Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME HUKUK GENEL KURULU KARARI
E: 2001/1
K: 2003/1
T: 24.12.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • TİCARİ TEAMÜLÜN OLMAMASİ FATURADA YER ALAN VADE FARKI KAYDİ VADE FARKI KAYDINA İTİRAZ EDİLMEMESİ FATURA MÜNDERECATININ KESİNLEŞMESİ TİCARİ TEAMÜL
ÖZETİ: Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTKnun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmez.
2797 s. Yargıtay K/45
6762 s. TTK/23,66
213s. VUK/229,230,232
818 s. BK/76,96,182,210,229,230,232,233,235
 
 
I. Başvurular ve Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu Karan: "Sözleşme ilişkisinden doğan bedelin belirli bir sürede ödenmemesi du rumunda vade farkının istenebilmesi için taraflar arasında mutlaka yazılı sözleşme ya da ticari teamülün olması gerekip gerekmediği, bu iki koşulun her hangi birisinin yokluğu halinde düzenlenen faturalarda vade farkı uygulanacağına ilişkin ibareye yer verilip, alıcının da bu faturaya Türk Ticaret Kanu-nu'nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içerisinde itiraz etmemesi halinde vade farkı alacağının doğup doğmayacağı" hususunda Yargıtay 11. ve 19. Hukuk Daireleri ile 13. ve 15. Hukuk Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğundan bahisle, bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi, Antalya Asliye 2. Hukuk Hakimliği'nin 22.06.2000 tarihli başvurusuyla istenilmiştir.
Yargıtay Yasası'mn 10. maddesi gereğince toplanan Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun 17.05.2001 gün ve 53 sayılı karan ile; "Sözleşme ilişkisiyle ilgili düzenlenen faturada yer alan vade farkı uygulanacağına ilişkin kayda, süresi içerisinde itiraz edilmemesi durumunda, vade farkı borcunun doğup doğmayacağı" konusunda Yargıtay kararlan arasında görüş aykırılığı bulunduğu, bu aykırılığın içtihatlann birleştirilmesi yoluyla giderilmesi istenmiş; Konu ile ilgili Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi, 13. Hukuk Dairesi, 15. Hukuk Dairesi, 19. Hukuk Dairesi, Hukuk Genel Kurulu Başkanlıklanndan alman görüşlerin ve gönderilen kararların değerlendirilmesinde, "Sözleşme ilişkisinden doğan bedelin belirli bir sürede ödenmemesi durumunda vade farkının istenilebilmesi için taraflar arasında mutlaka yazılı sözleşme ya da ticari teamülün olması gerekip gerekmediği, bu iki koşuldan birisinin bulunmaması durumunda, düzenlenen faturalara vade farkı uygulanacağına ilişkin ibareye yer verilip alıcının bu faturaya T.T. Yasası'nın 23/2. maddesine göre, sekiz gün içerisinde itiraz etmemesi durumunda vade farkı alacağının doğup doğmayacağı" konusunda Yargıtay 11. ve 19. Hukuk Daireleri ile 13. ve 15. Hukuk Daireleri kararlan arasında görüş aykırılığı bulunduğundan, bu aykırılığın Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunda giderilmesi gerektiğine, görüşme tarihi daha sonra 1. Başkanlıkça belirlenmek üzere raportör üye ..görevlendirilmesine" oybirliği ile karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı Yargıtay kararı gereği işlemli evrakın raportöre tev-dinden sonra evraka eklenmek üzere Yargıtay 1. Başkanlığının 01.10.2001 gün, 6734 ve 22.03.2002 gün, 2517 sayılı yazılan ekinde gönderilen Avukat Cengiz Özler ve Avukat E.Dilara Güngör imzalı 04.09.2001 tarihli ve Avukat Betül Özveri imzalı 19.03.2002 tarihli ve aynca Avukat Vahide Güzelcandere, Avukat Murat Albayrak, Avukat Erhan Güçlü Düdükcü imzalı 27.1.2003 tarihli dilekçeleri ve eklerinde de ilk talebe ek olarak; "faturalara konulan (gecikme halinde aylık vade farkı uygulanacağına dair) kaydın geçerli olup olmadığı" hususunda içtihatların birleştirilmesi istenmiştir. Bu başvuru da ilk başvuru nedeniyle içtihatların birleştirilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun 17.05.2001 gün ve 53 sayılı kararı kapsamında ele alınmıştır.
II. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararları: 25.04.1986 gün ve 1986/2106-2457; 14.04.1997 gün ve 1997/2370-2823; 07.04.1997 gün ve 1997/2143-2532;
  1. gün ve 1997/9003-1997/9899; 18.11.1997 gün ve 1997/7465- 8328;
    1. gün ve 1998/2117-3959; 08.06.1998 gün ve 1998/2545-4295 sayılı,
      Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kararları: 07.04.1997 gün ve 1996/9616-
3685; 08.07.1997 gün ve 1997/4623-7110; 22.10.1996 gün ve 1996/2687-9344;
  1. gün ve 1996/1521-9702; 31.03.2000 gün ve 1999/8237-2000/2348;
    1. gün ve 1996/9584-1997/6210; 10.10.1996 gün ve 1995/10941-
      1996/8943; 21.10.1996 gün ve 1996/1401-9304; 06.11.1996 gün ve 1996/3268-
      9734; 16.12.1996 gün ve 1996/2415-11259; 18.12.1996 gün ve 1996/1889-
      11306;   29.11.1996   gün   ve   1996/2717-1996/10707;   07.03.2000   gün   ve
      2000/4501-5281;  23.03.2000  gün  ve 2000/302-2032;   19.09.2000  gün ve
      2000/4077-5838, 29.11.2000 gün ve 2000/5829-8209; 05.12.2000 gün ve
      2000/5889-8414; 21.03.2002 gün ve 2001/4471-2002/1963; 12.04.2002 gün ve
      2001/5134-2805 sayılı,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararlan: 09.03.1999 gün ve 1998/1011»-1999/1668 sayılı,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi kararlan: 15.11.1999 gün ve 1999/419/-4070; 11.05.1999 gün ve 1999/1670-1854; 02.06.1997 gün ve 1997/1761-28»°,
11.05.1999 gün ve 1999/1670-1854 sayılı,
III. Görüş Aykırılığının Giderilmesi İsteminde Dayanılan Kararlarda Be
lirtilen Görüşlerin Özeti:
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki; incelenen kararlar kapsamlanna göre, vade farkı istenebilmesi için yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunmasının şart olduğu hususunda ilgili daireler arasında tam bir görüş birliği bulunmaktadır.
Daireler arasındaki uyuşmazlık ise; yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşme ya da oluşmuş bir teamülün bulunmadığı durumda, faturada yer verilen vade farkı uygulanacağına ilişkin kayda Türk Ticaret Kanunu' nun 23/2. maddesindeki sekiz günlük süre içinde itiraz edilmemesi durumunda vade farkı alacağının doğup doğmayacağı, noktasındadır.
Bu konuya ilişkin olarak;
19. Hukuk Dairesi; faturadaki vade farkı kaydının fatura metnine dahil olması durumunda, bunun fatura münderecatından sayılarak Türk Ticaret Kanunu'nun 23/2. maddesi hükmündeki kanuni karineden yararlanılacağını, ancak vade farkı kaydının fatura arkasında veya fatura metni dışında faturanın alt kısmında dip not şeklinde bulunması halinde ise bu kaydın fatura münderecatından olmadığının ve karineden yararlanılamayacağının kabulü gerekeceğini;
11. Hukuk Dairesi ise; faturanın arkasına kaşe ile basılmış vade farkı uygulanacağına ilişkin kaydın varlığı halinde dahi süresinde itiraz etmeme halinde vade farkı uygulanacağını;
13. Hukuk Dairesi; sözleşme ve ihale şartnamesinde vade farkı uygulanacağına dair bir hüküm bulunmaması halinde vade farkı uygulanamayacağını;
Kabul etmektedirler.
15. Hukuk Dairesine gelince; taraflar arasında yazılı sözleşme ya da yerleşik uygulama bulunmaması halinde faturada yer alan vade farkı kaydına itiraz edilip edilmemesinin hiçbir şekilde sonuç doğurmayacağı, Türk Ticaret Kanunu'nun 23/2. maddesindeki karinenin bu hallerde uygulama alanı bulunmadığı, faturadaki vade farkı kaydının faturanın zorunlu içeriğinden olmadığı, görüşünü benimsemektedir.
Şu durumda; 11. Hukuk Dairesi ile 19. Hukuk Dairesi kararlan kısmen uygunluk arz etmekte ise de 13. ve 15. Hukuk Dairesi kararlan tümüyle anılan daire kararlanna aykınlık teşkil etmektedir.
IV. İçtihatlan Birleştirme Yoluyla Görüş Aykmlığmın Giderilmesi Gerektiğine İlişkin Karar ve içtihatlan Birleştirmenin Konusu:
Yargıtay İçtihatlan Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 27/6/2003 tarihli oturumunda, raportör üyenin açıklamalan dinlendikten sonra esasa giri-Şilmezden önce öncelikle İçtihatlan Birleştirmenin konusunun ne olduğu tartışılmış, Yargıtay Kanunu'nun 45/7. maddesi uyarınca İçtihatlan Birleştirmenin konusu belirlenmiştir.
1- Taraflar arasında mevcut yazılı sözleşmede vade farkı ödeneceği hususu kararlaştınlmış ise, bu kayıt sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiğinden gönderilen vade farkı faturası sadece bir ihbar vazifesi ifa ettiğinden vade farkı alacağının doğumu yönünden faturaya itiraz edilmemesinin hukuksal bir sonuç doğurmayacağına ve vade farkının istenmesinin mümkün bulunmasına,Yine yanlar arasında yapılan yazılı sözleşmede vade farkının ödene
ceği konusunda bir kayıt olmamasına rağmen gönderilen vade farkı faturasına
TTK.nun 23/2. maddesinde yazılı sekiz gün içinde itiraz edilmemesi yazılı
sözleşmenin asli unsurlarından olan semen'in tek taraflı irade beyanı ile değiş
tirilmesi anlamında bulunduğundan bu şıkta da vade farkının istenmesinin hu
kuken mümkün bulunmadığına,
  1. Taraflar arasında vade farkı ödeneceğine dair sözleşme olmamasına
    rağmen vade farkının ödeneceğine dair ticari teamülün (mevcut uygulamanın)
    olması halinde vade farkı isteğine ilişkin faturanın karşı tarafa tebliği, muhata
    bın TTK. 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde bu faturaya itiraz etmemesi
    halinde vade farkı yürütülmesinin mümkün bulunduğu anlaşıldığından ve esa
    sen Yüksek 11, 13, 15 ve 19. Hukuk Daireleri kararlan arasında görüş aykırı
    lığı bulunmadığı anlaşıldığından 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45/7. mad
    desi uyarınca yukarıdaki konuların İçtihatları Birleştirme konusu dışında bıra
    kılması,
  2. İçtihatları Birleştirme konusunun "Taraflar arasında yazılı şekilde ya
    pılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda
    (faturalara bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) iba
    resinin konularak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi
    uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde vade farkının ödenip
    ödenmeyeceği konusunda Yüksek 11 ve 19 ncu Hukuk Dairesi kararlan ile 15.
    Hukuk Dairesi kararlan arasında görüş aykırılığı oluştuğundan İçtihatlan Bir
    leştirmenin bu konu ile sınırlı olarak görüşülmesine ilk oylamada oyçokluğu ile
    karar verilip işin esasının görüşmesine geçilmiştir.
V. İçtihatlan Birleştirmenin Gerekçesi: , 1. Konuyla ilgili yasal düzenlemeler: ?
A) Türk Ticaret Kanunu
MADDE 23- Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde mündere-catı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.
Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanlann muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
MADDE 66- Her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek maksadıyla, işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri ve bilhassa, diğer kanunların hükümleri mahfuz kalmak üzere, aşağıdaki defterleri Türkçe olarak tutmaya mecburdur:
  1. Tacir hükmi şahıs ise yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve
    karar defteri;
  2. Hususi hukuk hükümlerine göre idare edilmek veya ticari şekilde işle
    tilmek üzere devlet, vilayet, belediyeler gibi amme hükmi şahısları tarafından
kurulan ve hükmi şahsiyeti bulunmayan ticari işletmeler ile dernekler tarafından kurulan ticari işletmeler ve bunlara benzeyen ve hükmi şahsiyeti olmayan diğer ticari teşekküller, karar defteri hariç yukarıdaki bentte yazılı defterleri;
3. Tacir hakiki şahıs ise karar defteri hariç olmak üzere birinci bentte yazılı defterleri veya işletmesinin mahiyet ve önemine göre sadece işletme defteri.
Tacirlerin işletmeleriyle ilgili işler dolayısıyla aldıklan mektup, yazı, telgraf, fatura, cetvel, senet gibi vesika ve kağıtlarla ödemelerini gösteren vesi-kalan ve yazdığı mektup, yazı ve telgrafnamelerin kopyalannı ve mukaveleleri, taahhüt ve kefalet ve sair teminat senetleri ve mahkeme ilamları gibi belgeleri muntazam bir tarzda dosya halinde saklamaları mecburidir.
B) Borçlar Kanunu
MADDE 76- Bir borç veya sair her hangi bir tasarruf akdin inikadından itibaren bir müddetin hitamında ifa ve icra edilmek lazım geldiği takdirde, vade aşağıdaki veçhile tayin olunur:
  1. Müddet, gün ile tayin edilmiş ise borç, akdin inikat ettiği gün sayılma-
    yarak müddetin son günü muaccel olur. Müddet, sekiz veya on beş gün ise bu
    müddet bir veya iki haftayı değil tamam sekiz veya on beş günü ifade eder.
  2. Müddet haftalar ile tayin edilmiş ise borç son haftanın, akdin münakit
    olduğu güne ismen tevafuk eden gününde muaccel olur.
  3. Müddet ay ile veya sene, yan sene ve senelerin dörtte biri gibi birden
    ziyade ayları ihtiva eden bir zaman ile tayin edildiği surette borç, akdin
    münakit olduğu gün ayın kaçıncı günü ise son ayın buna tekabül eden günü
    muaccel olur. Son ayda tekabül eden gün mevcut değil ise borç son aym son
    günü ifa olunur.
Yarım ay tabiri, on beş günlük bir müddete muadildir. Müddet bir veya birden ziyade ay ile yanm ay ise on beş gün son olarak hesap edilir.
Bu kaideler, müddet, akdin inikadından başka bir zamandan itibaren cereyan ettiği surette de tatbik olunur. Muayyen bir zaman içinde ifa edilmek lazım gelen bir borcu borçlu, müddetin hitamından evvel ifa ile mükelleftir.
MADDE 96- Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.
MADDE 182- Beyi bir akittir ki onunla bayi, satılan malı müşterinin iltizam ettiği semen mukabilinde müşteriye teslim ve mülkiyeti ona nakleylemek borcunu tahammül eder.
Hilafına adet veya mukavele mevcut değil ise bayi ile müşteri borçlan aynı zamanda ifa etmekle mükelleftirler.
Hale göre tayini mümkün olan semen, tesmiye edilmiş hükmündedir.
MADDE 210- Hilafına mukavele mevcut değil ise mebi müşterinin yedine girince bayi semene müstehak olur.
Adet bu yolda ise yahut müşteri mebiden semene veya diğer türlü hasılat istifa imkanını elde etmiş ise mebiin semeni mücerret vadeye nazaran müşteri tarafından vukua gelen temerrüt, üzerine müterettip hükümlerden başka hatta hiç bir ihtar dahi yapılmaksızın faize tabidir.
C) 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
MADDE 229- Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
MADDE 230- (Değişik: 30/12/1980 - 2365/34 md.)
Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:
  1. Faturanın düzenlenme tarihi seri ve sıra numarası;
  2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu
    vergi dairesi ve hesap numarası;
  3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap nu
    marası;
  4. Malın veya işin nev'i, miktarı, fiyatı ve tutan;
  5. (Değişik: 4/12/1985 - 3239/19 md.) Satılan malların teslim tarihi ve ir
    saliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı
    veya taşıttınldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşın
    ması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk
    irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.
MADDE 232- 1. ve (4369 sayılı Kanunun 81/A-7 nci maddesiyle değiştirilen ibare Yürürlük: 1.1.1999) ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:
  1. 1. ve ikinci sınıf tüccarlara;
  2. Serbest meslek erbabına;
    1. Kazançları (4369 sayılı Kanunun 81/A-7 nci maddesiyle değiştirilen
      ibare Yürürlük: 1.1.1999) basit usulde tespit olunan tüccarlara;
      1. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;
      2. Vergiden muaf esnafa.
Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.
(2686 sayılı Kanun'un 28 inci maddesiyle değişen fıkra) (4444 sayılı Ka-nun'un 13/C-4 maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 14.8.1999) Yukarıdakiler dışında kalanlann, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıklan emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (01/01/2002 tarihinden itibaren) 250,000,000.- lirayı geçmesi veya bedeli 250,000,000.- liradan az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.
(3239 sayılı Kanunun 136'ncı maddesiyle fıkra kaldınlmıştır.)
MADDE 233- (Değişik: 23/6/1982 - 2686/29 md.)
1. ve ikinci sınıf tüccarlarla defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecburiyetinde olmadıklan satışlan ve yaptıklan işlerin bedelleri aşağıdaki vesikalardan herhangi biri ile tevsik olunur.
  1. Perakende satış fişleri;
  2. Makineli kasalann kayıt rulolan;
  3. Giriş ve yolcu taşıma biletleri.
Perakende satış fişi, makineli kasalann kayıt rulolan ve biletlerde, işletme veya mükellefin adı, düzenlenme tarihi ve alman paranın miktan gösterilir.
Perakende satış fişi ile giriş ve yolcu taşıma biletleri seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Bu fiş ve biletler kopyalı iki nüsha olarak tanzim edilir ve bir nüshası müşteriye verilir. Makineli kasa kullanılıp da müşteriye fiş (makineli kasanın önceki fıkrada belirtilen malumatı ihtiva eden fişi) verilmemesi halinde, perakende satış fişi tanzimi ve müşteriye verilmesi mecburidir.
MADDE 235- 1. ve ikinci sınıf tüccarlar ile defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler götürü usule tabi veya vergiden muaf çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim ve imza olunur.
Çiftçiden avans üzerine yapılan mubayaalarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir.
Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer.
Müstahsil makbuzunda en az aşağıda yazılı bilgiler bulunur:
  1. Makbuzun tarihi;
  2. (Değişik: 30/12/1980 - 2365/38 md.) Malı satın alan tüccar veya çift
    çinin soyadı, adı, unvanı ve adresi;
  3. Malı satan çiftçinin soyadı, adı ve ikametgahı adresi;
  4. Satın alınan malın cinsi, miktan ve bedeli.
Bu maddede yazılı makbuzlar hiçbir resim ve harca tabi değildir.
2. Konuyla ilgili kavramlar ve bunlann birbiriyle ilişkisinin incelenmesi: Yukanda özü açıklanan içtihatları birleştirmenin konusu dikkate alındığında ilkin, "fatura" ve "vade farkı" kavramlann üzerinde durulması ve bu konudaki düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.
a) Fatura:
Hemen ifade etmek gerekir ki; Türk Ticaret Kanunu'nda fatura tanım-lanmamıştır. Vergi Usul Kanunun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır." şeklindedir.
Böylece Fatura; "ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktannı, vasıflarını ölçüsünü fiyatım ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir." şeklinde tanımlanabilir.
Ticaret Kanununda ve Vergi Usul Kanununda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, Vergi Usul Kanunu'nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu'nun 23. maddesinin birinci fıkrasında; "Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir." denilmekte, ikinci fıkrasında da; "Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunma-mışsa münderecatını kabul etmiş sayılır." hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK.nun 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir. Bunun doğal sonucu olarak ta; esnafın gönderdiği faturaya itiraz olunmaması fatura içeriğini kabul etme sonucunu doğurmaz.
TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Ne var ki, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.
Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK.nun 23. maddesinin 2 ve 3.
fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.
Hemen burada faturanın münderecatının (zorunlu içeriğinin) ve şekil şartlarının ne olduğunun ve ardından da olağan içerikten (mutad münderecat-tan) ne anlaşılması gerektiğinin açıklanması yararlı olacaktır.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, ;ınılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açık-lanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir.
Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır.
Vergi Usul Kanunun 230. maddesi faturada en az bulunması gereken bilgileri;
"1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
  1. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu
    vergi dairesi ve hesap numarası;
  2. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap
    numarası;
  3. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutan;
5. (3239 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesiyle değişen bent) Satılan
malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere
satıcı tarafından taşındığı veya taşıttınldığı hallerde satıcının, teslim edilen
malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttınlması halinde alıcının, taşman veya
taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması
şarttır.)
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları mallan kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.)" Şeklinde sıralamıştır.
Vergi Usul Kanunu'nun 230. maddesi yukanda açıklandığı üzere asgari zorunlu unsurlan beş madde halinde belirlemiştir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı gibi sayılan bu zorunlu unsurlar aynı zamanda olağan (mutad) feriğin ne olduğunu da ortaya koymaktadır.
Böylece görülmektedir ki, fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu rçın TTK.nun 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, tifrü» bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında "aşta var olmayıp, İfa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumunda -ki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi- bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Nitekim, kuruldaki tartışmalar sırasında TTK.nun 23/2. maddesi hükmündeki karinenin faturanın olağan içeriği (mutad münderecatı) hakkında geçerli olması gerektiği, mutad içeriğin ifa ile ilgili hususlarla sınırlı olduğu kabul edilerek, faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulduğu taktirde, olağan (mutad) olmayan bu hususlara faturayı alanın süresinde itiraz etmemesi durumunda bu kayıtlarla sorumlu olmayacağı benimsenmiştir.
Buna ek olarak; Faturayı alan kişinin tacir olmaması halinde özellikle tüketiciyi koruma amacıyla ekonomik yönden daha kuvvetli olan tacir (satıcı vs) karşısında alıcının korunması gerektiği; faturaya konulan vade farkı kaydına alıcının sekiz gün içinde itiraz etmemesi durumunda faturayı düzenleyen tacirin TTK.nun 23/2. maddesindeki karineden yararlanamayacağı, faturadaki vade farkı kaydına itiraz edilmemesinin sonuç doğurmayacağı da kabul edilmiştir.
Her ne kadar görüşmeler sırasında vade farkının malın bedeline dahil olan bir unsur olduğu görüşüyle fatura kapsamı içinde düşünülmesi gerektiği ve bu k,aydı içeren faturaya itiraz edilmemesinin faturayı düzenleyen tacir lehine bir karine yaratacağı ileri sürülmüşse de bu görüşe çoğunluk, aşağıda vade farkı ile ilgili açıklamaların ardından ayrıntısı belirtileceği üzere sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran nitelikteki vade farkının başta belirlenen bedel kapsamında düşünülemeyeceği ve faturanın zorunlu unsurlarından ve olağan içeriğinden sayılamayacağı gerekçesiyle katılmamıştır.
b) Vade farkı:
Yasal düzenlemeler kapsamında tanımlanmış ve kabul edilmiş bir kavram değildir. Son yıllarda ülkenin içinde bulunduğu enflasyonist ortam nedeniyle yargı kararlan ile ortaya çıkmış olup, para borcunun ifasındaki gecikmeden zarar gören alacaklıyı koruma amacını taşımaktadır. Bu nedenle de gerek tanımı gerek uygulanması konusunda yargısal uygulamada ve doktrinde görüş
ayrılıklarına konu olmaktadır. Uygulamada gerek sözleşmelerle gerekse de faturaya "alacağın belli bir zamanda ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı" kaydı konulmak suretiyle hayata geçirilmektedir.
İçtihatları birleştirmenin konusu da bunlardan faturaya "alacağın belli bir zamanda ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı" kaydı konulması ile ilgilidir.
Yinelemek gerekirse; Vade farkının tanımı ve hukuki niteliği konusunda da gerek yargı kararlan gerekse doktrinde değişik görüşler ortaya konulmuştur.
Kurulca yapılan görüşmelerde vade farkı veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semen'e belirli oranlarda yapılan ilave başka bir anlatımla vade farkı mal ve hizmet satım sözleşmesinde kararlaştmlan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semen'in ulaştığı miktan ifade ettiği kabul edilmiştir.
Burada asıl üzerinde durulması gereken husus yeni fiyat eş söyleyişle yeni bedel kabul edilen vade farkının hukuksal niteliği gereği yukanda özel-
likleri açıklanan fatura kapsamında sayılan olağan ve zorunlu unsurlardan olup, olmadığıdır.
Vade farkı başta sözleşme ilişkisi kurulurken kararlaştınlabileceği gibi başta kurulmuş olan sözleşme şartlanna ek olarak, sonradan taraflann müşterek kabulü, yürüyen uygulamalar ya da genel olarak piyasa alışkanlıklan nedeniyle de ortaya çıkabilir.
Bundan çıkan sonuç şu olacaktır. Vade farkının sözleşmede kararlaştınl-dığı ya da sonradan sürekli uygulama nedeniyle sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiği durumda faturada yer alan kayda aynca ihtiyaç bulunmadığından alacaklının talebini TTK.nun 23/2. maddesindeki karineye değil doğrudan sözleşmeye dayandırmak hakkına sahiptir.
Sorun yazılı anlaşma olmaması ve sürekli uygulama bulunmaması halinde sözlü yapılan geçerli akitlerde vade farkının sadece faturada yer alması ve bu kayda muhatabınca sekiz günlük yasal sürede itiraz edilmemesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Bu noktada her iki kavramın birbiri ile ilişkisini irdelemekte yarar vardır.
c) Kavramların birbiriyle ilişkisi ve değerlendirilmesi:
Yukarıda fatura ile ilgili açıklamalarda da açıkça ifade edildiği gibi; fatura düzenleyen tacirin TTK.nun 23. maddenin 2. fıkrasındaki karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK.nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
TTK.nun 23/2. maddesi gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.
Kuruldaki tartışmalar sırasında TTK.nun 23/2. maddesi hükmündeki karinenin faturanın olağan içeriği (mutad münderecatı) hakkında geçerli olması gerektiği mutad içeriğin ifa ile ilgili hususlarla sınırlı olduğu kabul edilerek faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulduğu taktirde olağan (mutad) olmayan bu hususlara faturayı alanın süresinde itiraz etmemesi durumunda anılan kayıtlarla sorumlu olmayacağı benimsenmiştir.
Hemen bu karinede yer alan fatura münderecatından maksat nedir? Sorusu akla gelmektedir. Zira Türk Ticaret Kanunu'nda fatura münderecatının ne olduğu ilgili bölümünde de açıklandığı üzere açık olarak düzenlenmiş değildir.
Böylesine önemli bir karineye esas teşkil eden fatura münderecatından neyin kastedildiği konusundaki yasal boşluğu Vergi Usul Kanunu'ndaki hükümler gözetilerek doldurulabileceği açıktır. Vergi Usul Kanunu'nun 230. maddesindeki tanımdan yola çıkılarak bu sorunun çözümü, devamla da "İçtihatların birleştirilmesi konusunu teşkil eden vade farkı faturanın zorunlu içeriğinden midir?" Sorusunun cevabını aramak gerekir. Kurulca; vade farkının mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal veya hizmetin yeni fiyatı olduğu, sonucuna varılmıştır.
Bunun gerekçesi de şudur: yukarıda da açıklandığı üzere fatura da olmazsa olmaz beş unsur mevcuttur ve vade farkı bu unsurlar arasında sayılmamıştır.
Türk Ticaret Kanunu'nun 23/2. maddesinin faturanın olağan içeriği (mu-tad münderecatı) hakkında geçerli olması gerektiği ve bunun ifa ilgili hususlarla sınırlı olduğu uygulamada baskın görüş olarak kabul edilmektedir. Vade farkı kaydı ise ifa aşaması ile ilgili değildir. Burada ifa zamanında ileri sürülse dahi sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların ifa ile ilgili olmadığı açıktır.
Sonuç olarak, faturanın sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için TTK.nun 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi, veya yapılan işin adedi, türü bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Faturadaki gecikme halinde vade farkı alınacağına ilişkin kayda itiraz edilmemesi, faturada yer almakla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede düzenlenmemiş bir hususa ilişkin kaydın da kabul edildiği anlamına gelmez. Vade farkı kaydının faturanın zorunlu içeriğinden olmayıp, yasal sürede itiraz edilmedi diye kabul edilmesinin ağır bir sonuç doğuracağı; faturadaki vade farkı uygulanır ibaresinin yazılması halinde TTK.nun 23/1. maddesindeki karinenin uygulama alanı bulmayacağı, zira fatura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesinin de ona sözleşme niteliği vermeyeceği kabul edilmiştir.
VI. Sonuç:
Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine 27.06.2003 tarihli ilk toplantıda üçte iki çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY
İçtihadı birleştirmenin konusu, sözlü şekilde gerçekleşmiş olan akti ilişkiye dayanılarak düzenlenen faturaya, TTK'nun 23/2 nci maddesine göre, tebliği müteakip sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde faturada yer alan vade farkı uygulamasına dair kaydın, fatura münderecatından sayılıp, sayılmayacağı hususu ile sınırlandırılmıştır.
TTK.'nun. 23/1 nci maddesinde ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut menfaat temin etmiş olan tacirden diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise, bunun da faturada gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiş, faturanın tarifini yapan 213 sayılı V.U.K.'nun 229 ncu maddesinde de "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır" denilmiş, aynı
yasanın 232 nci maddesinde ise, fatura kullanma zorunluluğu düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu yasal düzenlemelerden faturanın ancak bir ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına tanzimi gereken, ticari bir belge olduğu açıktır. TTK.'nun 23/2 nci maddesi "Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa, münde-recatını kabul etmiş sayılır" hükmü ile faturanın özellikle tacirler arasında bir ispat vasıtası olduğu ve süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyenin lehine, adına fatura düzenlenen kimsenin aleyhine bir karine oluştuğu kabul edilmiş bulunmaktadır.
15. Hukuk Dairesi ile 11 ve 19 ncu Hukuk Daireleri arasındaki içtihat aykırılığı, vade farkının fatura münderecatından sayılıp, sayılmayacağı noktasında olup, 15. Hukuk Dairesi bu hususu fatura münderecatından saymazken, 11 ve 19 ncu Hukuk Daireleri vade farkını hukuki niteliği itibariyle fatura münderecatından saymakta ve TTK.'nun 23/2 nci maddesi kapsamında kaldığını kabul etmektedirler. Bu durumda halli gereken ilk husus, faturanın unsurlarının nelerden ibaret olduğu ve münderecatından neyin anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulmasıdır.
T.Ticaret Kanunu faturada bulunması gereken zorunlu unsurları göstermemiş ise de, V.U.K.'nun 230 ncu maddesinde asgari zorunlu unsurlar beş bent halinde sıralanmış olup, bunların arasında vade farkından bahsedilmemiştir. Ancak, 4 ncü bentte malın fiyatı da yer almış, böylece fiyatın faturada zorunlu bir unsur olduğu yasal düzenleme ile ifade edilmiştir. Öte yandan, TTK.'nun 23/1 nci maddesinde bedel ödenmiş ise, bununda fatura da gösterileceğinden bahsedilmek suretiyle TTK. yönünden de fiyatın faturada yer alması gerektiği vurgulanmıştır. Esasen, bu yönde ne uygulamada ve ne de doktrinde farklı bir yaklaşım da yoktur. O halde, fiyatın faturada yer alması gereken asli ve zorunlu bir unsur olduğu şüphesiz bulunmaktadır. Bu aşamada fiyat kavramının hukuki tavsifi üzerinde durmak gerekir. İttifakla kabul edildiği gibi fiyat, bir değer ile para birimi arasındaki ilişkidir. Bir başka ifadeyle, alım satım, veya görülen bir iş veya imalat ve yahut da bir menfaat temini bakımından bir şeyin para olarak değerini ifade eder. Fiyatla çok yakın ilişkisi olan, hatta iç içe bulunan vade farkının hukuki niteliği ise, uygulama ve doktrinde farklı görüşlerin oluşmasına neden olmuş, bu kavramın ana para faizi mi, temerrüt faizi mi, cezai şart mı, gecikme zammı mı yoksa malın bedeline eklenen bir öğe, unsur mu olduğu tartışıma konusu yapılmıştır.
Ancak, vade farkını özellikle tacirler arasındaki ilişkilerde, süresinde ödenmeyen mal ve hizmet bedeli dolayısıyla, alıcının faiz dışında ödemek zorunda kaldığı ve sözlü akdin inikadı sırasında taraflarca kararlaştırılmış ek bir miktar olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki, içtihadı birleştirmenin kapsamı dışında kaldığı büyük kurulca kararlaştırılan, taraflar arasında bu konuda sözleşme bulunan veyahut bu konuda teamül olduğu belirlenen hallerde vade farkının bedele (fiyata) dahil olduğu hususları çekişmesizdir.
Bu içtihadı birleştirmenin konusunu teşkil eden taraflar arasındaki akdin sözlü olarak gerçekleştirilmiş olması, halinde ise, aktin esaslı unsuru olan semeni (fiyatı) tarafların nasıl kararlaştırmış olduğunu ancak kendileri bilebilirler. Ücrete hak kazanan tacir faturayı düzenlerken, semenin belirlenen bir süreden sonra ödenmesi halinde günlük veya bir başka surette ki gecikmeli ödeme halinde, semenin %1, %5'i gibi bir oranla ek bir ödeme yapılacağını faturaya kaydetmiş ve faturayı tebellüğ eden de sekiz gün içinde bu kayda karşı çıkmamış ise, tarafların sözleşmeyi yaparken daha başlangıçta semeni bu şekilde kararlaştırdıklarının, bir başka ifadeyle vade farkı uygulanmasını gerektiren halin oluşması durumunda, fiyatı ilerdeki ödeme durumuna göre tarafların değişir şekilde kararlaştırmış olduklanmn kabulü ile vade farkının fiyatın eki, bir unsuru ve hatta fiyattan sayılması gerektiğinde duraksama göstermemek gerekir. Bu durumda da zorunlu bir unsur olarak faturada yer alması gereken ve fatura münderecatından olan fiyatla bütünleşen ve fiyattan sayılan vade farkının da faturaya kaydedilmesi mümkün ve fatura münderecatı kapsamında kalan bir kayıt olduğu benimsenip, TTK.'nun 23/2'nci maddesinin vade farkına yönelik olarak da faturayı düzenleyen tacir lehine bir karine yaratacağı kabul edilmelidir. Böyle bir durumda oluşan bu karinenin aksinin ispat külfeti böyle bir faturayı alıp da süresinde itiraz etmeyen diğer tarafa ait olmalıdır.
Yukarıda ayrıntıları ile belirlenen yasal ve bilimsel esaslara aykırı, Yargıtay'ın ticari ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkları çözmekle görevli 11 ve 19 ncu Hukuk Daireleri'nin kökleşmiş ve uygulama ile doktrinde benimsenmiş içtihatlarına ters düşen, yasal dayanaktan yoksun sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyor ve karşı oy kullanmış bulunuyoruz.
Işıl Ulaş Yurdaer Özdilek        Yılmaz Derme
11.H.D. Başkanı      ll.H.D. Üyesi ll.H.D. Üyesi
Ahmet Özgan        Mehmet Kılıç Cumali Demirkaya
ll.H.D. Üyesi       ll.H.D. Üyesi ll.H.D. Üyesi
KARŞI OY
Vade Farkının Yasal Dayanağı
Vade farkı özellikle yüksek enflasyonun yaşandığı ekonomik konjonktürde, satıcının (alacaklının) enflasyonun yıkıcı etkilerinden korunması amacıyla uygulamaya girmiş hukuki bir enstrüman olarak karşımıza çıkmıştır.
Vade farkının yasal dayanağını BK.'nun 182/2. ve 210/1. maddelerinde bulabiliriz. BK.'nun 182/2. maddesine göre "aksine ...sözleşme yoksa satıcı ile alıcı, borçları aynı zamanda ifa etmekle mükelleftir." BK.'nun 210/1. maddesine göre "aksine bir sözleşme mevcut değilse satılan şey alıcının yedine girince semene müstehak olur. Her iki hükümde de akdin kuruluşundan sonra tarafların borçlarını aynı zamanda ifa etmek zorunda oldukları ancak, aksine sözleşme yapılabileceği belirtilmiştir. Satış bedelinin belli bir süre sonra ödeneceği ve ödenmeyen alacak için vade farkı uygulanacağı kararlaştınlmışsa, vade farkı, satış bedeli ile ödeme yapılacak tarih arasındaki bedel farkını ifade etmektedir.
Vade Farkının Koşullan:
Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda bir sözleşme bulunması veya taraflar arasında vade farkına ilişkin uygulamanın benimsenmiş olması gerekir.
Vade farkı istenebilmesi için gerekli bu iki koşul yönünden Yargıtay Hukuk Daireleri arasında görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Ancak, uygulamada vade farkı talep etme yollanndan biri de bu hususu, düzenlenen faturaya kaydetmek ve faturaya itiraz edilmemesi halinde TTK.' nun23/2'deki karineden yararlanmak suretiyle bu kayda dayanarak vade farkı istemektir.
Düzenlenen faturada süresinde ödeme yapılmaması halinde vade farkı alınacağına dair bir kaydın bulunması ve bu kayda davalının TTK.'nun 23/2. maddesinde öngörülen sürede itiraz etmemesi durumunda vade farkı istenebilecek midir?
TTK.'nun 23/2. maddesinde, bir faturayı alan kimsenin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmaması halinde münderecatını kabul etmiş sayılacağı öngörülmüştür. Ancak, vade farkı kaydının bu karineden yararlanabilmesi için fatura münderecatından sayılması gerekir.
Yargıtay Hukuk Daireleri arasında vade farkı alacağına ilişkin kaydın fatura münderecatından sayılıp sayılmayacağı hususunda görüş aynlığı mevcut olduğundan bu görüş aynlığı İçtihatlann Birleştirilmesinin konusunu oluşturmaktadır.
Bu nedenle öncelikle fatura kavramı ve faturada yer alması gereken kayıtlar üzerinde durmak gerekir.
Fatura Kavramı ve Faturada Bulunması Gereken Kayıtlar:
Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere, emtiayı satan veya işi yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.
Faturada yer alması gereken kayıtlar VUK.'nun 230. maddesinde sayılmıştır.
  1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası,
  2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu
    vergi dairesi ve hesap numarası,
  3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap nu
    marası,
  4. Malın veya işin, nevi, miktan, fiyatı ve tutan,
  5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası,
Vade farkı, faturada yer alması gereken zorunlu kayıtlar arasında değildir. Prof.Dr. Oğuz Kürşat Ünal vade farkının fatura münderecatından olduğunu, zira fatura münderecatının sadece zorunlu unsurlan değil yazılması mutad (olağan) olan kayıtları da kapsayabileceğini, vade farkının faturaya yazılmasının olağan sayılması gerektiğini" kabul etmiştir. (Fatura ve îspat Kuvveti s.51-52).
Prof.Dr. Yaşar Karayalçın "vade farkı konusunda sözleşmede hüküm bulunmaması halinde vade farkını içeren faturaya itiraz edilmemesi durumunda vade farkının sözleşmenin bir unsuru haline geldiğini" kabul etmektedir. (Sempozyum s. 108).
Değerlendirme ve Sonuç: Sonuç olarak; Vade farkı faiz niteliğinde olmayıp, bununla bir malın bedelinin ödeneceği tarihteki değeri belirlenmek istenmektedir. Yani malın bedelinin ödeneceği tarihteki değerini ifade etmektedir.
VUK.'nun 230. maddesinde "malın fiyatı ve tutan" faturada yer alması gereken zorunlu unsurlar arasında sayıldığından, vade farkı malın bedelinin ödeneceği tarihteki değerini belirleyen bir unsur olduğundan fatura mündere-catından sayılır. Bu nedenle vade farkı yer alan faturalara itiraz edilmemesi halinde vade farkı talep hakkı doğar.
Faturada yer alan vade farkı uygulanacağına ilişkin kayıt sözleşme şartlarını değiştirmeye yönelik bir icap olarak da kabul edilebilir. Nitekim, Prof.Dr. Y. Karayalçın, Prof.Dr. E.HIRŞ, Doç.Dr. A.Battal tarafından da savunulan bu görüşe göre, faturayı alan, TTK.'nun 23/3. maddesindeki sekiz günlük sürede itiraz etmemesi halinde fatura düzenleyenin icabını zımmen kabul etmiş sayılır.
Açıklanan nedenlerle, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması ve faturada yer alan vade farkı alınacağına ilişkin kayda TTK.'nun 23. maddesinde öngörülen sekiz günlük sürede itiraz edilmemesi halinde, vade farkı istenebileceği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan kararına katılamıyoruz.
Coşkun KOÇAK Şükrü Saraç
19.H.D. Başkanı 19.H.D. Üyesi
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini