 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2002/19-559
K: 2002/551
T: 26.6.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
406/m.1,2,3
KHK-233/m.2
818/m.41
3533/m.1,2,5
2004/m.67
6762/m.269,474,18,271
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Amasya Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.11.2000 gün ve 1999/386-2000/283 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 26.10.2001 gün ve 6443-6850 sayılı ilamı ile; "....Davacı vekili, davalı idarece yapılan yol yapım çalışmaları sırasında müvekkili idareye ait telefon kablolarına zarar verildiğini, talebe rağmen hasar bedelinin ödenmediğini, girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 1. maddesine göre davacı Türk Telekom A.Ş 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi bir kamu iktisadi kuruluşudur.
233 Sayılı K.H.K.nun 2/3 maddesinde kamu iktisadi kuruluşu "sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü, bu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür" şeklinde tanımlanmıştır.
Sermayesinin tamamı devlete ait bir kamu iktisadi kuruluşu olan davacı Türk Telekom A.Ş ile davalı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü arasındaki davaya, görevin kamu düzeninde bulunması nedeniyle davacı tarafın talebi bulunmasa dahi yüksek dereceli hakim tarafından mecburi tahkim prosedürü çerçevesinde bakılıp sonuçlandırılması gerekir.
Bu nedenle mahkemece davacı Türk Telekom A.Ş ile davalı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü arasındaki davanın 3533 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davaya genel mahkeme olarak bakılıp, karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Dava, İİK.nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Tarafların sıfatına göre uyuşmazlığın genel mahkeme sıfatıyla mı, yoksa 3533 Sayılı Yasa hükümleri gereğince mecburi tahkim prosedürü çerçevesinde yüksek dereceli hakim sıfatıyla mı bakılıp sonuçlandırılması gerektiği noktasındadır. Öncelikle ; Asliye Hukuk Hakiminin Sulh Hukuk Mahkemesince hakem sıfatıyla görülmek üzere kendisine görevsizlikle gönderilen dava dosyasını, başta hakem sıfatıyla yürütüp daha sonra verdiği ara kararıyla genel mahkeme sıfatıyla sonuçlandırması şeklen usule uygun bulunmamışsa da 3533 sayılı yasanın 5. maddesinde yer alan "Bu kanunun şümulüne giren işlerin tetkik edilebilmesi, taraflardan birinin vaki olacak yazılı müracaatına bağlıdır. Hakem, tetkikatın ve tahkikatın şeklini ve müddetlerini tayin eder ve hakimin haiz olduğu bütün salahiyetleri kullanabilir. Lüzum gördüğü takdirde tarafları da dinleyebilir." Hükmüyle hakeme tanınan takdir hakkı, usul ekonomisi ve uyuşmazlığın göreve ilişkin olması hususları gözetilerek bu şekli noksanlık sonuca etkili görülmemiş, göreve ilişkin uyuşmazlığın incelenmesine geçilmiştir.
Uyuşmazlığın temelinde davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş' nin hukuksal durumunun çözümü yatmakta olup, ilkin bu hususun ayrıntısıyla irdelenmesinde , varılacak sonuca göre de 3533 sayılı yasada öngörülen prosedüre tabi olup olmadığının değerlendirilmesinde yarar vardır.
Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin statüsü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 1.maddesinde belirtilmiştir.
Bu maddenin 10.06.1994 gün ve 4000 sayılı kanunun 1. maddesi ile değişik ilk halinde "Posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler T.C. Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce ( P.İ. ), Telekomünikasyon hizmetleri ise Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi ( Şirket ) tarafından yürütülür.
Şirket, ana sözleşmesi Ulaştırma Bakanı tarafından onaylandıktan sonra faaliyete geçer. Şirket,bu Kanun ile 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname,Türk Ticaret Kanunu ( kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç ) ve özel hukuk hükümlerine tabi olup,merkezi Ankara'dadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece askeri amaçlara yönelik olarak kendi imkanları ile kurduğu ve kuracağı her çeşit haberleşme sistemleri bu Kanun kapsamı dışındadır.
2813 sayılı Telsiz Kanunu ile radyo ve televizyona ilişkin Kanun hükümleri saklıdır." Hükmü yer almaktadır.
Davaya dayanak teşkil eden haksız eylemin gerçekleştiği 09.09.1998 ve davanın açıldığı 26.04.1999 tarihlerinde de yürürlükte bulunan bu hükümle kurumun yapısı değiştirilmiş, telekomünikasyon hizmetlerinin Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi ( Şirket ) tarafından yürütüleceği açıkça ifade olunmuştur.
Anılan maddede önce 29.01.2000 gün ve 23948 sayılı resmi gazetede yayımlanan 27.01.2000 tarih ve 4502 sayılı yasanın 1. maddesiyle değişiklik yapılarak üçüncü ve dördüncü fıkralar ilga edilmiş ve ayrıca ek fıkralar getirilmiş, daha sonra da yine bu kanunda değişiklik yapan 23.05.2001 gün ve 24410 sayılı resmi gazetede yayımlanan 12.05.2001 gün ve 4673 sayılı kanunun 1. maddesi ile getirilen hükümlerle maddenin iki ve dokuzuncu fıkraları değiştirilmiş, bu kanunun 2. maddesiyle de 406 sayılı kanunun 2. maddesinde de değişiklikler yapılmıştır.
Son haliyle 406 sayılı Kanunun 1.maddesi ; "Posta ve telgraf tesis ve isletmesine ilişkin hizmetler T.C. Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce ( P.İ. ), telekomünikasyon hizmetleri ise Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi ( Şirket ) tarafından yürütülür. Şirkette kamu payı % 50'nin altına düşünceye kadar ana sözleşmede yapılacak değişikliklerde Ulaştırma Bakanının görüşü alınır.
2813 sayılı Telsiz Kanunu ile radyo ve televizyona ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon altyapısı tesisi ve işletilmesi bu Kanuna tabidir.
Türk Telekom, bu Kanun çerçevesinde her türlü telekomünikasyon hizmetlerini yürütmeye ve telekomünikasyon altyapısı işletmeye yetkilidir.
Türk Telekom'un söz konusu yetkiye ilişkin hak ve yükümlülükleri Bakanlık ile imzalanacak görev sözleşmesi ve/veya görev sözleşmeleri ile belirlenir. Türk Telekom, görev sözleşmelerinde belirlenen asgari hizmetleri sunmakla yükümlüdür.
Diğer taraftan, 406 sayılı Kanunun 2. maddesinin ( c ) bendi ise; "Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür.
Kişisel telekomünikasyon tesisleri ile telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin imtiyaz sözleşmeleri veya telekomünikasyon ruhsatları veya genel izinlerinde ilgili işletmeci tarafından kurulması öngörülen telekomünikasyon altyapısı hariç olmak üzere, tüm telekomünikasyon altyapısının kurulması ve işletilmesi de tekel kapsamına dahildir.
Ancak, Türk Telekom' daki kamu payı % 50'nin altına düştüğünde, Türk Telekomun tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur." hükmünü taşımaktadır.
406 sayılı Kanunun 3 ncü maddesinin ( a ) bendinde de; katma değerli telekomünikasyon hizmetleri ile Ek 18 nci madde kapsamındaki mobil telefon, çağrı cihazı, data şebekesi, akıllı şebeke, kablo TV, ankesörlü telefon, uydu sistemleri, rehber basım ve benzeri katma değerli hizmetler ve yukarıda sözü edilen 2 nci maddenin ( c ) fıkrasında belirtilen, tekel süresinin sonu olan 31.12.2003 tarihinden itibaren olmak üzere tekel kapsamındaki telekomünikasyon hizmetleri de dahil tüm telekomünikasyon hizmetlerinin, ilgili hizmetin türüne göre ancak bir görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin kapsamında yürütülmesi, öngörülmüştür.
Söz konusu hüküm, Türk Telekomünikasyon A.Ş. dışında, 3 ncü maddede sayılan telekomünikasyon hizmetlerinden herhangi birinin görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin yoluyla bir sermaye şirketi tarafından yürütülebilmesi düzenlenmekte, bu hakkın tanınması ise Telekomünikasyon Kurumunun yetkisinde bulunmaktadır.
Türk Telekomünikasyon A.Ş., her türlü telekomünikasyon hizmetlerini yürütmeye, telekomünikasyon alt yapısını işletmeye yetkili kılınmış, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini yürütmesi ve bazı istisnalar dışında tüm telekomünikasyon alt yapısının kurulması ve işletilmesi 31/12/2003 tarihine kadar Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin tekelinde bırakılmış ve Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin, söz konusu hak ve yükümlülüklerinin Telekomünikasyon Kurumu ile imzalayacağı "Görev Sözleşmesi" ve/veya "Görev Sözleşmelerinde" belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin tekeline bırakılan iş ve hizmetlerin dışındaki, telekomünikasyon iş ve hizmetlerinin, Telekomünikasyon Kurumunca belirlenecek esaslara göre imtiyaz, ruhsat ve genel izin yoluyla özel kesime de yaptırılması imkanı sağlanmıştır.
Türk Telekom'un ticari rekabet ortamında gereği gibi faaliyette bulunabilmesi için teşkilatı, personel statüsü ve özlük hakları da yeniden düzenlenerek, asli ve sürekli görevlerde çalışacak yönetici kadrosunun unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Ulaştırma Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunun 31.3. 2000 tarih ve 2000/331 sayılı kararnamesi ile belirlenmiş ve 4.4.2000 tarih, 24010 mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Diğer personelin iş mevzuatına göre istihdam edileceği kabul edilmiştir.
Halen kadrolu olarak istihdam edilenler ile sözleşmeli pozisyonlarda çalışanların mevcut statü ve özlük haklarıyla çalıştırılmalarına devam olunmaktadır. Bu personelden isteyenlerin iş mevzuatına tabi olarak çalıştırılmaları ve isteyenlerin de sosyal güvenlik yönünden Emekli Sandığı ile irtibatlarının devamı sağlanmaktadır. Halen çalışan personelin, tamamen isteklerine bağlı olmak şartıyla özelleştirme kapsamı dışındaki Kurumlara nakli imkanı da getirilmektedir.
Kendi istekleri ile iş mevzuatına tabi personel statüsüne geçenler ile emeklilik, istifa, ölüm ve benzeri sebeplerle boşalan kadro ve pozisyonlar hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılmakta, Türk Telekom'da çalışan asli ve sürekli görevlerde çalışan personel ile 399 sayılı KHK'ye tabi kadrolu ve sözleşmeli personel ile kapsam dışı personelin başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli öngörülmektedir. Yönetim Kurulunun temsil ve ilzam konusunda yapacağı düzenlemeler saklı kalmak üzere, idare ve yargı mercilerinde ve üçüncü şahıslara karsı Türk Telekom'u temsile Genel Müdür yetkili kılınmıştır. Genel Müdür gerektiğinde bu temsil yetkisini devredebilecektir.
Yukarıda açıklandığı gibi 10.6.1994 gün ve 4000 sayılı "Telgraf ve Telefon Kanunu'nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun" hükümleri gereğince "Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi" kurulmuş ve şirket Anasözleşmesinin 3.maddesinde, şirketin amacının, Ulusal ekonominin hedeflerine uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunca telekomünikasyon alanında çalışmak, sermaye birikimine yardım etmek , daha fazla yatırım kaynağı yaratmak, telekomünikasyon sektöründe yatırım, tesis ve işletmeciliği yapmak, mal ve hizmet pazarlaması, ithalat ve ihracatını yürütmek olduğu belirtilmiş ve aynı maddede bu amacın gerçekleşmesi için faaliyetlerinin ne olduğu belirtilmiştir.
Şirket Anasözleşmesinde, şirketin amacını gerçekleştirebilmesi için hisse senedi tahvil finansman bonosu, katılma intifa senedi, borç senedi, kar ve zarar ortaklığı belgesi ve sermaye piyasası kurulu tarafından kabul edilecek her türlü menkul kıymet çıkarabileceği belirtilmiştir.
Yine şirketin faaliyet alanı içine patent, ihtiva Beratı, Know-how, lisans, imtiyaz ve alameti farikayı tescil ettirmek, devir ve ferağ verebilmek, kiralayabilmek veya intifa ve irtifak hakkı kurabilmek, sigorta acenteliği yapmak, sigorta şirketine ortak olmak velhasıl amaç ve faaliyet konularının tahakkuku için gereken her türlü ticari muamelelerde bulunmak üzere şirketin faaliyette bulunabileceği kabul edilmiştir.
Bilindiği gibi Anonim Ortaklık, ( TK.m.269-474 ) bir unvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan ve bu payları temsilen kıymetli evrak niteliğinde hisse senetleri çıkaran ve borçlarından dolayı yalnız mameleki ile mesul bulunan şirkettir.Anonim ortaklıklar kar amacı güttüklerinden kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulabilirler ( TK.m.271 ).
Diğer taraftan TK.18/1 hükmüne göre tüm ticaret şirketlerinin tacir olduğu açıklanmıştır. 406 sayılı Yasanın 4673/1 sayılı yasa ile değişik 1/10 maddesine göre Türk Telekom'un, özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olduğu, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuatın Türk Telekoma uygulanamıyacağı açıklanmıştır. Bu durumda Türk Telekomünikasyon A.Ş. Tüzel kişiliği haiz hususi hukuk hükümlerine tabi ve sermayesininde tamamı devlete ait olmıyan bir anonim şirket statüsünde bulunduğu açıktır.
Yeri gelmişken; 3533 sayılı Umumi Mülhak Ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler Ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete Veya Belediye Veya Hususi İdarelere Ait Daire Ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yoliyle Halli Hakkında Kanun hükümlerinin incelenmesi ve davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin tüm hukuksal yapısını ortaya koyan bu açıklamalar karşısında bu kanun hükümlerine tabi olup olmayacağının çözümü gerekmektedir.
3533 sayılı yasanın 1. maddesinde ; "Umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan ihtilaflardan adliye mahkemelerinin vazifesi dahilinde bulunanlar bu kanunda yazılı tahkim usulüne göre halledilirler." denilmektedir.
Bu açık hüküm karşısında, davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin hangi yönüyle bakılırsa bakılsın bu kanun hükümlerine tabi olmadığı anlaşılmaktadır. Eş söyleyişle davacının anonim şirket statüsünde bulunduğu daire veya müessese olmadığı, diğer yandan şirketin açıkça özel hukuk hükümlerine tabi kılınması, sermayesinin tamamının devlete ait bulunmaması, göz önüne alındığında ne dava ve olay tarihinde ne de yargılamanın sürdürüldüğü aşamada 3533 sayılı yasa hükümlerinin davaya konu olayda uygulanma olanağı yoktur. Bu nedenle davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılıp sonuçlandırılması usul ve yasaya uygun olup, mahkemenin buna ilişkin direnmesi de yerindedir.
Ne var ki işin esasına yönelik temyiz itirazları özel dairece incelenmediğinden dosyanın taraf vekillerinin temyiz itirazları incelenmek üzere özel daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere direnme uygun olup, işin esasına ilişkin taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 26.06.2002 oybirliği ile karar verildi.