Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/7-110
K: 2002/186
T: 13.3.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ ( Vergi Kaydına ve Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliğine Dayalı )
  • KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİNE DAYALI TESCİL DAVASI ( Tapuda Kayıtlı Olmayan Ayrıca Çalışma Alanı İçinde Bulunan Taşınmaz Malların Tescilinin Talep Şartları )
  • VERGİ KAYDI ( Mülkiyet Belgesi Olmaması-Zilyetlikle Birleşip Doğrulanmadıkça Hukuki Değer Kazanamaması )
  • ARAZİ VERGİSİ ( Vergiyi Arazinin Maliki Varsa İntifa Hakkı Sahibi İkisi de Yoksa Malik Gibi Tasarruf Edenlerin Ödemesi )
  • VERGİ MÜKELLEFİ ( Zilyedin Yirmi Yılı Doldurmamış Olması-Taşınmazda Malik Gibi Tasarrufta Bulunması Durumunda Vergi Mükellefi Sayılması )
  • MERA ( Taşınmazın Tahsisli Meralardan Olması Durumunda Mera Norm Kararı Getirtilerek Mahallinde Uygulama Yapılmasının Gerekmesi )
 
3402/m.14,18
743/m.639
1319/m.13,24
4753/m.8
 
DAVA : Taraflar arasındaki "tesbite itiraz, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıkaya Kadastro Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.12.2000 gün ve 2000/17 E- 68 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 28.5.2001 gün ve 2001/2989-3295 sayılı ilamı ile; ( ...Kadastro sırasında 101 ada 82 parsel sayılı 21762,81 m2 yüzölçümündeki taşınmaz mera parseline komşu olduğundan ve zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının zilyedi yararına oluşmadığından söz edilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar Gözel I. ( T. )Fadime I. ( E. )ve Muhteber I. emlak vergi kaydına, miras hakkına, zilyetliği dayanarak dava açmışlardır. Yargılama sırasında Gözel I. ( T. )Paylaşmaya dayanarak taşınmazın tümünün adına tescilini istemiştir. Mahkemece Gözel I. ( T. )davasının kabulüne, taşınmazın davacı Gözel I. ( T. )adına tesciline karar vermiş; hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz üzerinde tespit gününde davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de davacı taraf dava dilekçesinde emlak vergisi beyannamesine dayanmıştır.Taşınmazın sınırında eylemli durumda mera parseli bulunmaktadır.Bu itibarla taşınmaz genişletilmeye elverişli sınırlı yerlerdendir.Emlak beyannamesi kişinin lehine olduğu gibi aleyhine de delil oluşturabilir. 1977 tarihli beyanname fotokopileri davacı tarafça mahkemeye sunulmuş ancak mahkemece bunların üzerinde durulmamıştır.Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için 3.12.1981 tarihinden önceki ve ondan sonraki beyannameleri getirtilip dosyaya konulması,taşınmazın hangi beyanname kapsamında olduğunun belirlenmesi ve söz konusu beyannamede taşınmazın yüzölçümünün ne miktar olarak gösterildiğinin dikkate alınması taşınmazın beyannamede gösterilen miktardan fazla olduğunun anlaşılması durumda miktar fazlasının üzerindeki zilyetliğin beyanname tarihinden sonra başladığının kabulü gerektiği dikkate alınması buna göre miktar fazlası üzerinde edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekir.Mahkemece bu yönler araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Davacılar, babalarından kalan 82 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edildiğini ileri sürerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın batı sınırında kadim mera bulunduğunu, davacıların murisi tarafından meradan sürülerek tarla haline dönüştürüldüğünü, zilyetlikle iktisabın mümkün olmadığını, davanın reddini savunmuş; yerel mahkemece taşınmazın mirasçılar arasında yapılan taksim sonunda davacı Güzel T. ( I.'a )düştüğü, zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğundan söz edilerek anılan kişi adına tescile karar verilmiştir.
Kadastro tutanağı iktisap sebebi hanesinden dava konusu taşınmazın 84 nolu kadim mera parseline komşu olduğu, bulunduğu zemin konumu itibariyle bu gibi taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının zilyedin lehine oluşabilmesi için zilyetlik karinesini belirleyen bir belgeye dayanması gerekli olduğu, taşınmazın meradan açma yoluyla tarım arazisine dönüştürülmüş olduğu kanaatının hasıl olduğunu, taşınmazın başlangıcı bilinmeyen; ancak, uzun yıllardan beri tarla olarak kullanıldığından söz edilerek 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 18.maddesi gereğince tarla vasfıyla Hazine adına tesbitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dava, Medeni Kanun'un 639, 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 1319 sayılı Emlak Vergi hükümlerine ilişkin bulunmaktadır.
Fiili bir durum olan zilyetliğin yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kanıtlanabileceği, öğretide kabul edildiği gibi, Medeni Kanun'un 639 ve 3402 sayılı Yasa'nın 14.maddesi hükümlerinde de öngörülmüştür. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1.maddesi hükmü; Tapuda kayıtlı olmayan ve ayrıca çalışma alanı içinde bulunan yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüm kadar olan ( 40 ve 100 dönüm dahil )bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az 20 yıldan beri malik sıfatı ile zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile ispat eden zilyedi adına tespit edilir hükmünü getirmiştir. Aynı kanunun ( A )bendinde sözü edilen 31.12.1981 tarihine veya daha önceki tarihlere ait vergi kayıtlarında, taşınmaz malın 100 dönümden fazla olan bölümünün zilyedi adına tespit edilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen zilyetliğin ayrıca yasada tadat edilen vergi kaydı ve diğer belgelerden birine dayandırılması öngörülmüştür.
Özellikle belirtilmelidir ki; vergi kayıtları mülkiyet belgesi değildir. Zilyetlikle birleşip doğrulanmadıkça hukuki değer kazanamıyacağı, o nedenle doktrinde ve tüm yargı kararlarında da bu tür kayıtların en zayıf bir ispat vasıtası olduğu kabul edilmektedir.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 13.maddesi arazi vergisini, arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, ikisi de yoksa malik gibi tasarruf edenler öder hükmünü getirmiştir. Maddenin içeriğinden, zilyet 20 yılı doldurmamış olsa dahi, taşınmazda, malik gibi tasarrufta bulunuyor ise vergi mükellefi olduğu kabul edilmiştir. Aynı Kanun'un 1610 sayılı Kanun'la değişik 24.maddesinin ( b )bendinde araziye ait beyannamede, arazinin yeri (mevkii), cinsi, büyüklüğü ( dönüm, m2 )getirebileceği yıllık gayri safi hasıla tutarı ve rayiç bedeli ( vergi değeri )'nin gösterileceğini içermektedir. Emlak beyanlarında, madde metninden de anlaşılacağı gibi taşınmazın sınırlarının yazılması konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda 3402 sayılı Yasa'nın 20.maddesi hükümleri gözönüne alındığında, kayıttaki sınırlara itibar olunacağı, özellikle ( c )fıkrasında harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara; ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fiziki yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı öngörülmüştür. Tapu kayıtları ve özellikle eski yazım tarihli ( 1936 ila ... )vergi kayıtlarında yüzölçümü, mevkii ve sınırları yazılı bulunmaktadır. Emlak beyanında ise taşınmazın sınırları mevcut olmayıp, sadece mevkii ve yüzölçümünün yazımı ile yetinilmektedir. Bu durum, emlak beyannamesinin dava konusu yer dışında başka taşınmazlarda uygulanabilme olasılığını ortaya koymaktadır. Hal böyle olunca, taşınmaza doğrudan uygulanması yönünden kuşkulu ve tereddütler gösteren emlak beyanına, mülkiyet hakkını sınırlayıcı sonuçlar doğuracak şekilde kesin delil olarak bakılması mümkün değildir ( HGK. E.1997/7-5, K. 1997/438 ).
Kaldı ki, taşınmazın sınırında eylemli olarak mera bulunmaktadır. Taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması gerekir. Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıklar vardır. Tahsisli mer''alar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK.nun 30.10.1991 t, 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 t. ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken yerel mahkemece yeniden özellikle bu yerde mera tahsisisin bulunup bulunmadığının Köy Hizmetlerinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 S.K.nun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilerek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi Ziraat Yüksek Mühendisi aracılığı ile tespiti; komşu mera parselinin niteliği de gözönünde tutularak, yukarda açıklanan hususlar da düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Ayrıca bu tür uyuşmazlıklarda bilirkişi ve tanıklar civar köy halkından seçilip dinlenmelidir.
Yukarda açıklanan gerekçeyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.3.2002 gününde bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini