Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/4-413
K : 2002/409
T : 15.05.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 32.Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 31.5.2000 gün ve 2000/51 E.290 K., sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 5.2.2001 gün ve 2000/10111 E. 2001/1055 K. sayılı ilamiyLe; (... Davacılar, yapılan yayınla kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Mahkemece yayında yer alan haber ve fotoğrafların başka bir televizyon kanalındaki fotoğraflarla ve açıklanan sözlerle doğrulandığı, davacıların da radikal düşünceleriyle kamunun gündeminde yer aldıkları, bu bakımdan bu tür bir yayının kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği gerekçe gösterilerek dava reddedilmiştir.Karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya konu edilen yazı "Merve'ye rakı sofrası hazırlatacak" başlığı altında verilmiş ve üst kısmında da davacıların nikah törenindeki resimleri yayınlanmıştır.Resim altındaki başlıkta davacı Merve K... amaçlanarak "akşamcı olduğunu biliyormuş" daha alt yazıda da "Merve K... Bekir Y... tanıştıktan sonra içti içtiğini öğrendi.Merve içmeyi seven Bekir Y... evlenmekte bir sakınca görmedi" yazısı bulunmaktadır.Ana başlık altında ise davacı Bekir Y... için "akşamcı olduğu ortaya çıkan Bekir Y...'ı tanıyanlar o iyi bir akşamcıdır, rakıya bayılır Merve hanımın işi zor, kendisi içmese bile kocasına her akşam rakı sofrası hazırlayacak dediler" biçiminde değerlendirme yapılmıştır. Yine devamla davacı Bekir Y...'ın daha önceki evliliklerini yemekli içkili yaptığını bu nedenle Bekir'in Merve ile içkisiz bir yemekle dünya evine girmesine üzülmüş olabileceği yer almıştır.
Davacılardan Merve K...'nın yapılan genel seçimler sonunda milletvekili olarak seçildiği ancak meclise başörtüsü ile katılmasındaki ısrarı ile milletvekilliğinin düşürüldüğü bilinen bir olgudur.Yine adı geçen davacının bu tür davranışının Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ikinci maddesinde yer alan devletin laik olduğu ilkesi ile bağdaşmadığı da bilinmektedir. Ayrıca kamusal görevi taşıyan kişilerin belli ve çağdaş bir kıyafete uygun giyinmeleri o kurumun kendi iç düzenlemesi ve genel bir davranış biçimi olarak yerleşmiştir. Davacının tüm bu yazılı ve yerleşmiş olan ilkelere karşın dini inançlarını öne sürmek suretiyle böyle bir giyim biçiminde ısrarlı davranması devletin laik yapısıyla bağdaşmamış olması sonucu eleştirildiği sonuçta milletvekilliğinin düşürüldüğü bilinmektedir.Bu yön davacının inanç ve siyasi kişiliğini ilgilendirir, bu bakımdan da davacının bu şekilde davranışının ağır biçimde eleştirilmesinde kamunun yaran bulunmaktadır.Bu eleştiri kamu yararının var olduğu çizgiye kadar hukuka uygunluk teşkil eder.Bu çizginin aşılması durumunda yapılan yayın ve eleştiri kişilik haklarına saldırı teşkil eder.Bu çizginin belirlenmesindeki ölçü az yukarıda ifade edildiği üzere kamunun yararıdır.
İşte davacı Merve K...'nın kamuya mal olmuş bu davranış biçiminin bir sonucu olarak bu inanç ve davranış biçimini bir yaşam olarak kabul eden kişinin içki içen birisi ile evlenmesinin hoş karşılanmayacağı varsayımından hareketle yayın yapılmıştır. Ne var ki yayın bu hoş karşılamamakla yetinmeyip her iki davacının da özel yaşamlarını geçmişteki davranışlarını dile getirmiştir.Kişinin özel yaşamı ve ailesi onun sosyal kişilik değerlerini oluşturur.Özel yaşamın önem ve gizliliği ve koruması üst norm olarak Anayasa'nın 20.maddesinde düzenlenmiş ve 12.maddesinde de koruma altına alınmıştır.Yine 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Yasanın 4.maddesinde de bu hakkın güvence altına alındığını görmekteyiz. Ayrıca bu hak Medeni Kanunun 24, 24/A maddesinde koruma altına alınmış, Borçlar Kanununun 49.maddesinde de saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırım belirtilmiştir. Belirtilen bu yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere kişinin özel yaşamı her türlü saldırının dışında tutulmuştur.Kişinin özel yaşamı kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun rızası dışında kamuya açıklanamaz.Bu kişinin yaşamının gizli alanını oluşturur.
Somut olayda davacılar için kamu yararının olmamasına karşın davacıların evlilik resimleri yayınlanmak suretiyle davacı Bekir Y...'ın akşamcı olduğunu davacı Merve'nin esinin bu tür davranışını benimsemese dahi her gün içkili sofra hazırlamak zorunda kalacağını belirtmiş ve dava Bekir Y...'ın da böyle içkisiz bir düğün yapmaktan üzüldüğü belirtilmiştir.
Böylece yukarıda belirtildiği üzere kişinin özel yaşamı ile ilgili olarak yapılan açıklamalar ve davaya konu edilen yayın ile davacılardan Merve K...'nın siyasi konumuna ilişkin tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde kamu yararı bulunmayan ve tamamen davacıların özel yaşamlarını ilgilendiren bir konuda yayın yapıldığı bunun sonucunda da davacıların kişilik değerlerine saldırı da bulunulduğu kabul edilmek gerekir. Şu durumda mahkemece davacıların kişilik değerlerine saldırının varlığı kabul edilmeli ve takdir edilecek manevi tazminata hükmedilmek gerekir. Bu yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar Bekir Y... ve Merve Safa K..., G... Gazetesinin 2 Kasım 1999 tarihli nüshasında, İ.sayfada "Merve'ye Rakı Sofrası Hazırlatacak" manşetiyle haber yayınlandığını, yayınlanan haber ile davalıların, davacıların kişilik haklarına ağır bir saldırı gerçekleştirdiklerini; yayının içeriğinde aynen "Akşamcı olduğu ortaya çıkan Merve K...'nın kocası Bekir Y...'ı tanıyanlar; o iyi bir akşamcıdır. Rakıya bayılır Merve Hanımın işi zor; kendisi içmese bile kocasına her aksam rakı sofrası hazırlayacak.Bekir herhalde içkisiz bir yemekle dünyaevine girdiğine üzülmüştür." İfadelerinin yer aldığını; yine davacıların nikah töreninde çekilmiş fotoğraflarının altına "akşamcı olduğunu biliyormuş" ibaresinin yazıldığını; yayınlanan haber ile davalıların, davacıların kişilik haklarına ağır bir saldırı gerçekleştirdiklerini; bu nedenle davacılar için ayrı ayrı 5.000.000.000 TL. (toplam 10.000.000.000 TL) manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar, haberin hukuka uygun olduğunu, davanın reddini savunmuşlar; yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Demokrasinin gelişmesinde ve kökleşmesinde ulusal birliğin kararlılık kazanmasında kamuoyunun oluş ve belirişinde, sosyal ve siyasal ilerleme ve kamuoyunun bilinçlenmesinde basına düşen görev hem önemli hem de kapsamlıdır.
Basının görevi; geneli ilgilendiren yada ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde, halkı aydınlatmak, çeşitli konularda kamuoyunu düşünceye sevketmek için tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasa! oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek ve uyarmak, bireyleri içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları yönünden bilinçlendirmektir.Anayasanın 28 ve 5680 sayılı Basın Yasasının 1.maddesi basın özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.Basın özgürlüğü kişinin, dünyada ve özellikle yaşadığı topumda oluşan ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını amaçlar. (Ordinasyüs Prof.Dr.Suihi Dönmezer-Basın hukuku, 1968 S.72 ve devamı. Prof.Dr.Kayıhan İçel-Kitle Haberleşme Hukuku, 1977 S.50, Prof.Dr.Ergun Özsunay, Gerçek Kişiler 1980, S: 119 ve devamı, Yargıtay 4.H.D. 12.4.1979 tarih ve 9042-4935 sayılı ve aynı yöndeki kararları)
Basın özgürlüğü demokrasinin "olmazsa olmaz" koşuludur.
Doğaldır ki, basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük , tüm özgürlükler gibi, yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir.Basın yaptığı yayınlarda gerek Anayasanın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25.maddelerinde ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan, kişilik "haklarına saygı göstermek, bunlara saldın niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır.
Bu nedenle bazı durumlarda basın özgürlüğü ile kişilik haklan çatışabilir.Bu çatışma halinde haberin verilmesinde hukuka uygunluk sının içinde kalındığı takdirde basının sorumluluğundan söz edilemez.
Basının, kamu görevi yaparken gözönünde tutulan amaç ile kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, objektiflikten ayrılıp, haber sınırını asarak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunarak, gerçek dışı haber verilir, yersiz şeklide onur kırıcı sözler kullanılır dürüsttük kuralına aykırı davranılır ve kişisel nedenlerle salt sansasyon yaratmak için yayın yapılırsa bu hukuka aykırı olur. (Prof.Dr.Seüm Kateni. Haksız Fiillerde Hukuka Aykırılık Unsuru 1964 S.202 ve devamı, Prof.Dr.M.A. Kılıçoğlu, Şeref Haysiyet ve Öze! Yaşama Basın Yoluyla Saldırılarda Hukuksal Sorumluluk 1993 S. 125 ve devamı).
Yargıtay Hukuk. Genel Kurulu'nun 9.10.1985 gün ve 1985/4-96-790 sayılı karan ve 6.3,2002 gün ve 2002/4-115-151 sayılı kararında da bu ilkeler vurgulanmıştır.
Bu ilkelerin ışığında somut olaya baktığımızda, davacı Merve K..., milletvekili seçilmiş ve taktığı turban nedeniyle tartışmalara konu olmuş, herkesçe bilinen ve tanınan bir politikacıdır.
Tanınmış kişilerin davranışlarını, yaşayış tarzlarını halkın bilmesinde yarar bulunmaktadır. Toplum bu sayede siyasi kişiliği bulunanları tanıyacak ve ilerde ona göre davranacaktır. Olayda,. davacıların davranışları kamuoyuna yansıtılırken aynı zamanda eleştirilmiş olup konu ile ifade arasında da düşünsel bağ bulunmaktadır.Haberde; suçlayıcı, küçültücü, kamuoyunu yanıltıcı sözlere yer verilmemiş olup, basının "haber verme hakkı" sınırları içinde kalınmıştır. Bu durumda hukuka aykırılıktan ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme karanının yukarda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,15.5.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini