Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/4-277
K : 2002/344
T : 01.05.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "tazminat" davasının ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılaması sonucunda Yargıtay 4.Hukuk Dairesince 11.12.2001 gün ve 9259-12483 sayılı kararla ; "Dava dilekçesi ve eklerinin HUMK'nun 575/2. maddesi uyarınca görevli bulunan Dairemize verilmesi üzerine dosyanın ilk derece mahkemesi olarak kaydı yapıldıktan sonra yapılan açık yargılama sonunda dosya incelenip, gereği görüşüldü.
Dava HUMK'nun 573 ve izleyen maddeleri uyarınca dayalı hakimin sorumlu olduğu iddiasıyla açılmıştır.
Davacı, uzun süre Milletvekilliği ve Bakanlık yaptığını, dış görevlerde bulunduğunu, halen de milletvekili olup, kamuoyunca bilinen ve tanınan bir kişi olduğunu, buna karşın yolsuzluklarla ilgili olarak yapılan inceleme ve soruşturmalar nedeniyle ve jandarmanın istemi üzerine telefonlarının dinlenmesine karar verildiğini, sonradan usule ve yasaya aykırı olarak karardaki isminin silindiğini davalının kararın verilmesinde gerekli özeni göstermediğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, böylece kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, iddia edilen kararın jandarmanın istemi üzerine kendisi tarafından verildiğini, ancak davacının milletvekili olduğunu öğrenince durumu, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına sözlü olarak ilettiğini, bunun üzerine Cumhuriyet Savcısının da anılan kararı davacı yönünden uygulamaya koymadığını, hatta bu yüzden karardan davacının isminin çıkarıldığını, görevinin sınırları içinde kalmak suretiyle böyle bir kararın verildiğini davacıyı zararlandırmak amacı ile davranmadığını, bu nedenle de kişisel kusurundan söz edilemeyeceğini, olayda HUMK'nun 573. ve devamı maddelerinin uygulama olanağı bulunmadığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiği savunmasında bulunmuştur.
Taraflar, iddia ve savunmalarını destekleyen ve doğrulayan kanıtlarını dosyaya sunmuşlardır. Başkaca kanıtları olmadığını da bildirmişlerdir.
Dosyadaki kanıtlara göre, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 9/11/2000 tarihli yazısı ile, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığından "Ankara ilinde yapılan bir ihale yolsuzluğu ile ilgili şebeke oluşturdukları değerlendirilen aşağıda isimleri yazılı şahıslar hakkında Gizli İzleme kararı verilmesi hususunda gereğinin yapılması..." istenmiştir. Bu yazı ile izlenmesi istenen kişiler arasında davacının adı da yer almaktadır. Bu yazı üzerine ve savcılığın istemi gereğince, Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargıç olan davalıdan karar verilmesi istenmiştir. Davalı da, 10/11/2000 gün ve 2000/628 değişik iş, sayılı kararla içlerinde davacının da adı bulunan üç kişi hakkında, 4422 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, adı geçenlerin "...her türlü faaliyetlerinin teknik araçlarla gizli olarak gözetilmesine ve izlenmesine..." karar vermiştir. İşte davacı bu kararla, kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia etmektedir. Anılan bu kararın diğer bir örneğinde ise, davacı adının silindiği görülmektedir.
Dava, HUMK'nun 573. ve devamı maddelerinde yer alan ve Hakimlerin sorumluluğunu içeren eylem kapsamında kaldığı ve iddia edilen eylemin Yargıcın görevi ile ilgili bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan yasanın 573. maddesinde, yargıçların hukuki sorumluluklarına ilişkin nedenler, belirtilmiştir. Bu nedenler, örnek olarak belirtilmeyip, sınırlayıcıdır.
Somut olay, yasada öngörülen 1. ve 7. bentte gösterilen nedenlerin kapsamı içinde yer aldığı düşünülerek, konunun irdelenmesi gerekmektedir. Maddenin 1. bendinde yargıcın, birine duyduğu öfke nedeniyle ve kasıtlı olarak karar vermesini, 7. bentte de, karar verilmesinde, özensiz davranmasını öngörmektedir. Dava dilekçesindeki açıklamadan,- davalının kasıtlı değil, özensiz davrandığının iddia edildiği anlaşılmaktadır. Özensizlik de bir kusurdur. Kanıtlanması durumunda sorumluluğu gerektireceği doğaldır.
Davalı davaya konu edilen kararı, yukarıda tarih ve içeriği belirtilen istem üzerine ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Yasası hükümlerine göre vermiştir. Anılan yasanın kapsamına giren suçlar belirtildikten sonra, 2. maddesinde "...yataklık etme kuşkusu altında bulunan kimselerin kullandıkları telefon, faks, bilgisayar..." gibi bilgilerin dinlenebileceği öngörülmüş ve bu konuda karar verilmesi içinde "...kuvvetli belirtilerin varlığı..." koşul olarak aranmıştır. Aynı yasanın 3. maddesi de gizli izleme başlığını taşımakta olup, tüm faaliyetlerinin izlenebileceği öngörülmüştür.
Davaya konu edilen karar ve dosyadaki diğer kanıtlar birlikte incelendiğinde, yapılan bir soruşturmadan dolayı, haklarında inceleme yapılan iki kişinin izlendiği, bu kişilerin davacı ile telefonla görüşmelerde bulunması üzerine, davacının da izlenmesinin, incelemeyi yürüten güvenlik güçlerince istendiği ve sonradan da izlenen bu kişinin tutuklandığı anlaşılmaktadır. Somut olayın bu özelliği göz önünde tutulduğunda davalının özensiz davrandığı söylenemez. Davalının, başkaca inceleyebileceği ve toplayabileceği bir olgu bulunmamaktadır. İşin gereği olarak hızlı karar verilmesini de gerektirdiğinden böyle bir sonuca varılmasında bir özensizliğin olduğunu haklı kılmamaktadır. Kaldı ki, kararda yer alan davacının adı, çıkarılmıştır.
Davacı, karar gereğince, telefonlarının dinlendiğini ve izlendiğine ilişkin kanıt da getirememiştir. Böylece zararın doğduğu da düşünülemez. Karar, hukuka aykırı olsa bile, uygulamaya konulmadığından zararın doğduğu da söylenemez. Sorumluluk için hukuka aykırılık yeterli olmayıp zararın varlığı da gereklidir. Kararın, basın tarafından öğrenildikten sonra yayın konusu yapılması, davacının telefonlarının dinlendiği sonucunu doğurmaz.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde, davalının HUMK'nun 573. ve devamı maddelerinde sorumluluğunu gerektiren unsurların gerçekleşmediği kabul edilmeli ve istemin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde bir sonuca varılmıştır." Gerekçesiyle ; 1-Davalının davacıya karşı hukuka aykırı bir eylemi bulunmadığından Davanın reddine, 2-HUMK'nun 576/2. maddesi gereğince takdiren 250.000.000 lira manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,3-Ret kararının eklentisi olarak HUMK.nun 576/2. maddesi gereğince 35.591.400 lira para cezasının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,4-Kendisini vekille temsil ettiren davalı Ramazan Aksan vekili için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 135.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınmasına, 5-Davacı aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 13.500.000 lira nisbi karar harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 3.240.000 lira red karar harcı olmak üzere toplam 16.740.000 lira harcın peşin alınan 135.000.000 lira harçtan mahsubu ile geri kalan 118.260.000 liranın talep halinde davacıya geri verilmesine,6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,7-Davalı tarafından yapılan 1.750.000 lira yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, " oybirliği ile karar vermiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde .temyiz edildiğinin anlaşıldıktan ve dosyadaki tüm kağıtların okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, HUMK.nun 573 ve izleyen maddeleri uyarınca hakim aleyhine açılan manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, uzun süre Milletvekilliği ve Bakanlık yaptığını, dış görevlerde bulunduğunu, halen de yasal dokunulmazlığa sahip bir milletvekili ve kamuoyunca bilinen ve tanınan bir kişi olduğunu, buna karşın yolsuzluklarla ilgili olarak yapılan inceleme ve soruşturmalar nedeniyle ve jandarmanın istemi üzerine telefonlarının dinlenmesine karar verildiğini, sonradan usule ve yasaya aykırı olarak karardaki isminin silindiğini, davalının kararın verilmesinde gerekli özeni göstermediğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, belgelerin, verilerin; gizlilik yokmuşçasına, tüm basın organlarının elinde dolaşmasına sebep olunduğunu, bu şekilde olayın basına da yansıması ile manevi zararının daha da ağırlaştığını, böylece kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek 10.000.000.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 10.Kasım.2000 tarihinden başlayan yasal faizi ile beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddia edilen kararın jandarmanın istemi üzerine kendisi tarafından verildiğini, evrak ve talep yazısında davacının milletvekili olduğunun belli olmadığını, ancak daha sonra davacının milletvekili olabileceğini soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına sözlü olarak ilettiğini, bunun üzerine Cumhuriyet Savcısının da anılan kararı davacı yönünden uygulamaya koymadığını, hatta bu yüzden karardan davacının isminin çıkarılmış olabileceğini, kendisinin karardan ismi silmesinin söz konusu olmadığını, görevinin sınırları içinde kalmak suretiyle böyle bir kararın verildiğini, davacıyı zararlandırmak amacı ile davranmadığını, karar uygulanmadığından davacının bir zararının da doğmadığını, ayrıca kişisel kusurundan söz edilemeyeceğini, basına yansıma ile de ilgisinin olmadığını, hakim olarak usul ve yasaya uygun hareket ettiğini, olayda HUMK'nun 573. ve devamı maddelerinin uygulama olanağı bulunmadığını ,davanın reddedilmesini,kendisi lehine taktir edilecek bir tazminata hükmedilmesine, karar verilmesini savunmuştur.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine, davalı lehine tazminata ve bu hükmedilen tazminat üzerinden davacıdan harç alınmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1.Hukuk Genel Kurulunca yapılan ilk görüşmedeki oylama sonucunda davanın esasına ilişkin
olarak ilk derece mahkemesi sıfatıyla dairenin verdiği karar ve gerekçesi oybirliği ile usul ve yasaya uygun bulunmuş, daire kararının aksine bir görüş ileri sürülmemiştir. Buna göre;
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği karara karşı davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekir.
2.Ancak, Dairece davalı lehine HUMK' nün 576/2. maddesi uyarınca yasa gereği hükmedilen
250.000.000 lira manevi tazminat üzerinden hesaplanan ve davacıdan alınmasına karar verilen
13.500.000 lira nispi karar harcının alınıp alınmayacağı ve davacıya yükletilip yükletilemeyeceği konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmıştır.
Hemen belirtelim ki bu yönün kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle temyiz edenin sıfatına ya da temyiz edilip edilmediğine bakılmaksızın doğrudan incelenmesi gerekir.
Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Karar ve ilam harcının dayanağını teşkil eden 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun yargı harçlarını düzenleyen birinci kısmının "mükellefiyet" başlıklı birinci bölümünde yer alan "mevzuu" başlıklı 2. maddenin birinci cümlesinde ; " Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir. " denilmektedir. Madde ile atıf yapılan (1) sayılı tarifede ise Yargı Harçları ; A)Mahkeme harçları , B) İcra ve İflas Harçları , C)Ticaret Sicili Harçları , D)Diğer Yargı Harçları (müşterek kısım) olmak üzere dört başlık altında düzenlenmiştir. ( A-I ) de başvuru harcı, (A-II) de celse harcı, (A-III) de Karar ve İlam Harcı yer almaktadır. Görüldüğü üzere her harcın dayanağı ayrı olup, alınma şekil, şart ve oranları da ayrı ayrı hükme bağlanmıştır.
(A-III) bölümünde düzenlenen karar ve ilam harcı nispi ve maktu olmak üzere iki başlık altında belirlenmiştir. Alınacak harcın oranının belirlenmesi yanında ne üzerinden alınacağı da açıklanmıştır. Eldeki dava konusu belli bir değerle ilgili bulunduğuna göre Tarifenin A) III-1-a maddesinin ele alınması gerekmektedir. Bu maddede aynen ; "konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden" denilmek suretiyle alınacak harç oranı gösterilmiştir. A)III-l-e maddesinde ise bu nispetlerin Yargıtay'ın işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanacağı açıkça ifade edilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanununun "mükellef" başlıklı 11. maddesine göre; Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle
mükelleftir. Herhangi bir istek olmaksızın resen yapılacak işlemlere ait harçlar, aksine hüküm yoksa, lehine işlem yapılan kişilerden alınır. Burada istek olmaksızın resen yapılacak işlemler kavramı irdelendiğinde işlemin tek taraflı olarak bir kişi lehine ama kimse aleyhine olmadığı hallere ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Davalı Hakim lehine yasa gereği hükmedilen tazminatın yükümlüsü ise bellidir. Bu yükümlünün hakim değil onun hakkında dava açan kişi olması karşısında, buna göre hesaplanacak harcın yükümlüsü de yine bu kişi yani haksız yere dava açtığına hükmedilen davacı olmalıdır.
Harç alma ölçüleri başlıklı 15. maddede de; Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır. Değer esasını düzenleyen 16. maddede, "Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır." Harcın nispeti konulu 21.maddede ise; Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır denilmekte, Nispi Harçlarda Ödeme zamanını düzenleyen 28. maddesinde ise karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin alınacağı geri kalanın kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği hükmü yer almaktadır. Ayrıca harçtan istisna ve muaflıkları düzenleyen gerek bu yasa gerek özel yasaların hükümler arasında uyuşmazlığa konu bu tazminat ya da yükümlüsünün istisna ya da muafiyeti bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu' nün masarifi muhakeme ana başlıklı 413 ve devamı maddelerinde mahkeme masrafları ve harçlardan sorumluluk düzenlenmiştir.
Anılan Yasanın 413 maddesinde; "Müddei muhakeme masraflarını harç tarifesi mucibince
tediyeye mecburdur ", 416. maddesinde ise ; "Masarifi muhakemeyi berveçhi peşin tediye eden taraf haklı çıkarsa bu masraf diğer tarafa tahmil olunur.", 417 maddesinde de; Kanunen musarrah olan hallerden maadasında masarifi muhakemenin aleyhinde hüküm verilen taraftan istifa olunmasına karar verilir "hükümleri bulunmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 576 maddesinin 2. fıkrasında: "Dava sabit olmadığı takdirde müddeiden yirmi beş liradan dun olmamak üzere cezayı nakdi ile, kendisinden dava olunan hakimin duçar olduğu maddi ve manevi zarar ve ziyan için takdir olunacak münasip bir tazminatın tahsiline hükmolunur." Denilmektedir.
Yeri gelmişken açıklanan yasal düzenlemelerin ışığı altında bu tazminatın hukuksal niteliğinin ve buna göre de harca konu olup olmayacağının incelenmesinde yarar vardır. Davalı hakimin karşı dava yoluyla talebini gerektirmeyen, açılan davanın sonucuna bağlı olarak ve ancak davanın sabit olmaması halinde hükmolunması zorunlu , miktarı belirsiz ve tamamen takdire bağlı olan, ancak ilgili hakimce talep edilmediği açıkça belirtilmişse hükmedilemeyen , dayanağını da yasadan alan bu tazminat kendine özgü niteliktedir. Tazminat Hukuku kuralları içinde bakıldığında hakimin haksız yere dava edilmekle maddi ve manevi zarar ve ziyanının doğduğu baştan kabul edilen ve tazminatın tüm unsurlarını da resen hükmedilme özelliğine karşın içinde barındıran bir tazminat türüdür.
Bu tazminatın karara bağlanması halinde karar ve ilam harcı alınıp alınmayacağı, değerinin baştan belli olmaması nedeniyle peşin harç alınmamasının hiç harç alınamayacağı anlamına gelip gelmeyeceği de bu yapısından kaynaklanan sorular olup cevaplanması gerekmektedir. Yargı harçlarının açıklanan özelliği gereği davada haksız çıkan tarafa yükletilecektir. Bir dava sırasında haksız davranışta bulunan her kimsenin haksız davranışlarının bütün sonuçlarından , bunları önceden bilmesi mümkün olsun veya olmasın , sorumlu tutulması hukukun genel kurallarından olup, usul yasalarındaki dava giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin hükümler örn HUMK.417 maddesi hükmü, bu ilkeye dayanmaktadır. Harcın dava giderlerinden olduğu HUMK. 423 maddesinden açıkça anlaşılmaktadır. Sonuç olarak , haksız yere dava açmış veya haksız yere savunmada bulunmuş kimse, harç bakımından , bir kazanılmış hak ileri süremez veya haksız davranışının sonuçlarından sorumlu tutulmasında da adalete aykırı bir yön düşünülemez (YİBK. 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı). Hakim lehine davacı aleyhine yasa gereği yükletilen tazminat da davacının haksız çıkmasının sonucu olup, peşin harç alınmamış olması nispi karar ve ilam harcının alınmamasını gerektirmediğinden haksız çıkılan miktar üzerinden nispi harcın davacıdan alınması usul ve yasaya uygundur.
İlk görüşmede bu konuda karar nisabı sağlanamadığından yapılan ikinci görüşme sonunda açıklanan nedenlerle oyçokluğu ile daire kararının harç yönünden de onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle hem esas hem de harç yönünden ONANMASINA,aşağıda yazılı (8.500.000 ) lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 17.4.2002 gününde yapılan ilk görüşmede esasta oybirliği, 01.05.2002 gününde yapılan ikinci görüşmede de harç yönünden oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Anneye bakamamak 
  • 18.08.2025 21:37
  • Terör Örgütü Propagandası Suçu (TMK 7/2) ve Katalog Suç Niteliği : DMK 48 - A/5 VE CMK 100/3 değerlendirmesi 
  • 14.08.2025 15:01
  • Demirbaş + Ortak gider.. Hepsi aidatla karşılanıyor.. 
  • 05.08.2025 01:36
  • Tapu babamın adına, kira sözleşmesi benim adıma. Kiracı tahliye hk.? 
  • 01.08.2025 20:09
  • İşveren bizimle yapmış olduğu protokolü baskıyla bozdu. 
  • 01.08.2025 11:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini