Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1990/3
K: 1990/4
T: 01.06.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  DAVA : 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45/1. maddesine dayanarak Yargıtay 1. Başkanı İsmet Ocakçıoğlu 6.12.1989 günlü yazı ile 1.2.1984 günlü ve Esas No: 1983/9, Karar No: 1984/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın değiştirilmesini şu gerekçelerle istemiştir:
  "21 Mart 1984 gün ve 18348 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan, Esas No: 1983/9, Karar No: 1984/2 sayı ve 1.2.1984 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile (Asliye Hukuk Mahkemeleri'nce verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmamasıhalinde, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi durumunda Yargıtay'ca inceleme yapılamayacağına ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı Kanunla değişik 432/4. maddesi hükmü uyarınca bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerektiğine) karar verilmiştir. Bu kararla Yargıtay'ın asli yetkisine dahil bulunan bir hususta karar verme yetkisi mahalli mahkemelere bırakılmış adeta eşyanın tabiatına ters bir durum hasıl olmuştur. İçtihadı birleştirme kararının çıkarılmasından bugüne kadar geçen zaman içerisinde Yargıtay uygulamasında gözlemlendiği gibi ihale mahalli mahkemelerce bu yolda işlem yapılmadığı sıkça olmakta, Genel kurul ve Daireler tarafından dosyalar sadece bu amaçla geri çevrilmektedir. Mahalli mahkemelere yetki tanınırken davaların sürüncemede kalmaması amacı güdülmüş olduğu halde içtihadı birleştirme kararı ile tamamen aksi yönde sonuç doğmasına yol açılmış bulunmakta bu da kuşkusuz kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Şu hususun da özellikle belirtilmesi gerekir: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432. maddesinde değişiklik yapan 2494 sayılı Kanuna ilişkin Milli Güvenlik Konseyi Adalet Komisyonu'nun Esas No: 1/178, Karar no: 26 sayı ve 19 Haziran 1981 günlü raporunda mahalli mahkemelere temyiz dilekçesinin reddi yetkisi tanınırken Yargıtay'ın yetkisine değinilerek aynen şöyle denilmiştir: (Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması durumunda, hükmü veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar vermeden, temyizi incelemesi için dosyayı Yargıtay'a göndermesi halinde, Yargıtay'ın da temyiz isteminin reddine karar vereceği tabii görüldüğünden, bu yönde bir açıklık getirilmesine gerek duyulmamıştır). Görülüyor ki içtihadı birleştirme kararı ile benimsenen sonuç ayrıca yasa koyucunun açık amacına da ters düşmektedir (Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi, 63. Birleşim, 16 Temmuz 1981, Cilt: 4, S. sayısı: 220, Sahife: 8). Yukarıda açıklanan nedenlerle söz konusu içtihadı birleştirme kararının, temyiz süresinin geçtiğinde veya temyiz kabiliyetinin bulunmadığında tereddüt edilmeyen hallerde Yargıtay'ın da sırf bu amaçla dosyayı yerine geri çevirmeden temyiz dilekçesini reddedebileceği yolunda değiştirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir".
  Konu, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu 'nun 16/5 ve 45/1. maddeleri uyarınca gündeme alınmış bulunmakla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda Raportör Üyenin açıklamaları dinlendikten sonra işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.
  I - Değiştirilmesi istenen Esas: 1983/9, Karar: 1984/2 sayılı ve 1.2.1984 günlü İçtihadı Birleştirme Kararı şöyledir:
  "Asliye Hukuk Mahkemeleri'nce verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi durumunda Yargıtay'ca inceleme yapılamayacağına ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı Kanunla değişik 432/4. maddesi hükmü uyarınca bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerektiğine, 1.2.1984 günlü dördüncü toplantıda karar verildi".
  Karardan anlaşılacağı üzere getirilen kuralla birlikte Yargıtay, temyiz süresinin geçtiğinde veya kararın kesin nitelikte bulunduğunda hiç bir tereddütün bulunmaması halinde dahi, temyiz isteminin reddine karar veremeyecek, dosyayı zorunlu olarak sadece bu konuda gereken karar verilmek üzere mahalli mahkemeye geri çevirecektir.
  Görüşmeler sırasında söz alan üyeler; Dairelerde temyiz incelemesi sırasında 1.2.1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca geri çevirmelerin bu kararın çıkarılmasından sonra yüksek oranlara ulaştığını, yerel mahkemelerce geri çevirme üzerine verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin yerel mahkeme kararlarına karşı temyiz ve karar düzeltme yolu açık olduğundan son aşamada gene Yargıtay'ın karar verme durumunda olduğunu ve bunun sonucu olarak Yagrıtay'ın henüz işin esasına girme fırsatını bulamadan usule taalluk eden aynı konuya üç defa eylemli olarak inceleme durumuyla karşılaştığını bu suretle emek ve zaman kaybına yol açıldığını, dolayısıyla dosyaların Yargıtay'la yerel mahkeme arasında gidip gelmesi ile sürüncemede kaldığını, iş sahiplerinin gereksiz yere munzam giderler yapma zorunda kaldıklarını, tehiri icra ve temyiz isteğine bağlı eski hale getirme isteklerinin karara bağlanmasında eylemli olarak birçok güçlükler doğduğunu, başka bir anlatımla temyiz isteği ile birlikte tehiri icra istenilmesi halinde dosyanın yerel mahkemeye iade edilmesi durumunda temyiz isteği hakkında karar verilinceye kadar Yargıtay'ca tehiri icra kararı verilmesinin gerekip gerekmediği ve ayrıca temyiz isteği ile birlikte eski hale getirme konusunda Yargıtay'ca bu istemin reddine karar verildikten sonra içtihadı birleştirme kararı uyarınca dosyanın yerel mahkemeye geri çevrilmekte olması itibariyle birbirine bağlı olan iki konunun ayrı ayrı mercilerce karara bağlanması gibi bir sonuç doğacağını, bu konudaki çözümün ve uygulamanın usulü büsbütün karmaşık hale getirdiğini, birden fazla kişinin temyiz isteğinde bulunmaları halinde süresini geçiren bir kişi için dosyanın yerine geri çevrilmesinin süresinde olanlar açısından temyiz incelemesini geciktireceğini açıklamışlardır. Bütün bu açıklamalar, son aşamada doğrudan doğruya Yargıtay'ın görev ve yetki alanına giren bu konuda, 1.2.1984 günlü İçtihadı birleştirme Kararının yarattığı güçlükleri yakından gözlemleyen Yargıtay Dairelerinde oluşan olumsuz genel kanaati açıklığı ile ortaya koymaktadır. Bu durum karşısında atık, genel kamuoyunda ber tepkinin oluşup oluşmadığını aramaya gerek yoktur.
  Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında bu eylemli durumun yanında aşağıdaki görüşler de belirtilmiştir:
  1) 1086 sayılı HUMK.nun 432. maddesinde yapılan değişiklikle mahalli mahkemelere yetki tanıyan şu düzenleme getirilmiştir: "Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay'a göndermek için yatırılan gider parasını kullanarak bu ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder". İçtihadı birleştirme kararının çıktığı sırada yayınına olanak bulunmayan, ancak daha sonra açıklanan Adalet Komisyonu'nun 19 Haziran 1981 gün ve 1/178 esas, 26 karar sayılı Raporunda bu yöne ilişkin olarak aynen şöyle denilmiştir: "Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olması durumunda, hükmü veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar vermeden, temyiz incelemesi içindosyayı Yargıtay'a göndermesi halinde, Yargıtay'ın da temyiz isteminin reddine karar vereceği tabii görüldüğünden bu yönde bir açıklık getirilmesine gerek duyulmamıştır". Bu rapordaki ifadelere göre temyiz isteminin reddine Yargıtay'ın da karar verebilmesi tabii görülmüştür. Tabii görülmemiş olsaydı yasa koyucunun Yargıtay'a yetki tanıyan açık düzenleme getirmesi gerekecekti. Bu tabii görülme temyiz isteğini inceleyen Yargıtay'ın temyiz koşullarını da inceleyip karara bağlayabileceği ilkesinin de doğal sonucudur. Bu doğal sonuç 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40. maddesinde ayrıca özel olarak da düzenlenmiş ve temyiz incelemesi için dairelere gelen dosyaların bekletilmeksizin temyiz kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, temyiz isteminin süresinde olup olmadığı yönlerinde de ön incelemeye tabi tutulacağı ve ön inceleme sırasında temyiz kabiliyetinin bulunmadığı, temyiz isteminin süresi içinde olmadığı saptanan dosyaların öncelikle incelenip karara bağlanacağı belirtilmiştir. Buradaki "karara bağlamak" sözleri hiç kuşkusuz temyiz isteminin reddine karar verilebileceğini ifade etmektedir.
  2) 1.2.1984 gün ve 9/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın çıkarılmasından sonra yasa koyucu 6.6.1985 günlü, 3222 sayılı Yasayı kabul ederek İcra ve İflas Kanunu'nun 365. maddesine bir fıkra eklemek suretiyle Yargıtay'a açıkça temyiz isteğinin reddi konusunda yetki tanımıştır. Bu fıkra ile şu hüküm getirilmiştir: "Yargıtay birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş temyiz talebini geri çevirmeyip doğrudan karara bağlar".
  6.6.1985 günlü, 365. maddeye bir fıkra ekleyen 3222 sayılı Kanuna ilişkin Hükümet gerekçesinde şöyle denilmiştir:
  "Yargıtay, 1.2.1984 gün ve 1983/9-1984/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'yla HUMK.nun 2494 sayılı Kanunla değişik 432/4. maddesini yorumlamış ve yasal süre geçtikten sonra temyiz edilen veya temyiz kabiliyeti bulunmayan mahkeme kararlarında yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yagıtay'a gönderilmesi durumunda Yargıtay'ca inceleme yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. Bu durumda işlerin lüzumsuz uzamasına neden olmaktadır. 365. maddeye bir fıkra eklenmekte ve Yargıtay'ın bu gibi dosyalar hakkında karar verebilmesi sağlanmaktadır" (Milli Güvenlik Konseyi Tutanak dergisi, 63. Birleşim, Cilt: 4, S. Sayısı: 220, Sh. 7-8).
  Görülüyor ki yasa koyucu, değiştirilmesi ileri sürülen içtihadı birleştirme kararı ile meydana gelen olumsuz durumun işlerin lüzumsuz uzamasına neden olduğunu başka bir yasaya ilişkin değişiklik gerekçesi ile tesbit etmiştir.
  Modern usul sistemine egemen bulunan üç temel ilke; basitlik, ucuzluk ve çabukluk yukarıda açıklanan ve içtihadı birleştirme kararının çıkarılmasıyla meydana gelen durumla zedelenmiş bulunmaktadır. O halde, yasa koyucu ile Yargıtay'ın düşüncesi aynı noktada birleşmiştir. Bu durum karşısında söz konusu içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin kendini bir zorunluluk olarak hissettirdiğinin kabulü gerekir.
  İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda görüşmeler sırasında kararın değiştirilmesine gerek olmadığı yolunda şu düşünceler ileri sürülmüştür:
  1 - 1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı birbirine yakın oylarla çıktığına göre iki hukuki doğrudan biri tercih edilmiştir.
  2 - Sosyal hayatta ve toplumun görüş ve inançlarında önemli değişiklikler olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
  3 - Mevzuatta önemli değişikler olmamıştır. İçtihadı Birleştirme Kararı'ndan sonra kabul edilen aynı kanudaki kanunların birisi ile çatıştığını söylemek mümkün değildir.
  4 - Yasa koyucu, İcra ve İflas Kanunu ile HUMK.nun değişikliğinde, HUMK.nun 432. maddesinde içtihadı birleştirme ile hasıl olan duruma dokunmayarak içtihadı birleştirme kararı ile getirilen kuralı siyasi tercihini kullanarak muhafaza etmiştir.
  5 - Maddi hata yapıldığını söylemek de mümkün değildir.
  6 - İçtihadı birleştirme hakkında yoğunluk kazanan bilimsel eleştiri olmamıştır.
  7 - Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 26.1.1990 gün, 561 sayılı ve 16.3.1990 gün, 1/2 sayılı kararlarında, içtihadı birleştirme kararlarının hangi hallerde değiştirilebileceklerine örnekler verilmiş olup, bu olayda orada sözü edilen durumların hiç birisi gerçekleşmemiştir.
  Bu görüşlere Çoğunluk, sıra ile şu gerekçelerle katılmamıştır:
  1 - İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilme ihtiyacı muhtelif nedenlerle kendini zaman içerisinde hissettirir, kararın az veya çok oy farkı ile çıkmış bulunması kararın değiştirilmesi veya değiştirilmemesini haklı gösterir bir neden olarak kabul edilemez. Bu kabul, oy oranlarının yargı kararlarının otoritesini etkilemeyeceği yolundaki genel esasın doğal bir sonucudur. 
  2 - Sosyal hayatta ve toplumun görüş ve inançlarında önemli değişiklikler duruma göre gerçekten buna bağlı bir içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesini yerine göre gerektirebilir. Ne var ki değiştirilmesi söz konusu edilen içtihadı birleştirme kararı toplumun belli bir zamandaki görüş ve inançlarına bağlı olarak çıkarılmış maddi hukuka taalluk eden bir esas getirmemiştir, tamamen usul hukukuna ilişkin olup zedelediği usul ilkeleri karşısında beklenmesi gereken köklü değişikliklere gerek yoktur.
  3 - Mevzuatta içtihadı birleştirme kararından sonra kabul edilen aynı konudaki kanunlardan birisi ile çatışma halinde esasen içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi tartışmalarına yer kalmaz. Bu gibi durumlarda içtihadı birleştirme kararı çalıştığı yasa metni karşısında hükümsüz hale gelir. Olayda aynı konuda değil ve fakat benzer konudaki mevzuatta değişiklik yapılması, 1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı'nın değiştirilmesi tartışmalarını gündeme getirmiştir.
  4 - Yasa koyucunun İcra ve İflas Kanunu 'nun 365. maddesinde yaptığı değişiklikle, 1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile getirilen kural muhafaza etme yolunda arzusunu belirtmemiş, aksine bu kuralın davaları sürüncemede bıraktığını açıkça ortaya koymuştur. O halde, HUMK.nun 432. maddesine ilişkin olarak 1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile getirilen kuralın devamını haklı gösteren bir neden aranmalıdır. Eylemli olarak davaların bu kuralla sürüncemede kaldığı belirlendikten sonra, kalmasını gerektirir haklı bir neden de tesbit edilemediğine göre değişiklik kendini bir zorunluluk olarak hissettirmiştir.
  5 - İçtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi için maddi hata gerekmez. Maddi hata olmasa dahi içtihadı birleştirme kararları değiştirilebilir.
  6 - 1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile getirilen kural uzun boylu bilimsel araştrmayı gerektirir bir kural değildir ki yoğunluk kazanan bilimsel eleştiri aransın.
  7 - 26.1.1990 ve 16.3.1990 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararlarında, bir içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi veya kaldırılması için ortada bu durumu haklı gösteren bir nedenin mevcut olması gerektiği açıklandıktan sonra "Kuşkusuz haklı bir nedenin var olup olmadığı sorunu objektif bir kurala bağlanamaz, bunun her konuda ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir" denilmiştir. Görülüyor ki Yargıtay'ın ısrarlı görüşü içtihadı birleştirme kararlarının hangi hallerde değiştirilebileceği konusunda genel kural konulamayacağı doğrultusundadır. Hal böyle olunca az önce sözü geçen 26.1.1990 gün ve 16.1.1990 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul Kararları'nda yer alan esasların tamamen usul hukukuna taalluk eden bu konuda ölçü olarak alınarak sonuca gidilmesi benimsenemez.
  Bütün bu nedenlerle, 1.2.1984 tarihli, 9/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın değiştirilmesi gerektiği benimsendikten sonra yerel mahkemelere tanınan yetkinin bir süzgeç görevi göreceği dikkate alınarak Asliye Hukuk Mahkemeleri' nce verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, tereddüt olan hallerde dosya Yargıtay'ca mahkemesine geri çevrilebileceği gibi, tereddüt bulunmayan durumlarda ise Yargıtay'ca da inceleme yapılabileceği ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı Kanunla değişik 432/4. maddesine göre bu konuda bir karar verilmek üzere dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz steminin reddine karar verilebileceği sonucuna varılmıştır.
 
  SONUÇ : Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca; 1.2.1984 gün ve Esas No: 1983/9, Karar No: 1984/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın değiştirilerek, Asliye Hukuk Mahkemeleri'nce verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, Yargıtay'ca da inceleme yapılabileceğine ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 'nun 2494 sayılı Kanunla değişik 432/4. maddesine göre bu konuda bir karar veilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğine, 1 Haziran 1990 gün, 1989/3 esas, 1990/4 karar sayı ile ilk toplantıda, (13) oya karşı (83) oyla ve üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini