 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/21-170
K: 2003/188
T: 26.2.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ÇEKİŞMELİ YARGI
- BOZMA İLAMI
- MAHKEMENİN DİRENMESİ
İçtihat Özeti: Bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurması gereken nedenlerden olmaması halinde; taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istcmişlerse, artık mahkeme bozma ilamına uymak zorunda olup, önceki kararda direnemez.
(1086 s. HUMK. m. 185/2,429)
Taraflar arasındaki "ödeme emrinin iptali ve borçlu olmadığının tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon iş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.4.2002 gün ve 2001/281-2002/173 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20.6.2002 gün ve 4528-5988 sayılı ilamı ile; (...Mahkemece, dairemize ait, 21.6.2001 gün ve 2001/4780-5011 Karar sayılı bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma doğrultusunda işlem yapılmamıştır. Bozma ilamında açıklandığı üzere davacının limited şirket ortağı olarak koyduğu sermaye ile değil, sermaye payı oranında sorumlu tutulması gerekirken Kurumun borçlu E... Gıda Limited Şirketi adına tahakkuk ettirilen prim ve gecikme cezası ile ilgili takiplerde toplam borcun 1.340.000.-TL.'den sorumlu tutulması suretiyle hüküm kurulması doğru değildir.
Gerçekten, takip borçlusu E... Gıda Limited Şirketi olup davacı Fevzi E.... Gıda Limited Şirketinin %55.22 hissesine sahip H... Gıda Limited Şirketinin 1/3 oranında hissedarıdır. Bu durumda E.... Gıda Limited Şirketinin takip ve dava konusu borçtan hisse oranına göre, davacının sorumlu olacağı açıktır. 4369 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilerek 29 Temmuz 1998 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 6183 sayılı Yasanın değişik 35. maddesine göre "limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar" hükmü gereğince davacının sorumluluğu hisse oranında olduğundan mahkemenin hatalı yorum ve değerlendirme ile sonuca gitmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Taraf vekilleri
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödeme emirlerinin iptaliyle borçlu olmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair verdiği karar, yukarıda açıklanan nedenle Özel Dairece bozulmuş, her iki taraf bozma kararına uyulmasını istemelerine karşın mahkemece, "ilk bozma kararma uyularak verilen kararın taraflar için usuli kazanılmış hak oluşturduğu" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Uyuşmazlık, çekişmeli yargıda tarafların Özel Daire bozma kararına uyulmasını istemelerine karşın hakimin önceki kararda direnmesinin usulen mümkün olup olmadığı noktasındadır.
Bu durumda öncelikle çekişmeli yargı (nizalı kaza) ve çekişmesiz yargı (nizasız kaza) kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Çekişmeli yargı ile çekişmesiz yargı arasındaki en belirgin farkı belirten ölçü "ihtilaf" çekişme yolu kıstasıdır. Çekişmeli yargıda, taraflarca hazırlama prensibi geçerli olduğu halde çekişmesiz yargıda resen araştırma prensibi egemendir. Takibi talebe bağlı çekişmesiz yargı işlerinde bu prensibin geçerli olması bu gibi işlerde kural olarak mukabil (zıt) alakalı bir kimsenin olmaması düşüncesine dayanır. Çekişmesiz yargıda da, çekişmeli yargıda olduğu gibi taraflarca hazırlama prensibi geçerli olsa idi o zaman hakim; talepte bulunan tarafların iddia ettiği vakıalar ve ileri sürdüğü delillerle yetinmek zorunda kalırdı ve bu durum gerçeğin ortaya çıkarılması ilkesiyle bağdaşmazdı. Öte yandan, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda hakim, belli vakıaları kendiliğinden araştırma yetkisine ve yükümlülüğüne sahip olduğundan davayı değiştirme yasağı bu uyuşmazlıklarda uygulanmaz (HUMK. 185/2). Hasımsız olarak açılan ve çekişmesiz yargıya tabi davalarda verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. O nedenle bu kararlar, aleyhine kanun yollarına başvurulsa bile kesin hüküm oluşturmadıklarından açılacak bir iptal davası ile değiştirilebilir ve ortadan kaldırılabilirler (Bkz.Prof.Baki Kuru, Nizasız Kaza, Ank.1961 sn.155 vd, Medeni Yargılama Hukuku Prof.Salim Üstündağ S.Bası lst.1992 sh.32 vd).
Çekişmesiz yargılamada, yargılama konusu ile talepte bulunan tarafından tayin edilen sübjektif hakkın içeriğinden hakim ayrılamaz. Ne varki, kararın içeriğini saptamada hakimin geniş bir takdir hakkı vardır. Örneğin şartları mevcutsa, vesayet mahkemesi bir vasi tayin etmek zorunluluğunda olup, seçiminde kural olarak geniş bir takdir hakkına sahiptir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Açıklanan ilkeler altında çekişmesiz yargıda hakim, tarafların talepleri ile bağlı olmadığından resen araştırma ilkesi uyarınca davanın bozma kararına uyulması talebi ile de bağlı değildir. Aksinin kabulü, hakimin yasadan doğan direnme hakkının davacının isteğine bağlı olması sonucunu doğurur ve hakimin direnme hakkının elinden alınması gibi yasanın öngörmediği bir durum yaratılmış olur. (H.G.K. 25.6.1997 gün, 97/11,313 E. 569 K.) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1.2,1995 gün ve 1994/18-789 E. 1995/37 K. Sayılı kararında "çekişmesiz yargıda, davanın hasımsız açılması nedeniyle davacının Özel dairenin bozma kararına uyulmasını istemesinin davacı yararına usuli kazanılmış hak doğurmayacağını, hakimin direnme kararı verebileceğini" belirtmiştir.
Çekişmeli yargıda ise, taraflarca hazırlama (ihzar) prensibi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü delillerle yetinmek zorundadır. Kendiliğinden araştırma yetkisine ve yükümlülüğüne sahip değildir.
Somut olayda, Kurum aleyhine açılmış iptal ve menfi tespit istemi söz konusu olup, bu niteliğinden dolayı dava, çekişmeli yargı alanına girmektedir. Öte yandan, somut olayda kurumun tüzel kişiden olan alacağı, doğrudan şirket ortağından istendiğinden normal bir alacak haline dönüşmüştür. Bu nedenle kamu düzeni ile ilgisi bulunmamaktadır.
Bilindiği gibi çekişmeli yargıda HUMK.nün 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine hakim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma ilamına uymak yada bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp serbest takdir yetkisine sahiptir. Eş anlatımla hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebilir.
Ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurması gereken nedenlerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme bozma ilamına uymak zorunda olup önceki kararda direne-mez. Yargıtay'ın çekişmeli yargıda yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır. (Hukuk Genel Kurulu'nun 25.6.1997 gün E:1997/11-313 K:1997/569, 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117, 19.2.1992 gün 635-82, 23.2.1994 gün 936-94, 27.1.1999 gün 26-4 sayılı kararları)
Temyize konu davada, taraf vekilleri 7.11.2002 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasını istemişlerdir. Bozma sebebi ise kamu düzenine ilişkin değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.2.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.