 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/13-139
K: 2003/142
T: 05.03.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.3.2000 gün ve 1999/399 E. 2000/161 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 12.12.2000 gün ve 9660-11200 sayılı ilamı ile; (...Davacı atık su abonesi olan davalının tahakkuk ettirilen KSUB bedelini ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 oranında icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, tankerle getirdiği suyu fabrikasının havuzuna boşalttığım bu havuzlara imal edilen sıcak demirlerin atıldığını, sıcak demirlerin etkisiyle suyun buharlaştığını, , ortada ne kirlettiği su bulunduğunu ne de davacıya ait kanalizasyon bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalıya ait işyerinin bulunduğu yörede davacıya ait kanalizasyonun bulunmadığı davalının işyerinde ürettiği pis su atiklannı komşu fabrikanın sahası içindeki foseptik çukuruna attığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
İSKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 16. maddesinde her abonenin tükettiği kadar suyu kirleteceği kabul edilmiş ve o miktarda da atik su bedeli ödemekle yükümlü tutulmuştur. Davalıya ait işyerinde su kullanıldığı uyuşmazlık konusu olmadığı gibi davalı, icra takip dosyasına verdiği 16.9.1998 tarihli itiraz dilekçesinde de talep edilen miktardan çok daha az oranda harcama yaptığını beyan ederek bu hususu kabul etmiştir. Bu durumda Mahkemece, yönetmelik hükümleri tarafların iddia ve savunmaları da göz önünde bulundurulmak suretiyle, gerekirse konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan kullanılan suyun miktar ve bedeli konusunda taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme karannın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Dava, ödenmeyen atiksu bedelinin tahsili isteminden ibarettir.
Davacı, davalının aüksu abonesi olduğunu,faizi ile birlikte tahakkuk eden 1.038.950.000 TL kullanılmış su uzaklaştırma bedelini (KSUB) ödemediğini, girişilen icra takibine davalı-borçlu tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu,haksız olan itirazın iptal edilerek alacağının tahsiline, icra inkar tazminaü hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı davacı İSKİ'nin dava konusu yerde bir kanalizasvon tesisinin bulunmadığını, kullandığı suyu tankerlerle temin ettiğini fabrikasında sıcak aemirin işlenmesi esnasında kullandığı suyun buharlaştığını, nakledilecek bir atik suyunun olmadığını, davacının isteminin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin, dava konusu yerde İSKİ'ye ait bir kanalizasyon tesisinin ve şehir şebeke suyunun bulunmadığı, davalının fabrikasının ihtiyacı olan suyu dışarıdan tankerle karşıladığı, davacının kanalizasyon şebekesi i!e ilgili bir projesinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak kurduğu hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Uyuşmazlık kanalizasyon tesisi bulunmayan dava konusu yerde İSKİ'nin atıksu bedeli (KSUB) alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
20.11.1981 gün ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) nin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Yasa'ya göre ; İSKİ İstanbul'da kullanma suyu ve atık sular için tesisler kurmak, kanalizasyon hizmetlerini yürütmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı, müstakil bütçeli,kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluştur.
Anayasa'nın 127.maddesinde, yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynaklarının sağlanacağı belirtilmiş ve bu cümleden olmak üzere 2560 sayılı Yasanın 6/f, l l/e, 13/a ve 23. maddelerinde "kullanılmış suların boşaltılmasına ilişkin tarifelerin genel müdürlükçe hazırlanıp, Yönetim Kurulu'nca İSKİ Genel Kuruluna sunulacağı ve Genel Kurul'ca karara bağlanıp yürürlüğe konulacağı hükme bağlanmış ve kanunun verdiği bu yetki çerçevesinde İSKİ Genel Kurulunca tarifeler yönetmeliği kabul edilerek 1.1.1987 tarihinde yürürlüğe girmistir.Bu yönetmeliğin 2.maddesinde,kaynakiardan sağlanan kullanma ve sanayi suyunun uzaklaştırılması ya da kullanıldıktan sonra uzaklaştırılması ve çevre kirlenmesini önleyecek tedbirlerle ilgili olarak her türlü bedel ve yaptırımların düzenleneceği açıklanmış, 5.maddesinde de, İSKİ ile sözleşme yapan gerçek ve tüzel kişilerin Su Abonesi ve Atıksu Abonesi olarak anılacağı karara bağlanmıştır.Davacı şirketin davalı idare ile atıksu abone sözleşmesi yaptığı da anlaşılmaktadır.
Davalı İdare,tesis amaanı gerçekleştirmek için halkın, mahalli ve müşterek ihtiyaçlarını görmek üzere kurulan mahalli bir kamu tüzel kişiliğidir.Müstakil bütçeli kamu idareleri organları vasıtasıyla iradelerini açıklarlar.Davalı idarenin, davacı ile sözleşme yapması yasadan .doğan bir yetki kullanımıdır.Diğer taraftan 1961 ve 1982 tarihli Anayasa'mızın 8,115 ve 124. maddelerinde kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunlann ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabileceği belirtilmiştir.Nitekim Anayasa Mahkemesi 7.6.1973 gün ve 12/24, Danıştay Daireler Kurulu 5.4.1974 gün 358/437, 16.6.1978 gün 494/397 sayılı kararlannda da, idarenin tüzük ve yönetmelik çıkarması yetkisi dışında genel nitelikte hukuki tasarruflarda bulunabileceği açıkça ifade edilmiştir.O halde İSKİ'nin atık sular için tarife yapması ve bu tarifeler uyannca ücret alması tamamen Anayasa ve kuruluş yasasının verdiği bir yetki olup, tarifelerin yasadan doğmayan bir yetkiye istinaden çıkartıldığı iddiası doğru görülmemiştir.
Yine olayın aydınlığa çıkarılması için tarifesine göre alınan atıksu bedelinin,vergi resim,harç ve benzeri yükümlülük olup olmadığının da incelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği gibi vergi, kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzel kişilerden mali güçlerine göre istenen bir yükümlülüktür.Vergi, belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karşılığı olmayıp,tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payını ifade eder.Harç, fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumlan ve hizmetlerinden yararlanması karşılığında yaptıkları ödemelerdir.Kisilerin kendi lehine kamu eliyle özel bir yarar sağlanması harcın önemli bir vasfını teşkil eder.Resim ise, harca benzer bir biçimde,devlet dairelerinde kamu kuruluşlarında görülen hizmetin ve yapılan giderlerin karşılığında yalnız o işle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden sağlanan gelirlerdir.Vergi, resim,harç benzeri mali yükümlülük ise,kişilerden kimi kamu hizmetleri karşılığında yada bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır.Vergi, resim,harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri kamu gücüne dayanılarak tek taraflı iradeyle alınmaları,gerektiğinde zorla alınmaları ve bir yasayla konulmalarıdır.
Atıksu bedeli ise, bir tarifeye göre ve abonman sözleşmesine dayanılarak alınmaktadır.Başka bir anlatımla kişi ile idare arasında Abonman Sözleşmesi ilişkisi doğmakta , idare bu ilişkiden sonra yürürlükte olan tarifeler uyannca ücret tahakkuk ettirmektedir.Ödemenin hukuksal dayanağı kamu gücüne değil, tarifeye ve iki taraf arasında yapılan abonman sözleşmesine dayanmaktadır.Abone ile İSKİ arasındaki sözleşme daha ziyade iltihakı sözleşme tipine uymaktadır. Hizmetin tekel nitelikte olması ve çok kişiye götürülme zorunluluğu isin çoğunlukla tip sözleşmelerle ve kişilerin bu sözleşmelere katılımıyla gerçekleşmesini zorunlu kılmaktadır.Nitekirn, Anayasa Mahkemesi 14.2.1991 gün E.1990/18, K. 1991/4 sayılı kararında Atık su bedelinin vergi, resim, harç ve bunların benzeri olmadığını,istenen bu bedelin, Özel hukuk ilişkisinden doğan iltihaki bir sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacak bulunduğunu saptayarak, atık su bedelinin tahsiline olanak sağlayan 2560 sayılı Yasanın 6/f, 11/e ve 13.maddelerinin, Anayasanın 10 ve 73.maddesine aykırı olmadığına karar vermiştir.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'nce atıksu bedeli alınmasına ilişkin Yasa maddelerinin Anayasaya aykırı olmadığı gerçeği ortada iken,yasadan kaynaklanan bu alacağın BK.nun 19 ve 20.maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmek tutarlı görülememisiJr.Hukuk Genel Kurulu'nca da "istenen atık su bedelinin, bir hizmet karşılığı olabileceği gibi, ekonomik koşullara göre oluşturulan İstanbul şehrinin içme,kullanma ve Endüstri suyu ihtiyaçlarının, yer altı ve yerüstü kaynaklardan sağlanması,ihtiyaç sahiplerine dağıtılması, kullanılmış sular ile bunların uzaklaştırılması, bölge içindeki su kaynaklarının, deniz,göl,akarsu ve yer altı sularının kullanılmış sularla kirlenmesini önlemek için yeni tesisler kurmak, kurulu olanların bakım ve işletilmesini sağlamak amacıyla bu hizmetlerin görülmesini temin zımnında özel hukuk hükümlerinden doğan ve sözleşme ilişkisine dayanılarak İSKİ tarafından alınan bir bedel olduğu" görüşü benimsenmiştir. (Y.HGK.16/10/İ996 gün ve 1996/13-346 E ve 1996/699 K sayılı ilamı, 01/10/1997 gün ve 1997/19-526"E. ve 1997/754 K sayılı ilamı).
Öte yandan davalının fabrikası Gebze sınırları içinde bulunmakla birlikte; Marmara Bölgesindeki Gebze ve Darıca Belediyelerinin su ve kanalizasyon hizmetlerinin, İSKİ'nin görev alanına alınması, İmar İskan Bakanlığının olumlu görüşüne dayanan İçişleri Bakanlığının 13.6.1983 gün ve 23045 sayılı yazısı üzere 20.11.1981 gün ve 2560 sayılı yasanın 1.maddesine göre Bakanlar Kurulu'nca 21.6.1983 gün ve 1983/6760 sayılı kararla kararlastınlmıstır.
Bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda, davalıya ait zincir fabrikasında kullanılan suyun tankerlerle sağlandığı, davacı İSKİ'nin tek yanlı girişimi ile davalının atıksu abonesi yapıldığı, davalıya ait fabrikanın bulunduğu yerde İSKİ'ye ait su ve kanalizasyon tesfsinin bulunmadığı, davalının kullanılmış atiksuyunu yan tarafta bulunan başka bir fabrikanın foseptik çukuruna boşalttığı, bu biçimde atik suyunu deniz, göl, akarsu, yer alti suyu gibi, davacının temiz tutması ve kirlenmesinin önlenmesi ile görevli olduğu alanlara alıcı ortaklara deşarj ettiği anlaşıldığından, yukarıda açıklanan kural gereği atiksu bedeli ödemekle yükümlü olduğu, kaldı ki, takip dosyasında davalı borçlu tarafından verilen itiraz dilekçesinde, az yada çok atıksu ürettiğini ve borcu olduğunu kabul ettiği görülmüştür.
Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen kabul edilen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi doğru değildir.O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme karan bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme karannın Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.3.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.