Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/21-556
K: 2002/570
T: 3.7.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
506/m.60,63
3201-1/m.3,6
 
Taraflar arasındaki tesbit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9.İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26/12/2001 gün ve 2001/1295-1335 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 5/2/2002 gün ve 671-691 sayılı ilamı ile; ( ...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektiriri sebeplere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 3201 sayılı Yasaya göre, yurt dışı hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının uzun sayılabilecek bir süre sonra; yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri olan yurda kesin dönüş koşulunun bulunmadığının anlaşılması üzerine, Kurumca; gerek borçlanma ve gerekse yaşlılık aylığının iptaline ilişkindir.
Mahkeme; kurum işlemlerinin yerinde olduğunu kabul etmiş ve davacı isteminin reddine karar vermişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının borçlanma veya yaşlılık aylığı koşullarından yurda kesin dönüş koşulunun bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek 3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Anayurt Türkiye'de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye'de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60. maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; "yaş", "sigortalılık süresi", "prim ödeme gün sayısı", "işten ayrılma" ve"yazılı istekte bulunmak" koşulları 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye'de çalışanların "işten ayrılma koşulu" burada; "yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye'ye dönüş" biçiminde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur. İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan az yukarda anlatılan hukuki gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen "yurda dönüş" şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay uygulamasında, kati biçimde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde, bu kişilerin borçlanmalarının iptali ile, Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K. sayılı ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra aynı doğrultudaki kararlar ).
Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6. madde ( B ) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurt dışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle; yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar için uygulanan yaptırımda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesin de; 506 sayılı Yasanın 3279 sayılı Yasa ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurt dışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın; görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201 sayılı Yasa yönünden de, Kurumun bu tür durumlarda uyguladığı hukuki statü ne Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri nede Yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşır durumdadır. Gerçekten de belirtilen koşulların yerine getirilmediğinin saptandığı durumlarda; Kurumun uygulanması ile;
a )Kişinin borçlanması ve buna bağlı yaşlılık sigortası iptal edilmekte, kişi Türk Sosyal Sigortalar sisteminden dışlanmakta,
b )İptal tarihine kadar ödenen yaşlılık aylıkları faizi ile geri alınmakta,
c )Borçlanma tarihindeki Kur üzerinden ödenen Türk Parası, dövizdeki artışlar dikkate alınmadan yıllar öncesi değerden iade edilmekte,
d )İade edilmek istenen bedele faiz dahi uygulanmamakta,
e )Kişinin yasadaki hak düşürücü süreyi kaybedip etmediği dikkate alınmamakta,
f )Ayrıca kişinin, yurt dışındaki sosyal sigortalar kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte, kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir şekilde ortada bırakılmaktadır. Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve yasalarca korunamaz.
Belirtilen nedenlerle; Kurumca; Yurtdışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için; yaşlılık aylığını kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, borçlanmanın ve buna bağlı yaşlılık aylığının iptali ile iptal tarihine kadar ödenen aylıkların geri alınması şeklinde işlem tesis edilmesi Anayasal Sosyal güvenlik ilkeleri ile yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşmadığı halde, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekilinin ilk karardaki temyiz itirazları Özel Dairece rededilip onun yönünden karar kesinleştiğinden direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından davalı Kurumun temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarınca gelince: Davacı, yurtdışı hizmetlerini 3201 sayılı Yasaya göre borçlanıp, borcunu ödedikten sonra yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu ve kurumca kendisine yaşlılık aylığı bağlandığını, daha sonra Kurumun yurda kesin dönüş yapmadığı gerekçesiyle borçlanmayı iptal edip bağladığı yaşlılık aylığını kestiğini ve geri istediğini beyanla, 3201 sayılı Yasaya göre yapılan borçlanma işlemi ile aylık bağlama işlemini iptal etmek suretiyle kişiyi sosyal güvencesiz bırakan kurum işleminin iptaliyle borçlanma işleminin geçerli olduğunun tesbitini yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemenin, "3201 sayılı yasaya göre yurtdışı hizmetlerinin borçlanılabilmesi ve buna bağlı olarak yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için yurda kesin dönüşün şart olduğunun 3201 sayılı Yasanın 3 ve 6 ncı maddelerinde açıkça hükme bağlandığı, Hukuk Genel Kurulu Kararlarında, kesin dönüşün şart olduğunun ve kişinin Almanya'da işsizlik sigortasından yardım almasının yurda kesin dönüş yapmadığının karinesi olduğunun kabul edildiği, somut olayda, davacı gerek borçlanma, gerekse aylık bağlanma talep tarihlerinde yurda kesin dönüş yapmadığı gibi, 20.4.1996- 31.12.2000 tarihleri arasında da Almanya'dan işsizlik yardımı aldığından kanunda öngörülen yurda kesin dönüş şartının gerçekleşmediği" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, yurt dışında geçen hizmetlerin 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılabilmesi için yurda kesin dönüşün şart olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın yasal dayanağı 3201 sayılı Yasanın 3. maddesinin birinci fıkrası olup, bu fıkraya göre, yurt dışında geçen çalışmaların borçlanılabilmesi için yurda kesin dönüş yapmak şarttır.
Sözü edilen maddenin amacının ne olduğuna gelince; borçlanma, bireylere tanınan bir atifet olduğu için yasa koyucu, yurda kesin dönüş yapmayanların geçimlerini ve bir ölçüde sosyal güvenliklerini yurt dışında sağlamış olmaları nedeniyle, yurt içindeki sigortalılara ve hak sahiplerine yeteri kadar yardım yapamayan Kurumun aktuaryel dengesini bozmamak amacıyla yurda kesin dönüş yapmayanlara borçlanma olanağı sağlamak istememiştir. Yurda kesin dönüş yapanları, sosyal güvenlikten yoksun bırakmamak ve yoksulluğa düşmelerini önlemek amacıyla kendilerine borçlanma ve buna bağlı olarak da aylık bağlama imkanı tanınmıştır. Yasanın amacının da açıklanan doğrultuda bulunduğu açık seçik ortadadır. Zira, borçlanma sonucunda tahsil edilen dövizin Türk Lirası karşılığı hiçbir zaman bağlanan aylıkları karşılayamaz. Hatta bağlanan aylıkların, sigortalının ölümünden sonra hak sahiplerine intikal edeceği dikkate alındığında, borçlanma primlerinin aylıkları karşılaması mümkün değildir. Yapılan hesaplara göre, borçlanan kimse, 4-5 yılda, ödediklerini geri almaktadır.
3201 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki evrede, yurt dışındaki hizmetler, 2147 sayılı Yasa uyarınca borçlanılabilmekte idi. 2147 sayılı Yasada kesin dönüş şartına ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde bu yasanın uygulama yönetmeliğinin 13. maddesinde, kesin dönüş yapmayanların borçlanamayacaklarına ilişkin açık hüküm bulunmaktaydı. Yönetmelikteki açık hükmün yasada yer almaması nedeniyle 2147 sayılı Yasanın 3201 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar Yargıtayımız, 2147 sayılı Yasa gereğince borçlanmak isteyenlerin yurda kesin dönüş yapmasına gerek olmaksızın borçlanabilecekleri görüşünü sürdürmüştür. Yargıtay görüşü ile Yönetmelik hükmü arasındaki çelişkiyi dikkate alan yasa koyucu, 3201 sayılı Yasaya kesin dönüşle ilgili açık hüküm koymuştur. ( 3201 S.K.nun m.3 ) keza 3201 sayılı Yasanın uygulama yönetmeliğinin 5. maddesinde de kesin dönüş yapmayanların borçlanamayacakları açıkça belirtilmiştir.
Kesin dönüşün şart olup olmadığı konusu Hukuk Genel Kurulu'nda tartışılmış ve 3201 sayılı Yasanın 3 ncü maddesine göre yurt dışındaki hizmetlerin borçlanılabilmesi için yurda kesin dönüşün şart olduğuna, Almanya'da issizlik sigortasından yardım alanların yurda kesin dönüş yapmış sayılamıyacağına, anılan maddede öngörülen kesin dönüş şartının gerçekleşmemesi halinde Kurumun, borçlanma işlemini iptal etmesinin doğru olduğuna karar verilmiştir. ( H.G.K.22.10.1997 T. 588 E., 857 K., 26.11.1997 T., 775 E. 986 K. 22.4.1998 T. 284 E. 300 K. 22.4.1998 T. 281 E., 298 K. )
1997 yılına kadar gerek 10.Hukuk Dairesi ve gerekse 21.Hukuk Dairesince verilen kararlar arasındaki bu çelişki Hukuk Genel Kurulu'nun yukarıda belirtilen kararları ile giderilmiş ve borçlanabilmek için yurda kesin dönüşün ön koşul olduğu dairelerce benimsenerek yerleşik Yargıtay görüşü halini almıştır.
Özel daire, yurda kesin döndüğünü bildirerek yapılan borçlanma üzerine aylık bağlanması ve daha sonra yurda kesin dönüş şartının gerçekleşmediğinin tesbiti halinde, kurumun hem borçlanmayı hem de aylığı iptal etmesi sonucu kişinin Türk Sosyal Sigortalar sisteminden dışlandığı, yasadaki hak düşürücü süreyi kaybettiği, kişinin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında sosyal güvencesiz bırakıldığı, oysa bunun yerine,borçlanma işlemi askıya alınarak yurt dışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği süreler için yaşlılık aylığının kesilmesi ve ödenen aylığın geri alınması şeklinde bir uygulama yapılmasının Anayasal Sosyal Güvenlik ilkeleri ile yasaların öngördüğü sosyal sigortalar sistemine uygun düşeceğini belirterek yerel mahkemenin red kararını bozmuştur.
Özel Daire , Hukuk Genel Kurulu'nun 14.2.2001 tarih 105 Esas, 139 Karar sayılı kararından esinlenerek yerel mahkeme kararını yukarıdaki gerekçelerle bozmuş ise de, o karara konu olayla somut olay tamamen farklı olup, Hukuk Genel Kurulu kararında sigortalının yurda kesin dönüş yapmaması nedeniyle borçlanması ve buna bağlı olarak, bağlanan aylıkların iptali işleminin yasaya uygun olduğu , ancak kurumca bağlanan aylıkların faizi ile geri alınması karşısında, sigortalının da ödediği borçlanma bedelini faizi ile birlikte geri alabileceği" kabul edilmiştir. Bu nedenle anılan karar davamıza emsal teşkil edecek nitelikte değildir.
Diğer taraftan, kanunda öngörülen kesin dönüş şartının gerçekleşmediği anlaşıldığı halde, yazılı gerekçelerle yasa koyucunun cevaz vermediği bir konuda borçlanmaya geçerlik tanınması objektif hukuk kurallarına aykırı olduğu gibi, söz konusu uygulama ile, yasaya aykırı olarak düşük kur üzerinden borçlanan kişiye, yasalara uygun davranarak yurda kesin dönüş yaptıktan sonra yüksek kur üzerinden borçlanan kişi aleyhine üstünlük sağlanmış olur ki, bu husus ta Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Somut olayda davacının yurt dışından kesin dönüş yapmadığı tartışmasız olduğuna göre, kesin dönüş yaptıktan sonra yasal süresi içinde yurt dışı hizmetlerini borçlanma imkanı olduğundan kanundaki hak düşürücü süreyi kaçırdığı ve Türk Sigorta sisteminden dışlandığı görüşü de doğru değildir. Kaldı ki, yurt dışındaki hizmet; borçlanma ile tasfiye edilmediğinden, borçlanmanın iptali halinde dahi kişinin yurt "dışındaki sigortalılık haklan devam ettiğinden yurt dışındaki sigortalılık haklarının kaybı da söz konusu olmayacaktır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 63. maddesi ile "bu kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak bir işte çalışmaya başlayanların sosyal güvenlik destek primi ödemeleri kaydıyla aylıklarının ödenmesine devam edileceği" belirtilmiştir. Dava konusu 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinin ( A ) bendinde, "bu Kanuna göre değerlendirilen sürelere dayanılarak aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda kesin dönüşün şart olduğu" vurgulanmış ( B ) bendinde ise, "yurda kesin dönerek , usulüne uygun geçerli bir borçlanma yapıp bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananların tekrar yurt dışında çalışmaya başlamaları halinde aylıklarının kesileceği, eski aylıklarının yurda kesin dönüş tarihini takiben tekrar ödenmeye başlanacağı" hükme bağlanmıştır. Görüldüğü gibi, bu iki müessesenin düzenlediği konular farklı olup, maddede "aylık bağlanabilmesi için yurda kesin dönüşün ön koşul olduğu" açıkça hükme bağlandığından ve ortada bir yasa boşluğu bulunmadığından kıyas hükümlerinin de uygulanması mümkün değildir.
Öte yandan, 3201 sayılı Borçlanma Yasasının 3 ve 6. maddelerinde Kanunun amacı "bu kanundan yararlanmak için yurda kesin dönüşün ön koşul olduğu" belirtilmek suretiyle açıkça ortaya konulduğundan başka bir yorum yoluna gitmek yeni hüküm getirmeye yol açar ki, böyle bir yorum, güçler ayrılığı ilkesini benimseyen Anayasamıza aykırı düşer. Yargının yasama meclisinin görevine müdahale yetkisi bulunmamaktadır. Yargı olması gereken hukuku değil olan hukuku uygulamalıdır.
Somut olayda, davacının borçlanma ve aylık bağlama tarihini kapsar biçimde işsizlik sigortasından aylık aldığı tartışmasız olup, Yargıtay'ın ve Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşmiş görüşlerine göre, yurt dışında işsizlik sigortasından aylık alanların aylık aldıkları ülkede ikamet etme zorunluluğu olduğundan yurda kesin dönüş yapmadığına karine teşkil eder. Bu karinenin : aksi aynı güç ve nitelikteki delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı açıklanan doğrultuda yurda kesin dönüş yaptığını kanıtlayamadığına göre, mahkemenin davanın reddine karar vermesi yerinde olup, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : 1-Yukarıda açıklanan nedenle davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 3.7.2002 gününde oyçokluğu ile Karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:
3201 sayılı Yasa gereği kendilerine yaşlılık aylığı bağlanan T.C Vatandaşlarının Yasanın öngördüğü biçimsel koşul kesin dönüş koşulunu daha sonra gerçekleştirmeleri durumunda bu kişiler hakkında yapılması gereken işlem konusunda Sayın Çoğunlukça ulaşılan sonuca;
a ) 3201 sayılı Yasanın 6. maddesi ve Temel İlke ve Esasları,
b ) 506 sayılı Yasanın Yaşlılık Aylığına ilişkin temel düzenleme ve kuralları,
c ) Sosyal Sigortalar Sisteminin Ana ve İlke esasları,
d ) Anayasal Sosyal Güvenlik ilkesi ve bu alanda kabul ettiği temel ilke ve esaslar,
e ) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.2.2001 günlü E:2001/21-106 K.2001/140 sayılı İçtihat ve öngördüğü ilkeler,
f ) Adalet, Hakkaniyet ve Ölçülülük İlkeleri,
g )
Dairemizin 14.2.2001 günlü yukarıda sözü edilen Yargıtay H.G.K.'nun kararında belirtilen ilke ve esaslara uygun bu güne değin vermiş olduğu sayısız kararlara ve bu günde oluşturduğu temel ve ilke prensiplere uygun olmadığından katılmak mümkün olmamıştır.
Gerçekten, sorun doğrudan Yaşlılık Sigortasıyla ilgilidir. Yasal temel Sisteme göre bir kimsenin yurt içi veya yurt dışı olsun, yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için üç temel unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlar;
a )
Belli bir süre prim ödeme,
b ) Belli bir süre sigortalı bulunma,
c ) Belli yaşa ulaşma koşullandır.
Anayasal bir ilke olan Sosyal Güvenlik İlkesinin en önemli Sigorta Kolu Yaşlılık sigortasıdır. Belirtilen koşulları kazanan kişilere yaşlandıkları ve artık çalışamayacak duruma geldikleri dönemde yaşamlarını sürdürebilmek ve geçimlerini sağlayabilmek için belirtilen koşulları sağladıkları takdirde yaşlılık aylığı adı altında bir aylık bağlanır ve yaşamları boyunca bu aylık devam ettirilir. Yaşlılık Sigortasından amaç budur.
Yaşlılık aylığının başlayabilmesi için diğer bir koşul, kişinin işinden ayrılması veya yurt dışında çalışıyorsa yurda dönmesidir. Bu koşul yaşlılık aylığının kazanılması için ESAS KOŞUL OLMAYIP, BİÇİMSEL BİR KOŞULDUR. Başka bir anlatımla yaşlılık aylığına veya sigortasına HAK KAZANMA AYRI BU AYLIĞIN VEYA SİGORTANIN BAŞLAMASI AYRI KONULARDIR. Yaşlılık aylığına hak kazanmış bulunan bir kişinin, aylığı bir süre önce veya sonra başlayabilir.
Ancak, KAZANILMIŞ BİR HAKKIN ORTADAN KALDIRILMASI HİÇBİR ŞEKİLDE DÜŞÜNÜLEMEZ VE SAVUNULAMAZ. Hele Sosyal Güvenlik Hukukunda bu tür bir kabul geçerlilik bulamaz.
İşte; Dairemiz ile Yüksek 10.Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlık temelde bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Dairemiz YAŞLILIK SİGORTASINDAN YARARLANMA KOŞULLARINDAN:
a ) Prim ödeme koşulunu döviz ödemek suretiyle yerine getiren,
b ) Belli bir süre sigortalı bulunan,
c ) Belli bir yaşa ulaşmış,
Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığına hak kazandığını kabul etmekte ancak yaşlılık sigortasının biçimsel koşulu olan işten ayrılma veya yurda kesin dönüş koşulunu yerine getirmeyen kişilerin aylıklarının yurda kesin dönüş tarihinde başlayacağını kabul etmekte, buna karşın Yüksek 10.Hukuk Dairesi ise tamamen aksine bir görüşle BİÇİMSEL KOŞULUN ANA KOŞUL OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ, gerektiğini ileri sürerek yaşlılık aylığı koşullarını yerine getirmesine karşın salt yurda dönüş yapmadığı gerekçesiyle kişiyi tüm sosyal sigorta haklarından mahrum bırakmaktadır.
Dairemiz görüşüne göre; Yaşlılık aylığından yararlanmak için belirtilen esas koşulların ve bu arada yurt dışı işçiler için prim ödeme koşulu olarak borçlanmalarının yapılması durumunda ve diğer koşullarında oluşması halinde yaşlılık aylığı esas koşulları gerçekleştiğinden kişinin bu yönde kazanılmış hakkı oluşmaktadır. BİÇİMSEL KOŞUL OLAN VE YAŞLILIK AYLIĞININ BAŞLAMASI YÖNÜNDEN ÖNEM ARZ EDEN İŞTEN AYRILMA VEYA YURDA DÖNÜŞ KOŞULU SALT AYLIĞIN BAŞLAMASI YÖNÜNDEN ÖNEM ARZ EDER, YOKSA KİŞİYİ BU BİÇİMSEL KOŞULUN YOKLUĞU TÜM SOSYAL GÜVENLİKTEN YOKSUN BIRAKAMAZ.
Sayın Çoğunluğun görüşü belirtilen şartlara uygun düşmediğinden katılmak mümkün olmamıştır.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini