Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/4-161
K: 2003/201
T: 26.03.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9.Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.11.2000 gün ve 1999/169 E. 2000/715 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 25.6.2001 gün ve 1979-6763 sayılı ilamiyle; (...Dava, davalılardan Ayşe Kulin tarafından yazılan ve öteki davalı tarafından basımı ve satışı yapılan "Adı Aylin" isimli kitapta, davacının özel yaşamının anlatılması nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, kararı taraflar temyiz etmiştir.
Davaya konu edilen kitabın bir bölümünde, davacının özel yaşamını- oluşturan olayların açıklandığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Davalılar, yazılan hususları bizzat davacının yazara anlattığını, başkasından öğrenilmesinin mümkün olmadığını, kişilik hakkına ve özel yaşama saldırı amacı bulunmadığını, yazılmasına davacının rıza ve muvafakatı bulunduğunu savunmuşlardır. Davacı ise, rıza ve muvafakatı bulunmadığını özel yaşamını oluşturan olayların sır olarak güvendiği kişilere anlatılması durumunda bile o güvenilen kişinin bunları alenileştirmesinin kişilik hakkına saldırı oluşturduğunu iddia etmiştir. Dosyadaki bilgi, belge ve açıklamalardan ve bilhassa davalı tanıkları Coşkun K... ile Selçuk E...in yeminli anlatımlarından; davacının kitapta yazılan olayları yazara anlattığı, bu konuşmaların kasete alındığı davacının isminin gizli tutulmasını istemediği ismini ve anlattıklannı yazmasına izin ve rızası bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davacının izin verdiği bu hususların yazılması kişilik hakkına ve özel yaşama saldırı oluşturmayacağı gibi, MK.nun 2.maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralına aykırı olarak davacının tazminat istemeyeceği de açıktır. Şu durum karşısında davanın reddi gerekirken yerel mahkemece tanık beyanlarının somut olmadığı belirtilerek delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel "Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yayın yoluyla kişilik haklanna saldırı nedeniyle'maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı Ayşe K... tarafından yazılan, diğer davalı Remzi Kitabevi A.Ş. tarafından basılan "Adı Aylin" adlı kitabın 145. sayfasından başlayıp 160.sayfasında sona eren "Kız Nuri" başlıklı bölümde davacı ile ilgili bir takım hususların yayınlandığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile ilgili olarak yazılan yazıda, davacının kişilik haklarına saldırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı, maddi tazminat isteğini atiye terk etmiş, manevi tazminat davasını sürdürmüştür.
3444 sayılı ve 04.05.1988 tarihli Kanunla Medeni Kanunun 24.maddesinde yapılan değişikliklerde, önce şahsiyetin tecavüze karşı korunmasına ilişkin "ilke" belirtilmiştir. Bu hükme göre: "Hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz edilen kişiı hakimden tecavüzde bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Şahsiyet hakkı ihlal edilenin nzasına veya üstün nitelikte bii özel yada kamu yararına veya
kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüz hukuka aykırıdır."
Medeni Kanunun yeni 24.maddesi ile açıklığa kavuşturulan hususlar şunlardır.
1-Eski metinde "şahsi menraatlerinde" tecavüze uğrayan deyimine yer verilmişken, yeni metinde "şahsiyet hakkına" tecavüz edilen deyimi kullanılmıştır. Diğer taraftan, eski metindeki şahsi menfaatlere tecavüz deyimiyle, şahsiyetin unsurlarına tecavüzün kastedildiği doktrinde belirtilmekteydi. Yeni metinde bu husus da açıklığa kavuşturulmuştur.
Zira şahsiyet hakkına tecavüz, şahsiyetin kapsamına giren unsurlara tecavüzü ifade eder. Şahsiyet hakkı, şahsiyeti oluşturan değerlerin tümü üzerindeki hakkı belirtmek üzere kullanılan deyimdir. Bu genel şahsiyet hakkının münferit unsuriar bakımından görünümüne münferit şahsiyet hakları denilebilir.
Bu açıdan kişinin hayatı, sağlığı ve vücut tamiığının, şeref ve haysiyetinin, resminin, özel hayatının gizliliğinin, sırlarının vs. hukuka aykırı tecavüze karşı korunmasından söz edilir. Şahsiyeti oluşturan unsurların teker teker sayılması mümkün değildir. Zamanın ihtiyaçlarına göre yeni unsurlar nazara alınmaktadır.
Şahsiyet hakkı etkisini, şahsiyete tecavüz edilmemesini isteme yetkisinde gösterir. Bu yetki bir mutlak hakka dayanır ve şahsiyeti oluşturan unsurların her biri bu korumanın kapsamına girer.
2-Eski metin "haksız" tecavüz deyimi kullanılmıştı. Bununla kastedilen "hukuka aykırı" tecavüzdü. Yeni metinde bu husus da açıklığa kavuşturulmuş ve "Hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz" deyimi kullanılmıştır.
3-Diğer taraftan yeni metinde hukuka aykırılıktan anlaşılacak mana belirtilmiştir; Bir kimsenin şahsiyetine yönelmiş bir tecavüz bir mutlak hakkı ihlal etmesi sebebiyle hukuka aykırıdır. Ancak hukuka aykırılığı kaldıracak bir sebebi n varlığı, fa iii n davranışını şahsiyete hukuka "aykırı tecavüz teşkil etmekten
kurtarır. Yeni metinde bu husus 24.maddenin 2.fıkrasında vurgulanmış ve "şahsiyet hakkı ihlal edilenin nzasına veya üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüz hukuka aykındır' denilmiştir (Prof.Dr.Kemal Oğuzman İSVİÇRE VE TÜRKİYE'DE MEDENİ KANUN VE BORÇLAR KANUNUNDA ŞANHSİYETİN HUKUKA AYKIRI TECAVÜZE KARŞI KORUNMASI VE ÖZELLİKLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI BAKIMINDAN YAPILAN DEGİşİKLİKLER. PROF.DR.HALUK TANDOGAN'ın ANISINA ARMAGAN. Banka ve Ticaret Hukuku araştırma Enstitüsü Ankara-1990 s:7 vd.).
24/IL maddede "şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına dayanmayan her tecavüz"ün hukuka aykırı sayılması, 23.maddenin temel felsefesinin geniş ölçüde inkarı demektir. Zira 23.maddenin kişiye, bizzat kendisine karşı koruyan hükümleri sayılmadan "rıza"nın, hukuka aykınlığı bu derece genel ve mutlak olarak kaldırabileceği söylenemez. 23.madde insan onuru ile ve kişiiiğe" bağlı diğer değerlerle bağdaşmayan "rıza" veya muvafakat'ın tecavüze haklılık kazandıramayacağını ve onu hukuka uygun hale getiremeyeceğini son derece veciz iki kural ile ifade etmiştir. Yeni 24/ILmaddenin, bu kurallar değiştirilmeden "rızanın yokluğuna hukuka aykırılık tanımında yer vermesi, maksadı aşan bir yanlışlık eseridir. Rızanın, hukuka aykınlığı gideremeyeceği en önemli hal, kişilik haklarına tecavüz halidir. Tecavüze razı olmanın sorumluluğu kaldıran etkisine B.K.nun 44/Lhükmünde yer verilmiş bulunmasını anlamak kolaydır; fakat M.K.nun 24.maddesindeki "rıza" sözcüğünün kişilik hakları sistemine son derece yabancı düştüğünde şüphe yoktur (Prof.Dr.Selahattin Sulhi Tekinay Medeni Hukukun Genel esasları ve gerçek kişiler hukuku 1992 baskı s.259). M.K:md. 24/a'da sözü edilen rıza ile BK.md.44'de öngörülen "zarara uğrayan kişinin rızası" bir birleriyle karıştırılmamalıdır. 1. halde fiili hukuka uygun hale getiren rıza söz konusu olduğu halde, ikinci halde fiil hukuka aykırı olup, zarar görenin vermiş olduğu rıza nedeniyle sadece tazminattan tenkisi yoluna ya da tazminata hiç hükmetmemeye yol açan bir rıza hali vardır.
Kişilik haklarına saldırı niteliği taşımasına rağmen, bir basın açıklamasının kişinin rızası nedeniyle hukuka uygun sayılabilmesi için verilen rızanın MK.md.23.sınırları içerisinde kalması gerekir. Bu anlamda olmak üzere rıza hukuka ya da ahlaka aykırı olmamalıdır. Hukuka ya da ahlaka aykırı olarak verilen rıza MK.md.23'e aykırı olup, basın yoluyla yapılan açıklamayı hukuka uygun hale getiremez. Buna örnek olarak bir kimsenin bütün sırlannın ifşa edilmesine, aile yaşantısıyla ilgili en mahrem olan konuların açıklanmasına, şeref ve haysiyetine her türlü saldırının yapılmasına ilişkin rızalar gösterilebilir. Bu gibi hallerde yapılan aç:klama, rızaya rağmen hukuka aykırıdır.
O halde şeref ve haysiyet gibi kendisinden vazgeçiiemeyen varlıklara yönelik saldınlara ilişkin rıza hukuka aykırıdır. (Prof.Dr.Ahmet Kıiıçoğlu Türkiye Barolar Birliği Dergisi; say: 3/1990 s: 371)
Medeni Kanunun 24.maddesinde yapılan bu değişikte Kanun Koyucunun amacının, İsviçre Medeni Kanununun bu hükmü karşılayan 28.maddesinde yapılan değişikliğe paralel bir düzenleme yapılması olduğu, gerek Kanun gerekçesinde, gerekse ilgili Kanunun Meclis müzakerelerinde vurgulanmıştır. Oysa M.K:m.24 f.n hükmü a1ınırken İMK.m.2S f.n hükmü yanlış tercüme edilmiştir. Gerçekten İMK.nun 28.madde 2.fıkrasındaki "Bir ihlal mağdurun rızası... ile haklı gösterilmedikçe hukuka aykırıdır" ifadesi "...zarar görenin rızasına dayanmadıkça her tecavüz hukuka aykırıdır." şeklinde tercüme edilmiştir. Bu iki ifade arasında büyük farklılık olduğu açıktır. Zira, kaynak Kanunun ilgili hükmünden, ihlalin, ancak zarar görenin rızasının haklı gösterdiği durumlarda hukuka uygun hale geleceği, aksi taktirde geçersiz sayılacağı anlamı çıkmaktadır. Buna göre, ihlali hukuka aykırı olmaktan çıkaran rızalar olduğu gibi, ihlali hukuka aykırı olmaktan çıkarmayıp sadece bir indirim sebebi oluşturan rızalar da vardır. Buna karşılık Medeni Kanunumuzun 3444 sayılı Kanunla değişik m.24 f II'de "muhalif mefhumuyla" zarar görenin kişilik haklarının ihlaline rızasının kesin olarak hukuka aykırılığı kaldıracağı anlamını veren mutlak bir ifade kullanılmıştır. Bu hüküm, Kanun koyucunun İMK.m.28 f.II.hükmüneparalel bir düzenleme getirme amacı da göz önünde bulundurularak kaynak Kanundaki gibi yorumlanmalıdır. Bu bakımdan, sadece zarar görenin rızasının haklı gösterdiği durumlarda kişilik haklarının ihlaline rıza geçerli sayılmalıdır
(Y.Doç.Dr.Mustafa Tiftik, Dicle üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı: 6/1993 s.385).
Yukarıda anlatılanların ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu edilen kitapta "Kız Nuri" "...Nuri, kız sen Amerika'ya gideceksin deselerdi...li "...Kabaca bir oğlan çocuğu...", "...Büyümüş de küçülmüş sıska oğlan...", "...Ona bir erkeklik hormonunu çok gören Yüce Allah...", "...Aralarında, keşke ben de hadım olsaydım da, Amerika'ya gitseydim...", "...Odasına kapanıp açık saçık dergiler karıştırmaya, hatta mastürbasyon yapmaya bile başladı...", "...Bir erkek olarak bazı ihtiyaçları vardır... Porno dergiler... izin gecelerinde kızlara para yedirmeler., mastürbasyon yapmak istiyor, utanıyordu...", "...Hiçbir zaman yaşayamayacağı, zevkleri, duyguları niye dinlesin ki, İnsanlar öylesine duyarsızdırlar ki özürlülerin hislerine..." gibi davacı hakkında tanımlamalar ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Kitabın 54.basımında, davacının kendisi ile ilgili yazılanlardan haberi olması olgusu yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Aylin isimli kişinin yaşam öyküsünün anlatıldığı biyografik remanda yer alan sözler, davacının kimliği açıklanarak, doğrudan hedef alınarak, aşağılayıcı bir üslüpla kullanılmıştır. Her ne kadar bir tanık davacının konuşmasının yer aldığı ses bandını dinlediğini, söylediklerinin yayınlanmasına rıza (muvafakat) gösterdiğini ifade etmişse de davalılar tarafından ses bantları ibraz edilmemiştir. Tanığın açıklamalan rızasın kapsamını ve amacını açıklayacak nitelikte olmayıp, davacının hormonal tedavi gördüğünü bildiklerinden ibarettir. Anılan değerlendirmelerdeki sözcüklerin davacının özel yaşamı onun sır alanı ile yakından ilgili olduğu kuşkusuzdur. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının bu alanla ilgili olarak yazılanlara geçerli bir rızasının (muvafakatının) bulunduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Ayrıca yukarıda ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi kendisine karşı bile mutlak korunması gereken kişinin onuru, kişiliği, sır alanına giren gizli yaşamının onun rızası ile hukukq aykırılığı ortadan kaldırdığını ve tecavüze haklılık kazandırdığını ileri sürmenin yasanın amacına açıkca aykın olduğu aşikardır.Davacının özel yaşamı bu kadar açık bir şekilde topluma sunulamayacağından kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilmiştir. O halde direnme kararı yukarıda yazılı gerekçeyle yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle- manevi tazminat isteğinin kabulüne ilişkin direnme uygun bulunduğundan diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine 26.3.2003 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Genel Kurulu önüne getirilen uyuşmazlık;davacının kendisiyle ilgili yayınlatılmasına izin verdiği özel yaşamıyla ilgili özelliklerin kitapta yazılması durumunda;kişilik hakkına,özel yaşamına saldırı da bulunulup bulunamıyacağı, bu nedenle davacı yararına manevi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Federal Mahkeme ve hukuk öğretisi kişinin yaşam alanını özel yaşam, kamuya açık yaşam ve gizli yaşam olarak üçe ayırmakta, bu ayrıma "üç alan" teorisi adı verilmektedir.Gizli yaşam, kişinin güven duyduğu kimselerle paylaştığı alan; özel yaşam,kişinin gizli yaşamına dahilolmayan fakat ailesi,yakınlan ve arkadaşlarıyla paylaştığı bir alan; kamuya açık yaşam, kişinin başkasının bilmesinden rahatsız olmadığı alandır. (Bkz.Helvacl,Serap:Türk ve İsviçre Hukukiarında Kişilik Hakkını Koruyucu davalar; MK.md.24/a fıkra I/İMK m 28/a fıkra l;Doçentlik Tezi,istanbul 2001 5.63).
Kuralolarak kişinin gizli ve özel yaşamına müdahale hukuka aykırıdır.
Kişisel hakka yapılan saldırıların konuyla sınırlı normatif alanda korunması,İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin l2.maddesi,Anayasa 15-17; Medeni Kanunun m24,25 ( MK m.24/a); Borçlar Kanunun m 49 dur. Bkz.Kılıçoğlu Mustafa:Sorumluluk Hukuku,c.1 Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara 2002, s 173; Zevkliler/Acabey/Gökyayla:Zevkliler Medeni Hukuk,Giriş Başlangıç hükümleri, Kişiler Hukuku,Aile Hukuku,B.5, İzmir 1995, s 442).
Hukuka aykırılığı hukuka uygun hale getiren hukuki kurum hukuka uygunluk sebepleridir: Genel olarak bunlar,kamu yetkisinin hukuka uygun kullanılması,özel hukuktan doğan özel yetkiler, zarar görenin rızasl,meşru savunma, zaruret hali ve kendi hakkını korumak için kuvvet kullanmadır.
"Volenti non fit iniuria" ilkesine göre,mağdurun rızasının mevcut olması durumunda, rızanın verilmesi hukuka ve ahlaka aykırılık teşkil etmediği sürece,hukuka aykırılıktan sözedilemez. (Kılıçoğlu,Mustafa:s 357 ve orada gösterilen Brehm, OR 41 N.63: Keller/Gabi,s 50-61; Oftinger,s 134; Rey,s 168) Normatif dayanağı Medeni Kanun m 24 dür.
Borçlar Kanunu 20/1 gereği geçersiz olmayan subjektif bir hakkın sahibi,kural olarak önceden ondan vazgeçebilir.Kendisini hukuka aykırı davranıştan koruyan normdan yoksun kalır. Böyle durumlarda hukuka aykırı davranıştan sözedilemez.
Rıza tek taraflı bir hukuki işlemdir.Rızanın geçerlilik koşulları;fiil ehliyeti,irade sakatlılığının bulunmamasırhukuka ve ahlaka aykırı olmamasıdır. (Rey, Henz:AusserVertraglıctıes Haftpftlichtrecht, 2.Auflage,Zürich 1998, s168, 169;Nak,Kılıçoğlu, s 358).
Rıza sınırlı olarak verilebilir.Tanınan sınırın aşılması durumunda eylem hukuka aykırı olur.
Daha önce söz edildiği gibi nza hukuka ve ahlaka uygun olması gerekir.Aksi halde rıza Borçlar Kanunu 19,20 anlamında geçersiz olur.Yargıç ancak Borçlar Kanunu 44 anlamında tazminattan indirimde bulunur. (Dural,Mustafa:Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, İs'"ı.anbu i 1995, s.147).Öztan Bilge:Şahsın HukukurHakiki ŞahıslarrB.7, Ankara 1997,s 149).
Ahlaka aykırılık kavraml,Roma Hukukundaki gelişim süreci sonucunda "contra bonos mores" kavramı altında;münferit kanun hükümlerinin tümünden çıkarılan genel hukuk düzeni ilkesini veya ahlaki duygularımızı ihlal eden anlaşmaların tümünü kapsayan bir genişlik kazanmıştır. (Hatemi, Hüseyin:Hukuka ve Ahlaka Aykırılık Kavramı ve Sorıuçları;Özellikle BK.65 Kuralı;Doçentlik Tezi,İstanbul 1976, s 62) Medeni Kanun 23; Borçlar Kanunu 19,20 de konuyla sınırlı olarak terim olarak yer almıştır.Ahlak terimine verilen anlama temel bir ölçüt ya da model getirilememiştir.Ülkeden ülkeye, ülke içinde zamana hatta yargıcın dava tarihine ya da karar tarihine göre farklı bir ahlak anlayışına varması mümkündür.
Öte yandan ahlak kavramı içerisinde kamu düzeni kavramı da değerlendirilebilir.Çünkü kamu düzeni kuralları örgütlenmiş toplumun temel yapısını ve temel çıkarlarını korur.Ferdin ve toplumun zararını önleme amacını güden ahlak kavramı ile sıkı bir ilişki içindedir. (Hatemi:s.55)
Dava konusu "Adı:Aylin" ismiyle yayımlanan biyografık roman davalı Ayşe Kulin tarafından yazılmıştır.Dava tarihine kadar 54 baskı yapmlştır.Kitabın önsözünde;kitabın oluşması için Newyork'da değerli zamanlarını ve anılarını benimle paylaşan Nuri Ç...'e teşekkürlerimi iletmek isterim sözcükleri bulunmaktadır.
Davacı Nuri Ç... dava dilekçesinde;özellikle cinsiyet olarak erkek olan davacının "Kız Nuri", "Nuri,kız sen Amerika'ya gideceksin deselerdi ", "...kabaca bir oğlan çocuğu..." "büyümüş de küçülmüş sıska oğlan" ve benzeri sözcüklerle cinsiyeti, cinsel aktivitesi üzerinde tereddüt uyandırıldığı ve özüriü konuma getirildiğini iddia etmiştir.
Davanın bu şekilde ortaya konması kuralalarak kişinin gizli yaşamına saldırıdır.Hukuka aykırıdır. Davacının bu sözlere rıza gösterdiği davacı tanıkları Coşkun K..., Prof.Selçuk Erez,tarafından açıkca ifade edildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu durum yargıç tarafından da kabul edildiği direnim kararı gerekçesinden anlaşılmaktadır.
Rızanın sınırlı verildiğine dair de davacı tarafından bir iddia bulunmamaktadır.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini