 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/8-20
K : 2002/22
T : 30.1.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "Mülkiyetin Tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ödemiş Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.1.2000 gün ve 1999/432 E., 2000/10 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 16.2.1999 gün ve 1998/9318 E., 1999/982 K. sayılı ilamı ile; (...Dava, zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın tarafların babasından kaldığı ve mirasçılar arasında yapılan taksimde davacı ile davalıya düştüğü konusunda uyuşmazlık yoktur. Davacı, taksimden sonra davalının miras hissesini 5/4/1981 tarihli senetle satın aldığını, 14 yıldan beri müstakilen zilyet olduğunu, bir ara satış senedini kaybedince bunu duyan davalının ihtarname ile taşınmazda hak iddia ederek muaraza yarattığını iddiayla muaraza ve müdahalenin önlenmesini istemektedir. Davacı, bir ara kaybetmişken sonradan bulduğunu söylediği 5/4/1981 tarihli satış senedi sunmuştur. Davalı bu senette parmak basmış olduğundan senedin HUMK.nun 297.maddesine uygun olarak tasdik edilmesi gerekli ise de, keşif sırasında davalı asil senetteki parmak izinin kendisine ait olduğunu kabul ettiğinden senet kendisini bağlar ve tasdik unsurundan yoksun da olsa senet geçerlilik kazanır. Davalı senetteki parmak izini kabul edip muhtevasına karsı çıkmakta, senedin hile ile alındığını ileri sürmekte ise de, davalının Borçlar Kanununun 31.maddesine uygun olarak hilenin öğrenildiği tarihten itibaren l yıllık hak düşürücü süre içinde senetle bağlı olmadığına yönelik bir irade açıklaması da yoktur. 14 yıldır davacı müstakilen taşınmazı kullanmakta olduğundan senet, bu yön itibariyle de davalıyı bağlar. Artık bundan sonra senede karşı iddiaların senetle kanıtlanması gerekir. Oysa davalının böyle bir kanıtı bulunmamaktadır. Bu durumda davanın kabulü gerekir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu özetle;("...Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma Kararı ile ilk hüküm hayatini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.") gerekçesiyle hükmü oybirliği ile bozmuştur.
Yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu kararına uyulmasına karar verildiği halde, daha önce direnilen red hükmü değiştirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine bu karar Yargıtay 8.Hukuk Dairesi tarafından özetle; ("...Yerel mahkeme, HGK.nun bozma kararından sonra dosyayı ele almış ve 29.11.1999 Tarihli ilk oturumca HGK.nun kararlarına uyulması zorunlu olduğundan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bu oturumu takip eden 24.1.2000 tarihli oturum ara kararı ile de Yargıtay 14.Hukuk Dairesine ait bozma ilamı usul ve kanuna uygun görülmekle uyulmasına karar verildi şeklindeki ara kararı ile 14.Hukuk Dairesinin bozma ilamına göre davanın kabulüne, taşınmaza yönelik muaraza ve müdahalenin menine ve mülkiyetin davacıya ait olduğunun tesbitine karar verilmiştir. Mahkemenin Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin bozma Kararına karşı 7.6.1999 tarihli direnme karan vermesiyle davalı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur. Mahkemece bu hak kaldırılmak suretiyle veya ihlaline imkan verecek şekilde bir karar verilemez. Bu durumda;mahkemece yapılacak iş, HUMK.nun 388.maddesi gözönünde tutularak kısa ve gerekçeli kararıyla direnme kararı vermesi gerekirken,Daire bozma kararına uyularak ve ilk kararından dönülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya ve kazanılmış hak ilkesine aykırıdır." ) seklindeki gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin usuli bozma kararına uyulmasına karar verilerek 24.1.2000 gün 1999/432 esas 2000/10 sayılı red kararında direnilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı asıl.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz "edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nün 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/11.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hemen belirtmek gerekir ki; parmak izi ile onaylanmış harici satış senedinin HUMK.nun 297.maddesinde, düzenlendiği biçimde tasdiki gerekmekte ise de, davalı Zekiye Y... 12.7.1996 tarihli keşifte senetteki parmak izinin kendisine ait olduğunu açıkça belirtmiş bulunmaktadır.Bu durumda, davalının senede karşı iddialarını, HUMK.nun 290.maddesi gereğince senetle kanıtlamak zorunda olduğu,gerek öğreti ve gerekse yargısal kararlarda öteden beri benimsenip uygulanan bir ilkedir. (HGK.2.10.1996 gün 549/645 sayılı, 10.3.1993 gün 7/100 sayılı ve 21.2.1990 gün 709/103 sayılı-kararları Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. baskı 2.cilt sh.2325 vd.)
Diğer taraftan HUMK.nun 297.maddesinde öngörülen biçimsel düzenleme, senedin muteberliği için konulmuş olmayıp, salt ispat koşuludur. Davalının parmak izinin kendisine ait olduğunu kabul ettiği hallerde belge geçerlidir. (HGK.18.1.1978 gün, 7/228-12 sayılı, 4.H.D.nin 8.4.1976 gün 7084/3749 sayılı aynı dairenin 27.3.1972 gün 835/2608 sayılı ve 2.H.D.nin 25.12.1972 gün 6125/7046 sayılı kararları Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı cilt 2 sh.2121 vd.)
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca. da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire. bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nün 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 30.1.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.