 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/4-447
K : 2002/465
T : 29.05.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara
26.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2000 gün ve 2000/477 E-880 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 25.06.2001 gün ve 2001/3061-6781 sayılı ilamı; (...Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldın nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı şirkete ait Milliyet Gazetesinin 14/6/2000 günlü sayısının 15. sayfasında davalı Melih A...'ın Açık Pencere adlı köşe yazısında "Adalet..." başlıklı yazı ile müvekkili hakkında gerçek dışı iddialarda bulunulduğunu ileri sürmüştür.
Davalılar vekili yazıda yeralan hususların, yazının yayınlandığı tarih itibariyle görünüşteki gerçeğe uygun olduğunu, basının haber verme hakkını kullandığını savunmuştur.
Mahkemece, yazıda yer alan hususların gerçek olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Anayasa'nın 28.maddesinde düzenlenen basın özgürlüğünün amacı kamunun ilgisini çeken olaylarda toplumun bilgilendirilmesini sağlamaktır. Bu nedenle bazı durumlarda basın özgürlüğü ile kişilik hakları çatışabilir. Bu çatışma halinde haberin verilmesinde hukuka uygunluk sınırları içinde kalındığı takdirde basının sorumluluğundan söz edilemez. Bir haberin verilmesinde -gerçeklik kamu yararı, güncellik, öz ile biçim arasında denge kuralları ihlal edilmemiş ise haberin hukuka uygun olduğu gerek yargısal kararlarda gerekse bilimsel görüşlerde kabul edilmektedir. Haber verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan "gerçeklik" somut gerçeklik olmayıp haberin verildiği andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılmaktadır. Basına somut gerçeği araştırma gibi bir görev yüklenmemiştir.
Dava konusu yazıda öğretmen olan davacının bir ara sinirlenerek öğrencisi Gözde'yi tokatladığı, Gözde'nin babasının bu duruma öfkelenerek davacı ile tartıştığı, davacının eşinin Ankara Adliyesi'nde yargıç olduğu, Gözde'nin babası Erhan A...'ın gözaltına alındığı ve 5 gün sonra bırakıldığı belirtilmiştir. Dosya içinde bulunan öğrenci Gözde Pınar'ın yaralanmasına ilişkin 8.6.2000 günlü rapor ve diğer raporlar Çankaya Kaymakamlığınım yapılan inceleme sonrasında alınan ifadelerden davacının öğrenci Gözde'yi dövdüğü, aşağılayıcı ve' hakaret ettiği iddialarının doğruluk kazandığı gerekçesiyle davacı hakkında "soruşma izni verilmesine" ilişkin 25/7/2000 günlü kararı öğrenci velisi Erkan A...'ın yargılandığı Ankara 12.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2000/651 esas sayılı dosya içeriği karşısında yazıda dile getirilen hususların o anda görünen gerçeğe uygun olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu hali ile yazı yayın tarihinde haber verme hakkının sınırları içinde kalıp hukuka uygundur.
O halde davanın tümden reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırılan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, Milliyet Gazetesinde yapılan yayının onur ve saygınlığına dokunduğunu, toplum içerisinde küçük düşmelerine sebep olduğunu, yayın ilkelerine aykırı olduğunu bildirerek 5.000.000.000 TL.manevi tazminat istemiştir.
Davalı, dava konusu haberin gerçek olduğunu, davacı hakkında Çankaya Kaymakamlığının
soruşturma izni verdiğini, Ankara Valiliğinin disiplin soruşturması yaptığını, tokatlanıp saçı çekilen öğrenci hakkında raporlar düzenlendiğini, okula polis geldiğini, öğrenci Gözde'nin babasının 5 gün tutuklu kaldığını, olayın haber niteliğinde olduğunu, davacının kişilik haklarını ihlal edecek bir kelime yada cümle kullanmadığını, gazetedeki haberin eleştiri sınırlan içerisinde yapıldığını ve yayın ölçütlerine uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme; davacının öğrencisini dövdüğüne dair bir emare bulunmadığı, hakkında soruşturma olan doktor raporunun esas alınamayacağı, yazıda geçen sözler ve beyanlar bir kül halinde değerlendirildiğinde davacının kişisel haklarının ihlal edildiği sonucuna vararak, 1.000.000.000 TL. manevi tazminata hükmetmiş, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Uyuşmazlık; yayınlanan haberin davacı öğretmenin kişisel haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı, yayıncılık ilkelerinin sınırının aşılıp aşılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davaya konu yayının içeriği; "Ankara'daki Hürriyet İlkokulu 6.sınıf öğretmeni Türkan Hanım bir ara sinirleniyor öğrencisi Gözde'yi tokatlıyor. Gözde'nin babası elektrik mühendisi Erkan A... öfkeleniyor. Okula gidip Türkan Hanımın eşi Ankara Adliyesinde yargıç,
Erkan A... 5 gün önce göz altına alınıyor.Ve ancak dün salıveriliyor. Ne adalet..." biçimindedir.
Demokrasinin gelişmesinde ve kökleşmesinde ulusal birliğin kararlılık kazanmasında, kamuoyunun oluş ve belirişinde, sosyal ve siyasal ilerleme ve kamuoyunun bilinçlenmesinde basına düşen görev hem önemli hem de kapsamlıdır.
Basının görevi; geneli ilgilendiren yada ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde, halkı aydınlatmak, çeşitli konularda kamuoyunu düşünceye sevketmek için tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek ve uyarmak, bireyleri içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları yönünden bilinçlendirmektir. Anayasa'nın 28. ve 5680 sayılı Basın Yasasının 1.maddesi basın Özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.Basın özgürlüğü kişinin, dünyada ve özellikle yaşadığı toplumda oluşan ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar (Ordinaryüs Prof.Dr.Sulhi Dönmezer-Basın Hukuku, 1968 sh.72 ve devamı, Prof.Dr.Kayıhan İçel-Kitle Haberleşme Hukuku, 1977 sh.50, Prof.Dr.Ergun Özsunay, Gerçek Kişiler 1980 sh.119 ve devamı, Yargıtay 4.H.D. 12.4.1979 tarih ve 9042-4935 sayılı ve aynı yöndeki kararlan)
Basın özgürlüğü demokrasinin "olmazsa olmaz" koşuludur.
Doğaldır ki, basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi, yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın, yaptığı yayınlarda gerek Anayasa'nın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25.maddelerinde ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan, kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır.
Bu nedenle, bazı durumlarda basın özgürlüğü ile kişilik hakları çatışabilir. Bu çatışma halinde haberin verilmesinde hukuka uygunluk sınırı içinde kalındığı takdirde basının sorumluluğundan söz edilemez.
Basının, kamu görevi yaparken gözönünde tutulan amaç ile kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, objektiflikten ayrılıp, haber sınırını aşarak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunarak, gerçek dışı haber verilir, yersiz şekilde onur kına sözler kullanılır, dürüstlük kuralına aykırı davranılır ve kişisel nedenlerle salt sansasyon yaratmak için yayın yapılırsa bu hukuka aykırı olur.
(Prof.Dr.Seüm Kateni Haksız Fiillerde Hukuka Aykırılık Unsuru 1964 sh.202 ve devamı, Prof.Dr.M-Ahmet Kılıçoğlu, Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılarda Hukuksal Sorumluluk 1993 sh.125 ve devamı).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.1985 gün ve 1985/4-96-790 sayılı kararı ve 6.3.2002 gün ve 2002/4-115-151 sayılı kararında da, bu ilkeler vurgulanmıştır.
Yayınladığı olayın doğruluğunu ve gerçekliğini araştırmak gazetecinin görevidir. Bununla birlikte, gazetecinin, bir olayı doğru, kabul edebilmesi için arayacağı desteklerin, objektif yönden güven verici ve inandırıcı olmasının ölçüsü belirlenirken yayıncılığın özel durumu gözetilmelidir. Ancak, yayınlanacak haber üçüncü kişilere ağır bir zarar verebilecekse, doğruluğun denetlenmesi görevi, daha katı ölçütlere bağlanmalıdır. Hemen belirtelim ki, haber verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan "gerçeklik", somut gerçeklik olmayıp, yayının yapıldığı andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Çünkü, basına somut gerçeği araştırma görevi yüklenmemiştir.
Yayının, ancak, olayın maddi gerçekliği saptandıktan sonra verilebileceği kabul edilecek o!ursa,haber verme hakkı sınırlandırılmış olur. Zira maddi gerçeğin ortaya çıkarılması zaman alır. Gazeteci de maddi gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmak göreviyle yükümlü değildir
Bu ilkenin ışığında somut olaya baktığımızda olayın 8.6.2000 tarihinde meydana geldiği, gazete haberinin 14.6.2000 tarihinde yayınlandığı, bu olaydan dolayı davacı Türkan hakkında ilköğretim müfettişi tarafından düzenlenen 5.7.2000 tarihli raporda, soruşturma,izni verilmesi gerektiği kanaatinin bildirildiği, Çankaya Kaymakamlığının 25.7.2000 gün ve 2000/93 sayılı kararıyla, "haberde geçen olayla ilgili yapılan inceleme sırasında alınan ifadelerden iddiaların doğruluk kazandığı anlaşıldığından Türkan Berber hakkında soruşturma izni verilmesine" karar verildiği, Adli Tıp Uzmanı tarafından öğrenci Gözde hakkında rapor düzenlendiği, haber tarihinde Ankara Valiliği İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu'nca da disiplin soruşturması yapıldığı, öte yandan olay nedeniyle okula polis geldiği, Adli soruşturma başlatıldığı, öğrencinin babası Erkan A...'ın bu olay nedeniyle tutuklandığı ve yargılandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her ne kadar, Türkan bu soruşturmalardan beraat etmiş, Erkan'da ceza.almışsa da bunlar yayından çok sonra ortaya çıkmıştır.
Bu deliller karşısında; haberde geçen tümcelerin yayının yapıldığı andaki görünürdeki gerçeklik ilkesine uyduğu, haberin güncel, toplumu ilgilendiren bir konu olduğu, bu nedenle kamu yararının da bulunduğu, eleştiri sınırlarının içinde kaldığı, kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte abartılı ifadelere yer verilmediği, bu yönü ile, benzer biçimdeki tazminata konu yayınlardan ayrıldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. Bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.5.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.