Hukuki.NET

T.C YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2003/18-588
K: 2003/753
T: 10.12.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


  • MUNZAM ZARAR
  • İSPAT YÜKÜ
  • TEMERRÜT FAİZİNİ AŞAN ZARAR
ÖZETİ: Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ortak olduğu şirketteki kuru mlar vergisi matrahındaki artış oranı munzam zararın kanıtı olarak gösterilip, bu oranda kazançtan mahrum kalındığı varsayılarak bunun doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Alacaklının somut olarak herhangi bir zarara uğradığını kanıtlamaksızın salt kamulaştırma bedelinin şirkette değerlendirilmesi halinde vergi matrahındaki artış oranında ilave bir zarara uğradığını varsaymak, borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle alacaklıların uğrayacağı varsayılan ve kanıtlanması gerekmeyen zarara karşılık teşkil eden yasal faizin oranını yükseltmek anlamına gelir ki, bu yetki yalnızca yasa koyucuya aittir.
818 s. BK/103
3095 s. K/2
Taraflar arasındaki "munzam zararın tazmini" davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 5. Hukuk
Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.5. Bunu
kabul etmek hukuk tekniği bakımından da olanaklı değildir.
Çünkü, faizi ve tüm giderler olmak üzere toplam 3.508.017.742
TL'nin 12.6.2000 tarihinde tahsil edildiğini, eğer borç zamanında
ödenmiş olsaydı tahsil tarihi (12.6.2000 günü) itibariyle bu
paranın 3.000.000.000.000 TL. olacağını ileri sürerek, Borçlar
Yasasının 105. maddesi hükmünce ödemede gecikme nedeniyle
uğranılan 500.000.000.000 TL. zararın (fazlaya ilişkin haklan
saklı tutulmak koşuluyla) reeskont faiziyle birlikte davalıdan
tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, borcun geç ödenmesinde idarenin kusurunun
bulunmadığını, haksız ve yersiz açılan davanın reddi gerektiğini
savunmuştur.
Dosyada toplanan belge ve bilgiler bilirkişiye
incelettirilmiş, hükme esas alınan ikinci bilirkişi kurulu tarafından
düzenlenen raporda; davanın niteliği ve özellikle davacının
uğradığını ileri sürdüğü -temerrüt faizini aşan- zararın somut
olaylara dayandırıp bunları yöntemince kanıtlaması gerektiği
hususu üzerinde durulmamış, davacının ortak olduğu E. İnşaat
Kaplıca Ticaret ve Turizm Ltd Şirketinin kurumlar vergisi
matrahlanndaki artış oranı dikkate alınarak yapılan hesaplamada
davacının temerrüt faizini aşan munzam zararının,
139.719.557.739 TL. olduğu bildirilmiştir.
Mahkemece yukanda değinilen bilirkişi raporuna
dayanılarak davanın kısmen kabulü ile 139.719.557.739 TL'nin
faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, artınlan kamulaştırma
bedelinin geç ödenmesinden dolayı Borçlar Yasası'nın 103.
maddesinde öngörülen ve 3095 sayılı yasa hükümleri uyannca
davacıya ödenen yasal faizle karşılanmayan zarann Borçlar
Yasası'nın 105. maddesi gereğince tahsili istemine ilişkindir.
Dava konusu edilen zarann yasal dayanağını oluşturan
Borçlar Yasası'nın 105. maddesi hükmüne göre, borcun geç
ödenmesi nedeniyle alacaklı -geçmiş günler için öngörülen faizle
karşılanamayacak- bir zarara uğramış ise, borçlu, geç ödemeden
dolayı kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını
kanıtlanmadıkça bu zaran da karşılamak zorundadır. Yasa bu
hüküm ile alacaklıya temerrüt faizini aşan zarannı borçludan
isteme olanağı tanımıştır. Ancak bunun için uğranılan zarann
varlığı ve miktarının alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir.
Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında
kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde
bu zaran ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam
zarannın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak
yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zarann
varlığını ve miktannı; davalı ise, borcun geç ödemesinde
kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1996 gün ve
1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı karannda da değinildiği
üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın (somut
olayda artınlan kamulaştırma bedelinin) gününde
ödenmemesinden doğan zarardır. Açıkçası' alacaklı, borcun
kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zarann ne olduğunu ve
miktannı kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın
zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası
(muhtemel) kâr ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu
zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal
faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen
olaylardan kaynaklanan somut ol-
gular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Hâl böyle olunca
davada istenen zaran doğuran somut olayın ve bu nedenle
uğranılan zarann kanıtlanması gerektiği duraksama yaratmayacak
denli açık bir olgudur.
Munzam zarann tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel
Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.3.1994 gün ve
1994/2060-3571 sayılı karan ve bunu izleyen kararlannda
belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zarann kendisine ödenen
temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak
inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlanmak zorundadır. Genel
ve soyut nitelikteki ortak olduğu şirketin kazanandaki artış oranı
kadar munzam zarann gerçekleştiği ve kanıtlandığının kabulü
mümkün değildir. Burada davacının kanıtlaması gereken husus
soyut ve genel olgular değil, şahsen ve somut olarak geç
ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin, alacağını
zamanında tahsil edememekten ötürü başkasına olan borcunu
ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını; alacaklı
olduğu parayı zamanında alsa idi, yabancı para ile ödemek
durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde geçekleşen bu fark
nedeniyle daha yüksek kurdan ödemek zorunda kaldığını;
borçludan alacağını zamanında tahsil edeceğine güvenerek
3. kişilere karşı bir takım yükümlülükler altına girip,
borçlunun borcunu geç ödemesi yüzünden bu (3. kişilere
karşı edimini yerine getiremediği için cezai şart ya da vergi cezası
ödediğini, mallarının haczedildiğini veya yüksek faizli kredi
almak zorunda kaldığını; kanıtlamak durumundadır. Yoksa soyut
ve doğrudan davacının zaranna ifade etmeyen, genel nitelikteki
olgular Borçlar Yasası'nın 105. maddesinde sözü edilen munzam
zarann tazminini gerektirmez.
Öte yandan, borçlunun borcunu ödemede temerrüde
düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan
salt ortak olduğu şirketteki kurumlar vergisi matrahındaki artış
oranı Borçlar Yasası'nın 105. maddesindeki munzam zarann
kanıtı olarak gösterilip, bu oranda kazançtan mahrum kalındığı
varsayılarak bunun doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak
gösterilemez. Bunu kabul etmek hukuk tekniği bakımından da
olanaklı değildir. Çünkü, alacaklının somut olarak herhangi bir
zarara uğradığını kanıtlamaksızın salt kamulaştırma bedelinin
şirkette değerlendirilmesi halinde vergi matrahındaki artış
oranında ilave bir zarara uğradığını varsaymak, borcun zamanında
ödenmemesi nedeniyle alacaklılann uğrayacağı varsayılan ve
kanıtlanması gerekmeyen zarara karşılık teşkil eden yasal faizin
oranını yükseltmek anlamına gelir ki, bu yetki yalnızca yasa
koyucuya aittir. Kaldı ki, şirketlerde her zaman kar elde edilerek
vergi oranının artacağı varsayımı da yanlıştır.
Yasa koyucu tüm ekonomik olumsuzluklan değerlendirip,
bunlann yaratacağı zarar dolayısıyla tazminat oranını Anayasadan
aldığı yasa yapma yetkisine dayanarak- belirlemiş iken, bu yasal
düzenleme gözardı edilip, başka nedenlere dayanılarak kanıta
gerek olmadan tazmin edilecek zarann -temerrüt faizinden- daha
fazla olduğu kabul edilemez.
Bu durumda Borçlar Yasası'nın 105. maddesinde
karşılanması öngörülen faizi aşan munzam zarann, davacının
durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Bu
konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır.
Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir
kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut
olguların kanıtlanmasında özellikle zarann miktannın
saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama
zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Zararın varlığı ileri sürülerek
somut olgular ile kanıtlandıktan sonra miktarının belirlenmesinde
zamanında ödeme yapılmadığı için alınmak zorunda kalman
borca ödenen yüksek faiz oranının, malvarlığında oluşan
azalmanın veya dövize ödenen yüksek kurun ve ülkede geçerli
diğer ekonomik göstergelerin dikkate alınacağı doğaldır.
Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla
kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayacak,
bir bakıma varsayıma dayanacaktır.
Yukarda ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; davada somut
olaylara dayanılarak -geçmiş günler faizini aşan- bir zararın
gerçekleştiği ileri sürülüp, yöntemince kanıtlanmış bulunmadığı
cihetle, Borçlar Yasası'nın 105. maddesi gereğince tazminata
hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davanın
kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde
tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden
yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki
tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici
nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel
Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı
bozulmalıdır.
SONUÇ:
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,
direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen
nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince
BOZULMASINA
, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine 10.12.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini