Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/4-913
K : 2002/1009
T : 20.11.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • MUNZAM ZARAR DAVASI
  • HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ
(743 s. MK/2 818 s. BK/41)
 
Taraflar arasındaki "alacak (munzam zarar)" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 29. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 21.11.2000 gün ve 99/679-2000/730 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 6.12.2001 gün ve 2001/10820-12252 sayılı ilamıyla; (..Davacı, davalının da hissedar bulunduğu taşınmazdan hisse satın aldığını, davalının şufa hakkını kullanması nedeniyle makul sürede geri alması gereken satış bedelini, davalının bedelde muvazaa iddiası nedeniyle geç aldığını bildirerek uğradığı zararın giderilmesini istemiştir.
Davalı şufa davasının uzamasına davacının neden olduğunu, kendisinin kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının bedelde muvazaa iddiasını ileri sürmesinin hak arama hürriyeti içinde olduğu ve davacının para alacağını ne şekilde kullanacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyizi üzerine dairece karar onanmıştır. Karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.
Paranın geç alınmasından bir zarar doğmuşsa gecikmeye dava açılmasının sebep olduğu anlaşıldığı takdirde zarar ile davalının dava hakkını kullanması bedelde muvazaa iddiasında bulunması arasında uygun illiyet bağının varlığını kabul etmek gerekir. Dava hakkını kullanan ve gelişmelere göre suiniyetli de sayılmayan bir kişinin açtığı dava sonucu başka bir kişi zarar görmüşse bu zarara kimin katlanacağı meselesini çözmek gerekir. Kişilerin dava açma hakkı ne kadar korunmaya değerse, mal sahibinin malını dilediği gibi kullanma, onu nemalandırma hakkı da o ölçüde değerlidir. Eldeki davada geç alınan paranın erken alınmış olması halinde sahibi tarafından çeşitli tasarruflarda kullanabileceği atıl kalmayacağı yaşanan bir gerçektir. Sorun, yarışmış olan dava hakkı ile malın korunma hakkından hangisinin üstün tutulacağıdır. Korunan ve yarışan iki haktan doğan zarardan üstün hukuki değere dalın düşük hukuki değer karşısında üstünlük verilmelidir. Davalı hukuka uygun da olsa müdahalesi ile davacıya zarar vermişse bu müdahalesinin sonucuna katlanman hakkaniyet gereğidir. Sorumluluğunun cinsi de sebep sorumluluğudur.
Somut olayda, davalının açtığı şufa davasındaki satış bedelinde muvazanın gerçekleşmediği şeklindeki hükümle davacı zarar görmüştür. Kapsamı b§lirlenerek sonucuna göre karar vermek üzere kararın bozulması gerekir ise de, kurar onanmış bulunduğundan davacının karar düzeltme istemi HUMK. nün 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, onama kararı kaldırılmalı ve kirar gösterilen nedenlerle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki ka rarda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, onalım karşılığının geç alınmasından kaynaklanan zararın ödenmesi isteminden ibarettir.
Davacı, 25.7.1997 tarihinde 3 parsel nolu taşınmazdan pay satın alıp, Ankara 5. Noterliğinin 28.7.1997 gün ve 14110 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya durumu bildirdiğini, ihtarnamenin 29.7.1997 günü tebliğ edildiğini, davulunu bir aylık yasal süre içinde onalım hakkını kullanıp, ödediği para ve maşta Harın toplamı olan 25.458.016.000. TL. yi defaten ödeyip payın üzerine kaydedilmesini sağlama olanağı varken, satış bedelinin danışıklı olduğunu ileri sürerek davayı kötü niyetle uzattığını, sonuçta tapuda gösterilen bedelin gerçek bedel olduğunun anlaşıldığını ve mahkemece bu bedelin depo edilmesine karar verildiğini, kararın kesinleşmesi ile satın aldığı tarihte ödediği bedel ve masrafların aynısını banka faizi ile birlikte aldığını, buna karşın onalım bedelini /limanında alamamasından dolayı paranın değerindeki önemli düşme nedeniyle banka laizi ile karşılanmayan bir zarara uğradığını belirterek 44.500.000.000. Tl,, la/.minat isteminde bulunmuştur.
Davalı, açtığı onalım davasında bedelin danışıklı olduğunu ileri sürmenin yasal hakkı olduğunu, bundan dolayı davacının zarar görmüş sayılamayacağım, yasal hakkın kullanılmasının kötü niyet sayılamayacağını, kaldı ki, davacının onalım davasında taşınmazı eylemli olarak paylaşıldığını ileri sürerek davanın reddini savunduğunu, mahkemenin onalım davasının açıldığı 8.8.1997 gününden değer tespitinin yapıldığını 23.12.1998 tarihine kadar karşı tarafın eylemli paylaşma savının gerçek olup olmadığını araştırdığını, bu nedenle yargılama sürecinin uzamasının nedeninin davacı yan olduğunu, munzam zararın işlenebilmesi için borçlunun kusurlu bulunmasının şart olduğunu, kendilerinin kusurlu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme davalı yanın açtığı onalım davasında bedelin danışıklı olduğunun ileri sürülmesinin davalının (onalım davacısının) yasal hakkı olduğunu, anayasal "hak arama özgürlüğü" sınırları içinde düşünülmesini gerektiğini, davalının kusurlu bir davranışının bulunmadığını belirterek istemin reddine karar vermiştir.
Somut olayda, dosyadaki delil ve belgelere, özellikle önalım dosyası içeriğine göre; Dava konusu Etimesgut, Bahçekapı mahallesi, 3306 ada 5 parsel mıhı taşınma/ın 8404/52020 payını davacı Ş. Ç. dava dışı İ. Ş.'den 29.7.1997 ilin ve 3330 yevmiye numaralı Resmi Satış Senedi ile 24.292.000.000. TL. bedelle satın alınış ve bu alım-satım için tapuda 1.666.016.000. TL. masraf ppmışlır. 28.7.1997 tarihinde gönderdiği ihtarname davalıya 29.7.1997 günü tfbliğ edilmiştir. Davalıda yasal l aylık süre içinde, 8.8.1997 tarihinde onalım davasını açmıştır.
Davacı Onalım davasında, tapudaki bedelin gerçek satış bedelini yansıtmadığını, danışıklı olarak çok yüksek gösterildiğini gerçek satış bedelinin 11.000.000.000. TL. olduğunu, bu bedel olmazsa mahkemece belirlenecek değer üzerinden onalım bedelini yatıracaklarını belirtmiştir. Davalı ise, cevap dilekçesinde, davaya konu taşınmazın tapu dışı yolla eylemli bir biçimde pay-Inştırılıp, paydaşlar arasındaki ortaklaşa kullanım ilişkisinin ortadan kalktığım ve Onalım davacısının, Onalım hakkını kullanmasının objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece öncelikle eylemli bir paylaşım olup olmadığı ve onalım hakkının kullanımının objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı yönünde araştırma yapılmış, yapılan ilk keşifte yalnızca eylemli paylaşım olgusu araştırılmış, fen bilirkişi düzenlediği 22.8.1998 tarihinde eylemli bir paylaşım olmadığı saptandıktan sonra, onalım bedelinin saptanması amacıyla 16.11.1998 tarihinde ikinci keşif yapılmış, bilirkişi kurulunca düzenlenen 28.12.1998 günlü rapora göre; tapuda gösterilen bedelin gerçek bedel olduğu anlaşılmış, 23.2.1999 günlü oturumda resmi satış bedelini harç ve masrafı ile birlikte bankaya depo etmesi için davacıya süre verilmiş, onalım davacısı da verilen süre içinde Onalım bedeli olan 25.458.016.000. TL. yi bankaya yatırmış mahkeme ise 23.3.1999 günü Onalım davasının kabulüne, hüküm kesinleştiğinde, Onalım bedelinin davalıya ödenmesine karar vermiş, karar yanlarca temyizden feragat edilerek 20.4.1999 tarihinde kesinleştirilmiş, davalıda aynı gün bankadan Onalım bedelini faizi ile birlikte 26.735.803.768. TL. olarak tahsil etmiştir.
Buna göre, Onalım davasının açılması ile kararın kesinleşmesi arasında geçen süre l yıl 8 ay 12 gün olup üstelik, bu sürenin l yıl 14 günlük kısmı ise tamamen Onalım davalısının eylemli paylaşma savının araştırılması ile geçirtilmiştir.
Tapuda yapılan satışta taraf olmayan davalının bedelde danışık savını ileri sürmesi Anayasal dava hakkının doğal sonucu olarak kabul edilmelidir. Ancak her hak gibi dava hakkı da sınırsız değildir. 743 sayılı Medeni Yasanın 2. maddesinde "Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir" ilkesi yer aldıktan sonra devamla "bir hakkın sırf gayri izrar eden süistimalini kanun himaye etmez" kuralını da getirmiştir. Burada açıklanan bir hakkın kullanılması kullanana bir yarar sağlamıyor veye sağladığı küçük yarara rağmen, karşı tarafta büyük bir zarar doğmasına neden oluyorsa, böyle bir hakkın kullanımında yasal dayanak olsa dahi kötüye kullanmanın var olduğu kabul edilir. Diğer bir söyleyişle, hiç gerek olmadığı halde, hakkın kullanılması sonucu kullanana bir yarar sağlamanın yanında karşı taraf için yıkım ölçüsünde bir zararın doğumuna neden oluyorsa kötüye kullanma gündeme gelir. Kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır.
Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi yada kötü niyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Ancak bunun belirlenmesi her somut olaydaki durum gözetilerek dışa yansıyan olgulara göre belirlenmelidir.
Dava hukuksal nitelikçe Borçlar Yasasının 41. maddesine dayalı uğranılan kararın giderilmesine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümü onalım hakkının meşru araç ve yollarla, hukuka uygun tutum ve davranışlarla kullanılmış olup olmadığının belirlenmesinde yatmaktadır. Hemen belirtelim ki, yargı mercileri önünde sav ve savunma hakkı yasal araç ve yollardan sapılarak hakkın arkasına kötü niyetle sığınılıp, ahlaka aykırı davranışlarla ve karşı tarafı zararlandırmak maçıyla kullanılmış ise doğan zararın giderilmesi gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Açıklanan yasal olgular karşısında somut olaya baktığımızda, davanın dayanağı ve maddi olgusunu oluşturan, yanlar arasındaki onalım davasında yargılamanın kendine özgü seyri ve yasa yolları ile toplanan deliller, sav-savunma ile birlikte karşılaştırılıp değerlendirildiğinde bu davanın davalısı olup aynı zamanda şufa davasının davacısının hukuka aykırı bir davranışının belirlenemediği anlaşılmıştır. Davanın maddi olgu ve delilleri daha çok hukuksal tartışmalara açık ve elverişli makul sav ve savunmayı ortaya koymaktadır. Di ger bir anlatımla doğru ve adaletli düşünen insanların ahlaki duygularına uygun davranışların sınırları içinde kaldığı görülmektedir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan maddi olgulara göre davanın Türk yargı sistemi içerisinde makul sayılabilecek bir sürede sonuçlandırıldığı, kaldı ki l yıl 8 ay 12 gün olan bu sürenin l yıl 14 günlük süresinin tamamen davacı (şufa davasının davalısı) tarafından ileri sürülen eylemli paylaşma savunması nın araştırılması için harcandığı davalının davacının parasını geç almasında herhangi bir kusurlu davranışında söz edilemeyeceği anlaşıldığından mahke menin direnme kararı yerindedir. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 20.11.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Emlakçı dolandırıcılığı 
  • 22.06.2025 06:35
  • [Ceza davaları] Kripto Transferi Nedeniyle 7258 Sayılı Kanundan Yargılanıyorum – Yardımcı Olur Musunuz? 
  • 18.06.2025 04:12
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini