Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E: 2004/9-261
K: 2004/254
T: 05.05.2004

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


  • İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI
  • HİZMET AKTİ İLİŞKİSİ
  • BANKA YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ
5521 s. IşmahK/1
6762 s. TTK/320,336
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. İş Mahkemesi'nin görevsizliğine dair verilen, 29.05.2003 gün ve 2002/145-2003/360 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 22.09.2003 gün ve 2003/15845-15130 sayılı ilamı ile; (...Davacı Banka Genel Müdürü olduğu anlaşılan davalılardan N. D. hakkında daha önce yargılaması yapılan bir dava nedeniyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca verilen 05.02.2003 gün 2003/9-82-65 sayılı karar gereği, adı geçenle ilgili görevsizlik kararı doğru ise de, diğer davalılarla davacı arasındaki ilişkinin hizmet akdi olduğu hususunda ihtilaf bulunmadığından, bu şahıslarla ilgili davanın 5521 Sayılı Özel Yasa gereği iş mahkemelerinde görülmesi gerekir. Bu nedenlerle Genel müdür davalı N. D. hakkındaki dava tefrik edilerek Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmeli, diğer davalılar hakkındaki dava ise iş mahkemesinde görülmelidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacı Bankada hizmet akdi çeşitli görevlerde bulunan davalıların, Alsancak Şubesi'nin müşterisi durumundaki iki şirkete usulsüz ve mevzuata aykırı kredi kullandırmak suretiyle davacı Bankayı zarara uğrattıkları iddiasına dayalı, tazminat istemine ilişkindir.
Davacı Milli Aydın Bankası Tarişbank A.Ş. vekili, davacı Bankada çeşitli görevlerde bulunan davalıların, Alsancak Şubesi müşterisi olan iki şirkete, istihbarat raporlarıyla tespit edilen olumsuz durumlarına rağmen, limitlerin üzerinde ve riskli krediler kullandırdıklarını, firmaların başka bankalardan kullandığı kredilerin teminatı olarak, teminat mektubu ve aval kredisi vererek zararın artmasına sebep olduklarını; gerek kredinin ilk tahsisi ve gerekse işleyişi sırasında alınması gerekli müşteri çek ve senedinin alınmaması, Yönetim Kurulunun kredi tahsis koşulu olarak öngördüğü devlet tahvili rehninin yetki alınmadan çözülerek firmaların tasarrufuna bırakılması, kredinin ödenmesi için alınmış senetlerin firmaya iade edilmesi suretiyle banka riskinin büyümesini kolaylaştırdıklarını; kullandırılan bu kredilerin geri ödenmediğini, kredi borçlularının başka banka ve alacaklılarca da takip edilmekte olması nedeniyle alacağın tamamının tahsiline olanak bulunmadığını, davalıların bu usulsüz ve mevzuata aykırı işlemleri nedeniyle davacının zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla, toplam 15.433.593.054.861.TL.'nin, faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar N. D., E. Ö., A. Ö. ve F. G. vekilleri davanın reddini istemişler, davalı N. D. vekili ayrıca davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi'ne ait olduğunu savunmuştur.
Yerel Mahkeme, N. D. hakkındaki davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi'ne ait olduğu; bu davalı ile diğer davalılar arasında benzer dava nedeni ve ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu, bu bağlantı nedeniyle diğer davalılar hakkındaki davanın da Ticaret Mahkemesi'nde görülmesinin uygun bulunduğu gerekçesiyle tüm davalılar yönünden görevsizlik kararı vermiş; davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Daire'ce yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş, Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarla önceki kararında direnmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı Bankanın eski Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi olan davalı N. D. hakkındaki davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi'ne ait bulunduğu konusunda, Yerel Mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasında uyuşmazlık yoktur.
Bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, N. D. dışındaki diğer davalılar E. Ö., A. Ö., F. G., A. A. ve B. C. K. haklarındaki davaya bakma görevinin İş Mahkemesine mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesine mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, anılan davalıların davacı bankadaki görevlerinin ve statülerinin belirtilmesi gerekmektedir. Davalı E. Ö.'nün davacı Bankanın Kredilerden Sorumlu Eski Genel Müdür Yardımcısı, davalı A. Ö.'nün Krediler Eski Müdürü, davalı A. A.'nın Alsancak Şubesi Eski Müdürü, davalı F. G.'nin Alsancak Şube Müdürü, davalı B. C. K.'nın ise Alsancak Şubesi Eski ikinci Müdürü olduğu ve tüm davalıların, davacı Bankada hizmet sözleşmesi ile görev yaptıkları çekişmesizdir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1.maddesi ve 29/6/1960 gün 1960/13-15 sayılı Y.İ.B.K.'da, işçi sayılan kimselerle (İş Kanunu'nun değiştirilen 2'nci maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların, İş Mahke-meleri'nde çözüleceği açıklanmıştır. Bu mahkemeler ayrıca, 5018 sayılı Kanun'un 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhlerine açılacak hukuk davalarına, İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacaktır. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, özel Kanunlardaki düzenlemeler nedeniyle 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'ndan doğan uyuşmazlıklar da, yine iş Mahkemeleri'nin görev alanı içerisindedir.
Belirtildiği üzere, davalılar ile davacı Banka arasında hizmet akdi bulunduğu çekişmesizdir. Bu yön ve uyuşmazlığın hukuki niteliği birlikte değerlendirildiğinde, olayda 5521 Sayılı Kanun'un yukarıda değinilen 1. maddesi hükmünde öngörülen tüm koşulların mevcut olduğu, dolayısıyla, eldeki davaya bakma görevinin İş Mahkemesi'ne ait bulunduğu açıktır. Ancak, davalılardan N. D.'nin, davacı Bankada yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış olması ve sorumluluğunun T.T.K.'nun 320. ve 336.maddelerine göre belirlenmesinin gerekmesi nedeniyle, bu davalı hakkındaki davaya bakma görevi, İş Mahkemesi'ne değil, Asliye Ticaret Mahkemesi'ne aittir. Nitekim, daha önce bu davalı hakkında başka çalışanlarla birlikte açılıp, tefrik edilen bir başka sorumluluk davasında, İş Mahkemesi'nin verdiği (görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesine dayalı) görevsizlik kararında direnilmesine ilişkin hüküm, Hukuk Genel Kurulu'nun (eldeki davada da direnme hükmünde dayanılan) 05.02.2003 gün ve 2003/9-82-2003/65 sayılı kararıyla onanmıştır. Esasen, yukarıda belirtildiği üzere, davalı N. D. hakkındaki davanın Asliye Ticaret, diğer davalılar hakkındaki davanın ise İş Mahkemesinin görev alanında bulunduğu, Yerel Mahkeme'nin de kabulündedir.
Yerel Mahkeme'nin görevsizlik gerekçesi; sadece, N. D. ile diğer davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı, dolayısıyla haklarındaki davalar arasında bağlantı bulunduğu; bu nedenle davaların tümünün aynı mahkemede görülmesinin usulen mümkün ve gerekli olduğudur.
Öncelikle belirtilmelidir ki; Mahkemelerin görevlerini belirleyen ilişkin usul hukuku kuralları kamu düzenine ilişkindir; görev itirazı yargılamanın her aşamasında, usul hukukuna ilişkin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın taraflarca ileri sürülebileceği gibi, davayı gören mahkeme de, bu yönde bir itiraz olmasa bile, görevli olup olmadığını kendiliğinden değerlendirmekle yükümlüdür. Her dava, usul hukukunun kamu düzenine ilişkin kurallarının gösterdiği görevli mahkeme hangisi ise, onda görülmelidir.
Yeri gelmişken, hukukumuzda mahkemeler ve görevleri konusunda genel bir açıklamanın yapılmasında yarar vardır.
İlk derece (Hüküm-bidayet) mahkemeleri, genel ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılır. Bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmayan, Kanun tersini öngörmedikçe Medeni Usul Hukuku alanındaki her türlü işe bakan mahkemelere genel mahkemeler denir. Hukukumuzda genel mahkemeler sulh ve asliye hukuk mahkemeleridir.
Buna karşılık, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli türdeki uyuşmazlıkları çözmek üzere özel kanunlarla kurulan mahkemelere özel mahkemeler denir. Örneğin iş mahkemeleri, bu anlamda özel mahkemelerdir. Özel bir mahkemede görüleceğine ilişkin özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava, genel mahkemelerde görülür. İstisnai nitelikteki özel mahkemelerin hangi tür davalara bakacakları, özel kanunlarınca belirlenir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Demir Yayınları, İstanbul 2001, C:l, Sh:51 ve devamı).
Asliye Ticaret Mahkemeleri, bulundukları yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi'nin daireleri durumundadırlar. Dolayısıyla, yukarıdaki ayırım çerçevesinde özel değil, genel mahkemeler arasında yer alırlar.
Somut olayda Yerel Mahkeme, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu sonucuna varmış ve gerek önceki kararını, gerekse direnme hükmünü bu gerekçe üzerine kurmuştur.
Mahkemenin bu gerekçesi çerçevesinde değerlendirme yapıldığında:
Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda, bunlar hakkında birlikte açılan davalar, birbirlerinden bağımsız olduğundan, görevli mahkeme her bir dava bakımından ayrı ayrı belirlenmelidir, ihtiyari dava arkadaşı durumundaki davalılardan biri (veya birkaçı) hakkındaki dava genel mahkemenin, diğeri (veya diğerleri) hakkındaki dava özel bir mahkemenin görevine giriyorsa, davaların aynı dava dilekçesiyle özel mahkemede açılması gerekir.
Somut olayda davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunun benimsenmesi durumunda; yukarıda açıklandığı gibi, Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin daireleri ve dolayısıyla bu ayırım çerçevesinde genel mahkeme niteliğinde olduklarından; tüm davalılar hakkındaki davaları özel mahkemede (iş mahkemesinde) görülmesi gerektiği kabul edilecektir. Özel Mahkeme niteliğindeki Yerel Mahkeme'nin görevsizlik kararındaki gerekçe, öncelikle bu nedenle yerinde değildir.
Kaldı ki, somut olayda davalı N. D. ile diğer davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu değildir.
Zira, her ne kadar, diğer davalılar gibi, davalı N. D. ile davacı Banka arasında dahi başlangıçta hizmet akdi kurulmuş ise de, Yönetim Kurulu üyeliği göreviyle birlikte hizmet akdi ilişkisi sona ermiş olacağından, artık bu davalının sorumluluğunun hukuksal temeli hizmet akdine değil; T.T.K.nun 320. ve 336. maddelerinde ve Bankalar Kanunu'ndaki düzenlemeler çerçevesinde, "yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna" dayandırılmalıdır (Bu konuda geniş açıklama için: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 05.02.2003 gün ve 2003/9-82-65 sayılı kararı). Dolayısıyla bu davalı hakkındaki dava, T.T.K.'nun 5. maddesi anlamında mutlak ticari davalardandır ve ticaret mahkemesinin görev alanı içerisindedir. Böylesi bir davanın iş mahkemesinin görev alanı içerisinde bulunmadığı da açıktır. Zira, yukarıda değinilmiş olan 5521 sayılı Kanun uyarınca bir uyuşmazlığın İş mahkemesinde görülebilmesi için, ortada işçi sayılan kişilerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu'na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.
Davacı bankanın günlük (cari) işlerini gören ve hizmet akdi ile çalışan diğer davalılar hakkındaki davanın hukuksal temelini ise, hizmet sözleşmesinin oluşturduğunda ve bunlar hakkında T.T.K.'nun anılan hükümlerinin uygulanamayacağında kuşku yoktur.
O halde, statülerindeki farklılıktan dolayı, davacıya karşı sorumlulukları farklı hukuksal nedenlere dayalı bulunan davalı N. D. ile diğer davalılar arasında, ihtiyari dava arkadaşlığının varlığından söz edilemez.
Bir an için, tersi kabul edilse dahi, yukarıda değinildiği gibi, davanın açıldığı İş Mahkemesi'nin özel mahkeme; direnme kararında görevli olduğu benimsenen Ticaret Mahkemesi'nin ise, genel mahkeme niteliğindeki asliye hukuk mahkemesinin bir dairesi ve dolayısıyla genel mahkeme statüsünde olması karşısında, görevsizlik kararı yine de hukuksal dayanaktan yoksundur.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece aynı yöndeki Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, H.U.M.K.'nun 429.maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.05.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini