 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/21-673
K: 2003/641
T: 12.11.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU
İçtihat Özeti: Adam çalıştıranın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için kendisinin kusuru şart olmad,ığı gibi kullandığıadamın dahi kusuru kanuni şartlardan değildir.
Somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimat dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işvereninmal varlığına risk yükleyen tehlike esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işverenin sorumlu tutulması gerekir.
(818 s. BK. m. 55, 56, 58)
(4721 s. MK. m. 369)
(743 s. MK. m. 320)
(1475s.İş K. m. 73)
Taraflar arasındaki "maddi-manevı tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Rize Asliye 1. Hukuk (Iş) Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 19.11.2002 gün ve 2002/181 E- 481 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 25.2.2003 gün ve 2003/517-1301 sayılı ilamı ile; (...Davaiş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı işverenin kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile dava tümden reddedilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır,
Olay günü davacıların murisi Orhan davalılardan Mehmet'e ait 53 ... 916 plaka sayılı Mercedes marka 1997 model TIR aracı ve 53...917 plaka sayılı dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM karayolu ızmit Güftepe park mevkiinde mola verdiği sırada 26.1.1999 tarihinde uyumakta olduğu sırada araçta çıkan yangın neticesi araçla birlikte yanarak vefat etrrıiştir.
Dava konusu olaydan ötürü dosya tümü ile uzman bilirkişilerde incelenmişolup bilirkişiler kazanın oluşuna göre alınan 1.10.2002 tarihli kusur taporunda gerek ölen sigortalı gerek işverenin gerekse .aracı imal eden firmaya atfedilecek kusurun bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden kaynaklandığı şeklinde görüş bildirmişlerdir. Mahkemece de bu görüş benimsenerek dosya kapsamı ile olayın meydana geliş şekline göre yangının çıkış sebebi kesin olarak tesbit edilememiş bulunduğundan ve taraflara at:fedilecek kusur bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflara atfedilecek bir kusurun bulunmadığı dosya kapsamı ile anlaşılmasına ve kabul edilmesine rağmen hiç kimseye kusur izafe edilememesi halinde dahi işçinin Sosyal güvenlik hakları tümden feda edilmemeli tehlike risk nazariyesi bu durumlarda gözöhüne alınarak istihdam eden işverenlere de bir miktar sorumluluk verilmelidir. Uyuşmazlık, bu durumda davalıların istihdam eden sıfatı ile sorumlu olup olmayacakları noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandıığı üzere BK.nun 55. maddesi uyarınca istihdam edenin sorumluluğu için kendisini veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk "özen ve gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan kusura dayanmayan bir sorumluluktur. Ne varki istihdam edenin sorumluluğu için, istihdamedenle istihdam olunan arasında çalıştırma ve bağımlılık ilişkisinin bulunması, zararın hizmetin ifası sıraslııda ve hizmetle jJgili olarak oluşması, eylemin hukuka aykırı olması ve eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Somut olayda yukarıda açıklanan bu şartlar tamamı mevcuttur. Davalılardan Mehmet ile ölen sigortalı kazalı arasında işin yürütümüne ilişkin olarak hizmet akdi bulunmaktadır. Zararda hizmetin ifası sırasında meydana gelmiştir. Ancak diğer davalı olarak gösterilen ve aracı imal eden Mercedes Benz Türk AŞ. ile ölen sigortalıvezararlandırıcı olay hiçbir şekilde illiyet bağı tesis edilememektedir. Bu durumda mahkemenin bu davalı için verdiği red kararı yerindedir.
Kaçınılmazlık ise hukuksal ve teknik anlamda; fennen önlenmesi mümkün bulunmayan başka bir anlatımla" işverence mevzuatınöngördüğü tüm 'onlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder
Zararlandırıcı olayın tamamen kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini gözönünde tuturak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50'şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın tehlike-risk nazariyesi gereğince davalı işveren Mehmet'in % 50-60 oranında sorumlu tutulması gerekirken davanın tümden reddi isabetsiz olup bozma nedenidir. o halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararırın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacılar, muris Orhan'ın davalılardan Mehmet'e ait Mercedes marka 1997 model TIR aracı ve dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM Karayolu ızmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada araçta Çıkan yangın sonucu araçla birlikte yanarak vefat ettiğini, olaya araçta bulunan imalattan kaynaklanan teknik hataların yanı sıra işverenin uluslararasınakliyat yapan araçta yedek şoför bulunurmamasının da neden olabileceğini ileri sürerek araci imal eden Mercedes Benz Türk A.ş. ve işveren Mehmet'ten maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.
Davalı Mercedes Benz Türk A.ş. vekili, araçta imalat hatasının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı işveren Mehmet, işverenin almasıgerekli tüm önlemlerialdığını, savcılıkta alınan raporda yangının işçinin sigara içerken uyumasından kaynaklanabileceğinin belirtildiğini, olayda işveren olarak kusuru bulunmadığını beyan la davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin "bilirkişi raporuna göre yangının çıkış nedeninin kesin olarak tesbit edilemediği, işverenin olayın meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğinin bulunmadığını, ölen sürücü işçinin ve aracı imal eden şirketin de kesin olarak kusurunun saptanmadığı" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, yu'karıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece, "davacılann murisinin, ölüme sebebiyet veren olayda kusurlu veya kusursuz olduğunun kesin olarak saptanamadığı, ölen kusurlu ise kaçınılmazlıktan bahsedilemeyeceği" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Somut olayda, davacıların murisi Orhan, davalılardan Mehmet'e ait Mercedes Marka 1997 model TIR aracı ve dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta olup, İstanbul-Tuzla gÜmrüğünden aldığı malları Gürcistan'a götürürken TEM Karayolu ızmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada araçta çıkan yangın sonucu araçla birlikte yanarak ölmüştür.
Uzman bilirkişi raporunda; toplanan delillerden yangının çıkış nedeninin kesin olarak saptanamadığı, mevcut bilgilere göre işverenin olayın meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğine dayanan bir kusurunun bulunmadığı, ölenin de can güvenliğinin sağlanması hususunda ve kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığı, herhangi bir kişi veya kişilerin de kusurunun bulunmadığı kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden meydana geldiği belirtilmiştir.
Mahkemece, ölüm olayında tarafların kusurunun bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden meydana geldiği gerekçesiyle davalılardan aracın imalatçısı Mercedes Benz Türk A.ş. hakkındaki davanın reddi doğru ise de, diğer davalı işveren Mehmet yönünden de davanın reddedilmiş olması isabetsizdir.
Zira, davalı Mehmet ölen işçinin işverenidir. Adam çalıştıranla çalıştırılan işçi arasında işin yürütümü için çalıştırma ve bağımlılık ilişkisi mevcuttur. Zarar hizmetinifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmaktadır. Bu nedenle işveren, kendisinin yada kullandığı adamın kusuru olmasa bile istihdam eden sıfatıyla tazminattan sorumludur.
1475 sayılı Kanunun 73, 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğü hükümlerine göre işyerinde gerekli güvenlik tedbirlerini almayan işveren, bu tedbirlere riayet etmediği oranda sorumlu olacağıgibi, diğer işçisinin kusurundan da istihdam eden sıfatıyla sorumludur.
Ancak, bu sorumluluk kuralları dışında bir de bu konuda sanayiin gelişmesiyle toplumsal düşünceden kaynaklanan tehlike (risk) sorumluluğu teorisine dayalı sorumluluk hali vardır. Gerek öğretide gerekse uygulamada ve özellikle İş Hukuku alanında benimsenen ve 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı Içtihadı Birleştirme Kararında biçimlenen bu sorumluluğun esası; zararlandırıçıolay işyerinde işverenin yada çalıştırdığı adamın tedbir konusunda gerekli özeni göstermesine, 3. kişi ile işçinin de herhangi bir kusurlarının bulunmamasına rağmen işçi için bir zarar doğurmuşsa, bunun sonucunda hak ve ne safet kuralları içinde işçinin işinden yararlanan işverenin sorumlu tutulması
27.3.1957 gün, 1/3 sayılı Içtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi; 19. yüzyılın başlarındaki kanun yapma hareketlerinde haksız fiilden doğan sorumluluk hükümleri zararı meydana getirenin kusurlu olması esasına dayanmakta idi. Ne varki, daha sonraları yeni keşifler ve bu arada sanayiinin ve tarımın gösterdiği olağan üstü gelişmeler ve ekonomik hayata hakim olan makinalaşma hareketi insanlar arasındaki ilişkileri sıklaştırdığı gibi tehlike olasılıklarını da eskisine göre pek çok arttırdığından kusura dayanan sorumluluk sistemi ile zararların karşılanmasına birçok hallerde imkan kalmadığıgörüldüğünden kanunlarla sırf zarar tehlikesinin mevcut olması esasına dayanan bir takım sorumluluk hükümleri konulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bunlara kusursuz sorumluluk hükümleri yahut tehlike (risk) esasına dayanan sorumluluk hükümleri denilmektedir. Borçlar kanununun 54. maddesinin 1. fıkrası, 56. maddesinin 1. fıkrası 58. maddesinin 1. fıkrası hükümleriyle yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanunun 320. (4721 sayılı Kanun 369.) maddesi hükmü kusursuz sorumluluk hükümlerindendir.
Görüldüğü gibi, Borçlar Kanununun 55. maddesi kusursuz sorumluluk arasına konulmuştur. Bu nedenle 55. madde hükmü kusur sebebine dayanılarak değil ve fakat sosyal tehlike dolayısıyla kabul edilmiş hükümlerden sayılmaktadır.
Borçlar Kanununun 55. madde hükmünün sosyal tehlike esasına dayandığı kabul edilince, bir kimsenin bir işini görmekle görevlendirdiği diğer kimsenin bu işi görmesi nedeniyle meydana gelen zarardan, ne kendisinin ne de iş görenin herhangi bir kusuru aranmaksızın sorumlu tutulacağı sonucuna varılır. Bu esas "nimet kültete göredir" şeklinde anlatılabilir. Bu nedenle bir kimseyi işinde kullanarak onunemeğinden faydalar sağlayan kimsenin, kullanılan adamın işini gördüğü sırada neden olduğu zararlardan da sorumlu tutulması yani elde ettiği nimete karşılık külfete de katlanması hakkaniyete uygundur.
Öte yandan; Borçlar Kanununun 41: maddesinin 1. fıkrası hükmü ile haksız tiil sebebiyle tazminat için aranandört şarttan zararın varlığı, zararın bir kimsenin hareketi veya ihmali sonucu meydana gelmesi, hareketin veya ihmalin kanuna aykırı olması şartları bu maddenin tatbikinde de aranmakta, sadece kusur şartı 55. madde hükümleri arasında yer almamaktadır. Bu itibarla, zararın kullanılan adamın eyleminden domayıp başka bir sebepten doğmuş olması halinde tazminata yer olmadığı gibi, zarara sadece adam kullananın hareketinin değil, fakat zarara uğrayanın hareketinin veya diğer bir etkenin de beraberce neden olduğu hallerde, Borçlar Kanununun 44. maddesinin ilk cümlesi hükmünün uygulanması mümkündür. Burada söz edilen sorumluluk, gerek adam kullanan gerekse kullanılan adam bakımından kusura dayalı bir sorumluluk olmadığından Borçlar Kanununun 43. maddesindeki kusurun ağırlığı ile tazminat miktarının mütenasip olacağı hükmü 55. maddeye ilişkin tazminfttlarda uygulanmaz.
Adı geçen İçtihadı Birleştirme Kararından da anlaşıldığı gibi, BK. 55. maddesi hükmünce adam kullananın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için, kendisinin kusuru şart olmadığı gibi, kullandığı adamın dahi kusuru kanuni şartlardan değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağıçerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike (risk) esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göredavalı, işveren Mehmet'in sorumlu tutulması gerekirken, bu davalı hakkındaki davanın tümden reddedilmiş olmasıusul ve yasaya. aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarınıo kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcınıngeri verilmesine, 12.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. .