Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
Esas No: 1993/51
Karar No: 1993/1
Tarih: 18.01.1993

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk 1.4.1991 günlü yazı ile Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinde yer alan "tehdit" ve 188. maddesinde yer alan, uygulamada "koşullu tehdit" diye anılan zorlama cürümlerinde; Ceza Genel Kurulu'nun, kavga sırasında öfkeyle (fevren) söylene sözlerde tehdit cürmünün kasıt (taammüt) ögesinin bulunmadığı ve bu sebeple de suçun oluşmayacağı görüşünde olduğunu; 4. Ceza Dairesi'nin ise son kararlarında bu görüşü değiştirdiğini; bu durum karşısında yerel mahkemelerde bu konuda duraksamalar meydana geldiğini ileri sürerek içtihadı birleştirme yolu ile aykırılığın giderilmesini istemiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45/2. maddesi uyarınca konuyu inceleyen 1. Başkanlık Kurulu'nca 17.10.1991 gün ve 51 sayı ile kararlar arasında aykırılık bulunduğu sonucuna varılarak konunun İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda görüşülmesine karar verilmiştir. 8.5.1992 günü toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda Raportör Üyenin açıklamaları dinlenerek gereği görüşüldü:
 
KARAR : Önce kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı, içtihadı birleştirme yoluna gidilmesine gerek olup olmadığı yönü üzerinde durulmuştur.
1) Ceza Genel Kurulu'nun 2.7.1979 gün ve 182/312 sayılı kararında "sanığın tehdide konu edilen sözleri, cereyan eden bir ağız kavgası ve çekişme sırasında fevren sarfettiğinin anlaşılmasına ve Yüksek Yargıtay'ın yerleşmiş içtihadına göre, hareketle mütefarik olarak fevren söylenen sözlerde tehdit suçunun taammüt unsurunun oluşamayacağına göre" 8.10.1979 günlü ve 354/450 sayılı kararında: "Yargıtay'ın kararlılık gösteren uygulamalarına göre kavga sırasında fevren söylenen söz ve davranışlarda taammüt unsuru bulunmaması nedeniyle tehdit suçunun oluşmasına olanak yoktur"; 27/4/1981 günlü ve 158/336 sayılı kararında ".. sanıkların fevren sarfettikleri bu sözlerde tehdit suçunun taammüt unsurunun gerçekleşmediği gözetilmeden.."; 17/12/1984 gün, 190/436 sayılı kararında geçmiş uygulamalara da değinilerek: "Nitekim Yargıtay'ımızın bugüne kadar ki uygulamalarında sanığın kavga sırasında fevren sarfettiği sözlerde tehdit suçunun tasarlama unsurunun bulunmadığı; .. tehdit fiilinin tasarlanarak işlenmesi şarttır"; 9.11.1987 gün, 376/533 sayılı kararında temyize konu davaya esas olan olayların özelliklerine de değinilerek: "Tahdit suçunun oluşması için sanığın takip ettiği maksadının tehdit fiiline başka bir cürüm niteliği verecek şekilde oluşmaması lazımdır. Tehdit fiili taammüden oluşmalı, tehevvüren tehditte bulunulmamalıdır. Yerleşmiş uygulamalara göre kavganın devamı sırasında fevren sarfedilen sözlerde tehdit suçu ve unsurları bulunmamakta ve yine ortada kavga yokken sarfedilen sözlerde olayın niteliği de gözönüne alınarak tehdit suçunun oluşacağı kabul edilmektedir"; 5.11.1990 gün, 219/252 sayılı kararında "Tehdit suçundan söz edebilmek için tehdide konu sözlerde tasarlama unsurunun bulunması gerekir" denilmiştir; 18.2.1991 gün, 368/36 sayılı kararında tehdidin manevi unsurunun "tasarlamak" olduğu; bu itibarla sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" şeklindeki sözlerin tehdit suçunu oluşturmayacağı benimsenmiştir; 25.3.1991 gün, 66/18 sayılı kararında ise konu ile ilgili olarak "Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmağa veya yapmamağa zorlamak ve onu bu yönde korkutmak olduğuna göre hukuken değerlendirilebilmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Çünkü söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan kızgınlık anında sarfedilen gelişigüzel sözlerde tehdit kastı vardır denilemez" şeklinde açıklamalar yapılmıştır.
2) 2. Ceza Dairesi'nin 18.12.1990 gün, 12900/13326 sayılı kararında "Münakaşa sırasında fevren söylenen sözlerde tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın mahkumiyetine karar verilmesi" isabetsiz bulunmuş; (18.12.1990 gün, 12947/13395 sayılı kararı da aynı doğrultudadır); 19.3.1991 gün, 2748/3010 sayılı kararında: "Ortada bir kavga olmadığı cihetle sanığın sarfettiği sözlerin ciddi bir korku yaratabilecek nitelikte olduğunun ve tehdit suçunu oluşturduğunun kabulünde.. bir isabetsizlik görülmemiştir" şeklinde açıklama yapılmış; 21.3.1993 gün, 2397/3265 sayılı kararında ise "Taraflar arasında ağız kavgası olduğu tanık anlatımları ile anlaşılmış olmakla kavga sırasında sarfedilen sözlerin ciddi bir korku yaratmayacağı, dolayısıyla müsnet suçu oluşturmayacağı" yolunda bir çözüm benimsenmiştir.
3) 4. Ceza Dairesi'nin 25.9.1975 gün, 4715/4754 sayılı kararında "Sanığın tehdit taşıyan sözleri, taraflar arasında husule gelen kavga sırasında fevren sarfettiği anlaşıldığına göre olayda tehdit suçunun taammüt unsuru yoktur" denilmişytir. (13/7/9155 gün, 7909/13423 sayı; 5.2.1975 gün, 452/426 sayılı kararlar da aynı doğrultuda bulunmaktadır). 4. Ceza Dairesi'nin 26.3.1991 gün, 1197/1920 sayılı kararında önceki görüşten dönülerek "Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, tehlikeyi içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre tehdit edici sözlerin gerçekleşme olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, önceden bir bir sayılması olanaksız etkenler gözetilerek, ilk mahkemece değerlendirilecek olgusal bir sorundur. İlk mahkeme, ağır olmayan tehditlere karşı da cezai yaptırım gerektiren TCK. koyucusunun  bu konudaki duyarlılığını da gözeterek, tehdidin görünüşte ciddi olup olmadığı sorununu çözmek zorundadır. Öyleyse söylenen tehditlerin ciddi olup olamayacağı yolunda önceden ilke boyutunda ve üstelik bir olay amacı olduğundan, yukarıdaki bağlamda düşünülmek gerekirken tehdit cürmünün, hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süresi içindeki oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçe ile hüküm kurulması yasaya aykırı görülmüştür" denilmiştir. (7.3.1991 gün, 67061481 sayı; 13.3.1991 gün, 962/1628 sayı ve 26.3.1991 gün, 1149/1905 sayılı kararlar da aynı doğrultuda bulunmaktadır.)
Yukarıda kısaca özetlenen Ceza Genel Kurulu kararlarında yerleşmiş bir görüş olarak tehdit suçunun manevi unsurunun tasarlamak olduğu; kavgada sırasında fevren söylenen sözlerde tehdit suçunun taammüt unsurunun oluşmayacağı açık bir biçimde vurgulanarak bu esasların ışığında olayların değerlendirilmesi ile sonuca gidildiği görülmektedir.
Ceza Genel Kurulu'nun en son 25.3.1991 gün ve 66-92 sayılı kararında ise olaylar açısından özel değerlendirmeye girilmeden şu açıklama yapılmıştır: "Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmağa veya yapmamağa zorlamak ve onu bu yönde korkutmak olduğuna göre hukuken değerlendirilebilmesi için belirtilen sonucu doğurmağa uygunluk, elverişlilik ve yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Çünkü söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan kızgınlık anında sarfedilen gelişigüzel sözlerde tehdit kastı vardır denilemez." Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olay açısından özel bir değerlendirmeye girilmiştir.
2. Ceza Dairesi kararlarında münakaşa sırasında fevren söylenen sözlerde tehdit suçunun unsurlarının oluşmayacağı esası genel olarak benimsenmiştir.
4. Ceza Dairesi'nin önceki kararlarında sanığın tehdit taşıyan sözlerinin taraflar arasında husule gelen kavga sırasında fevren sarfettiği anlaşılmakla tehdit suçunun taammüt unsurunun gerçekleşmeyeceği esası benimsenmişken son kararlarında "bir tehlike suçu olan tehdidi içeren sözlerin.. oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre tehdit edici sözlerin gerçekleşme olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde önceden bir bir sayılması olanaksız etkenler gözetilmek, ilk mahkemece değerlendirilecek olgusal bir sorun olduğu bu nedenler gözetilmeden tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç olamayacağının benimsenemeyeceği" esası kabul edilmiştir.
Görüşmeler sırasında bazı üyeler Ceza Genel Kurulu'nun son 25.3.1991 günlü kararında açıkça taammüt unsuruna yer verilmediği; her olayın kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesinin gerektiği görüşünün kabul edildiği ve dolayısıyla kararlar arasında aykırılığın kalktığını ileri sürmüşlerdir.
Kararlar arasında aykırılığın mevcut olup olmadığını belirleme açısından yapılan ilk oylamada bir görüş doğrultusunda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından 8.5.1992 günü toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda konu yeniden ele alınıp tartışılarak şu sonuca varılmıştır;
Gerçekten Ceza Genel Kurulu'nun yukarıda kısaca özetlenen 25.3.1991 günlü kararında açık bir biçimde taammüt unsurundan söz edilmediği görülmektedir. Ne var ki Ceza Genel Kurulu'nun bu kararında her ne kadar olayların kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiği görüşüne yer verilmiş ise de gene bu kararda "kavga sırasında fevren söylenen sözlerin" tehdit suçunu oluşturmayacağı da benimsenmiştir. 4. Ceza Dairesi'nin kararlılık kazanmış son kararlarında ise kavga sırasında fevren söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturamayacağının bir ilke olarak benimsenemeyeceği esası kabul edilmiştir. ki bu bakımdan kararlar arasında aykırılık bulunduğu açıktır. Kaldı ki Ceza Genel Kurulu'nun 25.3.1991 tarihli kararı ile 4. Ceza Dairesinin son kararları arasında aykırılık bulunmadığı bir an için kabul edilse dahi Ceza Genel Kurulu'nun diğer kararları ve 2. Ceza Dairesi kararları ile 4. Ceza Dairesi'nin yerleşik son içtihatları arasında aykırılığın mevcut olduğu tartışma götürmeyecek kadar açık bir keyfiyettir.
Bu sebeplerle yukarıda sözü edilen kararlar arasında aykırılığın mevcut olduğu sonucuna oybirliğiyle varıldıktan sonra içtihadı birleştirme yoluna gidilip gidilmemesi hususunun incelenmesine geçilmiştir:
Her ne kadar Ceza Genel Kurulu ve 2. Ceza Dairesinin yerleşmiş içtihatları ile 4. Ceza Dairesi'nin önceki kararlarında tehdit suçunun oluşması için taammüt unsurunun gerçekleşmesi gerektiği ve kavga sırasında fevren söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturmayacağı görüşleri benimsenmiş ise de Ceza Genel Kurulu'nun yukarıda sözü edilen son kararında (taammüt unsuru)ndan açıkça söz edilmediği, taammüt unsuruna yer verilmediği ancak bunun yanında, ".. kızgınlık anında sarfedilen gelişigüzel sözlerde tehdit kastı vardır denilemez" şeklinde açıklamaya yer verildiği de bir gerçektir. Ancak kararın tümü itibariyle değerlendirilmesi durumunda tehdit suçunun belirlenmesinde olaysal değerlendirmeye de ağırlık verildiği görülmektedir. Bu durum karşısında Ceza Genel Kurulu'nun olaysal değerlendirmeye ağırlık veren yeni temayülü karşısında uygulamanın netleşmesini beklemek yerinde olacak ve dolayısıyla şimdilik içtihadı birleştirme yoluna gitmekte hukuki yarar bulunmayacaktır.
Bu sebeplerle şimdilik içtihadı birleştirme yoluna gitmeye gerek bulunmadığına 18.1.1993 günü ikinci toplantıda 27 oya karşı 89 oyla ve üçte ikiyi geçen çoğunlukla 18.1.1993 tarihinde karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • E-satış u yap a girdim. satışa çıkacak ve satışda olan ilanlara tıklayatrak sayfasına girdim buradaki izlemeye al butonu gördüm ve bastım fakat i 
  • 26.04.2024 21:39
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini