Ulus Devlet Nasıl Yok Edilir?

Önce saptamayı yapalım. Abd Türkiyede ulus devlet istemiyor. Bu kesin. Bunun için bir ulus devleti bölmek için neler gerekliyse yapmaya çalışıyor. Kendi açısından son derece doğru nede olsa o da kendi çıkarları doğrultusunda bir yöntem izliyor . Burada sorun yok acaba bizim hükümet ne yapıyor işte sorun burada ve bizimde tek konuşmadığımız nokta burası. Abd ye bağırığ duran yığınlarla insan oluştu peki ona o gücü kim verdi ? Ona laf eden nedense yok.
Konumuz bir ulus devlet nasıl yok edilir olduğuna göre bunu inceleyelim ilk olarak.
Ulus devlet farklı etnik ve dini kökendeki kişilerin ortak bir paydada bir arada yaşamasının sağlanması ile oluşur. Öyleyse bu parçalamanın ilk iki ayağı zaten otomatik bellidir.
1. Kişileri etnik köken olarak böl
2. Kişileri dini köken olarak böl
Bu ikisi çok ciddi olarak bir ulus devleti sarsar ancak çok güçlü bir ekonomiye sahip olan ve bunu kullanabilen devletler bu bölünmeyi engelleyebilecek güce sahip olabilirler. Öyleyse üçüncü bir ayak daha olması gerekiyor ulus devletin yok edilebilmesi için
3. Devletin altındaki ekonomik gücü çek al...
Bu üçü gerçekleştirildiği zaman çözülme sürecinin başlayacağı bir gerçektir. Durdurulması çok ama çok güç bir sürece girilmiş olunur. Bu gerçekler ışığında bakalım şimdi asıl suçlu abd veya ab mi başkası mı yoksa bizzat bu hükümet mi?
A. BOP denilen büyük ortadoğu projesi aslında abd ve ab nin ortadoğu petrollerini kontrol edebileceği kendi hükümranlıklarını kullanabileceği ve bölgeyi dilediği gibi şekillendirerek herşeyiyle denetimine alacağı bir yapılanmadan başka bir şey değil. Önce bunu çok net görmeliyiz. Bunun sağlanmasının ayakları vardır.
1). su yolları
2). neresi olduğu tam belli olmayan Ermenistan sınırlarının düzeltilmesi
3). dinsel oluşum
4). kürdistan bölgesinin devletleştirilmesi
Biraz dikkatli bakan bir göz bu dört ayağında ortasında şu anda dimdik duran Türkiye Cumhuriyetinin olduğunu görmektedir. Öyleyse en büyük engel budur. Yani Türkiyedir. Laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olarak ulus devletlerin en güçlülerinden birisi ve yüzü Batıya dönük Yurtta sulh cihanda sulh ilkesiyle hareket eden bir ülke . İşte hedef....

Ulus devleti yok etmek için düğmeye basıldı abd ve ab tarafından işin gırgırı Türkiye farkında olmasada Rusya ve çevresi ile Çin Hindistan ın dahil olduğu altılı ittifak Türkiyeden yana BOP a karşı olduklarını açıkça deklere ederken Bizimkilerin bunu kader gibi kabullenmeleriydi.
RTE nin icazetli başbakanlığı ve kendisine şişirilerek BOP un eşgüdüm başkanlığının verilmesine çok sevindirik yaptığı için AKP yi onlarda BOP u olduğu gibi kabullendiler ve o yönde çalışmalara taa büyük şehir belediyesi başkanıyken başladılar. Farkındaysanız Türkiyeyi parçalamayı dilimlere bölmeyi hedefleyen BOp un eş güdüm başkanı TC nin başbakanı!!!!!! Nasıl olduğunu bilemediğimiz kardeşide cumhurbaşkanı oldu. ( Sakın C harfi büyük olacak demeyin gerek abd gerek aba gerekse halihazır cb yi protestodayım ben özel isim olmayı hak etmiyorlar gözümde.)
Fırat ve Dicle nehitleriyle ilgili yapılan anlaşmalar ile su sorununu aştılar kendilerince ama bu tam ortaya çıkınca kopacak gürültüden dolayı tam anlamıyla hali hazırda gündeme getirilmiyor.
Ermenistan sorunu şimdilik sadece ısıtılan bir pasta görünen yüzü soykırımı maskaralığı ile zırt pırt ortaya çıkılması Ama asıl hedef çok farklı çok...
Dinsel oluşum istanbulda ekümenik tartışmalarıyla başlayarak devam etmektedir. Bu arada pardon filan denerek ikide bir Ilımlı islam cumhuriyeti diye anılan Türkiye nin tepesinden ses çıkmamasıdır. Sınırları daraltılmış ılımlı islam modelidir Türkiyeye biçilen rol burada .
Kürdistan bölgesinin devlet yapma planlarını ise bir kez daha anlatmakta yarar yok. Halkıda kandırmak için bu oluşumun hitamında yok edileceği kesin olan PKK denen aşağılık örgütle kavga ettirilerek gündemi saklayan bir hükümet olması önemlidir. Farkındaysanız tezkerede bile pkk ya karşı denilmektedir. Nerede olduğu herkesce malum pkk ya aralık ayında boş kandili döverek gaz alma operasyonu yapılacak. İşin acısı pkk yı elinde tutan abd ile bu konuda yardım istemeye giden rte nin düştüğü durumdur. Aslında burası çok önemlidir. Bir ulusun bağımsızlığı için çok önemli bir kilometre taşının devrileceği gündür 5 kasım ve maalesef rte bunu zevkle yapmaktadır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin ve millet bu egemenliği seçtiği milletvekillerinden oluşan TBMM ile kullanıyorsa ve bu TBMM si bu konuda karara vardıysa bu kararın uygulaması için ABD başkanından icazet alınıyorsa bağımsızlık var mıdır ? Siz bakmayın rte nin hönk hönk öttüğüne ona böyle konuş halk galayana gelmesin uyanmasın ''abd ye ne yahu meclisin onadığı karardan sen nebiçim başbakansın ?'' demesin diye gaz alma operasyonundan başka bir şey değildir. Abd dönüşü yapılacak operasyonun bağımsız olarak yaıldığına kimi inandıracağız ? Abd hali hazırda iran ı vurma planı yaparken sen sınırından 50km geçmek için icazet istersen senin operasyonun uluslararası hukuk ihlali Abd nin işgali ( gereksiz ) demokrasi kabul edilirken bağımsızlık????
Ulus devlete hala giremedim ama az kaldı....

Ekonomisini, siyasi iradesini, dilini, dinini, edebiyatını, sanatını, kültürünü kaybeden uluslar en son sınırlarını da kaybederler. :(

Görüldüğü üzere halihazırdaki hükümet bop un tüm şartlarını kabul etmiş durumda ama bilinen ir başka gerçek Türkiyenin bunu kabul etmeyeceği. Zaten o yüzden bu hükümet devlet geleneğini kayıt tutmayı yok etmeye uğraşıyor sıkıştığı an inkar etsin diye..
İşte bu noktada bop için ulus devlet modelinin yok edilmesi gerekiyor. nasıl yok edileceği ortada yukarıda üç madde yazdık şimdi onlara bakalım.
1. Kişileri Etnik Köken Olarak Böl:
İstenilen bop sahası neresi ? Güneydoğu Anadolu ile Doğu anadolunun bir bölümü... Burada etnik ağırlık olarak kim var Kürtler ? Bop ta kürtlere yer var mı ? Evet. Türklere yer var mı ? Güdümlü olursa evet. Ama şuanda orası Türkiye Cumhuriyeti !!! O zaman etkin kargaşa lazım .
Koç başını bilirsiniz değil mi? Hani şu eskiden surların kapısını yıkmak için kullanılan alet. Bu aletin başına demir takılır çünkü asıl darbeyi orası alıyor bir gövdesi vardır birde onu taşıyıp getirip getirip vuranlar.
Sur kapısı Türkiye dir. Koç başının demir olan başı PKK dır. Gövdesi Barzani ve Talabani denen adamlardır. Taşıyanlar abd, ab ve İsrail dir. Şimdi bu çok açık görünen bilinen bir gerçektir. E bunu biz bildiğimize göre hülümetin başındakilerde biliyordur değil mi? Koç başı taşınmazsa zararsızdır. Asıl onu taşıyan getirip vuran zarar verendir. Kim bu ?abd. Rte nereye gidiyor ?abd'ye Neden gidiyor ? koç başının sadece başından rahatsızız bizle işbirliği yapın demeye... Yahu o taşıyıp vuruyor o nu o yaratıyor koç başını ne yardımı????
Açıkça görünen ve söylemlerden anlanan o ki ayağa kalkan ülkeyi sakinleştirmek gazını almak tüyler aşağı demek için göstermelik bir iki operasyon belki bir iki lider müsvedyesi ( Ki kimlerin olacağının pazarlığı yapılıyor ) teslim edilecek yakalanacak ulusumuz ohh diyecek rahatlayacak ama buz dağı devam edecek.
Veya bilerek dillendirilen ama asla gerçek olmayan fakat tahrik olduğu açık olan Türk Kürt kavgası çıkarılarak tam bir karmaşa etnik bölünme yaratılacak.
İşin acı tarafı iki oyunda birlikte yürütülüyor hangisi olursa. Çünkü umulmayan oldu ve Türk halkının kürdüyle çerkeziyle tatarıyla abazasıyla birleştiğini görüp şaşırdılar. Çok büyük çoğunluk Kürt le PKK nın aynı olmadığının farkında ve ona göre tepki koyuyor. Bu hesapta yoktu. Ak parti liderinin ' üreyin üreyebildiğiniz kadar'' sözünün ne anlama geldiğinide anlayabilseydi bu halk şimdi çok daha rahat olacaktık ama neyse...
Ak parti lideri dolayısıyla hükümetin başının söyledikleri gerçeklerle hiç uyuşmuyor. ısrarla ''sadece pkk üsleri diyor'' çoktan boşaltılan şimdi silahların kaçırıldığı boş mağaralar yani.. Ama o hariç dünya basını bile PKK nın kuzey ırak ta dolaşıp durduğunu Süleymaniye den gayet rahat alışveriş yaptıklarını Kerkükte oturduklarını ve Barzani ile iletişimde olduğunu ve barzani şaklabanının aslında PKK nın 4 önemli isminden birisi olduğunu açıkça yazıp söylüyor. Türkmen ağırlıklı olan Kerkük ün Kürt ağırlığına ve özellikle PKK ağırlığına geçtiğini bilmeyen yokken sadece boş kandil hedeftir diye yaygara koparmak aczin sınırlarını planın uygulanmasını bize gösteriyor.
Şurasıda bir gerçektir ki Nisan 2007 den bu yana verdiğimiz her şehidin sorumlusu başta rte olmak üzere bu eli kanlı hükümettir. Her şehidimizde ellerindeki kan büyümektedir.
Dikkat edilirse aslında olmayan bir şeyi itidal diye ısrarla rte gündeme getirmektedir. Kürtler kardeşimizdir onlara dokunmamak onlarla kavga etmemek lazım !!! Sanki Türkiyede yürüyen kürtlere yaşayanlara bir şey diyen varmış gibi... Gizli gizli ne yapıyorsa....

Etnik ve dini köken farklılıklarına rağmen Türk-Kürt,Alevi-Sunni evlilikler var.Oran nedir bilmiyorum ama önceki yıllara nazaran bu evlilikler daha çok oluyor.Bu da ulus devlet adına ciddi bir bağdır.Bilinçli olmanın yanında bu da belki basit bir örnek.

Alıntı:

---

hilaldeniz rumuzlu üyeden alıntı

Etnik ve dini köken farklılıklarına rağmen Türk-Kürt,Alevi-Sunni evlilikler var.Oran nedir bilmiyorum ama önceki yıllara nazaran bu evlilikler daha çok oluyor.Bu da ulus devlet adına ciddi bir bağdır.Bilinçli olmanın yanında bu da belki basit bir örnek.

---

Sayın hilaldeniz ; Bir düzeltme yapayım. :) Aleviler ve Sünniler arasında dini farklılık yoktur. Her ikisininde dini dayanağı İslamdır. Sadece islamı yorumlayış ve yaşayış farklılığı vardır.

Not : Herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için bu açıklamayı yapma gereği duydum.

Zaten yeterince sorunumuz var, birde bunu çıkarmayın. :o :o :o

Saygılarımla.

Fark var sonuçta:)
Ama bağdan bahsediyorum.Başka bir ima yok.Ekleme gereği duydum..:)

Dün Akşam TRT1 de Otel Ruanda diye bir Film izledim

Film bittiğinde koltuğun kenarına ilşmiş bir halde olduğumu farkettim
oysa TV izlerken kanepeye uzanır göbeğimede bir yastık koyarım
çok gerilim,korku,savaş filmi izledim ama bu bambaşka birşeydi

kendimi toparlamaya çalışırken Flsh Tv de Gökhan Taşkın isimli "sipiker"in sunduğu Gece Hattı isimli "haber programı" nı izledim sesinde sahte bir burukluk yanaklarında bir damla yaş !!
bu görüntü beni tekrar izlediğim filme götürdü
ülkemi düşündüm
vatanseverliğin Irkçılığa dönüştüğü şu son günleri hatırladım
en iyi kürt ölü kürttür diyenler aklıma geldi
1983-1999 yılları arasında yapılan
adına BALYOZ, ÇELİK, MURAT ,SANDVİÇ denilen 24 adet sınır ötesi operasyonu , 24 adet sınır ötesi operasyon yapıldığı halde 25 inci de sanki PKK Terörünün sonu gelecekmiş gibi ülkemi ortadoğu cehennemine cekmek isteyenleri ,bunun için toplumsal destek sağlamak için milliyeçiliği kullananları,yurtseverliği ırkçılığa dönüştürenleri düşündüm düşündüm de düşündüm
Sonra Kendi Cudi mizi Gabarı mızı Tendürek'i Munzuru bu dağlarımızda barınan teröristleri düşündüm

Tabii tüm bunları düşündüğümde Ruanda da ki HUTU ve TUTSİ leri aklımdan hiç çıkarmadım

Ruanda’nın uzak ve yakın tarihinin bu kısa ve hazin özeti, bütün dünya insanları için manidar dersler barındırıyor. En başta, milliyetçiliğin, gem vurulmadığı takdirde insanı hangi derelere kadar sürükleyebileceği bir kez daha görülüyor. Gittiği yere ‘özgürlük’ten önce talan götüren ve maden veya petrolden önce kan çıkaran Batının bir icadı olarak ulus-devletin, hakim ulus dışındaki uluslar, hatta hakim ulusun ılımlı insanları için dahi yeri geldiğinde bir felakete dönüştüğü de... Yaşanan vahşet, öte taraftan, asırlar önce “Şerlerin en büyüğü iç savaştır” diyen Blaise Pascal’ın sözünün ne kadar da doğru olduğunu hazin biçimde belgeliyor.

Soruya sadece Türkiye ve onun gibi çok fazla tehlikeli etnik unsura sahip olan devletler adına bakmak ve buna göre yorum yapmak eksik olur Uluslararası boyutta da düşünmek gerekir.Bugün kim federal bir yapının nimetlerini reddedebilir ki?Liberal düşünceyi de marksist sistem gibi ele alırsak tüm aşamalar(ki bu aşamların en önemlisi bölünme tehlikesinin ortadan kalkması) tamamlandıktan sonra aynı marksizmin devleti yok etmesi gibi liberalizmdede merkeziyetçilikten uzaklaşmak gereklidir...Türkiye açısından alt yapı oluşmamıştır bölgesi itibariyle de hiçbir zaman oluşmayacaktır...Ama federalizm öcü değildir...

Alıntı:

---

Erdal4420 rumuzlu üyeden alıntı

Soruya sadece Türkiye ve onun gibi çok fazla tehlikeli etnik unsura sahip olan devletler adına bakmak ve buna göre yorum yapmak eksik olur Uluslararası boyutta da düşünmek gerekir.Bugün kim federal bir yapının nimetlerini reddedebilir ki?Liberal düşünceyi de marksist sistem gibi ele alırsak tüm aşamalar(ki bu aşamların en önemlisi bölünme tehlikesinin ortadan kalkması) tamamlandıktan sonra aynı marksizmin devleti yok etmesi gibi liberalizmdede merkeziyetçilikten uzaklaşmak gereklidir...Türkiye açısından alt yapı oluşmamıştır bölgesi itibariyle de hiçbir zaman oluşmayacaktır...Ama federalizm öcü değildir...

---

Hadi yaaa, ciddi misin?:o

Şu engin sosyopolitik düşünceni biraz daha açsan da 100 mumluk ampul gibi olsak. Mesela hangi eyaletimizde yaşamak isterdin, kaç eyalete bölünmeliyiz? Şu anda hangi eyaletimizdesin? Eyalet sistemin faydaları? vs vs vs vs....

GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927

İşte; tarih 1927. Uzun lafın kısası. Herşey görülmüş,düşünülmüş ve yazılmış. Ulus devlet bunu anlamayanlar,anlamak istemeyenler tarafından,sanki Atatürk olmasaydı ibadetlerini ve inançlarını özgürce yerine getirebileceklermiş gibi, inançları sömürerek, başörtüsünü dini simge türbana döndürüp, halkı bunlarla oyalarken, her 10.Kasımda sap gibi ayakta durmaya gerek yoktur diyenlerce, böyle yok edilir.

Alıntı:

---

milo rumuzlu üyeden alıntı

Hadi yaaa, ciddi misin?:o

Şu engin sosyopolitik düşünceni biraz daha açsan da 100 mumluk ampul gibi olsak. Mesela hangi eyaletimizde yaşamak isterdin, kaç eyalete bölünmeliyiz? Şu anda hangi eyaletimizdesin? Eyalet sistemin faydaları? vs vs vs vs....

---

Tek bir noktaya şartlandığınız için her sözün altında bölücülük yıkıcılık arıyorsunuz...Blücülerin ağzından konuştuğumu falan düşünmeyin...Keşke yazımı gözlerinizle okusaydınız da böyle açıkça aşağılayıcı tavırlar takınmasaydınız...Tekrar söylüyorum;Türkiye için söylediğim gibi şartlar hiçbir zaman oluşmayacak...Niye oluşmayacak biliyor musunuz?Tek noktada takılı kalanlar yüzünden oluşmayacak...Ayrıca benim sizi aydınlatmama gerek yok.22 Temmuz 2007 de Türkiye %100 olmasada %47 ampulle aydınlandı...Biraz oraya da bakın belki sizde aydınlanırsınız...

Sayın Erdal4420 Türkiye açısından alt yapı oluşmamıstır diyorsunuz?
Alt yapı olusursa ne olur merak ediyorum?

Mehmet Emin bey;Bahsettiğim alt yapı hoşgörülü ve iyi niyetli olmak...Bölücü ve parçalyıcı zihniyetlerin olduğu bir ortamda federalizm olmaz!!!Tepkili olduğunuzun farkındayım...Çünkü biz yıllardır bölünme tehlikesini ensemizde hissetmiş bir ülkenin çocuklarıyız...Son iki ayda 50' ye yakın şehit verdik ki bu tepkili olmanızın sebebini açıklıyor bana...Ama sizinde beni anlamanız lazım eğer yıllardır bölünme korkusuyla yaşamamış olsak, Bu güzel ülkede consensus sağlanmış olsa demokratik eğilimler açısından,hızlı çözümler açısından,atanmışların değil seçtiklerimizin yönetiminde olmak açısısından federal bir devlet hoş olmaz mıydı?

Alıntı:

---

22 Temmuz 2007 de Türkiye %100 olmasada %47 ampulle aydınlandı...Biraz oraya da bakın belki sizde aydınlanırsınız...

---

Teşekkür ederim, ben istediğim cevabı kısmen aldım ancak şu federalizmin ne olduğunu, Türkiye'de bu sisitemin nasıl uygulanabileceğini, Türkiye'nin kaç eyalete bölünmesi gerektiğini, sizin hangi eyalette yaşamak istediğinizi, şu anda sanal olarak hangi eyalette bulunduğunuzu da bir anlatsanız bize.

Bir de,

Alıntı:

---

Bölücü ve parçalyıcı zihniyetlerin olduğu bir ortamda federalizm olmaz

---

düşüncenizin hangi temele dayandırıyorsunuz onu da bir dinlesek. Bütün bunları bize anlatmadan önce de Yugoslavya ve Çekoslovakya' yı da bir inceleseniz sanırım iyi olacak. Sizin Federalizmden anladığınız eğer ABD' deki sistem ise aklınıza şaşayım.

Rahmetli Uğur Mumcu'dan size bir öğüt,

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMA!!!

Hala Türkiyeden bahsediyosunuz hangi eyalet soruları soruyosunuz.Türkiye için uygun olmadığını kaç defa söylediğimi ben unuttum...Kendiniz yazınızda örnekleri vermişsiniz bu örneklere bakarak zaten;Türkiye için olmaz diyorum...Okuyun eğer cevap verecekseniz ona göre cevap verin...Heyecanlanmadan baştan sonuna kadar okuyup öyle cevap verin...Ayrıca benim Federalizm konusuyla ilgili söyleyecek çok sözüm var oysa siz ikide bir Türkiye için federalizm konusunu sunup duruyosunuz buna söyleyeceğim hiç birşey yok...Not:Bilgi sahibi olmak için akademik eğitim almak gerkir...YANLI TARAFLI KİTAPLARDAN YAZARLARDAN BİLGİ SAHİBİ OLUNMAZ!!!
Anayasa hukuku,Devlet Teorileri,Devletler umumi Hukuku,Devletler özel ilişkileri,Ekonomi,Kamu maliyesi,İdare hukuku okumadan Fedaralizm anlaşılmaz...Rahmetle andığım Uğur MUMCU federalizme cevap veremez....

Balta limanı anlaşmasını ve 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararını ( Gümrük Birliği) karsılastırmanızı tavsiye ediyorum....çarpıcı benzerliklere hazır olun!!!!! ulus devletin yok olusunu daha ii degerlendirebilirsiniz!

Alıntı:

---

Erdal4420 rumuzlu üyeden alıntı

Anayasa hukuku,Devlet Teorileri,Devletler umumi Hukuku,Devletler özel ilişkileri,Ekonomi,Kamu maliyesi,İdare hukuku okumadan Fedaralizm anlaşılmaz...Rahmetle andığım Uğur MUMCU federalizme cevap veremez....

---

Size bir yanıt yazacağım yazmasınada anlamadığım bir nokta var. Siz öğrenciyken bilinmesi gerekli (ve eksik belirtmeyle)maddeleri sıralayak her türlü donanıma sahip olduğunuzu savunurken BUNLARIN TAMAMINI OKUMUŞ ÖTESİNE GEÇİP KİTAPLAR YAZAN UĞUR MUMCU NUN nasıl yanıt veremeyeceğini anlayamadım. Bu konulurdu kştuplurı olan birisine bu yaklaşımla yaklaşan kişiden şüphe duyarım. Sizin Rahmetle adığım dediğiniz MUMCU yu bilmediğinizden eminim. Yoksa böyle bir HUKUKÇUYA bu lafı etmek pesss

Alıntı:

---

commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı

Size bir yanıt yazacağım yazmasınada anlamadığım bir nokta var. Siz öğrenciyken bilinmesi gerekli (ve eksik belirtmeyle)maddeleri sıralayak her türlü donanıma sahip olduğunuzu savunurken BUNLARIN TAMAMINI OKUMUŞ ÖTESİNE GEÇİP KİTAPLAR YAZAN UĞUR MUMCU NUN nasıl yanıt veremeyeceğini anlayamadım. Bu konulurdu kştuplurı olan birisine bu yaklaşımla yaklaşan kişiden şüphe duyarım. Sizin Rahmetle adığım dediğiniz MUMCU yu bilmediğinizden eminim. Yoksa böyle bir HUKUKÇUYA bu lafı etmek pesss

---

Özür dilerim yanlış anlaşıldım ben orada sadece Rahmetli Uğur MUMCU'nun kitaplarının yetersiz olacağını ifade etmeye çalışmıştım...Üniter-Federal devlet ayrımı siyasi bir ayrımdır idari bir oldu değildir...Siyasi görüşünüze göre bu konuda bir karar verirsiniz tek bir siyasi görüşün birikiminin bu soruya cevap veremeyeceğini anlatmak istedim...Ayrıca bilinmesi gereken maddelerin eksik olduğunu söylemişsiniz bu doğru;Bu ayrım özel hukuk alanlarını bile etkiliyor hepsini yazmak için herhangi bir üniversitenin hukuk fakültesinin 4 yıllık ders yükünü kopyala yapıştır yapsam bile tam olmaz eksik kalırdı....Tekrar ediyorum Uğur Mumcuya çok büyük saygı duyuyorum...

Ben aslında apayrı bir konu yazıyordum ama daha bitirmeden ilginç bir tartışma oluşmuş.
Erdal4420 Ak parti abd ab ve Kuzey Iraktaki aşiret reisi ile bazılarının Türkiye için istediği federal yapıya sahiplenmiş. İşin daha komiği ''ilgi sahibi olmak için akademik eğitim almak gerkir...YANLI TARAFLI KİTAPLARDAN YAZARLARDAN BİLGİ SAHİBİ OLUNMAZ!!!'' diyerek hiç tanımadığı kişileri suçlamaya cüret ederken kendisinin HANGİ YANSIZ KAYNAKLARI kullandığınıda belirtmemiş. Yansız ve tarafsız kitap ve yazarların bir listesini verirse onlarıda okuruz. Böylece ufkumuz açılır genişler yansız tarafsız oluruz bizde.
'' Hala Türkiyeden bahsediyosunuz hangi eyalet soruları soruyosunuz.Türkiye için uygun olmadığını kaç defa söylediğimi ben unuttum...'' derken kendi yazısını unuttuğunun da farkında değil Niye uygun değilmiş bakınız ''Tekrar söylüyorum;Türkiye için söylediğim gibi şartlar hiçbir zaman oluşmayacak...Niye oluşmayacak biliyor musunuz?Tek noktada takılı kalanlar yüzünden oluşmayacak..'' Bu tek nokta neyse ve oraya takılanlar kimler olduğunu ise yazmaya tenezzül etmemiş. Tek noktaya bakmamak lazım geldiği konusunda hem fikirim. Türkler 1000 senedir bu topraklarda egemen olmuşlar her devlet te bağımsız üniter yapıyı korumuşlardır. Her halde tek nokta bu olsa gerek ? Zaten hala Türkiyeden bahsediyorsunuz ne demek anlamadım ben konumuz zaten Türkiye iken Mozambikten bahsedec halimiz yokya!! Tabiiki Türkiye den ve Türkiye üzerine oynanan oyunlardan bahsedeceğiz. Siz nereden bahsediyorsunuz ?Sorun sanırım burada...
''Mehmet Emin bey;Bahsettiğim alt yapı hoşgörülü ve iyi niyetli olmak...Bölücü ve parçalyıcı zihniyetlerin olduğu bir ortamda federalizm olmaz!!!'' ne demek? Hoşgörü ve iyiniyet Türkiyenin ayağına takılan engel olmuştur yıllar yılı '' Hoşgörü ve merhamet duygularıyla devlet yönetilemez...'' diyede Mustafa Kemal ATATÜRK söylemiştir. Belki anımsarsınız kendilerini pek anımsamak istemesenizde. Hangi konuda hoşgörü ve iyiniyetin olmadığı ise ortada bırakılmış bir bohça gibi içinden ne çıkacağı belli değil... Muhtemel Barzaniyi kabul edin Apoyu bırakın onlar sizden de toprak alarak bir Kürdistan kursun siz onlara yol su elektrik okul sağlık götürün kazanç onların olsun dış tehtidde birleşin... Aman ne güzel işte çıkacak.
Size bir soru Fedaraliteye bu kadar meraklı olduğunuza göre hiç federal yapının nasıl oluştuğunu incelediniz mi? Bu konuda ki fikirlerinizide merak ediyorum .''Üniter-Federal devlet ayrımı siyasi bir ayrımdır idari bir oldu değildir.'' cümlenize sadık kalarak ama.... ( Ben bu olduyu olgu kabul ettim. )
İfadelerinizi daha net olarak ve örnekli ortaya koyarsanız en azından neyin ne olduğunu karşılıklı anlayabiliriz gibi geliyor bana...

''22 Temmuz 2007 de Türkiye %100 olmasada %47 ampulle aydınlandı..''
''Bahsettiğim alt yapı hoşgörülü ve iyi niyetli olmak...''
Birbirine ne çelişik iki cümle... İyi niyet ve hoşgörüden damla nasibini almamış bir partinin oy oranı ile birlikte cuk oturdu.
Dini dayatmalarla
biz siz ayrımı yapanlarla
Laiklik dinsizliktir diyenlerle
Türbanı simge yapanlarla
Ülkeyi peşkeş çekenlerle
Kendileri hariç hak tanımayanlarla
Ulusu sömürenlerle
Dolu bir partinin iyi niyeti ne olaki ? Yarattığı din sömürüsünü çıkar kaç kaldı oyu ? İki sağ partinin dangalak kaprisle birleşememesinden doğan oy kaymasını çıkar ne kaldı ? Halkı fakirleştirip sonra Temmuz sıcağında kömür dağıtmasını 25 ytl lik kiler yiyecek yardımını kendi fakirlerini benim paramla beslemesini çıkar ne kaldı?
Anayasa formunun bir yerinde yazmıştım bu parti o kadar sahtekar ve kaypakki anayasa değişikliğindeki Türban maddesini tam ramazanda bilerek basına sızdırıp tartışma yaratıyor. Ramazan bitsin bu tartışma yok olacak basından dedim hani tartışma ? Gene halkın saf duygularını sömürdüler bu mudur yüzde kırkyedi....
Saçma sapan ipe sapa gelmez konularda referanduma giden ''artık referanduma alışalım, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir değil mi? Millet ne diyorsa o '' diye hamaset ve yalakalık dolu ukala ukala konuşan RTE ciddi bir ulusal sorun çıkınca '' Halk istiyor diye yapılır mı?'' diyebilecek kadar tutarsızken bunu görmeden yüzde kırkyedi oy verenlerin aklına şaşmak normal değil midir ? Referanduma katılım olmayacağı anlaşılınca zort diye ceza ilan etmek mi iyi niyet ?
Vah benim köse sakalım....

http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim01.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim02.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim03.jpg

http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim04.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim05.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim06.jpg

http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim07.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim08.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim10.jpg

http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim11.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim12.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim13.jpg

http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim18.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim15.jpg
http://www.gercekgundem.com/img/news...erteslim19.jpg

Yukarıdaki resimlere ÇOK AMA ÇOK İYİ BAKIN BELLEĞİNİZE KAZIYIN BAŞ UCUNUZDA TUTUN İğrençliğin ikiyüzlülüğün kepazeliğin fotoğraflarıdır bunlar. Yarın bu konuda yazacağım sonra konuya kaldığım yerden devam edeceğim ama tam yerine denk gelen bir olaydır bu. Birde şunu düşünün Askerimizin başına çuval geçiren abd li general le bu askerleri teslim alan abd li general arasındaki fark nedir ? Herif o zaman ki rütbesinden bir üst rütbede ama aynı kişi iyi düşünün....

Düşünüyorum da, 1915' lerden günümüze ne değişti ? Pek değişen bir şey yok aslında... O zamanlar da uluslararası sermaye ittifakı vardı, şimdi de... O zamanlar emperyalist ülkeler az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeleri fiili olarak işgal ediyorlardı ancak şimdi, sermaye ve kültür ihraç ederek ... O zamanlarda etnik gruplar kışkırtmalar ve sözde kültürel ve sosyal haklar için devlete baş kaldırıyordu şimdi de... O zamanlarda da bunların arkasında yabancı servisler ve karanlık güçler vardı şimdi de... O zamanlar da mandacılık vardı, açıktan açığa olmasa da şimdi de... O zamanlar da vatanını milletini sevenler, ulusal bağımsızlık, ulusal birlik ve beraberlikten yana olanlar belli kesimlerce vatan haini ve cuntacı ilan ediliyordu şimdi de...

Dedim ya aslında değişen bir şey yok. Onlar, o dönem hayata geçiremedikleri Sevr' i hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar, uyuyan devi uyandıracak bir Atatürk yok artık...

"Ulusal egemenliğimizin bir zerresini dahi vermeye yeltenenlerin kafalarını koparacağınızdan eminim."
(1923, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri c.2, s. 71-72)

Dedim ya aslında değişen bir şey yok. Onlar, o dönem hayata geçiremedikleri Sevr' i hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar, uyuyan devi uyandıracak bir Atatürk yok artık... sayın Adıkutlu bence'de sölenecek başka söz kalmadı artık.

Alıntı:

---

commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı

Şurasıda bir gerçektir ki Nisan 2007 den bu yana verdiğimiz her şehidin sorumlusu başta rte olmak üzere bu eli kanlı hükümettir. Her şehidimizde ellerindeki kan büyümektedir. ...

---

Nisan 2007 den beri 30 şehit verdik bu tarihten önce

12,850 Asker polis ve Korucu olmak üzere vatan evladını bu iğrenç savaşta kaybettik
sivilleri
PKK lıları saymıyorum
bu insanlarımızı kaybederken
16 HÜKÜMET GÖREV YAPTI
Özal
Çiller
Yılmaz
Demirel
Ecevit
Bahçeli
Baykal
Karayalçın bu ülkeye "Hükümet" ettiler

COMMODORE1 Kardeşim
Senin yazdıklarını okudukça
Temelin anlına konan sineğe dursunun ateş etmesi
ve bir bizden bir onlardan fıkrası aklıma geliyor
Değerli Kardeşim
12850 güvenlik görevlimizi şehit verdik 23 senede
bunun karşılığında 25 bin PKK lı öldürdük
yani
2 onlardan
1 bizden olmuş
23 yıllık istatistik gösteriyorki öldürmeyle bitmiyor çözülmüyor bırak 12850 kişiyi 1 kişi daha feda etmememiz lazım senin hiç kardeşin çocuğun yeğenin akraban yokmu bunlardan bir tanesi ölse ne hissedeceksin hiç çocuklarını bu kirli savaşta kaybeden anaları düşündünmü
esir alınan askerlerimizin teslim alınmasıyla ilgili boy boy fotoğraflar koymuşsun ne yani bıraksaydık o çocuklar oradamı kalsaydı
kim getirdiyse getirdi
sağ salim geldiler yaa
bu konunun içinde ruandayla ilgili bir şeyler yazmıştım
korkarım senin gibiler oldukça insanlık daha çooookk ruanda pratiğini yaşayacak

ölümü kutsama
ölüm kan üzerine siyaset yapma

Ölüm kan üzerinden siyaset yapma öylemi baranbey onlar öldürsünler biz daha fazla özgürlük zırvasıyla armutmu toplayalım.
İştiklal savaşı tarinden haberiniz yok galiba! türkü söyleyerek kazanmadık biz o savası hem siyaset hem de (kan) deyil şehit vererek kazandık.

Ölüm (kan) üzerinden siyaset yapmamak adına yarı EGE Bölgesin de de Yunanlılar bir kaç eylem yapsınlar Ege bölgesinide onlara verelim.
kurtulalım öylemi baran bey size iyi uykular. saygılarımla

Alıntı:

---

mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı

Ölüm kan üzerinden siyaset yapma öylemi baranbey onlar öldürsünler biz daha fazla özgürlük zırvasıyla armutmu toplayalım.
İştiklal savaşı tarinden haberiniz yok galiba! türkü söyleyerek kazanmadık biz o savası hem siyaset hem de (kan) deyil şehit vererek kazandık.

Ölüm (kan) üzerinden siyaset yapmamak adına yarı EGE Bölgesin de de Yunanlılar bir kaç eylem yapsınlar Ege bölgesinide onlara verelim.
kurtulalım öylemi baran bey size iyi uykular. saygılarımla

---

Bu bir istiklal savaşı değil kardeşim bu bir kirli savaş Bu ülkenin bir karış toprağına gerekirse tüm ülke canını seve seve vermeye hazır bunların en başında da ailemin tüm fertleri ve ben gelirim

gidip 8 tane çocuğumuzu alıp getirmek bu ülkenin ne istiklaline nede egemeliğine zeval getirmez sadece siyasi bir olay bu kirli savaşın kirli siyasetine çocuklarımızı feda etmeyelim diyorum

bu iğrenç savaşa
Feda ettiğimiz çocuklarımızın cenazeleri üzerine siyaset yapanlar siyaset yaptıkları günden beri %6-8 oyları varken iki hükümet önce bu kan siyaseti nedeniyle bu ülkeye iktidar oldular ama iktidarları döneminde ne yaptılar
Terörist başını ipten kurtaran yasayı çıkardılar
neymiş
efendim biz çıkarmadık
ya kim çıkardı
ANAP ile DSP çıkardılar
sen ne yaptın
Seyrettin
niye Seyrettin
yapacak birşey yoktu
allah allah
sinei millet diye birşey var
niye yapmadın
KOLTUĞUNU 30.000 kişinin katilinin ipten kurtulmasına tercih ettin de ondan
şimdi yine çıkmış asalım keselim öldürelim diyorsun
peki onlardan 100 tene öldürdüğümüzde
bizim çocuklarımızda Şehit olacak
olsun
her şehit 100 oy demektir.
Şehit cenazelerinde bulunur sloganlar atar kahrolsun PKK der Apo ya ölüm diye bağırır bu memleketin tek sahibiymiş gibi davranır halkın oylarını toplarız

Konu, ulus devletten Kürt sorununa, oradan PKK terör örgütüne kaydı.

Bizim üniter yapımızı tehdit eden birincil sorun Kürt sorunu ve bu bağlamda PKK terörüdür. Peki bu terör örgütünün bukadar büyümesini ve tabandan destek bulmasını nasıl izah edeceğiz? Ulus devlete sıkı sıkıya bağlı olduğunu söyleyenler, Kürt sorununu görmezden gelerek, yasakçı yaklaşımlarla en doğal haklardan mahrum ederek, kendi dilinde şarkı türkü dinlemesini bile yasaklayarak çözmeye çalışmışlardır. Bu yanlış politika da terör örgütünün tabandan destek bulmasına yardımcı olmuştur.

Knedisine dışkı yediren bir komutana yöre halkı neden sempati duysun? Oysa üniter yapının güçlü olması için yöre halkını ülke bütünlüğüne sempati duyar hale getirmek gerekmez mi? Ama bizim devletimizin politikası yasakçılık ve inkar üzerine kurulmuştu. Kürt diye bir ırkın varlığını dahi yıllarca inkar etti resmi görüş. Bu yasakçı ve inkar politikası sonucunda bu insanların ülkeye olan bağlılığı arttı mız azaldı mı? İşte bu sorunun cevabına göre politika belirlemek gerekir.

Yasakçı ve inkarcı politika bu bölge insanını ülkeye daha fazla bağladı ise, bu politikaya devam edelim. Ama bu yasakçı uygulamalar bölge insanının entegrasyonunu zayıflattı ise; o zaman çözüm liberal özgürlüklerin tanınmasından geçer. Ama artık "yasakçılar" sayesinde sanıyorum o treni de kaçırmak üzereyiz.

Daha başlangıçta, yasakçı ve inkarcı olmasaydık bu sorun bu kadar büyümeyecekti.

Ülkenin kaderini elinde tutmuş olan emekli komutanlar (Aytaç Yalman, Kenan Evren, Doğan Güreş vs.) Milliyet Gazetesi yazarı Fikret Bila'ya konuşmuşlar. (BU konuşmalar özet olarak gazetede yayınlandı ve arkasından tamamı kitap olarak çıktı). Bu komutanlar, yıllardır uyguladıkları politikanın yanlış olduğunu şimdi "itiraf" ediyorlar. "Biz Kürt yok" dedik diyorlar, "şarkılarını türkülerini yasaklamakla yanlış yapmışız" diyorlar. "Diyarbakır cezaevindeki işkenceler için üzülüyoruz" diyorlar. Diyorlar da diyorlar. Bu politikanın yanlış olduğunu yıllardır söyleyenler vardı. Sizin aklınız başınıza emekli olunca mı geldi. Neden iş başındayken böyle düşünmediniz? Yazık değil mi bu ülkeye? Sizin bu politikanız değil mi bu insanları devlete düşman eden? Bu şekilde ulus devletin temellerini sarstığınızın yeni mi farkına vardınız?

Ya Deniz Baykal'a ne demeli. Emekli paşalardan sonra O da doğru şeyler söylemeye başladı. Asakeri çözümün çözüm olmadığını söylüyor. Bunu daha önce neden söylemedin Deniz Bey?

Bizimkiler böyle de.. Cephenin öbür tarafı farklı mı? Kürtlerin partisi olarak bilinen DTP de kendi içindeki ılımlıları tasfiye sürecine girerek, şahinleri işbaşına getirmeye başladı. Diyalog kurulabilecek aklı başında olanlar harcanarak, tam anlamıyla terör örgütünün hegomanyasına giriyor. Çünkü terör örgütü, partinin ılımlı kanadını, diyalogdan yana olanları istemiyor. Kriz yaratarak Türkiye'yi sıkıştırmak istiyor. Çünkü Türkiye’deki yasakçı zihniyet PKK’nın da işine geliyor. Yasaklar arttıkça taban desteği artıyor. Bizim yasakçı ve inkarcı politikamız PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor.

İpin bir ucundan bizim şahinler, öbür ucundan karşı cephenin şahinleri ulus devletin temellerine dinamit koymakla meşguller.

Sayın barankarahan ;
Yanlış anlama kabul edilebilir bir olgudur. Siz önce ;
http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/4428525.gif
Resme bakın sonra ; Okuyun...



Meclis, Atatürk’ün TBMM’yi açış konuşmalarının Türkçesini sadeleştirerek yeniden kitap haline getirirken, Atatürk’ün 1920 yılında yaptığı Ermenilerle ilgili bir konuşmasında söylediği "katliam" sözcüğünü "soykırım" olarak sadeleştirerek büyük bir "gaföa imza attı. Konuyu değerlendiren dil uzmanları, "Böylece ortaya ‘Ermenilere yönelik soykırım ifadelerini Atatürk de söylemiş’ gibi kabul edilemez bir durum çıkıyor. Oysa Atatürk ‘soykırım’ sözcüğünü kullanmadığı gibi o tarihte kullanmasına da imkan yoktu. Zira "soykırım" kavramı literatüre 1948’de girdi" dediler.

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın da, bunun çok ciddi bir hata olduğunu, derhal düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi tarafından kabul edilen 1915 olaylarına ilişkin sözde "Ermeni soykırım" tasarısına karşı Meclis’te bildiri yayınlanması hazırlıkları sürerken yapılan zabıt ve kitap incelemelerinde söz konusu gaf ortaya çıktı.

Meclis, Atatürk’ün 1920-1938 yılları arasında Milletvekili, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı tüm Meclis’in açılışı sırasında yaptığı konuşmaların dilini sadeleştirerek bir kitap halinde yayınladı. 1987 yılında, TBMM Başkanlığını yapan Necmettin Karaduman’ın döneminde yayınlanan kitap iki de baskı yaptı. Kitapta, Meclis zabıtlarından tek tek seçilen Atatürk’ün TBMM’yi açış konuşmaları günümüz Türkçesiyle yeraldı. Dönemin Meclis Başkanı Karaduman da kitaba bir önsöz yazdı. Önsözde, kitabın dönemin TBMM Başkanlık Özel Danışmanı Sedat Tüzüner tarafından konuşmaların günümüz Türkçesine çevrildiği belirtildi ve "Ayrıca Türk Dil Kurumu tarafından gözden geçirildikten sonra, Kütüphane ve Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü tarafından indekslenerek yayına hazırlandı" denildi. Kitabın hazırlanmasındaki amacının ise Atatürk’ü genç kuşaklara daha yakından tanıtmak olduğunun da altı çizildi.

Ancak kitapta zabıtların dilinin günümüz Türkçesine çevrilmesi (özleştirme) sırasında büyük bir gaf yapıldığı 20 yıl sonra ortaya çıktı.

TBMM’nin yayınladığı kitapta, Türkiye’nin büyük hassasiyet gösterdiği 1915 Ermeni Soykırımı iddiaları konusunda, henüz "soykırım" kavramı daha ortaya atılmamış, literatüre girmemişken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna söylemediği halde söylemiş gibi gösterildiği konuşma metinlerinin yer alması tam bir şok etkisi yarattı. TBMM’nin internet sitesine de Kültür ve Sanat Komisyonu yayınları arasına kitabın tıpkı basımı konulurken de bu yapılan "gaf" fark edilmedi. Ve kitap Meclis’in resmi internet sitesinde de aynı "gaföla yeraldı ve tüm dünyadaki araştırmacıların ilgilerine sunuldu.

"KATLİAM" NASIL "SOYKIRIM" OLDU

Kitabın 41, 42 ve 43. sayfalarında Ankara Milletvekili olarak Mustafa Kemal’in 24 Nisan 1920’de yaptığı konuşmada, "katliam" sözcüğü, "soykırım" olarak geçiyor. Zabıtlarda Atatürk’ün "katliam" olarak kullandığı ancak TBMM’nin yayınladığı kitaba göre "soykırım" sözcüğü şu paragraflarda yeralıyor:

"İngiliz siyasi temsilcisi, İngiliz Dışişleri Bakanlığı adına hükümetimize bir nota verdi. Nota’da şöyle deniliyordu: Önce İtilâf devletlerine karşı başlatılmış olan Yunanlıları da içeren eylemleri durdurunuz. İkinci olarak, Türkiye’de Ermenilere karşı yapılan soykırımından vazgeçiniz. (?)" Syf. 41 Ermenilere karşı böyle bir tutum yoktu ve olay doğru değildi. Ülkemiz gerçeklerini hepimiz biliyoruz. Hangi yörede Ermenilere karşı soykırım yapılmıştır ve yapılmaktadır? (?)" Syf. 42.

"İşte böylece, geleceğe yönelik çıkarlarını, çeşitli baskılarla bütün dış ülkeleri aleyhimize çevirmekte gören bazı kuruluşlar ve unsurlar ise, tarafımıza yöneltilen bu akımı temelinden yıkmak ve bütün dış ülkelerin milletimiz lehine, düşüncelerinde değişiklik olmasına fırsat vermemek için, tümüyle yalan olan en son Ermeni soykırımı uydurmasını düzenlediler ve açıkladılar. (?)" Syf : 43

TDK BAŞKANI: BÜYÜK HATA

Meclis’in bastırdığı ve resmi internet sitesinde de yer alan kitaptaki bu "gaföı sorduğumuz Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, bunun ciddi bir hata olduğunu, derhal düzeltilmesi gerektiğini söyledi. Metnin dilinin özleştirilmesi yani Türkçeleştirilmesinin son derece titiz bir çalışma gerektirdiğini belirten Prof. Dr. Akalın, "Zabıtlarda yer alan katliam sözcüğü TDK’nın sözlüğünde kırım olarak geçer. Soykırım kavramı ise BM’nin tanımladığı bir kavramdır. Yani bir ırk, cins, din vs. mensuplarına dönük planlı ve programlı kırımdır. Ancak, katliam tam tersidir ve doğrusu zabıtlar özleştirilirken kırım sözcülüğünün kullanılmasıdır. Maalesef bu hatalar yapılıyor" diye konuştu. Prof. Dr. Akalın, Atatürk’ün konuşmasındaki bu hataların süratle düzeltilmesini istedi.

KABUL EDİLEMEZ GAF

Konuyu ANKA’ya değerlendiren dil uzmanları da, bu tür metinlerin özleştirme çalışmalarının heyetlerle yapılması gerektiğini, aksi halde bunun gibi ağır sonuçlar doğurabilecek hatalar yapılabileceğini belirterek, "Burada da en çarpıcı örneği ile karşı karşıyayız. Yapılan bu büyük hatayla, ortaya ‘Ermenilere yönelik soykırım ifadelerini Atatürk de söylemiş’ gibi kabul edilemez bir durum çıkıyor. Oysa Atatürk ‘soykırım’ sözcüğünü kullanmadığı gibi o tarihte kullanmasına da imkan yoktu. Zira "soykırım" kavramı literatüre 1948’de girdi" dediler. Dil uzmanları kitapta sadece özleştirme hatasının olmadığını, çok sayıda imla hatasının da yeraldığı, kitabın TBMM’ye yakışmadığını ifade ettiler.

SOYKIRIM KAVRAMI NASIL ÇIKTI?

"Soykırım" kavramı, 1948 tarihli "BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme" ile tanımlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya atılan bu kavram söz konusu sözleşmenin 2. maddesinde şöyle tanımlandı:
"Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle, grup üyelerinin öldürülmesi, grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, bir grup çocukların başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulmasını kapsamı içine alır. Soykırımda; planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur."

Bu yazıyı okuyun bir daha düşünün ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gerçi bende size daha açık yazacağım zira yanlış anlaşılmayı sevmem...

Bu arada Abbas bey e oldukça katıldığım noktalar yok değil bunuda söylemem gerekecek...
O fotoğrafta Türkiye de bir ilktir bunuda unutmamak lazım...

Sayın Commodore 1tr abi o resmi yüklediğiniz için teşekkür ederim .
Resimle iğili olarak 11 Kasım 2007 tarihli vatan gazetesi baş sayfasında şu haber var .Tuhaf görüntü yazısı altında sitedeki sizin koyduğunuz resim
Resmin sağ üst kösesinde 10 Kasım 2007 Ankara Swissotel yazısı var.
Dikkat edilirse duvarda Kral Abdullah'ın kendi fotoğrafı asılı Sudi bayrağı tam ortada Türk bayrağı ise kenarda diye veriyor haberi gazete.
Gözünden kaçanlar olabilir diye yazıları eklemiş her halde vatan gazetesi.

Günler çuvala mı girdi de Suudi Kıral 10 Kasım'da Ankara'ya geldi?
Lafa gelince bu iktidar ve yandaşları "Laikliğe aykırı kanun mu çıkarıldı, bir karar mı alındı?" diye sorup üşte çıkmaya çalışıyor,tıpkı zeytinyağı gibi.
Elbette laikliğe aykırı bir kanunu henüz çıkarmıyorlar.
Çok şükür ki ülkede Atatürk ilke ve devrimlerini koruyacak bazı filitreler hala düzgün çalışıyor.
Onların düzgün çalşması iktidarı çileden çıkarıyor o ayrı konu.
Ellerinden gelse tıpkı Pervez Müşerref gibi İşlerime engel oluyorlardı bu nedenle bütün hakimleri görevden aldım diyecekler.
Onu şimdilik diyemiyorlar da "Yahu bunların aldığı kararlar aslında bize tavır"
tepkişiyle idare ediyorlar.
Laikliğe, daha doğrusu CUMHURİYETİN tüm değerlerine karşı olduğunuzu göstermek için ille de yasa çıkarmak, kararlar almak durumunda değilsinizdir.
Uygulamalarınızla, davranışlarınızla bunu gösterirsiniz.
Nitekim bugünkü iktidar bu tavrını sık sık gösterdi.
Cumhuriyet ve değerleriyle, Atatürk devrim ve ilkeleriyle defalarca karşı karşı karşıya geldiler, hal ve tavırlarıyla gerçek niyetlerini gösterdiler.
Alın size son örnek; Suudi Kıralı "devlet nişanı" takdim edilmek üzere ANKARA'ya davet edildi. Ne zaman? 9 Kasım günü. Yani Atatürk'ün ölüm yıldönümünden bir gün önce. Ve Suudi Kral 10 kasım gününü Ankara'da geçirdi.
Atatürk'e olan sevgisizliğini her fırsatta söyleyen, din devleti kavramının merkezi olan Suudi Arabiştan Kralı'nı 10 Kasım günü "devlet törenleriyle" Ankara'da konuk ettik.
Başkomutanımız ve başbakanımız başka hiçbir ülke başkanına göştermedikleri igiyi ve nezaketi! Kral'a göştererk 1. sayfamızdaki pozu verdiler.
Bir bedevi kabilesinin kralının ayagına giderek o pozu verenler bunun bedelini de siyaseten mutlaka ödeyeçeklerdir.
Atatürk'ten hiç haz etmeyen bir bedevi kralını 10 Kasım günü üstelik Atatürk'ün yattığı başkent Ankara'da debdebeli devlet törenleriyle ağırlamak, bu Cumhuriyet'le Atatürk'le, Atatürk'ün ilke ve devrimleriyle ve bu milletle alay etmektir.
Bizde türbe ziyareti yoktur bahanesiyle Anıtkabir'e bile gitmeyen bir kral'a
O büyük insanın ölüm gününden bir gece önce parlak törenlerle devlet nişanı takmak, pahalı hediyelerini kabul etmek, önünde el etek öpmek bu millete karşı da saygısızlıktır.
Bu arada zenginlik karşı çıklacak bir kavram değil. İnsanlar zengin de oluabilir fakir de. Zengin olan bu zenginlğini iştediği gibi yasar.
Ançak bir ülkeyi ziyarete giderken 9 uçakla gelmek, yanında aşçısını,berberini,terzisini üstüne üstlük altından yapılmış tahtını getirmek, 120 araç kiralamak, Ankara'nın en lüks otellerinde 260 odayı kapatmak, odaların içinde değişiklik yaptırmak zenginlik alemeti değil ancak görgüsüzlüktür.
Çok para insanı görgülü yapmaz.
Ankara'da Atatürk'ten haz etmeyen Suudi Kral'na gösterilen anarmol ilği, sanıyorum milyonlarca vatandaşın içini sızlatmıstır.

Can Ataklı 11 Kasım 2007 vatan.

Uluslararası temaül ve nezaket gereği, bu güne kadar ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet başkanları ve cumhurbaşkanlarının hemen hepsi önce Anıtkabiri ziyaret ederlerdi. Bu ziyaret konuk olunan ülkenin milli ve manevi değerlerine olan saygıyı gösterir. Dönüp de geçmişe baktığımızda kimler Anıtkabiri ziyaret etmemiş veya ziyaretten imtina etmiş? Ülkemizin rejimini beğenmeyen ve bu rejimle kavgalı olanlar, içten içe bize halâ kin besleyen ve zaman zaman uygulamalarıyla dost olmadıklarını gösteren ülkelerin devlet başkanları...

Suudi kralı için de sadece şunu söylemek istiyorum.
Sayın Kral ; Şeri hukuk ve şeri hükümlerle idare edilen bir ülkenin kralısınız. Belki çoğumuzdan daha dindar, dini konularda belki bizden daha çok bilgi ve birikime sahipsiniz. Peygamber efendimizin bir sözü vardır. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." Siz, 9 uçak dolusu personel ve malzeme ile kiraladığınız 260 otel odasında (5 yıldızlı) ülkemize konuk oldunuz. Başka dine mensup olanları bir kenara bırakarak soruyorum, dünyada milyonlarca aç-susuz-evsiz müslüman insan varken, bu hesapsız harcamalarınız ve şaşalı lüks yaşantınız sizi vicdanen rahatsız etmiyor mu? Ülkemizi ziyaret ettiğiniz günlerde ve sizinle aynı dine mensup bu ülkede bir hayır kurumunu ziyaret edip azda olsa Allah rızası için bir bağışta bulundunuz mu?


Ayrıca, basından öğrendiğimiz kadarıyla "Osmanlı/Türk mimarisi izleri taşıyor" gerekçesiyle Osmanlı dönemine ait cami, külliye, medreselerin yıkıldığı yer Suudi Arabistan değilmiydi?

13 Kasım 2007

Bekir COŞKUN
bcoskun@hurriyet.com.tr

Benim cumhurbaşkanım olsaydı...

Ben böyle "devlet adamı" görmedim. Sen kalk git kaldığı otele, Kral’ın dibine otur.

Öbürü de öte yanında...

Kral ortada.

İki gündür bekliyorum:

9 uçak, iki bin bavul, üç yüz gardırop ve altın tahtı ile gelen (iyi ki petrol kuyularını getirmedi) Kral’ın oteline giden ve sağına-soluna oturan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı size "gurur" mu verdi, yoksa "hüzün" mü?

O zaman ben "Benim cumhurbaşkanım olamaz" dediğimde niye kızdınız?

*

"Benim cumhurbaşkanım" olsaydı; Anıtkabir’i ziyareti reddeden, bu ülkeyi kuran insana saygı göstermeyi kabul etmeyen bir Kral’a "Devlet Şeref madalyası" vermezdi.

Hem de 10 Kasım günü...

Mustafa Kemal; son yüzyılda, İslam áleminin Batı emperyalizmine karşı tek onurlu ve şanlı zaferini kazanmış komutandır.

Kral ise; Körfez savaşları boyunca, kendi topraklarını korumak için kutsal mekanların savunmasını dahi elinde bira kutusu olan Amerikalı askerlere bırakmış birisidir.

"Benim cumhurbaşkanım" olsaydı....

Kimin koltuğunda oturduğunu bilir, en şerefli savaşın kahramanına saygı göstermeyen, kutsal toprakları ABD deniz piyadelerine bekleten bir Kral’ın oteline koşmazdı.

Kral, görüşme salonuna Atatürk’ün resimlerinin asılmasını da kabul etmedi, kendi fotoğrafını astırmış, onun altına oturdular.

10 Kasım nedeniyle tüm bayraklar yarıya indirilirken, Suudi Arabistan bayrağının yarıya indirilmesini de reddetti Kral.

Ama bizim "devlet adamları" doğru otele.

Biri sağında, biri solunda.

Ortada Kral...

Tepelerinde de, kendisi yetmiyormuş gibi fotoğrafı.

Ben ise televizyonda şeriat bayrağının altındaki öpücükleri sayıyorum; işte sırayla ve hasretle yumuluyorlar... Sağ yanak bir, sol yanak iki, sağ yanak bir kez daha, etti üç...

*

Ne yapacaksınız?

Abdullah Gül "Benim Cumhurbaşkanım" olsaydı böyle yapmazdı.

Ben böyle "başbakan" ya da böyle "cumhurbaşkanı" istemem.

Benim de; en yüce değerlerimizi ayaklar altında paspas yapanları "reddetme" hakkım vardır.

Böyle yapmazdı "Benim Cumhurbaşkanım" olsaydı.