Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/4-260
K: 2003/271
T: 02.04.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Taraflar arasındaki "Fsek'ten kaynaklanan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.10.2001 gün ve 258-628 sayılı kararın incelenmesi davacı-davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 12.2.2002 gün ve 12748-1613 sayılı ilamı ile; (...Dava, Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına aykırı eylem nedeniyle uğranılan zarann ödettirilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece daire bozmasına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacılar ile davalılardan Can D... tarafından temyiz olunmuştur.
Davacılar davalıların haksız eylemi nedeniyle uğradıkları zararın, ödettirilmesini istemişlerdir. Davalılann "Aynalar" adlı programda "Türkan Sultan" adlı bölümde davacılar tarafından yazılan "Yeşilçam'da Bir Sultan" adlı eserden isimsiz alınb yapaldarı ve dava konusu yayın nedeniyle Rkir ve Sanat Eserleri Yasası'na aykırı davrandıkları uyulan bozma kararı ile kesinleşmiştir. Uyuşmazlık zarar kapsamının belirlenmesine ilişkindir. Bu tür haksız eylemler sonucu oluşan zarar Fikir ve Sanat Eserleri Yasasının 68. maddesindeki kural gözetilerek belirlenmelidir. Anılan maddeye göre davacılar "sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibarıyla uğradığı zararın en çok üç kab fazlasını" isteyebileceklerdir. Şu durumda fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açan davacıların zarann üç kat fazlasını ilk davada istemediklerinden bahisle üç kat fazla zarara hükmedilemeyeceğine yönelik gerekçe doğru görülmemiştir. Davacılar anılan yasanın 68/1. maddesine dayalı olarak davalarını açtıklanna göre ayrıca üç kat fazla istemde bulunduklarına dair belirlemede bulunmaları gerekmez. Kaldı ki dayanılan yasa maddesi bu istemi içermektedir.
Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda FSEY. 68. maddesindeki ilkeler gözetilmeden "böyle bir eserin mutad işleme bedeli 3.000.000.000 TL'dir" denilmek suretiyle zarar belirlenmiştir. Davalıların hukuka aykırı eylemleri sabit olduğuna göre somut olayın özellikleri ve anılan maddi hükmü birlikte göz önüne alınarak zarar belirlenmelidir. Bu esasları içermeyen ve denetime elverişli olmayan rapora göre karar verilmesi doğru olmadığı gibi, manevi tazminabn miktarını belirleme hakime verilmiş bir yetki olduğuna ve HUMK. 275. maddesine göre "hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemeyeceğine" göre bilirkişilerce belirlenen manevi tazminata aynen hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir )
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili ve davalı Can Dündar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARl
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, FSEK 68/1 ve 70/lmaddesinden kaynaklanan tazminat isteminden ibarettir.
Davacılar büyük zaman ve emek harcayarak meydana getirdikleri "Yeşilçam'da Bir Sultan" isimli bilimsel eserin, davalı tarafından 1 Mart 1996 tarihinde Show TV'de yayınlanan "Aynalar" adli belgesel dizinin ilk bölümünü oluşturan Türkan Şoray'ın tanıbldığı "Türkan Sultan" adlı bölümde, FSEK'na aykırı bir biçimde, alıntı ve ça lı ntı yapıldığını, isimlerin belirtilmediğini savlaya ra k, davacılar FSEK 68.maddesi gereğince fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak toplam 500.000.000.TL maddi ve FSEK madde 70/1 gereğince davalılar için toplam 3.000.000.000.TL.manevi tazminata hükmedilmesini istemişler, açtıkları ve bu dava ile birleşen ek davada ise, saklı tuttukları tazminat bakımından davacılar için tooiam 2.500.000.000.TL. tazminatın tahsiline karar verilmesini, FSEK 68/1.maddeye göre uğradığı zarar miktarının ve fazlaya ilişkin haklannın saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, eserlerinde FSEK anlamında bir ihlalin söz konusu olmadığını, her iki eserin niteliklerinin ve temel tezlerinin birbirinden farklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin, davacının eserinden davalının belli noktalarda esinlendiği, aynen alıntılar yapıldığı, referans verilmediği ve bu biçimde davacıların mali ve manevi boyutta fikri haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bilirkişi raporunda hesap edilen mali haklar tazminatı olarak hesap edilip asıl ve ek davada her iki davacı için istenilen toplam 3.000.000.000.TL. mutad işleme bedeli ile 1.000.000.000.TL manevi tazminata hükmedilmesi yönünde verdiği karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
FSEK'e göre, fikir ve sanat eseri, eser sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden birisi içine giren her nevi fikir ve sanat mahsulü olarak tarif edilmiştir.(FSEK m.l/B-a)
Bu tarife göre bir fikir ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için baskın görüşe göre FSEK madde l/l'de sayılan eserler içinde yer alması (objektif koşul) ve sahibinin hususiyetini taşıması başka bir anlabmla "özgün olma" "yarabcı özellik taşıması" (subjektif koşul)'un bulunması gerekmektedir.
Dosyadaki kanıtlara ve bilirkişi raporuna göre davacıların "Yeşilçamda Bir Sultan" adlı eserin FSEK 2/1 kapsamında "bilimsel eser" ve aynı yasanın 8/1 maddesine göre de eser sahibinin davacı yazarlar bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporları, özel dairenin ilk bozma kararı kapsamına ve bu bozmadan sonra mahkemenin kabulüne göre, davalının yaptığı filmin, davacının eserinden sadece esinlenme, öykülenme sonunda meydana getirilmiş genel bir etkileşim ürünü olmayıp, intihal düzeyinde alınblardan oluştuğu sonucuna varılmalıdır. Uygulama ve öğretiye göre, bir eserde yapılan alıntılar ortaya çıkan yeni esere galip geliyorsa, artık masum alıntıdan söz edilemez. Davalı, davacıya ait sosyolojik bir inceleme niteliğindeki bilimsel eserinden, çeşitli alıntı, uyarlama ve değişikliklerle belgesel bir sinema eseri meydana getirmiştir.
Davalı eylemi, davacının bilimsel eserinden, onun izni olmadan işlenme eser meydana getirmedir. Burada davacıya ait bilim eseri işlenerek "sinema eseri" haline dönüştürülmüştür. Oysa FSEK 21.maddeye göre bir eserin "işleme hakkı" münhasıran esas eser sahibine aittir. Başkaları tarafından bu hakkın kullanılması, davacıya ait işleme hakkının FSEK 52.madde uyarınca yazılı sözleşme ile davalılara devredilmesidir. Buradaki yazılı olma kuralı geçerlik şartıdır.
Somut olaya dönersek, taraflar arasında eserin işlenme hakkının davalılara devir edildiğine dair yazılı bir sözleşme yoktur.
Böylece, davalılar, davaClya ait "bilimsel eseri" işleyerek bir "sinema eserine" dönüştürmüşler ve işleme eseri çoğaltmak, televizyonda oynatmak suretiyle, eser sahibinin eserini çoğaltma ve yayma hakkını ihlal etmişlerdir(FSEK 22 ve 23.madde).
Davaııların bu eyleminin, FSEK'de yazılı davacmın mali haklarına bir saldırı teşkil ettiği yerel mahkeme ve özel dairenin kabulünde bulunmaktadır.
FSEK, eser sahibinin kişiliği ile yakından ilgili haklar tanımış, bunları "manevi haklar" diye adlandırmıştır (fSEK 14-16). Bunlar eserin umuma arz yetkisi (md 14), adın belirtilmesi yetkisi (md 16), eserde değişiklik yapılmasını menetmek yetkisi (md 16), eser sahibinin zilyed ve malike karşı hakları (md 17).
Yukarıda anılan manevi haklara tecavüz halinde eser sahibi FSEK 70/1.maddesi uyarınca manevi tazminat davası açabilir. Dava açılabilmesi için eser sahibine ait manevi hakların ihlal edilmesi yeterli olup, karşı tarafın kusuru aranmaz.
Eser sahibinin manevi haklarının- ihlali yanında, eserin icrası ve başka yolla yayınlanması- eser sahibinin manevi hakları yanında onun kişilik haklarını da ihlal etmiş olabilir. İşte bu gibi hallerde Yargıtay Hukuk Bölümü İçtihadı Birleştirme Kurulunun 18.12.1981 gün ve E:1980/1 K:1981/2 sayılı kararında vurgulandığı gibi FSEK 70/1.madde yanında Borçlar Kanununun 49.maddesi uyarınca davalı eylemi aynı zamanda davacının kişilik haklarını ihlal ediyorsa bu maddeye göre de manevi tazminat isteyebilecektir.
Somut olayda davaııların, davacıların FSEK 14, 15 ve 16.maddelerinde yazılı manevi haklarını ihlal ettikleri hususu da uyuşmazlık konusu değildir.
Yapılan ihlallerin niteliği bu şekilde açıklandrktan sonra tazminat miktarının saptanması yöntemi bakımından kısmi ve ek davadaki istemlerin irdelenmesi gerekmiştir.
Davacılar açtıkları kısmi davada aynen "FSEK 68/1 ve 70.maddeleri gereğince, maddi tazminat talebimizle ilgili fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile, davacı A.Secil B... için 250.000.000.Tl. maddi, 1.500.000.000.TL. manevi, Canan U... için 250.000.000 TL.maddi, 1.500.000.000 TL.manevi tazminat olmak üzere toplam 3.500.000.000.TL.nın olay tarihi olan 1.3.1996 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davaıılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında alınan 2.7.2001 tarihli bilirkişi raporunda, davacıların mali haklarının ihlali nedeniyle isteyebilecekleri tazminatın "eserin mutad işlenme bedeli olan (3.000.000.000)TL" bulunduğu, davacılar dava dilekçesinde FSEK 68.maddeye göre sadece 500.000.000.Tl. talep ettiklerinden artık 3 katına hükmedilemeyeceği belirtilmiştir.
Davacılar, bu bilirkişi raporundan sonra açtıkları ve bu dava ile birleşen ek davalarında da aynen "ilk davamızda saklı tutmuş bulunduğumuz davacı A.Seçil B... için 1.250.000.000.TL. ve davacı Canan U... için 1.250.000.000.TL. olmak üzere toplam 2.500.000.000.TL. maddi tazminat alacağımızın olay tarihi olan 1.3.1996 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 5846 sayılı Yasanın 68/1-2-3-son maddesi ve ilgili diğer hükümleri gereğince müvekkillerinin uğramış bulunduğu zarar miktarının üç katına ve sair fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımızın saklı tutulmasına" karar verilmesini istemiş, bu ek dava için üç katı miktarı hesaplanıp istenecek halde iken sadece bilirkişi raporunda her iki davacı için hesap edilen 2.500.000.000.TL. üzerinden harç ödemiştir.
Burada uyuşmazlık konusu olan husus ve metni aynen yukarıya alınan ek dava dilekçesinde davacıların mutad işleme bedelinin üç katı tutarının ek davada talep edilip edilmediği, üç katı isteğin 3. bir davaya bırakılıp bırakJlmadığl noktasında toplandığı anlaşıimaktadır.
Davacının istemleri değerlendirildiğinde; ilk davanın kısmi, ikinci davanın ise ek dava olduğu anlaşllmaktadır.Davaeının alacağının yalnızca bir bölümü için açtığı davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebiimesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir.Davaeının kısmi davamı, yoksa tam davamı açtığı, dava dilekçesinden anlaşılır. Davacı, isteminin ne olduğunu açıkça bildirmelidir. (HUMK. m4, 179/5) Aksi halde davacı, alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını, dolayısryla kısmi dava açbğını bildirmemiş ise, dava kısmi dava değil tam dava sayılır. Bununla birlikte davacı, açıkça açtığı davanın bir kısmi dava olduğunu dava dilekçesine yazmak zorunda değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde "fazlaya ilişkin haklannı saklı tutması" yada "alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum" demesi, kuralolarak yeterlidir(Yargıtay HGK 18.4.1979 gün ve 1979/11-207 Esas 389 K.sayılı ilamı). Türk Hukuk sisteminde, Alman, İsviçre ve Avusturya hukuk sisteminde olduğu gibi kısmi dava açılması mümkündür.
Davacı kısmi dava yoluna giderken, masrafta tasarruf amacıyla bu yola başvurur. Davacı davayı kazanacağından emin değilse, yadaalacak miktarı başlangıçta likit değilse ve bir bilirkişi yardımı ile hesaplanması gerekiyor ve açılan ilk davada miktar saptanıyorsa, başlangıçta alacağın yalnızca bir kesimi için dava açarak, daha az yargılama gideri ile davasında haklı bulunup bulunmadığını ve haklı olduğu oranı öğrenir. Kısmi davayı kazanırsa, bu defa daha güvence, alacağın kalan kesimi için ikinci bir dava (ek dava) açabilir. Davalının da kısmi davaya karşı, bir karşılık dava açarak, davacının iddia ettiği alacağın tümünün mevcut olmadığının saptanmasını isteyebilmesi(olumsuz tespit davası) olanağı söz konusu olduğundan, kısmi davanın olanaklı olması, davalının hukuksal durumunu ağırlaştırmayacak ve eşitlik ilkesine aykırı düşmeyeeektir. Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parçası için ayrı bir kısmi dava açmasında, korunmaya değer bir hukuksal yararının olup olmadığı, bu tür bir davranışın hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi gerekip gerekmediği, somut olayın özelliğine göre her davada ayrı ayrı irdelenmesi gerekir. Kısmi dava "açılabilmesi kuralının istisnası, manevi tazminat davasıdır. Çünkü manevi tazminafbır bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yoluyla belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra artırılması yeni bir dava yolu ile dahi olsa mümkün değildir. Kısmi davanın tamamen kabulüne ilişkin karar sonradan açılan ek davada yanlar arasındaki hukuksal ilişkinin mevcudiyeti açısından kesin delil oluşturur. Bunun yanında somut olayda olduğu gibi kısmi dava karara bağlanmazdan önce de ek dava açılabilir. Bu halde, mahkeme birleştirme kararı vermelidir. Farklı mahkemelerde açılması ve sürelerin geçirilmesi nedenleriyle buna olanak kalmamışsa, ek davanın asıl davayı bekletici sorun yapması uygun olur(Prof.Or.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı Cilt 2 Sayfa l515 vd).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda; ihlalin meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 68/1.maddede (07.06.1995 gün 4110 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik) "Eser, hak sahibinin izni olmadan çevrilmiş, sözleşme dışı veya sözieşmede belirtilen sayıdan fazla basılmış, diğer bir biçimde işlenmiş ya da Radyo ve Televizyon ile yayınlanmış, temsil edilmiş ise, izni alınmamış eser sahibi, rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç katını isteyebilir" denilmiştir.
4110 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce 68.madde "mutad bedel" deyimi, 4110 sayılı yasanın gerekçesinde belirtildiği gibi salt madde metnini Türkçeleştirmek amacıyla rayiç bedelolarak değiştirilmiştir. Hükmün amacı rayice göre tespit edilecek telif ücretinin üç katını ödettirerek, hak sahibini zararını ispat yükünden kurtarmak ve böylece ispat edilemeyen zararın eser sahibinin sırtında kalmasına engelolmaktır. Maddenin 2.fıkrasında "Sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir" diyerek tazminat hesabına açıklık getirmiştir (Bkz. Fikri Mülkiyet Hukuku Prof.Dr.Ünal Tekinalp 1999/sh:298 vd).
Hesap yöntemi bu derece açık ve davacılar ek davada bilirkişi tarafından hesaplanan 3.000.000.000.TL. tazminatın üç katını talep edebilecekken ne ilk kısmi davada nede ek davada bu miktarı talep etmemişler "üç katı ve sair fazlaya ilişkin haklarını" saklı tutarak bu kesim hakkındaki istemlerini 3. davada tartışmak istemişlerdir.
Bilindiği gibi yerel mahkemeler ve Yargıtay tarafıarın istemi ile bağlı olup yalnızca istem konusunda karar verirler. İstemden fazlaya hüküm veremezler(HUMK 74). Kesin hüküm, yalnız hüküm fıkrası hakkında geçerlidir. Kısmi ve ek davanın tamamen kabulüne ilişkin mahkeme kararı alacağın dava edilen ve dolayısıyla hükmedilen kesimine ilişkindir. Davacıların açıklanan istekleri ek davadaki dava değeri olarak yaptıkları belirleme ve buna yönelik işlemler birlikte değerlendirildiğinde davacıların açtıkları ikind davanın ek dava olduğu bu ikinci davada 68/1 maddesinde yazılı "rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç katını" dava etmedikleri sonucuna varılmıştır. Davacının saklı tuttuğu bu kesim hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından mahkemenin dava yoluyla önüne getirilmemiş bir konuda karar vermesi usulen mümkün değildir. Nitekim mahkeme kararının hüküm fıkrasında, davacıların bu yönü amaçlayan istemleri usule uygun olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmuştur. Mahkeme kararının gerekçe bölümünde kısmi davada istenmeyen rayiç bedel itibariyle en çok üç katını artık ek davada istenemeyeceğinin tartışılması,. açılmamış bir davada hüküm kurulması yasağına aykırı görüldüğünden direnme kararı bu yönüyle usul ve kanuna aykırı bulunmuştur. Hal böyle olunca maddi tazminat yönünden direnme kararının bozulması gerekmiştir.
Manevi tazminat bakımından mahkemece bozma ilamına uyma karan verip, kendi takdirine göre yeniden aynı oran üzerinden tazminata hükmedildiği görülmekle mahkemece bozmadan sonra Özel Dairece incelenmeyen yeni bir hüküm kurulduğu anlaşıldığından bu kısma ilişkin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
SONUÇ: 1 -Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile maddi tazminat yönünden yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
2-Manevi tazminat yönünden yeni bir hüküm söz konusu olduğundan taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın Yargıtay 4.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 2.4.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini