 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/5-373
K: 2002/387
T: 8.5.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· İADE-İ MUHAKEME DAVASI
· KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZ
· GERİ ALMA DAVASI
ÖZET: Kamulaştırma amacı park yapma olan parselin, olduğu gibi bırakılıp kamunun yararlanmasına özgülendiği durumlarda, artık kamulaştırma amacına uygun tahsis yapılmadığından söz etmek olası değildir.
(2942 s. Kamulaştırma K. m. 23)
(1086 s. HUMK. m. 445)
Taraflar arasındaki "iade-i muhakeme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Şişli Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın iadei muhakemenin kabulüne, davanın reddine dair verilen 6.5.1998 gün ve 1996/974 E-1998/373 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2.3.1999 gün ve 1998/19803-3160 sayılı ilamı ile; (... Dava Kamulaştırma Kanununun 23. maddesine dayanılarak açılıp kesinleşen geri alma davasında verilen hükmün yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması ve davalı idare adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece HUMK.nun 445. maddesinin ikinci bendinde yazılı yargılamanın iadesi sebebinin mevcut olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
Geri alma davası üzerine, yerel mahkemece verilen ilk karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 27.4.1994 gün ve 6475-9244 sayılı ilamı ile iki nedenden bozulmuştur. Bozma nedeninin 1.si geri alma davasının kamulaştırma Kanununun 23. maddesinde belirtilen 5 yıllık yasal süre geçmeden açılmış olması, diğeri ise dava konusu taşınmazın sözü edilen maddede yazılı hiçbir işlem veya tesisat yapılmadan ve kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeden olduğu gibi bırakılma şartının gerçekleşmemiş olmasıdır.
Yerel mahkemece eski kararda direnilmesi üzerine, dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gelmiş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.11.1995 gün ve 1995/5-568,1995/1015 sayılı kararı ile davanın süresinde açıldığı kabul olunmuş ve ancak direnme hükmünün esas yönünden yerinde olmadığı belirtilmiştir. Sözü edilen kararın ilgili bölümünde aynen (ancak kamulaştırılan taşınmazın iade isteminin olumlu sonuçlanabilmesi için, davanın süresinde açılması yanında ayrıca taşınmaz malın kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmamış olduğunun saptanması zorunludur. Çekişmeli taşınmaz park ve yeşil alan olarak kamulaştırılmış, davalı idare tarafından muhtelif tarihlerde proje yaptırılarak ihaleye çıkarılmıştır.) denilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun bu kararında geri alma davasının kabulü için kamulaştırılan taşınmazın amaca uygun olarak kullanılmadığının saptanması gereğine açıkça değinilmiştir. Bu husus Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yerleşmiş görüş ve içtihatlarına da uygundur. Yeşil alan yapılmak üzere kamulaştırılan taşınmazın olduğu gibi bırakılıp mevcut yeşilliğin muhafaza edilmesi amaca uygun bir işlem ve kullanım tarzı olarak kabul edilmiştir. Özellikle bu husus somut olayda son derece geçerli bir olgu olarak gerçekleşmiştir. Boğaz içinde bulunan dava konusu taşınmaz, yeşil alan için kamulaştırılmış olmakla yeşil alan olarak aynen muhafaza edilmesi, amaca uygun bir kullanım tarzıdır. Dosyada mevcut dava konusu taşınmazın fotoğrafından da bu husus açıkça anlaşılmakta olup taşınmazın üzerinde amaca uygun olarak kullanılması için başkaca bir işlem ve faaliyette gerekmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararında, yukarıda açıklanan hususun yanında taşınmaz üzerinde inşaat yapılması için proje yaptırılıp onaylandığının açıklanması direnme kararının bozulmasının tek dayanağı değil, ilave bir sebep olarak gösterilmiştir.
Diğer taraftan mahkeme kararında HUMK.nun 445. maddesinin ikinci bendine değinilmiştir. Sözü edilen bendde hükme dayanak olarak belgenin sahteliğinin mahkeme veya resmi merci huzurunda ikrar edilmiş olması veya sahtelik hakkında mahkemece bir karar verilmesinden söz edilmektedir.
Danıştay 2. Dairesinin 10.10.1997 gün ve 1996/2558-1997/2208 sayılı meni muhakeme kararı bu maddede sözü edilen bir karar niteliğinde değildir. Daire kararının Hukuk veya Ceza Mahkemesinden verilmiş ve kesinleşmiş bir hüküm olarak görülmesi kabul edilemez.
Esasen Danıştay 2. Dairesinin kararında şikayet edilen ve sanık olarak gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi ilgilileri hakkında verilen meni muhakeme kararı, taşınmazın geri alma davasının reddinin sadece inşaatının ihaleye çıkarılması olgusuna dayanmaması ve yeşil alan olarak kamulaştırılan taşınmazın mahiyeti itibariyle olduğu gibi bırakılmasının iade edilmemesi için yeterli olduğu nedenine dayandırılmıştır.
Dosya kapsamına ve açıklanan sebeplere göre, yargılamanın iadesi davasının reddi yerine kabulüne karar verilmesi, doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, daha önce açılıp reddedilen ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen kamulaştırılan taşınmazın geri alınması davasında, davanın reddine gerekçe yapılan belgenin sonradan sahte olduğunun resmi mercilerde ikrar edildiği iddiasıyla açılan yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, bundan önce açtıkları kamulaştırılan taşınmazlarını 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 23. maddesine göre geri alabilmek amacıyla açtıkları davada, mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesince bozulduğu, mahkemenin direnmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca, "taşınmazın ihaleye verilmiş olduğunun" ihale onay föyünden anlaşıldığı ve taşınmazın amacına uygun kullanmak üzere gerekli işlemlere girişildiğinin kabulü gerekeceği" gerekçesiyle direnme kararını bozduğu mahkemenin de, bozma doğrultusunda davanın reddine karar verdiğini, ancak; bu bozma kararında dayanılan taşınmazın ihaleye çıkarıldığını gösteren 24.9.1991 tarihli Encümen Kararı doğrultusunda düzenlenen 31.10.1991 ihale Onay tarihli İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Fen işleri Daire Başkanlığının ita Amiri ihale Onay Föyünde dava konusu parselin ihaleye çıkarıldığının yazılı olmasına rağmen, bu parselin hiçbir projede yer almadığı gibi hiçbir ihaleye çıkarılmadığını ve bu belgenin sahte olduğunu, bu hususun da mülkiye müfettişine yazılan yazıdan anlaşıldığını belirterek, yargılamanın yenilenerek dava konusu parselin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili ise; davacının talebinin HUMK.nun 445. maddesinde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin hiç birine uymadığını, belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkeme 31.10.1991 tarihli ita Amiri ihale Onay Föyün'ün gerçeği yansıtmadığı, taşınmazın hiç bir işleme tabi tutulmadığı, olduğu gibi bırakıldığı, bu nedenle yargılamanın yenilenmesi koşullarının gerçekleştiği, davacının belgenin sahte olduğunu müfettiş raporu üzerine verilen lüzumu muhakame kararı ile öğrendiğini ve davanın süresinde olduğunu belirterek davanın kabulüne karar vermiştir.
Uyuşmazlık; ihale onay föyüne dava konusu 10 parselin de yazılmasının, sahte belge düzenlenmesi olarak kabul edilip edilmeyeceğini ve park yeri olarak kamulaştırılan taşınmazın, kamulaştırmanın niteliği itibariyle olduğu gibi bırakılmasının, amaca tahsis olarak kabul edilip edilmeyeceği, dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
Yargılamanın yenilenmesi; olağanüstü bir yasa yoludur. Çünkü, ancak, kesinleşmiş hükümlere karşı bu yola başvurabilir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 445 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi nedenleri, sınırlı olarak sayılmış olup kıyas yoluyla genişletilemez.
Davacı HUMK.nun 445. maddesinin 2. ve 7.bendlerine dayanmıştır.
HUMK.m.445/2 de "Hükme esas alınan senedin (belgenin) sahte olduğunun anlaşılması hali düzenlenmiştir. Bu da; hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile ya da hüküm lehine olan tarafça mahkeme veya bir resmi makam huzurunda ikrar edilmesi ile gerçekleşebilir.
Yaygınlık kazınmış Yargıtay uygulaması ve öğreti görüşüne göre bu madde de belirtilen senetin belge olarak anlaşılması gerekir. Nitekim kaynak Nöşatel Usul Yasasının 403/2. maddesinde "belge"den söz edilmekte, İYUK m.53/1.b. AYİMK" m. 64/b ve Sayıştay Yasası m. 74/b'de belge" terimi kullanılmaktadır. Buna göre örneğin hükme esas alınmış bir resmi daire yazısının sahte olması da yargılamanın iadesi sebebidir (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı 2001 Cilt 5 sf. 5164 vd.).
Somut olayda; Hukuk Genel Kurulunca yargılamanın yenilenmesi itemine konu 22.11.1995 gün ve E: 1995/5-568, K: 1995/1015 sayılı bozma ilamında "Kamulaştırılan taşınmazın iade isteminin olumlu sonuçlanabilmesi için davanın süresinde açılması yanında ayrıca taşınmaz malın kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmadığının da saptanması zorunludur. Çekişmeli taşınmaz park ve yeşil alan olarak kamulaştırılmış, davalı idare tarafından muhtelif tarihlerde proje yaptırılarak ihaleye çıkarılmıştır" denilmiştir.
Dava konusu yerin yeşil alan yapılmak amacıyla kamulaştırıldığı, bu yerin konumu itibariyle Boğazı gören, öngörüm sahasında kalan yeşil alan niteliğinde olduğu fotoğraf ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Hemen belirtelim ki, "Demokrasi parkının doğal bütünlüğü içinde yer alan" bu yeşil alan, niteliği gereği yeni tesisler yapılmasını gerektirmeyen, olduğu gibi bırakılarak, kamuya açık bir biçimde kullanılması durumunda, amaca uygun tahsisin yapıldığının kabulü gereken bir yerdir. Bu durumda dava konusu parsel bakımından buradaki yeşilliğin aynen yeşil alan olarak korunması amaca uygun tahsis olarak nitelendirilmelidir.
Şu halde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin içişleri Müfettişine hitaben yazdığı yazıdan da açıkça anlaşılacağı üzere; dava konusu parselin inşaat ihale onay föylerine sehven yazıldığını ortaya koymaktadır. Bu durumu, sahte evrak tanzimi ve resmi makamda bunun ikrarı olarak değerlendirebilmek olanaklı değildir.
Nitekim, Danıştay 2. Daire Başkanlığının 10.10.1997 gün ve 1996/2558 Esas ve 1997/2209 sayılı ilamında da aynen; "söz konusu taşınmaz üzerinde her hangi bir tesisatın yapılmadığı ve bu amaçla ihale kapsamına dahil edilmediği, doğru olmakla birlikte,dosyadaki mevcut bilirkişi raporuna göre, doğal bir yeşil alan olan ve Demokrasi Parkının doğal bütünlüğü içinde yer almak suretiyle kamu yararına tahsis edilmiş bulunan parselin kamulaştırma amacına uygun kullanıldığı, bu nedenle idarece kamu yararına yönelik ihtiyaca tahsis şartının yerine getirildiği anlaşılarak tüm sanıklar bakımından men"i muhakeme" kararı verilerek aynı hususu vurgulamıştır.
Öte yandan davacının diğer dayanağı olan ve HUMK.nun m 445/7'de açıklanan; karşı tarafın hükme etkili bir hile kullanmış olması hali de mevcut değildir. Hile gerçekte var olan olayların bilerek ve isteyerek gizlenmesi veya sahte olaylara dayanmak suretiyle diğer tarafın iğfal edilmesidir. Şu kadar ki, burada bir olayın değerlendirilmesinde bunun hile olup olmadığının saptanmasında,bu hileyi yaptığı saptanan kişilerin bunu bilerek ve isteyerek yapması gerekir. Yoksa olayımızda olduğu gibi, sehven yeni tesis yapılması gerekli olmayan bir yerin ihale evraklarına zuhulen yazılması hile olarak değerlendirilemez ve bu durum yargılamanın yenilenmesini gerekli kılmaz.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 23. maddesi ile yaygınlık kazanmış Yargıtay görüşüne göre; idarenin kamulaştırma amacına uygun tesis yapmak üzere parselin imar programına alması, plan ve proje hazırlaması, ihaleye çıkarması, yatırım programına alması gibi bir işlemler yapması durumunda artık geri alma davacı açılamaz.
Hal böyle olunca; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yargılamanın yenilenmesi istemine konu ilamında; dava konusu taşınmazın kamulaştırma yasasına göre geri alınabilmesi için "kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmadığının saptanması" gerektiği tümcesi doğru, yerinde ve yasal bir saptamadır. Davacı söz konusu yerin ihaleye çıkarılmadığını savunmuştur. Hemen belirtelim ki; Dava konusu parselin Demokrasi Parkı 3. Etap Plan Projelerine alındığı çekişmesizdir. Bu bakımdan, idarenin burada kamulaştırma amacına yönelik bir işlem yaptığı kabul edilmelidir.
Diğer yandan dava konusu yer, doğal yeşil alan görünümünde olup, Belediye tarafından yapılan parkın bütünlüğü içerisinde yer almaktadır. Parselin kamulaştırma amacı park yapma olduğundan, olduğu gibi bırakılıp kamunun yararlanmasına özgülendiği durumlarda, artık kamulaştırma amacına uygun tahsis yapılmadığından söz etmek olası değildir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekili temyiz itirazlarının kabulü ile.direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 8.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.