Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/6-282
K: 2003/296
T: 25.09.2003


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.09.2001 gün ve 2001/245-878 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 10.12.2001 gün ve 2001/9210-9526 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmiş, mahkemece kısa kararda hüküm fıkrası oluşturulmadan direnme kararı verilmesi ve bu kararın davalı vekilince temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 25.09.2002 gün ve 2002/6-797 Esas, 625 K. Sayılı kararıyla, usulden bozulmuştur. Bu kez yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilrniş olmasına karşın ilk kararın aksine davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili ,
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
öncelikle ön sorun olarak; temyiz incelemesinin Yargıtay 6.Hukuk Dairesi tarafından, mı yoksa Hukuk Genel Kurulu'nca rnı yapılması gerektiği görüşülmüş, Hukuk Genel Kurulu'nca incelenmesi gerekeceğine oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Dava, konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.
Mahkeme 13.09.2001 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire davanın reddi gerektiğini ifadeyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Davacı vekili eski kararda direnilmesini, davalı vekili bozmaya uyulmasını istemişler,mahkemece
30.04.2002 güniü kısa kararda "Yargıtay Bozma ilamına karşı mahkememizce verilen önceki kararda direnilmesine dair ekli karar açıkça okunup anlatıldı" şeklinde hüküm fıkrası oluşturulmadan direnme kararı verilmiştir.
Bu karar davalı vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nca (Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.Aynı kural HUMK.nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK. nün 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir.Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki,dava içinden davalar doğar,Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüsü de bu yöndedir(Hukuk Genel Kuruiu'nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.9.1991 gün 281-415 sayılı ve 25.9.1991 gün 355-440 sayılı kararları). Ceza Genel Kurulu'nca da CUMK. nün benzer hükümleri taşıyan
261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğir yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hükün kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün 22-25 sayılı kararı).Somut olaydc da aslolan kısa ve gerekçeli kararda,hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki karardj direniimesine" denilmekle yetinilmistir.O itibarla mahkemece HUMK.nün 388,maddesinin açık hükmi gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır, gerekçesiyle USUL YÖNÜNDEN bozulmuş, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının simdiiiP incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin bozma kararında belirtildiği şekilde ancak Hukuk Genel Kuruiu'nun bozması dışına çıkılarak kısa kararda hükmedilen direnme kararının tam aksine davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Az yukarda açıklanan yargılama aşamalarında görüldüğü üzere "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorunun çözümü; yerel mahkemenin "önceki kararda direnilmesine" şeklinde oluşturduğu kısa kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca, usulün 381 ve 388 maddelerine aykırı görüp bozmasından sonra, mahkemece bozma doğrultusunda hüküm oluşturulması gerekirken direnme kararında kabul ve tefhim ettiği hukuki sonucun aksine bir karar vermesinin hukuken mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Öncelikle belirtelim ki, yerel mahkemelerin direnme kararları (H.U.M.K.md.429/11). Bir davayı sona erdiren (Niha-i) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.' Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı direnme doğrultusunda mahkemenin yazmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (Rücu) .mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması Kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala Yasa koyucu H.U.M.K.Md.381. ve 388.maddeleriyle varlık kazandırmıştır.Gerçekten de, H.U.M.K.nün 381. ve 388.maddeleri kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir.Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Cavarım tamamen reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı için hiç bir suretle üstün görülemez.
Olayımızda;Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.4.1992 günlü 1991/7 E; 1992/4 K. sayılı kararının uygulama yeri de bulunmamaktadır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı Usulün 381. ve 388.maddelerindeki emredici hükümlerinin ihmalini önerir bir sonucu kabul etmemiş, tersine aynen T.C.Anayasası yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı yargılama açık olacak, yargılamanın sonunda mahkemece verilen karar da açıkça belirtilecektir. Sonradan yazılan gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Bu hukuki esasın doğal sonucu gerekçeli karar kısa karara uygun değilse kararın bozulması icabedecektir." gerekçesini getirerek anılan Yasa maddelerinin vazgeçilmez önemini oybirliği ile kabul etmiştir. Bu kararda münhasıran kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması, kısa karara aykırı düşen gerekçeli kararın yazılması konusu ile bağlı ve sınırlı olarak kabul edilmiştir. Olayımızda ise kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamaktadır. Mahkemenin Hukuk Genel Kurulunca bozulan kararı "kısa kararda direnilmesine denilmekle yetinilip", usulünce hüküm fıkrası kurulmamasına ilişkin olup, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki söz konusu değildir. Burada İçtihadı Birleştirme kararından farklı olarak ortaya çıkan özellik ilkin direnme kararı yerilmesine karşın Hukuk Genel Kurulunun usulden bozma kararını takiben bu kez direnme kararından dönme anlamına gelecek şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasıdır.
Öte yandan Mahkemeler ve Yargıtay ancak, İçtihadı Birleştirme Kararından sonra el koydukları benzer islerde (Hukuki Konularda) İçtihadı Birleştirme Kararı ile bağlıdır (Yargıtay Kanunu Md.45). 10.4.1992 günlü içtihadı birleştirme kararı münhasıran kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması, kısa karara aykırı düşen gerekçeli kararın yazılması konusu ile bağlı ve sınırlı olarak kabul edilmiştir. Olayımızda ise kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamaktadır. Nitekim,
kısa kararda, ilk karar doğrultusunda direnmeye karar verilmiş, gerekçeli kararda da direnme doğrultusunda aynı karar kurulmuş, böylece kısa karar ile gerekçeli karar arasında uygunluk bozulmayarak sürdürülmüştür. Su durumda içtihadı birleştirme kararının konusunu oluşturan "kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması hali" nin olayımızda bulunmadığı açıktır. Bunlardan..ayrı .kıyaslama yoluyla Tevhidi İçtihatların" uygulama alanım genişletmek hukuken ""mümkün değildir. Akdinin kabulü halinde, anılan Tevhidi İçtihatta 381. ve 388.maddelerinin yürürlüğünü koruyan ve önemini yineleyen oybirliği ile alınmış az yukarda açıklanan kabule aykırılık oluşturulacağı gibi, belirtilen Yasa maddeleri islemez hale getirilmiş olur ki, yargı yetkisinin asılmasına yo! açan bu yön kabul edilemez. Yine, usulün 381. ve 388.maddeleri emredici kurallardan olmalarına rağmen hükmün yokluğunu ortaya koyacak esaslı kaidelerden değillerdir. Bu maddelerin bir mahkemenin kararını geçersiz kıldığına dair usul hukukunda bir hüküm mevcut değildir. Bu durumda sadece temyiz sebeplerinin varlığından söz edilecektir.Hükmün yok sayılabilmesi için taraflara tebliğ edilen hükmün mahiyeti, son duruşma zaptında belirtilmemiş olmalıdır, Son duruşma tutanağına hükmün mahiyeti geçirilerek tefnim edilmişse artık ortada hukuken bağlayıcı bir hükmün varlığının kabulünde duraksama olmamalıdır.
Açıklanan nedenler altında Hukuk Genel Kurulunun bozması doğrultusunda işlem yapılarak özellikle Usulün 381.-388.maddelerine uygun karar yazılması gereği yerine getirilmek üzere yerel mahkemenin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın Hukuk Genel Kuruiu'nun 25.09.2002 gün ve 2002/6-797 Esas, 625 K. sayılı bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.04.2003 gününde, oyçokluğu ile 'karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen, ön sorunla ilgili olarak, yerel mahkemenin Özel Daire bozma kararına uyarak verdiği kararın Hukuk Genel Kurulu'nca incelenmesi gerektiği konusundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Şöyle ki; Yerel Mahkeme'nin direnmeye ilişkin hükmü kısa kararda HUMK. nun 381, 382 ve 388'nci maddelerine uygun olmadığı gerekçesiyle, Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmuştur. Bu bozma kararı üzerine yerel mahkeme bu kez hem Hukuk Genel Kurulu hem de Özel Daire bozma kararına uyarak direnme kararından vazgeçmiştir. İşte ön sorun, bu son kararın temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu mu yoksa Özel Dairece mi yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Son kararda direnme söz konusu olmadığından Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire bozma kararına uyularak verilen hükmü inceleme yetkisi Özel Daireye ait olduğundan bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
11. Hukuk Dairesi Üyesi
Ahmet ÖZGAN
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini