 |
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1990/2
K: 1990/6
T: 30.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü vekili, 4.1.1990 günlü dilekçe ile Antalya İli Özel İdaresi tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden satın alınarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının sağlanması amacıyla Valilik ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen protokol gereği Ofis'e devredilen, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından kooperatiflere ve bu suretle kooperatif ortaklarına dağıtılan arsaların tapu kayıtları üzerine 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca konulan şerhin kaldırılması için ilgililer tarafından açılan davalara ilişkin olarak verilen kararlarda 1. ve 14. Hukuk Daireleri arasında görüş aykırılığı olduğunu ileri sürmüş; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 15/2, 45/2. maddeleri gereğince konuyu inceleyen Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu'nun 22.2.1990 gün ve 2 sayılı kararıyla kararlar arasında aykırılık olduğu belirtilerek aykırılığın içtihadı birleştirme yoluyla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nda giderilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu 30.11.1990 tarihinde toplanmış ve öncelikle kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı ve içtihadı birleştirmeye gerek olup olmadığı sorunu üzerinde durulmuştur.
Dairelerin kararları ve gerekçeleri şu şekilde özetlenebilir.
1 - 1. Hukuk Dairesi'nin kararları ve gerekçeleri:
a) 16.2.1984 gün 1984//1478-1486; 7.3.1986 gün 1986/2947-2560 sayılı kararlarla Yerel Mahkemelerce şerhin kaldırılması isteminin reddine ilişkin kararlar onanmıştır.
b) Bir kısım kararlarla da tapu kaydı üzerine konulan şerhin kaldırılmasına ilişkin olarak verilen Yerel Mahkeme kararları iki değişik gerekçeye dayanılarak onanmıştır.
Bunlardan eski tarihli olan kararlarda "...Arsanın malikinin Arsa Ofisi olmadığı, bu arsaların Özel İdare adına tescil edildiği, yalnızca yasal işlemlerin tamamlanması için Arsa Ofisi'ne devredildiği, Arsa Ofisi'nden de kooperatif ve ortaklarına intikal ettiği, tapunun dayanağı olan belgelerde şerhin konulmasına dair kayıt bulunmadığı..." gerekçesine dayanılmıştır.14.10.1980 gün 1980/12768-12486 sayılı karar).
Dairenin sonraki tarihli kararlarında ise bu gerekçeyi değiştirmekle beraber uygulamasını neticeten aynı doğrultuda sürdürdüğü belirlenmiştir. Bu kararlarda özetle "..MK. 657. maddesinin 2. fıkrası uyarınca düzenlenen protokolün taraflar yönünden bağlayıcı olduğu, yasaklamanın iki yıl için konulduğu tescil tarihinden dava tarihine kadar iki yıldan fazla süre geçtiği Arsa Ofisi'nin geri alma hakkını kullanmadığı nedenleriyle iki yılda yapılanmayı zorunlu kılan şerhin kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu..." belirtilmiştir 15.11.1988 gün 1988/8483-12390, 7.2.1989 gün 1988/11065 E. ve 1989/1031 sayılı kararlar).
2 - 14. Hukuk Dairesi'nin kararları ve gerekçeleri:
a) 15.3.1984 gün 1984/2016-1892 sayılı kararla yerel mahkemece tapu kaydındaki şerhin kaldırılmasına ilişkin olarak verilen karar önce bozulmuş ise de, karar düzeltme isteminin kabulü ile daha sonra onanmıştır.
b) 7.2.1989 gün 1988/8483 E. 1989/1235 K.; 12.12.1989 gün 1989/7712-10477 sayılı kararlarla Yerel Mahkemelerce davanın kabulü ile tapu kayıtları üzerindeki şerhin kaldırılmasına ilişkin olarak verilen kararlar taşınmazın öncesinin Arsa Ofisi'ne ait olduğu şerhin yasadan kaynaklandığı, 11. maddede öngörülen iki yıllık sürenin iki yıl geçtikten sonra o şerhin kaldırılacağı anlamında olmadığı.." gerekçesiyle bozulmuştur.
Yapılan görüşmeler sonunda açıklanan kararlar arasında 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca tapu kayıtlarına "satış şartlarına uygun inşaat ikmal edilmedikçe üçüncü şahıslara satılamaz, bağışlanamaz veya haczolunamaz" yolunda konulan şerhin hüküm ve sonuçlarının sözleşme ile ortadan kaldırılıp kaldırılmayacağı, değiştirilip değiştirilemeyeceği ve süre sonunda hükümsüz hale gelip gelmeyeceği konusunda içtihat aykırılığı bulunduğuna ve içtihatların birleştirilmesi gerektiğine 5 karşı oya karşı 55 oyla karar verilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.
İçtihat aykırılığına esas tutulan kararlarda sözü geçen maddi olay şöylece cereyan etmiştir:
Antalya İl Özel İdaresi tarafından konutu olmayan ihtiyaç sahiplerine satılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden satın alınan arsaların yasal yönden kişilere satımının mümkün olmaması nedeniyle bu arsalar Antalya Valiliği ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen 3.11.1975 tarihli protokolle Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'ne devredilmiştir.
Protokolun 1. maddesinde; satış bedelinin Arsa Ofisi tarafınhdan İl Özel İdaresi'ne bilahare ödeneceği, 2. maddesinde; Arsa Ofisi'nin bu arsaları Arsa Ofisi Kanun ve Yönetmeliği uyarınca belirleyeceği bedel üzerinden satışa çıkaracağı kararlaştırılmıştır.
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü bu şekilde edindiği ve "Vilayet Arsaları" olarak adlandırılan bu arsaları 20.10.1976 tarihli protokolle kooperatiflere satmış, kooperatifler satın aldıkları bu arsaları parsellemek suretiyle ortaklarına dağıtmıştır. Arsa Ofisi ile Kooperatifler arasında düzenlenen protokolun 1. maddesinde parselasyon ve aplikasyon işlemlerinin kooperatifler tarafından yaptırılacağı, iki yıl geçmeden ve bina yapılmadan satılamaz şerhinin tapu siciline konulacağı belirtilmiş, protokolun altına eklenen Ek 1. maddede ise sınırlandırma hükmünün konulmaması kararlaştırılmıştır.
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü ile Kooperatifler arasında tapuda düzenlenen satışa ilişkin akit tablosunda sınırlandırmaya ilişkin bir kayıt konulmamış, kooperatifler tarafından arsaların parsellenerek ortaklarına dağıtılmasından sonra Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nün girişimleri ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün talimatı uyarınca 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11 ve Arsa Ofisi Yönetmeliği'nin 58. maddeleri gereğince arsaların tapu kayıtları üzerine Plan ve projesine uygun şekilde iki sene içinde inşaat yapılmadıkça üçüncü şahıslara satılamaz, haczedilemez ve rehnedilemez" şerhi işlenmiştir.
Davalara yol açan uyuşmazlıklar Ofis tarafından sağlanan ve satış şartlarına uygun olarak üzerine inşaat yapılmayan arsaların tapu kayıtları üzerindeki şerhlerin kaldırılması isteminden kaynaklanmışlardır.
İçtihat aykırılığının çözümünde üzerinde durulması gereken hususlar "Vilayet Arsaları" olarak adlandırılan arsaların mülkiyetinin Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'ne geçip geçmediği, 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesinde öngörülen şerhin hüküm ve sonuçlarının sözleşme ile ortadan kaldırılmasının veya değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı ve yönetmelikte belirtilen süre sonunda şerhin kendiliğinden hükümsüz hale gelip gelmeyeceği noktalarına ilişkin bulunmaktadır.
Mülkiyet hakkı ile çağlarda mutlak, sınırsız ve dokunulmaz bir hak olarak kabul edilirken zamanla mülkiyet hakkının sosyal bir hak olduğu ve bu hakkın toplum yararına sınırlanddırılabileceği görüşü ve uygulanması ağırlık kazanmıştır. Günümüzde mülkiyet hakkı malike tanınan yetkiler ile yüklenen ödevlerden oluşmaktadır. T.C. Anayasası'nın 35. maddesinin 1. fıkrasında; mülkiyet hakkının temel haklardan olduğu kabul edilmiş, 2. fıkrasında; bu hakkın kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği, 3. fıkrasında ise bu hakkın kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın 57. maddesinde, konut ihtiyacı ile ilgili tedbirleri almak ve toplu konut teşebbüslerini desteklemek Devlete görev olarak verilmiştir. Konut yapımının temel unsuru arsadır. Özellikle gelişen büyük şehirlerde arsa sağlanmasının zorluğu ve hatta imkansızlığı bilinen bir gerçektir. Gerçek ihtiyaç sahiplerine arsa sağlanması Devlet'in sosyal görevidir. Bu nedenle Devlet tarafından Arsa Ofisi Kanunu çıkarılarak 10.5.1969 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nün amacı ve görevleri 1164 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerinde arsa fiyatlarının spekülatif amaçlarla aşırı artışını önlemek bu nedenle tanzim alım ve satımları yapmak konut sanayi ve turizm ihtiyaçlarını karşılamak üzere arsa sağlamak planlı ve düzenli şehirleşmeyi gerçekleştirmek ve yönlendirici çalışma yapmak olarak belirtilmiştir. Kanunun 8. maddesinde; Hazine, Belediye, Özel İdare ve Vakıflar idaresinin satışa çıkaracakları arazi ve arsaları satış muamelesine tevessül etmeden önce Arsa Ofisi'ne bildirmekle yükümlü oldukları, 9. maddede; Ofis'in amacına uygun olarak kamulaştırma yapılabileceği, 10. maddede ise konut, sanayi turizm ve diğer kamu tesisleri için planlanan alanlarda Ofis'in kanuni şuf'a hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
İçtihat aykırılığına konu olan arsaların ilk maliki Vakıflar Genel Müdürlüğü olup, arsaların mülkiyeti satım suretiyle Antalya İli Özel İdaresi'ne geçmiştir. Sözü edilen arsalar Özel İdare tarafından Ofis'e satılmış ve satım akdi uyarınca Ofis adına tapu kaydı oluşturulmuştur. Kural olarak aynı haklar tapuya tescil ile doğar MK.633/1 Arsa Ofisi Kanunu'nun 8. maddesi uyarınca Özel İdare'nin, Ofis'in onayını almaksızın satmayı planladığı arsaları üçüncü kişilere satması mümkün değildir. Buradaki olanaksızlık doğrudan doğruya yasadan kaynaklanmakta olup yasaları herkesin bildiği veya bilmesi gerektiği de hukukun genel prensiplerine dayanan bir esastır. O halde yasadan doğan bu olanaksızlığı ortadan kaldırma amacıyla bir Devlet Kurumunun muvazaalı hareket ettiği düşüncesi Devlet'in ciddiyeti ve güvenilirliği ile bağdaştırılamayacağı gibi bu yoldaki bir iddia hiçbir suretle hukuki himaye talebinde de bulunamaz. Arsa Ofisi'nin arsaları satın alma suretiyle iktisap etmesi kanundan doğan yetkisini kullanması sonucu meydana gelen hukuki bir durumdur. Bu nedenlerle Arsa Ofisinin Vilayet Arsalarının mülkiyetini iktisap ederek malik sıfatıyla satış yaptığının kabulü zorunludur.
Arsa Ofisi tarafından sağlanan ve amaca uygun hareket edilmemesi halinde yapılacak işlemllere ait hüküm Kanunun 11. maddesinde düzenlenmiştir. Madde, üç fıkradan oluşmaktadır.
Maddenin 1. fıkrası "Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından satılan arsalar üzerine, satış şartlarına uygun inşaat ikmal edilmedikçe üçüncü şahıslara satılamaz, bağışlanamaz ve haczolunamaz. Bu hususlar tapu kayıtlarına işlenir" hükmünü taşımaktadır. Maddenin 1. cümlesinde ofisten arsa satın alan kişinin satın aldığı arsa üzerine inşaat yapmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Satın alan kişi satın aldığı arsa üzerine belirli şartlara uygun inşaat yapımını üstlenmektedir. Arsa üzerine satış şartlarına ve tasdikli plana uygun inşaat yapılmadıkça malikin taşınmazı başkasına satması veya bağışlaması yasaklanmakta, malikin tasarruf yetkisi ofis yararına sınırlandırılmaktadır. Maddenin 2. cümlesi uyarınca şerhin tapuya işlenmesi zorunludur. Ancak şerhin tapuya işlenmemesi MK.nun 657/1. maddesinin açık hükmü karşısında geçerliliğine etki etmez. Zira buradaki şerh kurucu değil, açıklayıcı niteliktedir.
Maddenin 2. fıkrası; "Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nce satılan arsalar üzerine belirtilen süre içerisinde satış şartlarına uygun yapı yapılmadığı veya yapılan yapı satış şartlarına aykırı olduğu takdirde, bedeli iade edilmek suretiyle Ofis'çe geri alınabilir" hükmünü içermektedir. Bu suretle kişilerin spekülatif amaçlarla hareket etmeleri, arsayı bekleterek aşırı kazanç sağlamaları önlenmek istenmiştir. Çarpık ve düzensiz şehirleşmenin önlenmesi amacıyla maliyet bedeli üzerinden gerçek ihtiyaç sahiplerine arsa sağlanması Ofis'e görev olarak verrilmiştir.
Maddenin 3. fıkrasında; "Yapılan inşaat satış şartlarına uygun olmamakla beraber, geri alınması lüzumlu görülmeyenler hakkında, yargı yerlerince, arsa satış bedelinin iki mislinden az olmamak üzere, Ofis'e tazminat ödenmesine hükmolunur" hükmüne yer verilmiştir. Maddenin bu fıkrasında taşınmaz üzerine sözleşmeye aykırı yapı yapılması halinde Ofis'e takdir hakkı tanınmaktadır. Bu durumda Ofis, 2. fıkra uyarınca geri alma davası açabileceği gibi, geri alınmasına lüzum görmediği taşınmazlar hakkında tazminat isteyebilecektir.
Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesi hükmü ile Ofis'ten arsa satın alan kişinin mülkiyet hakkı kamu tüzel kişiliğini haiz bulunan Ofis yararına sınırlandırılmakta, sınırlandırma ile kamu yararı amaçlanmaktadır. Kanunun gerekçesinde de bu husus açıkça vurgulanmış bulunmaktadır. Bu nedenle kamu hukuku alanına giren bir yasada yer alan 11. maddede öngörülen sınırlandırmanın kamu düzeni ve kamu yararı amacına yönelik olduğu sonucuna varılmaktadır.
MK.nun 657. maddesinde genel olarak kanundan doğan sınırlandırılmalara uygulanacak hükümler düzenlenmiştir. Maddenin 1. cümlesi; Mülkiyetin kanuni takyitleri tapu sicilinde kayda hacet olmaksızın muteber olur şeklindedir. Kanundan doğan sınırlandırmaların sonuç doğurması tescile bağlı değildir. Kanunu herkesin bilmesi asıl olduğuna göre sınırlamanın tescilden önce hukuki sonuç doğurması doğaldır. Maddenin 2. cümlesinde özel hukuktan kaynaklanan sınırlandırmaların resmi senetle değiştirilmesi veya kaldırılmasının mümkün olduğu, 3. fıkrasında ise kamu yararına konulan sınırlandırmaların değiştirilmesi veya kaldırılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Arsa Ofisi Kanunu ile konulan sınırlandırma kamu hukukundan doğan bir sınırlandırma olduğuna göre tarafların iradesiyle sınırlanhdırmanın değiştirilmesi veya kanunda öngörülen şartlar gerçekleşmeden sınırlandırmanın kaldırılması mümkün değildir. Kamu hukuku ile ilgili olan yasal sınırlamaların hukuki bir işlemle kaldırılmayacakları ve değiştirilemeyecekleri esas olduğuna göre olayda kamu hukuku alanına giren bir yasadan doğan sınırlamayı ortadan kaldırma sonucunu doğuran protokol hukuken geçerli olamaz.
Arsa Ofisi Kanunu'nda tapu kaydı üzerine konulan şerhin kaldırılması satın alan malikin edimini yerine getirerek taşınmaz üzerine satış şartlarına uygun inşaat yapma kaydına bağlamış, sınırlandırmanın kendiliğinden ortadan kalkması için bir süre öngörülmemiştir. Kanunda öngörülen süre, Ofis'in geri alma hakkını kullanabilmesi veya tazminat talebinde bulunabilmesinin başlangıcını gösteren süredir. Bir başka anlatımla kanunda kurumun geri alma hakkının başlangıç tarihi belirtildiği halde, bu hakkın sona ereceği tarih belirtilmemiştir. Açıklanan nitelikleri itibariyle de süre sonunda şerh hükümsüz hale gelmez.
Görüşmeler sırasında bir üye tarafından sınırlandırma hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek bu hususun karara bağlanması istenmiş ise de çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır: Anayasa'nın 152/1 ve Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 2949 sayılı Kanunun 28/1. maddelerinde yargı kuruluşlarının bakmakta oldukları bir dava nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilecekleri öngörülmüştür. İçtihadı Birleştirme kurullarının görevi değişik içtihatları birleştirmek suretiyle uygulamada birliği sağlamaktır. İçtihadı birleştirme kurullarında somut davaya bakılmadığından bu kurullarca Anayasa Mahkemesi'ne de başvuralamaz. T.C. Anayasası ve Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un açık hükümleri karşısında bu hususun tartışılmasına gerek görülmemiştir.
Gene görüşmeler sırasında bazı Üyeler, olayda Medeni Kanunun 657. maddesinin 2. cümlesinde yer alan hükmün uygulanması gerektiğini ileri sürmüşler ise de çoğunluk 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun Kamu Hukuku alanına giren bir kanun olması, sınırlandırmanın kamu yararı ve kamu düzeni amacıyla getirilmiş bulunması karşısında bu düşünceye de katılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca tapu kayıtlarına konulan şerhin hüküm ve sonuçlarının sözleşme ile ortadan kaldırılamayacağı, değiştirilemeyeceği ve süre sonunda da şerhin hükümsüz hale gelmeyeceği sonucuna varılarak içtihat aykırılığının bu şekilde giderilmesi uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Antalya İli Özel İdaresi tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden satın alınarak, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının sağlanması amacıyla Valilik ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen protokol gereği Ofis'e devredilen arsaların Ofis'çe kooperatiflere devri ve kooperatif ortaklarına dağıtımını takiben 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca tapu kayıtlarına konulan satış şartlarına uygun inşaat ikmal edilmedikçe üçüncü şahıslara satılamaz, bağışlanamaz veya haczolunamaz" yolundaki şerhin hüküm ve sonuçlarının sözleşme ile ortadan kaldırılamayacağına, değiştirilemeyeceğine ve süre sonunda da şerhin hükümsüz hale gelmeyeceğine, 30.11.1990 gününde yapılan ilk toplantıda üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun gündemine "1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu'nun 11. maddesinde düzenlenen şerhin ilgililer arasında yapılan sözleşme ile değiştirilmesi veya kaldırılmasının mümkün olup olmadığı; Ofis'ten arsa satın alan kişi tarafından satış şartlarına uygun olarak bina yapılmamış olsa bile iki yıl sonunda şerhin kaldırılıp kaldırılamayacağı" şeklinde getirilen içtihat uyuşmazlığı; yapılan ön müzakereler sırasında "değişik kararlara yol açan maddi olay yönünden MK.nun 657/2. maddesinin uygulama yeri bulup bulamayacağı; olayın 1164 sayılı Yasanın 657/3. maddesi hükmünden soyutlanıp soyutlanamayacağı" şeklini almış; Yüce Kurul'ca bu şekliyle içtihat uyuşmazlığının ortaya çıktığı kararlaştırılmış ve konunun esasına girilerek içtihatların Yüksek 14. Hukuk Dairesi'nin son kararları doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmiştir.
Bu karara hangi nedenlerle karşı olduğumuzu, önce kısa bir genel açıklama yapmak; sonra konuya ilişkin Anayasal ve yasal hükümleri hatırlatmak, daha sonra da konunun ve aykırılığa yol açan olayın özelliğine girmek suretiyle belirtmeye çalışacağız.
Bilindiği üzere, nüfusumuzun devamlı olarak artışı ve sanayileşme köylerden şehirlere hızlı bir gidişe sebep olmuş; gelişmekte olan şehirlerimizde beliren sorunlar arasında arsa sorunu önem kazanmıştır. Öneminden ötürü de, "arsa" ve "konut" sorunu Anayasal ve yasal düzenlemelere bağlanmış; şehirlerimizin imarında belediyelerin ve diğer bazı kuruluşların çalışmaları dışında 1969 yılında çıkarılan 1164 sayılı Yasa ile kurulmuş olan Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nede sorunun önemiyle ağırlıklı görevler getirilmiştir. Arsa Ofisi Yasası ile getirilen görevlere ve yasanın amacını düzenleyen hükümlere değinmeden önce konuyla ilgili Anayasal hükmü ve Medeni Yasanın 657. maddesi hükmünü hatırlatmakta yarar vardır.
Anayasamızın 35. maddesinde; "Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" denilmiş; 57. maddesinde de; "Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler" şeklindeki hüküm ifadesini bulmuştur.
Öte yandan, Medeni Yasanın 657. maddesinde "Mülkiyetin kanuni takyitleri tapu siciline kayda hacet olmaksızın muteber olur. Bu takyitler, ancak resmi bir senetle ve tapu siciline kayıt ile ilga ve tadil olunabilir. Ammenin menfaatı için vaz olunan takyitler tadil ve ilga olunamaz" hükmü yer almıştır.
1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası'nda ise, amaç; 1. maddede "Arsaların aşırı fiyat artışlarını önlemek, tanzim alış ve satışları yapmak, konut, sanayi ve turizm bölgeleri ve kamu tesisleri için arsa sağlamak üzere, İmar ve İskan Bakanlığı'na bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kurmak" denilerek tanımlanmış; 2. maddesinde Genel Müdürlüğün "Konut, Sanayi ve Turizm bölgeleri ve çeşitli kamu hizmet ve tesisleri için anlaşma, devir, satınalma yoluyla ve benzeri şekillerde arsa sağlamaya; arsa stoku ve tanzim satışları yapmaya; sağladığı arazi ve arsaları Bakanlıkça tesbit edilecek esaslara göre planlayarak olduğu gibi veya alt yapı tesislerini kısmen veya tamamen ikmal ederek veya ettirerek ihtiyaç sahiplerine satmaya, kiralamaya, mübadeleye, irtifak hakkı tesis etmeye" yetkili olduğu belirtilmiş; Yasanın 11. maddesinde de "Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından satılan arsalar üzerine, satış şartlarına uygun inşaat ikmal edilmedikçe üçüncü şahıslara satılamaz, bağışlanamaz veya haczolunamaz. Bu hususlar tapu kayıtlarına işlenir. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nce satılan arsalar üzerine, belirtilen süre içinde satış şartlarına uygun yapı yapılmadığı veya yapılan yapı şartlarına aykırı olduğu takdirde bedeli iade edilmek suretiyle ofisce geri alınabilir. Yapılan inşaat satış şartlarına uygun olmamakla beraber, geri alınması lüzumlu görülmeyenler hakkında, yargı yerlerince arsa satış bedelinin iki mislinden az olmamak üzere ofise tazminat ödenmesine hükmolunur" şeklindeki yükümlülük ve takyit (sınırlama) durumu düzenlenmiştir. Ayrıca, yasaya dayanılarak (16. maddesine) çıkarılan Yönetmeliğin 58. maddesinde yazılı "Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nün yukarıdaki şartlarda sattığı arsaları alanlar engeç iki sene içinde tasdikli imar planına uygun inşaat yaptırmak zorundadırlar. Bu arsalar üzerine tasdikli imar planına uygun inşaat yapılmadıkça üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya haczedilemez. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nün talebi üzerine tapu dairelerince tapusuna bu husus şerh edilir. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nce satılan arsalar üzerine imar planına ve satış şartlarına uygun olmamakla beraber, geri alınmasına lüzum görülmeyenler hakkında yargı yerlerince arsa satış bedelinin iki mislinden az olmamak üzere, Ofise tazminat ödemesi şartı ile tapusuna konan şerh kaldırılır" hükmü ile de; yasal hüküm yinelenmiş ve sınırlamaya süre getirilmiştir.
Gerçekten, yukarıda açıklanan Anayasal ve yasal kurallar karşısında 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası'nın kamu yararı gözetilerek yürürlüğe konulduğu yasanın ve yasaya göre çıkarılan yönetmeliğin getirdiği sınırlandırmada da kamu yararının gözetildiği kuşkusuzdur. Kamu yararına getirilen sınırlamaların kaldırılması, değiştirilmesi ve daraltılması Medeni Yasanın 657. maddesinin 3. cümlesindeki hükme göre mümkün değildir. Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, sözleşmeler Borçlar Yasası'nın 20. maddesi uyarınca batıldır. Esasen, bu hususta görüş farklılığının bulunabileceğide düşünülemez. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü, yasasının öngördüğü işlemleri yaparak gerçek anlamda arsaları edinmiş, diğer bir deyişle, sebebe ve illete bağlı işlemleri gerçek şekliyle yerine getirerek ayni bir hakkın sahibi olmuş ise, elbette, 1164 sayılı Yasanın ve Medeni Yasanın buyurucu hükümleri gözardı edilemeyecektir.
Ancak, Arsa Ofisi malik olma iradesiyle değil, o tarihlerde yaklaşık 4000'den fazla ortağı bulunan yapı kooperatifleri adına yalnızca imara ve konuta uygun parselasyonu tanzim etmek; daha sonrada oluşan parselleri devretmek amaç ve iradesiyle tapuda bir süre kayıt maliki durumuna girmiş ise; o takdirde de 1164 sayılı Yasa devreye girecek ve Medeni Yasanın 657/3. maddesi uygulama yeri bulabilecek denilebilecek midir? İşte bu noktada, değişik kararlara yol açan olayın özet olarak açıklanmasında zaruret vardır.
Maddi olayda; Antalya İl Özel İdaresi, konutu olmayan ihtiyaç sahiplerini arsa sahibi yapabilmek için girişimde bulunur. Bu nedenle önce arsa isteyen ihtiyaç sahiplerinden dilekçe alır ve kendilerinden belirli oranlarda da paralar toplar. Özel İdare, topladığı paralar ile henüz 1164 sayılı Yasanın yürürlüğe girmediği dönemde Vakıflar İdaresinden üç ayrı yerde arsa satın alır ve arsaları tapuda kendi adına tesçil ettirir.
Daha sonra namlarına özel idarece arsa satın alınan kişiler, "Doğu, Batı ve Kuzey Vilayet Yapı Kooperatifleri" isimli Kooperatiflerini oluştururlar. GErçekte kişilerin paraları ile onların namına satın alınan arsalarıda Genel Müdür ile İl Valisinin taraf oldukları 3.11.1975 tarihli protokole göre ofis üzerine alır; konuta uygun imar parsellerini kişilerin parasal katkısı ile teşekkül ettirir ve protokol hükümleri çerçevesinde tapuda kayden sözü edilen yapı kooperatiflerine devreder. Devirler sırasında hernekadar resmi sözleşmelere satış bedelleri yazılmış isede, Arsa Ofisinin gerçekte herhangi bir bedel ödemediği, masraf dahi yapmadığı anlaşılmaktadır.
Yine bu devirler sırasında ikinci protokolün ek maddesi gözetilip (..iki yıllık yapılanmayı temlik ve rehin için zorunlu kılan..) takyit sicile yansıtılmamış; yapı kooperatiflerinin imara göre oluşturulmuş parselleri (kura çekerek) üyelerine tahsis etmesinden sonra takyit şerhi sicile işlenmiştir.
Görülüyorki olayda güdülen amaç; idarenin mülkiyetinde olan arsaları muvazaalı yollarla ele geçirerek, özel kişiler için haklar ve subjektif hukuki durumlar yaratmak değil; gerçekte o kişilerin paraları ile ve onların namlarına satın alınan taşınmazları imara uygun parseller haline getirmek yönünden düzenleme (tanzim) yapmaktan ve yaptırmaktan ibarettir.
Sonuç : İçtihat aykırılığına yol açan olayın açıklanan oluş şekli ve yapılan işlemlerin niteliği itibariyle, protokollerin özel hukuk ilişkileri çerçevesinde hukuki sonuç doğurabileceği; böylece, olayda Medeni Yasanın 657. maddesinin 2. cümlesinin uygulama yeri bulabileceği görüşündeyiz.
Bu nedenle, sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.