 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/15-421
K : 2002/469
T : 05.06.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "tasarrufun iptali " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 19.04.2000 gün ve 1998/2444-2000/372 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 29.11.2000 gün ve 5218-5279 sayılı ilamı ile; (...Dava İİK. nın 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmıştır. Bu davalarda taşınmaz, davalı elinde ise tasarrufun iptaline, değilse yani elden çıkarılmışsa İİK.nın 283/2 maddesi uyarınca davalı 3.'ü şahsın, elinden çıkarmış olduğu malların değeri kadar nakden tazminle sorumlu tutulur. Böyle bir halde alacaklı istiyorsa tapu kaydı üzerinde bulunan Toprakbank'ı davaya dahil edebileceği gibi bu yola gitmek istemiyorsa davalı Yahya'dan tazminatın tahsilini isteyebilir. Nitekim davacı da verdiği dilekçe ile bu yoldaki talebini mahkemeye bildirmiştir. Bu hak yasa ile kendisine tanındığından ve dava ekonomisi de gözetildiğinde mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın açıldığı tarihte elden çıkarıldığından bahisle davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve" dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacı alacaklı tarafından, borçlu ve borçludan taşınmaz satın alan üçüncü kişi aleyhine İcra iflas Kanununun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemiyle açılmış, ancak davaya konu taşınmazın satın alan üçüncü kişinin borcu nedeniyle cebri icra yoluyla onun alacaklısı tarafından eldeki davanın açılmasından önce satıldığının yargılama sırasında anlaşılması üzerine davacı alacaklı 20.12.1999 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını İcra İflas Kanununun 283/2 . maddesine dayalı nakden tazmin davasına dönüştürerek 9.000.000.000 TL tazminatın 31.08.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı üçüncü kişiden alınmasını istemiştir.
Uyuşmazlık; dava açılmadan evvel üçüncü kişinin elinden çıkan taşınmaz hakkında alacaklı tarafından tasarrufun iptali istemiyle açılan davanın . bu malların değeri, kadar nakden tazmine dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece; her davanın açıldığı zamandaki koşullarla görülebileceği, davacının dava açtığı tarihte üçüncü kişinin elinden davaya konu taşınmazın çıktığı, doğrudan nakden tazmin istemiyle... açabilecekken tasarrufun iptali olarak açılan davanın dinlenemeyeceği, ıslah yoluyla neticei talebin de değiştirilemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm; " ..bu davalarda taşınmaz davalı elinde ise tasarrufun iptaline, değilse yani elden çıkarılmışsa İİK.nin 283/2 maddesi uyarınca davalı 3.''ü şahsın, elinden çıkarmış olduğu malların değeri kadar nakden tazminle sorumluluğuna karar verileceği, böyle bir halde alacaklı istiyorsa tapu kaydı üzerinde bulunanı davaya dahil edebileceği gibi bu yola-gitmek istemiyorsa davalı Yahya'dan tazminatın tahsilini isteyebileceği, davacının da verdiği dilekçe ile bu yoldaki talebini mahkemeye bildirdiği, bu hak yasa ile kendisine tanındığından ve dava ekonomisi de gözetildiğinde mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın açıldığı tarihte elden çıkarıldığından bahisle davanın reddedilmesinin doğru bulunmadığı..."gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda ayni gerekçelerle direnilmiş ve hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemenin irdelenmesinde yarar vardır. İptal davaları 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerinde özel olarak ve tüm ayrıntıları ile düzenlenmiş olup, tarafları, yargılama usulü ve nitelikleri kendine özgü olan bir dava türüdür.
Nitekim, anılan Kanunun " İptal davası ve davacılar" başlıklı 277 maddesinde; "İptal davasından
maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı
aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1-Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2-İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazı h hallerde alacaklıların kendileri." Denilmekte;
"İadenin şümulü" başlıklı 283. maddesinde ise;" Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu gayrimenkulsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o gayrimenkulun haciz ve satışını isteyebilir.
İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilir.
İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hası! olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada isteyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mani değildir.
İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri isteyebilir.
Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder.
Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur." Hükmü yer almaktadır.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, iptal davası hukuki niteliği itibariyle, dava konusu matın aynına ilişkin olmayıp, şahsi bir davadır. Bunun doğal sonucu olarak da dava ve tasarrufa konu mal devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına İade edilmez. Sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkanı sağlar. İptal davasının amacı, İİK 277 ve devamı maddelerinde öngörüldüğü gibi borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruflarını iptal ettirmektir. Yukarıda açıklanan İİK.nün 283. maddesi hükmüne göre iptal davasının konusu taşınmaz mal olduğu takdirde, davalı 3. şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebilir. Diğer söyleyişle bu dava alacaklıya borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufla ilgili ma! üzerinde alacağın tahsilini sağlama yetkisini verir. Bu yetki de alacak miktarı ile sınırlıdır.
Ayrıca, bu davalarda taşınmaz, borçludan taşınmazı satın alan davalı elindeyse tasarrufun iptaline hükmedilir. Şayet elinde değilse yani davaya konu malı elinden çıkarmışsa İİK.nun 283/2 . maddesinin açık hükmü gereğince dava o mal yerine geçen değere taalluk eder ve iptal davasını kaybeden davalı bu değer oranında tazminat ödemekle yani nakden tazminle yükümlü olur. Dava tarihinde satın alan 3.kişinin malı elinden çıkarmış olmasına rağmen alacaklının tasarrufun iptalini istemiş olması , dava aşamasında bu durumu öğrenerek davasın! nakden tazmine dönüştürmesine diğer söyleyişle o malın yerine geçen değeri istemesine engel teşkil etmez. Bu hak yasaca alacaklıya tanınmış olduğundan ve ayrıca talep olmaksızın yasa gereği bedele dönüştüğünden ( ki somut olayda alacaklının talebi dahi vardır) açılan davanın artık nakden tazmin olarak sürdürülmesi gerekir. Yasada yer alan bu açık düzenleme karşısında artık HUMK.83. maddesinin ve neticei talebin değiştirilemeyeceği kuralının somut olayda uygulanma ve tartışma yeri bulunmamaktadır. Diğer yandan, usul ekonomisi de düşünüldüğünde varılacak sonuç aynı olacaktır.
Açıklanan nedenler karşısında mahkemece Hukuk Gene! Kurulu'nca da benimsenen Öze! Daire bozma kararına uyulması ve işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın açıldığı tarihte taşınmazın elden çıkarıldığından bahisle davanın reddi yönünde karar verilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nün 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 05.06.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.