Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2003/10-75
K : 2003/82
T : 19.02.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Taraflar arasındaki "icra takibinin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.5.2002 gün ve 2000/1466-2002/203 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 17.9.2002 gün ve 5675-6326 sayılı ilamı ile; (...Davacı, işverenin 1992/Ekim-Kasım ve 1993/Ocak ile Nisan aylarını kapsayan dönemde sigorta prim ve bildirge borcundan dolayı 506 Sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek aleyhinde başlatılan icra takibinin iptalini talep etmiştir.Mahkemece davacı 22.06.1992 tarihinde Anonim Şirketin üst düzey yöneticiliğinden istifa etmişse de, şirket yönetim kurulundan istifasının 15.04.1994 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilan edildiğini, anılan tarihe kadar ki döneme ait Kurum alacaklarından ve gecikme zammından dolayı sorumluluğu devam edeceğinden bahisle talebin reddine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 80. maddesinin sondan bir önceki fıkrasıdır.Bu
maddeye göre tüzel kişiliğe haiz işverenin üst düzey yöneticisi prim borçlarından ötürü işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluduriar.Somut olayda davacı 22.06.1992 tarihinde Anonim Şirketin yönetim kurulundan istifa ederek aynirnişör.Davaanın şirket yönetim kurulundan istifasının anılan madde hükmünde yer alan "haklı sebepler" kavramı ignde kabul edilmesi gerekir.Hal böyle olunca, davacı üst düzey yöneticiliğinden istifa ettiği 22.06.1992 tarihine kadar ki prim ve gecikme zammı borcundan, sorumlu olup, sonrasından sorumlu tutulamaz.Davaya konu prim ve gecikme zammı borcundan sorumlu olup, sonrasından sorumlu tutularnaz.Davaya konu prim ve gecikme zammı borcu davacının üst düzey yöneticiliğinden istifa tarihinden sonraki döneme ait olup 80 nci maddedeki "haklı sebep olmaksızın ödememe" koşulu gerçekleşmediğinden sorumlu değildir.
Mahkemece açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulü gerekirken
yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya
aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlan kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...;)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme karannm süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalanna, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki karanda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme karannm Özel Daire bozma
karannda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.2.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
506 sayılı Yasa'nın 3917 sayılı Yasa ile değişik 80/1 maddesinde "işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplam, üzerinden bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemeye mecburdur" denilmiştir.
Aynı maddenin 80/11 fıkrasında "sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, 1. fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile TÜZEL KİŞİLİĞİ HAİZ DİĞER İŞVERENLERİN ÜST DÜZEYDEKİ YÖNETİCİ VEYA YETKİLİLERİ KURUMA KARŞI İŞVERENLERİ İLE BİRLİKTE MÜŞTEREKEN VE MÜTESELSİLEN SORUMLUDUR"
Uyuşmazlık bu hükmün uygulanmasıyla ilgili olup, davalı Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlu
bulunan A.Ş.nin prim borcunu ödememesi nedeniyle A.Ş.ile birlikte kuruma karşı müteselsilen sorumlu olan ve A.Ş.in yönetim kurulu üyesi ve bir dönem de başkanı olan davacının, A.Ş.yönetim kurulundan 22.6.1992 tarihinde istifa eden ve istifası şirket yetkili organınca kabul edilen ve istifa keyfiyeti 15.4.1994 tarihinde. Ticaret. Sicil Gazetesinde yayınlanmış-olan davacının istifa tarihi olan 22.6.1992 ile istifasının yayınlandığı 15.4.1994 tarihi arasında prim borcundan kuruma karşı sorumlu olup olmadığı ve yayınlanmamış istifa keyfiyetinin davacı yönetici için haklı sebep teşkil edip etmediği noktasında toplandığı'anlaşılmaktadır.
Yönetim Kurulu, A.Ş.in yürütme ve temsil organıdır. Yönetim Kurulunun yetki ve sorumlulukları sözleşme ve kanundan doğan (TTK.336 vd., 506 sayılı Yasanın 80/11 bendi) 506/80/11 sayılı Kanun Yönetim Kurulu üyelerine görev ve bunun sonucunda sorumluluk yüklemiştir.
A.Ş. Kurulunca şirket, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil olunur. TTK
300/8,madde uyarınca tescil ve ilan edilecek hususlar arasında "Yönetim Kurulu Üyeleri" ile, şirketi
temsile yetkili kimselerin ad, soyad, ikametgah ve uyrukları mutlaka tescil olunur. Aynı yasanın
323.maddesi bu kuralı yineleyerek, daha önce tescil edilip ilan edilmiş yönetim kurulu üyeliklerinde ve yönetim kurulu üyelerinin temsilinde bir değişiklik yapılmışsa "idare meclisi, şirketi temsile yetkili kimseleri, tescil edilmek üzere ticaret siciline bildirir" denilerek burada temsil usulünün gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Bu yasal zorunluluk nedeniyle davacının A.Ş.nin temsilcisi olduğu sicil tarafından tescil ve ilan edilmiştir. Kanunen zorunlu olduğu halde davacının yönetim kurulundan istifa keyfiyeti ve temsil sıfatının sona erdiği hususu Ticaret Sicili tarafından teşdi ve İlan edilmemiştir. Davacı istifa ile birlikte temsil yetkisinin de sona erdiğini ve bu itibarla 506/80/1 l.madde uyannca sorumlu olmadığını ileri sürmektedir.
Yukarıda anıldığı gibi TTK 323 ve 39.maddeler uyannca Anonim şirketi temsile yetkili kişilerin
temsil yetkileri kalkınca bu durumun da tescil ve ilanı zorunludur.
Nitekim uygulamada "Yönetim Kurulu üyesinin temsil yetkisinin kaldırılması, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyi niyetli 3. kişilere karşı hüküm ifade etmez" (Y.11.H.D, 24.11.1981 gün E:4751 105019, Y.12.H.D. 10.9.1993 E:8967 K:14047)
Diğer taraftan, tescili kanunen icap edip tescil edilmemiş ve ilanı şart iken İlan edilmemiş bir husus, ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla 3. şahıslara karşı dermeyan edilebilir(TTK.39.f.2 sicilin olumsuz etkisi).
Somut olayda davacının yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği ve bu istifa keyfiyetinin kanun gereğince teşcil ve ilan edilmesi gerekirken 2 yılı aşkın zamandan beri ilan edilmediği ve 3.şahıs durumunda bulunan davalı kurumun bu istifa keyfiyetini bildiği ve kurumun kötü niyetli olduğu davacı tarafından iddia ve kanıtlanmamıştır." (Bkz.Y.11.H.D.29.6.1982 E:82/2638 K:82/3181, YKD.1982.10.S.1429, Y.12.H.D.17.3.1992 E:904 K:213)
Yüksek Özel Daire kararlannda aynı ilkeleri benimsemektedir.
Türk Ticaret Kanunu madde 323.hükmüne göre şirketi temsile yetkili kimselerin ticaret siciline tescili gerekmekte olup, bu bağlamda şirketi temsile yetkili kimselerin İSTİFASININ 3-kişilere karşı ancak Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesinden itibaren hüküm ifade edeceği yasa gereği ise de 506 sayılı Kanunun 80.maddesi hükümde özel nitelikte bir yasal düzenleme getirilerek sigorta primlerini süresinde tahakkuk ve tediye etmeyen üst düzey yönetici ve yetkililerin kuruma karşı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu "HAKLI SEBEP OLMAKSIZIN ÖDEMEME" durumu jle sınırlı tutuimuştur.Somut olayda davacı (A.Ş.yöneticisi) 1.2.1999 tarihinde şirket yönetim kurulu başkanlığından istifa etmekle bu tarihten itibaren tahakkuk ettirilen primler bakımından anılan maddede öngörülen "haklı sebep olmaksızın ödememe" koşulunun, gerçekleşmemesi nedeniyle davacının ödeme emrine konu kurum alacağından 506/80/11 uyannca sorumlu olmıyacaktır "Y.10.H.D. 4.12.2001 E:6227, K:8534, 15.3.2001 gün E:1590 K:1713 ve birçok daire kararı).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında çoğunluk özel dairenin görüşünü deği; yöneticinin salt istifasının yeterli olduğunu haklı sebebin araştinlmasına dahi gerek bulunmadığın benimsemiştir.
Yüksek Özel daire de bizim düşüncemiz gibi, A.Ş.yöneticisinin sorumluluktan kurtulması için istifa keyfiyetinin Ticaret Sicilinde teşdi ve ilan edilmesi gerektiğini aksi halde istifa tarihi ile bu istifanın tescii ve ilan edildiği tarihe kadar kurumun prim borcundan sorumlu olduğunu kabul etmektedir.
Özel Daire, istifa keyfiyetinin Ticaret Sicilinde tescil ve ilan edilmese bile bu hususun kanunda
yazılı (506/80/11) haklı sebep saymaktadır.
Özel Daire'bir taraftan A.Ş.yöneticisinin istifasının TTK. 300 ve 323, 39.maddeleri uyarınca Ticaret Sicili tarafından tescil ve ilan edilmesinin yasal zorunluluk olduğunu kabul ederken yasaya aykırı olarak istifanın tescil ve ilan edilmemesinin haklı sebebe girdiğini benimsemektedir.Kanuna aykırı eylemin haklı neden olarak kabulü benimsenemez.
Somut olayın benzeri daha önce de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gelmiş Yüksek Kurul 22.10.1997 gün E: 1997/12-617 K:1997/858 sayılı ilamı ile "Davalı Ahmet Aydın K... ise, A.Ş. yönetim kurulu üyesi olup,.şirket üst düzey yöneticisidir.Adı geçenin 6.7.1993 tarihindeki istifası kabul edilmiş ise dejlcaret Siciline tescil, prim borcunun tahakkuk tarihinden sonra 4.2.1994 tarihinde yapılmıştır.506 sayılı Yasa'nın 80 ve TTK. 38 ve 39 maddeleri birlikte değerlendirilip yorumlandığında;tesdlin 3.şahıslar yararına veya aleyhine hüküm ifade edebilmesi için Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesinin gerekli olduğunda duraksama yoktur" denilerek çoğunluğun görüşünün aksine doğru bir sonuca varmıştır.
Nitekim Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.10.2002 gün E.2002/21-629 K:2002/811 sayıli karannda çağdaş bir yorumla Çıraklık Eğitim Merkezi Müdürlerinin sorumlu olabilmesi için (506 sayılı Yasanın 80/11, 3308 sayılı kanunun uygulanmasını sağlayan yönetmeliğin 13 maddesi ve 1050 sayılı Yasa) Bakanlık Bütçesinde ödenek bulunmamasının haklı neden olduğunu kabul etmiştir.
Haklı nedenler konusunda 506 sayılı Yasada bir açıklık yoktur. TTK. 187 ve B.K.535 maddesi nelerin haklı sebep teşkil ettiğini şirketler hukuku bakımından açıklamıştır. 506 sayılı Yasada haklı nedenler konusunda bir açıklık olmadığina göre bu boşluğun uygun düştükçe "'-diğer. yasalardaki .düzenlemelerden yararlanılmak, ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri ve kurumun haklan gözönünde tutulmak suretiyle doldurulması ve 506 .sayılı .yasadaki -hakli nedenlere yorum getirilmesi tnümkündür.Burada A.Ş.temsildsinin sorumlu olduğu borcu.yerine getirmemesini .çekilmez derecede güçleştiren, hastalık, askerlik gibi objektif, bir; sebebin bulunması gerekir. Yoksa kanua gereğince ilan edilmesi gereken bir hususun kanuna aykın olarak tescil ve ilan edilmemesinin haklı sebep kabul edilmesi, ". mümkün bulunmadığından, davacının tahakkuk eden borçtan kişisel olarak sorumlu tutulması gerekir.
SONUÇ: Bu gerekçelerle direnme kararının onanması gerekirken, yerer mahkeme kararının Özel Daire bozmasındaki gerekçelerle bozulması yönündeki sayın çoğunluğun oluşan görüşüne katılmıyorum.
İhsan DEMİRKIRAN 1. Başkanvekili
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini