Hukuki.NET

T.C YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E: 2003/21-783 K: 2003/59 T: 05.02.2003
Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


  • KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ
  • YURT DIŞINDA ÇALIŞAN TÜRK
    VATANDAŞLARI
  • YURDA KESİN DÖNÜŞ KOŞULU
  • YAŞLILIK AYLIĞINDAN
    YARARLANMA KOŞULLARI
  • BORÇLANMA İŞLEMİNİN İPTALİ
  • SOSYAL GÜVENLİK DESTEK
    PRİMİ
  • ANAYASA MAHKEMESİNİN
    İPTAL KARARI
İçtihat Özeti: Kurumun; yurtdışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için; yaşlılık aylığını kesmesi ve ödenen aylıkları geri alması yerine, borçlanmanın ve buna bağlı yaşlılık aylığının iptali ile iptal tarihine kadar ödenen aylıkları geri alması kanuna aykırıdır.
Anayasa Mahkemesinin kararı ile 3201 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde yer alan borçlanma koşullarından "yurda kesin dönüş koşulu" nun iptal edilmiş olması karşısında, "davacı işçinin borçlanma işleminin iptaline yönelik kurum işleminin tüm hukuki sonuçları ile birlikte iptaline", aylık bağlama işlemi açısından da "davacı işçinin yurda kesin dönüşünün gerçekleştiği tarihe kadar bu hakkının askıda olduğu kabul edilerek işlem yapılması gereğini gözetmeyen kurum işleminin iptaline" karar vermek gerekir.
506 s. SSK/60,63
3201 s. K/l, 3, 6
Taraflar arasındaki "tespit ve kurum işleminin iptali"
davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9.İş
Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.02.2002 gün ve
2001/1337-2002/45 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk 21.Dairesinin
29.04.2002 gün ve 1882-3568 sayılı ilamı ile; ("Taraflar
arasındaki uyuşmazlık, 3201 sayılı Yasaya göre, yurt dışı
hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı
bağlanan bir Türk Vatandaşının uzun sayılabilecek bir süre sonra;
yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri olan yurda kesin
dönüş koşulunun bulunmadığının anlaşılması üzerine, Kurumca;
gerek borçlanma ve gerekse yaşlılık aylığının iptaliyle, borçlanma
sırasında Kuruma döviz karşılığı ödenen Türk Parasının davacıya
iade edilmek istenmesi sonucu, bu işlemlerin iptaline ilişkindir.
Mahkeme; kurum işlemlerinin yerinde olduğunu kabul
etmiş ve davacı isteminin reddine karar vermişse de bu sonuç usul
ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık
sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurt dışında çalışan
Türk Vatandaşlarının borçlanma veya yaşlılık aylığı koşullarından
"yurda kesin dönüş koşulu'nun" bulunmadığının sonradan
anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara
ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen
koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve
yetkilerinin, gerek 3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde
bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı
olacaktır.
Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte
bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk
Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı
borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı
vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik
kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın
Anayurt Türkiye'de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır.
Böylece Türkiye'de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu
kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında
çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak
suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına
girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından
yararlanma koşullan ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa
kapsamında bulunan Türk Vatandaşlannm yaşlılık aylığından
yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut
hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60. maddesinde
öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak
belirlenen; "yaş", "sigortalılık süresi", "prim ödeme gün sayısı",
"işten aynlma" ve "yazılı istekte bulunmak" koşullan 3201 sayılı
Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece;
Türkiye'de çalışanların "işten aynlma koşulu" burada; "yurt
dışındaki ülkeden aynlıp Türkiye'ye dönüş" biçiminde
belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt
içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten aynlma koşulunu yurt
dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve
işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile
doğrudan ilgili olduğundan az yukarda anlatılan hukuki
gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201
sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine
yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen "yurda
dönüş" şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte
gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne
tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu
bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık
aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985
yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay
uygulamasında, katı biçimde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş
yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam
ettiği hallerde, bu kişilerin borçlanmalarının iptali ile, Kurumun
yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır.
Ancak bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine
gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların
yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş
koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K.sayılı ve
22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra
aynı doğrultudaki kararlar).
Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul
kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda
kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun
yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne
doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi
bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6.
madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde
ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve
kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında
çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken
işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurt dışından kesin dönüş
yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde;
çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda
dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle;
yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu
gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201
sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu
olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte
ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu
olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş
koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya
uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin
dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek
olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı
bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve
ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar
için uygulanan yaptırımda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay
uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir
sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma
başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye
yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan
sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve
ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesin de; 506 sayılı Yasanın
3279 sayılı Yasa ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği
biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi
ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını
sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurt
dışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik
haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda
öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan
aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın; görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201
sayılı Yasa yönünden de, Kurumun bu tür durumlarda uyguladığı
hukuki statü ne Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri ne de Yasaların
öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşır durumdadır.
Gerçekte de belirtilen koşulların yerine getirilmediğinin
saptandığı durumlarda; Kurumun uygulanması ile;
a)Kişinin borçlanması ve buna bağlı yaşlılık sigortası iptal
edilmekte, kişi Türk Sosyal Sigortalar sisteminden dışlanmakta,
b)İptal tarihine kadar ödenen yaşlılık aylıkları faizi ile geri
alınmakta, c)Borçlanma tarihindeki Kur üzerinden ödenen Türk
Parası, dövizdeki artışlar dikkate alınmadan yıllar öncesi değerden
iade edilmekte, d)İade edilmek istenen bedele faiz dahi
uygulanmamakta, e)Kişinin yasadaki hak düşürücü süreyi
kaybedip etmediği dikkate alınmamakta,
f)Aynca kişinin, yurt dışındaki sosyal sigortalar
kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik
kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte,
kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir şekilde ortada bırakılmaktadır.
Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve
yasalarca korunamaz.
Belirtilen nedenlerle; Kurumun; Yurtdışında çalışılan veya
ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için; yaşlılık aylığını
kesmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, borçlanmanın
ve buna bağlı yaşlılık aylığının iptali ile iptal tarihine kadar
ödenen aylıkların geri alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma
nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları
kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.") gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı işçi 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun
hükümlerinden yararlanmak üzere davalı kuruma 25.12.1991
tarihinde kesin dönüş yaptığını bildirerek 27.02.1992 tarihinde
borçlanma talebinde bulunmuş ,bedel ve primlerini ödeyerek
25.3.1994 tarihli talebi üzerine de 1.4.1994 tarihinden geçerli
olmak üzere kurumca kendisine yaşlılık aylığı bağlanmıştır.
Davalı kurumca Alman Sigorta Merciinden gelen hizmet
cetveline göre davacının 31.12.1991 tarihine kadar fiilen çalıştığı,
12.05.1992-30.09.1992 süresinde işsizlik yardımı aldığı,
01.10.1992-14.01.1994 tarihleri arasında fiilen çalıştığı ,
09.04.1994-24.11.1994 tarihleri arasında işsizlik yardımı aldığı
tespit edilerek, borçlanması ve bağlanan yaşlılık aylığı iptal edilip,
borçlanma bedeli de emanet hesabına alınmıştır.
Dosya içeriğine göre davacının 24.11.1994 tarihi sonrası
yurt dışı sosyal güvenlik kuruluşu ile bir ilişiği
kalmamıştır.Davacı daha sonra 30.10.2000 tarihinde yurt dışından
kesin dönüş yaptığını davalı kuruma 28.11.2000 tarihinde tekrar
bildirmiştir. Ancak, buna ilişkin başkaca kesin dönüş bilgileri
verilmemiştir.
Eldeki dava, davacı işçinin kesin dönüş yapmadığı
gerekçesi ile iptal edilen 3201 sayılı yasaya göre yapılan
borçlanma işleminin geçerli sayılması ve aylığın kesildiği tarihten
itibaren ödenmesine devam olunması gerektiğinin tespiti
istemiyle açılmıştır.
Mahkemece, davacının kesin dönüş yapmadığının tespit
edildiği, borçlanma ve aylık bağlanma taleplerinin kabulü için
kesin dönüş olgusunun varlığının şart olduğu gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine
Özel Dairece karar yukarıda başlığa aynen alman gerekçelerle
bozulmuştur. Mahkemenin önceki kararda direnilmesine ilişkin
kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, 3201 sayılı Yasaya göre yapılan borçlanma işleminin
geçerli olduğunun ve aylığın kesildiği tarihten itibaren
ödenmesine devam olunması gerektiğinin tespiti istemine
ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen
uyuşmazlık; 3201 sayılı yasadan ve yaşlılık sigortasından
faydalanmak isteyen yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının
borçlanma veya yaşlılık aylığının bağlanması koşullarından
"yurda kesin dönüş koşulu"nun noksanlığının saptanması
durumunda; kurumca yapılacak işlemin ne olması gerektiği ve
sonuçta da yapılan işlemin yerinde olup olmadığı, noktasındadır.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, 3201 sayılı Yasa,
kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte;
yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları
süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık
sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt
dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal
güvenliklerine gerek kalmaksızın Anayurt Türkiye'de sosyal
güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye'de çalışıp,
belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk
Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri
açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu bağlamda, 3201 sayılı Yasanın ilgili hükümlerinin
irdelenmesinde yarar vardır. Anılan Yasanın "Amaç ve kapsam"
başlıklı 1. maddesinde "18 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarının
yurt dışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri, bu çalışma
süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan
işsizlik süreleri ve yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, 2
nci maddede belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim,
kesenek ve karşılık ödenmemiş olması ve istekleri halinde bu
Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından
değerlendirilir." denilmekte; "Başvurulacak kuruluşlar" başlıklı 3.
maddesinde ise; "Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren; yazılı
istekte
bulunmak ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını veya
dilediği kadarını döviz olarak ödemek şartıyla borçlanabilir.
Borçlanılan süreler ilgili sosyal güvenlik kanunlarındaki esaslar
dahilinde değerlendirilir.Yurda kesin dönüş yapmış olanların
borçlanmayla ilgili yazılı isteklerini sosyal güvenlik kurumuna
kesin dönüş tarihinden itibaren en geç 2 yıl içinde yapmaları
gerekir.Yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş
yaptıktan sonra iki yıllık müracaat süresi içerisinde ölenlerin hak
sahipleri de ölüm tarihinden itibaren iki yıllık süre içerisinde ilgili
sosyal güvenlik kurumuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla
getirilen haklardan yararlanırlar." Hükmüne yer verilmektedir.
Diğer taraftan "aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihi"
başlıklı 6. maddede de; "A) Bu Kanuna göre değerlendirilen
sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için; a) Yurda kesin
dönülmüş olması,b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun
tamamının ödenmiş olması, c) Döviz borcunun tamamının
ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması, şarttır. Yukarıdaki
şartlan yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları,
yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak
üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre
bağlanır. B) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık
bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların
çalışmaya başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren
aylıkları kesilir. Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu
hizmetlerini 4 üncü madde hükümleri gereğince borçlanmaları
şartıyla aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır.
Bu borçlanmayı yapmayanların eski aylıkları yurda kesin dönüş
tarihini takip eden ay başından itibaren müracaatları üzerine tekrar
ödenmeye başlanır." hükmü bulunmaktadır.
Hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık
aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985
yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay
uygulamasında, farklı değerlendirilmiş, kimi kararlarda "yurda
kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre
daha devam ettiği hallerde, bu kişilerin borçlanmalarının iptali ile,
Kurumun yaşlılık aylıklarım kesme işlemlerine geçerlilik
tanınmamışken" kimi kararlarda ise "yurt dışında çalışanların
yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş
koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K.sayılı ve
22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra
aynı doğrultudaki kararlar). Bu aykırı görüş ve içtihatlar nedeniyle
içtihadı birleştirme talebinde bulunulmuş, ancak Yargıtay 1.
Başkanlık Kurulunun 12.12.2002 Gün Ve 108 Sayılı Kararı ile
Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün ve 2000/36-2002/198
sayılı kararı nedeniyle istem konusuz kaldığından, içtihatların
birleştirilmesi yoluna gidilmemiştir.
Kesin dönüş koşulunu hem borçlanma hem de aylık
bağlama istemleri yönünden zorunlu kabul eden görüşün dayanağı
3201 sayılı yasanın yukanda açıklanan 3. ve 6. maddeleridir. Her
iki maddede de açıkça kesin dönüş koşulu aranmışken, eldeki
davanın yargılaması sırasında bu iki maddenin iptali istemiyle
Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru Anayasa Mahkemesinin
12.12.2002 Gün Ve 2000/36-2002/198 Sayılı kararı ile;
"08.05.1995 günlü,3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un;
A- 3. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... Yurda kesin
dönüş yapanlar, kesin dönüş .." Sözcüklerinin Anayasa'ya aykın
olduğuna ve İPTALİNE, Yalçın ACARGÜN, Fulya
KANTARCIOGLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ile Ahmet
AKYALÇIN'in karşı oylan ve oyçokluğuyla,
B- 6. Maddesinin (A) paragrafının 1. fıkrasının ( a)
bendinde yer alan "... kesin dönülmüş . . ." Sözcüklerinin Anayasa
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, oybirliğiyle,
C- 3. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan" ... Yurda kesin
dönüş yapanlar, kesin dönüş ..." sözcüklerinin iptali nedeniyle
aynı maddenin uygulanma olanağı kalmayan 1. fıkrasındaki
"...tarihinden itibaren" sözcükleri ile 2. fıkrasının, 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. madde ikinci fıkrası gereğince iptaline,
Fulya KANTARCIOĞLU'NUN karşı oyu ve oyçokluğu ile"
sonuca bağlanmış, bu karar ile borçlanmaya ilişkin 3. maddedeki
kesin dönüş koşulu iptale konu edilirken, aylık bağlama ile ilgili
6. maddedeki aynı koşul varlığını korumuştur.
Henüz bu karar Resmi Gazetede yayımlanmamakla birlikte
Sosyal güvenlik hukukuna ilişkin genel prensipler nazara alınarak
eldeki davada değerlendirilmiş, bu karar ile borçlanma için aranan
"kesin dönüş" koşulunun yasa metninden çıkarılmış olması
karşısında borçlanma işleminin kesin dönüş yapılmadığı
gerekçesiyle kurumca iptali yerinde bir işlem olarak
görülmemiştir. Mahkemenin kurumun bu işlemini yerinde bulan
görüş ve karan açıklanan nedenlerle yerinde değildir.
Ancak, kurumun iptali istenen diğer işlemi 3201 sayılı
Yasanın 6. maddesinde şartlan ortaya konulan "aylık bağlama
işlemi"dir. Aylık bağlama talebinde bulunulması ve aylığın
bağlanması konusunda anılan maddede yer alan "kesin dönüş
yapılmış olması koşulu" ise iptale konu olmadığından varlığını
korumaktadır. Bu nedenle de, aylık bağlanma talep ya da aylığın
bağlanması tarihinde kesin dönüş koşulunun gerçekleşmemiş
olması halinde kurum uygulamasının ne olması gerektiği ayrıca
irdelenmeli ve açıklığa kavuşturulmalıdır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6.
madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde
ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve
kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında
çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken
işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurt dışından kesin dönüş
yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde;
çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda
dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle;
yaşlılık aylığı oran ve miktarı artınlacak, isterse, eski aylık olduğu
gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201
sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu
olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte
ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu
olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş
koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya
uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin
dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek
olduğunda yatırılan borçlanma bedelinin iadesidir. Yaşlılık aylığı
bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve
ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar
için uygulanan yaptmmda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay
uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir
sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma
başvurduğunda, işten aynlma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye
yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan
sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve
ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesinde; 506 sayılı Yasanın
3279 sayılı Yasa ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği
biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi
ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını
sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurt
dışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik
haklarının büsbütün ortadan kaldı-ncı bir neden olarak, yasalarda
öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan
aylığın kesilmesi biçiminde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın; görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201
sayılı Yasa yönünden de, Kurumun benzeri durumlardaki
borçlanmanın ve aylık bağlama işleminin iptali yönündeki
uygulaması, yasanın özüne olduğu.kadar "Anayasal Sosyal
Güvenlik" ilkelerine ve yasaların öngördüğü "Sosyal Sigortalar"
sistemine aykırıdır.
Belirtilen nedenlerle; 3201 sayılı Yasa sisteminde usulüne
uygun borçlanıp, aylık bağlandıktan sonra yeniden yurt dışı
çalışma söz konusu olduğunda, nasıl yaşlılık sigortasından
bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya
alınmakta ise, aylık bağlanması talep ve fiilen aylığın bağlanması
tarihlerinde kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği durumlarda
da benzer uygulamaya gidilerek yapılacak işlem veya uygulanacak
yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine
kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda
yatırılan borçlanma bedelinin iadesi; yaşlılık aylığı bağlanmış
olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların
geri alınması olmalı, kesin dönüş şartı gerçekleştiği takdirde de bu
şartın gerçekleştiği tarihten itibaren aylık bağlama işleminin askı
durumundan kurtanlarak ve yasanın aradığı diğer unsurlar
gözetilerek yeniden aylık bağlanması olmalıdır.
Sonuç olarak;
Anayasa Mahkemesinin yukanda açıklanan
karan ile 3201 sayılı Yasanın 3. maddesinde yer alan borçlanma
koşullanndan "yurda kesin dönüş koşulu" nun iptal edilmiş olması
karşısında, "davacı işçinin borçlanma işleminin iptaline yönelik
kurum işleminin tüm hukuki sonuçları ile birlikte iptaline", aylık
bağlama işlemi açısından da "davacı işçinin yurda kesin
dönüşünün gerçekleştiği tarihe kadar bu hakkının askıda olduğu
kabul edilerek işlem yapılması gereğini gözetmeyen kurum
işleminin iptaline" karar vermek gerekirken ,davanm reddi
yönündeki önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykındır. Bu
nedenle direnme karan bozulmalıdır.
SONUÇ:
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ,
direnme kararının yukanda ve Özel Daire bozma karannda
gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi
gereğince
BOZULMASINA
, istek halinde temyiz peşin harcının
yatırana iadesine, 5.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini