 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/20-639
K : 2002/797
T : 09.10.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· TESCİL
· KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.05.2000 gün ve 1999/51 E- 2000/80 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 24.04.2001 gün ve 2001/2608-3127 sayılı ilamı ile; (...Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Ekincik Köyü Kilise yanı .mevkiinde bulunan toplam 2 parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni' Yasanın 639.maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece/ dava dilekçesinde yazılı 298.32 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı Mehmet K... adına tapuya tesciline, 2.sırasında yazılı 1304.56 m2 miktarlı taşınmaz hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 639.maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 10.11.1993 tarihinde ilanı yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/8 uygulaması vardır.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1953 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Ancak; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Bir taşınmazın. tescile konu olabilmesi için öncelikle tapuda kayıtlı olmaması, orman, mera, yayla ve kışlak gibi" kamu malı niteliğindeki yerlerden bulunmaması ve 3402 Sayılı Yasanın 14. ve 17.maddelerince yer alan zilyetlikle yer kazanmaya ilişkin gerekli koşulların davacı yararına gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu 3116 Sayılı Yasa uyarınca 1942 yılında yapılmıştır. 3116 Sayılı Yasanın 1.maddesinde "bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerleri ile beraber orman sayılır" denilmekle o tarihte fiilen orman olan yerler Devlet ormanı sayılmış, çok eski tarihlerde orman olup da bu süre içinde örtüsü ortadan kalkmış yerler hukuken orman sayılmamıştır. Bölgede 3116 Sayılı Yasa uygulaması sırasında taşınmazın bulunduğu Ekincik Ovasının fotokopi suretiyle çıkartılıp aslı gibi olduğu onaylanan 1/10000'lik orijinal harita örneğinde 3170, 3172, 3173, 3174, 3181, 3183, 3182, 3180, 3.181, 3175, 3176, 3177 ve 3171 orman sınır noktaları ile çevrilerek orman içi büyük tarım alanı şeklinde belirlenmiştir. Halen yürürlükte olan ve ormanlar için teminat niteliğindeki 4785 Sayılı Yasanın, 1945 yılı sonrasında yapılan tüm orman tahditlerinde, bu arada çekişmeli taşınmazın.bulunduğu yerde 1993 yılında 3302 Sayılı Yasa hükümlerine göre yeniden yapılan orman kadastrosu ile önceki tahdidin aplikasyonu sırasında da.gözetildiği kural olarak kabul edilmektedir. Nitekim, Ekincik Köyünde 1993 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/8 uygulaması sırasında 6831 Sayılı Yasanın.7. maddesi gereğince orman olduğu belirlenen ve 1942 yılında yapılan tahditde tahdit dışında bırakılan alanlar, orman sınırları içine alınmıştır.
Bölgede genel kadastro 1953 yılında yapılmış ve çekişmeli taşınmaz orman olarak tespit dışı bırakılmıştır.
4785 Sayılı Yasanın gözetildiği, 3302 Sayılı Yasa uygulamasında tüm ormanlar devletleştirilmiş olmakla 1942 yılında yapılan tahdit de değerlendirilerek orman alanlarının genişletilmesi gerekirken, mevcut haritada daraltıldığı gözlenmiştir. Bu olgu değinilen yasaların esprisine ters düşer. Aplikasyon, orman sınır noktalarının yeniden aynı noktada ihyası, yenilenmesi işleminden ibarettir ve aslına en uygun şekilde açı, mesafe, sabit nokta unsurları dikkate alınarak ilk orman tahdidinin sınırlarının aynen korunmasını amaçlar. Oysa, dosya içinde yer alan ve 1/10000'lik biri 3116 Sayılı Yasaya göre, diğeri 3302 Sayılı Yasa uygulamasına ait orijinal haritaların aplike edilen orman sınır noktaları ve hatlarının
birbirleriyle uyumsuz olduğu, tüm arazide orman sınır noktası hatlarının eğim. uzunluk, denize olan uzaklıklarında tarım alanları lehine geniş ve farklı uygulama yapıldığı gözlenmiştir. Mahkemece, değinilen çelişkiler üzerinde durularak yöntemince giderilmesine çalışılmamış, yetersiz uygulama, araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuştur.
Dosya kapsamından anlaşıldığına göre, Köyceğiz Adliyesi 1982 yılında yangın geçirmiş, komşu dayanak parsellere ait dava dosyaları kısmen veya tamamen yanmış olduğundan, dava dosyalan yenilenmiş, haliyle tutanak örnekleri gönderilmekle yetinilmiştir. Komşu taşınmazların dayanaklarının tescile konu çekişmeli alanı ne olarak gösterdiğinin belirlenmesi, taşınmazın öncesinin niteliğinin araştırılmasındaki önemi de dikkate alınarak ilgili kayıt, belge ve krokilerin araştırılarak bulunması ve gerektiğinde komşu parsel kayıtlarının Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden getirtilip tüm belgelerin dosyaya eksiksiz katılmasının sağlanması zorunludur,
O halde; mahkemece, 1942 yılında yapılarak kesinleşen orman tahdidine, 3302 Sayılı Yasa uygulamalarına ait tutanak ar ve haritalar ile 1953 yılında yapılan genel arazi kadastro paftası getirtilip dosyaya eklenerek, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi ya da mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte tutanaklardaki orman sınır noktaları arazide birer birer bulunup ölçülerek yöntemince zemine uygulanmalı; tüm Ekincik Ovasının 3116 Sayılı Yasa ve 3302 Sayılı Yasa uygulamalarına ait tahdit haritaları ile kadastro paftaları ayrı ayrı özel aletlerle ölçekleri eşitlenmek suretiyle çakıştırılmalı; çekişmeli taşınmazın, bu belgelerdeki konumu saptanarak hazırlanan bu çakıştırılmış harita üzerinde denetime elverişli nitelikte bilirkişilere ortak imzalı, yeterli, duraksamaya yer vermeyen rapor ve kroki düzenlettirilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak uygulama ve araştırma sonunda;
1) Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen 1942 tahdit haritasına göre orman sınırları içinde kaldığı, 3302 Sayılı Yasa uygulaması sırasında orman sınırları içine alındığı veya 2/B maddesine konu edildiği saptandığı taktirde, davanın reddine karar verilmelidir.
2) Çekişmeli taşınmazın tahditlerde orman sınırları ve 2/B madde uygulama alanı dışında tarım alanı kesiminde kaldığının belirlenmesi halinde ise, davanın, Medeni Yasanın 639.maddesinde yazılı zilyetliğe dayalı tescil isteğine yönelik olması nedeniyle taşınmazın öncesi özellikle de taşınmaza komşu dayanak kayıt ve belgelerinin bu yerleri ne olarak nitelendirdiği hususu" da dikkate alınarak zilyetlikle edinilmeye elverişli nitelikte bulunup bulunmadığı, zilyetliğin süre ve biçimi araştırılmalı; taşınmazın ekonomik amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı, üzerinde zeytinliğin bulunması halinde veya diğer nedenlerle imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu yerlerden ise kullanımın ne zaman başlayıp, nasıl sürdüğü, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden ise imar-ihya tamamlandıktan sonra dava tarihine kadar yeterli zilyetliğin olup olmadığı yaşlı, tarafsız, ehil yerel bilirkişi ve tarafların gösterecekler tanıklar yerinde dinlenerek belirlenmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü, çevresi uzman orman ve tarım bilirkişilere incelettirilerek bilimsel veriler taşıyan rapor alınmalıdır. Taşınmazın esas niteliği hakkında bile vermeyen bilimsel değerden yoksun raporlarla yetinilmemelidir. Bunların yanında, 3402 Sayılı Yasanın 14 maddesinin amir hükmünün kamu»düzeni ile ilgili bulunduğu, bu hükmün zilyetliğe dayalı isteklerde mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği nazara alınarak, gerçek kişilerin (satıcı, davacı miras bırakan vb.) belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak miktarı 3083. Sayılı Yasa çerçevesinde Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Mahkeme Yazı işleri Müdürlüğünden sorularak yasal kısıtlamalardaki 40 ve 100 dönümlük kazanılabilecek toprak miktarı gözetilerek istem konusu parselin bu bakımdan zilyetlik yolu ile kazanılıp kazanılmayacağı da belirlenmeli, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme, araştırma ve denetime elverişli olmayan
uygulamaya, yetersiz rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nün 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının davalı Orman İşletme Müdürlüğüne geri verilmesine, 09.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.