Hamdolsun

Adalet Bakanlığı'nda tartışılan Kanun teklifine göre; evlenme yaşı 14'e düşürülsün. 14 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ile işlenen suç "ailenin şikayeti" ne bağlansın, 14 yaşında kıza tecavüz eden eğer "evleneceğim" derse ceza almasın.

"Üzmez" böyle teklifler...


Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni ile ilişkisini öğrendiği 16 yaşındaki öz kızının, ilişkisine göz yummak adına öğretmenden 15.000 YTL.'lik senet alan baba tutuklandı.

"Eli öpülecek baba ile hoca"...


Cinsel ilişki bahanesiyle evine çağırıp erkek arkadaşları ile döverek 5.000 dolarını aldığı emekli öğretmene, 15.000 YTL.’lik de senet imzalattığı öne sürülen kadın yakalandı.

Kulu olunacak kadın...


Cezaevinde işkence ile öldürülen Engin Ceber ile birlikte tutuklanan kadın: "Bizi poliste birbirimize kelepçelediler. O da yetmedi, erkek arkadaşlarımızın kemerleri ile bağladılar. Yere yatırdılar. Bir polis üzerimize basarken başka bir polis da aynı Ebu Garip’te olduğu gibi fotoğraf çekti. Facebook’a koyarız" dedi.

Korumayan polis...


Ağrı'da, kocam beni dövüyor iddiasıyla polise sığınan kadın, korunduğu halde öldürüldü.

Koruyan polis..


Şimdi merakla bekliyorum :

Şu bıyıklı kadınlarımız başta olmak üzere kadınlar sadece bu bir günün haberlerine ne tepki verecekler?


Neyse bir sonraki haber Gayya Kuyusu'ndan Adn Cenneti'ne atlamamı sağladı:

Hamdolsun "regl" törenine davetliyiz.

Genç kızlığa ilk adımın kutlu olsun Ezgi...

Yukarıdaki haberlerin ilk üçü içinde yazmaya başladım. Ancak neresinden tutacağımı bilemedim. Demek bir nokta var ki insanın dili, eli tutmuyor. Bir çeşit felç hali geliyor.

Sonuncuya gelince ne hamdolsun denecek kadar kötü, ne şükredecek kadar iyi bir haber...

Yazı rehberi:o

Gayya Kuyusu : Cehennemin en kötü yeri
Adn Cenneti : Cennetin en güzel ve özel yeri
Hamdolsun : Çok şükür (Başka birinin hangi duruma göre kullandığından bağımsız olarak.):)

Alıntı:

---

Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı

Yazı rehberi:o

Hamdolsun : Çok şükür (Başka birinin hangi duruma göre kullandığından bağımsız olarak.):)

---

Haberin şükredilecek (=hamdedilecek) bir yanı olmadığında ısrarlıydım. Ancak haberi kızıma gösterince o şükretti. Neyse ki Ezgi'nin yerinde değilim diye..

Not: Hamedetmek şükretmek toplumun bazı kesimlarinde farklı anlamdaymışcasına kullanılabilmektedir. Şüphesiz ki bu yanlıştır. Sayın Gür'ün belirttiği şekilde ikisi de aynı anlamdadır.

Bir söz oyunu yapayım derken konuyu ana mesajından bayağı uzaklara çektiğim için özür diliyorum.

Ezginin annesinin çıkış noktasını anlıyorum. Ama iki noktadan bu duruma itiraz ediyorum.
1. Regl olmak kutlaması olarak yapılan kutlama en az sünnet için yapılan kutlama kadar saçma. Sünnet olayının verdiği fiziksel acıları hatırlayın lütfen. Siz acı içinde kıvranırken birilerinin göbek atması hoş muydu? Kadınlar üyerlerin bana hak vereceğine eminim.
2. Biri erkekliğini kutlasın. Diğeri kadınlığını kutlasın. Peki ama biz ne zaman insanlığımızı kutlayacağız?
3. Bu ülkenin çocuklarının tamamının doyduğu, tamamının okullu olduğu, tamamının aşılandığı günleri görmeden yeni bir kutlama geleneği icat edilmesini benim yüreğim kabul etmiyor.

Kimileri komplo teorisi deyip geçse de, savaşın artık topla tüfekle değil iletişim kaynakları ile yapıldığını, savaşın artık ekonomik ve psikolojik olduğunu defalarca yazdık, çizdik, konuştuk, tartıştık...

"Medya gücünü eline geçirenlerin akıl almaz oyunlarıyla beyinlerimiz uyuşturuldu, bundan 20 yıl önce normal karşılamayacağımız her şey normalleşmeye başladı. Bilinçli olarak tepkisiz, sessiz, duyarsız bir toplum haline getirildik." dedik... Nasıl olduysa buna tepki geldi... "Paranoyaksınız siz!"


Ekonomi mi bozuldu? Ne olmuş canım diyor artık sokaktaki vatandaş, sadece bizde değil ki, küresel bir kriz var ve biz de payımıza düşeni yaşayacak, göreceğiz... Daha az zararla, daha hafif nasıl atlatabiliriz, bunun için gerekli önlemler alındı mı diye sormuyor, sormayı geçtim düşünmüyor bile...

Yasalar apar topar değişiyor, her türlü yolsuzluğa, çirkinliğe yasal zemin hazırlanıyor, ona buna özel yasalar çıkarılıyor. Aklımızın yettiğince, dilimizin döndüğünce açıklamaya çalışıyoruz, çıkan yasaların tarihlerine işaret ederek, ne için, kim için çıkarıldığını izah ediyoruz... I-ıh, gene tık yok, tepki yok... "Bana ne canım!"

"Kadere inanma" nın bu olmadığını, teslimiyet olmadığını, kaderimizi belirlemekte "edilgen" değil "etken" olabileceğimizi, nasılını anlatmaya çalışıyoruz... Bunca insan arasında bana mı kaldı memleketi kurtarmak, hem artık böyle gelmiş böyle gider diye bir sessizlik çarpıyor suratımıza...

Ya dine, siyasete, ticarete, her şeye alet edilen kadınlarımız?.. Bizler değil miyiz erkeğin günahlarını aklamak için "günah keçisi" ilan edilen... Bizler değil miyiz çocuk yaşta evlendirilip, evliliğin evcilik oyunu olmadığını anladığımızda kadere isyan eden... Bizler değil miyiz ekonomik özgürlüğümüz olmadığı için özgürlüğümüzü kısıtlayanlarca yöneltilen şiddete ve baskıya boyun eğdirilen... Bizler değil miyiz, ağa (baba), ağabey ve de bey için ama hep ağa-beyler için, onların kuralları ile yaşamayı kabullenen... Bizler değil miyiz "kadere isyan ederken" 14 yaşındaki kız çocuklarının evlenmelerine ilişkin, bir "ademoğlu"ndan gelen teklifli normal görerek tepki göstermeyen...

Senin "kader" diye kabullenip boyun eğdiğin, bir ağa/bey'in senin yaşamına müdahale ederek yön vermesinden başka bir şey değil gör artık, anla artık be anam, kardeşim, teyzem, ninem...

"O" da ademoğlu, "sen" de...

Kadere bak!..


*****

Umarım yazının özünden uzaklaşmamışımdır. Bu yazıyı yazmama vesile olan yazınız için teşekkürler Sayın Gür.