 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/19-449
K: 2003/491
T: 24.9.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
818/m.113
2004/m.67
6762/m.23
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.06.2000 gün ve 1999/277-2000/610 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.05.2001 gün ve 2000/6689-2001/3538 sayılı ilamı ile; ( ....Davacı vekili, taraflar arasında uzun yıllardır süren bir cari hesap ilişkisi içerisinde mal alış verişi olduğunu, kesilen fatura bedellerinin ödeme süresinin otuz gün olduğunun ve gecikme durumunda % 10 vade farkı uygulanacağının faturalarda yazılı olduğunu, davalının bu faturaların hiçbirisine itiraz etmediğini, davalının ödemelerinde otuz günlük süreleri geçirmesi nedeniyle 243.281.350.-TL' lık vade farkı tahakkuk ettirildiğini, davalının vade farkına ilişkin bu faturayı kabul etmemesi üzerine takip yapıldığını, davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin davacıya ana para borcu bulunmadığını, davacının ödemelerde ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, olayda BK'nun 113. maddesinin uygulanması gerektiğini bildirerek davanın reddine, % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu vade farkı faturasının davalının ticari defterlerinde yer almadığı taraflar arasında vade farkı uygulandığına dair bir teamülünde bulunmadığı, gecikme halinde vade farkı uygulanacağına dair kayıt bulunan faturalara itiraz edilmemiş olmasının vade farkı uygulanmasını kabul anlamına gelmeyeceği gerekçeleri ile sabit olmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından düzenlenen ve davalının ticari defterlerine itirazsız kayıt edilen mal satışına ilişkin faturalarda vadeyi geçen ödemelerde vade farkı tahakkuk ettirileceğinin belirtilmesi karşısında fatura içeriğinden olan bu hususa davalının itiraz etmemiş olması karşısında, vadeyi geçen ödemelerde vade farkı uygulanacağının davalının bilgisinde olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim bu konuda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda faturalarda yer alan vade farkıyla ilgili meşruhata davalı tarafından itiraz edilmemiş olduğu gibi davalının ticari defterlerine de kayıtlı olduğu, geç ödemeler nedeniyle davacının takip tarihi itibariyle 243.281.350 TL vade farkı talep edebileceği saptanmıştır.
Öte yandan vade farkı ile ilgili istem niteliği itibariyle faiz ya da faiz benzeri niteliğinde bulunmadığından olayda Borçlar Kanunu'nun 113. maddesinin uygulama alanının bulunmadığının kabulü gerekir.
Açıklanan bu yönler gözetilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmemiştir..... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargıIama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararınm süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, İİK nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali isteğine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında uzun yıllardır süren bir cari hesap ilişkisi
içerisinde mal alış verişi olduğunu, kesilen fatura bedellerinin ödeme süresinin otuz gün olduğunun ve gecikme durumunda % 10 vade farkı uygulanacağının faturalarda yazılı olduğunu, davalının bu faturaların hiçbirisine itiraz etmediğini, davalının ödemelerinde otuz günlük süreleri geçirmesi nedeniyle 243.281.350.-TL'lık vade farkı tahakkuk ettirildiğini, davalının vade farkına ilişkin bu faturayı kabul etmemesi üzerine takip yapıldığını, davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini, %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin davacıya ana para borcu bulunmadığını, davacının ödemelerde ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, olayda BK'nun 113. maddesinin uygulanması gerektiğini bildirerek davanın reddine, % 40 tazminata karar verilmesini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; "Taraflar arasında yazılı bir vade farkı sözleşmesinin bulunmadığı hususunda uyuşmazlık yoktur. Tarafların ticari defterleri incelenmiş, bilirkişi taraflar arasında geçen ilişkide davalı tarafından herhangi bir itiraz olmadığı, taraflarca herhangi bir vade farkı faturasının ödenmediği, dava konusu vade farkı faturasının davalının defterinde yer almadığı saptanmıştır. Taraflar arasınıda vade farkı uygulandığına dair herhangi bir ödemenin söz konusu olmadığı görülmüştür. 'Teamülün bulunmadığı açıktır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 1999/1670-1854 nolu kararında da açıkça ( yanlar arasında oluşan uygulamada fiilen vade farkının benimsenip itirazsız ödenmiş olması gerektiği, gecikme halinde aylık % 12 vade farkı alınacağına dair faturalara itiraz edilmemiş olması vade farkı konusunun karşı tarafça kabul edildiği anlamına gelmeyeceği ) şeklinde verilen karar da dikkate alındığında faturalara itiraz edilmemiş olması kabul anlamına gelmeyip bir teamül de oluşturmamıştır. Bu nedenle itirazın yerinde bulunduğu anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiştir. " gerekçesiyle davacının iddiası sabit olmadığından davanın reddine, davacının icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalı vekilinin icra inkar tazminatı isteminin reddine, karar vermiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; başlıkta yer alan gerekçe ile hükmün bozulmasına oybirliği ile karar vermiş, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davacı vekili temyiz etmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Vade farkı alacağına ilişkin fatura içeriğini kabul etmeyen davalının daha önce ana paraya ilişkin fatura kapsamlarına ve bu kapsam içinde yer alan vade farkı uygulanacağı açıklamasına karşı çıkmamasının hukuki sonucunun ne olacağı, vade farkı konusunda taraflar arasında bir anlaşmanın ve teamülün varlığının kabulüne olanak olup olmadığı, noktasındadır.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, konuyla ilgili olarak Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulıınca verilen 27.06.2003 gün ve 2001/1 E-2003/1 K. Sayılı kararda;"'I'araflar arasında yazılı şekildc yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara ( bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir ) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine" karar verilmiştir.
Somut olayda; Taraflar arasındaki ilişkinin uzun yıllar süren cari hesap ilişkisi olduğu, bu ilişki nedeniyle mal alımlarında gönderilen faturaların altında 30 gün içinde ödeme yapılmazsa % 10 vade farkı uygulanacağı açıklamasının bulunduğunda ve bu faturaların davalı defter ve kayıtlarında yer aldığında ve bu faturalara davalı yanca itiraz edilmediğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasıdaki uyuşmazlık; Tahsil edilen faturalar kapsamına dayanılarak ayrı bir fatura ile talep edilen vade farkı alacağı noktasındadır. Davacı alacaklı Bornova 2. Noterliğinin 31.12.1998 tarihli 44659 yevmiye numaralı ihtarname ekinde vade farkı faturasını göndererek 30.12.1998 tarihli, 243.281.350 TL bedelli bu vade farkı faturasının ihtarname tebliğinden itibarerı 10 gün içinde ödenmesini bildirmiştir. Davalı borçlu Bornova 3. Noterliğinin 07.01.1999 tarih ve 00382 sayılı faturanın kabul edilmediğine ilişkin cevabi ihtarnameyi davacı alacaklıya göndermiştir. Bunun üzerine davacı/alacaklı İzmir 4icra Müdürlüğünün 1999/445 sayılı dosyasında vade farkı bedelini ,içeren 30.12.1998 tarihli 0180975 sayılı faturaya dayanarak 13.01.1999 tarihli Orn. 48 talepname ile davalı borçlu aleyhine ilamsız takibe girişerek 243.281.350 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren % 96 faizi ile birlikte tahsilini istemiştir. Ödeme emri davalı borçluya 15.01.1999 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu davalı 22.01.1999 tarihli dilekçesi ile; alacağın aslının ödendiği aşamada borcun ferileri yönünden alacaklının ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, BK.113. madde gereğince borcun sükut bulduğunu, ihtarname ekinde gönderilen faturanın alacaklıya ihtarname ile iade edildiğini, ifadeyle borç iddiası dayanaksız olduğundan ve takibe konu borçları bulunmadığından itirazlarının kabulü ile takibin durdurulmasını belirterek itiraz etmiştir.
Görüldüğü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 27.6.2003 gün ve E.2001/1, K.2003/1 sayılı kararında kabul edildiği üzere; itirazın iptaline konu eldeki davada vade farkı faturasına dayanak olarak gösterilen faturalarda ( bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir ) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliğ edilmiş olması ve karşı tarafça TTK.23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmeden fatura bedellerinin ödenmemesi sadece söz konusu fatura münderecatlarının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmemektedir. Taraflar arasında oluşmuş bir teamülün varlığı da kanıtlanmış değildir. Dolayısıyla düzenlenen vade farkı faturasına ve bu faturaya dayanılarak girişilen takibe davalının yaptığı itiraz haklı olup, mahkemece davanın reddine dair kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur, onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 2.920.000 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 24.09.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu olayda satıcı tarafından gönderilen ve vade farkı alınacağı kaydını içeren mal faturaları davalı alıcı tarafından herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürülmeden ticari defterlerine işlenmiştir.Tarafların sıfatına nazaran davada uygulanması gereken İİK'nun 84'üncü maddesinin ilk cümlesi kanuna uygun olarak veyaı olmayarak tutulmuş olan ticari defteriIerin içeriğinin sahibi aleyhıne delil sayılacağı hükmünü içerdiğinden ;anılan defter kayıtlarının davalı yönünden bağIayıcı olduğunun kabulü gerekir.Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 27.6.2003 tarih ve E.200l/1 ve K.2003/l sayılı İçtihadı Birleştirmenin konusu sadece gönderilen faturalaraı 8 gün içerisinde itiraz edilmeme ile ilgili bulunduğundan ve ticari defterlere işleme olgusu nedeniyle bu olay anılan İçtilhdı Birlıeştirme Kararı kapsamından sayılamayacağından direnme kararının bozulması gerekir.Bu sebeple sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.