 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/9-11
K: 2003/54
T: 5.2.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İKRAMİYE ALACAĞININ İŞ YERİ ŞARTI HALİNE GELMESİ ( 3 Yıldan Fazla İkramiye Ödemesi Verilmesi )
- İŞ YERİ ŞARTI HALİNE GELMEK ( İş Yerinde 3 Yıldan Fazla İkramiye Ödemesi Verilmesi )
1475/m.14
DAVA : Taraflar arasındaki "kıdem tazminatı ücret, ücret farkı ve ikramiye alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.İş Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 27.12.2001 gün ve 2000/1137 E- 2001/1919 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri
tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 9. uncu Hukuk Dairesinin 1.7.2002 gün ve 2002/4222 - 11030 sayılı ilamı;
( ...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Her yıl bir aylık ücret tutarında ikramiye ödendiği davacı tanıklarınca doğrulandığı gibi, davalı tarafınca da ifade edilmiştir. Buna göre ikramiye alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddi hatalıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kıdem tazminatı, ücret, ücret farkı ve ikramiye alacağı isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık, ikramiye alacağı noktasında toplanmaktadır.
Davacı, davalı işyerinden emeklilik nedeniyle ayrıldığını, son aylardaki ücretinin ücret farkının ve her yıl Ocak ayında ödenen bir aylık net ücret tutarındaki ikramiyesinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ücret, ücret farkı ve ikramiye alacağının ödetilmesini istemiştir.
Davalı işveren, kıdem tazminatının ödendiğini, ücret ve ücret farkı alacağının olmadığını, şirket bünyesinde çalışanlara ikramiye adı altında bir ödeme yapılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin, "bilirkişi raporu doğrultusunda kıdem tazminatı ve ücret alacağı yönünden davanın kabulüne ikramiye alacağı yönünden davanın reddine" dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle Özel Dairece bozulmuştur.
Mahkeme, "işverenin işyerinde ikramiye ödenmediğini beyan ettiği, yazılı belge bulunmayan hallerde salt ileride kendilerine de yarar sağlamak amacını güden kesin olmayan tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, tanık beyanlarının işvereni bağlayıcı nitelikte olmadığının bilirkişi raporunda da belirtilerek ikramiye alacağı hesabının yapılmadığı, bu rapora davacı vekili itiraz etmediğinden, davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşturduğu" gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275 ve devamı maddelerinde, çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulacağı, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan hallerde bilirkişi dinlenemeyeceği, hakimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığı belirtilmiştir. Bu bağlamda, bilirkişinin delilleri takdir yetkisinin bulunmadığı, delillerin takdir yetkisinin yalnız hakime ait olduğu, bilirkişinin sadece mahkemece tespit edilmiş olan maddi vakalar hakkında görüş bildirebileceği açıktır.
Somut olayda bilirkişi, tanıkların kesin beyanda bulunmadıklarını, beyanların işvereni bağlayıcı nitelikte olmadığı gerekçesiyle davacının ikramiye alacağı bulunmadığını bildirmiş ve mahkemece bu rapora dayanılarak ikramiye alacağı talebi reddedilmiştir.
Ne var ki, delillerin takdiri mahkemeye ait olup, bilirkişinin kendisine verilen görevi aşarak delilleri değerlendirmesi ve buna göre rapor düzenlemesi yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi, hukuki bir sonuç ta doğurmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin, davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi nedeniyle davalı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu yönündeki direnmesi isabetsizdir.
Öte yandan, davacı tanıkları olarak dinlenen işverenin eski ortağı ile işyerinden ayrılan diğer bir işçi ve halen işyerinde çalışmakta olan davalı tanığı "2000 yılına kadar işçilere her yılın başında bir maaş ikramiye verildiğini, yazılı sözleşme yapılmadan sözlü olarak gelenek halinde ve takdiren ikramiye ödemesi yapıldığını, şirketin ekonomik kriz içinde olması nedeniyle 2000 yılı başında ikramiye ödemesi yapılmadığını" beyan etmişlerdir. Bu beyanlardan, yazılı belge olmasa da ikramiye ödemesinin işyerinde gelenek haline geldiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, Yargıtay Kararlarında da belirtildiği gibi, işyerinde 3 yıldan fazla ikramiye ödemesi verilmesi halinde bu hususun artık işyeri şartı haline geldiği gözetilip, bozma kararına uyularak ikramiye alacağının hesaplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), oybirliği ile karar verildi.