Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/8-267
K: 2002/303
T: 10.4.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • HAK SAHİPLİĞİ KARARINA İTİRAZ DAVASI
  • GÖREV
· ÖZET: Hak sahipliğinin tespitine ilişkin işlemin yargısal tasarruf, bunun iptaline ilişkin davaya bakmaya ise idari yargının görevli bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
(2924 s. OKDHK. m. 11)
 
Taraflar arasındaki "hak sahipliği kararına itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Şile Asliye Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen 5.4.2000 gün ve 1998/380 E. 2000/80 K.sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 5.12.2000 gün ve 2000/8487 E. 9437 K. sayılı ilamiyle; (...Davacılar 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırlandırması dışına çıkarılan yerdeki hak sahipliklerinin tesbitini istemişler, davalılar davanın reddini savunmuşlar, Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman sınırlandırması dışına çıkarıldıktan ve 3763 sayılı Yasa ile bazı maddeleri ile değişiklikler yapılan 2924 sayılı Yasa hükümleri uyarınca Kadastro Müdürlüğünce yapılan kadastro çalışmaları sırasında 928 nolu parsel ile Hazine adına tesbiti yapılmış ve tutanağın beyanlar hanesinde kargir evin Ahmet Hamdi ve Mehmet'e ait olduğu belirlenmiştir. Hak sahipliği tespit komisyonunca 2924 sayılı Yasanın 11 ve 12. maddelerine göre hak sahibinin ve satın alma hakkına sahip olanın tek başına davalı Ahmet Hamdi olduğunu tespit etmesi ve bu tesbit kararının kesinleşmesi üzerine davacılar tarafından söz konusu dava açılmıştır.
Dava hak sahipliği tesbit komisyonu kararının iptaline ilişkindir. Komisyonun tespit kararının niteliği itibariyle buna karşı açılacak davanın adli yargıda mı yoksa; idari yargıda mı açılacağı ve bunlardan hangisinin görevli olduğu dava dosyasında uyuşmazlık konusu teşkil etmektedir. Yerel mahkemece Hak Sahipliği Tespit Komisyonu işleminin idari nitelikte olduğu ve bu nedenle idari yargının görevinde bulunduğu görüşünden hareketle davanın görev " yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 6831 sayılı Yasanın 2/B , maddesi gereğince Hazine adına orman sınırlandırması dışına çıkarılan bu -yerlerin 2924 sayılı Yasanın 11/1. fıkrası uyarınca taşınmazı kullanan kişilere satılması öngörülmüş 11/3. fıkrası ile de 4302 sayılı Yasaya göre bu yerlerin kadastrosu öncelikle yapılır hükmü getirilmiştir. Kadastro çalışmaları sırasında yerin Hazine adına tesbiti yapılır, fiili kullanım durumuna göre de bu yerler üzerindeki muhtesat ile tasarruf edenlerin isimleri kadastro tutanağının beyanlar hanesinde belirtilir. 3402 sayılı Yasanın 11. maddesinde belirtilen «iki Hanı hariç diğer ilanlar yapılamaz. 2924 sayılı Yasanın 11/3. fıkrası ile de y«rçtk hak sahibi olup olmadıkları hususu aynı maddenin 4. fıkrasına göre "ayrıca" Orman Bakanlığınca tespit edilir. 2924 sayılı Kanunun bazı maddelerinde değişiklikler yapan, 4127 sayılı Kanunun 30.10.1995 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra yeniden düzenlenen 31.7.1997 tarihli 23066 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Yönetmilğin 32/a maddesi ile tesbit görevinin "hak sahipleri tesbit komisyonuna verildiği aynı yönetmeliğin 46/5 maddesi ile de komisyonca tesbit edilen hak sahipliğine itirazın ilan tarihi bitiminden itibaren 30 gün içinde "ilgili mahkeme"ye yapılacağı açıklanmıştır. Gerek Kadastroca ve gerekse komisyonca yapılan işlem ile güdülen amaç taşınmaz tasarruf eden gerçek kişinin belirlenmesine yöneliktir. 2924 sayılı Yasa hükümleri uyarınca bu gibi yerlerde kadastro çalışmalarının 3402 sayılı Yasa hükümleri uyarınca arazi kadastro Müdürlüklerince ve bağlı komisyonlarca yapılacağı öngörüldüğüne göre bu komisyonların işlem ve kararlarına karşı açılacak davaların kadastro mahkemesinde açılacağında da kuşku yoktur. Mahkemeler 2924 ve 3402 sayılı Yasa hükümleri uyarınca ve Kadastro Kanununun 14. maddesinde belirtilen kuru toprakta 100 sulu toprakta 40 dönüm araştırmalarını yaptıkları gibi 2924 sayılı Yasanın 11/4. maddesi ile de yararlanacak kişilerin hak sahibi olabilmesi için orman köyü nüfusuna kayıtlı olup olmadıkları ve 5 yıldan beri o köyde ikamet edip etmedikleri konularını da araştıracaklardır, buna engel bir durumda söz konusu değildir. 3402 sayılı Yasanın 25. maddesi ile de kadastro tutanaklarının beyanlar hanesinde gösterilen sair haklara ilişkin uyuşmazlıklara kadastro mahkemelerinde bakılacağı açıklanmıştır. Diğer yandan 6831 sayılı Yasaya göre kurulan orman kadastro komisyonları ve 3402 sayılı Yasaya göre kurulan Arazi Kadastro Komisyonları birer idari birim oldukları halde, bunların işlem ve kararlarına karşı açılan davalarda kadastro mahkemelerinde bakılmaktadır. Hak sahipliği tespit komisyonu karar ve işlemlerinin de anılan komisyonların karar ve işlemlerinden ayrık bir yönü bulunmamaktadır. 2924 sayılı Kanunun 11/3. maddesinde öngörülen hak sahiplerinin "ayrıca" Orman Bakanlığınca (görevli hak sahipliği tespit komisyonIarınca) araştırılmasına ilişkin hükmün Adli Mahkemelerin araştırma yetkisini ve doğru sicil oluşturma görevini ortadan kaldırmamaktadır. "Ayrıca" kelimesinin Orman Bakanlığına verilmiş bir yükümlülük olarak da değerlendirilmesi gerekir (HGK. 10.11.1999 T. 1999/7-703-944). 2924 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin Yönetmeliğinin 46/5. maddesinde belirtilen "ilgili mahkeme" ile Kadastro Mahkemeleri kastedildiğinin kabulü gerekir. Davacılar, dava dilekçesinde "928 parsel üzerindeki binanın yarı kısmının işgal ettiği saha ile binanın ve kullnım için gerekli kısımların adlarına tesbiti ve hak sahibi olduklarının belirtilmesini" isteyerek tespit talebinde bulunmuşlardır. Bu şekildeki talepleri ile dilekçede de açıkladıkları gibi taşınmaz üzerindeki fiili ve hukuki hakimiyetlerinin yani bir nevi zilyedliklerinin tebitini isteyerek, tespit davası Hak sahipliğini tespit komisyonu kararının iptaline ilişkin istem sözkonusu değildir. Açıklanan nedenlerle görev adli yargıya aittir. Tüm bu karşıımdn dava süresinde açılmış ise kadastro mahkemelerinin geçirilmiş tun genel mahkemelerde bakılması gerekir. Bu durum karşısında hak sahipliği komisyonu kararının iptaline ilişkin davalara Adli Yargının bakması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Belirtilen gerekçelerle yerel mahkemenin davaya bakması gerekirken idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olması belirtilen Yasa hükümlerine aykırı olup davacı tarafın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacılar vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hak sahipleri tespit komisyonu kararının iptali isteğine ilişkindir.
Dava konusu taşınmaz, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi gereğince orman sınırı dışına çıkarıldıktan sonra Kadastro Müdürlüğünde yapılan kadast ro çalışmaları sırasında 928 parsel olarak Hazine adına tespit edilmiş, tuta nağın beyanlar hanesinde, kargir evin Ahmet Hamdi ve Mehmet'e ait olduğu belirtilmiş; 2924 sayılı Yasa'nın 11 ve 12. maddelerine göre hak sahibinin ve satın alma hakkına sahip olanın tek başına Ahmet Hamdi olduğunun tespil edilmesi ve bu kararın kesinleşmesi üzerine dava açılmıştır.
Uyuşmazlık, komisyonun tespit kararının niteliğine göre, buna karşı açı lacak davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görüleceği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 2924 sayılı Yasa'nın 11. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 30.3.1953 günlü ve 1992/48 E, 1993/14 K. sayılı iptal kararı ile son şeklini almış, böylece anılan Yasa'nın iptal edilen düzenlemesinde orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların "zilyetlik" esas alınmazken son düzenleme ile bu yasada belirlenen koşullara göre, idarece belirlenecek "hak sahipliği" esası kabul edilmiştir. Gerçekten de 4127 sayılı Yasa'nın gerekçesinde "...düzenlenen 3. fıkra ile orman köylüleri dışında, eski Kanunla 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde açıklanan zilyetlik müessesine atıf yapılmak suretiyle kanundan yararlandırılmış olanlar dışarıda bırakılarak yalnız hak sahibi köylülerin yararlandığı şeklinde fıkra tedvin edilmiştir..." denilmesi yukarda açıklanan "Hak sahipliği" esasına ilişkin kabulü doğrulamaktadır. Görülüyor ki, Anayasa'nın 170. maddesi ile 2924 sayılı Yasa'nın amacının sağlanması kamu yararı düşüncesine dayanmakta olup, "Hak sahibi" orman köylülerinin tespitine dair işlemler ise bir kamu hizmetinin yürütülmesi için idareye verilen bir görev niteliğindedir.
Öte yandan; 2924 sayılı Yasa'nın 21. maddesinde "bu kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin şekli şart ve esaslar ile ifraz işlemleri Bakanlar Kurulunca Yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir hükmü gereğince 31.7.1997 tarih ve 23066 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin" 27, 32, 47/son hükümleri birlikte değerlendirildiğinde hak sahipleri tespit komisyonuna verilen kararlar sonucu düzenlenen ve itirazsız kesinleşen listelerin taşra teşkilatının tasdiki ve Orman Bakanlığının onayı ile yürürlüğe gireceğinde kuşku ve duraksamaya yer bulunmamaktadır. Şu durumda Orman Bakanlığınca diğer bir deyimle idarece yürütülmesi zorunlu bir işlemin varlığı ortadadır. Bu işlemin yukarda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümlerine uyularak belirlenen idari, usul ve esaslara göre tamamlandığında da duraksama bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, anılan işlemin hukuken kamu otoritesine dayalı ve doğrudan idarece alınmış bir idari tasarruf olduğu açıktır (Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 21.6.1999 t, 1999/10 E, 1999/18 K. sayılı kararı. HGK.nun 1.11.2000 t, 2000/16-1292 E, 2000/1586 K. sayılı kararı).
Tüm açıklananların ışığında; idarenin Yasa ve Yönetmelik hükümlerince yürütmekle yükümlü tutulduğu kamu hizmetinin tabii bir sonucu olarak kurulan ve idari bir nitelik taşıyan hak sahipliğinin tespitine ilişkin işlemin yargısal tasarruf, bunun iptaline ilişkin davaya bakmaya ise idari yargının görevli bulunduğunu kabul edilmesi gerekir. Bu nedenli direnme kararı yerindedir.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının (ONANMASINA) (1.720.000) TL harcın temyiz edenden alınmasına, 10.4.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini