 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/8-141
K: 2002/132
T: 27.2.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ZİLYEDLİKLE İKTİSAP TALEBİ - ZİLYEDLİK SÜRESİNİN BAŞLANGICI ( Kadastro Tesbitinde Yol Niteliğiyle Tesbitdışı Bırakılan Taşınmaz İçin )
- YOL NİTELİĞİYLE TESBİTDIŞI BIRAKILAN TAŞINMAZ ( Zilyedlikle İktisap Talebi - Zilyedlik Süresinin Başlangıcı )
- KADASTRO TESBİTİNDE YOL OLARAK TESBİTDIŞI BIRAKILAN TAŞINMAZ (Zilyedlikle İktisap Talebinde Zilyedlik Süresinin Başlangıcı)
743/m.639
ÖZET : Tesbit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında itiraz üzerine kadastro yasasının 7/4. Maddesine göre tutanak düzenlenerek komisyonca tesbit dışı bırakılmasına karar verilmesi veya kadastro mahkemesi kararıyla tesbit dışı bırakılması hallerinde kadastro komisyonu ve mahkeme kararı ile taşınmazın hukuksal durumu belli olduğundan bu kararların kesinleştiği tarihte tesbit dışı bırakma işlemi kesinlik kazanır. Bu tarih mülk edinme zamanının ve zilyetliğin başlangıcında esas alınır.
DAVA : Taraflar arasındaki "Tapuya Tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.10.1999 gün ve 1999/1441 Esas 1999/1921 Karar sayılı kararın incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 26.3.2001 gün ve 2001/2262 E- 2302 K. sayılı ilamı ile; ( ...Davacı, kadastro sırasında tesbit dışı bırakılan dava konusu taşınmazın MK.nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca tescilini istemiştir.
Dava konusu taşınmaz kadastro işlemi sırasında hukuksal niteliği belirlenerek yol olması nedeniyle tesbitdışı bırakılmıştır.Kadastro veya tapulama dışı bırakılma işlemi, taşınmazın geometrik durumu belirlenmediğinden bir tesbit işlemi değil ise de, görevlilerce bir yerin tescile tabi olmadığı saptanarak hukuksal durumu belirlenmiş olması nedeniyle öncelikle bir kadastro veya tapulama işlemidir.Tesbit dışı bırakılan bir taşınmazı hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden paftasının düzenlenmesi ile işlemin tamamlandığının kabulü gerekir.Tesbit dışı bırakılan yerlerle ilgili mülkiyet uyuşmazlıklarında mülkiyeti kazanma koşullarının hangi tarih esas alınarak inceleneceği ve zilyetliğin hangi tarihte başlamış sayılacağı hususlarının belirlenmesi önemli ve zorunludur. Tesbit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında itiraz üzerine Kadastro Yasasının 7/4. maddesine göre tutanak düzenlenerek komisyonca tesbit dışı bırakılmasına karar verilmesi veya Kadastro Mahkemesi kararıyla tesbit dışı bırakılması hallerinde kadastro komisyonu ve mahkeme kararı ile taşınmazın hukuksal durumu belli olduğundan bu kararların kesinleştiği tarihte tesbit dışı bırakma işlemi kesinlik kazanır. Bu tarih mülk edinme zamanının ve zilyetliğin başlangıcında esas alınır. Tesbit dışı bırakılan yer hakkında komisyon veya mahkeme kararıyla bir belirleme yapılmamış ve kadastro tutanağı düzenlenmeden pafta düzenlenmesi suretiyle hukuksal durumu belirlenerek tesbit dışı bırakılma işlemi tamamlanmış ise paftasının düzenlendiği tarih kazanma süresinin ve koşullarının hesaplanmasında esas alınmalı ve öncelikle yukarıda açıklanan hususlar araştırılıp tesbit edilmelidir. ( HGK 11/10/2000 T. , 2000/8-1264-1250 )
Mahkemece paftanın düzenlendiği tarih kadastro müdürlüğünden sorularak tesbit edildiğine ve paftanın düzenlendiği 1991 tarihinden dava tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı ve iktisap süre ve koşulları tamamlanmadığına göre davanın bu sebepten reddine karar verilmesi gerekirken değişik sebep ve gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.2.2002 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
3402 sayılı Kadastro Kanununun yürürlükte bulunduğu 1991 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında nizalı yer yol olarak aynı Yasanın 16. maddesi hükmü gereğince haritasında gösterilmiştir. Davacı, bu yerin umumun yararlandığı bir yol olmadığını, kendisi adına tespit ve tescil edilen 163 ada 3 sayılı parselin bir parçası olduğunu, özel yol olarak kullandığını, kadimden beri babasının ve kendisinin zilyedinde bulunduğunu iddia etmiş ve süresi içerisinde dava açmış, iddiasını ispat ederek Mahkemece davanın kabulüne, yerin davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hazinenin temyizi üzerine Yüksek 8.Hukuk Dairesi kadastro tespiti sırasında bu yerin yol olarak gösterilmesini tespit dışı bırakma işlemi olarak kabul etmiş ve tespit dışı bırakma işleminde zilyetliğin işlemin yapıldığı tarihten sonra başlayacağı kuralı dikkate alınmadan hüküm kurulduğundan söz edilerek kararı bozmuştur. Bu bozma kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca aynı gün benimsenmiştir. Hukuk Genel Kurulunun bu kararına aşağıda belirteceğim nedenlerden dolayı karşıyım.
Şöyle ki; kadastro tespiti 3402 sayılı Yasanın yürürlüğü sırasında ve 1991 tarihinde yapılmıştır. Bu yasa dolu pafta sistemini kabul etmiş, tespit dışı bırakma işlemini ortadan kaldırmıştır. Tespit dışı bırakma işlemi mülga 766 sayılı Yasanın 2. maddesinde söz konusu idi. Bu bakımdan 3402 sayılı Yasaya göre yapılan kadastro tespitlerinde tespit dışı bırakma olayı söz konusu olamayacaktır. Nizalı yerin yol olarak gösterilmesi bu yerin tespit dışı bırakıldığı anlamına gelmez. Aksinin kabulü yasaya aykırıdır. Bu yerin tespit dışı bırakılan yer olarak kabulü mümkün olmadığına göre 766 sayılı Yasanın 2.maddesi gereğince tespit dışı bırakılan yerler hakkında açılan davalarda zilyetliğin tespit dışı bırakma işleminin yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı kuralının bu olaya uygulanması söz konusu olamaz. Kaldı ki, bu tespit mülga 766 sayılı Yasanın yürürlüğü sırasında yapılsaydı dahi yine tespit dışı bırakma işleminden söz etmek mümkün olamazdı. Çünki, 766 sayılı Yasanın 2. maddesinde tespit dışı bırakılan yerler tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile aynı nitelikte olan sahipsiz kayalar, tepeler, dağlar ve Orman Kanunu uyarınca orman sayılan yerlerdir. Maddede tespit dışı bırakılan yerler teker teker sayılmış, bu yerlerin içinde yollar bulunmamaktadır. Bu Yasa gereğince de yollar haritasında gösterilmekle yetinilir. 3402 sayılı Yasanın 16. maddesinde de yolların haritasında gösterilmekle yetinileceği yazılıdır. O halde, her iki yasada da bir yerin yol olarak haritasında gösterilmesi o yerin tespit dışı bırakma işlemi olmadığı açıktır. Tespit dışı bırakma işlemine tabi olmayan bir yere tespit dışı bırakma işlemine tabi yerler hakkındaki kuralları uygulamak mümkün değildir. Tespit dışı bırakma işlemine tabi olan yerler mülga 766 sayılı Yasanın yürürlüğü sırasında ve aynı Yasanın 2. maddesi gereğince işleme tabi tutulan yerlerdir. Bu yerlerin dışında kalan taşınmazlara aynı kuralın uygulanması halinde vatandaşların zilyetlikle mülk edinme hakları büyük ölçüde kısıtlanmış olur. Bu durum yasalara hak ve adalete aykırı sonuçlar doğuracağından Genel Kurulun bozma ilamını benimseyen kararına katılmıyorum. 28.2.2002