Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E: 2003/19-781
K: 2003/768
T: 17.12.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


  • BONODA YER ALAN MALEN KA
    YDI
  • MALEN KAYDI
  • İSPAT YÜKÜ
ÖZETİ:
Takibin dayanağını teşkil eden
dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı
durumundaki bonoda bulunan "malen" kaydının
doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiasının
alacaklı yanca kabul edilmesi, temeldeki hukuki
ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydının
bizzat alacaklı tarafından değişikliğe
uğratılması sonucunu doğurur. Alacağın
varlığını ve dayandığı temel ilişkinin
senet-tekinden farklı olduğunu iddia eden
alacaklı artık kendi dayandığı ve senetten
anlaşılmayan (elden para verilme olgusunu), bu
hususu ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş
söyleyişle, kendi dayanağı olan senetteki
sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını
ortaya atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar
çıkaran taraf bu vakıayı ispat etmeye
mecburdur.
1086 s. HUMK/72
2004 s. İİK/72
4721 s. MK/6
6762 s. TTK/688,691
Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Konya Asliye Ticaret Mahkemesince davanın
reddine dair verilen 17.10.2001 gün ve 2000/368-2001/771 sayılı
kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.03.2003 gün ve
2002/459-2003/2026 sayılı ilamı ile; ("Dava, bonodan dolayı
borçlu bulunulmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece dava konusu bononun hatır senedi olduğu
yolundaki iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine,
%40 tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar
verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu bonoda "malen" kaydı bulunduğu halde davalı
alacaklı, senedin verilen borç para karşılığı düzenlendiğini
savunarak senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Bu durumda,
alacağı ispat yükü yer değiştirerek davalıya geçtiğinden davalıdan
delilleri sunulup sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken
yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru
görülmemiştir.") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece
önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunmadığının
saptanması isteminden ibarettir.
Tarafların kabulüne göre senedin tanzimi zamanında
davacı/borçlu, davalı/alacaklı şirketin muhasebecisidir. Aralarında
mal alım satımını gerektirir ticari bir ilişkinin bulunmadığı her iki
tarafın da kabulündedir.
Dava konusu kambiyo senedinde ihdas nedeni olarak
"malen" kaydı bulunmaktadır.
Davacı/borçlu; davalı/alacaklının takibe konu ettiği malen
kaydı içeren bono nedeniyle borcu bulunmadığını, aralarında mal
alışverişi olmadığını, bononun bankadan kırdırılarak bedelinin
kendisine verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak bunun da
gerçekleşmediğini, iddia ederek borçlu olmadığının tespitini
istemiştir.
Davalı taraf temsilcisi de bonodaki malen kaydına karşın
aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle birlikte
davacı/borçluya elden borç para verildiğini ve bunu ödemediğini
savunmuştur.
Mahkemece, bononun bedelinin malen mi nakden mi
olduğu hususunun kesinleşmediği ve bedelin nakden ödendiğinin
ispat edilemediği, senet bedelinin malen olduğunun kabul
edildiği, bononun geçerli olduğu, dava konusu bononun hatır
senedi olduğu yolundaki iddianın da davacı yanca
kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, %40 tazminatın
davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı
vekilinin temyizi üzerine bu karar ,Özel Dairece yukarıda
açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Mahkeme "karşılıklı olarak
senetteki malen kaydının talil edildiği, ispat yükünün bu nedenle
davacı/borçluda olduğu" gerekçesiyle önceki kararında direnmiş,
hükmü yine davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen
uyuşmazlık; "malen" kaydı bulunan emre muharrer senette,
borçlu/davacının alacaklıdan mal veya elden para almadığını;
davalı/alacaklının da borçluya mal vermediğini ancak elden nakit
borç para verdiğini savunması karşısında ispat yükünün
taraflardan hangisinde olduğu noktasındadır.
Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo
senedinin ve bu senette yer alan malen kaydının hukuksal
anlamını irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi
alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi
ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu
senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel
teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir
kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından
hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi
dolayısıyla ortaya çıkan ilişki "kambiyo ilişkisi" ismiyle
anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren
borçlu "kambiyo taahhüdü"nde bulunmuş olur. Kambiyo
ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır.
Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel
ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak
taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın
geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan
talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait
olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono,
ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle
bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. (TTK m 691/1)
Bonoda şekil şartlan TTK m 688'de sayılmıştır.Bunlar;
"Bono" yada "Emre Muharrer Senet" ibaresi, kayıtsız şartsız bir
bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi,
keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu
takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve
ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da
vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada
malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtlan da konabilir. (Prof
Dr.Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esaslan ll.Bası İstanbul
1989 sh.237 vd.)
Yerleşik Yargıtay İnançlannda ve öğretide de kabul edildiği
gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç
ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin
gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse
"bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlanndandır. Bu
kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdanndan (alacaklıdan)
karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında Kambiyo senetleri
hukuku yönünden bu kayıtlann bir anlamı ve önçmi yoktur.
Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç
ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip
edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin
bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel
kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez.
Bedel kayıtlan daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki
yönünden ve ispat konusunda (HUMK. nun 290 mad.) önem taşır.
Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştınr.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından
ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun
lehdan, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikran olduğu"
yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
(Y.ll.H.D.7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı).
Borç ikrannı içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir.
Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin
gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (Y.İBK. 12/4/1933 gün
ve 1933/30-6 sayılı ilamı).
Bono, bağımsız borç ikrannı içeren bir senettir. Bu nedenle
bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin
bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal
alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç
ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık
buna uyulmak gerekir. Bu kayıtlann aksinin savunulması senedin
ta'lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir
durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden,
savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. (Y.ll.H.D.4/5/1984
gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı).
Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak
belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı
olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait
olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru
olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş
sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat
yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu
anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas)
nedenine aykın beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı,
borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini
kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrann aksini diğer bir
deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak
yükümlülüğündedir. (Yargıtay Ticaret Dairesinin 10.4.1967 gün
558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı
ilamı, ll.H.D.nin 22/3/1983 gün ve 1983/772-1384 sayılı ilamı).
Borçlu bonodaki "bedeli malen almıştır" kaydına rağmen
bononun iptalini ister ve alacaklı bedelin mal olarak verilmediğini
kabul, fakat nakden verildiğini iddia edecek olursa ispat külfeti
hangi tarafa ait olacaktır.? Eş söyleyişle alacaklı mı borçluya nakit
verdiğini, yoksa borçlu mu alacaklıdan nakit almadığını
kanıtlayacaktır. Bu ispat hangi koşullarda olacaktır?
Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal
almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul
ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdann bedelin para
olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur
(Prof.Dr.Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku, 2.bası, Ankara,
1997, sh 1007 vd)
Alacaklının başka bir iddiası varsa, diğer bir deyişle
alacağının bir alacak borç ilişkisine dayandığını iddia ediyorsa
bunu ispatlamak yükümlülüğündedir. (Dr.Fadıl Cerrahoğlu
Hukuki Bahisler Bononun Temel İlişki Açısından Delil Niteliği
ve Bonoda Bedel Kaydı makalesi, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi
7 Nisan 1972 s.8) Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yöndedir
(19.H.D. 14.4.1992 gün ve 1992/8081-4430 sayılı ilamı,
Y.ll.H.D.nin 21.12.1983 gün ve 1983/5668-5790 sayılı ilamı. 11
HD. 16.6.1983 gün ve 1983/3004-3130 sayılı ilamı).
Hemen burada menfi tespit konulu eldeki davada ispat
yükünün özellikleri üzerinde durmakta yarar vardır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra
takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için
menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia
eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (MK.nun 6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davalan için
de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalannda da , taraflann sıfatlan
değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik
olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan
kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat
etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin
bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha
sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu
borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı
durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığım
kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri
sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine
düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, ispat
yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun)
varlığını kanıtlamak durumundadır.
Somut olaya gelince;
Eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu
olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre
konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve
yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Davacı/borçlu, davalı/alacaklının icra takibinin dayanağı
olan senette ma-len kaydı bulunmasına karşın aralarında bir mal
alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırdırılarak kendisine
bedelinin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak senedin
bankaya ibraz edilmediği gibi, kendisine de bir ödeme
yapılmadığı iddiasıyla, bonodan dolayı borçlu olmadığının
tespitini istemiştir.
Davalı/alacaklı taraf ise, bonoda malen kaydı bulunmasına
karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle
borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu, ifade
etmiştir.
Şu durumda, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da
alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan
"malen" kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiası
alacaklı yanca da kabul edilmiş, temeldeki hukuki ilişki yönünden
bonodaki bu ispat kaydı bizzat alacaklı tarafından değişikliğe
uğratılmıştır. Alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin
senettekin-den farklı olduğunu iddia eden alacaklı artık kendi
dayandığı ve senetten anlaşılmayan elden para verilme olgusunu
ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş söyleyişle, kendi dayanağı olan
senetteki sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını ortaya
atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden" taraf
davalı/alacaklıdır ve bu vakıayı ispat etmeye mecburdur,
dolayısıyla ispat yükü davalı/alacaklıdadır. Borçlu aralarında
temel ilişkinin varlığını kabul etmemiş, kendisine ispat yükü
getirecek olan ödeme nedeniyle karşılıksızlık iddiasında
bulunmamış, aksine borcun varlığını inkar etmiştir. Alacaklının
bonodaki malen kaydına karşın alacak borç ilişkisinin mal
alışverişine dayanmadığı yönündeki kabulü karşısında
davacı/borçlunun iddiası bu noktada sabit olmaktadır. Lehdarın
yani alacaklının "bedelin para olarak verildiği " iddiasını ispat
yükü ise kendisinde bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece kanıt yükünün davalı tarafta
olduğu gözetilerek, davalının savını kanıtlayabilmesi için olanak
verilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek
davanın reddine ilişkin önceki kararda dire-nilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.
Direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulması
gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,
direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında
gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi
gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının
geri verilmesine, 17.12.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini