 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/21-782
K : 2002/778
T : 09.10.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TESBİT DAVASI
- ÇEKİŞMENİN ÖNLENMESİ DAVASI
ÖZET : Uyuşmazlık, davalı SSK Genel Müdürlüğü ile davacı işçi arasındaki 30 günlük çalışmanın gerçek olduğunun tesbitine ilişkindir. Davacının SS Kanununa tabi zorunlu sigortalı olduğu dönemden çok önce başlayan Bağ-Kur sigortalılığı olduğu halde kendisinin kurum değiştirmek suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Her sosyal güvenlik yasası kendi kapsam ve alanını belirklemiş, sigortalıları kendi bünyesinde tutmak istemiştir. Sistemden diğerine geçiş mümkün olmakla birlikte bunun muvazaa veya yasaya karşı hileyi amaçlayan bir olguya dayanmaması gerekirken iddia edilen fiili çalışmanın nitelik ve kapsamı ortaya konmayan kuşkulu ve hayat deneyimlerine uygun düşmeyen olgulara dayandığından davacının SSK nezdinde isteğe bağlı sigortalı olmak istemesi kabul edilemez.
Taraflar arasındaki "Tesbit, çekişmenin önlenmesi" davasından dolayı yaraan yargılama sonunda; Antalya İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.6.2001 gün ve S9 867-2001/406 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15.11.2001 gün ve 2001/6921 E, 7714 K sayılı ilamı ile; (...Dava; 1.4.1994 tarihi itibariyle 30 günlük çalışmanın gerçek olduğunun tesbitine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, davacının Sosyal Sigortalar Kanununa tabi zorunlu sigorta olduğu dönemden çok önce başlayan Bağ-Kur sigortalılığı vardır.Dosyedaki müfettiş tahkikatına göre de, davacının uzun süre traktör parça satışı işiyle uğraşıp bilahare inşaat işinde kısa bir dönem çalışıp isteğe bağlı sigortalılığa devam etmesi ile Kurum değiştirilmek suretiyle yaşlılık aylığı bağlanması amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Her sosyal güvenlik yasası kendi kapsam ve alanını belirlemiş, sigortaları kendi bünyesinde tutmak istemiştir.Kuşkusuz sistemden diğerine geçiş mümkün olup, bu geçişin muvazaa veya yapay bir geçişe dahası Yasaya karşı hileyi amaçlayan bir olguya dayanmaması gerekir. Bu nedenle iddia edilen fiili çalışmanın nitelik ve kapsamı ortaya konmayan kuşkulu ve hayat deneyirr.erine uygun düşmeyen olgulara dayanmak suretiyle davacının Sosyal Sigortalar Kurumu nezdinde isteğe bağlı sigortalı olmak istemesi kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olauları da içeren Hukuk Genel Kurulu'nun 29.11.2000 gün ve 2000/21-1705-1750 sayılı kararı dikkate alınmadan, reddi gerekirken davarın kabulü isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyc edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle somut olayın özelliğine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gere 9.10.2002 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 01.04.1994 tarihi itibariyle 30 günlük çalışmanın gerçek olduğunun tesbitine ilişkindir.
Davacı uzun süre Bağ-Kur sigortalısı olarak kendi nam ve hesabına çalıştıktan sonra işlerinin bozulması üzerine taşaron ömer Kaya yanında ve Ayten Kaya isimli işverene ait bina inşaatı işyerinde 01.04.1994 - 23.07.1994 devresinde toplam 49 çün süre ile 506 Sayılı Yasaya :abi zorunlu sigortalı olarak çalışmış ve ise girişi süresinde davalı Kuruma bildirilip primleri ödenrr.ş ve davacı takiben 01.09.1994 tarihinden itibaren 506 Sayılı Yasanın S5. maddesi gereğince isteğe bağlı olarak 30.10.1998 tarihine kadar primlerini ödedikten sonra 06.01.1999 tarihinde Kuruma müracaat i.s yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuş ve fakat Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişince yapılan incelme sonucunda 506 sayılı yasaya tabi zorunlu sigortalılığının fiili ve gerçek olmadığı sonucuna varılarak zorunlu sigortalılığı ve buna bağlı olarak da isteğe bağlı sigortalılığı iptal edilerek tahsis talebi red edilmiştir.
Ancak toplanan deliller çerçevesinde Kurum işlemi mevzuata uygun bulunmamaktadır. Zira, Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişince yapılan denetim sırasında işverenin bilgisine müracaat edilmemiş sadece davacının beyanı tutanağa alınmıştır. Buna göre davacı işyerinde l ay kadar çalıştığını ancak ücret almadığını işvereni tanımadığını belirtmiştir. Oysa dava sırasında dinlenen davacı tanıklarından ve özellikle davacıyı inşaat işyerinde taşaron sıfatı ile çalıştıran Ömer Kaya'nır, yeminli beyanından çalışmanın ücret mukabili -geçtiği anlaşılmaktacır.Davacının işvereni tanımam demesinin, akrabası olmadığı anlamındadır. Bu durumda aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan Sosyal Sigortalar Kurumu müfettiş tutanağına itibar etmek mümkün değildir.
Davacının 01.04.1994 tarihli işe giriş bildirgesi Kuruma süresinde verilmiş ve 49 gün çalışma karşılığı primler ödenmiştir. Tanıklarda fiili çalışmayı doğrulamışlardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.06.1997 tarihli kararında da bildirge verilip primlerin yatırılması fiili çalışmanın karinesidir. Bildirge verilip primlerini yatıran bir kişinin fiilen çalışmamış olmasının hayatın olağan akışına ters düşeceği belirtilmiştir.
Kurum davacının talebi üzerine isteğe bağlı sigortalılığı kabul etmiş yıllarca primlerini almış ve sonra yüzeysel inceleme sonucu zorunlu sigortalılığın geçerli olmadığına karar vemesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gibi idareye olan güven ilkesi ile de bağdaşamaz.
Bu nedenledir ki mahkeme kararının onanması görüşündeyiz. Değeri; çoğunluğun bozma görüşüne bunun için katılamıyoruz.
Yargıtay 10.H.D. Üyesi Sami Koçak
Yargıtay 10.H.D. Üyesi Çoşkun Öztürk