcası Abbas'ın oğlu)
"Bu sözümle, mütanın, her zaman herkese helal olacağını bildirmek istemedim. Ancak, zaruret olunca, zararı gidermek için caiz olur, dedim. Allahü teâlâ, zaruret olunca, zararı giderecek kadar leş, kan, domuz eti yemeye izin verdiği kadar, mütanın da caiz olacağını düşünerek söyledim." İbn Abbas
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
"(...)
Araplar sıkıştıkça akıllarını kullanacaklarına binlerce hadis uydurmaları ve bununla ilgili olarak Ebu Hanife’nin “ASLINDA GERÇEK HADİSLER 17’Yİ GEÇMEZ” sözü Arap şeriatının içine düştüğü kısır döngünün vehametini göstermektedir.
(...)"
CAHİT TANYOL
NEDEN TÜRBAN? GENDAŞ YAYINLARI, 1999, BİRİNCİ BASIM, SAYFA 71
//////////
Konu başlığı yıllar önce açılmış...
Belki değerlendirme tekrarları veya yanılgılarım olabilir ama konunun geldiği yer itibarıyla bir yerinden girmek gerek diye düşündüm...
Yukardaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere arapların devlet olma, kurma ve yürütme yeteneği yok...
Peygamber ile gelen şan, şöhret ve tabii ki dünyalıklar şaşkına çevirmiş bu çöl insanlarını...
Yönetmek istiyorlar...
Açıyorlar bakıyorlar kutsal kitaba...
Varsa problem yok...
Aradıkları yok mu?
Peygamberin sözlerinden birşeyler çıkarmaya çalışıyorlar...
Yok mu?
Örf adet olur mu?
Our ama onun bu toplumda otoriteye katkısı zayıf...
En otoriter yaptırım ne?
AYET...
Sonra?
HADİS...
Ayet yazabilirler mi? :)
Yok devenin nalı artık...
HADİS?
Sonuçta toplum yararına değil mi? UYDUR...
İşte islam dininin günümüzde yeniden geldiği nokta bu...
Oysa MUVALİLER, sorunu daha o yüzyıllarda aşmışlardı...
MUVALİLER?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İran İçişleri Bakanı Mustafa Purmuhammedi'nin, gençler arasında geçici nikahın (muta) yaygınlaştırılmasını istemesi, tepkiyle karşılandı.
2 Haziran 2007/İnternethaber
İran basınındaki haberlere göre, aynı zamanda molla olan Purmuhammedi, ülkenin dini merkezi Kum'da yaptığı bir konuşmada, gençlerin, işsizlik ve pahalılık nedeniyle evlenemediklerini belirterek, "Gençliğin ahlaksızlığa düşmemesi için muta nikahını yaygınlaştırmamız gerekiyor" dedi.
"İslam, kapsamlı ve tam bir din" diyen Purmuhammedi, "İslam'da bütün ihtiyaçların çaresinin bulunduğunu, geçici nikahın da gençliğin ihtiyaçlarının bir çaresi olduğunu" savundu.
Purmuhammedi'nin geçici nikahın yaygınlaştırılması gerektiğine ilişkin ifadeleri, reformcu gazeteler, aydınlar ve kadın hakları savunucuları tarafından tepkiyle karşılandı.
Reformcu gazeteler, Purmuhammedi'yi eleştiren yazılara yer verirken, **kadın hakları savunucusu Şadi Sadr, "Muta nikahı, bizim hukumuzda daima var olduğu halde, İran kültürüne uygunsuzluk olarak düşünülür" dedi.
Halkın çoğunluğunun ve yönetimin Şii olduğu İran'da, kadına verilen para karşılığında yapılan geçici nikah (muta), meşru sayılıyor.
Din adamlarının çoğunluğunun da geçici nikaha onay verdiği İran'da zina, idamla cezalandırılan suçlar arasında yer alıyor.
'İslam kapsamlı bir din' diyen İçişleri Bakanı'nın Tahran Emniyet Müdürü de tabii kapsamlı bir mümin olarak elinden geleni yapmış,,, yaptıklarını da gazete sutunlarında okumuştuk.
Herhalde; mümin erkeklerce usul ve şartları yerine getirilmiş zina caizdir...
Bu zinaya eşlik eden kadında bu kere zina yapmamış?? olur. (Peki ne yapmış olur??)
Yasaklansa dahi..., yasaklanmadığı süreçte her ne sebeple olursa olsun.., islami kural ve kaideler (hatta ahlak) belli bir süreliğine askıya alınmıştır.
Yüzlerce yıldır da; özellikle dini bütün müslümanlar??? inadına mutanın varlığı bilgisine vakıf amma velakin yasağına bihaber tutum ilişkiler icra etmişler, etmekteler.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bütün mesele işi kitabına uydurmaktı.
İlginçtir, İranlıların çok açık saçık ve hafifmeşrep bulduğu Batı ülkelerinin Katolik kanadında teolojik olarak cinsellik çok daha katı kurallara bağlanmıştır. Katoliklere göre, insanlar ancak çocuk sahibi olmak için (görev kabilinden) cinsel ilişkide bulunabilirler. O nedenle doğum kontrolü yasaklanmıştır. Cinsel ilişkiden zevk almak günahtır. Evlenmeden cinsel ilişki de kabul edilemez. Nikâh, Tanrı katında kıyılır ve boşanmak da en büyük günahlardan birisidir!
Saddam zamanında Irak'ta muta nikâhı yasaklanmıştı. Yeni yasal düzenlemeler insanlara istediği türden nikâh kıyma özgürlüğü getirdiği için bu ülkede de muta nikâhı hızla yayılmaya başlamış.
İlginç bir alaşım olmalı: Muta nikâhını yaparak hem dini tutuculuğunuzu kanıtlamış oluyorsunuz, hem de bu çerçevede cinsel isteklerinizi sınırsızca tatmin ediyorsunuz!
Necefli Şii din adamı Şeyh Adel Emir Tureihi, 'muta ile Müslümanların doğal arzularının yasal bir rahatlama yolunun bulunmasının tasarımlandığını' söylemiş. "İnsanların nasıl yiyecek ihtiyacı varsa, seks ihtiyacı da var.
İslam, doğal ve organik bir din" demiş.
'Organik din' ne demektir, doğrusu pek anlayamadım ama çok da önemli değil. Şeyh Tureihi'nin ne demeye çalıştığını tahmin edebiliyorum.
Muta nikâhı kıyan bir kadın da şunları söylemiş: "Kendi ailesiyle yaşıyor. Beni de ziyarete geliyor. Çocuklarımın masrafını karşılıyor. Ailesinin haberi yok. Bu evlilik benimle onun arasında. Sadece Allah biliyor." Gizli bir evlilik yani!
Sorun şurada ki, nikâh sözleşmesini bu kadar gevşetirseniz sonunda nikâhın bir anlamı kalmıyor ve nikâh görüntüsü altında serbest cinsel ilişki yaşanmaya başlanıyor.
Kuşkusuz ki bu da bir yoldur, cinsel ilişki serbestçe yürütülebilir ve ilgili iki kişi dışında kimsenin karışma hakkı olmaz. (Çağdaş dünyadaki uygulama da bu yöndedir.)
Ama eğer varacağınız sonuç zaten buysa, neden 'İslam devrimi yapıyoruz' diye dünyayı ayağa kaldırıyorsunuz ki? O kadar kelle kesiyorsunuz, sakal uzatıyorsunuz, çarşaf giyiyorsunuz, nutuk atıyorsunuz, sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Bu işte bir sakatlık var gibime geliyor. Ne dersiniz?
Türker ALKAN
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bir yanlış anlamayı düzeltmek gerekiyor. Muta geçici evliliktir. İslamda gizli evlilik yoktur. Yani Mutayı evdeki hanımla arayı bozmadan metres tutma yolu olarak kullanamazsınız. Yada bizde dini bütün üniversite öğrencilerinin (!) ebeveynlerinden gizli evliliklerine kılıf olamaz.
İlan edeceksin. Tabii ilan etme fırsatın varsa. Eğer gecenin bir vakti evlenmeye karar verirsen karşındaki kadın (genç kız değil. Genç kızlar babalarının izni olamadan evlenemez) evli değilse küçük bir kağıda karalayacağın bir sözleşme yeterli. Devrim muhafızı falan gelirse kurtarırsın. sabah yırtar atarsın biter gider. Uzun vadeli muta ilan edilecek. Çaresi yok.
İlan edilecek ki muta yapmış kadınlar belli olacak toplum içinde. Evlenilecek kadınlarla eğlenilecekleri ayırmak lazım malum. Fuhuşa dini kılıf özetle.
İranlıların yalancısıyım. Kum kentinde yarım saatlik nikahları kıymak üzere evin girişinde oturan mollalar varmış. Sevabına değil elbette. Ne islamın ne de başka bir dinin bukadar saygısızlığı hak etmediğini düşünüyorum.
Mutayı diğer nikahtan ayıran kadına verilen para da değildir. Çünkü normal nikahta da kadına para verilmesi emirdir. İslam erkeğe ısrarla eşini satın almasını emretmektedir. Evlenme karşılığı ödenecek para kadın tarafından iade edilebilir. Yada vadelendirilebilir. İran örneğinde olduğu gibi pekçok ülkede evlenme parasısının (mehir) ertelenmesi, boşanma ve miras durumunda tekrar gündeme getirilmesi yaygın bir durumdur. Özetle her iki evlilik tipindede bir ödeme söz konusu..
Öte yandan Fars kadını, dolandığı çarşaftan kurtulamayan fars kadını insan olarak onurunu nasıl koruyor biliyormusunuz? Muta olayı malum fuhuş tuzağı.
Ancak normal evlilikte de ille satacaksın kendini eşine. İşte bunu kendine yediremeyen kadınlar farklı bir yol bulmuş. Öncelikle mehiri boşanma durumuna erteliyorlar. Sonra bedellerini kağıt para altın gümüş yerine başka ölçütlerle biçiyorlar. Örnek mi? Biri mehirini kendi ağırlığınca göz yaşı olarak biçmiş. Yani boşanmak için eşinin oturup 50 -60 litre ağlaması gerekiyor. Bir diğeri aynı miktarda saçını istemiş eşinin. Bir diğeri ağırlığınca kelebek ama hepsi canlı olacak...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın yüzük kardeşi ;
İlk iletiniz oldukça doğru ama taktir edersiniz ki islam öncesi deyimini ve hatta daha ötesine giderek cahiliye deyimini ben çıkarmadım. Kaldıki tam tersine bir çok kaynak özellikle şiir konusunda olduğunu bende biliyorum. Hele hele mitolojik bir değere dönüşmeye giden Bağdat hırsızı ve özellikle 8. yy ı anlatan Bin bir gece masalları da cahiliye döneminde geçmekte ve bize o dönem hakkında bilgi vermektedir.
Ben İslam dinin de genel kabul gören biçimde o dönemi geçerek günümüze gelmek ve konunun aslını tartışmaya açmak istemiştim. Yoksa tartışma gene çığrından çıkacak cahiliye denilen islam öncesi dönemle islam sonrası değişim tartışması yapılacaktı. Bu bu forum için gereksiz bir tartışma olacak ve konunun sonu gelemeyecekti.
İslam öncesi Hatice'nin durumundan önce Bint e bakmak çok şaşırtıcı bir durum olacaktır aslında islamda var denilen türbanın islama karşı olan bir numaralı kadının başında olması bir yana Çöl aslanı denen islampeygamberinin akrabası Hamza yı öldürtme erkine sahip olması başlı başına bir çelişkidir.
Aynı şekilde başta Kudüs olmak üzere mekke medine bağdat ın islamiyetten önce büyük bir kültür ve ticaret merkezi olduğuda bilinen bir gerçektir. Ancak burada temelde kastedilenin islam sonrası bedevi arapların yani göçebe arapların akınlarını yağmalamalamalarını azaltmış ve bir DİN olgusu etrafında birleşmiş olması kastedilmektedir diye düşünüyorum.
Bir dip not olarak belirtmekte yarar vardır ki gerek islam peygamberinin gerekse Kur'an da geçen ''faydalanmak'' sözünün ''evlenmek'' anlamında kullanıldığı kabul edilmektedir.
Burada bu durumda yani hali hazır yerde tartışacağımız bulacağımmız saç teli bile erkeği tahrik ediyor diye kara çarşaf altına sokulmaya uğraşılan kadının uyduruk yorumlarla nasıl cinsel bir meta gibi algılandığını vede cinselliğin doruğuna nasıl çıkıldığını irdeleyeceğiz.
Saygılarımla
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Muta geçici evliliktir.
İlan edilecek ki muta yapmış kadınlar belli olacak toplum içinde.
Mutayı diğer nikahtan ayıran kadına verilen para da değildir. Çünkü normal nikahta da kadına para verilmesi emirdir. İslam erkeğe ısrarla eşini satın almasını emretmektedir.
Evlenme karşılığı ödenecek para kadın tarafından iade edilebilir. Yada vadelendirilebilir.
İran örneğinde olduğu gibi pekçok ülkede evlenme parasısının (mehir) ertelenmesi, boşanma ve miras durumunda tekrar gündeme getirilmesi yaygın bir durumdur. Özetle her iki evlilik tipindede bir ödeme söz konusu..
Ancak normal evlilikte de ille satacaksın kendini eşine. İşte bunu kendine yediremeyen kadınlar farklı bir yol bulmuş. Öncelikle mehiri boşanma durumuna erteliyorlar. Sonra bedellerini kağıt para altın gümüş yerine başka ölçütlerle biçiyorlar. Örnek mi? Biri mehirini kendi ağırlığınca göz yaşı olarak biçmiş. Yani boşanmak için eşinin oturup 50 -60 litre ağlaması gerekiyor. Bir diğeri aynı miktarda saçını istemiş eşinin. Bir diğeri ağırlığınca kelebek ama hepsi canlı olacak...
Şu mehir meselesine riayet var mıdır??
Bu konu sanırım pek de araştırılmış değil... Bugün resmi nikah ardından dahi kıyılan dini nikahlarda takdir edilen mehri kocaların eşlerine ödediklerini hiç sanmıyorum.., üstelik kadının boşanmasında dahi gösterilen yol; bu kere kadın tarafından bedel ödemek iken...
"Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından siz de korkarsanız, kadının fidye verip kendini kurtarmasında her ikisi için de bir günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Onları aşmayın. Kim Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa, işte onlar zalimlerdir.” (Bakara 2/229)"Ensar’dan Sehl’in kızı Habîbe, Sâbit b. Kays ile evliydi. Bir gün Peygamberimiz sabah namazına çıkmıştı. Habîbe’yi, alaca karanlıkta kapısının önünde buldu. “Sen kimsin?” dedi. “Sehl’in kızı Habîbe’yim” diye cevap verdi. “Neyin var?” dedi. “Sâbit ile birlikte olamayacağım” dedi. Kocası Sâbit gelince Peygamber ona: “İşte Habîbe! Allah ne vermişse söyledi.” dedi. Habîbe dedi ki: “Ey Allah’ın Elçisi, onun bana verdiklerinin hepsi duruyor.” Allah’ın Elçisi Sâbit’e dedi ki; “Al o malı ondan”. O da aldı ve Habîbe ailesinin yanında oturdu."(el-Muvatta, Talak 11)
Her ne kadar cahilliye döneminde velilere ödenen bedelin islamiyet ile kadına ödenmesi devrim gibi allanıp pullansa da; ilkin kadına hak olarak(!) ihdas edilen mehir.., ardı arkası gelmeyen ayetler ve hadislerle ucuzlatılmış, kadına bu mehrini istememesi, ertelemesi, azaltması, hibe etmesi karşılığı daha iyi bir müslüman olacağı vaadedilmiştir. İslam ile özgürleşen kadının özgürlük bedelinin de 'mehri' olduğu bir başka gerçektir...
**Resulullah (sav), Safiyye (ra)`yi azad etti ve onun azadlığını mehri yaptı.
**"Abdullah İbnu Amir babasından naklediyor; "Beni Fezare`den bir kadın bir çift ayakkabı mehir mukabilinde evlendi. Resulullah (sav): "Nefsin ve malın için bir çift ayakkabıya razı mısın?" diye sordu. Kadın: "Evet!" dedi. Resulullah (sav), bu evliliğe müsaade etti."
**"Bir gün, Hz. Ömer (ra), cuma hutbesi verdi ve hutbede şöyle söyledi: "Sakın, kadınların mehirlerini artırmayın, zira bu, eğer dünya için bir şeref, ahiret için de bir takva olsaydı buna en çok Resulullah layik idi. Halbuki O, kadınlarından veya kızlarından hiç birine oniki okiyyeden fazla mehir takdir etmemiştir."
Adı olan kendi olmayan 'mehri' yaratmak her daim mümkündür,,, o kadar ki koca 'tereke'sini dahi (ki müslüman kadının misar hakkı vardır!!!)
eşinin 'mehri' haline dönüştürebilmektedir.
**Resulullah (sav) bir adama: "Sana falan kadını nikahlasam razı mısın?" diye sordu. Adam, "Evet!" deyince, bu sefer o kadına sordu: "Seni falan erkekle nikahlasam razı olur musun?" Kadın, "Evet!" deyince bunları birbirlerine nikahladı. Erkek, kadınla gerdeğe girdi, ama kadın için bir mehir belirlemedi herhangi bir şey de vermedi. Bu erkek, Hudeybiye gazvesine katılanlardan biriydi, Hayber`de onun da hissesi vardı. Adam öleceği zaman: "Resulullah falan kadını bana nikahladı ama ben ona bir mehir belirlemedim, peşin olarak da bir şey vermiş değilim. Şimdi sizleri şahid kılıyorum, kadına mehir olarak Hayber`deki hissemi veriyorum!" dedi. Kadın onu aldı ve erkeğin vefatından sonra yüzbin (dirhem)e sattı."
**Übeydullah İbnu Ömer`in bir kızı vardı. Annesi de Bintu Zeyd İbni`l-Hattab idi. Bu kız, Abdullah İbnu Ömer`in bir oğlunun nikahı altında idi. Oğlan, Zeyd İbnu`l-Hattab`ın kızıyla gerdek yapmadan vefat etti, üstelik henüz mehir de tesbit etmemişti. Kızın annesi, Abdullah`a gelerek kızın mehrini taleb etti. İbnu Ömer (ra), kadına: "Kızınıza mehir yoktur. Eğer mehir olsaydı onu asla tutmaz verirdim, aksi halde kıza zulmetmiş olurum" dedi. Kadın onun hükmünü kabul etmek istemedi. Aralarında, Zeyd İbnu Sabit (ra)`ı hakem yaptılar. O, kızın mehir hakkının bulunmadığına, fakat mirasa iştirak hakkı olduğuna hükmetti."
Birde pekçok kadın eşini Medeni Kanun gereğince zina yaptığı gerekçesi ile boşamaktadır,,,
Varsayalım ki erkek diğer kadına da dini nikah kıymıştır,,, o halde Medeni Kanun nezdinde boşanma hakkı bulunan resmi nikahlı eşin islam hükümleri gereğince boşanma hakkı bulunmadığı açıktır. Zira müslüman erkek poligamdır. İş ki adaletli davranabilsin.., Muhammed'in adalet ile ilgili sünnetleri de hadislerle aşikardır;
*Resulullah (sav)`ın yanında dokuz hanım vardı. Kadınlara uğrama işini sıraya koyunca, birinci kadına ikinci bir uğrayışı dokuz gün sonra oluyordu. Kadınlar, her akşam, Resulullah`ın o gün geleceği odada toplanıyorlardı. (Bir gün) toplanma akşam, yeri Hz. Aişe`nin odasıydı. Zeyneb gelmişti. Resulullah ona elini uzattı. Hz. Aişe: "Bu Zeyneb`tir, (bilmiyor musun)?" dedi. Resulullah (sav) da elini geri çekti. Derken Hz. Aişe ile Hz. Zeyneb birbirlerine çıkıştılar. Karşılıklı çekişme birbirlerinin yüzüne toprak atmaya kadar gitti. (Bu esnada mescidde) ikamet getirildi. Bu sırada Hz. Ebu Bekir geçiyordu, onların seslerini işitti. "Ey Allah`ın Resulü! Çık ve şunların ağızlarına toprak saç!" dedi. Aleyhissalatu vesselam çıktı.
*Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kimin iki hanımı olur ve aralarında adaletli davranmazsa kıyamet günü (vücudunun) yarısı düşük olarak gelir." [Diğer bir rivayette "Bir tarafı eğri (mefluç) olarak "denmiştir.]
*Resulullah (sav) gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki: "Ey Allahım! Bu taksim benim iktidarımda olanla yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme!" Benim muktedir olmadığım dediği şeyle kalbi kastederdi. (!!!!!)*Sevde Bintu Zem`a (ra), gününü Aişe`ye hibe etti. Böylece Resulullah (sav) Aişe`ye iki gün ayırıyordu. Bir kendi günü, bir de Sevde`nin günü.
*Resulullah (sav) hastalandığı zaman kadınlarını çağırdı, yanında toplandık. "Ben sizleri teker teker dolaşacak durumda değilim. Uygun görürseniz Aişe`nin yanında kalmama müsaade edin, orada kalayım" buyurdular. Kadınlar da kendisine izin verdiler.
*Resulullah (sav), hanımlarına gece ve gündüzleyin aynı saatlerde ziyarette bulunurdu. Onlar on bir tane idiler. Enes`e: "Buna takat getirebiliyor muydu?" denmişti. O: "Biz ona otuz kişinin gücü verildiğini konuşurduk" diye cevap verdi.
*Bakire, dul üzerine nikahlanırsa, bakirenin yanında yedi gün kahnması, sonra taksimat yapılarak sıraya konması, dul nikahlandığı zaman, yanında üç gün kalıp sonra taksimat yapılıp sıraya konması sünnettir.
*Resulullah (sav) Safiyye (ra)`yi aldığı zaman yanında üç gece ikamet etti. Safiyye dul idi.
*Ebu Bekr İbnu Abdirrahman, Ümmü Seleme (ra)`den anlatıyor: "Resulullah (sav) benimle evlendiği zaman, yanımda üç gün ikamet etti ve dedi ki: "Sana ehlinden bir tahkir sözkonusu değil. Dilersen senin yanında yedi gün ikamet ederim. Ancak seninle yedi gün kalırsam diğer hanımlarımın yanında da yedi gün kalırım."
Kaynak; Kütübü Sidde/Nikah Bölümü
(Bu arada; Sanırım islam da 'evlilik içi tecavüz' diye bir kavram yok,,, kadınlar herhalde hazır/nazır/istekli biçimde gün saymak üzre yaratıldılar.)
Cahilliye döneminde muta nikahı mevcut. Muta nikahı islamiyetin ilk devirlerinde de devam ediyor,,, bir yasaklanıyor bir izin veriliyor???
Bu izni de, yasaklanmayı da dönemin vakaları belirliyor,,, diyelim sefere çıkılıyor; seferi süreç için gidilen mahalde mutaya izin veriliyor..., seferden dönülüyor; sonuçta gittikleri sayı kadar dönmüyor imanlı erkekler oysa onları bekleyen mümin kadınların sayısında eceli ile ahirete gidenler istisna pek bir değişiklik olmuyor... Bunca dul kadın, babasız kız çocuğu varken; bu kadın/kızların iyilikleri için??? muta yasaklanıyor...
Nedense islamiyet bir türlü 'kadın' ve 'erkek' ilişkisinde kati kararlar alamıyor...
Cahilliye döneminde bir de 'şigar' mevcut..., şigar nikahını da revize ederek islamiyet pekala kabul ediyor.
Şigar; Buhari'nin tanımıyla; "bir kimsenin kızını diğerine -o da kızını kendisine vermek şartiyle- evlendirmesidir." İslamiyet bu vaziyete illa 'mehri' ilave ediyor... Yani kadının bedeli mukabili takası mümkün... Bedelini takdirde unutkan davrandınız diyelim,, gel zaman git zaman aklınıza geldi; bedeli bu kere belirleyen piyasa şartları, yani nikah kıyılan kadının özelliklerine uygun güncel rayiç...
Her ne kadar 'mehir' 'ödül' gibi gösterilse de; burda bir alışveriş olduğu son derece açıktır... Bir diğer açık husus da; 'teslim' mutlak vardır...,
ancak 'tahsil' konusu öbür dünyaya kadar uzanan bir sürece tabiidir... Kadının bu alacağını cüz'i belirlemesi öncelikle önerilir,,, bu öneriye riayet arttıkça nikahın hayrı da artar,,, ezbere bilinen duaları okumak dahi erkeği mehre mahsup edilebilir,,, kadının mehri TAM haketmesi; sahih halvet, zifaf veya ölüm halinde mümkündür. (ilkin illa teslim)
Kadın teslime hazır iken; oldu ya koca kendi zifaftan caydı, kadını da boşadı,,, bu halde teslime hazır kadın 'mehri'nin yarısını alabilir.
Kadın mehrini hiç alamayabilir de; nikah geçersiz addedilir ise,,, yahut kadının kusurundan evlilik sona erdi ise mehir alacağından sözedilemez...
(Kadın fiiliyle evliliğin sona ermesi halleri;
Kadının küçük evlendirilmesi halinde bulûğ muhayyerliği hakkını kullanması, irtidat etmesi veya kocası İslâm'a giren ve ehl-i kitap olmayan kadının, müslüman olmaktan kaçınması hallerinde evlilik akdi kadın tarafından veya kadın sebebiyle sona ermiş sayılır.
Kadının, kocasının usul veya fürûundan birisiyle hurmet-i müsaharayı gerektiren bir fiil işlemesi, meselâ zina etmesi veya bunlardan birisiyle sevişmesi halinde de evlilik kadın tarafından sona erdirilmiş sayılır (el-Kâsânî, a.g.e., II, 336, 337).)
Aslında; MEHİR..,Evlenme sırasında kadına bu isimle ödenen meblağ; evlilikte kadının nikâh akdi veya cinsel temasla hak kazandığı mal veya meblağ anlamına gelmekte ise de; mehrin varlığından sözedebilmek için sadece sahih halvet ve zifaf kafi olmayıp,,, kadının bu evlilik süresince üzerine düşenleri (?)yapması da şarttır. Keza nikaha ödül olan mehri kadın kendisine kötü davranan, evlilik mükellefiyetlerini taşımayan kocasını boşamak, nikahı bağını ortadan kaldırabilmek için tazminat haline dahi dönüştürebilmekte...,
kısacası,,, erkekten nikah için 'mehir' alan kadın, aynı erkekten boşanmak için de 'mehri' bu erkeğe terketmek durumundadır...
______________________
HÜLLE;Kadın islamiyette rızasına binaen "bedel mukabilidir"
Yine de değinmek gerekir ki; kadın üzerinde bedel mukabili dahi olsa,,, erkeğin suiniyetli eylemlerinin de bir sınırı elbet vardır!!!
BAKARA SURESİ;
229. Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.
230. Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar.
**Anlattığına göre, kendisi bir cariyeyi üç kere boşayıp sonra satın alan bir adam hakkında "Bu cariye, bir başka kocaya varmadıkça ona helal olmaz" diyordu.
**İbnu Abbas, Ebu Hureyre ve İbnu`l-As (ra)`dan kocası tarafından duhulden (temastan) önce üç talakla boşanan bakire kız (bu ilk kocası ile yeniden nikah yapmak istese nasıl olur? diye) soruldu. Hepsi de: "Bir başka zevce ile evlenmedikçe eskisine helal olmaz!" dediler.
**Bir adam hanımını üç talakla boşadı. Kadınla bir başka adam evlendi, ancak bu adam da kadını temasdan önce boşadı. (Kadın tekrar önceki kocasına dönmek istemişti.) Resulullah (sav)`a bu hususta soruldu. "Hayır! ....................." buyurdular.
**Rifaa İbnu Simval, Resulullah (sav) zamanında, hanımını üç talakla boşadı. Ondan sonra kadın Abdurrahman İbnu`z-Zübeyr`le evlendi. Abdurrahman, kadına temaşa muktedir olmadığı için, ondan yüz çevirdi ve ayrıldılar. Kadını boşamış olan eski kocası Rifaa kadınla yeniden nikahlanmak istedi. Arzusunu Resulullah`a açtı. Aleyhissalatu vesselam Rifaa`ya onunla evlenmesini yasakladı. "Kadın ............ kadar, sana helal olmaz!" buyurdu.
**Anlattığına göre, kendisi bir cariyeyi üç kere boşayıp sonra satın alan bir adam hakkında "Bu cariye, bir başka kocaya varmadıkça ona helal olmaz" diyordu.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Görüldüğü gibi aslında soru yanıtlarda da kendi içinde çelişkiler mevcuttur. Aslında Muta nikahı erkeklerin uydurduğu saçmalıktan öteye bir şey değildir amma burada kullanılan kadındır .Acısı da budur. Daha da acısı bu ahlaksızlığa dini kılıf uydurularak islam dininin dolayısı ile Allah ın alet edilmeye çalışılmasıdır.
Bu konuda ilginç bir haber çıktı geçenlerde medya da Suudi Arabistanlı din adamı Abdülaziz Bin Baz fetva vererek '' yurtdışına okumaya giden Suudi gençlerin gayrimüslim kadınlarla seks yapmak amacıyla evlenmesinde ve bunu yaparken yalan söylemesinde beis olmadığını vurgulaması dikkat çekiyor. Ancak fetvaya göre, bu gençler eğitimlerini tamamlayıp ülkelerine dönmeden önce kadına yalan söylediğini belirtip boşanmak zorunda.'' demiş... Bu yalanı riyayı yalanlayan islam dininin hocası vay vay vay... Ne mutaymış be... Bazılarının dini ni anlamak için iyi oluyor bu konular. Bizimkilerin dini imanı para bazılarının ki ...'' Muta '' diyelim ayıp olmasın.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu arada konuya devam etmeden bir şey sorayım vede dikkat çekeyim. Tam yeri gibi...
Bu konunun başladığı yerde kız çocukları başta olmak üzere ufak yaştaki çocuklara karşı olan cinsel istismar taciz tecavüz evlendirielme olaylarına dikkat çekmiş bir iki örnek vermiştim. Ve Çankayada ki 11. nin ve gülmez denen kişinin yaptıkları da pek normal değil demiştim. Topluma çok kötü örnek olunduğunun altını çizmeye çalışmıştım vede çalışmıştık...
Bu bağlamda son iki ayda özellikle din tacirlerinin olduğu belli olan çocuklara yönelik taciz istismar tecavüzdeki artış çocukların zorla evlendirilmesi olayları dikkatinizi çekti mi??? İşte dindar bir hükümet ve dindar 11. nin ülkemize bir hediyeside bu... Muta dan sonra ufak bir geri dönüş yapıp toparlayalım buraya kadar olan öyküyü ucu bucağı karıştı.. Baktımm da daha ortadayız...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu bağlamda son iki ayda özellikle din tacirlerinin olduğu belli olan çocuklara yönelik taciz istismar tecavüzdeki artış çocukların zorla evlendirilmesi olayları dikkatinizi çekti mi??? İşte dindar bir hükümet ve dindar 11. nin ülkemize bir hediyeside bu... ...
Son yıllarda Türkiye'de ensestte de bir patlama varmış gibi görünüyor. Aslında bunlar doğru değil.
Şöyle değil. Bu olaylar hep vardı. Ancak toplum cinsel suçlar konusunda yeni yeni bilinçlendiğinden çocuklar da yeni yeni seslerini çıkarabilmeye, yeni yeni baskılardan kurtulmaya başladılar.
İran Medeni Kanununa göre kızların evlenme yaşı 9'dur. Ay takvimine göre hesapladıklarından aslında 9 yaşını doldurmamış dahi oluyorlar. Bunun dayanağı ise Peygamberin sünnetidir. Peygamber 53 yaşında iken, 9 yaşındaki Aişe ile gerdeğe girmiştir. Bu bilgi de Kütüb-ü sittede Aişe'den rivayet hadislerde mevcuttur.
Cüveyriye ile evlendiğinde Peygamber 56-57, Cüveyriye 13 yaşındadır.
Çocuk olarak görülmeyen bu yaştaki kızlar için cocuk istismarından elbette ki söz edilemez. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gereği İslam camiasında SÜNNET GEREĞİ MEŞRU ADDEDİLEN bu evlenmelerde neye göre yargılayabilirsiniz ki bu yol ve yöntemi tercih edenleri..
Türkiye'de Medeni Kanun, Çocuk koruma kanunu ve Ceza Kanunu kız çocuklarının haklarını koruma, istismarı engellemese de bir müeyyideye bağlama yönünde hükümler içermekte ancak Allah'ın rızasını gözeterek bu olaylara maruz kalan, kendisine yapılanları dininin gereği olarak gören bu çocuklar ve ebeveynlerinin seslerinin fazlaca çıkmasını beklemek de abesle iştigalden öte gitmez.
sayın Cognis,
Alıntıladığınız son hadislerde "...."lı yerleri yazmaya sanırım hicap duydunuz, terbiyeniz elvermedi.
Keşke duymasaydınız. Onlar bizzat peygamberin sözüdür çünkü.
Bir, Tıbbiyeyi bitirenlerde bir de hukukçularda işleri gereği bazı kelimeleri sansürlemek adeti yoktur.
Hatırlıyorum da Ağır Cezada staj yaptığım dönemde bir tecavüz davası görülüyordu. O duruşmanın sonuna kadar dayanamadım. Hem madurun maruz kaldığı psikolojik yıkım, hem hakimin ona hitap şekli, ama özellikle olayı aydınlatmak için kullanılan onca kelime... Salonu terk ederken Mahkeme reisi arkamdan davayla bağlantılı olarak öyle bir laf etti ki bir daha o mahkemeye giremedim...
Neyse, konuyu dağıtmayayım,
sansürlediğiniz kısmı yazmak istiyorum; "bir başkası kadının balcığından tatmadıkça" demiştir Peygamber..
Yazmaktan hicap duyduğunuz kadar da var aslında. Ama ne çare ki 1400 yıl önce kadına bakış açısı buydu, kadın; "balcığından tadılması" gereken bir metaydı.. ki eski eşiyle yeniden evlenebilsin.
Kadın eski eşiyle yeniden evlenmek istese bile 3. kişiye balcığından tattırmadıkça evlenemiyordu işte. Sünnet böyle, Kur'an böyle. Kadının, 3. kişiyle cinsel ilişkiye girmesinde rızasının olup olmaması önemli değil. Rızası yoksa, tecavüze katlanmak zorunda... ilk eşe duyulan aşk bazen işte böyle tecavüzü zorunlu kılıyor.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.İlknur Sezgin Temel rumuzlu üyeden alıntı
sayın Cognis,
Alıntıladığınız son hadislerde "...."lı yerleri yazmaya sanırım hicap duydunuz, terbiyeniz elvermedi.
Keşke duymasaydınız. Onlar bizzat peygamberin sözüdür çünkü.
Sünnet böyle, Kur'an böyle. Kadının, 3. kişiyle cinsel ilişkiye girmesinde rızasının olup olmaması önemli değil. Rızası yoksa, tecavüze katlanmak zorunda... ilk eşe duyulan aşk bazen işte böyle tecavüzü zorunlu kılıyor.
Sn Av. İlknur Sezgin Temel,,,
Aslında gündemin (yaklaşık 1400 yıl öncesinin güncemi) sosyal ve özel hayata (?) dair sorunlarına çözüm bulma ve çığır açma konusunda peygamberin yaptığı düzenlemeler ve bu düzenlemeleri duyurma şekli de trajik..,
hicap duymaktan öte,,,
açıkçası hukukinet forum kurallarını dikkate alarak, ilgili hadisi sansürledim.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Konumuz gene karışıyor ama düzeyli gidiyor bu sefer ;
Konuya dönmeden bir kaç hususun altını çizmekte yara görüyorum. Görüyorum çünkü bu hususları azıcık ciddi sorgulamak ciddi yobazlarca hemen dinsiz kavramının yapıştırılmasına neden olduğundan korkuluyor. İnsanlar olağanüstücülükle inandırılıp kandırılıyor buda dinlerin gerçek değerini yok ederek aslında korkuya dayandırıyor. Hurafeler gerçeklerin yerini alıyor ve böyle bir keşkemeş yaşanıyor.
Dinazorların yok olduğu tarihi ve o çağ yaratuklarının gizemini çözen insanoğlu; efsanevi piramitlerin sırrını arayan tüm dinlerden neredeyse eski olan firavunların yaşamını bilen nefertitinin 29 yaşındakangrenden öldüğünü tespit eden insanoğlu; iş dinsel konulara geldiği zaman şaşkına dönüp bilinmezliğe giden gene insan oğlu...
Yaşamı boyunca Mekke Medine hattı dışında bulunmamış islam peygamberinin 1280 üzerinde sakal telinin başta istanbul olmak üzere Türkiye de bulunması doğduğu ve öldüğü devletin sınırları içerisinde hiç bulunmaması sorgulanmaya değer olmasına karşın bir esrar perdesine büründürülmesi acaba nedendir ? Hayatında gelmediği görmediği bilmediği şehirlerde sakal telinin bulunması normal midir ? Neden bir tek teli doğduğu öldüğü savaştığı kısaca yaşadığı topraklarda yoktur ? Çok basit bir DNA testi ile çözülecek sorundan niçin kaçılır ? İddia ediyorum ki yapılacak DNA testinde 1280 sakal kılının en az 1000 değişik kişinin özelliklerini verecektir. Korkulan budur aslında ve gerçek peygamberin sakal kılının olmadığının ortaya çıkacağıdır. Kopacak kıyamettense susmak iyidir denen bir ülkede bu garip likle yaşamaktayız bence ....
İslam peygamberinin evlendiği kızların yaşları hakkında da çeşitli söylencelerin olması çok acıdır. Aişe nin dokuz yaşında olduğunun hadisi daha doğrusu rivayeti olduğu gibi Aişeni ailesi ne bakılarak 17-25 yaşında olduğu söylenceside vardır. Ama her ahvalde bu işte terslik olduğunu söyleyen yoktur... Savaşlarda ölenler erkek kalanlar dul ve yetimdir. Bundan dolayı diye düşünülsede 50 li yaşları geçen birisinin sıfatı ne olursa olsun 9 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenmesi gerdeğe girmesi enteresandır. Ancak bu konuda çok net bilgi olmaması üzerinde konuşulmamasını gerektirmektedir. Fakat söylenti ile dahi olsa böyle bir olayın günümüze intikal ettirilmesi ve daha çocukken kız diye evlendirilmesi sapkınlıktan başka bir şey değildir.
Din bir inançlar bütünüdür. Bu inançta içseldir. Zaten Kur'an Allah ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini belirterek bunu saptamış yoruma meydan bırakmamıştır. Bundan dolayı içsel inancın toplumsal gerçeklere müdahalesi ve yönetmesini kabul etmek gerçek anlamda dinle uyuşmamaktadır. Yani din kişininkendi içselliğinde yaşadığı bir olaydır. Sosyal yani herkese hükmeden boyutları ise yapıcı ve toplayıcıdır. Örneğin camii bir ibadethane değil kökünden gelen cemden dolayı toplanma yeridir. Daha açık bir ifade ile namaz ille camii de kılınmaz... Kur'an ı Kerim in temelini yani Allah inancını ve Allah lakul arasına kimsenin giremeyeceğini kabul ettiğiniz an Tarikat ve benzeri oluşumların yersizliği apaçık ortaya çıkmaktadır.
Ne hikmetse bir türlü bitmeyen yanlış ve hurafe hadislerin temizlenmesi yeni hurafw ve uyduruk hadisleri doğurmaktadır. Sayın cognis in anlattığı hadisler ve söylemler bir çok din bilgini tarafından yalanlanmakta ama gene bir çok din bilgini tarafından doğrulanmaktadır. Neden bu çağların karanlık kaldığı ise anlaşılamamaktadır oda ayrı... Yerinde sapasağlam durduğu halde ''keşfi '' yapılamadığından yok sayılan amerika kıtasının bile altı yüzyılları bilinirken islamın bilinememesi ilginçtir.
Aslında eleştirmek için yazılan bir çok yazıdan hatta bu forumdan bile hareketle islam öncesi cahilite çağı ile islam sonrası devir arasında enteresan söylem farklılıklarının oluşmasının yanı sıra islamın köklerinin cahiliye ile uyuştuğunu göstermek açısından uyumlu olduğunu görmekteyiz. Başka bir deyişle islamdan önce kadının adı hiç yoktu hakkı yoktu maldı diyenler aynı zamanda Hamza yı öldüren cani yi bir kadının kiraladığını da söylemekten sakınmamaktadırlar. Adı parası mevkii olmayan bir mal olan erkeklere karşı hiç bir hakkı olmayan bir kadın nasıl olmuşta erkek köle almıştır ? Dendiğide yanıt bulunmamaktadır... Bu gerçeklerden hareketle islamiyet öncesi kadınla islamiyet sonrası kadın hakları arasında çok ciddi bir fark olmadığını söyleyebiliriz. Ancak islamiyet köle ve ''mal'' kabul edilen kadınlara çok az özgürlük verirken enteresan bir şekilde tüm kadınları fikren ve bedenen ''dun'' yaratık kabul etmekten geri kalmamıştır. Zaten bu forumun amacıda budur !!! İşin acısı kadın kendi kendisini cendereye almaktan, kadın kadına zulm etmekten asla geri durmamaktadır. Erkek egemen toplumda bile kadının belirleyici bir rol oynamıştır.
Bu konu böyle uzar gider sonunda ''dinsiz'' damgasını yeriz o ayrı zaten bazılarınca yedik... Önemli değil amma şu bir gerçektir ki islam bir ciddi yer edinecekse Türkiye Aydın olacaksa Kadın kadın olarak eşit olmalıdır. Ben hayatım boyunca karım olacak kişinin ne arkamda ne önümde yürümesini hayal ettim... Tam yanımda benimle el ele gönül gönüle yürümesini istedim... Ne dersiniz belkide ondan hala bekarım ???
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Yani sayın cognis helal olsun size ;
Ben konunun ucu bucağı yok nasıl tamamlayacağım diye düşünerek hoplaya zıplaya giderken bir çok yeri atlarken satın erden53 ün cehaletine binaen ''muta''yı konuya dahil etmiş ve bilerek şigar ı devre dışı bırakmışken bunu sadece asla yayımlanmayacak ''islamda kadın -commodore1tr - arşivine katmışken alıntınızla gündeme getirdiniz. Gerçi Şigar muta dan beter dir. Ondan atladım almadım . Bilir misiniz bilmem şigar da mihir de yoktur !! Nedeni öz kızını verip birisinin öz kızını almaktır yani mihir kızdır amma bir kız başkasının koynunabiri öbürünün.... Ha bu islami mi? Bence değil amma madem açıldı bu ''garip''!! konu da onada biraz dokunalım...
Bu arada burada yazılanlarının bir çoğu belki islam hukukunda yoktur ama islam gerçeğinin tam merkezinde duruyor maalesef... Ha islam bu mu derseniz ? Değil elbet !! Amma islamı ellerine alan erkek egemenlerin ortaya çıkardığı garabetler bütünüdür bunlar. Artık hangisi hangisini bozdu bilemem....
Şigarı da konuya dahil ettiğimiz için yazdım bunu ama bir dip notla bitireyim AKP ayağı boş kalmasın diye.....
Bir arkadaşım bana dedi ki
'' Ya X biliyorsun ben Ataistim. Ama inanması zor ama inşallah Allah Vardır diyorum !! Ben haram yemedim yolsuzluk yapmadım çalmadım çırpmadım kul hakkı yemedim. iyilik ettim dört kız çocuğu okuttum okutuyorum hala bir dört daha kimseye yan gözle bakmadım kimsenin karısına kızına laf atmadım göz dikmedim anam şunu götüreyim demedim... Hesap günü bunlar çıkar Allah bana sorar '' her şeyin iyide neden bana inanmadın?'' Bende başta RTE olmak üzere gösteririm... ''İşte sana inananlar sen olsan sana inanırmıydın ?''
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Ayşe Kadıoğlu 'nun "Cumhuriyet İradesi Demokrasi Muhakemesi Türkiye'de Demokratik Katılılım Arayışları" adlı kitabından yapılan alıntıların bu foruma yakışacağını düşündüm: ( Henüz okumadım!)
"Cumhuriyet Türkiyesi'nde Kemalist kadınlar iffet sınırları içinde bir modernlik görüntüsü üretirken,islamcı kadınlar cinselliklerini örtmeye ve kamusal alan içinde mahrem bir alan yaratmaya çalışmışlar,sosyalist feministler de erkeksi bir görüntüyü ön plana çıkararak kadın cinselliğine darbe vurmuşlardır.
Bu akımların hepsinin ortak özelliği,kadını fedakar olarak resmetmeleri ve birey olarak görmemeleridir.Benim burada vurgulamak istediğim nokta,gerek Kemalist, gerek İslamcı, gerekse de Sosyalist kadın tipinin Cumhuriyet kadınının esaretten kurtuluş sürecinin biçiminde saklı olduğudur.
Kemalist kadın kendisini herşeyden önce "bu vatanın bir evladı" olarak görür,İslamcı kadın öncelikli olarak bir cemaatin üyesidir, Sosyalist kadın ise sosyalist davayı ön plana çıkarır. Oysa Demokrat olmanın yolu öncelikle birey olmaktan geçer. Demokratsız demokrasiler de özgüvensiz, kendilerini algılanan tehditlere karşı koruyacak ve bu uğurda feda edecek vatandaşlara gereksinimi olan rejimler haline gelirler."
"Türkiye' de gerek Kemalist, gerek İslamcı, gerekse de Sosyalist bir çizgide demokrat bir konum oluşturmanın yolu bir ön parantez olarak "bireyi" ve "muhakemeyi" öne çıkarmaktan geçmektedir"
***
Buna göre hiçbir şeyden bihaber olanları da ekleyecek olursak, bence dört tip kadın modeli vardır demek yanlış olmasa gerek. Ot gibi yaşayanlarda var çünkü...
Herşeyden önce "Birey olmak!" aslında tüm sorunlar bu noktada son buluyor. Ama nasıl... Forum konusunun içerisinde bunun yanıtını bulmak mümkün bence...
Dini mevzulardan sıkıldığım için bu foruma bir daha yazmayacağım demiştim ama büyük konuşmuşum konu seyri de değiştiğine göre bu alıntıları eklemeden duramadım.
Saygılarımla.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
deniz02 rumuzlu üyeden alıntı
Herşeyden önce "Birey olmak!" aslında tüm sorunlar bu noktada son buluyor. Ama nasıl... Forum konusunun içerisinde bunun yanıtını bulmak mümkün bence...
Sn deniz02,,,
Forum konusunun azizliği işte, marjinal(?) olsa da; dini literatür içeriğinde BİREY olan bir kadını da barındırmakta. Her ne kadar islami külliyatta adına hiç rastlanmasa da, pekala müslümanlarında bu birey olduğunu iddia etmekle lanetlenen kadının şerrinden korunmak için epey mesai tükettiklerini inkar etmemek gerekir.
Hem efsaneleri, hem sair ilahi dinlerde mevcut kabulü ile; 'havva' yaratılan ilk kadın değildi. Tanrı ilk 'lilith'i yarattı. Ama 'lilith' yaratılış gayesini reddetti. Zira 'lilith' Ademin arta kalan tortularından yaratılmıştı. Ve Adem'e itaat etmeyi, isteklerini yerine getirmeyi reddetti. Bu redde dayanağı da "Adem'den hiçbir farkı olmadığını" idrak etmesi idi. Ancak, gerçek o ki; ilahiyatta kadın 'ademin yalnızlıktan canının sıkılması' na sebep yaratılmıştır, tabiidir ki ademin can sıkıntısına çare olması elzemdir.
Lilith Adem'in canının sıkıntısını geçirmediği gibi, can da sıkmıştır. Üstüne üstlük kendi tasarrufu ile Adem'i de terkeder. Sonuç; cennetten kovulmaktır..,
Ya Havva; Havva ise Adem'i mutlu eder. Zira Tanrı bu kere aynı hataya düşmeyecektir, kadını Adem'in hamurundan değil, Adem'in kemiğinden yaratacaktır. Ve Havva da böylece yerini bilecektir.
Ancak; bir rivayete göre ne adem ne havva kafi derece de ya mutlu olamazlar, ya da mutluluktan şımarırlar, sonuç itibariyle başka zevkler ararlar,,, bu rivayete bakıldığından ne Adem ne de Havva 'birey' olamamışlardır. Şeytan kanlarına girer, yine de birbirlerinden bağımsız yasak meyveyi dişleyemezler, öncelikle birbirlerini (daha doğrusu Havva Adem'i) yoldan çıkarırlar...
İslama göre ise; Adem (keyif ve saadetten olsa gerek); bahse konu meyvenin yasak olduğunu unutuverir... Andolsun, Biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. Taha/115
116- Hani Biz meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diremişti.
117- Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
118- Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır."
119- Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."Taha Suresi
Birey olamayan; Tanrı'nın da 'birey' olarak zaten kabul etmediği (bu ayetlerde Tanrı Havva'yı kendisine muhatap almaz) Havva,,, Adem'e riayet ederek mi? yoksa kendi tasarrufu ile mi yasak meyveyi yemiştir,,, bu konu net değildir. Kaldı ki; Havva'nın iradi tasarrufu da pek mühim değildir, kutsal kitapda anlatılmaz, değinilmez,,, tahminen 'ben bilmem, beyim bilir'e kurban gitmiştir.
Sonuçta; 'birey' olamayan kadın da cennetten kovulmuştur.., birey olanda!!!
Liliet ile ilgili bir derleme;
Bilinen en eski Lilth efsanesi Ben Sira Alfabesi denilen yazı türüyle yazılmıştır ve burada Adem'in ilk eşinin yani Lilith'in öyküsü yazılıdır. 8. ve 10. yüzyıllar arasına ait yazılı kaynaklara rastlansa da, asıl öykünün ya da daha uygunu efsanenin ne zamandan beri anlatıla geldiğini anlamak veya öğrenmek mümkün değil.
Bazı ultra-ortodoks Yahudiler Havva’dan önce göze gözükmeyen şeytan kadın Lilith’in düşlerine girerek Adem’i baştan çıkartığına inanırlar. Yahudi kadınlar eşlerinin bu şeytan kadına kapılmaması için yatak odalarının duvarlarına ADM ChVH ChVO LILIT yazarlardı. Bu sözlerin anlamı şöyleydi: “Adem ile Havva buyursunlar içeri girmesin kapıdan 11(Lilith)” Numeroloji’yle uğraşanların gösterdikleri gibi 11 korkunç bir sayıdır ve kötülükle yüklüdür. Kabalistler’e göre bu sayı iyi ve güzel olan ne varsa onun tam tersini temsil eder. Günah yüklü, zarar verici ve mükemmel olmayı reddetmiş bir sayıdır. Yahudiler bu sayıyı Adem Peygamber’in ilk eşi olduğuna inandıkları “Lilith/Dişi Şeytan” ile özleştirmişlerdir
“Ve çölün vahşi hayvanları ile kurtlar buluşacak, ve yaban keçisi arkadaşını çağıracak; evet, gece canavarı orada yerleşecek, ve kendisi için istiharat yeri bulacak.”[İşaya Bap 34:14]
Lilith Eski Ahit’te yukardaki ayette karşımıza çıkar. Yahudi halk inanışındaki dişi ‘gece’ demonu olarak baykuşda vücut bulduğuna inanılır. Talmud’da (Tevratta yer alan hususların yorum ve kıyaslarını kapsayan bir yapıt) şeytansı bir yaratık ve Ademin ilk kadını olarak yer alan Lilit, Filistin’den Yunanistan’a geçmiş ve Hekate inancında yaşamaya devam etmiştir. Yeni doğmuş çocukların katili, erotik rüyaların tasarımcısı olan Lilit’e ortaçağda daha çok demonogların fantezilere uygun bir kimlik verilmiştir. Bu nedenle ortaçağın (ahşap) baskı resimlerinde Lilit, Havva’ya cennette ilk günahı işletecek olan yarasa kanatlı yılan kimliğinde elma sunarken tasvir edilmiştir
Tanrı insanı başlangıçta çift yaratır. Çiftin erkeği bildiğimiz Adem, kadını ise Lilith'dir. Bu ilk insan çifti cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar, ama bu mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebepleri ise çağımızın boşanma davalarında ileri sürülenlerden pek farklı değildir: Adem Lilith'in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz (ruhen ve fikren anlaşmazlık); onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar (ev işlerini ve ailesini ihmal etme). En önemli ve üzerinde en çok durulan sorun ise Adem'in, cinsel ilişki sırasında kadının sürekli altta olmasını istemesidir ve bunu da kadına üstünlüğünün gereği olarak görür, Lilith ise bu pozisyonu aşağılayıcı bularak karşı çıkar (cinsel uyuşmazlık). Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem'in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez. Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı'nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Kendisine sunulan sıcak yuvayı kapıyı çarparak terkettiği için artık yeri de cennetten dışlanmışlar arasında olacaktır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) Samael ile ilişkiye girer ve onlardan cin çocuklar doğurur, hem de günde yüz çocuk gibi yüksek bir oranda, inanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi budur. Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith'i geri getirmesi için Tanrı'ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip 'evine dön' çağrısı yaptırır Lilith'e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir... Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır. Lilith'in dönmesinden ümidi kesen Tanrı, Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva'yı yaratır. Bu yeni kadının, vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva Lilith'e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise 'nihayet hidayete erip yola geldi' diye yorumlar. Hikayenin sonu ise herkesin malumu. Lilith artık kesinlikle kötülerin safındadır. Bütün insanoğullarının ve kızlarının başına gelen nice felaketin sebebidir. İnsanlara yaptığı kötülükler saymakla bitmez: Beşikteki bebeklerin bugünün tıbbınca bile sebebi açıklanamayan ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır...
Hamile ve doğum yapmakta olan kadınlara musallat olarak düşüklere, ölü doğumlara ve annelerin ölümüne sebep olur; yalnız yatan erkekleri uykularında baştan çıkararak gördürdüğü erotik düşlerin verimiyle hamile kalır ve cin nüfusunun artmasına katkıda bulunur. Aynaları yurt edinip özellikle aynaya fazla bakan kadınları kendi safına çeker.
Ola ki ilk katil Kabil'in de anasıdır; insanın cennetten kovuluşunda da parmağı vardır, Havva'nın baştan çıkarılışı ile ilgili tasvirlerde kadına yasak elmayı sunarken görülen yarı kadın yarı yılan yaratığın Lilith olması kuvvetle muhtemeldir. Belden yukarısı uzun siyah saçlı güzel bir kadındır, belden aşağısı ise insana benzemez. Bu konuda da rivayet muhtelif; kimi kaynaklara göre ateştendir, kimilerine göre yılan kuyrukludur, kimi yerde de keçi gibi kıllı ve çirkin olduğu belirtilir. Saba Melikesi kılığına girerek Süleyman Peygamberi baştan çıkarmaya bile çalışır, ama eteklerini kaldırdığında kıllı bacakları (yoksa keçi ayakları mı?) görününce foyası meydana çıkar.
Efsanenin bir diğer versiyonu ise şöyle;
Tanrı Adem adını vediği ilk insana yaşayan her canlının adını öğretir, ve dişi, erkek olarak iki cins olduklarını gösterir. Adem birer çift olan canlıların birbirlerine duyduğu aşkı kıskanmaya başlar ve Tanrı'ya bu haksızlığı gidermesi için yalvarır. Tanrı ilk kadın Lilith'i yaratır. Onu da Adem gibi oluşturur ama bu kez saf toprak yerine Adem'de arta kalan tortuları kullanmıştır. Adem ile Lilith hiç bir zaman barış içinde olmamıştır. Adem ne zaman Lilith'le yatmak istese reddedilmiştir. Çünkü Lilith yere uzanmak istemez ve ''Niçin seninle yatmalıyım? Ben de topraktan yaratıldım ve seninle eşitim'' der. Adem ona zor kullanınca da öfkeyle karşı koyar veTanrının adını kullanarak göğe yükselip onu terkeder. Melekler Lilith'e gecikmeden Adem'e geri dönmesini söylerler. Lilith ise;''Tanrı beni yeni doğmuş çocuklara yaşam vermekle görevlendirdi. Yemin ederim onları esirgeceğim''der. Lilith'in sözü kabul edilir.
Öyle ya da böyle efsanelerde bile kadın ile erkek arasında yaratılıştan beri süregelen bir çatışmanın varlığı yadsınamaz. Belli ki itaatkar ve uyumlu kadın Havva yaratılınca asi ve sözünü esirgemeyen Lilith'i unutturmanın faydası farkedilip, zaman içinde efsaneler buna göre düzenlenmiş (!)
Lilith çağımızda da süregelen birçok batıl inanışın başlıca kaynaklarından biri. Hamile, loğusa kadınların ve bebeklerin üzerlerine ve çevrelerine nazarlıklar takma, muskalar yazma; aynaların kullanılmadığı zamanlarda yüzü duvara çevrili tutulması; erkeğin normal ve yasal sayılan cinsel ilişkiler dışındaki sperm üretiminin hala bu kadar utanç, korku ve suçluluk kaynağı olması; evlilik ve cinsellikle ilgili sayısız adet, gelenek ve tabu bu eski inanışların günümüzde de süren kalıntılarıdır. Musevi dininde erkek çocukların doğduktan sekiz gün sonra sünnet edilmesi de Lilith'den korunmak için bir önlemdir, sünnetin Lilith'e karşı bağışıklık kazandırdığına inanılmaktadır. Lilith çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı 'unvan'larından bazılarıdır. Saf, edilgen, cinselliği ancak yasak meyvayı tadınca öğrenen (böylece Adem'i kandırabilecek kadar kurnaz ve baştan çıkarıcı da olabilen) Havva'nın tersine başından beri gücünün ve cinselliğinin bilincindedir ve yeri gelince de kullanmaktan çekinmez.
Din ve ahlak kurallarını yaratanlarca oluşturulmaya çalışılan uysal, söz dinleyen, erkeğe bağımlı, çilekeş, kanaatkar 'iyi' kadının tam tersidir. Kendi başına buyruk, zaptedilemez, denetlenemez olduğundan özellikle tektanrılı din bilgelerinin sürekli baskı altına almaya çalıştığı kötülük kaynağı kadının bir örneği, erkeğin kadına ve cinselliğe duyduğu korkunun bir simgesidir aslında. Doğallıkla da, ölümlü insanların arasında yeri yoktur, yeri bütün bilinmeyen, açıklanamayan kötülüklerin geldiği karanlık güçlerin dünyasıdır
Lilith tipolojik olarak Yunan mitolojisinde yer alan Lamia ve Emposa ile ilişkilidir ve dorudan doğruya Babil mitolojisindeki Lilitu’dan alınmıştır.
Van der Goes Hugo’nun İlk günah(Temptation) adlı eseri 1470 Kunsthistorisches Museum, Viyana. 1481’de Köln’e yaptığı bir yolculukta delilik krizi geçirdiği söylenen sanatçı ertesi yıl ölmüştür.Lilith’i resmeden sanatçı resmi tamamladıktan tam 11(!) yıl sonra ölmüştür.
Bu bölüme ismini verdiğim “Lilith’s Embrance” Ancient’ın “The Cainian Chronicle” adlı üçüncü albümünün ikinci parçasının ismidir. Bu konsept albümdeki lirikler Vampire The Masquerade ile büyük benzerlik göstermektedir. Ancient’ın bu albümü Finlandiya’da yayımlanması ile birlikte, Finlandiya’da işlenen bazı cinayetlerden sorumlu tutulmuştur.
MERAKLISI İÇİN NOTLAR:
1)Lilith'in geçmişi tektanrılı dinlerden çok daha öncesine, eski Mezopotamya uygarlıklarına kadar uzanıyor. Sümer ve Babil mitolojisinde Lilitu isimli bir tanrıça var. Ama Lilith isminin bu tanrıçadan mı yoksa Sami dillerinde 'gece' anlamına gelen 'leyl'den mi türetildiği tartışmalı.
2)Gılgamış Destanı, Kabala, Talmud, Ölü Deniz Tomarları, Tevrat gibi mitolojik ve dini metinlerde de Lilith'in ismi geçiyor. Bu metinlerde de kendisinden kötü bir cin, gece canavarı olarak bahsediliyor. Musevilik öncesi ve sonrası Yahudi mitolojisinde de Lilith'in önemli bir yeri var. Bu inanışın etkileri Hristiyanlıkta ve çok az da olsa ilkçağ mitolojilerinden en arınmış din olan İslam'da da sürmektedir.
3)Tevrat'ın ilk bölümü olan ve dünyanın ve insanın yaradılışını anlatan Tekvin'in ilk iki kısımı arasında bir çelişki vardır: İlk kısmında 1.27: "Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı" denildikten sonra ikinci kısımda 2.18: "Ve Tanrı dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım." 2.22: "Ve Tanrı adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı" diye yazılmış.
Yani iki kısımda da kadının yaradılışı farklı anlatılmakta. Bunun sebebi de bu iki kısmın farklı dönemlerde farklı kişiler tarafından yazılmış olmasıdır (birinci kısmın M.Ö.700 civarında İbraniler tarafından, ikinci kısmın ise çok daha öncesinden Sümerler tarafından yazılmış olduğu ileri sürülmektedir). İlk kısımda sözü edilen kadın da inanışa göre Lilith'dir ve bu konu yüzyıllardır din adamları ve araştırmacılar tarafından tartışılmaktadır.
Lilith erkek egemenliğini reddedip eşitlik mücadelesi veren bir kadın olduğundan günümüzde bazı kesimlerde bir feminist idol haline geldi. Lilith'e 'dünyanın ilk feministi' olarak itibarı iade edilmeye çalışılıyor. Böylesine olumsuz imaja sahip pagan dönem kökenli bir figürün yeniden öne çıkarılması kilise ve dindar çevrelerin tepkisini çekse de ABD'li Yahudi feministler 'Lilith' isimli bir dergi çıkarıyor; sadece kadın müzisyenlerin katıldığı 'Lilith Fair' isimli gezici bir müzik festivali düzenleniyor; alternatif dinler kurmaya çalışan kimi 'New Age' grupları kendilerine bir 'Lilith' kültü yaratıyor.
alıntı
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu hafta bir hukuk semineri için İstanbul'a geldim.
Eğitimin yapıldığı otelin bahçesine çıktık kahve arasında. Masadaki meslektaşım arkana bak diyince dönüp baktım.
Bir adam bir kadın ( yani en azından kadın olduğunu tahmin ediyorum) ve bir çocuk. Adam Mutlu , çocuk mutlu ama kadın hakkında bir fikrim yok zira gözü dahi gorunmuyordu. Kuvvetle muhtemel kadın.
Yıl 2008, Yer Taksim.. Masada bir müddet sessizlik oldu.
Bu görüntüde ki tek sevımli şey bu kadının elinde bir buket çiçek olması.:) Seven erkek modeli...
Ertesı gün yıne benzer görüntüler..
Su kanaate ulaştım ben , burada korunan kadın değil. Burada erkekleri potansiyel sapık olarak işaret eden zihniyet. Bundan ötürü de erkeklerin zihinlerinde sürekli bir dürtüklenme var bu konuda.
Ve bunun kaynağı kesinlikle din değil uygulayıcılarıdır.
Şunu söyledim arkadaşıma;" Bak siz burada tümm erkekler olarak bir kadın çıksada tecavüz etsek diye beklıyorsunuz."
Soru; taksim gibi bir yerde; marjinal anlamda düşünün lütfen;
Bir erkeğin dikkatini; dekolte giyinen, ciddi giyinen, travesti olan, gay olan ve olmayanlar değilde bu bir bakışta cinsiyetini tahmin edemediğimiz şahıslar neden çekiyor.
Çünkü mesaj belli; ey erkek, sen bana tecavüz edebilirsin hadi yapamadın taciz edebilirsin.
Ben bir erkek olsam bundan hicap duyardım. Bizlerin değil sizin ahlaksızlığınız ve namussuzluğunuz tartışmaya açılmış.
İspatı;
Antalya'da veya tatil bölgelerinde mini etek giyen, askılı bluz giyen yani sırt bacak ve göğüs dekoltesini cesur kullanan kadına bakılmaz bile. Çünkü sıradandır.
Bu kadınlara bakıp rahatsız edenler tatilcilerdir.
Demem o ki bence bu zihniyetle savaşması gereken ERKEKLERDİR. Bizle hiiç alakası yok. Potansiyel tecavüzcü olan sizlersiniz çünkü..
O nedenle dinle ilgili konular seviye itibarile bel tarafına takılmış durumda.
Ben şaşkınlık yaşıyorum ki bu kadar tartışmada konusu lokasyon olarak hala daha yatak odası'ndan sokaklara ve hayatın kendisine intikal etmedi. Üreme kısmında hala..
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şimdi bu MUTA cıların siteleri bile var soru yanıtın dışında interaktif hizmet bile var... Nöbetçi muta hocası var yazıyorsunuz yanıtlıyor.
Bu konuları her ne kadar bilsemde burada yazmak için bilgimi tazelemek ve arttırmak için bu sitelerde dolaştım ... Doğal olarak bu nickimle dolaşmadım. Çünkü burada bile kendilerini ''insan'' olarak değerlendiren bir takım mahlukat fikri tartışmayı ''km'' '' e mail'' ya da başka bir yoldan hakaret ve küfür etmek sanıyorlar. Bilmezler ki KÜFÜR EN BÜYÜK GÜNAHTIR. Bu mahlukatlar birde kendilerini islam müslüman sayıyor kader işte... Allah'ın gönül ve akıl gözünü kapadığı tipler vardır... Her yerde vardır . Kendilerini dindar sanacak kadar da şaşırtmıştır Allah onları...
Neyse bende bu nickimin fazla ''sevilen bir popiliterisi'' olduğunu bildiğimden başka nickle girdim soru yanıta. İlk nickimde daha '' esselamün aleyküm'' demeden bir homurtu koptu atıldım... Ne oldu ki derken nickime baktım '' kemalistler geliyor'' olarak seçmişim... Sonra da Muta denen dangalaklığı savunanların soru yanıt sitesine girmişim... EEE ben atılmayı çoktan hak etmişim... Ama atılana kadar anlamaya çalıştığım bir sürü salak erkeğin muta nın doğru ve dinimizde bulunduğunu kabul etmeye canı gönülden hazır olduğunu; nicklerin abuk olduğunu vede '' hoca'' denenin bunu bir şekilde Türkiye ye sokma azminde olan tiplerden birisi olduğunu anladım... İşin daha acısı buraya üye olan bu dangalakların kadınları türbana sokmak isteyen ama insan yerine koymayan tipler olduğunu anladım...
Sonra nick değiştirdim yeni bir mail le üye oldum... Ne ilginç bu kadar dincilik oynamaya çalışan var teki bile almamış bu nicki güldüm amma iyi nick ha... Azıcıkta kayıt tuttum . Onlarıda sizlerle aşağıda paylaşacağım amma nickime rağmen sonunda beni gene attılar !! Gerçi ben üçüncü sorumda atılırım sanıyordum amma.. Sanırım bilgisizlikten soruyor sandılar o soruyu... Nickim ne miydi ? Sitelerine yakışan bir isim Allahın Mücahidi.... Bazı yerleri sansürleyerek ekleyeceğim konuşmaları ... Bu siteye olan saygımdan ;sonra devam edeceğiz
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.Duygu Tekay rumuzlu üyeden alıntı
Bu hafta bir hukuk semineri için İstanbul'a geldim.
Eğitimin yapıldığı otelin bahçesine çıktık kahve arasında. Masadaki meslektaşım arkana bak diyince dönüp baktım.
Bir adam bir kadın ( yani en azından kadın olduğunu tahmin ediyorum) ve bir çocuk. Adam Mutlu , çocuk mutlu ama kadın hakkında bir fikrim yok zira gözü dahi gorunmuyordu. Kuvvetle muhtemel kadın.
Yıl 2008, Yer Taksim.. Masada bir müddet sessizlik oldu.
Bu görüntüde ki tek sevımli şey bu kadının elinde bir buket çiçek olması.:) Seven erkek modeli...
Ertesı gün yıne benzer görüntüler..
Su kanaate ulaştım ben , burada korunan kadın değil. Burada erkekleri potansiyel sapık olarak işaret eden zihniyet. Bundan ötürü de erkeklerin zihinlerinde sürekli bir dürtüklenme var bu konuda.
Ve bunun kaynağı kesinlikle din değil uygulayıcılarıdır.
Şunu söyledim arkadaşıma;" Bak siz burada tümm erkekler olarak bir kadın çıksada tecavüz etsek diye beklıyorsunuz."
Soru; taksim gibi bir yerde; marjinal anlamda düşünün lütfen;
Bir erkeğin dikkatini; dekolte giyinen, ciddi giyinen, travesti olan, gay olan ve olmayanlar değilde bu bir bakışta cinsiyetini tahmin edemediğimiz şahıslar neden çekiyor.
Çünkü mesaj belli; ey erkek, sen bana tecavüz edebilirsin hadi yapamadın taciz edebilirsin.
Ben bir erkek olsam bundan hicap duyardım. Bizlerin değil sizin ahlaksızlığınız ve namussuzluğunuz tartışmaya açılmış.
İspatı;
Antalya'da veya tatil bölgelerinde mini etek giyen, askılı bluz giyen yani sırt bacak ve göğüs dekoltesini cesur kullanan kadına bakılmaz bile. Çünkü sıradandır.
Bu kadınlara bakıp rahatsız edenler tatilcilerdir.
Demem o ki bence bu zihniyetle savaşması gereken ERKEKLERDİR. Bizle hiiç alakası yok. Potansiyel tecavüzcü olan sizlersiniz çünkü..
O nedenle dinle ilgili konular seviye itibarile bel tarafına takılmış durumda.
Ben şaşkınlık yaşıyorum ki bu kadar tartışmada konusu lokasyon olarak hala daha yatak odası'ndan sokaklara ve hayatın kendisine intikal etmedi. Üreme kısmında hala..
intikal ettirelim,,de sokakta gezen fertlerin bedenleri hayatın içinde iken,,, beyinlerinde yatak odaları dekoratize edildi ise buna da bir çare bulmak lazım.
Libido fazlası zekayı heder ediyormuş üstelik. Bilim araştırmış, sonuç bu...
Kendisi gibi insan sıfatını taşıyan bir kadını paketleyen erkeği sevimli/sevebilir kılan bir özellik kadının eline tutuşturulmuş çiçek demeti olmamalı.. Aşkla/ruhla/yürekle bütünleşen Sevebilirlik ile karşı cinsi/eşini/çocuklarının annesini insani değer olarak kabulle mümkündür. Yoksa kafesteki kuşu da severiz, fiziksel ihtiyacına uygun yemleriz,,, hatta süslü kafesler alıp onu kendimizce değer veririz.., de kaç cantimetrekarelik yaşam alanı bahşedeceğimize biz karar veririz.., hatta kendi doğal yaşam alanlarını 'onun' için zararlı addeder,,, tabii yaşamına müsaade etmeyiz...
Kendimiz için asla değil, sırf sevgili kuşumuzun iyiliği için...:!
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Yaşam organize edilirken nedense; fertlerin cinsel yönleri,,, zaafiyetleri,,, bakış açıları,,, inançları,,, akıllarından olası geçen/geçmeyenler habire dikkate alınıyor? da; sokakta çocuğunu okutamayan, evini bakamayan, iş bulamayan, elinde diploması patlayan, hakkı gaspedilen, haklılığını hükmen tescil ettiremeyen vs. vs. binlerce düşünce odağı beyin de vücut bulup dolaşmakta...
Bakıyorum da; Onlara bir çare için çok da büyük bir seferberlik yok.., üç beş kazan kurufasülye, beşon koli erzaktan başka. Sahi bu insanların; eğitim hakkı diye bir hakkı tesis ve temin edilemez mi? Kendi tanıdığım gençler var, çok da iyi bölümleri kazandılar üniversitelerde,, kapılar çalıyorlar burs için.
Galiba libodo ve olası riskleri ve olası tahrik unsurları için topyekün mücadele daha toplumsal bir anlam ifade ediyor, ve örtülü başların insani ve sosyal hakları daha fazla...
Amaaan; onlarda.., ramazan ayını beklesinler, ya da gidip dernek mi ne ise onlardan birine kapılansınlar... Pek çoğumuz da; kendi sosyal alan çapımızda bir ihtiyaç sahibi bulamayız zaten,, habire 'bağışlarız'.
Almanya da yargılanan bila dernek bütçesini telaffuz ettilerde.., müthiş bir rakkam... Neden bu rakkamlar aktif hale gelen üretim ve istihdam alanları yaratmazlar??? Kişilerin aldıkları bedeller 'çalışma karşılıkları' haline dönse...
Dilenci/muhtaç/aciz kimliklerinden silkinse...
Uman değil 'hakeden' olsa..
vs. vs. gibi ütopyalarım var aslında ama??
Ya ben çok zekiyim, müthişim, kimsenin düşünemediğini düşünürüm vs. vs;)
ya da bila dernek yönetimleri benden zeki:(
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
AKP zaten bu sene sonun baslangıcı yaptı bence...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın Başbakan hazretleri, Turban yasasının Abdullah efendimiz tarafından tasdiki sonrası bazı biz laik’iz denen zındıklar iyice azıttılar. Yok, Ataturk ilkeleri, Yok devrim yasaları, Yok YÖK yasası; yani Osmanlı nizamnameleri yerine Turkiye Cumhuriyeti Anayasası’na sarılmakta ve medet ummaktalar. Sanki % 47 lik milletin teveccuhunu onlar almış gibi.
Ey son yuzyılın en buyuk ismi, Zatı şahanenizden bazı arzularımız bulunmakta ve kabul buyurursanız sıralamaktayız efendim.
1. Mahdumunuzun askere gitmemek için alınan çürük raporunun izahatını ifa eylerseniz bizleri berhudar edersiniz efendim. Gemiciğini ve şirketini idare eyleyen mahdumunuzun santral vazifelisi olarak da askerliğini yapamaz mıydı? Gibi nifak kokan telaffuzlara nihayet vermenizi ve mahdumunuzu askere gonderip yan gelip yatsa da devletlüların mahdumları da askerliğini ifa eder dedirtiniz efendim.
2. Tum alafranga tuvaletleri kullanmaktan men ederek, Frenk adetlerini sona erdiriniz efendim.
3. Zatı şahanenizinde buyurdukları gibi ulemaları soz sahibi yapıp, Yaşar Nuri Özturk, Zekeriya Beyaz gibi ilahiyat alimlerini yasaklamanızı arzu niyaz ederiz efendim. Boylece itaat eden ve fermanlarınızı emir telakki edip amel eden cemaatler teşekkul edecektir efendim.
4. islam’da dort kadın helaldir dusturuyla amel edenlere iftirayı onleyiniz efendim. Evin tek yatak odası olduğu için bir arada yatıldığını zannedenlere gerekli izahatların ulemalarca yapılmasını ve sırası gelenlerin yatak odalarına alındığı konusunda gerekli fetvaları çıkartınız efendim.
5. iran da tatbiki icra edilen Muta nikahının Turkiye’de de serbest olmasını sağlayınız efendim. Boylece fuhuşu da onlemiş olursunuz efendim.
6. ilk Okullardan başlayarak tum okullarda turbanı zorunlu kılınız efendim. Saçı ve yuzu gorunmezse guzellikleri de ortaya çıkmaz ve Cumhur reisimiz Abdullah Gul’un 14 yaşında beğendiği Hayrinnusa bacımızın akıbetine diğer çocuklar uğramamış olur efendim.
7. Tum devlet dairelerinde Ataturk’un resimlerini kaldırarak Fettullah Gulen Hocaefendi nin resmini astırınız efendim. Hem şeriatı getirmemize destek olan Frenklerin emirlerini ifa etmiş olursunuz, hem de şeriatın gelmesine engel olan silahlı kuvvetlere ders vermiş olursunuz.
8. Anayasa değiştirerek turbanı serbest bıraktığınız halde direnen laik rektorlerin YÖK Yasasının 17. Maddesinin arkasına sığınmalarını yasaklayarak gorevlerinden alarak Ekinlik Adasına surunuz ve katıksız hapis cezasını uygulayın efendimiz. Boylece Abdulhamit sultana da vefanızı gostermiş olursunuz efendim.
9. Ezan da yasaklanan Turkçeyi eğitimde de yasaklayınız efendim. Latin alfabesi yerine Arap alfabesinin getirilmesini, Tevhidi Tedrisatı kaldırınız, zaten var olan Tekke ve Zaviyelerin yasal hale getirilmesini, Tum muziklerin yasaklanarak sadece ilahiler ve Tasavvuf muziği nin serbest olmasını, Vatandaşların Perşembe akşamları zikir odalarında hu çekmelerini zorunlu kılınız efendim.
Köşem yetmediği için sair arzu niyazımı istirham edemiyorum. Munasip zamanda onları da sıralayacağımı, bu munafık laiklerin her şeye mustahak olduklarını zatı şahanenize arz ederim efendim.
Mehmet Göre
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Ben bakmamıştım buraya ne zamandır. Unutmadım bunu bitireceğim kesinlikle. Şimdi müthiş Hoca !! ile olan diyalağumuz . Oldukça sansürlü özellikle yandan gelen kişilere ...
Allahın Mücahidi : İyi günler hocam. Herkese de iyi günler. Merak ettiklerimizi burada mı soruyoruz ?
Hoca. Esselamün Aleyküm.
X Y Z ve diğerleri : Selam….
Allahın Mücahidi : Hocam bir şeyler soracağımda ben biraz alayışsızımdır. O yüzden ısrarla sorar saçmalarsam kusuruma bakmayın aklım karışıkta…
Hoca : Evladım biz onun için buradayız. Din konusunda sizlere Nurlu ışık açmak bizlerin görevidir.
Allahın Mücahidi : Hocam siz ne hocasısınız ? Din mi? Yani imam hoca gibi mi? Yoksa öğretmen mi ? Yoksa bir spor hocası mı onu merak ettim …
Hoca : Hamdolsun din hocasıyız. Çok eskilerden beri din hocasıyız.
Allahın Mücahidi : Kaç kişi ?
Hoca : Ne kaç kişi ?
Allahın Mücahidi : Din hocasıyız dedinizde ben sizi birden fazla sandım ondan sordum. Kimle konuştuğumu bilmek isterim açıkçası yani bir rugby hocasıyla konuşmak istemem….
Hoca : O ne bilmiyorum amma ben diyanetten sertifikalı hocayım. Evladım o dediğin her ne sporu ise bizimle ne ilgisi var. Tövbe tövbe…
Allahın Mücahidi : Yok hocam yanlış anlaşılmasın konunuza bakınca aklıma gazetede okuduğum bir haber geldi de. Güney dakoda da bir rugby takımı hocası deplasmanda oyuncularına motivasyon olsun diye toplu seksi serbest bırakıyormuş ta isteyene oradan aklıma takıldı sizin konuda o olunca …
X : Hocam bu dalga geçiyor…
Y : Hocam dinimizle dalga geçiyor…
Allahın Mücahidi : Estağfurullah olur mu öyle şey. Merak ettim sadece . Öğrenmek istiyorum…
Hoca : Sizler susun bakayım . Yeni arkadaşımız daha mürid bile olamadı ona öğretmek doğruları anlatmak din yolunu hak yolunu göstermek hepimizin görevi… Dinimizde toplu sevişme yoktur. Caiz değildir. Günahtır…
Allahın Mücahidi. : Anladım tek tek ….
Hocam bu soru cevap kısmında Yahudi veya Hıristiyan kadınla Muta edilir amma eşi Müslüman olmasın deniyor. Eşi Müslüman olmayınca kadın bekar mı sayılıyor bizim dinimizde ?
Hoca : Öyle değil. Dinimiz erkeğe saygıyı emreder amma esas Müslüman erkek olmasıdır. Bizim dinimize göre evlenmiş olmadıkça evlilik geçerli olmadığından bu hüküm getirilmiştir…
Allahın Mücahidi : Anlamadım şimdi hocam o zaman bizim ülkemizde de İmam nikahı yapmayan evlilikler geçersiz bu söyleme göre. O zaman onlarlada muta yapmak sakıncalı değil caiz yani öyle mi?
Hoca : Kanunlarımıza göre yasak o ….
Allahın Mücahidi : Bizim kanunlarımızda Muta serbest mi de ?
Hoca : Allahın kitabına göre serbest…
Allahın Mücahidi : Anlamadım ki hocam bir soruya Türk kanunları bir soruya Allahın kitabı yanıtı. Ya ikisi de kanuna ya ikiside Allahın kitabına göre olan bir yanıtınız yokmudur ?
Hoca : Dini nikah esastır. Bu olmadıkça Allah katında evlilik olmaz. Artık ne anladınsa…
Allahın Mücahidi : Anladım hocam. Kanundan korkmuyorsan muta yap yakalanırsan zina olur ben karışmam diyorsun.
Hoca : Zina büyük günahtır olur mu hiç ?
Allahın Mücahidi : Hıristiyanlar kilisede evlendiklerine Türkler resmi nikah kıydıklarına ve buna rağmen imam kıymadı diye evlilik olmadı düşüncesine haizsek buna karşın kanunlar bunu zina diye değerlendiriyorsa gerisini bilemem …
Hoca : Anlamadım ama senin aklın çok karışık. Aydınlanman okuman sorman lazım…
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Allahın Mücahidi : Hocam ben bu sorunun yanıtını aldım. Ama soruların içerisinde anlamadığım bir yer var. İkinci soruda Hıristiyan veya Yahudi kadınla muta caizken 13. soruda caiz olmuyor neden ?
Hoca : Hanımın iznine bağlı da ondan caiz değil.
Allahın Mücahidi : Yani adam hanım hanım ben gidiyorum elin gevuruyla muta yapıp gelecem derse sorun yok. İlginç Ne biçim kadın bu ? İzin veriyor. Kaldı ki hocam 29. soruda da muta için eşin izni şart değil diyorsunuz. Yani erkek istediği an bunu yapabilir. Başka deyişle karısını aldatabilir.
Hoca : Kul aldansın Allh ı aldatamazsın O her şeyi görür bilir. O sorulara bakarız. Mutlaka senin anlamadığın derin bir anlam vardır. Erkek doğası gereği kadınsız yapamaz Allah böyle buyurmuş. Nefsini köreltmesi gerekir bu yüzden muta caiz kılınmıştır erkeğe..
Allahın Mücahidi : Yani kadınların nefsi isteği yok mu ? Onlar cinsellik istemez mi kocaları yokken demek istiyorsunuz hocam ?
Hoca : Kadın kocaya tabiidir. Kocasi yoksa onu oturup bekler ev işlerini yapar çocuklara bakar.
Allahın Mücahidi : Anladım hocam bu tabilikte ev işlerinde oluyor. Yoksa kocam orada eb nburada ohhh kısmı yok . Hımmm…
Hoca : Evledım böyle konuşarak aslında günaha giriyorsun .Amma cehaletinden dolayı affeder seni.
Allahın Mücahidi . Kim ?
Hoca : Fe süpanallah Kim olacak Allah …
Allahın Mücahidi : Hocam o kadar kesin dediniz ki . ben Allah olduğunu anladığım halde sormak zorunda kaldım . sanki Allah ın bu konuda ki fikrini bilir gibi….
Hoca : Tövbe de Affeden odur. Ben sadece bilgiler ışığında söyledim bunları .
Allahın Mücahidi : Anladım hocam sağolun. Peki hocam bu imamlar bu geçici muta için para alıyor mu? Çünkü ben öyle duydum Bazı yerlerde imamlar beklermiş bu iş için.
Hoca : Allahın Rızası için olan bir iştir bu . tabiî ki gönlünden kopan verilir verilmelidir. Mihir miktarının oranına göre vermek evladır.
Allahın Mücahidi : Hocam peki özellikle İran da bazı imamlar bu iş için kadın da buluyorlarmış.
Hoca : Erkek bekarsa, mihir konuşamıyorsa, hocalar bu konuda da yardımcı oluyorlar. Aslında pek uygun değil ama iran da özellikle yaygın….
Allahın Mücahidi : Hacom buna argoda ve hatta zaman zaman kriminolojide apayrı bir sözcük deniyor sanıyorum.
Hoca : Nasıl yani ?
Allahın Mücahidi : Hocam şimdi imam kadını da buluyor nikahıda kıyıyor geçici olarak parasını alıyor değil mi?
Hoca : evet. Hizmet karşılığı diyebiliriz.
Allahın Mücahidi : İşte hocam bu medeni dünyada kadın pazarlamak olmuyor mu yada argo deyimle pezevenklik ?
Hoca : Tövbe de tövbe de. Ne ilgisi var. Teki seni Allah rızası ile geçici evlendiriyor. Ötekinde sen zina yapıyorsun .
Allahın Mücahidi : Hocam şimdi Allah bilmiyor mu geçici sırf cinsel tatmin için evlendiğini sonra hiçbir hak geçmeden basıp gideceğini. Burada sanki Allah rızası diye kişinin zinasını yasal hale getirilmesi yok mu? Ha bir kadına para verip yatmışdın hada bir de hocaya para verip o gece için evlenmişsin. Burada kimi kandırıyoruz.?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
X Hocam bu şerefsiz dinimize hakaret ediyor.
Y : Hocam atalım bunu insanı dinden çıkartır.
Z : Hocam bu dinsiz imansız tumayalım. Lan şerefsiz birde utanmadan ne biçim nick almışsın….
Allahın Mücahidi : Yahu beyler size ne oluyor. Şeref din iman ayağa mı düştü de siz konuşuyorsunuz bu konuda. Hele destur kendinize gelin. Anlamaya çalışıyoruz. Allah ı kullanarak kendimizi mi aldatıyoruz onu merak ediyorum ne var bunda .Allah her şeyi bilmez mi?
X Y Z Bilir tabi…..
Allahın Mücahidi : O halde evleneninde sadece cinsel birliktelik için evlendiğini ertesi gün yada nikah süresi bitince gideceğinide biliyor . Bu ne biçim iş? Kimi kandırıyoruz onu merak ettim .
Hoca : Oğlum senin kafan karışık. Bazı münafıklar karıştırmış senin kafanı. Çok okuman dinlemen lazım.
Allaın Mücahidi : Hocam ondan soruyorum ya. Beni bu hale getiren baş Münafık 1938 yılında öldü amma ben hala böyleyim nedense. Hemde hiç görmediğim halde o güzel yüzünü . Fikir ve düşünceleriyle büyüdük böyle olduk… Şimdi sayenizde doğruyu bulacağız…
Hoca : Anma onun adını bu değerli yerde….
Allahın Mücahidi : Düşmesin değeri hep aklımızda ki gibi kalsın.
Hoca : Anlamadım.
Allahın Mücahidi : Boş verin hocam anlaşılır gibi değil. Bende anlamıyorum. Bir sorum daha var hocam 10. soruda ‘’ Gizli, kuytu bir yerde baş başa kalmış bir kız ve erkeğin günaha düşmemek için kızın babasının izni olmadan muta yapmaları caiz mi?’’ diye bir zırvalama gibi bir şey var . Aslında diyor ki cinsel birliktelik yaşamak için bir kızla bir erkek yer bulamayıp, gizli kuytu bir yerde buluşsa, niyet zaten belli de nedense son anda günaha düşmemek akıllarına gelince muta yapmak istiyorlar amma baba izni olmadığından muhtemel babanın haberi olsa kızın da erkeğinde kemiklerini kırar o ayrı da; yapabilirler mi onu soruyorlar. Yanıt caiz değil olarak geliyor . 4. sorunun içinde de ‘’ fakat kızın babası toplumun yanlış kültüründen dolayı buna izin vermezse’’ cümlesi var. Yani mutaya izin vermemek toplumun yanlış kültürü mü oluyor ?
Hoca : Kızla erkek oraya gitmeden muta yapacaklardı. Yani izim alacaklardı. Muta ya izin vermemek yanlış bir kültürdür tabiî ki. Dinimiz emretmiş .
Allahın Mücahiti : Hocam sağ olun her halde yaşınız oldukça var bu engin bilgiler kolay kazanılmaz.
Hoca : 60 ı geçtim. İkinci evliliğim.
Allahın Mücahidi : Mutluluklar hocam . Allah çoluk çocuk sizi mutlu etsin.
Hoca : Sağol darısı başınıza iki kızım bir oğlum var. Evlenme zamanları da geldi…
Allahın Mücahidi : Aaaa Allah Bağışlasın. Hocam siz beni atmadan arkamdan küfür sayacağınızı bilerek sorup kaçayım. İki kızınızdan birisini bana bir ay muta nikahlı versenize 10 kilo bulgur 50 kg kömür veririm….