 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/1-119
K. 2002/135
T. 6.3.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "Elatmanın Önlenmesi ve İşgal Tazminatı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.9.2000 gün ve 2000/272 E. 799 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 22.1.2001 gün ve 2000/16268, 2001/411 K. sayılı ilamı ile; ( ...Davacı, vakıflar idaresi 1947 yılında tesbiti yapılan ve 1949 senesinde kesinleşen 749 ada 1 parsel sayılı Arap Abdullah Vakfı adına kayıtlı Arap Abdullah Vakfı Camii imam ve müezzininin süknasına meşrutalı, bahçeli ahşap ev nitelikli yeri, akdi ve hukuki hiçbir nedene dayanılmaksızın işgal eden davalının haksız elatmasının önlenmesini ve 01.11.1997 tarihinden 31.12.1999 tarihine kadarki dönem için 636.000.000 TL. ecrimisilin yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı yan, bu camide görevli olduğu için çekişmeli yeri lojman olarak kullandığını ve 17.09.1999 tarihinde tahliye ettiğini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu yerin cami müezzin ve imamının süknasına meşrutalı olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten eski vakıf hukukumuzda, süknaya meşrut yerde kural olarak lehine şart kılınmış olanların oturmaları asıldır. Ne var ki, süknaya meşrut olan yapının yıkılması ve yerine yenisinin inşa edilmesi halinde uyuşmazlığın önceki yapıyı ( meşrutayı ) bünyesine alan vakfiyeye değil, Medeni Kanunun 722, 748 ve 749.maddeleri gereğince yeni hükümlere ( Medeni Yasanın hükümleri ) göre çözümlenmesi zarureti ortaya çıkar.
Somut olayda, 1947 tarihli kadastro tesbitine yansımış olan ahşap evin sonraki yıllarda yıktırılarak yerine yenisinin inşa edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan yeni bina yönünden, davacı idarenin bir tahsisi yada davalıya yapılmış bir kira sözleşmesi yoktur. Öyle ise, çekişmeli yerde oturmanın haklı ve geçerli bir nedeni bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, ecrimisil yönünden davalının 17.09.1999 tarihinde taşınmazı tahliye ettiği savunması da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Dava, elatmanın önlenmesi ve işgal tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kurduğu hüküm Özel Dairesince, yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Bozma kararından sonra yapılan yargılama sırasında; 17.7.2001 günlü oturuma her iki taraf vekilinin katıldıkları, davacı vekilinin bozma ilamına uyulmasını, bozma kararı aleyhine olan davalı vekilinin ise önceki kararda direnilmesini talep ettiği, tartışmasız olup; Yerel mahkemenin bu beyanları saptadıktan sonra, aynen; yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildi. Tefhim ve devam olundu ibaresinden sonra önceki kararda ısrar olunmasına karar verdiği belirlenmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; yerel mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve mahkemenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapma ve hüküm verme yükümlülüğü oluşur. Bu ilke, Usul Kanununun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeni ile ilgilidir. O halde Yargıtayın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlı olup, daha sonra uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozma doğrultusunda inceleme yaparak yeni bir hüküm kurmak zorundadır. Bozmaya uyulmasına ilişkin ara kararından dönülmesinin de olanaksız bulunduğu öğreti ve yargısal kararlarda duraksamaya yer vermeyecek biçimde kabul edilmektedir ( 9.5.1960 gün 21/9, 4.2.1959 gün 13/5 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararları, HGK 15.9.1982 gün 7/1798-785 sayılı kararı, Prof Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı Cilt V.sh.4739 vd. ) O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmadığından direnme kararının bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre işin esasına ilişkin sair direnme nedenleri ile temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına karar vermiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) bentte yazılı gerekçelerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının H.U.M.K. 429 maddesi gereğince BOZULMASINA ( 2 ) nolu bentte yazılı nedenle işin esasına ilişkin direnme ve temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 6.3.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.