Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/4-54
K. 2002/28
T. 30.1.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul-kısmen reddine dair verilen 31.12.1998 gün ve 1998/467 E. - 1008 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Muhsin vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29.06.1999 gün ve 1999/3227-6292 sayılı ilamı ile ( ...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlan reddedilmelidir.
2- Dava yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat davasıdır. Davalı G. Elektronik Yayıncılık Sanayi Ticaret ve İşletme A.Ş.'nin sahibi bulunduğu F TV'de davalı Muhsin'in 20.7.1997 tarihinde yaptığı konuşmada davacıların kişilik haklarına saldırı olduğu iddiası ile manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili dava edilmiş, mahkemece davalı Muhsin yönünden dava kısmen kabul edilmiş, diğer davalı şirket hakkında ise TV'nin olayı haber olarak verdiği, herhangi bir yorum yapmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Oysa bu davalı diğer davalı Muhsin'in konuşmalarını kamuoyuna duyurmakla diğer davalı ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu konumuna düşmüştür. Müteselsil borçlulardan birinin ödeme yapması durumunda payından fazla ödediği miktar için diğer sorumluya rücu eder. ( Borçlar Kanunu madde 50 ) Şu durum karşısında davalı şirket hükmedilen tazminattan dolayı diğer davalı ile müteselsil sorumlu olduğu halde yazılı gerekçe ile davalı şirket hakkındaki davanın reddi kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Mahkemece 500.000.000 lira manevi tazminatın yanında karar özetinin tirajı yüksek bir gazetede yayınlanmasına da karar verilmiştir. Gerek aradan uzun zaman geçmiş bulunması gerekse hüküm altına alınan tazminat miktarı gözetildiğinde yayın talebinin reddedilmemiş bulunması da bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Ön sorun olarak öncelikle incelenmesi kararlaştınlan temyiz incelemesinin Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından mı yoksa, Hukuk Genel Kurulu'nca mı yapılması gerektiği görüşülmüş, Hukuk Genel Kurulu'nca incelenmesi gerekeceğine oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Dava, hukuksal nitelikçe yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıların kişilik haklarına saldırı bulunup bulunmadığı, davalı Muhsin'in konuşmalarının davalı şirketin sahibi olduğu TV kanalında yayınlanması karşısında; davalı şirketin de manevi tazminattan sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, 31/12/1998 günlü kararı ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir.
Davalı Muhsin vekilinin temyizi üzerine, Yüksek Özel Daire ( " 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Dava yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat davasıdır. Davalı G. Elektronik Yayıncılık Sanayi Ticaret ve İşletme A.Ş.'nin sahibi bulunduğu F. TV'de davalı Muhsin'in 20/7/1997 tarihinde yaptığı konuşmada davacıların kişilik haklanna saldırı olduğu iddiası ile manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili dava edilmiş, mahkemece davalı Muhsin yönünden dava kısmen kabul edilmiş, diğer davalı şirket hakkında ise TV'nin olayı haber olarak verdiği, herhangi bir yorum yapmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Oysa bu davalı diğer davalı Muhsin'in konuşmalarını kamuoyuna duyurmakla diğer davalı ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu konumuna düşmüştür. Müteselsil borçlulardan birinin ödeme yapması durumunda payından fazla ödediği miktar için diğer sorumluya rücu eder. ( Borçlar Kanunun madde 50 ) Şu durum karşısında davalı şirket hükmedilen tazminattan dolayı diğer davalı ile müteselsil sorumlu olduğu halde yazılı gerekçe ile davalı şirket hakkındaki davanın reddi kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Mahkemece 500.000.000 lira manevi tazminatın yanında karar özetinin tirajı yüksek bir gazetede yayınlanmasına da karar verilmiştir. Gerek aradan uzun zaman geçmiş bulunması gerekse hüküm altına alınan tazminat miktan gözetildiğinde yayın talebinin reddedilmemiş bulunması da bozmayı gerektinniştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ve 3 ) sayılı bentlerde gösterilen nedenle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle reddine" ) gerekçesiyle hükmü oybirliği ile bozmuştur.
Mahkeme 16.5.2000 tarihinde kısa kararın 2. bendinde "ilamın 2. maddesinde belirtilen hususlarda bir önceki kararda direnilmesine karar verildi" şeklinde kısa kararı tefhim etmiştir.
Gerekçeli kararında ise "1- Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29.6.1999 tarihli bozma ilamının 2. maddesinde açıklanan gerekçeye karşı DİRENİLMESİNE,
2- Mahkememizin 31.12.1998 tarihli ilamında açıklandığı gibi davalı şirket hakkındaki istemin REDDİNE,
3- Diğer davalı Muhsin hakkındaki davanın kısmen kabulü ile her bir davacı için 500.000.000 liradan toplam 1.000.000.000 lira manevi tazminatın 20.7.1997 tarihinden itibaren değişken oranlarda yasal faiziyle birlikte davalı Muhsin'den alınarak davacılara verilmesine, fazla isteğin reddine,
4- İlamın uyulan 3. maddesindeki durumuna göre verilen kararın yayınlanmasına yer olmadığına" karar verilmiştir.
Davalı Muhsin vekilinin direnme kararını temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu'nca;
"Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.'nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.'nun 381. maddesi ( kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur ). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedeiıne ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve banşı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.9.1991 gün 281-45 sayılı ve 25.9.1991 gün 355-440 sayılı kararlan ).
Ceza Genel Kurulu'nca da CUMK.'nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir. ( Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün 22-25 sayılı kararı ).
Somut olayda da aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkemece HUMK.'nun 388. maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır." ) gerekçesiyle hükmü USUL YÖNÜNDEN bozmuş, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Mahkeme 2/5/2001 günlü oturumda Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra, verdiği kararın gerekçesinde, yeniden yapılan yargılamada Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/6/1999 günlü bozma kararına uyularak, Özel Daire bozma kararı gibi, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiğinden söz ederek;
"1- Davanın kısmen kabulüne,
2- Her bir davacı için 500.000.000'er TL.'den toplam 1.000.000.000 TL. manevi tazimanatın faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine" karar verilmekle, bu kez Hukuk Genel Kurulu'nun bozması dışına çıkılarak kısa kararda mahiyet ve niteliği belirtilen direnme kararının tam aksine davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı G. Elektrik Yayın San. ve Tic. İşl. A.Ş. vekili bu kararı müvekkili şirket yönünden yerel mahkemenin "davanın reddine" ilişkin verdiği önceki kararın Özel Dairece bozulması üzerine, mahkemece ISRAR KARARI verildiğini ancak bu kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca usul yönünden bozulduğunu, mahkemenin bundan sonra inceleme yaparak davanın kısmen kabulüne karar vermesinin doğru olmadığını beyanla temyiz etmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu'nca yapılması gerektiğni belirterek dosyayı Hukuk Genel Kurulu'na göndermiştir.
Az yukarda açıklanan yargılama aşamalarında görüldüğü üzere "Usul Hukuku" ile ilğili ortaya çıkan sorunun çözümü, yerel mahkemenin "önceki kararda direnilmesine" şeklinde oluşturduğu kısa kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca, Usulün 381 ve 388. maddelerine aykırı görüp bozmasından sonra, mahkemece bozma doğrultusunda hüküm oluşturulması gerekirken yeniden topladığı kanıt ve araştırmalara dayanarak direnme kararında kabul ve tefhim ettiği hukuki sonucun aksine bir karar vermesinin hukuken mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır. Öncelikle belirtelim ki, yerel mahkemelerin direnme kararları ( HUMK. md. 429/II ) bir davayı sona erdiren ( niha-i ) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı direnme doğrultusunda mahkemenin yazmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme ( rücu ) mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır. Nitekim bu kurala yasa koyucu HUMK. 381 ve 388. maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır.
Gerçektende, HUMK.'nun 381 ve 388. maddeleri emredici hükümlerden olup kamu düzeni amacı ile vaz edilmişlerdir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Davanın tamamen reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı için hiçbir suretle üstün görülemez.
Ön sorun görüşmelerinde bir kısım üyeler Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1991/7 E; ve 1992/4 K. sayılı ve 10/4/1992 günlü içtihadı birleştirme kararının olaya uygulanması suretiyle sorunun çözümlenmesi gerektiğini savunmuşlar, özellikle usulün 381 ve 388. maddelerinin öngördüğü unsurları içermediği için bir karar bozulduğunda, artık hukuken varlığından söz edilebilecek bir mahkeme kararı kalmadığından mahkemece önceki kısa kararla bağlı olmaksızın vicdanı kanaatına göre yeni bir karar verilebileceğine dayanmışlardır. Çoğunluk aşağıdaki gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır.
Bu bağlamda hemen belirtelim ki, anılan içtihadı birleştirme kararı usulün 381 ve 388. maddelerindeki emredici hükümlerin ihmalini önerir bir sonucu kabul etmemiş, tersine aynen "T. C. Anayasası yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı yargılama açık olacak, yargılamanın sonunda mahkemece verilen karar da açıkca belirtilecektir. Sonradan yazılan gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Bu hukuki esasın doğal sonucu gerekçeli karar kısa karara uygun değilse kararın bozulması icap edecektir." gerekçesini getirerek anılan yasa maddelerinin vazgeçilmez önemini oybirliği ile kabul etmiştir.
Öte yandan mahkemeler ve Yargıtay ancak, içtihadı birleştirme kararından sonra el koydukları benzer işlerde ( Hukuki Konularda ) içtihadı birleştirme kararı ile bağlıdır ( Yargıtay Kanunu md. 45 ).
10/4/1992 günlü içtihadı birleştirme kararı; münhasıran kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması, kısa karara aykırı düşen gerekçeli kararın yazılması konusu ile bağlı ve sınırlı olarak kabul edilmiştir. Olayımızda da kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmaktadır.
Bunlardan ayrı kıyaslama yoluyla içtihadı birleştirme kararının uygulama alanını genişletmek hukuken mümkün değildir: Aksinin kabulü halinde, anılan içtihadı birleştirme karannda 381 ve 388. maddelerinin yürürlüğünü koruyan ve önemini yineleyen oybirliği ile alınmış az yukarda açıklanan kabule aykırılık oluşturulacağı gibi, belirtilen yasa maddeleri işlemez hale getirilmiş olur ki, yargı yetkisinin aşılmasına yol açan bu yön kabul edilemez. Yine, usulün 381 ve 388. maddeleri emredici kurallardan olmalanna rağmen hükmün yokluğunu ortaya koyacak esaslı kaidelerden değillerdir. Bu maddelerin bir mahkemenin kararını geçersiz kıldığına dair usul hukukunda bir hüküm mevcut değildir. Bu durumda sadece temyiz sebeplerinin varlığından söz edilecektir. Hükmün yok sayılabilmesi için taraflara tebliğ edilen hükmün mahiyeti, son duruşma zaptında belirtilmemiş olmalıdır. Son duruşma tutanağına hükmün mahiyeti geçirilerek tefhim edilmişse artık ortada hukuken bağlayıcı bir hükmün varlığının kabulünde duraksama olmamalıdır.
Açıklanan nedenler altında Hukuk Genel Kurulunun bozması doğrultusunda işlem yapılarak özellikle usulün 381 ve 388. maddelerine uygun karar yazılması yerine getirilmek üzere yerel mahkemenin 2/5/2001 gün ve 2001/78-187 Karar sayılı kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Hukuk Genel Kurulu'nun 18/10/2000 gün ve 2000/4-1619-1293 K. sayılı bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30/ 1 /2002 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Karşı Oy Yazısı
Dava kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Özel Dairece bozulmuş ve mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Direnme kararının davalı Muhsin vekili tarafından temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nca verilen direnme kararının HUMK.'nun 388, 389, 381. maddelerine uygun hüküm oluşturulmaması gerekçesiyle bozulması üzerine yerel mahkemece bu kez daha önce direndiği Özel Daire kararına eylemli olarak uymak suretiyle karar verilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'nca usule ilişkin bozma kararından sonra buna uyan mahkemece daha önceki direnme kararından vazgeçilerek eylemli olarak Özel Daire bozma kararına uyulmak suretiyle yeni bir hüküm verilmiştir.
Bu itibarla ortada Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek bir direnme kararı değil, yeni bir hüküm bulunduğundan son kararın incelenmesi görevi özel daireye ait olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yüksek 4. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne karşıyız.
Y. ÖZDİLEK -11. H.D. Üyesi A. ÖZGAN - 11. H.D. Üyesi
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Anneye bakamamak 
  • 18.08.2025 21:37
  • Terör Örgütü Propagandası Suçu (TMK 7/2) ve Katalog Suç Niteliği : DMK 48 - A/5 VE CMK 100/3 değerlendirmesi 
  • 14.08.2025 15:01
  • Demirbaş + Ortak gider.. Hepsi aidatla karşılanıyor.. 
  • 05.08.2025 01:36
  • Tapu babamın adına, kira sözleşmesi benim adıma. Kiracı tahliye hk.? 
  • 01.08.2025 20:09
  • İşveren bizimle yapmış olduğu protokolü baskıyla bozdu. 
  • 01.08.2025 11:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini