 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/7-444
K : 2002/463
T : 29.5.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "tapu iptali tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.3.2001 gün ve 2001/353 E. 2001/87 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 10.7.2001 gün ve 2001/4579 E. 5183 K. sayılı ilamı ile; (....Hükmüne uyulan Yargıtay bozma kararlarında özetle, 7716 ve 7715 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak açılan davaların birleştirilmesi gerektiği gibi, 1939 yılında yapılan ilk tahrire esas alınan kayıt ve belgelerin getirtilerek kapsamlarının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, kimin hangi tarihten beri' zilyet" olduğunun araştırılası gerektiğine değinilmiştir.Mahkemece daire bozma kararına uyularak ve dava konusu taşınmazlar hakkındaki davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacıların davalarının reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili avukat Cavit Ç... tarafından temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararı çerçevesinde yapılan araştırma ve incelemeye göre davanın
reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve inceleme,uygulama yetersizdir. Önceki
günlü bozma kararında: "1989 yılında ölçüm ve kadastro işlemi tamamlanırken 1939 tarihinde yapılan
ölçüm ve haritalara ve kullanım durumuna dikkat edilmeksizin 939 tarihli haritada 9,8,7,6,5,4,3 sayılı
parsellerin tamamı 7716 parsel numarası verilerek belirlenmiş, bu parsellerin batısındaki kesime ise 7715 parsel numarası verilmiştir.Bu durumda 7716 ve 7715 sayılı parsellere yönelik olarak açılan davalar arasında bağlantı bulunduğunun kabulü gerekir.Daire bozma kararında uyuşmazlığın çözümü için 1939 yılında yapılan ilk tahrire esas alınan kayıt ve belgeler eksiksiz olarak getirtilmeli,davacı tarafın bu kayıt ve belgelerle bağlantısı araştırılmalı, kayıt ve belgelerin kapsamları duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli ve taşınmazlarda kimin hangi tarihten beri ne şekilde zilyet olduğu araştırılıp saptanmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır" denilmiştir.Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozma kararı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılmamış, davacı tarafın tapu kayıtlarının kapsamında kalan taşınmazların orman kadastrosu sınırları içerisinde kaldığından söz edilerek davaların reddine karar verilmiştir. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için. hükmüne uyulan bozma kararı çerçevesinde tüm tapu kayıtlarının eksiksiz olarak getirtilmesi, eski tarihli ve 1977 yılında yapılan orman kadastro harita ve tutanaklarının getirtilip dosyaya konulması, çekişmeli taşınmazları dıştan çevreleyen geniş kapsamlı birleşik kadastro haritasının yaptırılması ve 10.7.1939 tarihli tahrir haritasında 10 numaralı olarak gösterilen taşınmazın 7717 sayılı parsel olduğunun dikkate alınması, söz konusu haritada gösterilen güneyde Kızılcıkdere yolu ve kuzeydeki Kızıicıkdere kasaba yolu sınırlarının esas alınması, 1939 tarihli haritada, taşınmazların kenar uzunluklarının da gösterildiğinin dikkate alınması, bu haritada gösterilen parsellerin kullanım durumunu yansıttığı dikkate alınarak kayıt ve belgelerinin belirtilen sınırlar esas alınmak suretiyle kayıt kapsamlarının belirlenmesi ve eylemli durumda davacıların ellerinde bulundurdukları taşınmazların teknik bilirkişi aracılığıyla ölçtürülüp saptanması, orman kadastro harita ve tutanağının dahi uygulanarak kapsamının belirlenmesi, çekişmeli taşınmazların Üsküp Köyünde olduğu ve kadastrolarının da buna göre yapıldığının gözönünde tutulması, Kızılcıkdere köyü kadastrosu sırasında çekişmeli taşınmazların bir bölümüne ayrı numara verilerek ölçüm ve tespitlerinin yapılmasının iki ayrı taşınmazı oluşturmadığı, aynı yerin iki defa ölçülüp, paftaların farklı olması sebebiyle farklı taşınmaz olarak gösterilmiş olup olmadığının da gözönünde tutulması ve varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir.Mahkemece böylesine bir araştırma ve inceleme yapılmadan ve fiili kullanım durumu da gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, Kırklareli İlçesi Üsküp Beldesinden 1939 yılında kadastro geçtiğini,, davacı ve murisine 2 parselin, yakıldığını, ...kadastro tutanaklarının tutulduğunu; çıkan savaş nedeniyle tamamlanarak sonuçlanmadığını, daha sonra Üsküp de yeniden kadastro çalışmalarının başladığını, 19.6.1989 tarihinde ilan edilip, 20.7.1989 tarihinde kesinleştiğini, kendisinin kullandığı yerin davalı parselinde kaldığını ileri sürerek iptal, tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuş; yere! mahkemece, asıl kadastronun 1939 yılında yapıldığı, daha sonra 19801i yıllarda ikinci kadastro yapılmayıp, sadece düzenleme yoluna gidildiği, davalının taşınmazı geçerli bir tapuya ve çapa dayanarak satın aldığı, davalı tapusunun hukuki kıymetini kaybetmediği, ilk kadastronun 1939 yılında yapılmasıyla 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açılamayacağı, 1980'li yıllarda yapılan işlemin ikinci kadastro olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel dairenin 12.5.2000 günlü bozma kararında dava konusu taşınmazın bulunduğu çalışma alanında 1939 yılında tapu tahriri yapıldığı, taşınmazların haritaları düzenlenmiş olmakla birlikte yüzölçümleri belirlenmeksizin sicil oluşturulduğu, 1989 yılında taşınmazların ölçümleri tamamlanarak yapılan işlemin kadastroya dönüştürüldüğü; 1939 yılında yapılan işlemin kadastro olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, kadastro işleminin 1989 yılında tamamlanarak kesinleştiği, aynı yerle ilgili olarak açılan davaların birleştirilmeleri gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra, açılan diğer davaların bozma uyarınca dosya ile birleştirilmelerine karar verilmiş, yeniden ilk karar doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyulması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (Bkz: 9.5.1960 T. 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)
Somut olayda yerel mahkemece bozma kararına uyulmakla davacı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur. O nedenle bozmaya uymakla mahkeme artık bozma doğrultusunda işlem yapmak zorundadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nün 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 29.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.