 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/11-277
K: 2003/295
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Niğde Asliye 1.Hukuk Mahkemesincedavanın kısmen kabulüne dair verilen 27.12.2001 gün ve 2001/563-546 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.04.2002 gün ve 2002/2085-3450 sayılı ilamı ile ; (...Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif üyeliğinden ihraç edilmesi üzerine açtığı dava sonucunda, üyeliğine dönmesine rağmen adına konut tahsis edilmediğini beyanla, müvekkili adına konut tahsisini, olmadığı takdirde (800.000.000) lira tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (230.709.619) liranın faiziyle birlikte tahsiline dair verilen karar, Dairemizin en son 4.6.2001 tarih ve 2001/4499-5063 sayılı ilamı ile 29.11.1999 günlü ek bilirkişi raporuna göre, tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı yararına bozulması üzerine, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yeniden yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile (248.986.584) lira tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal oranında temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadakı yazılara, mahkemece uyuian bozma karan gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında, kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak, Dairemizin 17.03.1997, 23.10.2000 ve 04.06.2001, günlü bozma kararlan, kooperatife konut edinmek amacıyla giren ve bunun için ödemelerde bulunan, ancak, konut verilemeyen ortağın oluşan zararının gerçeğe en yakın şekilde belirlenmesine yöneliktir. Konut verilemediğine göre, kooperatife yaptığı ödemelerin dava tarihine göre güncelleştirilmiş bedelinin, davacının yaptığı ödemelere göre elde edebileceği yararlanma değeri ile birlikte davacıya iade edilmesi gerekir. Mahkemece, daire bozmasına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bu yöne ilişken davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle davacı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/11.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif üyeliğinden ihraç edilmesi üzerine açtığı dava sonucunda, üyeliğine dönmesine rağmen adına konut tahsis edilmediğini beyanla, müvekkili adına konut tahsisini, olmadığı takdirde (800.000.000) lira tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen 05.12.1996 gün ve 1995/300-1996/499 sayılı "davanın kısmen kabulü ile toplam 519.686.400 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınıp , davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının yatırdığı toplam 54.901.000 TL nin, davacıya davalı tarafından iadesine" dair karar davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 17.03.1997 gün ve 1997/1402-1736 sayılı ilamla hesap tarzının uygun olmadığı ifade edilerek bozulmuş ve hesap yöntemi gösterilmiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak yeniden inceleme yapıp raporlar almıştır. Bilirkişi Hasan Talha Yaza! tarafından düzenlenen 29.11.1999 tarihli ek rapora karşı davacı vekili 28. 12.1999 günlü beyanında mahkemenin takdirine bıraktığını ifade etmiş, davalı vekili de bu raporu mahkemenin takdirine bıraktığın; bildirmiştir.Mahkeme bu kez 11.05.2000 gün ve 1997/211-2000/190 sayılı kararıyla "davanın kısmen kabulü ile yasaya, usul ve bozma ilamına uygun bulunan 14.06.1999 tarihli (Hasan Talha Yazal tarafından düzenlenen) bilirkişi raporu ve buna ek 29.11.1999 tarihli rapor ve mali müşavir raporu kapsamında hesaplanan 248.986.881 TL nin DENKLEŞTİRİCİ ADALET KURALI KAPSAMINDA günümüze uyarlanan şekliyle 3.143.286.881 TL nin hesaplama tarihi olan 31.12.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine , fazla talebin reddine, karar sair yönlerden, onandığından başka karar ittihazına yer olmadığına" karar vermiştir. Mahkemenin bu kararı da davalı vekilinin temyizi üzerine özel dairece 23.10.2000 gün ve 2000/7866-8010 sayılı kararla "Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak Bilirkişi Hasan Talha Yazal tarafından hazırlanan rapor ile bulunan tazminat miktarı Dairemizce kabul edilen hesaplama yöntemine uygun olup, talep gibi, -bu miktarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken denkleştiriri adalet kuralına yanlış anlam vermek suretiyle ek rapor aldırılarak dava dilekçesinde istenen miktar da aşılmak suretiyle bulunan rakama hükmedilmesi doğru görülmemiştir."gerekçesiyle bozulmuş ve davacı vekili önceki kararda direnilmesini, davalı vekili de uyulmasını istemiştir.
Mahkeme bu bozma ilamına da uyarak 03.04.2001 gün ve 2001/55-99 sayıyla "bozma ilamı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne ve bilirkişi Hasan Taiha Yaza l'ı n 14.06,1999 rarihü raporu uüyruiüjbunüa 230./uy.619 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı kooperatiften alınıp davacıya verilmesine, fazla talebin reddine" karar vermistir.Bu karar da davacı vekilinin temyizi üzerine Özel .dairece 04.06.2001 gün ve 2001/4499-5063 sayıyla "Ancak, Dairemizin 23.10.2000 gün ve 2000/7866-8010 sayılı kararında ,bilirkişi Hasan Talha Yazal tarafından hazırlanan rapor ve bulunan tazminat miktarı Dairemiz emsallerine uygun olup, bu miktarın dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesi gerektiğinden bahisle, hüküm bozulmasına rağmen, mahkemece aynı bilirkişi tarafından düzenlenen, davacının ödemesinin dikkate alındığı ve davalı vekilinin 28.12.1999 celsede mahkemenin takdirine bırakarak itiraz etmediği 29.11.1999 günlü ek rapora göre tazminata hükmetmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir."gerekçesiyle bozulmuştur. 3. kez yapılan bu bozmaya karşı tarafların beyanları alınmış, her iki taraf vekilleri de bozmaya uyulmasını istemişlerdir.
Yerel Mahkeme 27.12.2001 gün ve 2001/563-546 sayılı kararıyla " Daire bozmasına uyularak bozmada açıklanan hususun gözden kaçtığı anlaşıldığından bozma ilamında belirtilen ek bilirkişi raporu kapsamında davanın kısmen kabulüne karar verildiği" gerekçesiyle "Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.06.2001 gün ve 2001/4499-5063 sayılı bozma ilamı doğrultusunda ve tüm dosya kapsamı ile davanın kısmen kabulüne ve bilirkişi Hasan Talha Yazal'ın 29.11.1999 tarihli ek raporunda olduğu şekliyle 248.986.584 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasa! faizi ile birlikte davalı kooperatiften alınıp davacıya verilmesine, fazla talebin reddine" karar vermiştir. Bu kararı davacı vekili temyiz etmiş, Özel Daire 15.04.2002 gün ve 2002/2085-3450 sayılı günlü ilamıyla; " ..Dairemizin 17.3.1997, 23.10.2000 ve 4.6.2001, günlü bozma kararları, kooperatife konut edinmek amacıyla giren ve bunun için ödemelerde bulunan, ancak, konut verilemeyen ortağın oluşan zararının gerçeğe en yakın şekilde belirlenmesine yöneliktir. Konut verilemediğine göre, kooperatife yaptığı ödemelerin dava tarihine göre güncelleştirilmiş bedelinin, davacının yaptığı ödemelere göre elde edebileceği yararlanma değeri ile birlikte davacıya iade edilmesi gerekir. Mahkemece, daire bozmasına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bu yöne ilişken davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir." Gerekçesiyle davacı yararına bozulmasına karar vermiştir. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi Yüksek Özel Dairece esastan oybirliği ile reddedilmiştir. Davacı vekili, bozmaya uyulmasını; davalı vekili ise önceki kararda direnilmesini, istemişlerdir.
05.11.2002 günlü celsede aynı mahkemeye ait 1998/496 esas sayılı dosya ile bir dosyanın birleştirilmiş olduğu zapta geçirilmiş, davacı vekili bozmaya uyulmasını , davalı vekili ise direnme kararı verilmesini istemiş, 19.11.2002 günlü celsede ara kararı ile direnmeye karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme 19.11.2002 gün ve 2002/550-580 sayılı kararıyla "Mahkemece 11. Hukuk Dairesinin 2001/4499-5063 sayılı kararına uyarak bilirkişi Hasan Talim Yazal tarafından hazırlanan 29.11.1999 tarihli ve taraflarca da itiraz edilmeyen ek rapora göre karar verilmiştir.Bu raporun Dairenin hesaplama yöntemine uygun olduğu bozma kararlarında da belirtilmiştir. Bu karar,itiraz edilmeyen bilirkişi raporuna göre, bozmaya uyularak verildiğine göre mahkemece bu husus davalı yararına usulü kazanılmış hak doğurmuştur.Mahkemece, bozmada belirtilen ek rapordaki miktar olan 248.986.584 TL. den başka bir miktara hükmedilemez.Usulü kazanılmış hakkı ortadan kaldıran yeni bir içtihadı birleştirme kararı, geçmişe etkili yeni bir yasanın yürürlüğe girmesi, usulü kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken yasa hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptali, maddi hataya dayalı bir bozma kararı gibi durumlar da yoktur.Bozma kararına uyulması davayı usul ve yasaya uygun hale getirir. Bu.nedenlerle :..bozma kararına direnilmesine karar verilmiştir." gerekçesiyle önceki kararında direnerek "davacının tazminat davasının kısmen kabulü ile 248.986.584 TL tazminatın dava tarihinden yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya veriimesine,fazlaya ilişkin istemin reddine" karar vermiş, bozmadan sonra bu dosya ile birleştirilen davacının açtığı 1998/496 esas sayılı dosyasındaki kira gelirine ilişkin tazminat davasının reddine" hükmetmiştir. Hükmü davaa vekili her iki yönden de temyize getirmiştir.
1. Davacının aynı mahkemenin 1998/496 Esas, 2002/537 karar sayılı dosyasında açıp, bozma ilamından sonra bu dosya ile birleştirilmesine karar verilen kira gelirinden mahrumiyete dayalı tazminat davası yönünden mahkemece verilen red karan yeni hüküm olup, direnme niteliğinde bulunmadığından bu hükme ilişkin temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi gerekir. Bu nedenle davacı tarafın yer.: hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel dairesine gönderilmelidir.
2. Davacı vekilinin direnme kararına ilişkin temyizine gelince;
Dava, kooperatif.ortağının üyesi.bulunduğu kooperatiften daire alamaması nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; özel dairece davacının zararının yöntemince hesaplanıp hesaplanmadığına ilişen son bozma ve bundan önceki üç adet bozma ilamları kapsamına ve bu bozma ilamlarına ilişkin taraf beyanlarına göre usulü kazanılmış hakkın varlığından söz edilip edilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle usulü kazanılmış hak kavramı ve varlığının sonuca etkisini kısaca açıklamakta yarar vardır.
Bilindiği üzere, her iki tarafın da bozmaya uyulması yönündeki beyanları ve mahkemenin de bozmaya uyma kararı, taraflar yönünden usulü kazanılmış hak doğurur. Usulü kazanılmış hakkın varlığı, halinde mahkemece bunun ihlali anlamına gelecek şekilde hüküm kurulamaz.
Daha açık ifadeyle ; 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyulması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usulü kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu durum mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay, bozma kararındaki, esas çerçevesinde işlem yapma ve; hüküm kurma zorunluluğu getirir.Uzun yıllardan beri Yargıtay uygulamaları ve öğretide benimsenen usulü kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir. Bu kuralın uygulanmasında bazı istisnalar öngörülmüştür. Bunlara örnek verilecek olursa, mahkemece Yargıtay Dairesi bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı bulunan yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkması, 4.2.1959 gün 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirrne kararında vurgulandığı, üzere, hükmüne uyulan bozma kararından sonra göreve ilişkin yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olması, usulü kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun hükmünün sonradan (hüküm kesinleşmeden önce) Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi, işin kamu düzenini ilgilendirmesi ve en önemlisi ve somut olayda uygulanması gereken maddi yanılgıya dayanan bozma kararına uyulması hallerinde usulü kazanılmış hak meydana gelmez. Maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış. hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için, Yargıtay Dairesinin vardığı "sonuç, her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hataya dayanıyorsa ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise, o takdirde usulü kazanılmış hak kuralının hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.
Usul hukukunun temel taşlanndan bulunan usulü kazanılmış hak ile ilgili olarak yapılan bu genel açıklama çerçevesinde somut olaya bakıldığında; yukarıda aşamaları açıklanan şekilde mahkemece verilen kararın özel dairece 3. kez bozulmasından sonra her iki taraf vekilleri de açıkça bozmaya uyulmasını istemişlerdir. Uyulması istenen ve mahkemece de hükmüne uyulan bozma ilamında açıkça "bilirkişi Hasan Talha Yazal taranndan hazırlanan rapor ve bulunan tazminat miktarı Dairemiz emsallerine uygun olup, bu miktarın dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesi gerektiğinden bahisle, hüküm bozulmasına rağmen, mahkemece aynı bilirkişi tarafından düzenlenen, davacının ödemesinin dikkate alındığı ve davalı vekilinin 28.12.1999 celsede mahkemenin takdirine bırakarak itiraz etmediği 29.11.1999 günlü ek rapora göre tazminata hükmetmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir ifadelerine yer verilmiş olup, bu bağlı ve kesin bozma niteliğindedir. Taraflar buna uyulmasını istemekle bozma ilamına konu rapordaki miktara hükmedilmesini de kabul etmişlerdir. Mahkemece de bozmaya uyulmuş ve böylece hükmedilen miktar ve hesap tarzı yönünden davalı lehine usulü kazanılmış hak gerçekleşmiştir. Burada yukarıda ayrıntısı açıklanan istisnalar söz konusu olmadığına göre usulü kazanılmış hakkın varlığını ortadan kaldıracak bir neden de bulunmamaktadır. Artık bu aşamadan sonra davacının da razı olduğu bu miktar dışına çıkılarak davacı yararına daha fazlaya hükmedilmesi olanaklı değildir ve böyle bir karar verilmesi davalının kazanılmış haklarının ihlali anlamına da gelir.
Mahkemenin usulü kazanılmış hakkın varlığını ortaya koyan kabul sekli usul ve yasaya uygun olup, direnme karannın onanması yerekiı.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1. (1) maddede açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, oybirliği ile,
2. (2) Maddede belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.04.2003 oyçokluğu ile karar verildi.